Akkuyu NGS”nin iki önemli aşaması daha tamamlandı
Türkiye Cumhuriyeti”nde inşa edilen ilk nükleer güç santrali olan ve Rusya Devlet Nükleer Enerji Kuruluşu Rosatom tarafından Mersin”de inşa edilen Akkuyu Nükleer Güç Santrali (NGS) şantiyesinde iki önemli operasyon gerçekleştirildi. Santralin ısı montaj uzmanları, 3. Güç Ünitesi”nin reaktör basınç kabını tasarım konumuna yerleştirirken, 2. Güç Ünitesi için de ilk parti taze nükleer yakıt sahaya teslim edildi. Üçüncü üniteye ait reaktör basınç kabı “open top” teknolojisi kullanılarak monte edildi. Reaktör binasının silindirik kısmının açık üst kısmından basınçlı bölgeye ekipman tedarik edilmesine yarayan teknoloji, iç koruma kabının kubbe kısmının montajından önce inşaat ve montaj işlerinin en uygun şekilde bir araya getirilmesine olanak sağlıyor. Denetimler tamamlandı Reaktör basınç kabının montajının tamamlanmasının ardından, Akkuyu Nükleer AŞ”nin yanı sıra bağımsız denetim kuruluşları Türk Loydu ve Türkiye Nükleer Düzenleme Kurumu (NDK) uzmanlarından oluşan bir komisyon, reaktör kabı montaj kalitesinin denetimini gerçekleştirdi. Yılın son günlerinde 2. ünite için üretilen nükleer yakıt da Akkuyu NGS sahasına ulaştı. Yakıt demetleri özel taşıma konteynerleri içinde sahaya teslim edildi ve tüm uluslararası nükleer güvenlik gerekliliklerine uygun olarak tutuldukları taze yakıt depolama tesisine yerleştirildi. “Akkuyu NGS”nin 3. güç ünitesinin kalbi kuruldu” Akkuyu Nükleer AŞ Genel Müdürü Sergey Butckikh, konuya yönelik değerlendirmesinde, saha çalışmalarının önceki yıllarda olduğu gibi bu yıl da dinamiğinin çok yüksek olduğunu belirterek, “Proje planında öngörülen ana operasyonları gerçekleştirdik. Akkuyu NGS”nin 3. güç ünitesinin kalbi kuruldu, yani nükleer reaktör kabının montajına ilişkin kritik çalışmayı başarıyla tamamladık. Sahadaki diğer tüm inşaat ve kurulum işlemlerinde olduğu gibi, reaktör kabının kurulumu da titiz bir hazırlık, yüksek nitelikli uzmanlar ve her aşamada özel bir hassasiyet gerektirdi. Ayrıca Aralık ayında 2. ünite için ilk parti yakıtı da Akkuyu NGS sahasına teslim ettik. Yakıt, Akkuyu Nükleer AŞ”nin ilgili birimleri, üretim tesisi ve denetim makamları arasında sıkı bir koordinasyon altında, sızdırmaz konteynerler içinde kara ve deniz yoluyla Türkiye”ye ulaştırıldı. Reaktöre yüklenmeden önce konteynerler NGS sahasındaki taze yakıt depolama tesisinde özel koşullar altında tutulacak” ifadelerini kullandı. Akkuyu NGS, Türkiye Cumhuriyeti”nde inşa edilen ilk nükleer güç santrali olma özelliğini taşıyor. Akkuyu NGS projesi, her biri 1200 megavat kapasiteli Rus tasarımı 3+ Nesil VVER reaktörlere sahip dört güç ünitesinden oluşuyor. Santralin inşası, küresel nükleer endüstride “Yap-Sahip Ol-İşlet” modeli ile hayata geçirilen ilk proje olma niteliğini taşıyor.
Source: Dünya Gazetesi
AB, İsrail”in silah üreticilerine fon sağlamayı sürdürüyor
Avrupa Birliği”nin (AB), araştırma ve inovasyon programları kapsamında, milyonlarca avro fon sağlanan kurumlar arasında İsrailli silah üreticilerinin de yer alması dikkat çekiyor.
AB Komisyonunun araştırma ve inovasyon programları Horizon Europe ve Horizon 2020″ye dahil ülkeler arasında İsrail de yer alıyor.
Milyonlarca avro fon verilen İsrailli kurumlar arasında ise askeri faaliyetler yürüten İsrail Havacılık ve Uzay Sanayii (IAI) ve Elbit Systems şirketleri olduğu biliniyor.
Uluslararası basında çıkan haberlere göre, İsrail’in saldırılarını başlattığı 7 Ekim 2023″ten bu yana ülkenin önde gelen silah üreticilerinden IAI’ye 640 bin avro olmak üzere İsrail kurumlarına toplam 238 milyon avrodan fazla fon sağlandı.
İsrail”in bir diğer silah üreticisi Elbit Systems şirketi ise Horizon 2020 kapsamında başvurduğu projeler için toplam 2,2 milyon avro hibe almaya hak kazandı.
Her ne kadar bu programlar kapsamında fon verilen kurumların “askeri amaçlı araştırmalar ve çalışmalar yapması” yasak olsa da, belirtilen hedefin “sivil olması” koşuluyla sivil ve askeri kullanımları olan teknolojiler de finansman için uygun sayılıyor.
AB tarafından finanse edilen teknolojinin askeri uygulamalar için kullanılmasını engelleyen mekanizmaların işleyişindeki eksiklikler de soru işaretlerine neden oluyor.
AB Komisyonunun “Teknoloji Egemenliği, Savunma, Uzay ve Araştırma” başlıklarından sorumlu sözcüsü Thomas Regnier, AA muhabirine yaptığı yazılı açıklamada iddialara yanıt verdi.
AB Komisyonu, askeri amaçlı projelerin desteklenmediğini savundu
İsrail”in Horizon Europe projelerine katılımının uygun olduğunu ifade eden Regnier, ancak kurallara göre proje kapsamında yürütülen araştırma ve inovasyon faaliyetinin yalnızca sivil uygulamaya yönelik olduğunu savundu.
Regnier, “Horizon Europe kapsamında yürütülen her türlü araştırma ve yenilik faaliyetinin temelinde yatan ilkelerden biri, finanse edilen faaliyetlerin özellikle sivil uygulamalara odaklanmasıdır. Horizon Europe askeri amaçlı projeleri finanse etmez.” ifadelerini kullandı.
AB fonlarının uluslararası hukuku ve yürürlükteki AB yasal çerçevesini ihlal eden faaliyetler için kötüye kullanılmasını önlemek üzere çeşitli mekanizmaların mevcut olduğunu belirten Regnier, program kapsamında yürütülen her türlü faaliyetin etik ilkelere ve ilgili ulusal, AB ve uluslararası mevzuata uygun olması gerektiğini aktardı.
Başvuru sahiplerinin etik öz değerlendirme, iki aşamalı etik inceleme ve etik tarama dahil değerlendirmelere tabi olduğunu kaydeden Regnier, “Uyumsuzluk sözleşme cezalarına yol açabilir.” uyarısında bulundu.
Regnier, “AB Komisyonu kurumları, yasal çerçeveye ve geçerli kurallara tüm katılımcılar tarafından riayet edilmesini sağlamak için tetikte olmaya devam etmektedir.” dedi.
2 bini aşkın akademisyen, İsrail”e verilen fonların askıya alınmasını talep etti
Programın fonlarından yararlanan İsrailli kurumların askeri amaçlı faaliyetlerinin Gazze”de süren saldırılara fayda sağladığına ilişkin endişelerini paylaşan 2 bini aşkın Avrupalı akademisyen ve 45 kuruluş, temmuz ayında AB’den İsrailli kurumlara sağlanan fonların askıya alınmasını istemişti.
AB”ye hitaben yazılan mektupta, Horizon Europe fonlarının İsrail”in askeri teknolojisinin geliştirilmesinde “kritik bir rol” oynadığı ve savunma sanayisini dolaylı olarak desteklediği belirtilmişti.
“Bu finansmanlar doğrudan İsrail”in askeri yeteneklerinin geliştirilmesine olanak sağlamaktadır.” denilen mektupta, İsrail”in süregelen insan hakları ihlalleri nedeniyle bu ülke menşeli kurumların AB araştırma programlarından diskalifiye edilmesi gerektiği vurgulanmıştı.
Filistin Komiteleri ve Dernekleri Avrupa Koordinasyonu Yönetim Kurulu Üyesi Dr. Nozomi Takahashi, AA muhabirine imza kampanyasıyla ilgili yaptığı yazılı açıklamada, AB”nin İsrail”in savaş ekonomisini 7 Ekim 2023″ten önce de desteklediğine işaret ederek, “İsrail, 1948″den beri Filistin”de etnik temizlik yapıyor, 1967″den beri Filistin”i işgal ediyor ve 2007″den beri uluslararası hukuku hiçe sayarak Gazze”ye abluka uyguluyor.” ifadesini kullandı.
Takahashi, AB fonlarından yararlanan AIA ve Elbit Systems”in “Gazze”deki sivilleri kontrol etmek ve öldürmek için kullanılan gözetleme ve savaş dronlarının başlıca üreticileri” olduğunu dile getirerek, “AB, bu şirketlerin yürüttüğü çalışmaların çıktılarının Gazze”deki sivilleri öldürmek için kullanılma riskinin çok yüksek olmasına rağmen, İsrail askeri sanayi kompleksinin merkezinde yer alan bu şirketlere on yıllar boyunca fon sağlamaya devam etmiştir.” eleştirisini yöneltti.
“İnsan hakları ihlalleri konusunda sicili kabarık bir ülkeye askeri/güvenlik konularıyla ilgili bir proje kapsamında fon sağlanması anlaşılır gibi değildir.” diyen Takahashi, AB”nin etik değerlendirme sisteminin “işlevsiz olduğu” yorumunu yaptı.
Takahashi, “AB”nin ahlaki ve hukuki yükümlülüklerini görmezden gelmesinin bedelini ağır bir şekilde ödemesinin zamanı gelecektir.” dedi.
Sevilla Üniversitesinden Prof. Dr. Maria-Jose Lera ise “AB”nin yapması gereken İsrail”le olan anlaşmaları askıya almak ve İsrail”in Uluslararası Adalet Divanı tarafından yargılanması sona erene kadar her türlü işbirliğini durdurmaktır.” görüşünü paylaştı.
Fonlardan yararlanan üniversitelerin de askeri endüstriyle ilişkisi eleştiriliyor
1996″dan beri AB”nin araştırma programlarında “ortak ülke” olarak yer alan İsrail”e, Horizon programının 2014-2020 döneminde 1,28 milyar avro, 2021″de başlatılan Horizon Europe programı kapsamında da şimdiye kadar 747 milyon avronun üzerinde hibe verildiği tahmin ediliyor.
AB”nin araştırma fonlarından yararlanan İsrail üniversitelerinin de ülkenin askeri endüstrisiyle olan bağlantıları eleştirilere neden oldu. İsrailli akademisyen Maya Wind, kaleme aldığı “Towers of Ivory and Steel” adlı kitabında akademiyi “İsrail”in Filistinlilere karşı uyguladığı baskı sisteminin bel kemiği” olarak tanımladı.
Wind, kitabında üniversitelerin ve araştırma laboratuvarlarının “İsrail işgaline ve apartheid”ına” hizmet ettiğini vurgularken, ayrıca buralarda Filistinlilerin eğitim haklarının ihlal edildiğini, eleştirel akademik çalışmaların engellendiğini ve öğrenci muhalefetinin şiddetle bastırıldığını yazdı.
Paris-Dauphine Üniversitesi Profesör Ivar Ekeland ise AA”ya yaptığı değerlendirmede, İsrail üniversiteleri ve ordu arasında yakın bağlantı olduğuna dikkati çekerek, “AB, İsrail hükümetinden sonra İsrail üniversitelerine en çok fon sağlayan ikinci kurumdur. Böylesine büyük bir desteğin bölgede ve hatta dünyada benzeri yoktur.” ifadelerini kullandı.
İsrail”in askeri sanayisinin üniversitelerin araştırma birimleri çatısı altında kurulduğunu aktaran Ekeland, buralarda insansız hava araçları ve füzeler gibi ileri teknolojiler geliştirildiğini ve uzun menzilli Ar-Ge programları yürütüldüğünü kaydetti.
Ekeland, “İsrail”deki 7 büyük devlet üniversitesinin tamamı, İsrailli ve yabancı askeri ve güvenlik endüstrileriyle uzun vadeli ortaklıklar oluşturan ticari şirketler kurmuştur. Bu bağlamda, AB araştırma fonlarının nihayetinde İsrail askeri endüstrisini desteklediği çok açıktır.” dedi.
“AB, İsrail”in savaş endüstrisine destek sağlıyor”
Avrupa Parlamentosu (AP) eski milletvekili Idoia Villanueva Ruiz, 26 Ekim 2023’te AB Komisyonuna ilettiği yazılı soruda, Horizon 2020 isimli proje kapsamında İsrailli şirketler ve üniversitelere 1,28 milyar avro sağlandığına işaret etti.
Villanueva Ruiz, bu fonların yararlanıcıları arasında bulunan Tel Aviv Üniversitesi, Kudüs İbrani Üniversitesi ve İsrail Teknoloji Enstitüsü”nün yürüttüğü faaliyetlerin “İsrail’in savaş stratejisine katkıda bulunan kurumları finanse ettiğini” ifade ederek, İsrail”in önde gelen silah şirketlerinin de AB’den fon aldığını kaydetti.
Bu şirketlerden Elbit Systems”in insansız hava araçları, beyaz fosfor ve misket bombaları ürettiğini belirten Villanueva Ruiz, IAI”nın ise insansız hava araçları ürettiğine dikkat çekti.
Villanueva Ruiz, “AB, İsrail”in savaş endüstrisine iki yönlü destek sağlamaktadır: Ar-Ge”sini finanse etmekte ve geliştirdiği silahları Filistin”de test ettikten sonra satın almaktadır.” ifadesini kullandı.
AB Komisyonu ise “yürürlükteki uluslararası hukuk tarafından yasaklanan ürün ve teknolojilerin geliştirilmesine yönelik faaliyetlere fon sağlamadığını” savundu.
Anadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır. Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.
Source:
HÜRKUŞ ilk uçuşunu başarıyla tamamladı! Görgün: Gurur ve anlam dolu bir an
Hava Kuvvetleri Komutanlığı”na teslim edilecek HÜRKUŞ”un ilk uçuşu gerçekleştirildi. Türk Havacılık ve Uzay Sanayii (TUSAŞ), tarafından millî imkanlarla geliştirilen ve Hava Kuvvetleri”nin envanterine girecek ilk HÜRKUŞ Yeni Nesil Eğitim Uçağı uçuşunu başarıyla gerçekleştirdi. 20 DAKİKALIK UÇUŞTA 6 BİN 500 FEET İRTİFAYA VE 140 KNOT HIZA ULAŞILDITürk Hava Kuvvetleri”nin pilot eğitim ihtiyaçlarını karşılamak ve savunma sanayinin kabiliyetlerini daha da ileriye taşımak amacıyla tasarlanan yeni HÜRKUŞ”a yönelik çalışmalar 3 Mayıs 2021 tarihinde başlamıştı. Proje kapsamında çalışmalar hız kesmeden devam ederek yer test faaliyetleri gerçekleştirildi. Tüm testlerin başarıyla tamamlanmasının akabinde, HÜRKUŞ Akıncı üssünden kalkarak gökyüzü ile buluştu. 20 dakikalık uçuşta 6 bin 500 feet irtifaya ve 140 knot hıza ulaşıldı. Savunma Sanayii Başkanı Haluk Görgün de HÜRKUŞ”un uçuşunu izledi. Görgün paylaşımında, “Hava Kuvvetlerimize teslim edilecek HÜRKUŞ”un ilk uçuşunu izlemek, tarif edilemez bir gurur ve anlam dolu bir an. TUSAŞ şehidimiz Zahide Hanım”ın kıymetli kızının çizdiği resmin de bu uçakta yer alması, bu başarının duygusal bir simgesi oldu. Başta TUSAŞ ve başkanlığımız personelimiz olmak üzere projede emeği geçen tüm paydaşlarımızı yürekten kutluyor, aziz şehitlerimizi rahmetle anıyoruz” ifadelerini kullandı. TERÖR SALDIRISINDA HAYATINI KAYBEDEN MÜHENDİS ZAHİDE GÜÇLÜ EKİCİ UNUTULMADI23 Ekim tarihinde TUSAŞ”a yönelik düzenlenen terör saldırısının ardından millî platformların üretimine hız veren TUSAŞ çalışanları, terör saldırısının ardından “daha çok çalışacağız, daha çok üreteceğiz” mottosuyla çalışmalarına devam ediyor. Slogana dönüşen bu sözler eşliğinde gökyüzü ile buluşmasını gerçekleştiren uçakta da terör saldırısında şehit olan Zahide Güçlü Ekici”nin kızı tarafından yapılan resme yer verildi. “İyi ki varsın TUSAŞ” yazılı resimde HÜRKUŞ”un çizimi yer aldı. SINIFININ EN PERFORMANSLI UÇAĞIKısa zaman içinde Hava Kuvvetleri”ne teslim edilecek Yeni HÜRKUŞ uçağında yapısal ağırlık azaltılmış, son teknoloji kullanılarak kendi sınıfının en akrobatik ve en yüksek performanslı uçaklarından biri haline getirildi. Ayrıca aerodinamik iyileştirmeler sayesinde pilot adaylarının uçuşları için Türk Hava Kuvvetleri”ne bir çözüm sunmaktadır. Savunma sanayinin yerlilik oranını artırma hedefi doğrultusunda; Kanopi, Soğutma Sistemi, Hidrolik Pompa, Telsiz ve IFF gibi birçok ekipman yerli ve millî hale getirildi. Bu başarı aynı zamanda yerli alt yüklenicilerin projeye dahil edilmesi ve savunma ekosisteminin güçlendirilmesine imkan sağladı. 15 ADET HÜRKUŞ 2025 YILINDA TESLİM EDİLECEKUçuş testlerinin başarıyla tamamlanmasının ardından, Savunma Sanayii Başkanlığı ile imzalanan 55 uçaklık sözleşmesinin ilk 15 uçağı 2025 yılı itibarıyla Türk Hava Kuvvetleri”ne teslim edilecek. Kalan 40 uçağın teslimatı ise 2027 yılına kadar tamamlanacak. Projenin Türk Hava Kuvvetleri”ne stratejik bir katkı sunması bekleniyor.
Source: Www.star.com.tr
Akkuyu Nükleer Güç Santrali”nde ikinci reaktörün nükleer yakıtı sahaya ulaştı
Türkiye”nin en büyük enerji yatırımlarından Akkuyu Nükleer Güç Santrali”nde (NGS), ikinci güç ünitesinin nükleer yakıtı sahaya getirildi.
Akkuyu Nükleer AŞ Genel Müdürü Sergey Butckikh, Mersin”in Gülnar ilçesinde yapımı süren Akkuyu NGS”de gelinen son aşamayı AA muhabirine değerlendirdi.
Sahadaki tüm ekibin büyük çaba ve özveriyle çalıştığını belirten Butckikh, “Bu yıl çalışmalarımız özellikle birinci güç ünitesi üzerinde odaklandı. Burada odak noktamız 1. Devreye Alma Kompleksi”nin tesisleriydi. Birinci ünite üzerindeki inşaat çalışmalarını tamamlamış olmaktan dolayı gurur duyuyoruz.” dedi.
Butckikh, birinci ünitedeki kubbe bölümü montajının önemli olduğunu, bu işlem için iç ve dış koruma kabının montaj ile betonlamasında 500 tondan fazla çelik yapı döşediklerini anlattı.
“Yakıt zamanında, güvenli şekilde teslim edildi”
Söz konusu işlemlerin işletme sırasında güç ünitesinin güvenliğini sağlayacağını dile getiren Butckikh, şöyle konuştu:
“Bütün bu çalışmalarla birinci ünitede bu yıl montaj çalışmalarını tamamlayıp, çalıştırma ve ayarlama operasyonlarının ilk aşaması olan devreye alma için hazırlık aşamasına geçtik. 1. Devreye Alma Kompleksi”nin inşasına yönelik yoğun çalışmaların gölgesinde çok önemli bir operasyon gerçekleşti. İkinci güç ünitesi için nükleer yakıt teslim edildi. Yakıt, Novosibirsk”te üretilip Rusya Federasyonu toprakları üzerinden limana, oradan da gemiyle Akkuyu NGS sahasındaki limana ulaştırıldı. İkinci güç ünitesinin işletilmesi için tamamen hazır set aldık. Her 18 ayda bir bu yakıtı nükleer reaktöre yükleyerek Türkiye Cumhuriyeti için enerji üreteceğiz. Yakıt zamanında, güvenli şekilde özel konteynerlerde teslim edildi ve şimdi taze yakıt depolama tesisinde bulunuyor.”
Üçüncü ünitede reaktör basınç kabı, tasarlanmış pozisyonuna yerleştirildi
Butckikh, ikinci ve üçüncü ünitedeki gelişmelere ilişkin, “İkinci ünitede nükleer reaktör ekipmanlarının montajını yapıyor, ana sirkülasyon boru hattının kaynağının başlatılması gibi çok önemli bir aşamaya hazırlanıyoruz. Türbin tesisinin birimleri ve mekanizmalarının montajına türbin salonunda başlandı. Kısa süre önce üçüncü ünitede önemli gelişme yaşandı. Reaktör basınç kabı, tasarlanmış pozisyonuna yerleştirildi ve türbin ünitesi temelinin montaj ve betonlama işlemleri tamamlandı.” ifadelerini kullandı.
Akkuyu NGS”de yüksek teknolojiye sahip kıyı hidroteknik yapıları içeren Açık Deniz Hidroteknik Yapıları Projesi”nin yüzde 95 seviyesine ulaştığını bildiren Butckikh, tesisin kısa süre sonra tamamlanıp devreye alınacağını belirtti.
“Devreye alma işlerini yapan personel görevlendirmeye başlıyoruz”
Butckikh, santralde çalışmaların 4 güç ünitesinde devam ettiğini belirterek, şunları kaydetti:
“Sahada 34 binden fazla kişi çalışıyor. Bunların yüzde 80″i Türk vatandaşı. 350″den fazla işletme ve şirket, Akkuyu NGS projesinin inşasında çalışıyor. Önümüzdeki yıl 1. Devreye Alma Kompleksi”nin yapılarını tamamlayacağız ve çalışanlar da diğer ünitelerde yapılacak işlerde görev alacak. Şu anda buna yönelik adımlar atılıyor. 1. Devreye Alma Kompleksi yapılarında inşaat ve beton işlerinden uzaklaşıyoruz. Isı tesisatı, elektrik tesisatı ve devreye alma işlerini yapan personel görevlendirmeye başlıyoruz. Bu hız önümüzdeki yıllarda da devam edecek ve üniteler devreye alınmadan önce projede oldukça fazla sayıda kişi çalışacak.”
İlk nükleer yakıt 2023″te getirilmişti
Türkiye”nin en büyük yatırımları arasında bulunan ve tamamlandığında ülkenin elektrik talebinin yüzde 10″unu tek başına karşılaması öngörülen Akkuyu NGS”ye ilk taze nükleer yakıtın getirilmesi dolayısıyla 27 Nisan 2023″te Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin”in video konferans yöntemiyle katıldığı tören düzenlenmiş, santral “nükleer tesis” statüsüne kavuşmuştu.
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Alparslan Bayraktar, 12 Aralık”ta santralin inşaat sahasında düzenlenen “Akkuyu NGS 1. Ünitesi Türbin Tesisi”nin Montajının Tamamlanması Töreni”nde ilk reaktörün 2025″te deneme üretimine alınacağını belirtmişti.
Anadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır. Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.
Source:
Almanya”nın kapsamlı enerji dönüşümü enerji krizine nasıl çözüm olacak?
Almanya, enerji krizine çözüm arayışında yenilenebilir enerji yatırımlarını artırarak önemli adımlar atıyor. Özellikle Rusya-Ukrayna savaşı gibi jeopolitik gerilimlerin ardından enerji güvenliğini sağlamak için yeni politikalar geliştiren ülke, bu dönüşümü her geçen gün daha da hızlandırıyor. Yenilenebilir Avrupa nın yeni bölüm konuğu Almanya ve Almanya İstanbul Başkonsolosu Regine Grienberger oldu. habericireklam#300×250#130#right# Enerji projeleri ve planlamaları noktasında ödevlerine geçen yıldan çalıştıklarını belirten Grienberger Güneş enerjisi için fotovoltaik sistemler gerçekten büyük ilgi görüyor. Türkiye de de durum aynı ama Almanya da şu anda gerçekten büyük ilgi var ifadelerini kullandı YEREL TOPLULUKLAR DA ENERJİ PROJELERİNE KATILIYOR Peki Almanya yerel toplulukların ve paydaşların yenilenebilir enerji projelerine katılımını ve desteğini nasıl sağlıyor? Sürdürülebilir bir enerji politikasının nihayetinde son kullanıcılara da uygulanması gerekiyor diyen Grienberger Son kullanıcıların bir kısmı da tabii ki özel haneler. Bir diğer önemli kısım ise belediyeler. Bu noktada iki yönetmelikten daha bahsetmek istiyorum. Bir tanesi Isı Planlama Yasası. Bu yasa, bu yıl yürürlüğe girdi. Tüm yerel belediye yetkililerinden, belediyelerden, özellikle de tüm şehirlerden yerel bir ısı planlaması oluşturmalarını isteniyor. Yani ısı tüketicilerini ve enerji sağlayıcılarını inceliyorlar. Almanya daki şehir ve belediyelerin tamamı en geç 2028 yılına kadar bu planlamaya sahip olmak zorunda. Yetkililerden, enerji tedarikçilerine ve baca temizleyicilerine birçok kişiye kadar toplayabilecekleri tüm verileri kullanmak zorundalar, çünkü bu kişiler özel evlerdeki ısınma hakkında da çok fazla bilgiye sahip. Eyaletler yani Bundesländer merkezi değil, dolayısıyla bu bölgesel yapımız bunun gerçekleştiğinden emin olmalı ve daha sonra ev sahiplerine maliyet dostu, uygun maliyetli ve aynı zamanda iklim dostu bir çözüme karar verebilmeleri için bilgi sağlamalıdır diye ekledi. HİDROJEN, YENİLENEBİLİR ENERJİ PROJELERİNİN NERESİNDE? Temiz enerji yolunda büyük önem taşıyan hidrojen noktasında da Almanya, projelere büyük önem veriyor. 19 milyar euroluk bir hidrojen ağının inşasına yönelik planları açıklayan Grienberger, Hidrojen, Alman endüstrisini yenilenebilir tabanlı bir endüstriye dönüştürmek için gereken ana unsurlardan biri. Amacımız, 2045 yılına kadar sanayinin iklim açısından da nötr olmasını sağlamak. Bunu yapmanın tek yolu da hidrojen kullanmak diyerek, yenilenebilir enerji projelerine verdikleri önemi vurguladı. Grienberger ayrıca Türkiye ile yeşil hidrojen konusunda işbirliğine ilişkin bir mutabakat zaptının da mevcut olduğu ifade etti. Almanya yakın zamanda kritik hammaddelerin çıkarılması, işlenmesi ve geri dönüştürülmesi yoluyla güvence altına alınmasını amaçlayan projeleri desteklemek için 1 milyar euroluk bir hammadde fonu başlattı. Bu, ülkenin enerji dönüşümü ve teknolojik gelişimi için gerekli olan kritik mineraller için tedarik zincirlerinin güçlendirilmesine nasıl katkıda bulunacak? AVRUPA NIN ÇİN E BAĞIMLILIĞI AZALACAK MI? Almanya, enerji dönüşümünde tedarik zincirlerini çeşitlendirmek ve bu noktada Çin e olan bağımlılığını azaltmak için de stratejiler geliştiriyor. Çin stratejilerinin çok bütüncül bir bakış açısına sahip olduğunu belirten Grienberger Almanya olarak Avrupa nın en büyük pazar ekonomisi olmamıza rağmen Çin e kıyasla küçük olduğumuzu görüyoruz. Kendi kabiliyetlerimizden de yararlanmak için bu Avrupa ortak yaklaşımına ihtiyacımız var dedi. Grienberger Metal, batarya teknolojileri, fotovoltaik paneller ve farmasötik maddeler gibi birçok alanda bağımlılıkları azaltmamız gerektiği açık derken ekliyor: Bağımlılığın azaltılması korumacılık anlamına gelmiyor. Bu aynı zamanda Avrupa daki şirketlerin rekabet gücünü arttırmak istediğimiz anlamına da geliyor. TÜRKİYE Yİ SADECE İKİLİ ORTAK OLAAK DEĞİL, BÖLGESEL VE KÜRESEL BİR ORTAK OLARAK DA GÖRÜYORUZ Peki ya iki ülke arasındaki işbirlikleri? Zira Almanya ve Türkiye arasında uzun yıllara dayanan derin bir ilişki var ve bu ilişki Almanya da yaşayan yaklaşık 3 milyon Türk ile güçlü kültürel bağlarla da zenginleşiyor. Bununla birlikte her iki ülke de sürdürülebilir enerjiye öncelik verdikçe, yenilenebilir enerji projelerindeki işbirlikleri de daha önemli hale geldi. Peki Almanya yenilenebilir enerji ve yeşil dönüşüm alanında Türkiye ile nasıl işbirliği yapıyor? Grienberger bu soruya Türkiye yi sadece ikili bir ortak olarak değil, aynı zamanda bölgesel ve küresel bir ortak olarak görüyoruz diyerek başlıyor. Türk-Alman Enerji Forumu, enerji politikası diyaloğu için merkezi bir platform görevi görüyor” dedi. Ayrıca iki ülke arasında yeşil hidrojen üretimi ve yenilenebilir enerji projeleri gibi alanlarda işbirliği potansiyelinin oldukça yüksek olduğunu ifade etti. Almanya nın Türkiye deki yenilenebilir enerji projeleri noktasında halihazırda projeleri olduğunu ve bunları daha da artırmayı planladıklarını belirten Grienberger bu kapsamda Türk-Alman Enerji Forumu ve Ortak Çevresel Yönlendirme Komitesi gibi platformlar üzerinden de işbirliğinin geliştirildiğini, Almanya nın katkı sağladığı uluslararası fonlar aracılığıyla sürdürülebilir projelerin desteklenmesinin de planlandığını açıkladı.
Source: Habertürk
Bitcoin 2025 yılında yeni bir rekor kırmaya hazırlanıyor
Galaxy Research, Bitcoin”in 2025 yılında 185 bin dolara ulaşabileceğini öngördü. Rapora göre bu artış kurumsal yatırımcılar ve ulus devletlerin kripto paraya olan ilgisinden kaynaklanacak. Kripto para piyasasının geleceğine dair bu önemli tahminler, yatırımcılar ve piyasa izleyicileri için büyük önem taşıyor. Kurumsal ve Ulusal Benimseme ile Bitcoin Yükselişe Geçiyor Galaxy Research tarafından yayımlanan son rapor, kripto para dünyasında heyecan yarattı. Raporda, Bitcoin”in önümüzdeki dönemde göstereceği performansa ilişkin dikkat çekici öngörüler yer aldı. Raporda kurumsal yatırımcıların ve devletlerin artan ilgisiyle Bitcoin”in 2025 yılında 185 bin dolar seviyesine ulaşabileceği belirtildi.Galaxy Research başkanı Alex Thorn, özellikle kurumsal yapıların ve ulus devletlerin kripto para birimlerine yönelik artan ilgisinin, Bitcoin”in değerini rekor seviyelere taşıyacağını vurguluyor. Raporda Ethereum için de umut verici tahminler bulunuyor. Ethereum”un gelecek bir yıl içinde 5.500 doların üzerinde işlem görebileceği öngörülüyor.Galaxy”nin analizine göre önümüzdeki yıl Nasdaq-100 endeksinde yer alan en az beş şirket ve beş ulus devlet, Bitcoin”i varlık portföylerine dahil edecek. Bu gelişmenin piyasada yeni bir rekabet ortamı oluşturması bekleniyor.ABD”deki spot Bitcoin ETF”lerinin toplam varlık değerinin 2025″te 250 milyar dolara ulaşacağı tahmin ediliyor. Ayrıca önde gelen bir varlık yönetimi platformunun, portföyünün en az yüzde 2″sini Bitcoin”e ayıracağı öngörüsü de raporda yer alıyor.Merkezi olmayan finans alanında da önemli gelişmeler bekleniyor. DeFi sistemlerinde kilitli Bitcoin miktarının gelecek yıl ikiye katlanarak 22 milyar dolara yükseleceği tahmin ediliyor. Rapor ayrıca, Bitcoin madenciliği sektöründe yapay zeka şirketleriyle iş birliklerinin artacağına işaret ediyor.Galaxy”nin raporunda yer alan bir diğer çarpıcı öngörü ise Bitcoin”in piyasa değerinin, 2025″te altının piyasa değerinin beşte birine ulaşacağı yönünde. Bu öngörüler, kripto para piyasalarının geleceğine yönelik iyimser beklentileri güçlendiriyor.
Source: Burak Köse
Hamsi için uluslararası işbirliği önerisi
Sinop Üniversitesi Su Ürünleri Fakültesi Su Ürünleri Avlama ve İşleme Teknolojisi Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Osman Samsun, Karadeniz in su ürünleri arasında ilk sırada yer alan hamsinin son yıllarda az avlanmasının hem balıkçılar hem de tüketici açısından üzüntü verici bir durum olduğunu söyledi. resim#1208374# İçinde bulunulan sezonda Türkiye denizlerinde 400 bin ton hamsi avı yapılmasına izin verildiğine işaret eden Osman Samsun, Ancak görüyoruz ki bu yıl 400 bin ton değil, yarısı kadar bile hamsi avlayamayacağız dedi. Stokları giderek azalan hamsinin geleceği açısından Karadeniz e kıyısı bulunan diğer ülkelerle karar alınarak uygulamaya konulmasının önem taşıdığını vurgulayan Samsun, şöyle devam etti: Hamsinin stoklarındaki azalmayı sadece Türkiye Cumhuriyeti Devleti nin kurum ve kuruluşlarıyla çözmemiz ve önlememiz mümkün gözükmüyor çünkü hamsi bizden sonra Abhazya ve Gürcistan a gidiyor, oralarda ciddi av yasağı yok. 6 santimetre civarında yasak var, bizde 9 santimetre. Bizim tutmadığımız küçük balıklar, orada yüz tonlarca fabrikalar için yakalanıyor, biz her ne kadar Türkiye olarak kurallarımızı koysak, denetlesek de. İlk kez bu sene hamsiye konulan 400 bin ton kota kararı birçok tartışmaya neden oldu ancak görüyoruz ki yarısı kadar bile hamsi avlayamayacağız. ÇOK ÖNEMLİ BİR KARAR VE UYGULAMA OLACAKTIR Prof. Dr. Osman Samsun, hamsi stoklarıyla ilgili sorunların konuşulmasının, tartışılmasının, bilimsel açıdan makaleler ortaya konulmasının önem taşıdığını ancak asıl önemli olanın karar alınarak uygulamaya geçilmesi olduğunu belirterek, Bulgaristan, Romanya, Ukrayna, Moldova ve en önemlisi Gürcistan ve Abhazya nın ortak kararlar alması gerekiyor. Karadeniz Ekonomik İşbirliği toplantılarında bu konunun tekrar tekrar altının çizilip ortak karar alınıp uygulanması, çökmekte, azalmakta olan hamsi stoklarımızın geleceği açısından çok önemli bir karar ve uygulama olacaktır. ifadesini kullandı.
Source: Habertürk
Dış kaynak girişi artıyor! Bakan Kacır: Önemli düşüş göreceğiz
Kacır, Marmara Bölgesi Organize Sanayi Bölgeleri ve Sanayicileri İstişare Toplantısı”nda, jeopolitik gerilimler, krizler, salgınlar, tedarik zincirlerinde yaşanan yerini bulabilme arayışı ve oluşturulmaya çalışılan yeni denge mekanizmalarının, yeni meydan okumalarını da beraberinde getirdiğini söyledi.Ticarette korumacı yaklaşımların yükselişe geçtiğini dile getiren Kacır, “Mevcut tabloda katma değerli, rekabetçi ve sürdürülebilir bir üretim anlayışı daha fazla önem kazanıyor. Güçlü üretim ve teknoloji geliştirme altyapısına sahip ülkeler kalkınma yarışında bir adım önde yer alıyor. Türkiye olarak bu dönüşümü güçlü bir altyapıyla göğüslüyoruz.” ifadelerini kullandı.Kacır, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan”ın liderliğinde, son 22 yılda sanayide büyük kazanımlar elde edildiğine işaret ederek, Türkiye”nin OECD ülkeleri arasında son 22 yılda sanayi üretimini en fazla artıran ülke olduğunu, etkin AR-GE teşvik sistemiyle de ülkede adeta sıfırdan bir AR-GE ve inovasyon ekosistemi inşa ederek yüksek teknoloji ve katma değer üreten öncü Türkiye”nin temellerini attıklarını söyledi.Katma değerli üretim, yeşil ve dijital dönüşüm olmak üzere üç ana sac ayağı üzerinde yükselmesini hedefledikleri bir Türk sanayisi inşa ettiklerini kaydeden Kacır, ikiz dönüşüm olarak adlandırdıkları “Yeşil” ve “Dijital” dönüşüm ile firmaların yatırımlarını uzun dönemli yol haritalarıyla desteklediklerini vurguladı.Kacır, Dünya Bankası işbirliğinde yürüttükleri “Türkiye Yeşil Sanayi Projesi” ve “Türkiye Organize Sanayi Bölgeleri Projesi” ile 700 milyon doların üzerinde finansmanı sanayicilerin, KOBİ”lerin ve yeşil teknoloji girişimlerinin hizmetine sunduklarını belirtti.İş gücünün dönüşümünü gerçekleştirmek adına model fabrikalarla sanayici ve emekçileri yalın üretim ve dijital dönüşümle buluşturduklarını aktaran Kacır, ilkini 2018″de Ankara”da faaliyete aldıkları yetkinlik ve dijital dönüşüm merkezlerinin, yani model fabrikaların sayısını kısa sürede 10″a yükselttiklerini bildirdi.Kacır, “Proje uygulama çalışmalarımız ve verdiğimiz eğitimlerle firmalarımızı sanayimizin dijitalleşme yolculuğuna hazırlıyoruz. Kurulum çalışmaları devam eden 5 yeni model fabrikayla bu örnek tesislerin sayısını 15″e çıkaracağız ve sanayimizin dijital çağa adaptasyonunu güçlü şekilde gerçekleştireceğiz.” diye konuştu.- “ÜLKEMİZİN DÜNYANIN ÖNDE GELEN TEKNOLOJİ ÜRETİM MERKEZLERİ ARASINDA YER ALMASINI SAĞLAYACAĞIZ”Bakan Kacır, firmalar ve kamu kuruluşlarının dijital dönüşümüne yönelik sundukları destekleri güçlendirmek amacıyla “Dijital Avrupa Programı”na katıldıklarını belirterek, “Sanayi, KOBİ”ler ve kamu kurumlarının dijital dönüşümünde kritik rol üstlenmek üzere ülkemizden 5 konsorsiyum, “Avrupa Dijital İnovasyon Merkezleri” ağına dahil oldu.” dedi.Avrupa İmar ve Kalkınma Bankası işbirliğinde, 300 milyon avro finansman desteğini KOBİ”lerin gerçekleştireceği dijital dönüşüm projelerine sunduklarını dile getiren Kacır, şöyle devam etti:”Sanayimizin rekabet gücünü artıracak, yüksek teknolojili ve katma değerli üretimi sürdürülebilir ve sürekli kılacak destek enstrümanlarımızı sanayicimizin ihtiyaçlarına ve koşullara uygun olarak sürekli güncelliyor, devreye alıyoruz. Teknoloji Odaklı Sanayi Hamlesi Programımız ile yüksek teknoloji yatırımları için AR-GE”den seri üretime destek mekanizması uyguluyoruz.”Kacır, Yatırım Taahhütlü Avans Kredisi Programı ile dış ticaret açığının yüzde 85″ini oluşturan 284 ürüne yönelik yatırımlara uygun koşullarda finansman sağladıklarına dikkati çekerek, “Merkez Bankamızın 300 milyar liralık kaynak tahsis ettiği bu program kapsamında, bu yıl yatırım büyüklüğü 239 milyar lirayı aşan 28 projenin işlemlerini tamamladık.” bilgisini aktardı.HIT-30 Yüksek Teknoloji Yatırım Programı ile kısa sürede elektrikli araç, güneş hücresi, rüzgar türbini gibi stratejik alanlarda toplam büyüklüğü 7 milyar doları aşan yatırımları Türkiye”ye kazandırma noktasına geldiklerini bildiren Kacır, şunları kaydetti:”Kararlılıkla hayata geçirdiğimiz Milli Teknoloji Hamlemiz ile Türkiye Yüzyılı”nda sanayimizi, üretim altyapımızı katma değerle ve yüksek teknolojiyle besleyerek güçlendirmeyi sürdüreceğiz. Ülkemizin dünyanın önde gelen teknoloji üretim merkezleri arasında yer almasını sizlerle beraber sağlayacağız. Bizler, ülke kalkınmasında pay sahibi olan üretici ve sanayicilerimizin her daim yanında yer alarak en büyük destekçileri olmaya devam edeceğiz. Elbette üretim deyince ülkemiz ihracatının yüzde 60″tan fazlasını gerçekleştiren Marmara Bölgemiz ayrı bir başlıkta değerlendirilmeyi fazlasıyla hak ediyor.”- “SANAYİ ALANLARIMIZIN BÜYÜKLÜĞÜNÜ 2 KATINA ÇIKARMAYI ÖNEMLİ BİR HEDEF OLARAK GÖRÜYORUZ”Bakan Kacır, nitelikli iş gücüyle lojistik bağlantılarıyla ve sahip olduğu yüksek potansiyelle Marmara Bölge”sine büyük bir önem atfettiklerini belirterek, bölgede kimyadan tekstile, otomotivden makineye uzanan geniş bir yelpazede büyük başarılara imza atmış ve küresel değer zincirlerinde önemli roller üstlenen firmalara ev sahipliği yaptıklarını söyledi.Eylül ayında OSB yönetmeliğinde yaptıkları reform niteliğindeki değişikliklerle sanayicilerin yatırım yerlerine erişimini kolaylaştırdıklarını aktaran Kacır, “Kural bazlı, şeffaf bir yönetişim inşa edecek yeni modelle, her ayın ilk pazartesi günü tüm OSB”lerimizde bulunan boş sanayi alanlarını yatırımcıların tahsis başvuruları için çevrim içi platformda erişime açıyoruz. Yeni kurulan OSB”lerimizde ise hızlı kamulaştırma ve altyapı inşası için ihtiyaç duyulan kaynağı oluşturmak üzere ön tahsis uygulamasını da aynı kurallar çerçevesinde yürütüyoruz.” dedi.Kacır, tahsise açılan yatırım yerlerinin yüzde 30″una sadece 3 ayda yatırımcı talebi yönelmiş olmasının ne kadar doğru bir adım attıklarının ispatı olduğunu vurgulayarak, şöyle devam etti:”OSB”lerde izinsiz devir işlemlerine karşı sıkı tedbirler aldık. Arsa tahsis süreleri dolmuş ancak ilgili OSB tarafından henüz tahsis iptal işlemi gerçekleştirilmeyen katılımcılara yatırım süreçlerini tamamlayabilmeleri için bir defaya mahsus olmak üzere 3 yıla kadar süre uzatımı imkanı sunduk. Ayrıca Yeni OSB kurulumları ve genişleme alanlarında stratejik yatırımlar için yüzde 15 alan ayrılmasını sağladık. OSB”lerde çalışanlarımız için sosyal alanlar ve konut alanları da oluşturarak sanayileşmeyi topyekün daha da güçlendiriyoruz.”Planlı sanayileşme yolculuğunu hayata geçirecekleri pek çok program ve projenin olduğunu ifade eden Kacır, daha çok planlı sanayi oluşturmayı, sanayi alanlarının büyüklüğünü iki katına çıkarmayı önemli bir hedef olarak gördüklerini söyledi.- “NİHAİ AMACIMIZ İNSANIMIZIN REFAHINI ARTIRMAK, ÜLKEMİZİN KALKINMASINI HIZLANDIRMAK”Bakan Kacır, plan ve stratejilere yön verecek, Ulusal Sanayi Alanları Master Planı”nı ilgili bakanlıklar ile işbirliği içinde hazırladıklarını dile getirerek, master planın ilk faz çalışmaları kapsamında, Samsun-Mersin hattındaki 18 ilde toplam 34 potansiyel sanayi alanı tespit ettiklerini ve bu alanların büyüklüğünün Türkiye”deki tüm OSB”lerin toplam büyüklüğünden fazla olduğunu belirtti.Mevcut OSB”lerin ortalama büyüklüğünün 336 hektarken, master plan kapsamında üzerinde çalıştıkları alanların ortalama büyüklüğünün bunun 10 mislinden fazla olduğuna işaret eden Kacır, “Bu çalışma ile birlikte stratejik değeri olan ulusal ve bölgesel yatırımlar için altyapısı hazır, sosyal çevresiyle birlikte planlanmış mega endüstriyel parklar oluşturmayı hedefliyoruz. Önemli bir hedefimiz de Marmara Bölgesi”nde yoğunlaşmış ve deprem riski bulunan sanayi tesislerimizin yeni yatırımlarla önümüzdeki dönemde Anadolu”ya taşınmasını hızlandırmak. Bölgesel kalkınma adına Anadolu”da atacağımız her adım, her yatırım, büyükşehirlerimize ilave nüfus yönelimini yönetebilmek adına da en önemli enstrümanlardan biri.” diye konuştu.Kacır, planlı sanayi alanları oluşturmayı, OSB”ler, endüstri bölgeleri, mega endüstriyel parklar kurmayı amaçladıklarını dile getirerek, “Ama özünde bütün bunlar nihai amaç değil. Nihai amacımız insanımızın refahını artırmak, ülkemizin kalkınmasını hızlandırmak. Sanayi bölgelerinin çevresel ve ekonomik açıdan bölgesel ve ulusal kalkınmaya katkı sunmasını sağlamak adına üretim ekonomisi temelli bir yaklaşımla hareket ediyoruz.” değerlendirmesinde bulundu.- “KOBİ”LERİMİZE ÇALIŞAN SAYISI BAŞINA AYLIK 2 BİN 500 LİRAYA KADAR DESTEK ÖDEMESİ SAĞLAYACAĞIZ”Dünyada imalat sanayisinde ve ihracat siparişlerinde beklentilerin daralma yönünde olduğu bir dönemde olunduğunu aktaran Kacır, fiyat istikrarını önceleyen Orta Vadeli Program doğrultusunda yürütülen programın iç pazarda büyüme düzeyine yansımalarının da olduğunu söyledi.Kacır, enflasyonla mücadelenin uzun vadede yakalanan istikrar sayesinde sağlıklı büyümeyi destekleyeceğini ifade ederek, “Halihazırda ekonomi programımızın oluşturduğu güven ve buna bağlı öngörülebilirlik seviyesindeki artış sayesinde dış kaynak girişi artıyor. Dezenflasyon sürecinin önümüzdeki dönemde sürmesiyle birlikte finansman maliyetlerimizde de önemli düşüş göreceğiz.” diye konuştu.Kalıcı refah artışını sağlamayı hedefledikleri ekonomi programını ve bu doğrultuda hayata geçirdikleri politikaları tüm kurumlarla eş güdümlü şekilde sürdürmeye devam edeceklerine dikkati çeken Kacır, “Fiyat istikrarını öncelediğimiz yeni dönemde yatırımların aksamaması için pek çok önlemi de aldık. Elbette daha fazla adımı da yine hep birlikte atma arzusundayız. Ekonomi programımızın emek ve istihdam yoğun sektörlerdeki etkisini en aza indirecek yeni projeler için çalışmalarımızı sürdürüyoruz.” şeklinde konuştu.Kacır, yıllık 37 milyar dolarlık ihracatı gerçekleştiren ve 1 milyon 200 binden fazla çalışana istihdam sağlayan konfeksiyon, tekstil, deri ve mobilya sektörlerinde üretim ve istihdamı muhafaza etmek adına gelecek ocakta KOSGEB eliyle İstihdamı Koruma Programı başlatacaklarını belirterek, şunları kaydetti:”Cumhurbaşkanımızın geçtiğimiz hafta Bursa”da ifade ettiği üzere, 2024 yılının iş gücü düzeyini 2025 yılında da koruyan KOBİ”lerimize çalışan sayısı başına aylık 2 bin 500 liraya kadar destek ödemesi sağlayacağız. Teşvik sistemimizde kapsamlı bir revizyon için çalışmalarımızda sona geldik. Ülkemizin uzun vadeli hedefleriyle teşvik mekanizmalarımızı daha güçlü hizalayan yeni teşvik modelimizle de yatırımcılara selektif ve program bazlı olarak cazip teşvikler sunacağız. Yalın bir yaklaşımla oluşturduğumuz yeni modelle birlikte teşvik sistemimizin seçiciliğini, yerel odağını ve destek etkinliğini artıracak önemli değişiklere gidiyoruz. En önemli adımlarımızdan biri de yatırımlar için finansman desteklerini ciddi düzeyde artırmak olacak. Yakın bir zamanda yeni sistemin detaylarını kamuoyuyla paylaşacağız. Daha büyük, daha güçlü, müreffeh bir Türkiye için sizlerle bir ve beraber olmaya devam edeceğiz.”
Source: Www.star.com.tr