Kahramanmaraş”ın en çok aranan tatlıcısı oldu!
Onikişubat İlçesinde tatlı yapıp satan 2 çocuk annesi 50 yaşındaki Esma Erdemir, sıcak havalara rağmen halka tatlısı yaparak hem müşterilere hizmetine sunuyor hem de ekmek parasını kazanıyor. Havaların ısınması ile birlikte kızgın yağın başında zor olsa da tatlı yapmaya devam ettiğini söyleyen Erdemir, zor olduğunu ama eve ekmek götürmesi gerektiğini ifade etti.Sıcaklarda tatlı yapmak zor oluyorErdemir, Sabah buraya geliyorum ve tezgahımızı kuruyorum. Sıcaklıklar 30-35 derece ve tezgahımızın başında tatlı yapmaya devam ediyorum. Ekmeğimin peşindeyim. Sıcakta çok zor oluyor. Fiyatlarımız çok uygun. Tanesini 10 TL”den satışa sunuyorum. Akşama kadar buradayız. Tatlı yapıp satıyoruz, siparişler alıyoruz dedi.İnsanın kendi parasını kazanmak çok güzel bir duygu diyen Erdemir, Burada kızgın yağın başındayım. Tabii ki el işin zorlu olduğu gibi bunun da zorluğu var. Ama ekmeğimizin peşindeyiz. Evde oturan bayanlara tavsiyem ise çalışmaları, boş durmamaları. Mutlaka ekmek paralarını kazansınlar. Kendi paranı kazanmak çok güzel bir duygu ifadesini kullandı.
Source: Gazetevatan.com
Gastronominin yeni rotası: Soylulaştırılmış sokak tatları
İstanbul’dan Londra’ya, Los Angeles’tan Tokyo’ya ve aradaki tüm kentlerde, sokak lezzetleri dünyanın dört bir yanındaki mutfak ruhunu oluşturuyor. Geniş kitlelere hitap eden bu yiyecekler, hem uygun fiyatlı hem çeşitli oluşuyla vazgeçilmez bir çekiciliğe sahip. Sabah işe giderken karnınızı mı doyurmak istiyorsunuz? Gece geç saatte bir atıştırmalığa mı ihtiyacınız var? Buharda pişmiş, haşlanmış, kızartılmış veya ızgara… Sokak lezzetleri söz konusu olduğunda, her damak zevkine hitap edecek seçenekler, günün her saatinde mutlaka vardır. Ancak günümüzün sosyal medya odaklı dünyasında lezzet tek başına yetmeyebiliyor. İşte bu yüzden, geçtiğimiz günlerde yayımlanan “Geleceğin Mönüleri Trend Raporu”nda bir madde oldukça dikkat çekiyor: “Sokak Lezzetlerine Şef Dokunuşu.” Bu, yalnızca bir mutfak akımı değil aynı zamanda yemek kültürümüzde yaşanan büyük bir değişimin de işareti… Akımın özünde, sokak yemeklerinin kaliteli malzemelerle ve rafine tekniklerle yeniden yorumlanması var. Ama asıl mesele o rahatlık, samimiyet ve hatta biraz dağınıklık hissinin kaybolmaması. Çünkü şefler, bu lezzetleri yalnızca şıklaştırmıyor onları özgün karakterinden koparmadan aynı hız ve enerjiyle sofraya taşıyor. Örneğin artık sıradan bir döner değil yüzde 100 doğal baharatlar ve el yapımı lavaşla servis edilen, yanında ev yapımı sosların eşlik ettiği bir döner masamıza geliyor. Veya Bangkok’ta bir şef, klasik “pad thai”yi geleneksel tariflere sadık kalarak ama çağdaş tekniklerle yeniden yaşama geçiriyor. Sonuç: Hem tanıdık hem yepyeni bir tat deneyimi. LÜKSÜN YENİ TANIMI: ULAŞILABİLİR SAMİMİYET Günümüz yemekseveri için lüks, yalnızca ışıltılı tabaklarda veya kristal kadehlerde bulunmuyor. Gerçek lüks, tanıdık bir lezzeti hiç beklemediğiniz bir biçimde yeniden keşfedebilmekte, ona bir de hikâye katabilmekte gizli. Şeflerin sokak yemeklerine kattığı dokunuş da hem nostaljiyi hem yeniliği aynı anda sunuyor. Örneğin İstanbul’un gece yarısı sokaklarından fırlayan klasik bir kumpiri düşünün, içeriği yeniden yazılarak bambaşka bir seviyeye taşınabilir! Nasıl mı? Bilindik garnitürler yerine közlenmiş sebzeler, fırınlanmış keçi peyniri ve üzerine fermente sarımsaklı trüf sosu eklendiğinde… Böylece sırf kumpirin malzemesi değil yemeğin arka planındaki vizyon da dönüşüyor. Ve işte o zaman, insanlar bu deneyime ödeme yapmayı anlamlı buluyor. Bu akımın en güzel yanı, yemeğin farklı ve yaratıcı biçimlerde sunulabilmesi. Mönüde sürekli değişen seçenekler sunmak, açık mutfaklarla hazırlık sürecini görünür kılmak, hatta etkinlikler ve yerel şeflerle yapılan işbirlikleriyle yemeğe yeni bir heyecan katmak mümkün. Bu sayede özellikle “Yeni olan ne var” sorusunu sıkça soran Z kuşağı için tanıdık tatlar taze ve ilgi çekici bir deneyime dönüşüyor. Sokak Lezzetini ‘Şef’leştirmenin 5 Yolu 1 – Malzemede takıntı seviyesinde kalite Ne yaparsan yap, domates kötüyse sos da kurtaramaz. Şefler için malzeme seçimi sadece alışveriş değil neredeyse bir aşk ilişkisi. 2 – Sunumda dozunda ciddiyet Yemek “ayaküstü yenen” kökenlerini unutmamalı ama şef tabağında da sıradan durmamalı. Ne fazla abartı ne de özensizlik: sade ama şık. 3 – Gelenekten sapmadan yaratıcılık Kimse anne patatesinden uzaklaşmak istemez ama trüf yağı da dışlanmasın. Şefler, kökeni kutsuyor ama üzerine imzasını atmaktan da çekinmiyor. 4 – Sos, ayrıntı değil ana karakter Bir dürümün kaderini o son dokunuş belirleyebilir. Şefler için soslar, tarifin ruhudur. Sadece lezzeti değil karakteri de taşır. 5 – Az malzeme, kesin mesaj Sokak yemeği kalabalıkla değil sadelikle parlar. Her malzeme, “Neden burada” sorusuna yanıt verebilmeli.
Source: Burçak Şener
Sessiz bir düşünce ve lezzet coğrafyası
Antalya’nın serin yaylalarında, Toros Dağları’nın eteklerinde saklı bir cennet: Elmalı Likya Bağları. Doğası, tarihi ve şarapçılık geleneğiyle hem bedene hem zihne hitap eden bu bölge, Akdeniz’in saklı hazinelerinden biri. Elmalı, 1100 metre rakımıyla yüksek irtifa bağcılığı için ideal bir iklime sahip. Gündüz ve gece arasındaki sıcaklık farkı, üzümlerin şeker ve asit dengesini mükemmel kılıyor. Bu da şaraplara hem derinlik hem de karakter katıyor. Likya şaraplarının bağları, ziyaretçilere açık. Tadım etkinlikleri, bağ gezileri ve yöresel yemeklerle dolu sofralar, bu deneyimi unutulmaz kılıyor. Dilerseniz bağın hemen yanındaki otelde konaklayabilir, restoranında yerel tatları eşsiz şaraplarla eşleştirebilirsiniz. Antalya şehir merkezinden D635 karayolunu takip ederek yaklaşık bir buçuk saatlik bir yolculuk ile Elmalı’ya ulaşabilirsiniz. Tadım ve bağ gezileri için randevu almanızı öneririm. Elmalı, antik Likya uygarlığının önemli yerleşimlerinden biri. Bölgede yapılan arkeolojik kazılarda şarap üretimine ilişkin pek çok iz bulunmuş. Bu da Elmalı’nın şarapçılık tarihinin ne denli eskiye dayandığını gösteriyor. Ancak Elmalı’nın önemi antik dönemle sınırlı değil. Likya, helenistik kültürle erken temas kurmuş, felsefe ve bilimle tanışmış bir uygarlık. Arykanda, Komba ve Balboura gibi çevre antik kentlerde stoacı ve epikürcü yaşam izlerine rastlanıyor. Elmalı bu yönüyle, felsefenin Anadolu”ya geçişinde bir kültürel köprü işlevi görüyor. ELMALILI HAMDİ YAZIR Elmalı’nın felsefi anlamda zirveye ulaştığı dönem, Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır ile başlar. 1878 doğumlu düşünür, Cumhuriyet döneminin ilk Türkçe Kuran tefsiri olan “Hak Dini Kur’an Dili”nin yazarıdır. Tasavvuf, kelam ve felsefe alanında eserler vermiş İbni Sina, Gazzali ve Mevlana geleneğini Anadolu”da sürdüren nadir entelektüellerdendir. Elmalı, bu yönüyle yalnızca doğasıyla değil düşünce dünyasıyla da farklı bir evren sunar. Tasavvufi gelenek açısından da zengin olan bu yöre, Mevlevi ve Nakşibendi gibi tarikatlara ev sahipliği yapmış, Sinanı Ümmi gibi önemli sufileri yetiştirmiştir. ELMALI’DA GÖRMENİZ GEREKENLER Elmalı Müzesi: Arkeolojik ve etnografik eserlerle dolu bu müze, özellikle Lidya dönemine ait Elmalı Definesi ile biliniyor. Bu define, Lidya dönemine ait dünyanın en zengin sikkeleri arasında yer alıyor. Ömer Paşa Camii: 1602 yılında tamamlanmış. Zarif Osmanlı mimarisi ve ince ahşap işçiliğiyle Elmalı’nın tarihi kimliğini yansıtan simgelerden. Sinanı Ümmi Türbesi ve Tekke Camii: Az önce söz ettiğim Mevlevi tarikatına mensup önemli bir derviş olan Sinanı Ümmi’nin türbesi. Mistik yapısıyla dikkat çeker. Semahöyük antik kenti: Likya”nın izlerini taşıyan antik kentte Kızılbel ve Karataş höyükleri başta olmak üzere çok sayıda lahit ve kaya mezarı bulunuyor. Gömbe Yaylası ve Yeşilgöl: Akdağ’ın eteğindeki Yeşilgöl, buz gibi sularıyla doğaseverler için mükemmel bir rota. Elmalı pazarı ve el sanatları: Cuma günleri kurulan pazarda yöresel peynirler, Elmalı tarhanası, el yapımı kilimler ve örgüler öne çıkıyor. Doğa yürüyüşü ve fotoğrafçılık: Likya Yolu’nun yan güzergâhlarından geçen Elmalı, özellikle sonbaharda eşsiz manzaralar sunar. Elmalı yağlı güreşleri: Kırkpınar’dan sonra Türkiye’nin en prestijli yağlı güreş organizasyonu. Her yıl ağustos ayında düzenleniyor. Tahtakale ve Elmalı Evleri: Taş ve ahşap mimarisiyle dikkat çeken Osmanlı evleri restore edilerek pansiyon olarak hizmet veriyor. DİNGİNLİĞİN VE DERİNLİĞİN MEKÂNI Elmalı, görünürde sakin bir Anadolu kasabası olsa da altında derin bir entelektüel damar barındırıyor. Antik çağlardan bu yana felsefeyle teması, Osmanlı’dan Cumhuriyet’e düşünsel üretimi, tasavvufla bütünleşmiş Anadolu İslam anlayışı burayı sırf bir seyahat noktası değil bir düşünce coğrafyası haline getiriyor. Bugün Elmalı’yı gezerken hissedilen dinginlik, bu çok katmanlı kültürel ve felsefi mirasın sessiz bir yankısı gibi… YÖRESEL TATLAR Elmalı tandır kebabı Kabak çintmesi Katıklı ekmek Şiş piyaz Cevizli ev baklavası Keçi sütlü dondurma
Source: Aylin Ayaz Yılmaz