Alfred Brendel’ın ardından
Çağımızın efsane piyanisti Alfred Brendel , ne harika bir çocukmuş ne de ailesinde bir başka müzisyen varmış. Çekoslavakya’da dünyaya gelmiş, çocukluğunu Yugoslavya’da geçirmiş, Avusturya vatandaşı olmuş ve İngiltere’de yaşıyordu. Özellikle Haydn, Mozart, Beethoven Schubert, Brahms ve Liszt gibi bestecilerin ustasıydı. Yaptığı sayısız kayıtla çağın tarihine imzasını atmıştı. Saygın müzikçiliğinin yanı sıra bir düşünür, bir şair olarak da çok yönlü bir kimliğe sahipti. Alfred Brendel ile Albert Long Hall’ün merdivenlerini tırmanıyoruz. Her basamakta ben “Lütfen” diyorum, o başını arkasına çevirip “No” diyor. Onu dinlemeye Ankara’dan otobüs tutup gelenler var. Binanın içindeki 480 kişilik yer bitmiş, bahçeye de sahneyi yansıtmak için 200 kişilik sandalye koymuşuz. Evet, 7 Ekim 2009 tarihinde Brendel’ı Boğaziçi Üniversitesi’ne getirmiştik. 23 yıllık ALH konserleri tarihimizde elde ettiğimiz en büyük başarıydı. Bu organizasyonda Brendel’ın dostu olan Prof. Dr. Betül Tanbay ’ın payı çok büyüktü. Brendel’ı havaalanında ben karşıladım. Uçaktan indiği anda yakınmaya başladı. Uçak çok sıcakmış, gümrükten geçmek çok uzun sürmüş vs. Boğaziçi’nin harika manzaralı lojmanını tanımıyordu, orada kalmak istememişti. Bu doğaldı, nereden bilsin! Taksim’in ortasında ünlü bir otelde yer ayırdık. Ertesi gün arabamla onu otelden alıp kampüse getirdim. Yol boyunca berbat trafiğe birlikte söylendik! Derken okula vardık ve onu dinlenmesi için kendisine ayırdığımız Kennedy Lodge’un 1 no’lu odasına aldık. O kadar çok beğendi ki! Bu kez de “Beni neden şehrin ortasında konuk ediyorsunuz!” diye sitem etti. Ertesi gün onu hemen kampüse taşıdık. Aslında bir resital yapmayacaktı. “Müzikte Nükte” başlıklı bir konferans verecekti. İki saate yakın süren anlatı için şöyle bir açıklama yapmıştı: “Klasik müzik mutlaka çatık kaşlı mı olmalıdır? Mutlak müzik, sözcüklerin, hareketin ve rejinin yardımı olmaksızın kendi içinde nükte taşır mı? Kimi filozof, hatta kimi müzisyen buna karşı çıkar. Bu konferansta Haydn ve Beethoven’ın piyano yapıtlarında mizah, ironi ve nüktenin saf müzikte vazgeçilmez öğeler olduğunu göstermeye çalışacağım. Kanıt, yapıtın yüreğinde yatıyor.” Brendel aslında Aralık 2008’de Viyana’da son konserini verip sahnelere veda etmişti. Bu nedenle artık konser vermek değil, konferans vermek üzere davet kabul ediyordu. Konferansından sonra hiç umulmadık bir şey oldu. Birden piyanoya döndü ve Schubert’in sol bemol Impromptusu ile bize unutulmaz bir armağan bıraktı. Bana imzaladığı “The Veil of Order” başlıklı kitabı baştan sona soru-cevap (nehir söyleşisi) şeklinde yazılmış. “Teknik sadece sonuca ulaşmak için gereken bir araçtır” diyor. Bence her müzisyenin okuması gereken bir kitap. Hem müzik tarihinden hem çalışma stillerinden net, açık ve yine eğlenceli bir tarzda söz ediyor. “Sürekli turneler yapan bir piyanist olarak sahneye adım attığımda önce kendinimi kontrol ederim. Sonra kendimi gündelik düşüncelerden arındırıp müziğime odaklanırım. Çaldığım müzik salonun en arkasında oturan dinleyiciye de bütün netliğiyle ulaşmalıdır. Ben her zaman önce besteciye, sonra da dinleyicime sorumluyumdur.” 20. yüzyılın dev piyanisti ve müthiş bir entelektüeli olan Alfred Brendel ile tanışmış, onu ağırlamış, onun konferansını dinlemiş ve bu büyük olayı Albert Long Hall sahnesinde gerçekleştirebilmiş biri olarak yıllardır mutluyum. Dünyamızdan bir Alfred Brendel geçti. İyi ki ardında o müthiş kayıtlarını bıraktı.
Source: Evin İlyasoğlu
Türkiye”nin gururları
Klasik müzikte Türkiye’nin gurur kaynağı olarak uluslararası arenada büyük başarılara imza atan Ferhan Önder ile Ferzan Önder; Ankara’da başladıkları müzik eğitimlerini Viyana’da sürdürdü. Henüz 14 yaşındayken İtalya’daki Casagrande yarışmasında Jüri Özel Ödülü nü kazanan Önder kardeşler, 2001 de yayınladıkları Vivaldi Reflections albümüyle Almanya nın en büyük klasik müzik ödülü olan 2002 ECHO Klassik Ödülü nü kazandı. Salzburg, Viyana ve Beethoven festivalleri gibi prestijli etkinliklerde sahne alan Ferhan Önder ile Ferzan Önder; Bach, Vivaldi, Mozart, Bartók, Stravinsky ve Fazıl Say gibi büyük bestecilerin eserlerine getirdikleri yorumlarla dünya çapında büyük beğeni topladı. Sayısız uluslararası konser veren Önder kardeşler, önemli orkestralarla birlikte çalışarak klasik müziğin evrensel dilini geniş kitlelere ulaştırdı. 2003 te UNICEF tarafından İyi Niyet Elçisi seçilen Ferhan Önder ile Ferzan Önder, müzikle dokundukları her kalpte iz bırakmaya devam ediyor. Ferhan Önder ile Ferzan Önder, Anda Barut Collection da sahneye çıkarak klasik eserlerden oluşan repertuvarlarıyla seyircilere büyülü bir gece sundu. Seçkin Pirim’in Gate of Sun adlı eseri önünde verdikleri konser sonrasında Önder kardeşler, dakikalarca ayakta alkışlandı. Anda Barut Collection’ın sanatla dolu özel hafta sonunun bir diğer ilham verici etkinliği ise Art Talks by Seçkin Pirim oldu. Sanatseverler, Pirim’in yaratıcı dünyasına yakından tanıklık etme fırsatı bulduğu ve moderatörlüğünü sunucu Julide Ateş’in gerçekleştirdiği etkinlikte sanatçı Anda Barut Collection’da yer alan Gate of Sun adlı eserin yaratım sürecini ve sanata dair sohbet gerçekleştirdi. Pirim; Eselerimin yaratım süreci aslında içsel geçiş sürecim ile başladı. Soyut alanı daha geniş, uçsuz, bucaksız ve ilhan çekici olarak görüyorum. Bu anlamda içinden geçilebilen heykeller yapmak istiyordum. Gate serisi de ruhumu sıfırlamam gerektiği bir zamanda oraya çıktı. Gate of Sun da bunun sonucu olarak, Anda Barut Collection’ın doğasına uygun olarak ortaya çıktı dedi. Hafta sonu etkinliği kapsamında misafirler, doğanın dinginliğinde, sanatın ve müziğin iç içe geçtiği atmosferde Pernod Ricard Türkiye iş birliğiyle düzenlenen workshop’ta keyifli anları paylaştılar.
Source: Habertürk