Son Kartal Ricardo
Ara transfer döneminde Onana, Ndour, Musrati ve Can Keleş”le yollarını ayıran Beşiktaş, ikinci imzayı attırdı. Daha önce Ekvadorlu kanat oyuncusu Keny Arroyo ile 4.5 yıllık sözleşme imzalayan ve Çaykur Rizespor”da kiralık oynayan Bosnalı Amir Hadziahmetovic”i geri çağıran siyah-beyazlılar, Elan Ricardo ile resmi sözleşme imzaladı. Siyah-beyazlı camiadan yapılan açıklamada, “Kulübümüz, Kolombiyalı orta saha oyuncusu Elan Ricardo ile sözleşme imzalamıştır. Kulübümüze önemli hizmetlerde bulunacağına inandığımız Elan Ricardo”ya Beşiktaş ailesine hoş geldin diyor, şanlı formamızla üstün başarılar diliyoruz” denildi. Bu sezon 3 maça çıkan genç oyuncu, sahada kaldığı 211 dakikada 1 gol attı. Ricardo, 77 numaralı siyah-beyazlı formayı giyecek. SAĞLIK KONTROLÜNDEN GEÇTİ Beşiktaş”ın yeni transferi Elan Ricardo, Acıbadem Altunizade Hastanesi”nde sağlık kontrolünden geçti. Detaylı kan tetkikleri yapılan Ricardo, ortopedi, iç hastalıkları, göz kulak burun boğaz, genel cerrahi ve kardiyoloji bölümlerinde muayene edildi. Sağlık kontrolleri, akciğer, kardiyak testleri ve radyolojik kontrollerin yapılmasıyla tamamlandı
Source: Fotomaç
CHP’de önseçim 23 Mart’ta
OPERASYON TEPKİSİ“Yeni bir şafak operasyonuyla 2 belediye başkan yardımcımız, 7 meclis üyemiz gözaltına alındı. Şu ana kadar işlediği bir şey yok. Aldığı bir ceza, kesinleşmiş hükmü yok. ‘Temiz’ diyor. Listemize koymuşuz, milletimiz takdir etmiş, gelmiş. Bu arkadaşları sabahın köründe topluyorlar. Yok efendim Kent Uzlaşısı. Ne demek Kent Uzlaşısı? İstanbul İttifak’ı demek. Listelerimizde eski AK Partililer, Saadet Partisi’nden, MHP’den gelenler, DEM Parti’de eskiden siyaset yapanlar var. Budur İstanbul ittifakı, Türkiye ittifakı. Cezalandırılan bu 9 arkadaşımız değil, İstanbul’un iradesine kafa tutuyorlar.ANAMIZIN AK SÜTÜ GİBİİktidar halkın desteğini kaybedince, iyi işler yaparak gündeme gelemediğinden korkuyla, çeşitli saldırganlıklarla ve kötülüklerle ilerliyor. Bunlardan biri de CHP’ye kurmaya çalıştığı kumpas. CHP, Türkiye’nin yüz akı bir iş yapmıştır. Seçmenin kendisine en kızgın olduğu zamanda özeleştiri vermiştir. Özeleştiri, siyasette kurultayla olur. MHP’de denendi, içinden İYİ Parti çıkmak zorunda kaldı, attılar hepsini. AK Parti’de kimsenin aklından geçmiyor. Manisa’nın bir ilçesinde ilçe başkanına ikinci bir rakip aday çıkarsa, çağırıp adayı il başkanı bire indiriyor reisin talimatıyla. İl başkanı düzeyindeyse bazen kendi çağırıyor, il başkanına en az 15 gün önceden haber veriyorlar. O kurultaylar şaibeli değil de anamızın ak sütü gibi kazandığımız bu kurultay şaibeli öyle mi? Ben size işin aslını söyleyeyim. AK Parti’nin, medya planlamasında planlanan Özgür Özel, Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş’ın katıldıkları üçlü toplantıda, ‘üçlü zirvede çıkan kriz, kavga, birbirine düşen ve parçalanan CHP’ydi. (Üçlü fotoğrafı göstererek) Bu fotoğraf düşünce Türkiye’nin gündemine, ‘CHP’de kriz’den, kendince ‘CHP’de şaibeli kurultay’ yalanına döndü. ÜYELİK İÇİN SON GÜN 28 ŞUBAT Yargı sopasıyla karşımıza dikilenlere karşı, içimizi karıştırmaya çalışanlara dimdik duracağız. 11 Şubat 2025 bugün seçim takvimin birinci günüdür. 28 Şubat Cuma günü saat 17.00’ye kadar önseçim seçmeni olmak isteyenleri baba evine davet ediyorum. Aldığımız karar gereğince cumhurbaşkanı adayımızı 23 Mart Pazar günü yapılacak önseçimle belirleyeceğiz.” YAŞAM ŞEKLİ TERCİHİ VERGİSİSadece İstanbul ve Ankara’da son dönem toplam 110 kişi kaçak içkiden dolayı hayatlarını kaybetti” diyen Özel hükümete şu eleştiriyi yöneltti: “Yapılan bütün çalışmalar, sahte içkiden ölümlerin tamamının bir ucunun yoksullukta ve özellikle de içki fiyatlarına yapılan astronomik vergi uygulamasında olduğunu ortaya koyuyor. Bu vergi ideolojik vergidir, yaşam şekli tercihi vergisidir. ÜÇLÜ ZİRVE PROTOKOLÜÖZGÜR Özel, Mansur Yavaş ve Ekrem İmamoğlu’yla yaptıkları üçlü zirveye ilişkin şöyle konuştu: “O görüşmede bir; partinin başarısı için herkesin elinden geleni yapacağı, parti kararlarına uyacağı ve milletimizin hayal kırıklığına uğratılmaması noktasında çok hassas bir sürecin yürütülmesi gerektiği konusunda tam mutabakat sağladık. İki; Türkiye’ye umut olmuş iki ismin ön seçim yarışına girerek birbirini yıpratmaması konusundaki talep ve öneriyi konuştuk ve bu konuda fikir birliğine vardık. Sayın Mansur Yavaş cumhurbaşkanı adayının belirleneceği ön seçime girmeyeceğini bize bildirdi ve şu cümleyi kurdu. ‘Hepsi bizim partililerimiz, bizim üyemiz, elbette onların verecekleri karara ben de saygılıyım, hepimiz saygılıyız.’ Ve üç; ön seçim süreci dahil, tüm bu süreçlerin hep birlikte ortak akılla yürütülmesi, bundan sonra daha çok bir araya gelinmesi konusunda hemfikiriz.”ÜÇLÜ ZİRVE FOTOĞRAFINI GÖSTERDİCHP Lideri Özgür Özel, dün yapılan grup toplantısında geçen pazar günü İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu ve Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş’la birlikte yaptıkları üçlü zirve fotoğrafını kürsüden gösterdi.BAYKAL’A 2. YIL ANMASICHP eski Genel Başkanı Deniz Baykal, ölümünün 2. yıldönümünde Devlet Büyükleri Mezarlığı’ndaki kabri başında törenle anıldı. Törene CHP Genel Başkanı Özgür Özel, Baykal’ın oğlu Ataç Baykal ve çok sayıda CHP’li katıldı. Özel, Baykal’ın ardından eski başbakan ve CHP eski genel başkanı Bülent Ecevit’in de kabrine uğrayıp karanfil bıraktı ve dua etti. SİYASETE TELEFONUYLA GİRDİMÖzel, siyasete girişinin Baykal’ın telefonuyla olduğunu söyledi. 15 yıl önceki o telefonda, Manisa siyasetinin o günkü zorluklarından söz ettiğinde Baykal’ın kendisine, “Bu seçimi kazanmaya değil kaybetmeye gidiyorsun. Partinin bayrağını yerde bırakmamaya gidiyorsun. Sen seçimi kazanmayacaksın, siyaset seni kazanacak” dediğini, kendisinin de “Anlaşıldı efendim” diye yanıt verdiğini anlattı. Özel, daha sonra Ahmet Türk’ü bir süredir gördüğü tedavi sonrası ziyaret ederek, geçmiş olsun dileğinde bulundu. BAHÇELİ’DEN ÖZEL’E TEŞEKKÜR TELEFONUÖZEL, grup toplantısında Bahçeli’ye geçirdiği kalp kapakçığı operasyonu nedeniyle geçmiş olsun dileklerini iletirken,“Bu süreçte Sayın Bahçeli ve MHP ile ilgili olumsuz, herhangi bir siyasi eleştiri, herhangi bir yaklaşımımız olmadı ve olmayacak” dedi. Partilileri de uyardı. CHP’den yapılan açıklamaya göre, toplantının ardından Özel’i telefonla arayan Bahçeli, kendisiyle ilgili açıklamaları nedeniyle teşekkür etti. Özel de geçmiş olsun dileklerini iletti.
Source: Mert Gökhan Koç
Çok şükür içimizi ısıttı kraliçeler
Canı sıkılan şarkı çıkarıyordu müdahale ettiler. Vallahi bize umut oldular.Sezen Aksu ve Göksel albümlerini tamamlamış ve dinleyicilerle buluşturmak için gün sayıyormuş. Sezen haberini Kelebek’te Mehmet Üstündağ’dan okudum.Günün hatta son zamanların en tatlı haberlerinden birini almış gibi sevindim.Herkes kimlerden bahsettiğimi zaten anlayacaktır, resmen bataklığa doğru gidiyordu sektör.Böyle önemli isimlerin şarkı çıkarması gerçekten bir hayat öpücüğü oluyor. Ben zaten hep derdim ki kendileri dinliyor, çevreleri dinliyor oh ne şanslılar. Peki ya bizler?Hatta Sezen Aksu bir saygı hamlesi ile Ferdi Tayfur’un bir şarkısına da yer vermiş albümde.Göksel de zaten hakkını vere vere kaydetmiştir tüm şarkılarını eminim. Bize artık beklemekten başka yol görünmüyor.Çirkin şeyler konuşuluyorTimur Turanbayburt… Ferdi Tayfur’un oğlu. Ona böbreğini veren oğlu. O kadar çirkin şeyler konuşuluyor ki son günlerde. Çok yazık ve bir o kadar da ayıp oluyor. İddiaya göre oğlu Ferdi Tayfur’a sosyal medyasından hakaret etmiş, Ferdi Tayfur da onu vasiyetinden men etmiş.Timur Bey bunların hepsini yalanladı. Diyelim ki o hakaretleri de etti Timur Bey. Diyelim ki iddialar doğru…Eğer söylendiği gibiyse ve vasiyetinde yer vermediyse olmamış bu hareket Ferdi Baba.Ne olursa olsun bırakmak lazımdı ona da bir şeyler.Böbreğini vermiş çünkü oğlun sana. Tekrar belirteyim bunların hepsi iddia. Belki de birileri ortalığı karıştırıyor Ferdi Baba’nın arkasından. Ben onun böyle anılmasını, bilinmesini istemiyorum o yüzden açıklasınlar da olanı biteni şu sağda solda konuşan tipler bir sussa artık.‘Piyasa’ karışacak!Az kaldı yakında bir Münevver tanıyacağız. Onu çok sahiplenip, evimize her hafta misafir edeceğiz.Çok az kaldı yakında Kenan’ı tanıyacağız. Ona kızacağız ama çocuklukta yaşadıklarını görünce, aramızdaki birçok insanla aynı ruh durumunda olduğunu göreceğiz.Bir Ahsen girecek hayatımıza.Neler çektirmiş ve çektirdiği kadar da çekmiş. Belki fazlasını.Onun mücadelesini heyecanla izleyeceğiz.Kanal D’nin yeni dizisi “Piyasa”dan bahsediyorum.İlayda Alişan, Alp Navruz, Zuhal Olcay, Ayça Bingöl gibi isimler var kadroda. Bursa’nın o nefis Cumalıkızık Köyü var dizide… “Kınalı Kar” dizisinden hatırlarsınız o köyü. Aradan yıllar geçmişti görmeyeli. Her şeyi geçtim hayatımızdan ‘sahneler’ olacak dizide.En çok da Münevver’in yani İlayda Alişan’ın hem türbanlı hali hem de yaşadıkları etkileyecek izleyicileri.Mutsuzsunuz Etraf gergin dolu. İşinde mutsuz. Evinde huzursuz.Özel hayatında dikiş tutturamamış.Hem cinsleri evlenip barklanmış o bakakalmış.Şimdi öncelikle sağı solu yargılamak sizin haddinize değil kendinize gelin!Eleştirin ama dozunuzu aşmayın! Siz otorite değilsiniz saçmalamayın.Etrafa gülücük saçıp kapalı kapılar ardında tırnaklarınızı yemeyin! Neyse ki su gerçekten zamanla yolunu buluyor. Bazen geç oluyor ama buluyor!Sağlığın kampanyası olmazHaberleri gördünüz mü? Mide kampanyası ameliyatlarıyla doluymuş her yer. Mide botoksu bilmem kaç lira. Tüp mide de büyük indirim bilmem şu kadar lira.Sağlığın indirimi mi olur, ne kampanyası. Ne sizler böyle numaralara kanın ne de bu kampanyaları yapanlar insanları kandırsın!Bakın bu yüzden hayatını kaybedenler var, bu yüzden geri dönüşü olmayacak hasarlarla yaşayanlar var. Fiyata göre karar verilmez böyle şeylere. “Bu iş sağlık kandırmaca olmaz” demeyin görüyorsunuz etraf ‘vicdansız’ dolu. O yüzden güvenmediğiniz yerlere gitmeyin bu devirde!
Source: Orkun Ün
Destekliyorum sağlık serbest bölgesi iyi fikir
“Sağlık Serbest Bölgesi” diye bir proje konuşuluyor.Hani şu yıllardır gündeme gelip bir türlü hayata geçirilemeyen projelerden biri.Hatırlayanlar vardır. 2010 yılında dönemin Sağlık Bakanı Prof. Dr. Recep Akdağ, bu projeyi masaya koymuştu. Yasa çıkarıldı, yönetmelikler hazırlandı ama istenilen sonuçlar alınamadı.Şimdi, İzmir Katip Çelebi Üniversitesi’nde Uzm. Dr. Atilla Ayral ve ekibi bu projeyi yeniden gündeme taşıdı. Ama bu sefer iş biraz daha farklı. “Hadi yapalım” demiyorlar. Önce İzmir sağlık sektörü ne düşünüyor, onu anlamaya çalışıyorlar. Çünkü her şeyden önce şu soruya net bir cevap lazım.Gerçekten böyle bir şeye ihtiyaç var mı?Bakın, bu işin bir benzeri 2023 yılında İstanbul’da yapılmıştı. Dr. Cemal Yılmaz, 518 kişiyle anket yaptı. Katılımcıların yüzde 59’u “Evet, ihtiyaç var” dedi. Ama 37.7’si tereddütlüydü.Dr. Ayral ise İzmir için özel bir modelden bahsediyor. “Her yere aynı projeyi uygulamayın” diyor.Haklı mı? Evet, çünkü İzmir başka bir şehir. Kendine has bir ruhu var. Belki büyük bir serbest bölge yerine, küçük ölçekli kümelenmeler daha mantıklı olabilir. Böylece hem yatırım riski azalır, hem de iş daha pratik hale gelir.Ama burada asıl soru şu: Kamu bu işin neresinde olacak?Dubai yaptıysa nasıl yaptı? Devlet vardı.Çin yaptıysa nasıl yaptı? Devlet vardı.Güney Kore yaptıysa? Evet, yine devlet vardı.Hindistan yaptı mı? Yaptı. Ama devlet geri planda kalınca proje çöktü.Yani bu işler öyle, “Hadi yapalım” demekle olmuyor. Planlama, kamu desteği, özel sektörle sıkı işbirliği lazım.Bir de işin etik tarafı var. Dr. Ayral da zaten bu riskleri masaya yatırıyor.Dr. Ayral’ın yanı sıra Prof. Dr. Hüseyin Can, Doç. Dr. Esra Meltem Koç ve Dr. Cemal Yılmaz da projenin içinde…Atilla Ayral diyor ki:“Şayet sektör böyle bir projeye ihtiyaç var derse o zaman İzmir SASEB modelini geliştirmek için kolları sıvayacağız.Geleneksel patojen odaklı yaklaşım yerine tedavi hizmetlerinin bütüncül bir yaklaşımla yapılması, tamamlayıcı tıp seçeneklerinin bulunması, güçlü deneysel laboratuvarlar ve Ar-Ge merkezlerinin kurulması, kanser, organ nakli, robotik cerrahi ve kök hücre nakli gibi ileri teknolojili tedavilerin sunulması da sorular arasında yer alacak.”Nisan, mayıs gibi bu çalışmanın raporu açıklanacak.O zamana kadar şunu soralım:İzmir bu projeyle sağlık turizminde bir yıldız olabilir mi?Şurası kesin…Eğer doğru yapılırsa, İzmir bu işten karlı çıkar. Bir kemanın susturulduğu yerde BAZI sessizlikler vardır, insanın içine işleyen. Laçin Akyol’un kemanından yükselen melodiler gibi… Oysa o daha 18’indeydi. Hayatının baharında, İsviçre’den taşıdığı müzik dolu umutlarıyla geleceğe yürüyordu. Mersin’in bir yolunda, Laçin’in hayalleri de durdu. O keman artık çalmıyor.Laçin bir istisna değil. Türkiye’nin yollarında nice genç, nice yetenek, nice umut, bir daha asla geri dönemeyecek şekilde yitip gitti. Hep aynı hikâye; bir anlık dikkatsizlik, hız tutkusu, ihmaller zinciri… Her defasında aynı acı cümleler dökülüyor dudaklardan; “Bir daha olmasın.” Ama oluyor. Ve biz yine o tanıdık sessizliğe gömülüyoruz.Laçin’in organları başka bedenlerde yaşamaya devam edecek. Belki bir başka gencin gözlerinde onun ışığı göreceğiz, belki bir başkasının kalbi onun ritmiyle atacak. Ama o kemanın tınısı, o sahnede yükselmesi gereken melodiler… Artık yok.Şimdi bize sorulması gereken tek bir soru kalıyor. Bu sessizlikten bir ders çıkaracak mıyız? Yoksa, yine sadece üzülüp, unutup, sıradaki haberi beklemekle mi yetineceğiz?Her kayıp bir melodiyi susturuyor. Ve biz, her susturulan melodide biraz daha eksiliyoruz. Bu kadar gerginlik yeter SABAH bir bakıyorsunuz, ülkede bambaşka bir gündem var. Akşam saatlerinde ise her şey ters yüz olmuş, yeni bir tartışmanın tam ortasındayız. Siyasetin dili keskinleşmiş, her köşe başında farklı bir gerilim. “Nereye koşuyoruz?” diye sormadan edemiyor insan.Siyasette zaten bir süredir tansiyon yüksek. Liderler konuşuyor, kitleler geriliyor. Ama sadece meclis kürsüsünden taşmıyor bu dil. Sokakta, evde, sosyal medyada… Herkes birbiriyle kavga eder hale geldi.Spor? Eskiden insanların bir nebze nefes aldığı, kafa dağıttığı bir alandı. Ama şimdi; hakem kararları, taraftar kavgaları, yöneticilerin açıklamaları… Spor müsabakaları bile artık birer psikolojik savaş alanına döndü.Peki, insanlar bu atmosferde nereye tutunacak?Hayatın yükü zaten ağır. İnsanlar nefes almak için spora, sanata, kültüre yöneliyor. Ama orada da aynı tansiyon, aynı gerginlik. Türkiye bir gerginlik sarmalına girdi ve kimse bu düğümü çözmek için adım atmıyor.Peki çözüm?Toplumun tansiyonunu düşürmek, yine liderlerin, siyasetin elinde. Daha fazla kavga değil, daha fazla empati. Bu ülkenin gerçek gündemi artık tartışmaların, kavgaların gölgesinde kaybolmamalı.Türkiye’nin gündemi siyaset değil, ekonomi, eğitim olmalı. Sosyal medya detoksundayım ARADA sosyal medya detoksu yapıyorum; o kadar iyi geliyor ki… Yine öyle bir dönemdeyim.Siz de yapın; inanın hiçbir şey kaybetmezsiniz.Çünkü aslında farkında olmadan kazandığınız şey çok daha büyük.Sosyal medya bize sürekli, “bir şeyleri kaçırıyorsun” duygusunu pompalıyor. Ama inanın, ekrana bakmadığınızda kaçırdığınız hiçbir şey yok. Çünkü o tweet’ler, o Instagram hikâyeleri… Hepsi saniyelik. Geçici. Oysa, gözünüzü o ekrandan kaldırdığınızda fark ediyorsunuz ki hayat, ekranın dışında akıyor. Ben detoks dönemlerimde şunu fark ediyorum. İnsanlar sürekli birbirini dinlemek yerine cevap vermek için bekliyor. Oysa biraz sessizlik, biraz mesafe, biraz kendi düşüncelerini dinlemek…İşte asıl ihtiyaç duyduğumuz bu.
Source: Deniz Si̇pahi̇
Askeri kargo uçağıyla gelen karaciğer Antalya”daki hastaya nakledildi
Antalya da yaşayan 2 çocuk annesi Ayşe Kılınç, 2 yıl önce siroza bağlı karaciğer yetmezliği çekmeye başladı. Kılınç, 4 ay önce karaciğer nakli için Sağlık Bakanlığının organ bekleme listesine yazıldı. Hastalığı ilerleyen ve yaşaması için acil nakil olması gereken Kılınç a, 24 yaşındaki gelini Yağmur Kılınç karaciğer parçasını vermek için gönüllü oldu. Yapılan tetkiklerin ardından gelininden alınan karaciğer parçası Antalya da Yaşam Organ Nakli Merkezi Müdürü Prof. Dr. Bülent Aydınlı tarafından Kılınç a nakledildi. Operasyonun ardından karaciğer damarının tıkanması nedeniyle Kılınç için yeniden nakil planlandı. Hastane, organ nakli için kurulan Sağlık Bakanlığı Ulusal Koordinasyon Sistemi ne acil çağrıda bulundu. Bu sırada Balıkesir de beyin ölümü gerçekleşen 48 yaşındaki bir kadının organlarının bağışlandığı bilgisi verildi. ORGAN KARGO UÇAĞIYLA ANTALYA YA GÖNDERİLDİ Hastanın 12 saat içerisinde nakil olması gerektiğinin bildirilmesi üzerine Bakanlık koordinasyonunda Bursa Şehir Hastanesi Organ Nakli Merkezinden Balıkesir e giden cerrahi ekip bağışlanan karaciğeri gece 03.30 da operasyonla aldı. Buzlanma nedeniyle o sırada helikopter ve küçük uçakların inemediği Balıkesir Havalimanı na organı taşımak üzere Milli Savunma Bakanlığınca Hava Kuvvetleri Komutanlığına ait C-130 askeri kargo uçağı yönlendirildi. Askeri kargo uçağına konulan karaciğer, sabaha karşı 06.30 da Antalya daki hastaneye ulaştırıldı. Hastanın sağlığına kavuşması için saatlerle yarışan Prof. Dr. Bülent Aydınlı başkanlığındaki ekip, karaciğeri Kılınç a nakletti. Naklin ardından sağlığına kavuşan Ayşe Kılınç, tedbir amaçlı tutulduğu yoğun bakım ünitesinden AA muhabirlerine el sallayarak, Çok iyiyim. Emeği geçen herkese teşekkür ediyorum dedi. VATANDAŞIN SAĞLIĞI İÇİN DEVLETİMİZ HER ŞEYİ YAPIYOR Ameliyatı gerçekleştiren Prof. Dr. Bülent Aydınlı, hastanın nakil olmaması halinde hayati tehlikeyle karşı karşıya kalacağını, ortalama 12 saat içerisinde acil nakil yapmaları gerektiğini belirtti. Ulusal Koordinasyon Sistemi ne acil çağrıda bulunduktan sonra Balıkesir den bir organ bağışı haberi aldıklarını ifade eden Aydınlı, sözlerini şöyle sürdürdü: Acil çağrıda bulunulduktan sonra Türkiye nin herhangi bir yerinde bağışlanan organ çağrıda bulunulan bölgeye yönlendiriliyor. Organı cerrahi operasyonla çıkartmak ve kente getirmek için büyük bir organizasyon ve operasyon başladı. Balıkesir Antalya ya çok uzaktı. Öncelikle karaciğerin alınması gerekiyordu. Bursa ekibi gece vakti hızlı bir şekilde Balıkesir e giderek organı aldı. Türk Silahlı Kuvvetleri de farklı işler için kullanılan devasa bir kargo uçağını yönlendirdi. Büyük bir operasyonla organ Antalya ya getirildi ve saat 09.30 da ameliyattan çıktık. Organı kente getirmek için saatlerle yarışan TSK nın iki değerli pilotu albaylara teşekkür eden Aydınlı, Devletimiz çok büyük. Nakil süreci devletin vatandaşına, hastasına verdiği değeri gösteriyor. Vatandaşın sağlığı için devletimiz her şeyi yapıyor. Bunu özel hastane, üniversite ya da kamu hastanesi ayrımı yapmadan yapıyor. Bütün bu organizasyonlar, nakil ameliyatları yapılıyor ve vatandaşımızın cebinden tek kuruş çıkmıyor. Bunun değerini yurt dışından gelen hastalarda anlıyoruz. Onlar nakil olmak için yardım fonları oluşturuyor diye konuştu. HASTANIN SAĞLIK DURUMU İYİ Hastanın sağlık durumunun iyi olduğunu dile getiren Aydınlı, şu bilgileri verdi: Hastamız bu kadar hızlı nakil olmasaydı şu an aramızda olmayabilirdi. Hepimiz bir gün organ bekleyen pozisyonda olabiliriz. Organ bağışına lütfen olumlu bakalım. Organ bağışı yapan ailelerimiz de şunu iyi bilsin ki nakil süreçleri gerçekten çok ciddi yapılıyor. Sağlık Bakanlığının bu konuda net kuralları var. İşleyişte herhangi bir problem yok. Bir bağış yapıldığında şartlar ne olursa olsun organlar ihtiyacı olan kişilere mutlaka ulaştırılıyor ve bu ameliyatlar yapılıyor. Ayşe Kılınç ın kızı Seher Evlice de nakilde emeği geçen herkese teşekkür etti. Bu süreçte devletin desteğini arkalarında hissettiklerini anlatan Evlice, Annemizi kaybettiğimizi düşündük. Nakil olamayacağını düşündük. Ama Balıkesir den 6 saat içerisinde organ gelerek anneme nakledildi. Herkesten Allah razı olsun. Organ bağışının önemini bir kez daha anladık. Herkes organ bağışı yapsın. Bu organ bağışı sayesinde annem kurtuldu. Biz de kardeşimle organlarımızı bağışlama kararı aldık dedi.
Source: Habertürk
Serum takılıyken yemek yenir mi?
Serum, vücuda çeşitli koruyucu ve tedavi amaçlarıyla, genellikle sıvı formda verilen biyolojik bir ilaçtır. Kanın sıvı kısmı olan plazmadan elde edilen serumun içinde proteinler, antikorlar ve elektrolitler gibi faydalı bileşenler bulunabilir. Serum takılıyken yemek yemek genellikle zararlı olarak görülmez fakat bazı durumların göz önünde bulundurulması gerekir. Sindirimi kolay, hafif gıdaları yavaşça yemek, serum tedavisinin etkisini olumsuz olarak etkilemez. Fakat, hastanın sağlık durumu, tedavi süreci ile doktorun önerileri göz önüne alınarak hareket edilmesi en doğrusudur. İşte Serum takılıyken yemek yemek zararlı mı? sorusunun yanıtına ilişkin detaylar… SERUM NEDİR VE HANGİ DURUMLARDA KULLANILIR? Serum, hastaların elektrolit ve sıvı dengesini koruyabilmek adına damar yoluyla verilen bir sıvı tedavi yöntemidir. Genellikle tuzlar, su, bazı vitaminler ve glukoz gibi vücudun ihtiyaç duyduğu temel maddeleri içeriğinde bulunduran serumun vücuda pek çok faydası vardır. Serum tedavisi; kan hacmini artırmak, elektrolit dengesini sağlamak, ilaçları doğrudan kana vermek ve vücudun su kaybını dengelemek için kullanılır. Mide bulantısı, kusma ve sıvı kaybı gibi semptomlar yaşayanlara takılan serum tedavisi; düşük tansiyon problemi ve diğer hastalıkların da tedavilerinde yaygın bir şekilde uygulanır. Öte yandan bazı hastalar ise belirli besin maddesi takviyelerini serum olarak alabilirler. SERUM TAKILIYKEN YEMEK YEMEK ZARARLI MI? Serum takılıyken yemek yemek genelde sağlığı olumsuz etkileyen bir durum olarak görülmez fakat durumun ciddiyetine göre dikkat edilmesi gereken bazı özel durumlar vardır. Serum tedavisi yapıldığı sırada yemek yemenin etkileri, vücudun o anki ihtiyacı ve tedavi türüne göre farklılık gösterebilir. Yemek Yeme Hızı ve Miktarı: Serum takılıyken yemek yemek, genelde yavaş yavaş ve azar azar yapılmalıdır. Mideyi aşırı doldurma durumunda, sindirim sistemini zorlayarak serumun etkisini azaltabilir. Bu durum, mide problemleri olan hastalar için fazla yemek yemeyi zorlayıcı hale getirebilir. Sindirim Sistemi Üzerindeki Etkiler: Serum takılıyken sindirim sistemi hala çalışır durumdadır. Vücudun sıvı dengesini sağlayan serum, bağırsaklardan ve mideden gelen sıvı emilim süreçlerine etkide bulunur. Serum takılıyken yemek yemek durumunda, yemeklerin hızlıca emilmesi ve sindirilmesi zorlaşabilir. Bu da gaz birikimine ve mide bulantısına neden olabilir. Ağır Yemeklerden Kaçınılması: Enfeksiyon ve mide rahatsızlıkları ya da ameliyat sonrası iyileşme sürecinde ağır, baharatlı ve yağlı yiyeceklerden uzak durulmalıdır. Bu tür yiyecekler, sindirim sistemini zorlayarak serum tedavisinin etkisini olumsuz yönde etkileyebilir. Serumun İçeriği ve Takviye İhtiyacı: Serum genellikle elektrolitlerin seviyesini korumak ve vücuttaki sıvı kaybını dengelemek amacıyla takılır. Eğer serum; mineral, vitamin ya da glukoz gibi besin takviyelerini içeriyorsa, bu durumda yemek yemek vücuda fazladan yük oluşturabilir. Ancak genel olarak serum tedavisinin temel amacı sıvı takviyesi sağlamaksa, yemek yemek genelde bir engel teşkil etmez. SERUM TAKILIYKEN YEMEK YEMEK İÇİN ÖNERİLER Serum takılıyken doğru şartlar altında yemek yemek, genellikle zarar vermez. Fakat, sağlıklı bir tedavi süreci için dikkat edilmesi gereken bazı hususlar vardır: Azar azar ve yavaşça yemek yiyin. Sindirimi kolay gıdalar tercih edin. Sıvı alımına dikkat edin. Doktorunuza danışın. HANGİ DURUMLARDA SERUM TAKILIYKEN YEMEK YEMENİN ZARALARI OLABİLİR? Bazı durumlarda serum takılıyken yemek yemenin zararlı etkileri olabilir. Özellikle bazı durumlarda serum takılıyken yemek yemekten kaçınılması önerilir: Ameliyat Sonrası İyileşme Süreci: Ameliyat sonrasında hastaların bağırsak ve mideleri genelde hassas olur. Fazla yemek ve ağır yiyecekler tüketmek, mideyi zorlayarak komplikasyonlara neden olabilir. Kusma ve Mide Bulantısı Durumu: Eğer hasta kusma ya da mide bulantısı gibi problemlerle serum alıyorsa, yemek yemek bu durumun daha da kötüleşmesine sebebiyet verebilir. Böyle durumlarda doktorun önerdiği diyetler ve sıvı gıdalar tercih edilmelidir. Şeker ve Tansiyon Gibi Sağlık Sorunları: Eğer hasta yüksek tansiyon, şeker hastalığı ya da başka bir sağlık sorunu nedeniyle serum takıldıysa, yemek yeme miktarı ve türü önemli hale gelir. Bu durumdaki hastalar, doktor tarafından önerilen diyet planlarının dışına çıkmamalıdır.
Source: Habertürk