“Ruh Sağlığı Güncel Gelişmeleri – Sınav Stresi, Sosyal Medya Etkileri ve Daha Fazlası”

Cahil ve faşist liderlerin savaşı

Aslında bu köşe yazısını kaleme almanın hiçbir anlamının olmayacağı 36 saatlik süreç yaşıyoruz. Uçuşan haberler çelişkili ve belirsiz. Bir kısmı duyuma bir kısmı dedikoduya bir kısmı ise stratejik tahminlere dayanıyor. Diğer yandan da somut olayları gösteriyorlar ama onları da kimin, nasıl aktardığı yine güvenilmez bir ortam yaratıyor. İran ve İsrail ağır bir boks maçına girişmiş durumdalar, dünya da nefesini tutmuş seyrediyor. Tarafların uzak veya yakın çıkar ilişkilerinin parçası olan herkes ringe her an dalabilir. Bir yandan İsrail “Tahran’ı boşaltın” diyor, diğer yandan İran “Asıl siz Hayfa ve Tel Aviv boşaltın” diyor… Blöf mü bilinmez ama İsrail buna alışık değil. Sonuçta 1.5 yıldır, tek yönlü olarak “Derhal buraları boşaltın” emrini verdiği sivillerin üzerine kurşun ve bombalarla ölüm yağdırmaya alışmışlar, dolayısıyla kendilerine böyle tehditler gelmesini anlayamıyorlar. Her türlü cümleyi duyuyoruz: “İran hava sahasına tam hâkimiyet sağladık” diyen İsrail; “Yüzyıllar boyu unutulmayacak olan sürprizlerle dolu bir geceye hazır olun” diyen İran; “Derhal kayıtsız şartsız teslim olun” diye İran’a ültimatomlar yağdıran Trump , Ortadoğu’da bütün gece yankılanan alarm sirenleri ve hangi yönden nereye doğru gittiği anlaşılmayan füzeler… İsrail, Amerika’ya güvenerek Ortadoğu’nun her yerinde borusunu öttüren mafya devleti rolünde girişti. “Kadın veya çocuk fark etmez, istediğim sivili öldürürüm. Suriye’de istediğim yeri ele geçiririm, gerekirse bombalar yağdırıp İran’a da saldırırım. Ne de olsa, Amerikan dayım her zamanki gibi arkamdadır.” Bu kriz yaşanırken başta New York olmak üzere Amerika’nın tüm büyük merkezlerinde Yahudi lobisinin kontrol ettiği medya ve finans baronları Trump’a tarihte görülmemiş bir baskı yapıyorlardır, kimse aksini iddia edemez! Ne ricalar ne tehditler ne pazarlıklar! Washington’ın sağlayabileceği GBU57 model sığınak avcısı bombalar ve üstelik bunların Fordo nükleer tesisine bir Amerikan uçağıyla bırakılması gerekliliği, ABD’nin savaşa dahil olmasını ısrarla istemelerinin nedenlerinin başında geliyor. Trump’ın Hamaney ’e yaptığı tehditler ortada: “Yerini biliyoruz seni şimdilik öldürmeyeceğiz.” Bu cümle, yıllardır bildiğimiz ve değişik ortamlarda kanıtlarıyla ortaya koyduğumuz, Batı’nın Ortadoğu’ya ve “koyu tenli insanlara” bakışını yansıtıyor. İşin acı tarafı, Avrupa Birliği Trump’a “Başka bir ülkenin cumhurbaşkanı hakkında sen nasıl böyle konuşabilirsin?” demeyecek. Trump Ortadoğu’da istediği ülkeye yakın olabilir, istediği liderden nefret edebilir ama ABD’nin böyle bir dil kullanması insana pes dedirtiyor. Ortadoğu ülkelerinin liderlerinin bile, inanın herhangi bir batı ülkesinin gözünde, bir bürokrat kadar bile değeri yok. Konu, cahil liderlerin bu külhanbeylik, para, silah ve güç gösterisi yarışında birbirine maytap atar gibi nükleer füze atabilme tehlikesi. Değerli dostum Prof. Tolga Yarman Halk Tv’de kendini paralıyor: “Dünyadaki insanların gidecekleri başka bir yer yok. Mars’ta bilmem ne kolonisi yok. Bu dünya bir cennet.” Amerika ve Rusya, 1962 yılında Küba açıklarında karşı karşıya geldiklerinde, Kruşçev ve Kennedy bu nükleer çılgınlığa uzak durmayı ve bir anlaşma zemini yaratmayı başarmışlardı. Küba yakınlarında, Atlantik Okyanusu’nda meydana gelmesi beklenen bir felaket senaryosu böylece engellenmişti. İsrail’in planlarından biri de, İran’da molla liderleri ve komutanları öldürerek oluşabilecek bir ayaklanmanın önünü açmak. Bence böyle bir şey olmayacak; çünkü İranlı muhalif ve solcuların İsrail saldırırken böyle bir fırsatçılıkla ayaklanarak halkın gözünde kendilerini lekelemeyeceklerini düşünüyorum. İSRAİL”İN ESKİ BAŞBAKANI BİLE İSYAN ETTİ! Dünyada yapılan kamuoyu araştırmalarında İsrail’in imajı yerle bir! Son 1.5 yılda, bu hükümet yüzünden İsrail’e ve Yahudilere gösterilen dayanışmanın büyük kısmı yok oldu. Ne kadar ilginçtir ki bu sivil katliamı görmemeye çalışan sayısız Yahudi var. Mesela İsrail son bir haftadır İran’la boğuştuğu için Gazze’deki çocuklar, kadınlar ve siviller bombalanmıyor, diye düşünüyorum! 5 Haziran’da, yani İsrail’in İran’a saldırmasından önce, İsrail’in eski başbakanı Ehud Olmert’in daha önce Haaretz gazetesinde yayınlanan bir makalesi Le Monde’da çıktı. Ş öyle özetleyeyim: Kendi ülkesine “soykırımcı” dememek için bin dereden su getiriyor ama buna rağmen artık son yaşananlardan sonra bunun başka türlü adlandırılamayacağını da ima ediyor, İsrail hükümetinin artık kendi halkına ve İsrail devletine düşman hale geldiğini söylüyor. Gazze’de, halkın bombalanması dışında, açlığa terk edilmesinin de felaket getiren politikalar olduğunu savunuyor ve La Haye Uluslararası Mahkemesi’nin vereceği ekonomik ve diplomatik cezaların ağır sonuçlar getireceğini vurguluyor. Bazı İsrail askerlerinin sosyal medyada cinayetleriyle övünmeye cüret edebildiklerini de aktardıktan sonra, savaş suçları mahkemesinde ifade vermeye çağrıldıklarında hiçbir müdafaaları olamayacağının özellikle altını çiziyor. Yani bence Olmert, soykırım kelimesini kullanmıyor, ama resmen tarif ediyor! Dünyada sayısız Musevi, Netanyahu Hükümeti’nin katliamlarına artık dayanamıyor! Yazımı kapatırken, faşist ve cahil liderlerin dünyayı sürüklediği korkunç senaryolardan uzak durmak için, Tolga Yarman’ın bilinçlenme çağrısına uyarak, cennet dünyamıza sahip çıkmamız gerektiğini en saf ve samimi “çocuksu” duygularla ifade etmek istiyorum.

Source: Bedri Baykam


YKS”ye girecek adaylara hem ruhsal hem bedensel destek şart!

Türkiye genelinde milyonlarca öğrenci, üniversite hayallerine bir adım daha yaklaşmak için Yükseköğretim Kurumları Sınavı (YKS) maratonunda ter döküyor. Peki, siz de bu zorlu süreçte artan stres, uykusuzluk veya yeme alışkanlıklarınızdaki değişikliklerle mücadele ediyor musunuz? Belki de farkında olmadan sınav performansınızı olumsuz etkileyebilecek hatalı alışkanlıklar ediniyor olabilirsiniz. Medipol Acıbadem Bölge Hastanesi”nden Diyetisyen Fatma Betül Çelebi ve Medipol Koşuyolu Üniversite Hastanesi”nden Klinik Psikolog Sermin Bozbağ, YKS öncesindeki kritik dönemeçte öğrencilerin dikkat etmesi gereken önemli noktaları açıkladı. Uzmanlar, sadece bedeninizi beslemekle kalmayıp, zihninizi de pozitif düşüncelerle donatmanın başarıya ulaşmada ne kadar önemli olduğunu vurguluyor. KAFEİN, ŞEKER VE ALIŞILMADIK YİYECEKLERDEN UZAK DURUN Medipol Acıbadem Bölge Hastanesi’nden Diyetisyen Fatma Betül Çelebi, sınavdan bir gün önce beslenmenin ve sınav sabahı yapılacak kahvaltının büyük önem taşıdığını belirtti. Özellikle dışarıdan alınan tavuk, soslu ya da mayonezli gıdaların zehirlenmelere yol açabileceğini söyleyen Çelebi, “Bu tür gıdalar mide ve bağırsak sorunlarına sebep olabilir. Böyle bir durum tüm sınav performansını olumsuz etkileyebilir. Bu yüzden mutlaka evde hazırlanmış, güvenilir ve sade yiyecekler tüketilmelidir.” dedi. UYKU DÜZENİNİZİ BOZMAYIN! Sınavdan önceki günün öğleden sonrasında kafein içeren içeceklerden uzak durulması gerektiğini vurgulayan Çelebi, “Kahve ve çay gibi içecekler uyku düzenini bozabilir. Oysa sınav sabahı dinç ve zinde uyanmak, performansın temelini oluşturur. Sınav günü kahvaltının mutlaka yapılması gerekir. Kahvaltının içeriğinde ise öğrencinin alışkın olmadığı gıdalara yer verilmemesi gerekmektedir. Peynir, yumurta gibi protein kaynakları ile zeytin ve ceviz gibi sağlıklı yağlar ideal bir tercihtir. Ancak sucuk, salam, pastırma gibi tuzlu ürünler sınav esnasında aşırı susuzluğa yol açabilir. Yine kayısı, kuru erik gibi lifli gıdalar da o sabah için sindirim sorunlarına neden olabilir.” diye konuştu. BU ÖNERİLERİ DİKKATE ALIN Sınavdan hemen önce enerji vermesi amacıyla şekerli gıdalara yönelmenin ise ciddi bir hata olabileceğini belirten Çelebi, “Şekerli yiyecekler kan şekerini hızla yükseltip ardından ani bir düşüşe neden olur. Bu da dikkat dağınıklığına sebep olabilir. Gerekirse küçük bir tam buğdaylı sandviç ya da birkaç kraker daha güvenli bir tercihtir” ifadelerini kullandı. “KAYGIYI YOK ETMEYE DEĞİL, YÖNETMEYE ODAKLANIN” Medipol Koşuyolu Hastanesi’nden Klinik Psikolog Sermin Bozbağ ise sınav öncesi kaygının öğrencilerde olduğu kadar ailelerde de yoğun yaşandığını belirtti. Kaygının yok edilmesi değil, doğru şekilde yönetilmesi gerektiğini söyleyen Bozbağ, “Hafif düzeydeki kaygı dikkat ve konsantrasyonu artırabilir. Ancak kaygı çok yükseldiğinde, kişi soruya değil, bedenindeki çarpıntı, terleme gibi belirtilere odaklanmaya başlar” diye konuştu. NEFES EGZERSİZLERİ ÖNEMLİ Öğrencilerin bu dönemde içsel telkinlerini olumlu cümlelerle yönlendirmesinin önemine değinen Bozbağ, “ ‘Bu sınav benim her şeyimi belirlemiyor, sınav sonucumun bir değerlendirmesidir. Ben elimden geleni yapabilirim’ gibi düşünceler geliştirmek, motivasyonu güçlendiriyor. Sınav esnasında dikkat dağılırsa, 10-15 saniyelik mini nefes egzersizlerinin zihinsel toparlanmayı kolaylaştıracaktır. Ayrıca sınavdan önceki gece kaliteli bir uykunun zihinsel performans üzerinde doğrudan etkisi var. Uyku hijyenine dikkat edilmesi, dijital ekranlardan uzak kalınması ve sınav sabahına yorgun başlanmaması gerekiyor.” şeklinde konuştu. AİLELERE: MOTİVE EDİN, KIYASLAMAYIN Kaygının sadece öğrencilere değil, ailelere de sirayet ettiğini vurgulayan Bozbağ, ebeveynlerin bu dönemde daha destekleyici ve şefkatli bir tutum sergilemeleri gerektiğini dile getirdi. Bozbağ, “Çocuklarını başka öğrencilerle kıyaslamak, eleştirmek ya da yüksek beklentilerle üzerlerinde baskı oluşturmak kaygıyı artırır. Bunun yerine onları anladığınızı hissettirmek, birlikte vakit geçirmek çok daha işlevseldir. Anne ve babaların kendi kaygı düzeylerini de fark etmeleri gerekir. Eğer ebeveynin kaygı düzeyi yüksekse, bu çocuk tarafından hissedilir. Ebeveynler kendi stresleriyle baş edebilirse çocuklarına da daha iyi destek olabilirler. Bu nedenle gerekirse yetişkinlerin de basit nefes egzersizleriyle kendilerini rahatlatmaları yararlı olacaktır” ifadelerini kullandı.

Source: Internet Haber


Sosyal medya depresyonu tetikliyor

Avustralya”nın 16 yaş altına getirdiği sosyal medya yasağından sonra Avrupa ülkelerinden benzer adımlar gelmeye devam ediyor. Fransa ve Danimarka benzer yasaları değerlendirirken, İsveç ise çocuklara ekran süresini kısıtlamayı tavsiye etti. Hollanda da ebeveynlere yaptığı uyarıda 15 yaşın altındaki çocukların Tiktok ve Instagram gibi sosyal medya platformlarını kullanmamalarını tavsiye etti. Uyarıda, bu platformların çocuklarda panik atak, depresyon ve uyku problemleri gibi fiziksel ve psikolojik sorunlara yol açtığına dikkat çekildi. SÜREYİ SINIRLANDIRIN Sağlık Bakanlığı ayrıca, çocukların ekran başında geçirdiği sürenin sınırlandırılmasını, telefon ve dizüstü bilgisayarların yatak odalarından uzak tutulmasını, her 20 dakikalık ekran kullanımının ardından iki saat dışarıda oyun oynamalarını önerdi. Gençlik ve Spordan Sorumlu Geçici Bakan Yardımcısı Vincent Karremans, parlamentoya gönderdiği mektupta, bu tavsiyelerin “çocuklara dijital dayanıklılıklarını ve medya okuryazarlıklarını geliştirme fırsatı sunduğunu” belirtti. Karremans, hükümetin bu ay başında çökmesinin ardından seçimlere kadar görevine devam eden bakanlar arasında yer alıyor. KILAVUZ YAYIMLADILAR Tiktok ve Instagram, kullanıcılarının en az 13 yaşında olmasını şart koşuyor. Ancak hükümetin yayınladığı kılavuzlar, “sosyal medya” (Tiktok, Instagram) ile “sosyal etkileşim platformları” (WhatsApp, Signal gibi mesajlaşma uygulamaları) arasında ayrım yapıyor. Hükümete göre sosyal medya siteleri, çocuklar üzerinde daha zararlı olan “bağımlılık yapıcı tasarım özellikleri” taşıyor. Rehberde, çocukların mesajlaşma servislerini 13 yaşından itibaren kullanabileceği belirtiliyor. Bu yaş, Hollanda”da çocukların ortaokula başladığı dönemle örtüşüyor.

Source: Sabah


Kızına şiddet uygulayan baba meğer tam bir suç makinasıymış gözaltına alındı

İstanbul”un Eyüpsultan ilçesinde bir babanın küçük kızını darbettiği anlara ait görüntüler infial yarattı. Ayrıca babanın uyuşturucu kullandığı da iddia edildi. Çocuğun hayati tehlikesinin de olduğu iddia edilirken görüntülerin ardından emniyet ekipleri harekete geçti. GÖZALTINA ALINDI Eyüpsultan”da, öz kızına uyguladığı şiddet görüntüleriyle gündeme gelen baba gözaltına alındı. 8 ÇOCUK DA KORUMA ALTINA ALINDI Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı tarafından yapılan açıklamada, “Olayın emniyet birimlerine yansıması ile birlikte il müdürlüğü ekiplerimiz ivedilikle harekete geçmiştir. Yapılan incelemede şiddet gören çocuğun 7 kardeşinin daha olduğu tespit edilmiş, gerekli işlemlerin tamamlanmasının ardından haberlere konu olan çocuk ve kardeşleri devlet koruması altına alınmıştır” ifadeleri kullanıldı. “HUKUKİ SÜRECİN TAKİPÇİSİ OLACAĞIZ” Bakanlık açıklamasında, “Bakanlık olarak şiddet uygulayan baba hakkında suç duyurusunda bulunarak, en ağır cezayı alması için hukuki sürecin yakın takipçisi olacağız” bilgisine yer verildi. ÇOCUKLARDA DARP İZLERİ VAR İddialara göre Eyüpsultan’da bir apartmanda yaşayan Turgay T.”nin çocuklarının yüzlerinde, boğazlarında ve kollarında çeşitli darp izleri tespit edildi. Şüphelerin artması üzerine apartman güvenlik kameraları incelendi. GÖRÜNTÜLER İNCELENDİ Görüntülerde Turgay T.”nin küçük kız çocuğuna şiddet uyguladığı ve madde etkisinde olduğu anlar yer aldı. Kamera kayıtlarında şahsın zaman zaman ayakta durmakta zorlandığı, apartman sakinlerinin kapılarını rastgele çalarak rahatsızlık verdiği görüldü. Aynı zamanda evine çok sayıda farklı kişinin geldiği, para alışverişi yapıldığı ve şahısların ellerinden uyuşturucu madde veya hap aldığı anlar da kayıt altına alındı. “ÇOCUKLA KUYUMCU SOYGUNU YAPTI” Turgay T. hakkında bir diğer çarpıcı iddia ise 9 ay önce yaşanan bir kuyumcu soygununa dair. Görüntülerde şahsın, yanında iki küçük çocukla birlikte olaya karıştığı öne sürüldü. Bu durum, çocukların güvenliği açısından endişeleri daha da artırdı. ÇOCUKLAR TEHLİKE ALTINDA Toplanan deliller ışığında Turgay T.’nin hem kendi çocukları hem de çevresi için ciddi bir tehdit oluşturduğu belirtiliyor. Uzmanlar, özellikle darp, uyuşturucu kullanımı ve çocukların suç eylemlerine dahil edilmesinin, çocukların fiziksel ve psikolojik sağlığı açısından son derece tehlikeli olduğunu vurguluyor.

Source: Internet Haber


Yukarı Şehir Kooperatif Evleri davasında, AKP”li müteahhit Şükrü İşitmen hakkında kırmızı bülten talebi

6 Şubat 2023″te meydana gelen Kahramanmaraş merkezli depremlerde Adıyaman”ın Besni İlçesi 15 Temmuz Şehitler Mahallesi”nde bulunan Yukarı Şehir Kooperatif Evleri B blokun tamamı, D blokun ise yarısı yıkıldı. Enkaz yığınına dönen binalarda 80 kişi yaşamını yitirdi ve 1 kişi de yaralandı. Besni Cumhuriyet Başsavcılığı, eski AKP”li Besni İlçe Yönetim Kurulu Üyesi olan müteahhit Şükrü İşitmen ve diğer 14 sanık hakkında taksirle ölüme ve yaralanmaya neden olma suçundan dava açtı. Adıyaman 1. Ağır Ceza Mahkemesi”nde 22 Ekim 2024″te görülen duruşmada müteahhit İşitmen”in yeniden tutuklanmasına karar verilmişti. ANKA Haber Ajansı, sanık Şükrü İşitmen”in kayıplara karıştığını gündeme getirmişti. Sanık Şükrü İşitmen hakkında yakalama kararı çıkarılmıştı. MAĞDUR AİLELERDEN KIRMIZI BÜLTEN TALEBİ Yukarı Şehir Kooperatif Evleri davasının üçüncü duruşmasına, depremde yakınlarını kaybeden aileler ile taraf avukatları katıldı. Binada öğretmen kızını ve 8 yaşındaki torununu kaybeden emekli öğretmen Davut Güler, önceki beyanlarını tekrar ederek şunları söyledi: Bu dava açıldı ancak sanık Şükrü İşitmen tahliye edildi ve ardından kaçtı. 80 kişi hayatını kaybetti ama o şu an ortada yok. Torunumu kendi ellerimle enkazdan çıkardım. Bina adeta kum yığını gibiydi. Sanığın İngiltere”de olduğunu düşünüyorum. Hakkında kırmızı bülten çıkarılmasını talep ediyorum. KATİLİN BU ŞEKİLDE GEZMESİNİ İSTEMİYORUM”” Binada eşi ve üç çocuğunu kaybeden, kendisi ise enkazdan akrabaları tarafından çıkarılan Hatice Elçi, şikayetinin devam ettiğini belirterek, Katilin bu şekilde serbest gezmesini istemiyorum. Sanık Şükrü”nün tutuklanmasını istiyorum dedi. Binada hamile eşi öğretmen Zeliha Özer”i kaybeden ve enkazdan çevredekilerin yardımıyla yaklaşık 9 saat sonra çıkarılan öğretmen Abdulvahap Özer, Sanık Şükrü İşitmen”in yurt dışına kaçtığını düşünüyoruz. Eşimi ve doğmamış çocuğumu kaybettim. Hayatım, psikolojim altüst oldu. Bu kişinin yakalanarak adalete teslim edilmesini istiyorum. Hakkında kırmızı bülten çıkarılmasını talep ediyorum diye konuştu. İKİ DURUŞMADA FARKLI SAVUNMALAR Müşteki avukatları, sanıkların tutuklu yargılanması gerektiğine dikkat çekti. Adıyaman”da 6 Şubat depremlerinde yıkılan ve 83 kişinin hayatını kaybettiği Üzümkent Sitesi davasında da yargılanan sanık Şükrü İşitmen”in avukatları, 29 Mayıs”ta Adıyaman 2. Ağır Ceza Mahkemesi”nde görülen duruşmada, Müvekkil Adıyaman 1. Ağır Ceza Mahkemesi”ndeki dosyadan tutuklandığı için işbu dava dosyasında verilen adli kontrol tedbirlerini yerine getirmemektedir. Bu sebeple müvekkilin tutuklanmasına yönelik taleplerin reddine karar verilmesini talep ediyoruz dedi. Aynı avukatlar, Yukarı Şehir Kooperatif Evleri davasında ise müvekkilleri hakkında verilen yakalama kararının kaldırılmasını talep etti. Cumhuriyet savcısı mütalaasında, sanık Şükrü İşitmen hakkında çıkarılan yakalama kararının devamına ve infazının beklenmesine, ayrıca eksik hususların giderilmesine karar verilmesini talep etti. SANIK İŞİTMEN İÇİN HUDUTLAR GENEL MÜDÜRLÜĞÜ”NE MÜZEKKERE YAZILACAK Mahkeme heyeti, sanık Şükrü İşitmen hakkında çıkarılan yakalama kararının devamına ve infazının beklenmesine hükmetti. Ayrıca Hudutlar Genel Müdürlüğü”ne müzekkere yazılarak sanığın yurt dışı giriş-çıkış kayıtlarının istenmesine karar verildi. Bu aşamada, kırmızı bültenle aranmasına ilişkin talepler ise reddedildi. Heyet, dosyanın Dokuz Eylül Üniversitesi Mühendislik Fakültesi”ne gönderilerek, taraf itirazları da dikkate alınmak suretiyle her bir sanığın kusur durumunu ortaya koyan yeni bir bilirkişi raporu hazırlanmasını kararlaştırdı. Yeni rapor ile önceki rapor arasında çelişki olması halinde bunun nedenlerinin de açıklanması istendi. Hayatını kaybedenlerin sayısı dikkate alınarak rapora öncelik verilmesi talep edildi. Bir sonraki duruşma 23 Ekim”de görülecek.

Source: Anka


İran”ın gözünden: İsrail İran”a neden saldırdı?

İran gazetesi Tehran Times yazarı Mona Hojat Ansari, 13 Haziran da İsrail in İran a saldırısıyla başlayan çatışmalarla ilgili bir değerlendirme yazısı yazdı. habericionecikanlar#100#left# 15 Haziran Pazar günü ABD ve İran heyetlerinin nükleer müzakerelerine Umman da devam edeceği bilinmesine rağmen İsrail in görüşmelerden 2 gün önce Tahran ı vurması, İran da şaşkınlık yarattı. Ansari ye göre bu saldırıyla, ABD Başkanı Trump a karşı yumuşayan İran kamuoyu yeniden Trump ın karşısında pozisyon aldı. İran, İsrail Başbakanı Netanyahu nun, İran ın nükleer silah yapabilme kapasitesinin gerçekleşmesine çok az bir süre kalması nedeniyle İsrail in kendi güvenliğini sağlaması gerekçesini kesin olarak kabul etmiyor. UAEA ve Batılı istihbarat kurumlarının İran ın nükleer silah yapma niyetinde olmadığını defalarca teyit ettiğini öne süren İranlı yazar, Eğer İran kendi nükleer silahını yapmak isterse bu İsrail in saldırılarının sonucu olur dedi. İran ın nükleer tesislerinin yerin altında olduğunu ve konvansiyonel silahlarla yok edilemeyeceğini İsrail tarafının çok iyi bildiğini ancak buna rağmen saldırdığını öne süren Mona Hojat Ansari, İsrail, İran a saldırarak Hamaney rejimini devirmeyi planladı ama başarısız oldu yorumunda bulundu. Mona Hojat Ansari şu yazıyı kaleme aldı: İlk patlamayı duyduğumuzda İsrail saldırısı olduğuna inanamadık Cuma sabahı erkenden beni sarsarak uyandıran sesleri anlamam biraz zaman aldı. Pencereler tıkırdıyordu ve ilk düşüncem bir deprem olduğuydu. Ya da belki yandaki inşaat alanında bir kaza olduğunu. İsrail in Tahran daki konutlara yönelik saldırıları o ilk şaşkın dakikalarda aklımdan geçen en uzak şeydi. İlk başta kimse olanlara tam olarak inanamadı. ABD ve İsrail nasıl olur da diplomatik bir sürecin ortasında İran a saldırı düzenleyebilirdi? Saldırıdan sadece birkaç saat önce, hafta içinde ABD ile dolaylı nükleer görüşmelerin altıncı turu için Umman a gitmeye hazırlanan bazı meslektaşlarımla konuşmuştum. Bazılarının bu kez bir ilerleme kaydedilebileceğine inandıklarını söylediklerini duydum. Hatta bazıları Trump ın İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu yu İran a saldırmaktan kaçınmaya çağırdığını iddia ettiği önceki açıklamalarına atıfta bulundu. Trump deli olsa bile, Batı Asya söz konusu olduğunda net düşünme yeteneğine sahip olduğunu, bölgede yeni bir savaşın -özellikle de İran ın dahil olduğu bir savaşın- kimseye fayda sağlamayacağını anladığını savundular. Ancak Trump ın her zaman bildiğimiz kadar çılgın ve cahil olduğu ortaya çıktı. ABD Başkanı Umman da İranlılarla görüşmeye hazırlanırken İsrail e İran daki konutları, nükleer tesisleri ve askeri alanları vurması için gereken lojistik ve istihbaratı sağladı. Şu anda 250 den fazla sivilin yanı sıra bir nesil üst düzey İranlı askeri komutan ve nükleer bilim adamı öldü. İsrail İran a neden saldırdı? Netanyahu saldırıların İran ın nükleer silah geliştirmesini engellemeyi amaçladığını iddia ediyor ki bu, İran ın nükleer programı hakkında asgari düzeyde bilgi sahibi olanlar da dahil olmak üzere çok az kişinin kabul ettiği bir gerekçe. UAEA ve Batılı istihbarat kurumları, nükleer ilerlemelere rağmen İran ın ne nükleer silah peşinde koştuğunu ne de bu yönde bir siyasi irade gösterdiğini defalarca teyit etti. İran gelecekte bu tür silahlar geliştirirse, bu muhtemelen İsrail in küstah saldırganlığının doğrudan bir sonucu olacak ve bu tür silahların gerekli olduğunu hissetmelerine neden olacaktır. Dahası, rejimin Natanz ve Fordow nükleer tesislerine yönelik saldırıları önemli bir hasara yol açmadı. İran ın nükleer şefinin son açıklamasına göre her iki tesis de şu anda normal bir şekilde çalışmaktadır. İran ın nükleer tesislerinin büyük bir kısmının yerin altında olduğu ve konvansiyonel silahlarla yok edilmelerinin mümkün olmadığı bir süredir tüm dünya tarafından bilindiği için bu durum sürpriz olmadı. Özellikle Netanyahu, IAEA Genel Direktörü Rafael Grossi ile yakın ilişkileri göz önüne alındığında, bu gerçeğin kesinlikle farkındaydı. Peki İsrail neden İran a saldırdı? İran a neden saldırıldığını anlamak için öncelikle İsrail saldırısını incelemeliyiz. Rejimin İran a yönelik operasyonu üç unsurdan oluşuyordu: askeri liderlere suikast düzenlemek, nükleer tesislere saldırmak ve sivilleri terörize etmek. İsrail saldırısının üç şeyle sonuçlanacağına inanıyordu: 1. Üst düzey İranlı komutanların öldürülmesi misillemeyi geciktirecek veya önleyecekti 2. İran ın füze rampaları, depoları ve askeri tesislerinin tamamı veya önemli bir kısmı 13 Haziran harekatıyla imha edilecekti 3. İranlı sivillerin öldürülmesi ve Tahran ın kalbinin vurulması halkı hükümete karşı kışkırtacak ve bir ayaklanmayı teşvik edecekti Tüm varsayımlar yanlış çıktı. Üst düzey beş askeri liderini kaybetmesi İran a darbe vurmuş olsa da İran Silahlı Kuvvetleri ni felce uğratmadı. İslam Devrimi Lideri Ayetullah Seyyid Ali Hamaney in suikasta kurban giden generallerin yerini alması sadece birkaç saat sürdü. İsrail in İran ın askeri varlıklarına ne kadar zarar verdiğini bilmesek de, ülkenin savunma ve saldırı kalibrelerinin büyük bir kısmının hala sağlam olduğu açıktır. Çatışmalar başladığından bu yana İran işgal altındaki topraklara çok sayıda füze saldırısı düzenledi ve Hayfa petrol rafinerisi, Mossad ve Aman karargahları, askeri üsler ve nükleer araştırma merkezleri gibi kritik hedefleri vurdu. İran Silahlı Kuvvetleri daha önce İsrail hedeflerini iki yıl boyunca her gün vurmaya yetecek kadar füzeye sahip olduklarını söylemişti. İsrail in yanlış çıkan bir diğer öngörüsü de, son yıllarda İran ı saran çeşitli mali ve toplumsal sorunlar göz önüne alındığında, halkın hayatlarını kurtarmak için hükümeti devirmeyi seçeceğiydi. Netanyahu İran halkına bir mesaj yayınladı ve daha sonra ABD merkezli Farsça yayın yapan bir kanala röportaj vererek sadece hükümetle savaş halinde olduğunu ve İranlılara özgürlük ve refah getirmek istediğini söyledi. Ancak İranlılar hüküm giymiş bir savaş suçlusuna güvenilmeyeceğini çok iyi biliyorlar. İsrail in saldırganlığı İranlıları daha da birleştirdi ve hatta uzun bir hükümet karşıtı aktivizm geçmişi olan tanınmış kişilerin Ayetullah Hamaney in arkasında toplanmasına neden oldu. İsrail geleceğiyle kumar oynadı Netanyahu geçici bir coşku dönemi kazanmayı başardı. Ancak kumar oynadığı şey Siyonist rejimin geleceğiydi. İşgal altındaki topraklarda yaşayan yerleşimciler varoluşsal tehditlerle karşılaşmadan savaşmaya alışkın. İsrail tarihinde ilk kez vatandaşları hayatlarından endişe ediyor. İran füzeleri her an saldırabilir; İsrailliler kısa süre önce bu gerçekle yüzleşti. İbrani medyasında yer alan haberlere göre, yetkililer tarafından kaçmaları engellenen bölge sakinleri şimdi kaçakçılara para ödeyerek kendilerini teknelerle Kıbrıs a taşıtıyor. Gazeteciler olup bitenler karşısında dehşete düştüklerini söylerken, askeri analistler İsrail in şimdiye kadar sadece hava savunma sistemlerini meşgul etmek üzere tasarlanmış eski İran füzelerini düşüren önleme uçaklarının yakında devre dışı kalacağını söylüyor. Netanyahu ve Trump esasen bitiremeyecekleri bir savaşa girdiler. Bana öyle geliyor ki İran ı gerçekten tanımıyorlar. Dolayısıyla şimdi arkalarına yaslanıp İran ın kendi hikayelerinin sonunu yazmasını izlemek zorundalar.

Source: Habertürk