Sabır taşı çatladı
“Biraz daha sabır” diyor ekonominin baş sorumlusu Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz … Bu sabır çağrısını bir milyon üyesi bulunan Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) Ekonomi Şurası’nda yapıyor. Genellikle hükümete destek veren, eleştiriden uzak duran iş insanlarında bıçak kemiğe öyle dayanmış ki işçisine maaş yetiştiremediğini söyleyen KOBİ patronuna, finansmana ulaşamadığından yakınan sanayiciye söylüyor bunları. “O kadar da abartmayın” diyor. “Az kaldı geçecek” diyor. Tıpkı 2018’den beri süren ekonomik kriz boyunca defalarca bu çağrıyı yapan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan başta olmak üzere, ekonomiden sorumlu tüm bakanlar gibi. 2021’de “Faiz neden, enflasyon sonuç” programının uygulayıcısı Nureddin Nebati de 2023’te başlayan tam tersi “acı reçeteli yüksek faiz düşük kur” programının mimarı Mehmet Şimşek de hep sabır istiyor. Hep birkaç aya düzelecek umudu pompalanıyor. Ne yazık ki Erdoğan’ın söylediği “Sabırla koruk helva olur” atasözü bir türlü gerçekleşmiyor. Çünkü sokakta başka bir dil konuşuluyor artık. Sanayi bölgelerinde üretim kısılmış, makineler yavaşlamış. Birçok küçük işletme kapısına kilit vurmuş ya da hayatta kalabilmek için işçisini çıkarmış. Esnaf “bu ayı da atlatabilirsem” diye yaşıyor. Çarşıda pazarda etiketler değil, gözler yanıyor. DAYANAMIYORUZ 2025’in mayıs ayındayız. Bahar geldi ama yüzlerde umut yok. Türkiye’nin dört bir yanında ortak bir kelime yankılanıyor: “Dayanamıyoruz.” KOBİ’ler ekonominin bel kemiği denirdi. O bel kemiği şimdi çatırdıyor. SGK primlerini yatıramayan, vergisini ertelemeye çalışan, hammaddeye ulaşamayan on binlerce işletmeye sabır telkin etmek, düşmekte olana bir tekme daha vurmak gibi. Sanayi üretimi yerinde sayıyor. Enerji fiyatları, döviz kuru baskısı ve finansmana erişim krizi, üreticinin kolunu kanadını kırmış durumda. Merkez Bankası’nın faizi yüzde 50’ye dayandı, kredi bulmak neredeyse mucize. Bulan da ödeyemiyor. Çünkü iç talep daralmış, vatandaş harcayamıyor. VATANDAŞ BORCA BATTI Türkiye Bankalar Birliği Risk Merkezi’nin Mart 2025 verilerine göre Türkiye’de borçlu kişi sayısı 42 milyon 159 bine çıkmış. Bu sayı Türkiye’de her iki yetişkinden birinin bankalara borçlu olduğunu gösteriyor. Kişi başına düşen ortalama borç miktarı ise ilk kez 100 bin TL sınırını aştı. Markette temel gıdayı taksitle alan bir toplumdan söz ediyoruz. Emekli, ay sonunu görebilmek için torununun harçlığından kısıyor. Siyasetin kılcal damarlara işlediği, hukukun, adaletin rafa kalktığı, ekonomide kısa sürede düzelme umudunun kalmadığı bir ortamda günlük döviz rezervi hareketlerine bakarak umut satılıyor. Üyelerinin baskısına dayanamayıp sorunlarını anlatan iş dünyası örgütlerinin başkanları KOBİ’lere 30 milyon TL gibi açıklanan yetersiz desteklere bile teşekkür ediyor. O paranın kime gideceğini de bilerek! “Yanlış anlaşılırız, başımıza iş gelir” korkusuyla her söz dikkatle kullanılıyor. Yatırımlar durmuş, yabancı gelmiyor, yerli yatırımcı rekabet bahanesiyle yurtdışına kaçıyor. Bakan Mehmet Şimşek ise “Ekonomi sadece imalat değil. Artık her yatırıma destek yok” diyor. Sanki yatırım yapabilecek sermaye varmış gibi. Ekonomik krizin faturası yurttaşın sırtında. Ve Ankara’dan yükselen tek ses: “Abartmayın.” Unuttukları bir şey var: Bu halk yıllardır sabrediyor. Sabır taşı bile çatladı. Abartmıyoruz. Gerçekleri söylüyoruz. Çünkü artık sessizliğe sabrımız kalmadı.
Source: Jale Özgentürk