Örgütlü cehalet ve antidemokratik rejimler – DOÇ.DR. AYŞE ATALAY
Demokrasi, halkın yaşayış biçimi ve düşüncesini ilgilendiren her konuda söz sahibi olmasıdır. Bu açıdan kısaca halk egemenliğidir. Yönetenler karşısında söz sahibi olmak, onları denetlemek, kendisini dolaylı ya da dolaysız ilgilendiren her kültürel, siyasal ve ekonomik alanda taleplerde bulunmak, eleştirmek kısacası onlardan hesap sormakla gerçekleşir. Antik Yunan düşünürü Platon’un görüşleri ise günümüze ışık tutuyor. Ona göre, “Demokrasinin esas prensibi halkın egemenliğidir. Ama milletin kendini yönetecekleri iyi seçebilmesi için yetişkin ve iyi eğitim görmüş olması şarttır. Eğer bu sağlanmazsa demokrasi otokrasiye geçebilir. Halk övülmeyi sever. Onun için güzel sözlü demagoglar, kötü de olsalar, başa geçebilir. Oy toplamasını bilen herkesin devleti idare edebileceği zannedilir. Demokrasi bir eğitim işidir. Eğitimsiz kitlelerle demokrasiye geçilirse oligarşi olur. Devam edilirse demagoglar türer. Demagoglardan da diktatörler çıkar.” DOGMATİK DÜŞÜNCE VE PROPAGANDA Platon’un saptaması özellikle bizim gibi eğitim düzeyi düşük toplumlar için bir uyarı niteliğindedir. Antidemokratik yönetimlerin en haz duymadığı kesim eğitimli bireylerdir. Sorgulayan, araştıran, kafasında neden, nasıl sorularının birbiriyle çarpıştığı eğitimli kişilerdir. Bundan ötürü eğitimsiz bir halkın denetlenmesi daha kolaydır. Çünkü kitleler genellikle dogmatik düşünce biçimini benimsemeye, kabul etmeye daha çok eğilimlidirler. Antidemokratik yönetimler de onların dogmatik düşüncelerini perçinleme yolunu benimserler. Bu tür düşünce biçimlerine en uygun dünya görüşü ise genellikle dinsel fanatizm, milliyetçilik ve cinsiyet ayrımcılığı biçiminde kendisini gösterir. Nazi Almanyası propaganda Bakanı Goebbels’e göre, “Önemli olan halkın aydın kesimini kandırmak değildir. Onları fazla önemsemeyin. Onları kandırmak zordur ve zamanı boşa harcamış olursunuz. Sizin asıl hedefiniz cahil ve okumamış kitlelerdir. Onları kandırmak çok daha kolaydır. Eğer belli bir konuda hedefinizde dindar kesimler varsa , onlara tanrıdan ve peygamberden söz edip inançları doğrultusunda kolayca kandırabilirsiniz. Bu amaçla kilise cemaatini kullanmakta yarar vardır.” “EĞİTİMLİ CAHİLLER” ÇOĞALINCA… Demokrasi dışı yönetimler eğitim kalitesinin düşürülmesi için nitelikli eğitime sekte vurarak niceliğe ağırlık verme yoluna giderler. “Eğitimli cahiller”in toplumda sayıca çoğalmalarını sağlayarak ve nitelikten değil nicelikten güç alarak karar alma mekanizmalarında yer almalarına kolaylık gösterirler. Böyle özelliklere sahip olanlar üniversitelerde rektör, dekan, okullarda müdür, il veya ilçelerde vali ve kaymakam, bir partide siyasetçi olarak karşımıza çıkar. Çağdaş, evrensel değerleri savunan ve antidemokratik yönetimi eleştiren aydınlar sistem dışına itilir veya baskılanır. Artık “eğitimli cahiller”in her türlü yontulmamış, ilkesiz isteklerinin, egolarının doyumunu sağlayacak, onlara ne kadar değerli olduklarını duyumsatacak şakşakçılara gereksinim vardır. Böylece etik değerler tuzla buz olur ve ahlaki çöküntü baş gösterir. Bu duruma eleştiri getirenler ya da karşı çıkanlar seçkincilikle suçlanır. Kalite her alanda küçümsenir ve istenilen bir şey değildir. Karakter seviyeniz ne kadar düşükse yükselme ya da para kazanma olanağınız o denli artar. Antidemokratik yönetimlerin kullandığı dil de basit ve ortalama zeka düzeyine sahip yurttaşlar tarafından kolayca kavranabilen bir dildir. DEMOKRASİ VE BAĞIMSIZLIĞI KORUMAK Çıkış noktası dinsel değerler olan despotik bir yönetimde ise tarikatlar ve cemaatler cehaletin örgütlenmesinde önemli rol oynarlar. Örgütlü cehalet bireysellikten de korkar ve sürü içgüdüsünü diri tutmaya çalışır. Anti demokratik rejimlerde medya özgürlüğünden de söz edilemez. Yazılı ve görsel muhalif basın baskı altına alınır. Yine Goebbels’e göre “… dolayısıyla, devletin muhalefeti bastırmak için tüm yetkilerini kullanması hayati önem taşır. Çünkü gerçek, yalanın ölümcül düşmanıdır ve dolayısıyla gerçek, devletin en büyük düşmanıdır.” Bu tip rejimlerde eğitimli bireylere düşen görev, olanakları ve yetenekleri ölçüsünde toplum çıkarını kişisel çıkarından üstün tutmak ve örgütlü cehalet karşısında örgütlü mücadele vermektir. Çünkü örgütlenmiş cehalet çoğulcu demokrasinin ve ülke bütünlüğü ve bağımsızlığının en büyük düşmanıdır. DOÇ.DR. AYŞE ATALAY
Source: Olaylar Ve Görüşler