Özdağ: Hapisteki durumumuz 60’ların ABD’li siyahilerine benziyor
Oxford Union, Oxford Üniversitesi öğrencilerinin 1823 yılında kurduğu ifade özgürlüğünü temel alan bağımsız bir münazara derneği. Dünyanın her yerinden farklı sahalarda öne çıkmış konuşmacıları davet ediyorlar. Bugüne dek davet edilenler arasında Kraliçe II. Elizabeth, Winston Churchill, David Cameron, Ronald Reagan, Benazir Bhutto, Helmut Kohl, Albert Einstein, Stephen Hawking gibi isimler var.
Zafer Partisi Genel Başkanı Prof. Dr. Ümit Özdağ da “Ortadoğu, Avrupa ve Asya’da Türk Dış Politikası ve Sonuçları” konulu bir konferans vermek üzere davet edildi. Özdağ’dan, konferans için tarih istediler. Özdağ “3 Mart 2025 olsun” dedi. Tarih konusunda uzlaştılar. Ancak Özdağ, hemen ardından, “Burası Türkiye; ne olur ne olmaz, ona göre” dedi. Haklı çıktı! 3 Mart’ta dünyanın değişik yerlerinden gelen akademisyen ve öğrencilere Türk dış politikasını anlatamayacak. Ümit Özdağ, “Ancak yokluğum onlara Türk iç politikasını yeterince anlatacak. Çünkü 3 Mart’ta Silivri’de hücremde olacağım” diyor.
ANNE VE KARDEŞLER BULUŞMASI
Ümit Özdağ, doğum gününden tam 42 gün önce tutuklanıp Silivri Cezaevi’ne konuldu. Tutuklandığı günün sabah saatinde ilk ziyaretçisi kardeşi Avukat Savaş Özdağ olmuştu. Ancak, emniyet, adliye, savcılık, hakimlik sorguları derken ancak sabaha doğru cezaevine götürülmüştü. Hemen uyudu. Savaş Özdağ, kardeşinin uyuduğunu öğrenince uyandırılmasını istemedi. O uyanıncaya kadar bekledi. İki kardeşin cezaevinde buluşması hayli dramatikti.
Hele 90 yaşındaki annesi Gönül Özdağ’ın, kızı Prof. Dr. Hilal Özdağ Sevgili ile birlikte, Ümit Özdağ’ı cezaevinde ziyaret etmesi göz yaşartıcı bir olaydı. Anne Özdağ cezaevlerini bilir. Eşi, merhum Muzaffer Özdağ’ın cezaevinde olduğu günlerde oğlu Ümit’le birlikte az mı birlikte gidip gelmişti. Cezaevine bu kez, oğlu Ümit Özdağ’ı ziyarete gitti. Yanında, Özdağ’ın kardeşi Prof. Dr. Hilal Özdağ Sevgili vardı. Anne-oğul ve kardeşin birbirlerini görüp sarılmaları, anne ve kızının duygulu anları… Ümit Bey, soğukkanlılığını kaybetmeden onları teselli etti. Ama ana yüreğinin dayanması kolay mı?
Silivri’de avukatlık yapan Zafer Partisi’nin kurucularından İlknur Güngördü, hemen her gün Özdağ’ın ziyaretine gidiyor, günlük olaylar, soruşturma dosyasıyla ilgili gelişmeler ayrıntılı olarak ele alınıyor. İlknur Hanım’a, “Her siyasi partinin mutlaka Silivri’de bir avukatı olmalı” diye espri yapanlar da oluyor. Gerçekten, her gün ziyaret gerçekleşiyor.
DÜŞMAN CEZA HUKUKU
Cezaevinde bir fotoğraf çektirildiğinde, bunun sizin elinize ulaşması için en az bir hafta, 10 gün geçiyor. Özdağ’ın cezaevindeki ilk fotoğrafı da annesi ve kız kardeşiyle çektirdiği fotoğraf oldu. Bu fotoğrafın ilk kez SÖZCÜ’de yayımlanması için hayli uğraştım. Özdağ’ın avukatlarından İlknur Güngördü, fotoğrafla, Özdağ’ın mektubunu yayımlanmak üzere bana ulaştırdı. İşte o mektup:
Değerli Saygı Bey;
Bugün cezaevine girişimin 42’nci günü. Allah’a şükürler olsun ki bir suç işleyerek cezaevine girmedim, ama beni hapse atmak için devlet kurumları suç işledi. Bundan dolayı bu yandan içim çok rahat. Ancak diğer yandan bir suç işlediğinizde cezanızın ne olabileceğini alt sınır-üst sınırını bilirsiniz. Fakat Türkiye gibi muhalefete yani ikinci sınıf vatandaşlara uygulanan düşman ceza hukuku uygulanan bir ülkede suçsuz olarak sizi tutuklayan sistem, sizi ne kadar hapishanede tutmak istiyor ise ona uygun belge de oluşturur, dava da açar.
SİYASİ YASAK GELEBİLİR
Beni tutukladıkları ‘Halkı kin ve düşmanlığa alenen tahrik’ suçunun bir an için işlendiği sabit kabul edilse dahi kapalı ceza infaz kurumunda yatarı olmayan bir suç. Şu an kapalı cezaevinde geçirmem gereken bir süre olamamasına rağmen hakkımda tutuklama tedbiri uygulanışı mevcut tutuklama tedbirini açıkça hukuka aykırı bir cezaya dönüştürmektedir.
Bunun sonucunda siyasi yasak gelebilir. Ancak bu iktidara yetmez ise yeni üretilmiş belge ve iftiralar ile karşı karşıya kalabiliriz. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının Parlamenter Bürosu da 2021’de açılmış bir dosyam var. İstanbul C. Başsavcılığı o dosyayı bana ver demiş, Ankara’da kabul etmiş. İnanılır gibi değil. Doğal hâkim ilkesine aykırı……
MÜCADELE ETTİKLERİM ÇOĞUNLUKTA
Böyle bir ortamda Silivri’de 42 gün nasıl geçti? Sabah 08.00’de kalkıyorum. İlk gün 12 saat, ikinci gün 10 saat uyumuştum. Çünkü gözaltında bilinçli olarak yorulmam istendi. Cezaevinde bütün hayatım boyunca mücadele ettiğim terör örgütü mensupları çoğunlukta. Ancak muhalefet mensubu olarak cezalandırılan Osman Kavala, Halk Tv Genel Yayın yönetmeni Suat Toktaş, CHP belediye başkanları ve Gezi Parkı olayları ile ilgili tutuklu Ayşe Barım buradalar.
Saat 12.00’a kadar yazacağım mektupları, notları yazıyorum. Avukatım gelince ona not aldırıyorum. Bu arada demlediğim çayımı içiyor ve kahvaltı yapıyorum. Bir çay makinam, buzdolabım ve televizyonum var. On gazeteye aboneyim. Gazeteler geliyor. Onları okuyorum ve sonra avukat görüşmeleri başlıyor. Ağırlıklı olarak Zafer Partili avukatlar geliyor. Ayrıca birçok CHP genel başkan yardımcısı, milletvekili ziyaret ettiler. Teşekkür ediyorum.
ŞAŞKINLIĞA DÜŞTÜ
İYİ Parti’den Lütfü Türkkan ziyaretime geldi. Bu ziyaretler sırasında önce düşman ceza hukuku konusunda dünya üzerinden bilgi veriyorum. Kayseri Emniyet Müdürlüğü tarafından tutuklanmam için hazırlanan ve suç duyurusunda bulunacağımız belgeyi anlatıyorum. Şaşkınlığa düşüyorlar.
Şimdiye değin birçok avukat ve siyasetçiyle görüştüm. Bu görüşmeler çok faydalı oluyor. Son günlerde gelen mektuplara da tek tek cevap yazmaya başladım. Her yerden mektup ve kitap geliyor. 15 yaşında, 20 yaşında gençlerin mektuplarını alıyorum. Duygulanıyorum tabi. Hepsine teşekkür ederim.
TEK GÜVENDİĞİM TÜRK MİLLETİ
Silivri soğuk mu? Çok soğuk. Ancak cezaevi iyi organize olmuş. Görevliler profesyonel işlerini aidiyetle yapıyorlar. 24 saat sıcak su var. Yemekler oldukça iyi. Kantinden temin edilebilecek çok şey var. Ancak kantinde adalet ve özgürlük, muhalefet mensubu, ikinci sınıf yurttaşlar için yok. Çünkü bizim durumumuz 1960’lı yıllara kadar ABD’nin güney eyaletlerinde yaşayan siyahi Amerikalılara benziyor. Anayasal ve yasal haklarımız askıya alınmış durumda.
Suçsuz olduğum için adaletten bir şey beklemiyorum. Beni Silivri’de siyasi karar ile tutuyorlar.
Sonsuz bir sevgi ile sevdiğim Türk Milleti’nden başka hiçbir kişiye, kuruma, makama güvenmiyorum ve biliyorum ki hüküm siyasetin, adalet Allah’ındır. Ben de Silivri’de Atatürk’e, şehit ve gazilerimize saygı duruşunda bulunurken Allah’a sığınıyorum.”
Ümit Özdağ’ın mektubundaki özellikle son cümleleri gözlerimi yaşarttı. Kendisinin doğum gününü kutluyor ve bir an önce özgürlüğüne kavuşmasını diliyorum.
Source: Saygı Öztürk