Ortadoğu’da silah bırakmak

Ortadoğu’da silah bırakmak

Cumhur iktidarının “terörsüz Türkiye” söylemi, propaganda içerikli. Tıpkı DEM Parti’nin “barış ve demokratik toplum” söylemi gibi. Adeta toplum kesimleri bu söylemlerle rüya görmeye, bulutların üzerinde yaşadıkları veya yaşayacaklarına ikna edilmeye çalışılıyor. Biraz gerçekçi olmakta fayda var. Herkes açısından. PKK, Öcalan ’ın açıklamasının ardından 12. kongresini yaptı ve “silahlı mücadeleden vazgeçtiğini, PKK adıyla faaliyetlerini sonlandırdığını” açıkladı. Yapılan kongrede katılımcıların değerlendirmeleri ortaya çıkmaya başladı. Gözlemlenen şudur ki bazı örgüt önde gelenleri halen, Türkiye’yi tehdit etmeyi sürdürüyor. Aklıyla zoru olmayan kimse barış kavramına karşı çıkamaz. Ama kamuoyunun “Nasıl” sorusuna gelen yanıtları tartışması da kaçınılmaz. İktidarın söylemi daha çok havada kalıyor. Buna bir de bölgesel olarak hedefler konunca ve sorun Türkiye’nin dışına çıkarılınca nesnel koşullar zorlaşıyor. Olası barışın en kolay koşullarının Türkiye içinde sağlanması, herkesin öncelikle bu konuya odaklanması gerekiyor. Diğer türlüsü Türkiye’nin Ortadoğu hesaplaşmaları içine çekilmesi kaçınılmaz. Suriye’de manzara pek parlak değil. Türkiye’nin bu ülkedeki etkinliğine, Şara ’nın iktidara getiriliş sürecine ilişkin yeni yeni bilgiler ortaya çıkıyor. ABD’nin eski Şam Büyükelçisi Robert Ford ’un basına yansıyan “Şara’yı biz sivil siyasete taşıdık” şeklindeki açıklamaları bazı gerçeklerin üzerini açıyor. Bu konuda ABD’lilere bazı İngiliz sivil kuruluşlar da yardım etmişler. Oysa iktidar, “Şam’ın fethi tamam, sıra Kudüs’te” gibi altı boş söylemlere yöneliyor. Hatta yetmiyor, içerideki bazı muhalif yurttaşlar, bazı AKP’liler tarafından, “Suriye’de yaptıklarımıza bakın, aynısını size yaparız” şeklinde tehdit ediliyor. Bu söylem, yurtiçinde barış getirmez, sınır ötesinde yalan olur. Başka bir konu, Suriye’de huzurun sağlanması yalnızca Türkiye veya mevcut Şara yönetimine mi bağlı? Bu ülke üzerinde hesapları olan o kadar çok aktör var ki… Erdoğan , PYD’nin Suriye yönetimiyle mutlaka bütünleşmesi gerektiğini söylüyor. Ancak bunun koşulları Türkiye’ye bağlı değil. Unutmamak lazım, Suriye Kürt yurttaşlara kimlik kartı dahi verilmeyen bir anlayıştan geliyor. Bu ülkede Türkiye’deki gibi kurumsal bir devlet yapılanması söz konusu değil. Kürtlere, Nusayrilere, Dürzilere hangi devlet veya devlet yapısı nasıl bir güvence verecek, bu güvence ne kadar anlamlı olacak? Türkiye’nin bu sorunların içine bir taraf gibi girmiş olması ne kadar doğru? İktidarda yeni Osmanlıcı, PKK’de “Dört ülkedeki Kürtleri özgürleştiriyoruz” gibi büyük hedefler varsa bunlar gerçekçi değil. İran, Irak, Suriye, Türkiye… Bu konuda tarihsel deneyimler ortada. Türkiye’nin kapasitesini kendisini önceleyerek kullanması gerekiyor. Romantik söylemler, Ortadoğu’da her an karabasana dönüşebilir. “Bölgede barışı kurma” iddiasına şimdiye kadar ABD dahil, kimsenin nefesi yetmedi. “Ortadoğu’da silah bırakma” nın ne anlama geldiğini iyi düşünmek, bunu kişisel siyasi hedeflerle karıştırmamak lazım.

Source: Sertaç Eş