Merkez Bankası fiili faizi manşete taşıdı
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB), dövizdeki ani hareketlilik sonrası 20 Mart tarihinde yaptığı ara toplantıda gecelik faizi yüzde 46″ya yükseltmiş ve haftalık fonlamayı durdurmuştu. Bu, örtük bir faiz artışı anlamına geliyordu. Bu hafta TCMB”nin takvimde planlanmış olan bir Para Politikası Kurulu toplantısı (PPK) vardı. Piyasalardaki genel kanı, TCMB”nin politika faizini değiştirmeyeceği ve gecelik faiz üzerinden piyasaları fonlamaya devam edeceği yönündeydi. Fakat TCMB, piyasalar için sürpriz sayılabilecek bir kararla politika faizini yüzde 42.5″ten yüzde 46″ya yükseltti. Bir hafta vadeli repo ihalelerine de yeniden başlama kararı alındı. Böylece manşet faiz ile fiili faiz eşitlenmiş oldu. TCMB ayrıca gecelik faiz oranını yüzde 49″a çekti. Bu hamle, bir sonraki toplantı tarihi olan 19 Haziran”a kadar TCMB”ye ilave bir hareket alanı sağlayacak. Eğer kurda bir hareketlilik olursa, ara toplantıya gerek kalmadan ağırlıklı ortalama fonlama maliyetini yükselterek piyasalara müdahale edebilir. PİYASA FAİZLERİNİ OLUMSUZ ETKİLEMEMELİ Politika faizinin yüzde 46″ya yükselmesinin, piyasa faiz oranı üzerinde yukarı yönlü yeni bir etki oluşturmaması gerekir. TCMB, zaten bankaları yüzde 46″dan fonluyordu. Oran anlamında değişen bir şey olmadı. Bankaların bu faiz artışını bahane ederek kendi faizlerini artırmaları için ciddi bir gerekçeleri yok. 14 Mart haftasına kadar güç bela yüzde 55″e düşen ticari kredi faizleri, yaşanan gelişmeler sonrasında yüzde 63″e kadar çıkmıştı. Geçtiğimiz hafta ise yüzde 60″a doğru gerilemişti. Zaten piyasada faiz oranları, enflasyon beklentilerinin üzerinde seyrediyor. Piyasa faizlerinde daha fazla artışın herhangi bir faydası olmaz. TCMB bu toplantıyı pas geçseydi, piyasa faizleri açısından tabi ki daha rahatlatıcı olurdu. Bunu kabul etmek lazım. Para politikası kurmaylarının dövizdeki hareketlenme ve rezervlerdeki gerilemenin tetiklediği tedirginlikle aksiyon aldıkları anlaşılıyor. Döviz rezervi biriktirmenin en önemli nedenlerinden biri, kurlardaki aşırı dalgalanmaların önüne geçmektir. Bu dönemde döviz rezervlerinin kullanılması şaşırtıcı değildi. Fakat rezerv kayıpları 50 milyar dolara yaklaşınca, TCMB konuya temkinli yaklaşmayı tercih etti. Yakın geçmişte yaşanan rezerv erimesi deneyiminin bu temkinli tutumda payı olduğu kesin. TCMB”nin risk almayarak ihtiyatlı hareket ettiğini söyleyebiliriz. Politika faizindeki artışın piyasa faizi üzerindeki etkisinin sınırlı kalacağı beklense de bu hamle faiz düşüş döngüsüne son vermiş oldu. Dolayısıyla yılın geri kalanında ortalama faizler, bundan 1 ay öncesinde öngörülenden daha yüksek seviyelerde devam edecek. Bir noktadan sonra TCMB faizleri yeniden düşürmeye başlayacak olsa da yıl sonu faiz beklentileri yükselmiş oldu. Bu durum ekonomik büyüme beklentisini aşağıya çekecektir. SÜRECİN GÖSTERDİĞİ ÜÇ ŞEY Son bir aylık süreçte yaşananlar bize şunları gösterdi: Yurtdışı swap hatları üzerindeki kontrolün esnetilmemiş olmasının son derece yerinde bir karar olduğunu teyit ettik. Eğer swap hatları daha fazla kullanılabilir olsaydı, yabancı yatırımcılar bu süreçte spekülatif hamleler yapmak için daha fazla alan bulacaklardı. Sonuçta döviz kurları üzerinde daha fazla baskı oluşacaktı. KKM ilelebet sürdürülebilecek bir politika aracı değildi. Fakat, buradan çıkışı biraz hızlı yaptık. Döviz kurlarının fiyatlar üzerindeki geçişkenlik etkisinin normale dönmesini, en azından enflasyon oranının yüzde 20″li seviyeleri görmesini bekleyebilirdik. KKM”den daha yavaş bir çıkış stratejisi benimsenseydi, yurt içi yerleşiklerin son haftalarda dövize dönüşlerinin bir kısmı kontrol altında tutulabilirdi. Faiz oranları ne kadar yükselirse yükselsin, yapısal reformlar olmadan yalnızca para politikasıyla ne enflasyonu hedeflenen düzeye çekmek ne de Türkiye”nin potansiyeliyle uyumlu ölçüde uzun vadeli (nitelikli) yabancı yatırımcıyı çekmek mümkün olabilir. Önümüzdeki PPK toplantısına kadar yaklaşık iki ay var. TCMB o güne kadar şu iki gelişmeyi yakından takip edecektir: (1) Son bir aylık dalgalanmanın enflasyon üzerindeki etkileri, (2) Ticaret savaşlarına yönelik belirsizliklerin sermaye akımları, tedarik zincirleri ve fiyatlama davranışlarına etkileri. Eğer bu iki hususa yönelik TCMB”nin endişe ettiği kadar bozulma ve olumsuz haber akışı yaşanmazsa, politika faizi bir sonraki toplantıdan itibaren yeniden düşüşe geçebilir. 2025, geçen seneye kıyasla TCMB”nin kontrolü dışındaki gelişmelerin daha baskın olduğu bir yıl. O yüzden tüm yükü TCMB”nin omuzlarına yüklememek lazım. TCMB”nin ise sözlü yönlendirmeye daha fazla ağırlık vermesi gerekiyor.
Source: Nurullah Gür