“Medikal Araştırmalar: Estetik Tartışmaları ve Yenidoğan Davaları”

Hekimler hekimlere karşı… Medikal estetik tıp dünyasını böldü

AMAÇ MERDİVEN ALTINI ENGELLEMEK Önceki yönetmeliğe göre sağlık kuruluşlarında, gerekli fiziki mekân ve asgari tıbbi donanım sağlanması şartıyla estetik işlemleri dermatologlar, plastik, rekonstrüktif ve estetik cerrahi uzmanları, medikal estetik sertifikası bulunan hekimler yapabiliyordu. (2003-2008 yılları arası Sağlık Bakanlığı’ndan medikal estetik sertifikası alan hekim sayısı yaklaşık 560.)Şimdi yeni yönetmelikle tüm hekimlere -eğitim müfredatlarında olması ya da yine sertifika almak şartıyla- medikal estetik işlem yapma yetkisi verildi. Sağlık Bakanı Kemal Memişoğlu, dün NTV yayınında amaçlarının botoks, dolgu, mezoterapi, kök hücre gibi basit, iğneli işlemleri yapabilecek hekimlerin sayısını artırarak merdiven altını engellemek olduğunu söyledi. Bakan Memişoğlu “Plastik cerrahi ve dermatoloji yetkisinde gözüküyor ama bu işlemler esasında hekimlik açısından uygulanabilir. Cilt altı enjeksiyonu gibi düşünmek lazım. Sertifikasyon eğitimleri de bakanlık bünyesinde verilecek. Ayrıca plastik cerrahi gibi çok daha önemli ve ayrıntılı uzmanlık eğitimi gerektiren, özellikli işlemler yapan branşlarla ilgili de zaten bir kısıtlamamız yok” dedi. DAMAR YOLU AÇIYORSAM BOTOKS DA YAPARIM “Bir de bizi dinle” diyerek aradı, Medikal Estetik ve Tamamlayıcı Tıp Geliştirme Derneği (MESTAD) Başkan Yardımcısı Dr. Dağıstan Ayan. Kendisi anesteziyoloji ve yoğun bakım uzmanı aslında. Ancak uzun zamandır İzmir’de, kendi kliniğinde mezoterapi, ozon terapi gibi Sağlık Bakanlığı onaylı sertifikası ile geleneksek ve tamamlayıcı tıp alanında çalışıyor. Diyor ki: “Dolgu, botoks, kök hücre gibi medikal estetik işlemler basit iğneli işlemlerdir. Hastanede damar yolu açmak, katater takmak gibi tüm iğneli işlemleri yapabiliyorken, iş medikal estetiğe gelince ‘Dur bakalım’ diyorlardı. Yasal bir zeminde yapamıyor, sınırları zorluyorduk. Yönetmeliğin değişmesi için açtığımız dava devam ederken, bakanlıktan güzel haber geldi. Ve istediğimizi aldık.”TALEP FAZLA ARZ İSE AZDITürk Plastik Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahi Derneği Başkanı Prof. Dr. Şükrü Yazar, röportajımızda şu soruyu sormuştu; “Uzmanlık dışı hekimlere ancak olağanüstü durumlarda yetki verilir. Mesela bir salgın veya savaş sırasında acil ihtiyaçları karşılamak üzere… Şu anda salgın mı var savaş mı? Kimin estetiği geri kalmış, neyi yapamamışız, nasıl bir yetersizlik olduğu düşünülmüş ki böyle bir karar alınmış?” Soruya yanıtı şu Dr. Ayan’ın: “Bir savaş ya da aciliyet olduğundan değil, doğrusu bu olduğu için bu karar alındı. ABD ve Avrupa’da 6 yıllık temel tıp eğitimini tamamlayan hekimler, sertifikasyon programları ya da yüksek lisans yaparak, ‘basit tıbbi enjeksiyon’ denilen tüm bu estetik işlemleri yapabiliyor. Oysa Türkiye’de 20 yıldır, diğer hekimlerin medikal estetik yapabilmesinin önü davalarla tıkalı. 85 milyonluk bir ülke, 10 milyon hastanın da sağlık turizmi için geldiğini düşünürsek, yaklaşık 100 milyonluk hasta payı, bin 200 dermatoloji uzmanı ile 2 bin 500 plastik cerrah, 4 bin hekimin elinde. Talep fazla. Ancak arz az. Böyle olunca sektör, merdiven altına kaydı ve kendine estetisyen, güzellik uzmanı, kuaför diyen ve çoğu sahte hekim olan yabancı kozmetologlara kaldı. Bakanlığın amacı da bu merdiven altı ile mücadele etmek. Biz de aynı yerdeyiz.”HEKİMLERİN KAÇIŞI AZALACAKTabirimi maruz görün ama hekimler “pasta büyükmüş, bir pay da ben alayım” derse ve branş hekimi sıkıntısı yaşanırsa… “Yanlış. Çünkü şu an zaten tam tersi yaşanıyor” diyor Dr. Ayan, şu örneği veriyor: “Türkiye’nin üçüncü büyük kenti İzmir’de ne kamu ne de üniversite hastanelerinde yanıkla ilgilenen plastik cerrah var. Yeni açılan şehir hastanesinde yanık birimi var ama orada da plastik değil genel cerrahlar ilgileniyor. Kamuda dermatolojiden randevu almak çok zor. Uyuz, ürtiker, dermatit gibi hastalıklara bakan hekim sayısında sıkıntı yaşıyoruz. Çoğu özel kliniklerinde estetik operasyonlarla ilgileniyorlar. Bu düzenleme ile bu işler biraz olsun cazibesini yitirecek. Dışarıda işlem yapamayan, kamuya geri dönecek. Hekimlerin kaçışı azalacak.” YANLIŞ UYGULAMALAR ENGELLENİR Türk Jinekoloji ve Obstetrik Derneği’nden (TJOD) de yönetmeliğe destek geldi. Açıklamada, genital estetik ve bu alanda yapılan medikal uygulamaların sağlık turizmi açısından önemli olduğu, Türkiye’de de geniş talep gördüğü belirtilerek, “Tüm dünyada bu uygulamalar yoğunlukla jinekoloji uzmanları tarafından yapılmakta. Medikal uygulamalar dışında, yaşam kalitesini artırmak ve tedavi amaçlı yapılan genital lazer uygulamaları da bu kapsamdadır. Ülkemizde de jinekoloji hekimlerince güvenli ve en doğru şekilde yapılan bu uygulamaların, hekim olmayanların yanlış uygulamalarını da önleyeceğini düşünüyoruz” denildi.

Source: Fulya Soybaş


Yenidoğan Çetesi davasında kritik gelişme! Talep reddedildi

İstanbul”da bebekleri kendilerinin anlaşmalı olduğu hastanelere sevk ederek haksız kazanç sağlayan ve ihmali davranışlarda bulunarak ölmelerine neden olan Yenidoğan Çetesi yöneticisi ve üyesi 26″sı tutuklu toplam 47 sanığın yargılandığı davanın 2″inci celsesinin 2″inci gününde görülmesine devam ediliyor.Öte yandan dün sanık avukatları, soruşturma savcısı ile duruşma savcısının birlikte fotoğraflarının sosyal medyada paylaşıldığını ve tarafsız bir yargılama yapılmadığını öne sürmüştü. Sanık avukatları savcının ve mahkeme başkanı ile üye hakimlerin değişmesi gerektiğini söyleyerek reddi heyet talebinde bulunmuştu. Talep Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından reddedildi. İDDİANAMEDENBakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından hazırlanan iddianamede 47 sanığa ve 19 sağlık kuruluşuna yer verilirken 10 bebeğin ise hayatını kaybettiği belirtildi. İddianamede Fırat Sarı liderliğindeki ve yöneticiliğini İlker Gönen ile Gıyasettin Mert Özdemir”in yaptığı suç örgütünün esas amacının işletmesini devir aldıkları yeni doğan yoğun bakım ünitelerinin 112 sevk sistemini bertaraf ederek doluluğunu sağlamak, hastaların basamakları ile oynama yaparak SGK”dan üst sınırdan ödeme almak olduğu açıklandı. İddianamede çetenin hastaların mevcut durumlarını, evrak işlemlerine farklı yansıtarak (entübe olanı entübe olmayan, entübe olmayanı entübe olan, kullanılmayan ilaçları kullanılmış şekilde) gibi yöntemlerle evrak sahteciliği yapıp SGK”ya fatura ettiği, hastaların mevcut durumlarını olduğundan daha ağır göstererek daha uzun süre yatış sağlayıp SGK”dan yüksek ücret tahsil ettiği ve bazı hasta yakınlarından fazladan ücret adı altında para almak gibi işlemlerle maddi çıkar elde ettiği de aktarıldı. Hazırlanan iddianamede yer alan şüphelilerin çoğunun sağlık çalışanı olduğu ve kazanılan kardan bu çalışanların da aldığı belirtildi. İddianamede 112 sevk sistemi bertaraf edildiği için bebek hastaların uygun sağlık hizmeti almasını sağlayacak hastanelere sevki yerine şüphelilerin seçtiği örgüt adına karlı gördüğü hastanelere yatışının yapıldığı, bu noktada amacın bebeklerin sağlık durumunun iyileştirilmesi değil maddi olarak en fazla kazanç elde edilmesi olduğu belirtildi. Bebeklerin her türlü enfeksiyona açık olan yeni doğan yoğun bakım ünitelerinde yatırılmasının kimi bebeklerde enfeksiyon kapma gibi rahatsızlıklara kimi bebeklerde ise ölüme dahi sebep olduğu da iddianamede kaydedildi. Şüphelilerin usulsüz şekilde düşümünü yaptıkları currosurf, infasurf gibi ilaçları hastaneden çıkartarak satıp maddi kazanç elde ettikleri, Özel Hastaneler Yönetmeliği”ne aykırı şekilde işletme devri yapılarak danışmanlık hizmeti adı altında Fırat Sarı liderliğindeki Yenidoğan Suç Örgütü”nün çok sayıda hastaneye az sayıda doktorla hizmet vermeye çalışması nedeni ile aslında sağlık hizmetinin doğrudan hemşire ve hatta hemşire yardımcıları ile verildiği bu nedenle bebek ölüm sayılarının arttığı da iddianamede kaydedildi. İddianamede hemşirelerin kendisini doktor olarak tanıttığı, bir kısım örgüt mensuplarının yenidoğan yoğun bakımlarını kapasitenin üzerinde doldurduğu, hemşireler eli ile usule aykırı gerçek olmayan epikriz raporları yazıldığı da açıklandı. Soruşturma kapsamında incelenen dijital materyallerde ise şüphelilerin “kötü hasta değerleri, iyi hasta değerleri” gibi şablon hasta değerlerinin yer aldığı ve çoğu zaman hastaların kan gazı, kan değerleri, enfeksiyon olup olmadığı gibi konularda gerçekte bir tetkik veya tahlil yapmadan kendi gözlemlerine göre bebeği iyi veya kötü olarak kategorize edip raporlarını şablon olarak tek elden, merkezden, hastane dışından yazdıkları iddianamede kaydedildi. Bu nedenle hangi bebeğe hangi tedavinin uygulanacağı yönünde tereddütler yaşandığı ve bebeklerin hayatını kaybetmesine kadar varan telafisi mümkün olmayan sonuçlar doğduğu iddianamede kaydedildi. Sağlık Bakanlığı Teftiş Kurulu Başkanlığı tarafından ilgili hastaneler ve suç örgütünün faaliyetlerini incelemek ve raporlamak için görevlendirilen müfettişlerin bebek ölümleri ile ilgili olarak alanında uzman neotologlardan oluşan uzman heyetten aldığı görüşe göre hastanelerde tıbbi imkansızlıklar, erken teşhis ve tedavi olmaması, birebir yakın hekim kontrolü olmaması, gerekli tetkik ve tahlillerin yapılmaması, hayati öneme sahip ilaçların kesilmesi, 3. Düzey olmamasına rağmen 3. Düzey hasta kabulü yapılması, doktorların hastaların klinik takip ve tedavisini üstlenmedikleri, ölüm sebeplerinin doktorlar tarafından örtbas edilmesi, TPN sıvısı içerisine lipit multivitamin, fosfor ve magnezyum destekleri verilmemesi sonucu yeterli enerji protein desteği alamadığı için hastaların beslenme bozukluğuna sebep olunduğu, bebeğin kalbi düşmesine rağmen adrenalin kullanılmaması, hastaların uzun süre yatışı yapılıp uygun merkezlere sevk edilmemesi, ilaç hazırlanması ve saklanmasında ihmal gösterilmesi, hastalara protein ve lipit desteği yapılmaması, gerekli ilaçların uygun şekilde verilmemesi, uygun şekil ve süre canlandırma desteği uygulanmaması, sahte hasta dosyası düzenlenmesi, hastaya pasif ötenazi uygulanması nedeniyle bebeklerin hayat haklarının ellerinden alındığı şeklinde tespitler olduğu aktarıldı. İddianamede bazı bebeklerin yoğun bakıma girdikten sonra kilo alması gerekirken aksine ciddi kilo kaybı yaşadığı da aktarılırken, Yenidoğan Suç Örgütü”nün ve örgüte yardım eden hastane yönetimlerinin sırf giderleri azaltmak ve maddi menfaat temin etmek adına bebeklere yeterli besin verme işlemini yerine getirmedikleri, tapelerde “TPN tüketimini azaltın” şeklinde talimatların yer aldığı da açıklandı. İddianame kapsamında sanıklar Fırat Sarı ve İlker Gönen”in 10 kez “kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesi”, “nitelikli dolandırıcılık”, “suç işlemek amacıyla örgüt kurma” ve 11 kez “resmi belgede sahtecilik” suçlarından toplamda 177 yıl 6 aydan 582 yıl 9″ar aya kadar hapisle cezalandırılmaları talep edildi. Sanık Gıyasettin Mert Özdemir”in ise “kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesi”, “kişisel verilerin hukuka aykırı ele geçirilmesi”, “kamu kurum ve kuruluşlarının zararına dolandırıcılık”, “suç işlemek amacıyla örgüt kurma” ve “resmi belgede sahtecilik” suçlarından 180 yıldan 589 yıl 9 aya kadar hapis istendi. İddianamede diğer sanıklar hakkında benzer suçlardan değişen oranlarda hapis cezası talep edildi.

Source: Www.star.com.tr


İskoç öğrenci, savaş bölgelerine götürdüğü ambulanslarla hayatları kurtarıyor

Glasgow Caledonian Üniversitesinde Uluslararası Turizm ve Etkinlik Yönetimi programında yüksek lisans yapan Javaid, yürüttüğü çalışmaları ve 15 ambulans alma hedefiyle yapılacak festivali AA muhabirine anlattı.

Javaid, savaş bölgelerine yardım olarak ambulans gönderme fikrini ilk olarak 2014″te katıldığı bir Gazze”ye yardım konvoyunda düşünmeye başladı.

O gün gördüklerini anlatan Javaid, “Bir minibüs dolusu tıbbi ekipmanla Gazze”ye yardım konvoyuna katıldım. O zaman gençtim ve ehliyetimi yeni almıştım. Bir konvoyun parçasıydım ve insanlara yardım malzemesi ulaştırmaya çalışıyorduk. Konvoyda birkaç ambulans gördüm ve orada ambulansların çok büyük bir fark yarattığını anladım.” ifadelerini kullandı.

Gittiği savaş ve çatışma bölgelerinde insanların tahliye, tedavi ve taşınma amacıyla ambulansları kullandığını kaydeden Javaid, şunları söyledi:

“Dünyanın farklı yerlerine 40″ın üzerinde ambulans gönderdim. Geçen yıl 41″inci ambulansı Gazze”ye götürdüm. Suriye, Irak, Myanmar, Gazze ve Afrika”ya ambulanslar götürdüm. Savaş bölgelerinde yüz binlerce kişinin yardıma ihtiyacı oluyor ve bir ambulans ancak birkaç yüz kişinin hayatını değiştiriyor. Çok büyük bir önemi yok. Ancak bazı insanların hayatını ufak da olsa değiştirebiliyor. Bir masum sivil, uzun bir hayat yaşayabilir, ailesini görebilir. Bu yüzden çalışmaya devam ediyorum.”

Ambulansları kendisi sürerek savaş bölgelerine götürüyor

Javaid, bağışladığı ambulansların bir çoğunu kendisi kullanarak savaş bölgelerine götürdüğünü, Ukrayna”ya götürdüğü ambulansları 4 günde bu ülkeye ulaştırırken Gazze için aldığı ambulansları ise 6 haftada bölgeye sokabildiğini anlattı.

Özellikle Gazze”ye ambulans sokarken birçok prosedür ve izin sürecinden geçildiğinin altını çizen Javaid, Yunanistan”dan Mısır”a geçen bir gemiye bindirdiği ambulansı, Refah Sınır Kapısı”nda Birleşmiş Milletler (BM) Yakın Doğu”daki Filistinli Mültecilere Yardım ve Bayındırlık Ajansı (UNRWA) yetkililerine teslim ettiğini söyledi.

Javaid, bir ambulansı bir noktaya ulaştırmanın zor olduğuna dikkati çekerek, “Evet zor ancak kararlı olmalısınız. Görüştüğünüz herkese karşı nazik olmalısınız ve onlara, “Bu ambulanslar hayat kurtaracak.” demelisiniz.” diye konuştu.

Ambulansları satın alma süreçlerini de paylaşan Javaid, “Uzun zamandır savaş bölgelerine ambulans götürdüğüm için artık Britanya”da bağlantılarım var. Birçok hasta taşıma, ambulans ve tıbbi destek hizmeti veren şirket bana çok indirimli fiyata ambulans satıyor.” dedi.

İngiltere”de direksiyonların sağda olmasının da bir sorun olmadığını kaydeden Javaid, “Bir keresinde Hollanda”dan direksiyonu solda olan bir ambulans aldım. Buna alışmam birkaç dakika sürdü. Birkaç saat sürenler buna alışıyor.” şeklinde konuştu.

15 ambulans almak için festival düzenleyecek

Savaş bölgelerine bağışladığı ambulansları kendi bütçesiyle aldığını dile getiren Javaid, bazı ambulansları 500 sterlin (Yaklaşık 22 bin lira) gibi düşük fiyatlara aldığını söyledi.

Javaid, babasının da kendisine ambulans alma konusunda destek verdiğini ancak buna devam etmenin zorlaştığını vurgulayarak, “Özellikle Gazze”ye gönderdiğimiz ambulans 2021 modeldi ve gönderdiğimizde 3 yaşından küçüktü. Buna devam edebilmek için bir festival düzenlemek aklıma geldi. İskoçya”da 15 bin kişinin katılabileceği, performansların, spor müsabakalarının ve komedi gösterilerinin yapılacağı bir festival olacak.” ifadelerini kullandı.

Glasgow”da 2 Ağustos”ta düzenlenecek festivalin geliriyle 15 ambulans alacaklarını anlatan Javaid, bunların 14″ünün Suriye, Gazze, Ukrayna ve Afrika”ya gönderileceğini, 1 elektrikli ambulansın ise İngiltere içinde kullanılacağını belirtti.

Javaid, 1 gün sürecek festivalin bir benzerini gelecek yıl 3 günlük olarak gerçekleştireceklerini de aktararak, bu girişimin aynı zamanda eğitimini aldığı alanda kendi kariyeri için önemli olduğunu sözlerine ekledi.

Anadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır. Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.

Source: