Raporlara karşın hala cezaevindeler: “Tutukluluk hali yaşamsal risk yaratıyor”
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğanın Hizbullah davasında ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırılan Şehmus Alpsoy ve Hamit Çöklüyü sürekli hastalık ve sakatlık gerekçesiyle kararname ile serbest bırakmasının yankıları sürerken son dönemde tutuklanan muhalifler ise sağlık durumlarına ilişkin raporlara karşın cezaevinde tutuklu bulunuyor. İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne (İBB) yönelik başlatılan operasyonların ardından başlayan sokak protestolarında tutuklanan 22 yaşındaki öğrenci Esila Ayık, 13 gündür Bakırköy Kadın Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda tutuklu bulunuyor. Kronik kalp ve böbrek rahatsızlıkları olan ve bu nedenle Aralık 2022’de kemoterapi alan Ayık’ın hafif seviyede olan aort rahatsızlığı tutuklama sonrası yapılan kontrollerde orta seviyeye yükseldi.Konuya ilişkin açıklama yapan İstanbul Tabip Odası, “17 Nisan 2025 tarihli tetkik sonucuna göre, kalp hastalığı biküspit aort kapağı ve hafif kapak yetersizliği iken kapak yetersizliğinin arttığı ve orta seviyeye geldiğinin değerlendirildiği görülmüştür. Yanı sıra böbrek hastalığı nefrotik sendrom sebebiyle ayaklarında ve gözlerinde şişlik geliştiği ve özel diyete ihtiyaç duyduğu iletilmiştir” tespiti sonrası Ayık’ın tahliye edilmesi çağrısında bulundu. ‘CAN MESELESİ’Gazetemize konuşan Ayık’ın avukatı Ümit Özkan, “Yatarı bile olmayan bir suçlama üzerinden üfleseniz yarısının boşa gideceği; fakir bir ailenin başarılı bir kız çocuğu, sağlık sorunlarına karşın tutuklu bulunuyor. Bu durumu açıklamakta zorluk çekiyoruz” dedi. Konuya ilişkin kamuoyu yaratmaya ve seslerini duyurmaya çalıştıklarını belirten Av. Özkan, “Ayık için kurul raporu istendi. Bu raporun tamamlanması en az 10 gün sürer. Zamanla yarışma halindeyiz. Ortada bir can meselesi var. Bizi duyacak vicdanlı yetkililer arıyoruz” ifadelerini kullandı. ‘BARIM İÇİN SEVK KARARI VAR’Öte yandan Gezi Parkı soruşturması kapsamında 27 Ocakta tutuklanan menajer Ayşe Barım, önceki gün avukat kardeşi ile görüşmesi sırasında fenalaştı. Barım’ın son durumunu Cumhuriyet’e anlatan Avukat Deniz Ketenci, şunları söyledi: “Barım normalde Nisan ayında açık kalp ameliyatı olacaktı. Beyninde anevrizma var. Uyku apnesi var. Nefes darlığı yaşıyor. Stres tüm sorunları tetikleyen bir unsur. İçerideyken de 3-4 kez bu sorunlar nedeniyle tıbbi destek aldı. Cezaevi doktorunun tam teşekküllü hastaneye sevk edilmesi yönünde henüz işleme alınmayan kararı var. Ayşe Barım için tutukluluk hali başlı başına yaşamsal risk demek. Geçmişte raporları sunmuş ve başvuruda bulunmuş olsak da yeni bir başvuruda daha bulunacağız.”
Source: Çağdaş Bayraktar
Sağlıkta ‘doğum’ tartışması: Kadın ve hekimin kararına karışmayın
“Ayakta Teşhis ve Tedavi Yapılan Özel Sağlık Kuruluşları Hakkında Yönetmelik” önceki gün Resmi Gazete’de yayımlandı. Buna göre tıp merkezlerinde planlı sezaryen yapılmasının önü kesildi.Tıp merkezinde, belirlenen kriterlerin sağlanması koşuluyla kuruluş bünyesine doğum ünitesi eklenmesi zorunlu olacak. Kriterlere göre doğum salonu en az 16 metrekare olacak. Ameliyathanesi bulunmayan tıp merkezinde doğum ünitesi kurulmasına ise izin verilmeyecek. Bünyesinde doğum ünitesi bulunan tıp merkezlerinden belirtilen şartları taşımayanlar, 31 Aralık 2025 tarihine kadar istenen şartları sağlayamazlarsa doğum üniteleri kapatılacak. Sağlıkçılar, muhalefet ve kadın dernekleri konuya ilişkin görüşlerini Cumhuriyet’e açıkladı.‘İNSAN HAKLARINA AYKIRI’Türk Tabipleri Birliği (TTB) Merkez Konsey Başkanı Prof. Dr. Alpay Azap, “Doğumun nasıl yapılacağı tıbbi olarak hekimin hastasıyla görüşerek vermesi gereken ortak bir karardır. Bu şekilde yasaklama gibi uygulamalarla sezaryeni azaltmaya çalışmak anne ve bebek sağlığı için olumsuz sonuçlar verebilir. Ayrıca bu, hamile kadınların kendi bedenleri üzerinde söz sahibi olmasını engellemektedir. Sonuçta hamileler tıbbi zorunluluk dışında bireysel, sosyal veya psikolojik nedenlerle sezaryen olmayı isteyebilirler. Buna yasak getirmek çok anlamsız ve insan haklarına aykırıdır” dedi.‘DENEME-YANILMA YÖNTEMİ’Kararın bir tercih kısıtlaması değil, kadınların bedeni üzerinde doğrudan bir tasarruf olduğunu ifade eden Genel Sağlık-İş Genel Başkanı Dr. Derya Uğur da, “Bu zamana kadar ameliyathanesi olmayan yerlerde doğuma neden izin verdiniz? Bugün kadınları plansız doğuma, doğum yapacağı anı beklemek zorunda kaldığı bir belirsizliğe iten bu sistem, bugüne kadar kime hizmet etti, kimlerin riskini artırdı? “Sağlıklı Türkiye Yüzyılı” diyerek planlanan bu yönetmelik, aslında özel hastaneleri mantar gibi patlatan siyasi iktidarın sağlık hizmetlerini deneme-yanılma yöntemiyle yürüttüğünün bir başka kanıtıdır” ifadelerini kullandı.‘İDEOLOJİK GÖLGENİZİ BEDENLERİMİZ ÜZERİNDEN ÇEKİN’Planlı sezaryenin, birçok kadın için tercih değil bir zorunluluk olduğunu vurgulayan Uğur, “Kimin ne yaşadığını bilmeden, neyi neden tercih ettiğini sormadan alınan bu kararlar; kadınları anne yapmaya çalışırken, insan saymayan bir anlayışın ürünüdür. Kadınlar artık şunu çok iyi biliyor: Doğurmak bir tercih değil, bir hak. Ama nasıl doğuracağına karar vermek de en az doğurmak kadar kişisel ve dokunulmaz bir alandır. Bedenlerimizin üzerinde dolaşan ellerinizi, niyetlerinizi ve ideolojik gölgelerinizi çekin. Çünkü biz biliyoruz: Kadın bedeni sizin denetim alanınız değildir. İcap ederse kıymetli hekimlerimiz nasıl doğum yapılması gerektiği hususunda kadınlara müdahil olacaklardır. Bir kez olsun, işi bilene bırakını” diye konuştu. ‘SEZARYEN İSTEYEN ANNE YAFTALANAMAZ’29 Ekim Kadınları Derneği’nden Ece Abay, özel sağlık kuruluşlarında doğumhane eksikliği olduğunu belirterek doğumhanenin zorunlu tutulmasını olumlu bulduğunu söyledi. Üniversite hastanelerinde de planlı sezaryen yapıldığına dikkat çeken Abay, “Bunu (sezaryen) isteyen anne yaftalanamaz” dedi. ‘ÇOCUKLARIN GELECEĞİNİ DÜŞÜNÜN’CHP Genel Başkan Yardımcısı Aylin Nazlıaka konuya ilişkin olarak iktidara sert tepki gösterdi: “Siz çocukların dünyaya nasıl geleceğini düşünmek yerine doğanların geleceğini düşünün. Bu çocuklar hangi koşullarda nasıl büyüyecek, gelecekleri nasıl şekillenecek bununla ilgilenin. Bir doğumun nasıl olacağına kadın ve doktoru birlikte karar verir. Elinizi kadınların bedeninden çekin! Çıkın insanların yatak odasından.”
Source: Taylan Gülkanat
Gençlik kaynağı mineral
Selenyum; metabolizma, bağışıklık sistemi ve tiroit fonksiyonları da dahil olmak üzere vücudun sağlıklı işleyişini desteklemeye yardımcı olabilen bir esansiyel mineraldir. Vücut tarafından üretilemediği için mutlaka dışarıdan alınması gerekir. Genellikle göz ardı edilen selenyumun çok değerli bir mineral olduğuna dikkat çeken Uzman Diyetisyen ve Fitoterapi Uzmanı Merve Öz, bu konuda şunları söyledi:
FAYDALARI SAYMAKLA BİTMİYOR
Vücuttaki birçok süreç için gerekli olan selenyum, sağlığı her açıdan destekler… İşte faydaları:
– Kanser riskini azaltır
DNA’yı serbest radikal zararlarından koruyarak ve bağışıklığı güçlendirerek akciğer, kolon ve prostat kanserlerinin riskini ve radyasyon tedavisinin yan etkilerini azaltır.
– Kalp hastalıklarından korur
Düşük selenyum seviyeleri yükselmiş kalp hastalığı riski ile bağlantılıdır. Selenyum kalp hastalıklarının ana risk faktörü olan inflamasyonu (vücuttaki iltihaplanma) azaltır.
– Tiroit sağlığını destekler
Tiroit dokusu insan vücudundaki diğer tüm organlardan daha fazla miktarda selenyum içerir. Buradan salgılanan hormonların yapımında selenyumun önemli bir rolü vardır. Selenyum tiroidi otoimmün saldırılara karşı korur. Hashimoto hastalığını önlediği gibi bu hastalığı olanlara da fayda sağlar.
– Hafızayı güçlendirir
Alzheimer hastalığı olan kişilerde azalmış selenyum miktarı gözlemlenmektedir. Sinir sistemini oksidatif hasarlardan koruyan selenyum hafıza kaybını önlemeye yardımcıdır.
– Astım semptomlarını hafifletir
Astım havayı akciğerlerin içine ve dışına taşıyan hava yollarını etkileyen kronik bir hastalıktır. Selenyum astımla ilgili semptomları azaltmayı sağlar.
– Vücut direncini artırır
Artan kan selenyum seviyelerinin, artan bağışıklık tepkisi ile ilişkili olduğu düşünülmektedir. Selenyum özellikle grip, tüberküloz ve hepatit C hastalarında bağışıklık sistemini güçlendirmeye yardımcı olur.
– Yaşlanma hızını frenler
Selenyum güçlü bir antioksidan olan glutatyonu destekler ve oksidatif stresi azaltır. Böylelikle bir yandan hücreleri serbest radikallerin (hücreleri paslandıran kötü moleküller) hasarından koruyarak, bir yandan da tiroit ve bağışıklık fonksiyonunu düzenleyerek yaşlanma karşıtı etki yapar.
– Kısırlığa karşı etkilidir
Yeterli selenyum seviyeleri erkeklerde sperm fonksiyonlarını iyileştirir. Oosit (henüz olgunlaşmamış yumurta hücresi) gelişimini artırır. Dolayısıyla kısırlığa karşı mücadelede etkili bir mineraldir.
İŞTE DOĞAL KAYNAKLARI
Selenyum pek çok besinde bulunduğu için her gün doğal yoldan alınabilir. Gelişigüzel takviye almak ise yarardan çok zarar getirebilir. Örneğin kas ağrılarına ve saç dökülmelerine yol açabilir. Bu nedenle günlük beslenmeyle alınmasında yarar vardır. İşte kaynakları:
– Sardalya, ton balığı- Koyun eti- Dana ciğeri- Tavuk, hindi eti- Yoğurt- Keçi peyniri- Kahverengi pirinç- Pişmiş fasulye- Fındık- Ayçekirdeği – Yumurta- Bezelye- Brokoli- Patates- Mercimek- Muz- Tam buğday ekmeği
Source: Nazan Doğaner Halici
Süs havuzunda facia… 1″i çocuk 4 kişi akıma kapıldı: İşletme sahibi gözaltında!
Alınan bilgiye göre, Yayla Mahallesi’nde bulunan Mehmet Akyürek Yayla Parkı’nda 5 yaşındaki M.K. havuza düştü.Çocuğu kurtarmak isteyen 3 kişi de havuza atladı. Henüz belirlenemeyen nedenle 4 kişi elektrik akımına kapıldı.1İ ÇOCUK 4 KİŞİ AKIMA KAPILDI!Haber verilmesi üzerine bölgeye sağlık ve polis ekipleri sevk edildi. Bölgeye gelen sağlık ekipleri yaralanan 1’i çocuk 4 kişiyi ilk müdahalenin ardından Kırklareli Eğitim ve Araştırma Hastanesine götürüldü.İŞLETME SAHİBİ GÖZALTINA ALINDIOlayda yaralanan 5 yaşındaki M.K. ilk tedavisinin ardından Tekirdağ Şehir Hastanesi’ne sevk edildi. Kırklareli Valisi Uğur Turan hastaneye gelerek yetkililerden bilgi aldı. Olayla ilgili işletme sahibi E.F. (38) gözaltına alındı. Trakya Elektrik Dağıtım AŞ (TREDAŞ) ekipleri havuzda yaptıkları incelemede havuzda topraklamanın olmadığını tespit etti.
Source:
Teşhis edilmeden öldüren hastalık! Doç. Dr. Kemal Karapınar akciğer kanserine ilişkin önemli bilgiler paylaştı
Akciğer kanseri, dünyada ve Türkiye’de en sık görülen kanser türlerinden biri olup, özellikle erkeklerde ölüm oranlarının yüksek olduğu bir hastalık olarak öne çıkıyor. Gizli bir şekilde ilerleyen bu hastalık, genellikle belirti vermeden gelişiyor. Bu nedenle erken teşhis büyük önem taşıyor. Medipol Acıbadem Bölge Hastanesi’nden Göğüs Cerrahisi Uzmanı Doç. Dr. Kemal Karapınar, akciğer kanserinin risk faktörleri, erken teşhis yöntemleri ve sigara kullanımının bu hastalık üzerindeki etkileri hakkında önemli bilgiler paylaştı. ERKEN TEŞHİS İÇİN TARAMALAR HAYATİ ÖNEM TAŞIYOR Akciğer kanserinin gizlice ilerleyen bir hastalık olduğunu vurgulayan Doç. Dr. Kemal Karapınar, özellikle 40 yaşın üzerindeki ve uzun süre sigara içen bireylerin mutlaka bir uzmana başvurmaları gerektiğini söyledi. Erken teşhis için akciğer tomografisi çektirilmesinin önemini dile getiren Doç. Dr. Karapınar, “Türkiye’de her yıl 30 bin yeni akciğer kanseri vakası tespit ediliyor. Ne yazık ki bu hastaların yalnızca yüzde 25’i ameliyat edilebiliyor. Akciğer kanseri genellikle erken evrede fark edilmez. Bu yüzden risk faktörü taşıyan kişilerde düzenli taramalar, hayat kurtarıcı olabilir.” dedi. SİGARA VE HAVA KİRLİLİĞİ EN ÖNEMLİ RİSK FAKTÖRLERİ Sigara kullanımının akciğer kanserinin en önemli nedenlerinden biri olarak öne çıktığının altını çizen Doç. Dr. Karapınar, “Sigara, nargile ve elektronik sigara gibi tüm sigara ürünleri, akciğer kanserine yol açan etkenlerdir. Hava kirliliği, egzoz gazları ve fabrikalardan çıkan gazlar da riski artıran faktörler arasında yer alıyor.” dedi. Akciğer kanseri riskini en aza indirgemek için sigara kullanımının bırakılmasının çok önemli olduğunu belirten Doç. Dr. Karapınar, “Sigara içmemek, kanser riskini azaltmada en önemli adım” ifadelerini kullandı. ERKEN TEŞHİSLE KANSERLE MÜCADELE EDİLEBİLİR Akciğer kanserinin ilerleyen aşamalarda ağızdan kanama veya bölgesel ağrılarla kendini gösterdiğini söyleyen Doç. Dr. Karapınar, erken teşhisin hayat kurtarabileceğini vurguladı. “Akciğer kanseri genellikle belirti vermeden ilerler. Bu yüzden düzenli taramalar ve erken evrede yapılan müdahaleler çok önemlidir.” diyerek, hastaların bir göğüs hastalıkları uzmanına veya göğüs cerrahına başvurmalarını tavsiye etti.
Source: Internet Haber
Berk Atan”dan haber var: Sağ kaburgamda 6 kırık var
TRT 1’de yayınlanan “Gönül Dağı” dizisinde rol alan ünlü oyuncu, içinde bulunduğu aracın şarampole devrilmesi sonucu yaralanmıştı. Hemen hastaneye kaldırılan Berk Atan sosyal medyada yaptığı açıklamada şu ifadeleri kullandı:“Sağ kaburgamda şu an görülebilen 6 kırık ve kıkırdaklarda parçalanma mevcut. Bu sabah, kırık parçaların akciğere batması sonucu gelirse kanama ve akciğer sönmesine müdahale etmek amacıyla diren takıldı. Zor bir süreçZorlu bir süreçten geçiyoruz ama her şeye rağmen çok şükür. En az bir haftalık hastane sürecimiz olacak gibi görünüyor. Dualarını, güzel dileklerini esirgemeyen, arayan, soran herkese minnettarım; bin kez Allah razı olsun. Başta Eskişehir Valisi, İl Sağlık Müdürü ve Eskişehir Şehir Hastanesi’nin kıymetli sağlık çalışanlarına ilk andan itibaren gösterdikleri ilgi ve destek için yürekten teşekkür ederim.” Gözden Kaçmasın Set yolunda trafik kazası… Berk Atan korkuttu Haberi görüntüle
Source: Hurriyet.com.tr
Kaza yapan ünlü oyuncu Berk Atan”dan hayranlarını üzen haber
Gönül Dağı dizisinin oyuncularından Berk Atan, içinde bulunduğu aracın şarampole devrilmesi sonucu yaralandı. Araçta yolcu olarak bulunan oyuncu Berk Atan (34) ile Aybike Sağlam Taşkın (29) yaralandı.Sağlık ekiplerinin ilk müdahalesinin ardından yaralılar Eskişehir Şehir Hastanesi”ne kaldırılarak tedavi altına alındı.Kazadan saatler sonra sessizliğini bozan Berk Atan, sevenlerine “Arkadaşlar merak eden, arayan soran ve dönemediğim herkese teşekkür ederim. Bu kötü olaydan sonra bu kadar sevildiğimi görmek beni ayağa kaldıran en büyük güç oldu. Çok şükür ben iyiyim. Ailem, arkadaşlarım ve sevdiklerim yanımda, istirahat sürecindeyim, daha da iyi olacağım. Dünden beri arayan, soran dualarını esirgemeyen herkese tekrardan çok teşekkür ediyorum. Herkesten allah razı olsun” diye seslendi.”KIKIRDAKLARDA PARÇALANMA MEVCUT”Bu paylaşımdan saatler sonra Berk Atan, yeni bir açıklama yaptı. Tedavisi hastanede devan eden ünlü oyuncu son paylaşımında şu ifadeleri kullandı:”Arkadaşlar son durumu doğrudan benden duymanız için buradan paylaşmak istedim. Sağ kaburgamda şu an görülebilen 6 kırık ve kıkırdaklarda parçalanma mevcut. Bu sabah, kırık parçalarının akciğere batması sonucu gelişen kanama ve ciğer sönmesine müdahale etmek amacıyla dren takıldı.””EN AZ BİR HAFTA HASTANEDEYİM GİBİ GÖRÜNÜYOR”Atan, sözlerine “Zorlu bir süreçten geçiyoruz ama her şeye rağmen çok şükür. En az bir haftalık hastane sürecimiz olacak gibi görünüyor. Dualarını, güzel dileklerini esirgemeyen, arayan, soran herkese minnettarım. Bin kez Allah razı olsun. Başta Eskişehir Valisi, İl Sağlık Müdürü ve Eskişehir Şehir Hastanesi”nin kıymetli sağlık çalışanlarına ilk andan itibaren gösterdikleri ilgi ve destek için yürekten teşekkür ederim” diye devam etti.
Source: Mehmet Küçükkahveci
Ailelere “topuk kanı testi” uyarısı!
Yenidoğan Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Ahmet Yağmur Baş, doğuştan gelen bazı hastalıklara erken tanı koyma ve müdahale etme imkanı tanıyan topuk kanı testinin ihmal edilmesinin, bir ailenin bebeklerine yapabileceği en büyük kötülük olduğunu söyledi. Türkiye de, Sağlık Bakanlığı öncülüğünde 1987 den bu yana uygulanan Yenidoğan Tarama Programı ile bebeklerde bazı kalıtsal hastalıkların en erken dönemde tanılanması ve tedavi edilmesi amaçlanıyor. Program kapsamında halihazırda 6 genetik hastalığın taraması yapılıyor. Bunlar; kalıcı beyin hasarı, zeka geriliği ve gelişme geriliğine neden olan fenilketonüri (FKU), zihinsel yetersizliğe yol açan konjenital hipotiroidi (KHT), işitme kaybı, nörolojik bozukluklar gibi komplikasyonlarla seyreden biyotinidaz eksikliği (BE), akciğerler ve sindirim sistemini etkileyen kistik fibrozis (KF), hormon bozukluğu olan konjenital adrenal hiperplazi (KAH) ile kalıtsal ve ilerleyici kas hastalığı olan spinal musküler atrofinin (SMA) taraması olarak sıralanıyor. Özel filtre kağıtlarına alınan birkaç damla topuk kanı örneği, hastalık tanısı konulan bebeklerin erken tedaviyle ölüm, kalıcı sakatlık, zeka geriliği, beyin hasarı gibi risklerle karşı karşıya kalmasının önüne geçiyor. Yenidoğan Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Ahmet Yağmur Baş, son dönemlerde bazı ailelerde görülen topuk kanı testi ve aşı reddine ilişkin açıklamalarda bulundu. Prof. Dr. Baş, bebeğin topuğundan alınan kanla olası hastalıkların erken tanısı konularak, o çocuğun hayatının değiştirilebildiğini söyledi. Baş, Bebeklerde topuk kanı, doğuştan gelen bazı hastalıkların erken tanısını ve müdahale edilmesini çok olası kılan yöntemdir. İleride kalıcı hastalıkların ya da tedavi edilemeyen engelliliklerin önüne geçen uygulama. Hem K vitamini uygulaması hem de topuk kanı, ileriye yönelik ölüm ve ağır engellilikleri önleyen bir yöntem dedi. Topuk kanı testinin reddedilmemesi ve asla ihmal edilmemesi gerektiğine dikkati çeken Prof. Dr. Baş, Bir aile tarafından topuk kanının ihmal edilmesi bebeklerine yaptıkları en büyük kötülük olur. Bir kişinin bile reddetmesi uygun değil. Etraftan bazı şehir efsaneleri duyuluyor. Verilen kanın ileriye yönelik değişik yöntemlerle bebeklerin aleyhine kullanılması yönünde bazı söylentiler çıkartılıyor. Bu medya ya da sanal medya ile birlikte yapılıyor. Buna yönelik de devlet politikaları geliştirmek gerekir diye konuştu. AŞI ORANLARI DÜŞERSE YOK OLMUŞ HASTALIKLAR HORTLAYABİLİR Ailelerin bebekleri için gösterdiği aşı karşıtlığına da değinen Baş, şöyle devam etti: Bazı hastalıklar tekrar karşımıza çıkmasın. Çocuk felci aşıları yapılıyor düzenli, Türkiye de çocuk felci vakaları görülmüyor. Yine tetanos vakalarına aşılardan dolayı rastlanmıyor. Gebelere de yapılan önemli aşılar var, onların da ihmal edilmemesi gerekiyor. Göç alan bir ülkeyseniz, gelen misafirlerinizde de bu aşılama tamamlanmamış olabilir. Bunlar da bulaş riskini artıran nedenler. Aşı da topuk kanı kadar yapılması gereken bir uygulama. Aşı oranları düşerse yok olmuş hastalıklar hortlayabilir. Bu da hepimizin sağlığını tehdit eder, ilk başta kendi çocuklarının. Ayrıca ailelerin çocuklarının ileriye yönelik sağlıklı bir yaşama kavuşmaları için bu tür uygulamalara farklı anlamlar yüklememeleri gerekir. Bunların ne kadar elzem olduğunu bilmeleri, tavsiye ettiğimiz uygulamalar açısından bizlere güvenmeleri gerekir. AŞI REDDİ, YENİDOĞANDA KANAYAN YARAMIZ Türk Neonatoloji Derneği Başkanı Prof. Dr. Esin Koç da yenidoğanlarda aşı karşıtlığına ilişkin yaptığı açıklamada, Covid-19 salgını döneminde dünyada aşıya ilişkin yaşanan gelişmelerin, bazı insanların aşılara mesafeli yaklaşmasına neden olduğunu söyledi. Koç, Aşı reddi, yenidoğanda kanayan yaramız. Covid-19 dan sonra o dönemde dünyada apar topar aşıların çıkması, bu konuda yalan haberlerin yayılması maalesef bazı insanları aşıdan soğuttu hatta korkuttu. Bu dünyadaki en etkili şeylerin başında anne sütü ve aşı gelir. Bebek ölümleri bu kadar azaldıysa, bu aşılar sayesindedir. Aşı karşıtlığı artarsa, o zaman bu kadar emek boşa gider. Tetanostan ne kadar bebek kaybederdik biliyor musunuz? Yüzde 100 ölüm. Şimdi hiç görmüyoruz. Birgün bunları anladığımızda çok geç olabilir. Devlet zaten bunu ücretsiz yapıyor. Bu konuda farkındalık yaratmak için Sağlık Bakanlığı, tüm dernekler, doktorlar var güçleriyle çalışıyor dedi.
Source: Habertürk