Bu yemeklerin geçmişi 4 bin yıla dayanıyor! Hepsi günümüze ulaştı
Kapadokya”nın yerel mutfağını yansıtan Uzundere Kapadokya Mutfağı, Hititler”den Osmanlı”ya kadar uzanan bir tarihi zenginliği bir arada sunuyor. Sirkencübin Şerbeti, Tarihi Kültepe Kurabiyesi, Kapadokya mutfağında ayrı bir yeri olan ekşi mayalı ekmekler, baharatlı tandır etleri, meyvelerle tatlandırılmış et yemekleri ve şerbetler gibi gelenekler, binlerce yıllık tarih ve kültürle şekillenir gibi eski tatlar tekrar gün yüzüne çıktı. Kapadokya’nın 4 bin yıllık mutfak geleneğini günümüze taşıyan dünyaca ünlü şef Ulaş Tekerkaya, üç yıl boyunca Kapadokya başta olmak üzere Anadolu’nun yemek kültürünü araştırdı ve kaleme aldı. Kapadokya ve Anadolu’nun 4 Bin yıllık mutfak kültürünü inceleyen Tekerkaya Hititler, Frigler, Roma İmparatorluğu, Selçuklu ve Osmanlı gibi medeniyetlerin izlerini taşıyan yemekleri tekrar gün yüzüne çıkarttı. Nevşehir’in merkeze bağlı Göreme beldesinde bulunan ve bölgenin tek Helal Sertifikalı otelinde unutulmaya yüz tutmuş tatları tekrar gün yüzüne çıkaran Şef Ulaş Tekerkaya; Kapadokya bölgesindeki 4 bin yıllık mutfak kültürünü günümüze taşıdık. Tamamen bu bölgede yaşayan insanların ve medeniyetlerin bu bölgede neler tükettiğiyle alakalı bütün kaynaklara eriştik ve günümüze uyarladık. Yemeklerin yanında yemeğin tarihi kaynaklarını gösterebileceğimiz QR kodları oluşturduk dedi. Tarihi yemeklerin hiç birisinde domates salatalık biber salça gibi ürünler kullanmadıklarını söyleyen Tekerkaya; Tamamen bu bölgede yetişen üzüm kabak, kuru meyveler kabak çekirdeği ve o dönemki yapılmış olan buğday arpa tahıl çeşitliliği ile beraber orijinal bir menü çıkardık. Menümüzün içerisinde de tamamen doğal olan yiyecekler mevcut. Tatlılarımızın çoğunluğunda şeker un gibi faktörler yok. ifadelerini kullandı. Ünlü Şef Ulaş Tekerkaya misafirlerine en sonda giderken diş kirası adı altında bir hediye sunduklarını söyledi. Tekerkaya; O diş kirasını yabancılara ve yerli misafirlere ne kadar önem teşkil ettiğini ve mütevaziliğin Kapadokya başta olmak üzere Osmanlı, Selçuklu, Anadolu ve Türk tarihindeki önemini anlatıyoruz diye konuştu. Geçmişi 4 bin yıl öncesine kadar dayanan 53 çeşit yemek ve içecek oluşturduklarını söyleyen Terkaya; Çorbalarımızın içerisinde insan oğlunun ilk çağlardan bu tarafa tüketmiş olduğu, Hz. Adem (A.S.) söylemlerin de ve kayıtlarında geçen baba çorbası dediğimiz buğday çorbası ile başlıyoruz. Günümüzdeki göçebe mutfağındaki tarhana çorbasına kadar hepsini oluşturduk. Tatlılarda da Göremeye ait olan ve Roma döneminde yapılmış bir Korama Roma tatlısı var. Tamamen geçmişin izlerini taşıyan ve hacı Bektaş velinin dergahından pirpir lokması içerisinde herhangi bir şeker yağ un olmayan bir tatlı. Bu lezzetler ve tatlıları insanlığa kazandırmış olduk. Tatlılarımızda ve yiyeceklerimizin çoğunluğun da Hititlerden, Firiklerden, Roma imparatorluğundan, İslam mutfağından, Selçuklu’dan Mevlevilikten, Osmanlı’dan ve Hacı Bektaş’tan izler var. Çünkü Hacı Bektaş Veli’nin söylemiyle ‘Bir lokmayı iki kişi bölüşürse dostluk pekişir’ sözüyle o yoldan devam ettik. Tatlılarımızın ve şerbetlerimizin içerisindeki ürünlerin hepsinde de bölgedeki yetişen ürünlerden oluşturduk dedi. Gelen misafirlerine İslamiyet’teki sofra adabının da anlatıldığını söyleyen Tekerkaya; Menümüzü ilk başta sofraya başlama ve en sonda sofraya bitirme olarak nitelendirdik. İslamiyet‘te ve diğer dinlerde insanların sofradaki saygı, sevgi ve adabı Mevlevilik ve Bektaşilik kültüründeki sofra adabının nasıl devam ettiğini anlatabilmek için menüye kısa bir not yazdık. Gelen misafirlere ilk başta besmeleyle başlayıp, yemek duasıyla bitirdiğimiz bir İslami konsept oluşturduk. İşletmemiz Kapadokya bölgesinde helal belgesine sahip tek işletme dedi.
Source: Gazetevatan.com
Balıkçılar bolluktan memnun…
Hırçın Karadeniz, bu sezon cömert yüzünü gösterdi. Balık sezonu, palamut bolluğuyla başladı. Palamudun ardından hamsi, istavrit, mezgit, barbun ve çinekop da yüz güldürdü. Balıkçılar, nadir görülen bu bereketli sezonu geride bırakıyor.Samsunlu balık satıcısı Onurcan Köse, bu sezonun herkes için güzel geçtiğini ifade etti. Köse, “Balık piyasası Ramazan dolayısıyla durgun geçiyor. Hamsi, istavrit ve mezgit kilogram başına 150 liradan satılıyor. Barbun ve somonun kilosu ise 200 liradan alıcı buluyor. Levrek 300 TL, çipura 350 TL, kalkan balığı ise kilogram başına 800 TL”den alıcı buluyor. Sezon 15 Nisan”da sona erecek ancak Ramazan nedeniyle av sezonu bitmiş gibi bir durum söz konusu. Az miktarda balık çıktığı için teknelerin çoğu kıyıda bekliyor. Az da olsa gelen balıkları müşterilere sunuyoruz” dedi.”BU BOLLUK 7 SENEDE BİR YAŞANIYOR”Bu av sezonunun hem tutan hem satan hem de vatandaş için çok iyi geçtiğini belirten Köse, “Uzun bir süre palamut sattık, sonrasında ise 2 ay boyunca hamsi sattık. Çinakop, barbun, mezgit ve istavrit de bu sene oldukça bol oldu. Vatandaş da bolluk nedeniyle balığa doydu. Bu sene yalnızca tezgahta lüfer görmedik. Lüfer hariç tüm balık çeşitleri bol miktarda çıktı ve satışa sunduk. Bu bolluk 7 senede bir yaşanıyor. Önceki senelere göre bu sezon daha iyi geçti. Balık boldu ve fiyatlar oldukça uygundu. Av yasağından sonra ise tezgahta somon, alabalık, levrek, çipura, sazan, yayın, kefal, akbalık ve uskumru gibi balıkları satacağız” diye konuştu.1 Eylül”de başlayan av sezonu, 15 Nisan itibarıyla sona erecek.
Source: Emre Genç