Vitrindeki Albümler – 5 Temmuz 2025
SÖZ VERMİŞ ŞARKILAR / MURATHAN MUNGAN (ADA MÜZİK) Müziğimizin sorunlarından birinin iyi şarkı sözü yazarının azlığı oluşunun müsebbibi biraz da Murathan Mungan’ın çıtayı çok yükseklere çıkarmış olması. Yazdıklarından sonra söz beğenmek kolay değil. Bunun somut kanıtı 1999 yılında kaset ve CD olarak basılan “Söz Vermiş Şarkılar” albümü. Naim Dilmener ve Bülent Forta direktörlüğünde hazırlanan bu derleme Mungan’ın sözünü yazdığı 18 şarkının farklı isimler tarafından yapılmış yorumlarından oluşuyordu. Şarkıların çoğunu dinleyici daha önce Yeni Türkü’den dinlemiş ve başucuna koymuştu. Bunlar sevilen şarkılardı zaten ancak bu çalışma yine de onlara yeni kuşaklardan dinleyiciler kazandırmayı başarmıştı. Nedeni sanatçı ve topluluk tercihlerindeki isabetli kararlar, düzenleme ve icralardaki muazzam performanslardı. Ülkemizdeki yorumculuk anlayışına yeni bir pencere açmak konusunda önemli bir örnek olarak “Söz Vermiş Şarkılar” şimdi ilk kez plak formatında. İki plaktan oluşan albümün çocukluğumuzdaki kazı-kazan türü piyango oyununu andıran, CD’deki orijinalliği korunarak yapılan kapak tasarımı takdire şayan. Şüphesiz yorumların hepsi aynı kalitede değil, ama ehemmiyeti yok; aradan geçen çeyrek asır bir bütün olarak bu albümü hakkettiği kadar kıymetli yapıyor. ŞANIŞER “KÖK” (COLLABEL) 20 yıldır rap okulunda dirsek çürüten Şanışer (Sarp Palaur), ilk kez 2019 yılında 17 rapçiyi orkestra ederek yaptığı 15 dakikalık “Susamam” adlı kolektif şarkıyla yeraltından günışığına çıkmış; neferi olduğu müziği engin kalabalıklara dinletmişti. Hak, hukuk, adalet mücadelesini elden hiçbir dönem bırakmayan Şanışer, sekizinci albümü “Kök” ile ait olduğu müziğin literatürüne katkı vermeyi sürdürüyor. İçsel hesaplaşmaları toplumsal sorgulamalara tahvil eden yaklaşımlarıyla “Kök” hem içeri hem dışarı doğru yapılan bir yolculuk. Yolun sonu köklere kadar uzansa da tüm modern soundlardan nasibini alacak kadar zengin. Battle, flex, flow hepsi iyi ama en büyük özelliği cesareti Şanışer’in, bir de engin ruhu ve vicdanı… 10 parçadan oluşan albümde iki şarkıya Sokrat St, birine de Ados konuk olmuş. Parçadan parçaya değişin havada arabesk kadar ciddi miktarda pop da var. “Kök” albümündeki Şanışer evet kesinlikle eski Şanışer değil ama Şanışer’i anlamlı kılan da bu. Muhalif gibi görünmesine rağmen sistem eleştirisi yapan rapçi sayısının az olduğu bir ortamda Şanışer rap dünyasının nadir ozanlarından biri. O yüzden her çalışmasıyla umudumuzu yeşertiyor. Not: “Kök” albümü 1000 adet numaralı plak olarak basıldı.
Source: Murat Beşer
Elektrik hatlarını konuşmamız şart
Çeşme yangını… Ödemiş yangını… Seferihisar yangını… Foça yangını… Aliağa yangını…Hepsinin nedeni: Elektrik hatları.*İzmir Valisi’nin açıklamasına göre…Elektrik hatlarından çıkan kıvılcımlar, yakınlardaki otları tutuşturmuş.Çok kısa sürede buradan etrafa ve ormanlara yayılmış.*Yaz devam ediyor.Orman yangınları açısından önümüzde iki riskli ay var.*Madem Türkiye’yi derinden etkileyen son yangınların tamamının nedeni elektrik hatlarıdır.O zaman bu meseleyi ülkenin en önemli gündemi yapmak şart.*Şu üç soruya cevap arayarak başlanabilir olaya:*- BİR: TEDAŞ, elektrik hatlarını işleten şirketleri etkili biçimde denetliyor mu?*- İKİ: Elektrik hatlarını işleten şirketler, sözleşmelerdeki yükümlülüklerini yerine getiriyorlar mı?*- ÜÇ: Elektrik hatlarının yangına neden olmaması için yapılması gerekenler var mı?BİR SABOTAJ VAR AMA ORMANLARA KARŞI DEĞİLPKK’nın ormanlara da kıyabilen bir örgüt olduğunu tabii ki biliyoruz.“PKK orman yakmaz” falan diyecek halimiz yok.*Fakat İzmir Valisi, altını çizerek söyledi.Dedi ki: “Sabotaj yok, insan unsuru yok. Yangınların çıkış nedeni elektrik hatlarıdır.”*Bazıları ısrarla ve inatla…“Yangınları PKK çıkardı” diye yalan bilgiyi dolaşıma sokuyorlar.*Bunların derdi… Ne yangındır ne PKK’dır.Bunların derdi… “Terörsüz Türkiye” hedefini baltalamaktır.*Kısacası…Ormanlara yönelik bir sabotaj yok ama “Terörsüz Türkiye” hedefine yönelik apaçık bir sabotaj var.MEHMETÇİK NEREDE Mİ MEHMETÇİK İŞTE BURADA ORMAN yangınları üzerinden ideolojik ve siyasi muhalefet yapanlar, “Asker nerede” falan diye ortalığı bulandırmaya çalışıyordu.*Tam bu sırada…Mehmetçik, Ödemiş’te yangın nedeniyle mahsur kalan bir aileyi helikopterle kurtarmaya çalışıyordu.*Amacı yangın olmayanlar, amacı siyaset olanlar…Buna da takarlar bir kulp.ARDA GÜLER VE KEREM AKTÜRKOĞLU – İkisinin de paylaşımlarındaki duyarlılıkları benimsiyorum.- İkisinin de bazı tipleri kızdırmalarına bayılıyorum.- İkisinin de değerlerinden ödün vermemelerine gıpta ediyorum.- İkisinin de linç falan hiç sallamamalarını takdir ediyorum.- İkisinin de maneviyatlarının sağlamlığına imreniyorum.RIZA TAMER NOTLARI – Her yükselen adamın bir hikâyesi olur mutlaka. Son günlerin yükselen şarkıcısı Rıza Tamer’in de kallavi bir hikâyesi var.*- Şöyle bir hikâye: Popstar’da yarışmak… Tutturamamak…. Sonra tam gerileme dönemi… Üç yıl sokaklarda yaşamak… Camilerde, kaldırımlarda uyumak… Ve en sonunda “Benden Sonra” şarkısıyla patlama yapmak…*- Zeynep Bastık’la düetini dinledim. “Benden Sonra” adlı bu şarkı, hiç bana göre değil. Ama son dönemde dinlediğim en dürüst, en samimi, en yürekten seslenen bir şarkı olduğunu kabul etmeliyim.* – Sıfır numara. Sıfır artistik. Sıfır beğenme kaygısı. İçinden geldiği gibi haykırmış şarkıyı Rıza Tamer.*- “Yıldız yatağından kalkar bu aşkı duysa” diye bir dize var. Pek derinliği olmasa da ilk duyuşta çarpıyor.*- Sokaklar, kaldırımlar besler adamı. O da acayip beslenmiş oralardan. Sahiciliği, içtenliği, dürüstlüğü oradan geliyor yani.*- Bizim Emre Oral, “Azer Bülbül’ün üst sürümü” dedi Rıza Tamer için. Ben de “Postmodern Azer Bülbül” diyorum.BU LİSTEYE BİRAZ ÖFKELENDİM DÜNYANIN en iyi 100 yemek şehri listesi yapmış TasteAtlas.Gaziantep 18’inci, İstanbul 24’üncü sırada.*İlk dörtte İtalya’dan dört şehir var. Pizza ve makarna şehirlerinin ilk dörde girmesine hadi bir şey demeyelim de beşinci sıradaki Mumbai’ye ne diyeceğiz?Sokak lezzetleri iyidir falan ama hijyenin artık hiç mi kıymeti kalmadı?Dünya suşi olayına kendini kaptırmışken Osaka ve Tokyo’nun kendine listede zar zor yer bulmasına ne diyeceğiz?Gaziantep dediğin lezzet diyarı, Lima’nın, Jakarta’nın, Mumbai’nin gerisine düşebilir mi yahu?*Neyse… Galiba sıcaklar nedeniyle biraz fazla öfkeliyim bugünlerde.
Source: Ahmet Hakan
Çeşit çeşit kruvasanlar, trüflü göz yumurtalar…
G ünlerden cumartesi, sabah 10.00 suları… İtalyan şef Danilo Zanna, Filo D’olio’nun kapısından içeri girer girmez enerjisiyle tüm mekânın havasını değiştiriyor, misafirleriyle bire bir ilgilenip tahmin edersiniz ki bol bol da fotoğraf çektiriyor. İtalyan restoranı denince akla ilk gelen ‘pizza-makarna’ ikilisi olsa da bu klişeden çıkmanın tam adresindeyiz. Buyurun Hürriyet Lezzetli Hayat yazarımız Danilo Zanna’nın Bağdat Caddesi’ndeki restoranına.Geçen sonbahar açıldı. Cadde’ye ne zaman yolum düşse önündeki kuyruğu görüyorum. Giden arkadaşlarımdan duyduğum kadarıyla da herkes et, makarna, pizza ayırt etmeksizin yediklerinden çok memnun…Geçen hafta Danilo Şef’in davetiyle Filo D’olio’da buluştuk. Bu sayede İtalyan kahvaltısının en özel lezzetlerini deneyimleme fırsatım oldu. Takdir edersiniz ki İtalyan ve Türk kahvaltısı birbirinden çok farklı ama gözünüz korkmasın, burada çay var; isterseniz ince belli bardakta servis ediliyor üstelik. Çeşit çeşit yumurtalar, tatlı tuzlu taze kruvasanlar, İtalyan usulü pişiler… Kahvaltı servisi her gün 10.00’da başlıyor, 13.00’e kadar sürüyor. İki katlı servis tabağında sunulan La Colazione di Filo D’olio kahve, çay, taze sıkılmış portakal suyu, sade kruvasan, reçel, zeytin ve peynir dahil 850 lira. Bunun bir de La Brunch di Filo D’olio versiyonu var. Bir kadeh prosecco veya alkolsüz kokteylle sade kruvasan, çikolatalı mini muffin, tereyağı, reçel, çilek tabağı ve tramezzino’dan (trüf mantarı püresi, dana jambon, provolone peynirli mini sandviç) oluşuyor ve fiyatı 750 lira. Menüdeki kalemler paylaşımlı olarak 2 kişinin rahatlıkla doyabileceği büyüklükte… Gelelim kruvasanlarına; tatlı tuzlu seçenekleri var, fiyatı 220-350 lira arasında, sandviçleriyse 430 ve 540 lira. Favorim dana fümeli sandviç buongiorno oldu. Yumurtalı, ortaya paylaşımlı bir şeyler sipariş edecekseniz 300-540 lira ödüyorsunuz. Sahanda göz yumurta sofranın en ‘havalısıydı’ çünkü trüf mantarlı, 390 lira. Çay 90, Türk kahvesi 110 lira.Yemek menüsünün fiyatları nasıl derseniz; başlangıçlar 400-980, ara yemekler 570-935, risotto’lar 930-1.080, ana yemekler 835-1.650, pizzalar 450-1.150 lira arasında. İstanbul’da bir İtalyanın kahvaltı sofrasına oturmak istiyorsanız Filo D’olio radarınızda olsun. Haftanın klasiğiYeşilköy’deki Yüksel Balık hem bölgenin hem de İstanbul’un klasiğidir. Çok uzun yıllar, hatta çocukluğumdan beri ailece gittiğimiz bir balıkçıdır. Sahibi Yüksel Bey (Karakış) her akşam işinin başındadır. Masaları tek tek dolaşıp “Hoşgeldiniz” der. Ben de çok severim burayı. Yazın başka bir güzel oluyor çünkü teras sezonu açılıyor. Yeşilköy Marina’ya tepeden bakıp güneşi öyle keyifli batırıyorsunuz ki!.. Yolunuz Yeşilköy’e düşerse uğrayın. Özellikle hafta sonları yer bulmak zor, rezervasyon gerekiyor. Meşhur karidesli domates salatasını, bottargasını, lakerdasını mutlaka sipariş edin. Ah geceler◊ Özgün bu gece 23.00’te Kuruçeşme Boaz Live’da. (0532) 154 25 87◊ Baran Bayraktar bu gece 00.30’da Korto İstanbul’da. Rezervasyon: @kortoistanbul◊ Begüm Obiz bu gece 00.30’da Terzi İstanbul’da. (0531) 290 24 34◊ Anıl Durmuş bu gece 00.30’da Mios Live Etiler sahnesinde. (0538) 413 49 40◊ Altay 10 Temmuz Perşembe 22.30’da Two Yalıkavak’ta. (0542) 109 34 11◊ Kaan Yorulmaz 11 Temmuz 23.30’da Aztek’te setin başına geçecek. (0212) 247 59 01◊ Bengü Beker bu gece 00.00’da Lineup Suadiye’de. (0531) 498 80 93 The Roof7/24 yetmez◊ The Ritz-Carlton İstanbul’un terası The Roof’ta açık hava sinema geceleri başlıyor. 29 Temmuz 20.00’de ‘Interstellar’, 5 Ağustos 20.00’de ‘Benjamin Button’ın Tuhaf Hikâyesi’, 12 Ağustos 20.00’de ‘Yeşil Yol’ gösterilecek. Programı sosyal medya hesabı (@theroofistanbul) üzerinden takip edebilirsiniz.◊ DJ Carlita bu akşam MOMO Dalyan’da. Carlita, Burning Man ve Cercle Roma gibi prestijli organizasyonlardaki performanslarıyla tanınıyor. Etkinliğe momosapiens.com.tr üzerinden bilet alabilirsiniz.◊ Grand BBQ of Markus bu yaz Upperist’te. Bu etkinlik serisi Maslak Oto Sanayi’de başlamıştı. Upperist x Markus ‘Sunday Roast’ buluşmaları her pazar gerçekleşecek. Rezervasyon ve detaylı bilgi için Upperist’in Instagram hesabına (@upper_ist) göz atabilirsiniz.
Source: Hurriyet.com.tr
‘Aşk hem zoruna hem de hoşuna gider’
Bu onunla ilk röportajımız. Emir Can çok güler yüzlü. Bir hayli uzun boylu ve fit. Sol kolunda ve sol göğsünde hepsinin birer anlamı olan dövmeleri var. Şarkı sözlerindeki gibi arada melankolik, arada eğlenceli… Başlıyoruz sohbete…◊ Yeni şarkın ‘Ruj’un geri vokalinde Gülşen var. Yollarınız nasıl kesişti?Şarkıyı Gülşen’le paylaştım, “Böyle bir şarkı yaptım. İstersen sen tamamla, istersen bu haline bir bakalım, söylemek istersen düet yapalım” dedim. Gülşen de “Ama olay bu” diye cevap yazdı. Sonra “Ben stüdyoya gireceğim, ton bakacağım, seslerimiz uyuşursa yapalım” dedi. Şarkı ona çok yakıştı. Ben aslında onunla söylemek isterdim. Uzun süre üzerinde çalıştık ama düet için aynı tonda buluşmakta zorlandık. Gülşen benim söylememin daha doğru olacağını, şarkının ona attığım demo halini bozmamamız gerektiğini söyledi ve back vokal yapmayı kabul etti, çok mutlu oldum.◊ Bir kadında ruj sever misin?Severim. O hazırlanmanın, özenin bir göstergesidir. Konserime de sevenlerim, dinleyenlerim süslenip gelirler. O özel bir gündür ya, çok hoşuma gider.◊ Şarkıdaki gibi hem zoruna hem hoşuna giden ilişkiler yaşadın mı?Yaşadım, evet. Aşk biraz öyle bir şey sanırım, hem zoruna hem de hoşuna gider. O çelişki aşkın ve hayatın içinde.◊ Zoruna giden ilişkiyi sever misin?Zorlanırım ama sanırım seviyorum. Çünkü bana ters gelen, bazı hoşuma gitmeyen şeylerin olduğu ilişkiler yaşadım. Şimdi bakınca diyorum ki, herhalde bunu seviyormuşum. ‘ONURSUZ OLMADIKÇA YASAK ÇEKER’◊ Nedir o hoşuna gitmeyen şeyler?Sahneme, işime, müziğime karışılması… Bir eleştiri üzerinden bana yön verilmeye çalışılması pek hoşuma gitmez. O da zoruma gider.◊ Şarkındaki gibi yasak olan seni daha mı çok çeker?Her zaman değil tabii ama bir yasak çekiciliği vardır. Beni de çok onursuz bir durum olmadıkça yasak çeker.◊ Peki, hiç tuzak olan birine düştün mü?Düştüğüm kişiyi tuzak olarak tanımladım. Şöyle anlatabilirim, aslında başından bellidir ya bazı şeyler… Ama o kişiye de çok çekilirsin, kaçacak yer yoktur. Kaçsan da aklın ondadır.◊ Toksik ilişkileri seviyor musun?Toksik bir karakter olduğumu düşünmüyorum. Bende bağırış çağırış yoktur, sevmem. Hep “Sakin ol, otur, çözeriz, konuşuruz” derim.◊ Şarkılarında aşkın birçok farklı tonunu anlatıyorsun. Bir aşk tanımın var mı?Yıllar önce “Aşk insanın deliliğe en çok yaklaştığı haldir” demiştim.◊ Neden deliliğe en yakın hal?Çünkü konforunu, geleceğini, kendini çok fazla düşünmediğin bir hal.◊ Şu an o hallerin içinde misin?Şu an o hallerin içinde değilim. Yalnızım. ‘İLK LİNCİM OLDU’ ◊ ‘Harbiye Açıkhava’da verdiğin konserde göğüs dekoltesi olan bir kostüm giydin. Bu kadar çok konuşulacağını tahmin ediyor muydun?Tahmin etmedim. Normalde gömlek giyiyorum, gömleği göğsüme kadar açıyorum, onlardan birkaç santim daha açıktı. Kıyafet bana çok risksiz gelmişti. Bu kadar konuşulacak diye düşünmemiştim. Galiba magazin kitlesindeki ilk lincim oldu. Ama bu linç hoşuma gitti.◊ Neden?Küfür, hakaret yok. Dalga geçme var, ben de eğlendim.◊ Kıyafetin bu kadar tartışılması sana ne düşündürüyor? Sahne bir şov alanı. İzleyiciye ışıklarla, dekoruyla bir şov hazırlıyoruz. Tabii ki normalde giyindiğimden farklı olarak özenmek istiyoruz. Bunun tartışılması saçma geliyor. İnsanların şunu anlaması lazım, o bir kostüm. Şu eleştiri çok saçma: “Bunu dışarı çıkarken giyebilir misin?” Dışarı çıkarken giyme zaten.◊ Ne kadar zamandır spor yapıyorsun?3 yıldır antrenman yapıyorum.◊ Vücudunu, fiziksel özelliklerini seviyor musun? Yüzde 70-80’lerde seviyorum. Ama bunlar “Güzel buluyorum, göstereyim” motivasyonuyla olmadı. Havuz başında klip çektik… Klipte gömleği çıkarmam gerekiyor. Formumun güzel zamanlarındayım, olur, yapabilirim diye düşündüm.◊ Sence seksi misin sevimli misin?İkisinin ortası diyelim. ‘HER GÜZELLİĞİN ZORLUĞU AYNI ÖLÇÜDE GELİYOR’◊ Müzik türünü nasıl tanımlarsın? En temel tanımım, alternatif pop. Aslında yer yer alaturka, yer yer rock tınılarının olduğu indie pop yapıyorum.◊ Ruhunun müzik türü nedir?Tam da bu aslında. Ben çok rap dinlerim ama son yıllarda asıl sevdiğim, beğendiğim bu yaptığım şeymiş, onu anladım. O yüzden yıllar içinde buna çekilmişim. Alaturka tınıları, nağmeleri, melodiyi çok seviyorum. O yüzden rap’ten aslında son yıllarda biraz uzaklaşıyorum.◊ Sen popstar mısın?Hayır. Ben söz yazarıyım. Popstar demek biraz daha proje demek. Birileri onlara şarkı getirir, onlar çok iyi dansçı ve sahne şovu insanıdır. Dünyadaki starlık tanımı da budur. Kapitalizm böyle bir şey çıkardı; starlar ve ona hayran olan kitleler. Ulaşılmaz bir markadır popstar. O insanın marka özellikleri ortaya konur. Benim müziğimde öyle değil. Bir insan olduğum da müziğimin içinde hep var zaten. Belki alternatif tarafın starı olabilirim.◊ Şöhret kulağa havalı geliyor. Perde arkasında seni zorlayan yanları oldu mu?Her güzelliğin zorluğu aynı ölçüde geliyor. Başarı, şöhret, talep artıyor ve o talebin içindeki zorluklar da artık daha sert olmaya başlıyor. Mesela son Harbiye’deki kıyafeti üç sene önce giyseydim bu kadar konuşulmayacaktı. Yıllardır röportajlarda anlattığım bazı şeyler var, aynısını şimdi anlatınca, o artık haber olabiliyor. Haberlerden sonra insanlar benimle ilgili yeniden bir kimlik tanımına girebiliyor. Medya bazen bir başlık atıyor ve birçok insan o başlık kadar beni tanımlıyor, devamını açıp okumuyor. ◊ Medya yerine sen kendini bir başlıkla tanımlasan ne derdin? Dinleyenlerim ‘romantik serseri’ derlerdi, o hoşuma gitmişti.◊ Şöhret seni özgürleştirdi mi, daha kontrollü mü yaptı?Yer yer özgürleştirdi ama kontrolcü yapan bir tarafı da oldu. Bir yerde arkadaşlarınla eğlenirken bile biri telefonla bir şey çekiyor mu diye düşünebiliyorsun. Bunun yanında ekonomi sağlıyor, daha özgür biri oluyorsun. Dinleyicine çok rahat ulaşıyorsun, birçok yerde konser yapabiliyorsun. Şarkıyı duyurmak daha kolay oluyor, bu anlamda özgürleştim. ‘ETKİYE ÇOK AÇIĞIM’◊ Şarkıların senden kişisel izler taşıyor. Kendini ve duygularını bu kadar açık etmen seni güçlendiriyor mu, yoksa tam tersi savunmasız mı bırakır?Duygularımı açık ettiğim için gol yediğim yerler oluyor. Çünkü insanlar zayıf noktalarınızı da görüyor. Ya da siz bir şey için yazıyorsunuz, insanlar başka bir yere yorumluyor. Ama insanlara bunu açmak, sizin yaşadığınız aşk acısından daha büyük bir aşk acısı yaşatmıyor bana.◊ Müzikal kimliğini yıllar içinde en çok ne etkiledi?Hayatın içindeki her şey beni etkiledi, çünkü etkiye çok açığım. Acıdan kaçmamak lazım. Acıyı da anlayıp, özümseyip onu tanımlamak tercihim. Acıdan kaçmayınca hayatı anlayabiliyorsunuz. Yoksa bir kapalı kutunun içinde yaşarsınız.◊ Şarkı sözü yazmak tamamen duyguyla mı ilgili, yoksa işin ticari yanı ve bir matematiği var mı?Ticari bir formül işin içine konuluyorsa o formüller çok işlemiyor, insanlara da çok geçmiyor. Geçiyorsa da kısa ömürlü oluyor. Ama müziğin bir matematiği vardır. Bazı duyguları bir matematikle anlatmalısınız ki insanları kalbinden vursun ya da eğlendirsin. Sözleri nereye konumlandırmak lazım, nasıl bir melodide insanların kalbine dokunabilirsin, onu iyi analiz etmeli. Aysel Gürel “Kurnaz tilkidir söz yazarı” derdi. O kurnazlığı da yaparsın. Evet, duygular çok gerçektir ama “Şunu şöyle yaparsam hem benim hem insanların kalbine dokunacak” dersin.◊ Şimdiye kadar hiç tahmin etmediğin şekilde patlayan ve seni şaşırtan şarkın hangisiydi?‘Ali Cabbar’, hiç beklemiyordum. Albüm bitmişti, son bir şarkı olarak Trakya türküsü tadında bir şey yapayım istemiştim. Kendim bir hikâye oluşturup Ali Cabbar’ın hikâyesini yazayım dedim.◊ Tamamen kurmaca mıydı?Evet. Ben zaten hiçbir zaman “Böyle biri var, yaşadı ve öldü” demedim. Bu bir roman yazarlığı gibi. Metin kurmaca ama hayatın içinden.İLK ŞARKISINI 5 YAŞINDA YAPTI◊ Hikâyen nasıl başladı? Tekirdağ, Çerkezköylüyüm. Annem ve babam ayakkabı dükkânımızda çalışıyorlardı. Bir ablam var.◊ İlk kaç yaşında şarkı yazmaya başladın?5.◊ Nasıl yani, o yaşta… O yaşta yazmak değil, uydurmak diyelim.◊ Bunun bir yetenek olduğunu kaç yaşında fark ettin?9 yaşında gitar kursuna gitmeye başladım. 10 yaşında artık akorlara bakmadan çalabiliyordum. 11 yaşında akorla bir şarkı yazdım, beste yaptım. Ama ben kendimi bildim bileli şarkı yapıyordum zaten.◊ İstanbul’a nasıl geldin? Yıldız Teknik Üniversitesi metalürji ve malzeme mühendisliğini kazandım.◊ Müziğe nasıl tam olarak yöneldin?Müzik hep hayatımdaydı. Önce “Rap yapacağım” dedim. Sonra underground Türkçe rap’çileri dinlemeye başladım. 18 yaşımda bir Cem Adrian konserinden çok etkilendim, “Buna benzer bir şeyler yapmak iyi olur” dedim. Alternatif müzik yapmaya başladım.◊ Üniversiteye ne oldu? Son 8-9 ders kala bıraktım. Ailem başta geleceği göremedikleri için biraz endişelendi. Ama kısa sürdü, sonra konserlere başladım, onlara da bir şeyleri kanıtladım, sonra aktı gitti.
Source: Hurriyet.com.tr