“Sağlık Gündemi – Hastalıklar, İklim Etkileri ve Şok Gelişmeler”

Askerlerimizi şehit eden metan gazı değil, peki ne?

Türk Silahlı Kuvvetleri bünyesinde, Doğal Afet ve Koruma Taburu var. Birliklerde koku detektörü de var, mayın detektörü de, gaz maskeleri de var. Bu birlikler hem doğal afetlere, mağara içine, tünele, kısaca her şeye müdahale ediyor. Askerimizin bu durumunu bilen bir komutanla konuştuğumda, “Madencileri neden alıp kurtarma çalışmalarına götürmüşler anlamış değilim. Herhalde bir bildikleri var” dedi.

Silahlı Kuvvetlerimizin içinde övündüğümüz birlikler var. Yeter ki onlar yerinde kullanılsın. Son olayda şehit olan Üsteğmen Ege Akar, istihkam sınıfından. Onun bu görevde bulunması önemli. Çünkü istihkamlar gaz dedektörünü kullanır. Bölücü örgütün yakın döneme kadar hastane olarak kullandığı, buna göre içinde bölmeler yaptığı mağaraya, cihazlarıyla ilk girmesi gereken Özel Kuvvetler ya da komandolar olması gerekirdi. Yani ehil birlik o çalışmayı yapmalıydı.

NEREDE GAZ MASKESİ, KOKU DEDEKTÖRÜ?

Kuşkusuz bunları Milli Savunma Bakanlığı yetkililerine de sormamız gerekiyor. Hata olmasın diye gazetecilerin gösterdiği çabaya, karşılık verilmiyor. Eğer mağaraya giren askerler komando olsa bröveleri olurdu. Hiçbirisinde bröve olmadığı görüldü. Eğer şehitlerimizin isimleri açıklandığında onlar komandoysa açıklamada komando olduğu da yazılır.

Oysa baktığımızda örneğin “piyade sözleşmeli er” deniliyor. Yani, komando olduğu belirtilmiyor. Özel kuvvet değil, komando değil. Gaz dedektörü, gaz maskesi olmayan personel mağaraya donanımsız girdiyse, izin verilmemesi gerekirdi.

Metan gazı daha çok kömür havzalarında, termal suların bulunduğu yerlerde oluşur. O yüzden “Metan gazına maruz kalıp şehit oldular” demek pek doğru değil. Maden sahalarında “Tahlisiye ekipleri” bulunur. Bunlar nöbetleşe 24 saat görev başındadır. Sürekli eğitim yaparlar, ihtiyaç duyulunca onlar hemen olay yerine götürülür. O gün onlara ihtiyaç duyuldu.

MADEN İŞÇİLERİ GÖTÜRÜLDÜ

Irak’ın Kuzeyinde, Avaşin bölgesinde 832 rakımlı tepede PKK’nın yakın dönemde boşalttığı mağarada, 2022 yılında şehit edilen Üsteğmen Nuri Melih Bozkurt’un bulunduğu yolundaki ihbar üzerine askerlerimiz o mağarada, şehidimizi bulmak için girdi. Bu ihbarın bölücü örgütten geldiği tahmin ediliyor.

Zonguldak maden sahasında görevli 250 kişiden oluşan tahlisiye ekibi var. Pazar günü buradan en seçme 10 kişinin gerekli olacak cihazlarıyla birlikte hazır edilmesi, bunların Kuzey Irak’ta göreve götürüleceği bildirildi. Ekip hazırlandı. Çaycuma havaalanında uçağa bindirildi. Mağaranın bulunduğu alana yakın güvenli bir yere helikopterlerle taşındılar. Bu çalışmalar yapılırken, ekibin hangi görev için götürüldüğü amirlerine bile söylenmedi. Sadece “Gizli bir görev” denildi. Bir görevliye, “Siz orada aktif görev aldınız mı?” diye sordum. “Evet, teçhizatlarımızla mağaraya girdik ve kurtarma çalışmalarına katıldık” demekle yetindi.

Mağaraya girip kurtarma çalışmaları için getirildiğini öğrenen madenciler de aslında bu duruma şaşırdı. Çünkü, askerlerimizin yıllardır girmediği, temizlemediği mağara yok gibidir. Madencilerimiz, AFAD ekipleriyle birlikte mağaradan çıkardıkları askerlerimizin cenaze törenine katıldıktan sonra uçakla Zonguldak’a getirildi.

İSRAİL VE ABD DESTEKLİ Mİ?

Bölücü örgütün, şehidimizle ilgili ihbarda bulunurken, “Bubi tuzağı” hazırlamış olabileceğini söyleyen askerler de var. Uluslararası hukuka göre kimyasal silahın her türlüsünü kullanmak insanlık suçudur. PKK’nın, kimyasal bubi tuzağını İsrail veya ABD’den teknoloji desteği almadan yapması da mümkün görülmüyor.

Bu facia, metan gazından kaynaklanan bir facia değil, bu facianın nedeni yanmadır. Bırakılan ya da yakılan malzemelerle çıkan gaz değişir. Ancak temel gaz, karbon monoksit ve karbon dioksittir. Kimyasal malzemeler bırakılmış ve yakılmışsa farklı zehirli gaz çıkar.

Oysa, mağarada yangın çıkarılmış. Bu mağara insansız hava aracıyla izleniyordu. Teröristler tarafından tamamen terk edildiği düşünülüp yeterli önlem alınmadan içeriye girildi. Teröristler bunu bilerek yangın tuzağı kurmuş olabilir. Sonuç olarak bu mağarada ‘Bomba tuzağı’ değil, yangın tuzağı kurulmuş. Bu mağara planlı bir tesis olarak görülüyor. Teröristler hava akımı yönünü biliyordu. Bunu kontrol ederek ve yangını çıkararak tuzak hazırlamış ve 12 kahraman askerimiz şehit oldu. Deneyimler bunu tarifliyor. Soruşturmada her şey ortaya çıkacak.

ÖLÇÜM SONUCU, “YANGIN” DİYOR

Zonguldak Maden İşçileri tahlisiye ekibi, mağarada gaz ölçümü de yaptı. 2000 ppm’in üzerinde karbon monoksit olduğu ifade ediliyor. Bu durum yangın olduğunu ortaya koyuyor. Yanmanın olduğu yerde metan ortamı kesinlikle olmaz.

Yangın çıkarıldı ve karbon monoksit oluştu. Askerlerimiz buna maruz kaldı. Başka zehirli gaz da elimine olur. Çünkü karbon monoksit olunca diğerlerinin fazla ifade edilmesine gerek kalmıyor.

Karbon monoksitte 50 ppm’nin altı kabul edilebilir değerdir. Olaydan çok sonra yapılan ölçümde 2.000 ppm değeri yükseltir. Karbon monoksitte ani ölüme sebep verme sınırı 1.200 ppm’dir. Bu mağarada hava çıkışları bilhassa önlendiyse mağarada doğal havalandırma ile düşük bir hızla gaz atılır.

Askerlerimizin gerekli önlemler alınmadan mağaraya girdikleri için çok kısa sürede şehit oldukları değerlendiriliyor. Hepsine Allah’tan rahmet, ailelerine sabırlar diliyoruz.

Source: Saygı Öztürk


İklim Kanunu Resmi Gazete”de yayımlanarak yürürlüğe girdi

İklim Kanunu Resmi Gazete’de yayımlandı. Bu kapsamda insan hakları ve çevre hukukunun ana ilkelerini de içinde barındıran temel ilkelere, iklim değişikliğiyle beraber ortaya çıkan “İklim adaleti”, “Adil geçiş”, “Birincil piyasa”, “Emisyon Ticaret Sistemi”, “Gönüllü karbon piyasaları” ilkeleri ekleniyor. Ayrıca iklim değişikliği ile mücadelede eşitlik, iklim adaleti, katılım, sürdürülebilirlik, şeffaflık ve ilerleme yaklaşımları baz alınacak. Kamu kurum ve kuruluşlarının yanı sıra gerçek ve tüzel kişiler, kamu yararını gözeterek hareket ederek alınacak tedbirleri süresinde uygulamakla yükümlü olacak. Türkiye”nin net sıfır emisyon hedefi doğrultusunda kalkınma ile özel koşullara göre tedbirler de ele alınacak. İklim değişikliğine uyum ve sera gazı emisyon azaltımı ile ilgili faaliyetleri İklim Değişikliği Bakanlığı izleyecek.

Başkanlık ilgili alanda faaliyet içerisinde olan kurumların faaliyetlerini, standartlarını belirleyecek, koordinasyonu sağlamakla da yetkilendirilecek. Başkanlığa verilen bir diğer göreve göre ise “Kişisel Verilerin Korunması Kanunu”na uyma koşuluyla kurumlardan bilgi, belge ve verileri talep edebilecek. Taleplerin istenilen süre içerisinde ücretsiz bir şekilde paylaşılması zorunlu kılınacak. Başkanlık, Ulusal Coğrafi Bilgi Platformunu kullanarak verileri temin edebilecek ve elde edilen verileri kamu kurum ve kuruluşları ile paylaşabilecek.

DÜZENLEMELER YAPILABİLECEK

Kanuna göre; Türkiye”nin net emisyon hedefine ulaşılabilmesi için kamu kurum ve kuruluşların mevcut görev ve sorumlulukları gözden geçirilecek. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı ise net emisyon hedefine ulaşılması için düzenlemeler yapabilecek. Kamu kurum ve kuruluşları da orta ve uzun dönemli hedeflerini içeren planlamaları yaparken sera gazı emisyonlarının azaltım faaliyetlerini dikkate alacak.

Kuruluşlar, net sıfır emisyon hedefi ve döngüsel ekonomi yaklaşımı ile uyumlu olacak şekilde Ulusal Katkı Beyanında yer alan sektörlerde uygulanmak üzere, enerji, su ve hammadde verimliliği, kirliliğin kaynağında önlenmesi, yenilenebilir enerji kullanımının artırılması, karbon ayak izinin azaltılması gibi azaltım önlemlerinin alınması, bu önlemlerin adil geçiş gereklilikleri gözetilerek uygulanması ile sıfır atık sisteminin kurulması, uygulanması ve izlenmesiyle yükümlü olacak. Net sıfır emisyon hedefinin sağlanmasına yönelik emisyonların dengelenmesi için orman, tarım, mera ve sulak alanlarda karbon yutağı kayıplarını engellemek üzere ilgili kurum ve kuruluşlarca tedbirler alınacak.

Kamu kurum ve kuruluşları tarım sektörünün sürdürülebilirliği için iklim değişikliğine dirençli ürün deseni ile gıda güvenliğinin sağlanması doğrultusunda; doğal kaynakların, ekosistemlerin ve biyolojik çeşitliliğin koruma kullanma dengesinin gözetilmesi ile tarım sektöründe ekosistem temelli uyum yaklaşımına uygun iklim değişikliğine dirençli uygulamalar yaygınlaştırılacak. İklim değişikliğine bağlı afetlerin neden olduğu kayıp ve zararların azaltılması amacıyla risk değerlendirme, izleme, bilgilendirme ve erken uyarı sistemleri bütünleşik afet yönetimi esas alınarak geliştirilecek.

KOORDİNASYON KURULU KURULACAK

Kanunla birlikte iklim değişikliği strateji ve eylem planları, sera gazı emisyonlarının azaltımı ve iklim değişikliğine uyum faaliyetlerinin gerçekleştirilmesi amacıyla İklim Değişikliği Başkanlığı koordinasyonunda, ilgili kurum ve kuruluşların iş birliği ile dönemsel olarak ulusal ölçekte hazırlanacak, uygulanacak, izlenecek, değerlendirilecek ve gerektiğinde ulusal veya bölgesel ölçekte güncellenecek. İlin şartlarına uygun olarak strateji, eylem ve uygulama alanlarını belirlemek ve bunların uygulanmasını sağlamak üzere her ilde vali başkanlığında, ilgili kurum ve kuruluşların varsa il veya bölge teşkilat temsilcileri ile yerel yönetimlerin temsilcilerinden oluşan İl İklim Değişikliği Koordinasyon Kurulu kurulacak.

Kurulun sekretaryasını Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı taşra teşkilatı yürütecek, kurulun çalışma usul ve esasları bakanlıkça belirlenecek. Yerel iklim değişikliği eylem planları, sera gazı emisyonlarının azaltımı ve iklim değişikliğine uyum amacıyla adil geçiş gereklilikleri gözetilerek her ilin bütüncül bir planı olacak şekilde vali koordinasyonunda, büyükşehirlerde büyükşehir belediyesi, diğer illerde il belediyesi ve il özel idaresi tarafından birlikte, ilgili kurum ve kuruluşların katılımıyla hazırlanacak veya hazırlatılacak ve karara bağlanmak üzere İl İklim Değişikliği Koordinasyon Kuruluna sunulacak.

Kanun teklifinde belirtilen mevzuata ve planlama araçlarına ilişkin hazırlama ve uyarlama yükümlülükleri ilgili kurum ve kuruluşlarca en geç 31 Aralık 2027 tarihine kadar yerine getirilecek. Cumhurbaşkanı, bu süreyi bir yıla kadar uzatmaya yetkili olacak. Yerel iklim değişikliği eylem planları, en geç 31 Aralık 2027 tarihine kadar hazırlanacak. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı, bu süreyi, bir yıla kadar uzatmaya yetkili olacak.

TÜRKİYE YEŞİL TAKSONOMİSİ KURULUYOR

Döngüsel ekonomi ve sıfır atık uygulamaları Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı tarafından desteklenmesini içeren kanuna göre Türkiye Yeşil Taksonomisi kurulacak. Öte taraftan Karbon Piyasası Kurulu oluşturulacak. Kurul; Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı, Hazine ve Maliye Bakanlığı, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı, Ticaret Bakanlığı, Tarım ve Orman Bakanlığı, Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı yer alacak.

Ayrıca, Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkan Yardımcısı, Sermaye Piyasası Kurulu Başkanı, Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu Başkanı ve İklim Değişikliği Başkanı yer alacak. Kurul”a, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı başkanlık edecek. Emisyon Ticaret Sistemi (ETS) kapsamında ahsisat yükümlülüklerinin bir bölümünün eşdeğer miktarda karbon kredisi ile karşılanması amacıyla denkleştirme yapılmasına izin verilebilecek. ETS ve gönüllü taahhütler kapsamında yapılacak denkleştirme işlemlerinde kullanılmak üzere, sera gazı emisyonlarının azaltımı veya giderim faaliyetleri ile yutak alanların artırılmasına yönelik faaliyetler aracılığıyla karbon kredisi üreten ulusal bir karbon kredilendirme ve denkleştirme sisteminin esasları İklim Değişikliği Başkanlığınca belirlenecek.

ETS KAPSAMINDA OLAN İŞLETMELERE CEZALAR 2 KAT UYGULANACAK

Kanunla idari yaptırımlar da ele alınıyor. Bu kapsamda sera gazı emisyonlarının takibine ilişkin yasaklara veya sınırlamalara aykırı olarak, doğrulanmış sera gazı emisyonu raporunu süresi içerisinde sunmayanlara, 500 bin Türk Lirasından 5 milyon Türk Lirasına kadar idari para cezası verilecek. Bu hükmün uygulanmasına ilişkin usul ve esaslar, tesislerin kurulu kapasitesine göre ihtiyatlı olarak hesaplanan yıllık emisyonu göz önünde bulundurularak yönetmelikle belirlenecek. ETS kapsamında olan işletmelere bu cezalar 2 kat uygulanacak. Florlu sera gazlarına ilişkin usul ve esaslara, yasaklara veya sınırlamalara aykırı olarak, florlu sera gazlarını kullanan, ticaretini yapan ve piyasaya arz edenlere 2,5 milyon Türk Lirası idari para cezası verilecek ve 3 aydan 6 aya kadar Hidroflorokarbon Kontrol Belgesi verilmeyecek. Bildirim ve raporları veri tabanına süresi içerisinde girmeyen ya da verileri güncellemeyenlere 120 bin Türk Lirası idari para cezası verilecek.

Source:


12 asker Kuzey Irak’taki o mağarada nasıl şehit oldu? ‘Eğitimli köpek’ detayı

Irak”ın kuzeyinde bir mağarada yapılan arama tarama faaliyeti sırasında metan gazına maruz kalan 12 asker şehit oldu.

Olayın nasıl gerçekleştiğine ilişkin NTV”de yer alan habere göre, terör örgütünün daha önce hastane olarak kullandığı mağaraya ilk kez facianın yaşandığı pazar günü girilmedi. Çok katlı mağarada yaklaşık bir haftadan bu yana arama tarama faaliyeti yapılıyordu.

MAĞARAYA ÖNCE EĞİTİMLİ KÖPEKLER SOKULDU

Mağaraya askerlerden önce özel eğitimli köpekler girdi. Olumsuzluk tespit edilmeyince metan gazından şüphelenilmedi.

Edinilen bilgilere göre köpek aramasının ardından mağara giriş protokolü uygulandı. Üç ayrı gruba ayrılan askerlerden ilk grup mağara girişinin üstündeki kata ilerledi. İçeriye giren ilk grupla temas kurulamayınca ikinci grup ilerlemeye başladı. Metan gazının etkisini 3. gruba ileten ise ikinci gruptaki son asker oldu. O askerin yardım edin çağrısıyla facianın farkına varıldı.

Farklı katlara sahip olan mağarada olayın yaşandığı gün girişin üstündeki katta inceleme yapıldı. Metan gazının askerlerin girdiği o katta yoğunlaştığı anlaşıldı.

“BÖYLE YOĞUN METAN AZ RASTLANAN BİR DURUM”

Arama kurtarma faaliyetleri için bölgeye sevk edilen madenciler metan gazının ilk grup askerin girdiği üst katta yoğunlaştığını tespit etti. Madencilerin “böyle yoğun metan birikmesi zor rastlanan bir durum” ifadesini kullandığı öğrenildi. Arama kurtarma faaliyetleri sırasında mağaraya saatlerce oksijen basılmasına rağmen oksijen seviyesinin yükseltilemediği belirtildi.

Mağarada bu denli yüksek yoğunlukta metan oluşmasının nedenleri de araştırılıyor. Mağara içinde bulunan bir jeneratör odasından kaynaklanabileceği ya da olaydan bir hafta önce Şemdinli yakınlarında meydana gelen bir depremin yarattığı yer hareketi nedeniyle metan gazının toprak altından mağara içine sızarak yoğunlaşmış olabileceği ihtimalleri üzerinde duruluyor.

Metan gazının yoğunlaştığı o bölgeye hala girilemediği, uzaktan kumandalı insansız kara araçlarıyla inceleme yapılacağı da edinilen bilgiler arasında yer alıyor.

MAĞARANIN GİRİŞİNDE 20 METRE SÜRÜNMEK GEREKİYOR

Mağaranın girişinin çok dar olduğu ve girişte en az 20 metre boyunca sürünerek ilerlemek zorunda kalıyor askerler. Dar girişin metan gazı birikmesine sebep olabileceği vurgulanıyor.

BÖLGEDE 3 BİN MAĞARADA METAN GAZINA RASTLANMADI

Pençe Kilit Bölgesinde şimdiye kadar 3 bine yakın mağarada arama tarama faaliyeti yapıldığı, metanla ilgili herhangi bir emareye rastlanmadığı ifade edildi.

SORUŞTURMA NASIL DEVAM EDİYOR?

Öte yandan idari soruşturma devam ediyor. Tedavi altındaki askerlerle o gün görev yapan bölgedeki askeri yetkililerin bilgilerine başvuruluyor. İhmal ya da tedbirsizlik olup olmadığı soruşturma sonucunda ortaya çıkacak.Bu içerik Taner Şahin tarafından yayına alınmıştır

Source:


Avrupa”da sıcak hava dalgası can kaybını 3″e katladı

Imperial College London ve London School of Hygiene & Tropical Medicine (Londra Hijyen ve Tropikal Tıp Okulu) öncülüğünde hazırlanan analizde, iklim değişikliğinin Avrupa”da son günlerde yaşanan aşırı sıcak hava dalgalarının can kaybına etkisi incelendi.Buna göre, 23 Haziran-2 Temmuz arasında Milan, Barselona, Paris, Londra, Roma, Madrid, Atina, Budapeşte, Zagreb, Frankfurt, Lizbon ve Sassari (İtalya) olmak üzere 12 Avrupa şehrinde yaşanan aşırı sıcaklıklar, küresel ısınma nedeniyle mevsim normallerinin 1 ila 4 derece üzerinde gerçekleşti.Sıcaklığa bağlı 2 bin 300 ölümBu dönemde, sıcaklığa bağlı 2 bin 300 ölümün yaklaşık 1500″ü, iklim değişikliğinin yol açtığı yüksek sıcaklıklar nedeniyle yaşandı. Böylece, iklim değişikliğinin tetiklediği aşırı sıcaklar can kaybının üç kat artmasına neden oldu.Yaşlılar sıcaklıklardan en fazla etkilenen grup olurken, iklim değişikliğine bağlı ölümlerin yüzde 88″ini 65 yaş ve üstü kişiler oluşturdu.20-64 yaş arasında en az 183 can kaybıÖte yandan, 20-64 yaş arasında sıcaklık nedeniyle en az 183 can kaybı yaşandığı tespit edildi.Bu şehirler arasında söz konusu dönemde iklim değişikliği kaynaklı can kaybının en yüksek olduğu yer Milan oldu. Bunu Barselona, Paris ve Londra izledi.”2-3 derecelik fark, yaşamla ölüm arasındaki çizgi olabiliyor”Imperial College London Çevre Politikaları Merkezi Araştırmacısı Ben Clarke, sıcak hava dalgalarının yangın veya fırtınalar gibi yıkıcı izler bırakmadığını ancak etkilerinin “sessizce yıkıcı” olduğunu belirterek, “Sıcaklıklarda sadece 2-3 derecelik bir fark, binlerce kişi için yaşamla ölüm arasındaki çizgi olabiliyor. Küresel sıcaklık artışının sanayi öncesi dönemin 1,3 derece üzerine çıktığı günümüzde bile bu noktadayız. Bu sıcaklık artışı yüzyıl sonunda 3 dereceyi bulabilir.” ifadelerini kullandı.Londra Imperial College Grantham Enstitüsü İklim Değişikliği ve Çevre Bölümü İklim Bilimi Kıdemli Öğretim Görevlisi Friederike Otto da daha fazla petrol, kömür ve gaz yakmanın daha fazla can kaybına yol açacağına dikkati çekerek, şunları kaydetti:”Avrupa”daki sıcak hava dalgalarının daha da ölümcül hale gelmesini önlemenin tek yolu, fosil yakıtları kullanmayı bırakmak. Yenilenebilir enerjiye geçmek, aşırı sıcaklara dayanıklı şehirler inşa etmek ve en yoksul, en savunmasız insanları korumak, her yıl binlerce hayat kurtarabilir.”

Source: Dünya Gazetesi


Bolu”daki otel yangını davasında gergin anlar! Suçu kayınpederi Ergül”e attı

Bolu Kartalkaya Kayak Merkezi”nde 78 kişinin hayatını kaybettiği, 133 kişinin yaralandığı Grand Kartal Otel yangınına ilişkin, aralarında otelin sahibi ve belediye yetkililerinin de bulunduğu 19″u tutuklu 32 sanığın yargılandığı davada şirketin Genel Müdürü Emir Aras, savunma yaptı.Bolu 1. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından, Bolu Sosyal Bilimler Lisesi”nin spor salonunda görülen duruşmaya, tutuklu ve tutuksuz sanıklar, yangında yaralananlar ile hayatını kaybedenlerin yakınları ve taraf avukatları katıldı.Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi”yle (SEGBİS) kayıt altına alınan duruşmanın ikinci gününde savunma yapan, otelin sahibi Halit Ergül”ün damadı ve şirketin genel müdürü tutuklu sanık Emir Aras, yaşanan facia nedeniyle üzgün olduğunu söyledi.Bu sırada bazı müştekiler tepki gösterince araya giren mahkeme başkanı, “Tarafsız ve bağımsız şekilde bu yargılamayı yapacağız.” dedi.Savunmasına devam eden Aras, evlendikten sonra 2012″de şirkette çalışmaya başladığını belirterek, “Fiilen genel müdürlük yetkilerim yoktur. Görevim network, bilgisayar güvenliği, internet güvenlik duvarı, kamera sistemi, grup satış, menülerde değişiklik, konaklama fiyatlarında aksiyon almaydı. Otelde bulunduğum zamanlarda bana devamlı bir şeyler danışılır, bir şeyler sorulur. Benim alanımla ilgiliyse cevap veririm, daha önce sormadığım bir şeyse kayınpederime sorarım. Otelde yarı zamanlı duruyordum. Tatil dönemlerinde uzun süreli durduğum oluyordu.” ifadelerini kullandı.Aras, 16 Aralık 2024″te otele gelen Kültür ve Turizm Bakanlığı denetçilerine kayınpederinin isteğiyle eşlik ettiğini dile getirerek, “12”nci kattan aşağıya kadar odalarda duman dedektörü, yangın merdivenleri dahil hepsine baktılar, katlardaki yangın tüplerine baktılar. 7″nci kata beraber indik, çok uzun denetim oldu, boş odaların hepsine, personel odalarına bakıldı. 7″nci katta ben ayrıldım. Ondan sonra otel müdürü tutuklu sanık Zeki Yılmaz ve muhasebe müdür yardımcısı tutuksuz sanık Mehmet Salun eşlik etti.” diye konuştu.Denetimi gerçekleştirenlerin bazı eksikliklerden bahsettiğini aktaran Aras, “Hatırladığım birkaçı çamaşırhanede halının değişmesi, engelli odasının 2″nci kattan 3″üncü kata taşınması gibi. Bu hususları kayınpederime WhatsApp”tan attım. Basit eksiklikleri söylediler.” dedi.- “YANGINDA 7″NCİ KATTA KALIYORDUM”Aras, Mudurnu Enerji Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi”nin otelin altındaki kafeyi kiralamasına ilişkin itfaiye denetimi gerçekleştirildiğini ve eksikliklerin yer aldığı kağıdın kendisine verildiğini anlatarak, şöyle devam etti:”Hayatımda ilk defa itfaiye raporuyla karşılaştım, hiç vakıf olmadığım bir konu. Listeye baktım, arkadaşlar anlattılar. Ben de hızlıca yapılabilir olanların yanına “yapalım” yazdım. Diğerlerini bilmediğim için şirketin muhasebe müdürü tutuklu sanık Kadir Özdemir”e attım. Sonra kendisini arayarak “Bunları 15 gün içerisinde nasıl tamamlayacağız?” dedim.”Aras, bunun üzerine Özdemir”in kendisine denetimin yanlış yapıldığını ve geri çekilebileceğini, sadece kafe için itfaiye raporu başvurusu yapılacağını söylediğini belirterek, “Kayınpederime sordum, o da (otelin) itfaiye raporunun olduğunu, açılışta alındığını, olmazsa iş yerinin açılamayacağını söyledi. Ben de Kadir Özdemir”e raporumuzun olduğunu söyleyince o da “Var.” dedi. “Öyleyse geri çekelim.” dedim. Bundan sonraki sürecin ne olduğunu bilmiyorum.” ifadelerini kullandı.Olay günü 7″nci katta 727 numaralı odada eşi şirketin yönetim kurulu üyesi tutuklu sanık Elif Aras ve çocuğuyla kaldığını, saat 03.32″de eşinin “Dışarıdan sesler geliyor.” demesiyle uyandığını belirten Aras, “O sırada telefonum titredi ama açmadım. Odanın kapısını açtım, karşıdan merdiven tarafından dumanlar geliyordu. O sırada eşime “Koş, kızı al yangın var.” galiba dedim. Tekrar telefon titredi, arayan (otel çalışanı) İdris Erol”du, “Yangın var.” dedi. Nerede olduğunu sorduğumda “4”üncü katta” cevabını verdi.” diye konuştu.Aras, eşini beklerken kendisini otelde kalan ve yangında hayatını kaybeden Sözcü gazetesi yazarı Nedim Türkmen”in aradığını, ona hemen çıkmaları gerektiğini söylediğini aktararak, “1 dakika içinde eşim geldi, ağzımızı ve burnumuzu kapatarak “Yangın var.” diye bağırarak koşarak indik. O sırada ne yaptığımızın farkında değildik. Önce 6″ncı kata indik. Orada bir çocuk gördük, çocuğu da eşim kaparak hep birlikte 5″inci kattan dışarı çıktık.” dedi.Tekrar içeri girmek istediğini fakat dumandan giremediğini, gördüğü Zeki Yılmaz”a “Alarm neden çalmadı?” diye sorduğunu ve “Bilmiyorum.” cevabını aldığını anlatan Aras, söylediklerinin ve kimin nerede kaldığının kamera görüntüleriyle ortaya çıkacağını savundu.Aras, otelin açık otopark kısmına bakan sundurmaya çıktığını, o sırada camda gördüğü kayınvalidesi şirketin yönetim kurulu üyesi tutuklu sanık Emine Murtezaoğlu Ergül”ün “İyiyim.” demesinden sonra kurtarma çalışmalarına yardım ettiğini dile getirerek, “Yukarılara bağırmaya başladık, “İtfaiye geliyormuş lütfen atlamaya çalışmayın.” diye. Çok üzücü bir olay oldu, bir kişi atladı. O sırada ben sinir krizi geçirdim.” ifadelerini kullandı.Diğer sundurmaya çıktığını ve 6″ncı katta baldızı şirketin yönetim kurulu üyesi tutuklu sanık Ceyda Hacıbekiroğlu”nun kaldığı odanın camının kırık olduğunu görünce içeriye girdiğini anlatan Aras, “Odada kimse yoktu. Odaya girme sebebim diğer odalara ulaşma çabasıydı. Koridordan duman geldiği için odadan çıkamadım. Sonra aşağıya indik.” diye konuştu.Aras, itfaiye ekiplerine binanın yapısını anlatmaya çalıştığını, kamera kayıtlarının nerede olduğunu bildiğini söylediğini ve kurtarılan görüntülerin bunlar olduğunu dile getirerek, olay yerinden hiç ayrılmadığını savundu.Üzerine atılı “olası kast” suçlamasını kabul etmediğini belirten Aras, “Böyle bir şeyi bilebilsem, aklımın ucundan geçse ne orada kalırım ne de eşimin, çocuğumun orada kalmasını kabul ederim.” dedi.- “ARABAMIN ÇIKARILDIĞINI CEZAEVİNDE ÖĞRENDİM”Aras, mahkeme başkanının “İtfaiye eri tutuksuz sanık İrfan Acar”ın tespit ettiği eksiklikler size bildirildi mi?” sorusuna, “Eksiklikleri bana otelin muhasebe personeli tutuklu sanık Cemal Özer ve otel çalışanı İdris Erol bildirdi. Bu otelde herkes herkesin görevini biliyor. Şimdi herkes “genel müdür.” diyor, bana kimse genel müdür demiyordu, kartvizitim bile yoktu.” cevabını verdi.Mahkeme başkanının “Emine Murtezaoğlu Ergül, Ceyda Hacıbekiroğlu ve Elif Aras yönetimde bulundu mu, toplantılara katıldı mı, işleyişle ilgili kararlarda yer aldı mı?” sorusunu Aras, “Burası aile şirketi, Yönetim Kurulu Başkanı Halit Ergül. Ceyda ve Elif zaten İstanbul”da yaşıyor, sadece tatil zamanlarında gelirlerdi ki her tatil değil. Yönetim kurulu her zaman olmazdı çünkü yönetim kurulu işlevsiz bir kurul, orada kayınpederim ne derse o olur. Kayınvalidem şirket işlerine katılmazdı.” şeklinde cevapladı.Aras, müşteki avukatının “Kültür ve Turizm Bakanlığının raporunda yangınla ilgili bir kusur bulunmaması, kayınpederinizin bakanlıkla olan ilişkilerinden mi yoksa bakanlık personelinin yetersizliğinden mi?” sorusu üzerine, “Demek ki denetimlerde yanlışlık var.” dedi.Müşteki avukatının “Araçların otoparktan çıkarılması talimatını kim verdi?” sorusunu Aras, “Yangının başından hiçbir zaman ayrılmadım. Ne arabayı ne başka bir şeyi düşündüm. O an kendi aracımın çıkıp çıkmadığını bilmiyordum, çıkarıldığını cezaevinde öğrendim.” şeklinde yanıtladı.Aras, başka müşteki avukatının “Etstur”la sözleşme ne zaman yenileniyordu, Mehmet Nuri Ersoy”u tanıyor musunuz, Grand Kartal Otel”de konakladı mı?” sorusuna, “Sözleşme her yıl başında yenilenirdi. Mehmet Nuri Ersoy”u bakan olarak tanırım, tanışmadım, karşılaşmadım, otelde kaldığına şahit olmadım.” cevabını verdi.Sanık ve avukatının savunması sırasında müştekiler zaman zaman tepki gösterdi.Bu arada duruşma bitiminde söz alan müşteki avukatı, Mudurnu Enerji Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi yetkilileri tutuksuz sanıklar İbrahim Polat ile İsmail Karagöz”ün delil karartma şüphelerinin bulunduğunu belirterek, tutuklanmalarını talep etti.Görüşü sorulan Cumhuriyet savcısı, talebin reddine karar verilmesini istedi.Sanıklar ve avukatları da tutuklama talebinin reddine karar verilmesini talep etti.Mahkeme heyeti, talebin celse sonunda değerlendirilmesini kararlaştırdı.Dün ve bugün tutuklu ve tutuksuz 17 sanığın savunma yaptığı duruşma, sabah sanık savunmalarıyla devam edecek.

Source: Www.star.com.tr


“Yıllardır hastalarıma reçete ediyorum” dedi ve tüm detayları anlattı! İşte kabızlığı çözen o “mucize” meyve

Kabızlığa yardımcı olması için yiyebileceğim bir şey var mı? Birçok yüksek lifli gıda ve takviye beni şişiriyor ama müshil almak da istemiyorum. Gastroenteroloji uzmanı Dr. Trisha Pasricha, The Washington Post için kaleme aldığı yazısında hastalarının sık sık bu soruyu kendisine sorduğunu belirterek tavsiyelerini sıraladı. Kabızlığa karşı özellikle bir meyvenin çok etkili olduğunu vurgulayan Dr. Pasricha, Bu meyve bağırsak sağlığını iyileştirmekle kalmıyor trigliserit seviyesini düşürüp kanser riskini de azaltıyor dedi. İşte Dr. Pasricha’nın yazısından satır başları: Şişkinlik ve kabızlık gibi bağırsak semptomları nüfusun üçte birini etkiliyor. Birçok kişi, yardımcı olacak daha doğal yollar olduğu takdirde, ilaç almak istemiyor. Ancak insanlara sadece lif alımlarını artırmalarını tavsiye etmek de oldukça muğlak bir yol ve her zaman faydalı olmuyor. Bu yüzden yıllardır hastalarıma günde iki kivi “reçete” ediyorum. Tek bir kivi, bir yetişkinin günlük C vitamini ihtiyacının en az yüzde 80″inin yanı sıra iki ila dört gram lif içeriyor. E ve K vitaminleri ile diğer faydalı antioksidanlar ve fitokimyasallara ek olarak, kivinin en önemli özelliklerinden biri aktinidin adı verilen bir enzim. Aktinidin, kivi dışında sadece birkaç besin kaynağında (mango ve ananas gibi) bulunuyor ve proteinlerin parçalanmasını kolaylaştırarak sindirimimize yardımcı olabiliyor. Peki bu bağırsaklarımıza nasıl yardımcı oluyor? 2022 yılında yapılan bir çalışmada, Yeni Zelanda, İtalya ve Japonya olmak üzere üç ülkeden bilim insanları, dört hafta boyunca günde iki yeşil kivi yemenin insanların bağırsak hareketlerinin daha sorunsuz olmasına yardımcı olduğunu buldu. Ortalama olarak, insanlar her hafta 1 ila 2 kez daha fazla tuvalete çıktı. Kivi, başlangıçta kabızlığı olan kişilerde, karın ağrısı, hazımsızlık ve bağırsak hareketleri sırasında ıkınma gibi semptomları iyileştirdi. Hatta kivinin genellikle reçetesiz olarak toz ve kapsül halinde satılan bir tür lif olan psyllium”dan bile daha etkili olduğu görüldü. Üstelik araştırmanın katılımcıları, genel yaşam kalitelerinde de iyileşme olduğunu bildirdi. “Sağlıklı bir mikrobiyom için tüketilen bitkilerin çeşitliliği her zaman temel hedef olmalı” diyen Dr. Pasricha, “Ben de hastalarıma kivinin bu yaklaşıma harika bir katkı sağlayabileceğini söylüyorum. Hastalarımda ve hatta kendi ailemde faydalarını ilk elden görüyorum” ifadelerini kullandı. Kivi gibi meyveler ve sebzeler açısından zengin bir diyetin faydaları lifin yanı sıra antioksidanlarla da ilişkilendiriliyor. Bu bileşiklerin kansere, kardiyovasküler hastalıklara ve diyabete karşı koruma sağladığı biliniyor. Ancak çalışmalar bu etkilerin antioksidan takviyesi yoluyla değil, sağlıklı beslenme yoluyla ortaya çıktığına işaret ediyor. Bir başka deyişle, çoğu takviyede olduğu gibi, ilgili bileşiği damıtıp bir kapsül veya hap haline getirdiğinizde, antioksidanların yararlı etkileri ortadan kalkıyor ve hatta potansiyel olarak zararlı hale bile gelebiliyor. Peki bu neden oluyor? Bilim insanları, kivinin C vitamini gibi antioksidanlarının, koruyucu gücünü artırmak için doğal olarak oluşan diğer fitokimyasallarla sinerji oluşturuyor olabileceğine inanıyor. Besinleri damıtıp gıda takviyesine dönüştürmek bu sinerjinin kaybolmasına yol açıyor. 2011 yılında Norveçli araştırmacılar sağlıklı gönüllülerden bir ay boyunca günde bir ya da iki adet altın kivi yemelerini istedi. Bu sürenin sonunda DNA örnekleri analiz edildiğinde, kivi yiyenlerde daha az DNA ipliği kırılması bulundu. Bu durum teoride kanserli dokuların büyümesi ihtimaline karşı daha dirençli olmak anlamına geliyor. Nitekim bir ay sonra yapılan analizlerde kivi yiyen gönüllülerin DNA”sının, tehlikeli mutasyonlara yol açabilen ve oksidatif hasar olarak adlandırılan bir tür hasara karşı yaklaşık yüzde 30 daha dirençli hale geldiği görüldü. Araştırmacılar DNA”yı incelemenin yanı sıra, kan dolaşımında bulunan ve kalp krizi riskini artıran bir tür yağ olan plazma trigliseritlerine de baktı. Ayın sonunda trigliseritlerin yaklaşık yüzde 13 oranında azaldığı tespit edildi. Kivi ve diğer meyvelerin tüketimine ilişkin retrospektif çalışmalara ilişkin 2023 tarihli bir meta analizde de daha fazla kivi yiyen kişilerin kolorektal kanser riskinin yüzde 13 azaldığını ortaya çıktı. Kivi tüketimi ile kanser riski arasındaki ilişkiyi tam olarak anlamak için daha fazla araştırma yapılması gerekiyor ancak konuyla ilgili bilimsel temel oluşmuş durumda. Psyllium kabuğu lifi ile takviye, gastroenteroloji dünyasında uzun zamandır çok popüler. Psyllium oldukça spesifik ve alınması kolay bir takviye. Üstelik vücut için harikalar yaratıyor. Bu nedenle söz konusu popülerliğini daha uzun süre koruyacak gibi görünüyor. Kuru erik de müshil özellikleriyle övgü topluyor ancak seveni çok fazla olan bir meyve değil. Dahası birçok insanda kuru erik, kolon mikrobiyomu tarafından fermente edilen doğal bir şeker olan sorbitol seviyelerinin yüksek olması nedeniyle şişkinliği daha da kötüleştirebiliyor. Bu yüzden ben kuru erik yerine kivi öneriyorum. Kivinin kabuğunu yemek zorunda değilsiniz. Pek çok çalışmada kiviyi kabuğu soyulmuş olarak tüketmenin de kayda değer faydaları olduğu görüldü. Ancak yapabiliyorsanız kabuğunu da biraz kemirmekten zarar gelmez. Zira kivi kabuğu tamamen yenebilir ve lifle doludur. Öte yandan bağırsak sorunları yaşıyorsanız mutlaka doktorunuzu bilgilendirin. Birçok insan için, semptomlara neden olan sorun, basit bir diyet müdahalesi noktasını geçmiş oluyor. Bu nedenle, sağlık sorunlarınıza birden fazla açıdan yaklaşabilen, güvendiğiniz bir doktora danışmaktan kaçınmayın.

Source: Hurriyet.com.tr


Türkiye”de 13 milyon kişi aynı derdi taşıyor: Şimdi de iyileşmek için kola içip, patates yiyorlar

İngiltere”de 10, Türkiye’de ise 13 milyon kişiyi etkileyen migren hastalığı, milyonların yaşam kalitesini düşürmeye devam ediyor. Tam olarak nedeni bilinmeyen ve kesin tedavisi bulunmayan migren, insanların gündelik hayatını, iş performansını ve sosyal ilişkilerini derinden etkileyebiliyor. Ağrılar bazen saatler, bazen günlerce sürebiliyor. Bu nedenle, sosyal medyada paylaşılan her yeni yöntem, migren hastalarının ilgisini çekiyor.

“MCMİGREN MENÜSÜ” SOSYAL MEDYADA GÜNDEMDE

BBC”nin aktardığı habere göre son günlerde TikTok’ta yayılmaya başlayan ve “McMigren Menüsü” olarak adlandırılan yeni bir yöntem, dikkat çekiyor. Migren hastası birçok kişi, normal bir kola ile tuzlu patates kızartması yemenin ağrıları hafiflettiğini iddia ediyor. Kullanıcılar, atak anında bu menünün migreni yatıştırdığını savunarak deneyimlerini videolarla paylaşıyor.

İngiltere’nin Oxfordshire bölgesinde yaşayan Nick Cook da bu yöntemi deneyenlerden biri. Haftada beş gün çalıştığını ve sürekli yanında “bir cüzdan dolusu ilaç” taşıdığını söyleyen Cook, atakların geldiğini önceden hissettiğinde kola içmenin bazen ağrısını hafiflettiğini ifade ediyor. Ancak Cook, bu yöntemin ilaçların yerini alamayacağını vurguluyor:“Bu hastalıkla yaşıyorsanız, her şeyi denersiniz.”

TUZ, ŞEKER VE KAFEİN: GEÇİCİ BİR RAHATLAMA MI?

Kronik migren ağrılarıyla mücadele eden 27 yaşındaki Kayleigh Webster ise, patates kızartmasındaki tuzun migren atağını yavaşlattığını söylüyor. Ancak o da temkinli konuşuyor:“Yardımcı oluyor ama kesinlikle bir tedavi değil. Migren, karmaşık bir beyin hastalığı.”

Kafein ve tuz gibi maddelerin sinir sistemini etkileyebildiği bilinse de, uzmanlar bu gıdaların düzenli tedavi aracı olarak kullanılmasının riskli olabileceği konusunda uyarıyor.

UZMANLAR NE DİYOR?

Migren Vakfı’ndan Aile Hekimi Dr. Kay Kennis, kolada bulunan kafeinin bazı kişilerde sinir sistemini uyararak ağrıyı hafifletebileceğini ancak bunun bilimsel olarak netleşmiş bir tedavi yöntemi olmadığını belirtiyor:“Çok fazla kafein tetikleyici de olabilir, uzun vadede durumu kötüleştirebilir.”

Kennis ayrıca fast food ürünlerinin içerdiği yüksek orandaki tiramin maddesinin migren ataklarını tetikleyebileceğini de ekliyor. Uzmanlar, bu nedenle hızlı tüketilen işlenmiş gıdaların dikkatli kullanılması gerektiğine dikkat çekiyor.

BİLİMSEL GELİŞMELER VE YENİ İLAÇLAR

Migren üzerine çalışan nörolog Prof. Peter Goadsby ise migren araştırmalarına son yıllarda daha fazla bütçe ayrıldığını ve bu sayede yeni ilaçların geliştirilmekte olduğunu söylüyor. Özellikle “gepant” adı verilen yeni nesil ilaçların, ağrı sinyallerini taşıyan reseptörleri engelleyerek migren atağını başlamadan durdurabileceği ifade ediliyor.

Goadsby, yaşam tarzı değişikliklerinin de önemine dikkat çekerek şunları ekliyor:“Beyninize dikkat edin. Uyarı işaretlerini tanıyın: esneme, halsizlik, mod değişimleri, tuz veya şeker isteği… Bunları hissediyorsanız, vücudunuzu dinleyin — TikTok’u değil.”

MİGRENLE YAŞAM: KISITLI BİR DÜNYA

Nick Cook’un migrenle kurduğu yaşam tarzı, hastalığın günlük hayata etkisini çarpıcı şekilde özetliyor. Alkol kullanmadığını, kapalı havalarda bile güneş gözlüğü taktığını, seyahate çıkarken yanına özel yastık, elma ve atıştırmalıklar aldığını anlatıyor.

“Çünkü aç kalmak bile atağı tetikleyebiliyor. Arkadaşlarım sabaha kadar içip eğlenirken ben erkenden yatağa çekildim. Ama bu benim hayatım ve bu şekilde yaşıyorum.”

Source: Haber Merkezi


Almanya”da doktorun yaşlı hastalarını öldürdüğü iddiası

Hamburger Abendblattın haberine göre, savcılık, söz konusu doktor hakkında soruşturma yürütüldüğünü doğruladı. Doktorun, birden fazla hastasını henüz belirlenemeyen bir yöntemle öldürdüğü öne sürülüyor.Hamburger Abendblattın aktardığına göre şüpheli ölümlerle ilgili olarak bazı cenazelerin mezardan çıkarıldığı belirtildi.Itzehoe Başsavcılığı”ndan Malin Claussen, Adli tıp incelemeleri ve cenazeler üzerindeki değerlendirmelerin birkaç hafta daha sürmesi bekleniyor dedi. Cenazelerin mezardan çıkarılması için hasta yakınlarının bilgilendirildiği öğrenildi.Yetkililer, soruşturma stratejisi gereği detay paylaşımında bulunmazken, kurban sayısı, öldürme yöntemi ve failin olası motivasyonu hakkında kesin bir açıklama yapılmadı. Soruşturmada, doktorun söz konusu ölümlerde aktif ötanazi (yaşam sonlandırma) yöntemini kullanıp kullanmadığı da araştırılıyor. Almanya”da aktif ötanazi yasak olup, bu suçu işleyenlere 6 ay ile 5 yıl arasında hapis cezası verilebiliyor.

Source: Hurriyet.com.tr


Hem kalbi hem umudu tıkalıydı, Türkiye”de hayata tutundu

Karaciğer yetmezliği, 62 yaşındaki Cezayirli Abdelhak Bouarioua”yı umutla Türkiye”ye getirmişti. Ancak İstanbul”a ayak bastığında, nakil sürecini derinden etkileyecek beklenmedik bir engel ortaya çıktı: Medipol Hastanesi”nde yapılan tetkiklerde, iki kalp damarının tıkalı olduğu anlaşıldı. Karaciğer fonksiyonları bozuk olan Bouarioua için standart bir bypass ameliyatı büyük risk taşıyordu. Bu zorlu noktada Kalp Damar Cerrahisi Uzmanları Prof. Dr. Cengiz Köksal, Dr. Öğr. Üyesi Deniz Günay ve Doç. Dr. Emre Selçuk”tan oluşan ekip devreye girdi. Ekip, kalbi durdurmadan, kapalı yöntemle bypass ameliyatı yapmaya karar verdi. Bu yenilikçi yaklaşım sayesinde Bouarioua, hem hayati tehlikeyi atlattı hem de vakit kaybetmeden karaciğer nakli için hazırlanabildi. Zorlu bir mücadelenin ardından gelen bu başarı, Abdelhak Bouarioua”ya yeni bir hayat şansı sundu. RİSKLİ DURUMDA STANDART CERRAHİ MÜMKÜN DEĞİLDİ Hastanın genel durumu hakkında bilgi veren Prof. Dr. Cengiz Köksal, “Hastamızın hikâyesi, Türkiye’de verilen sağlık hizmetlerinin kalitesini duymasıyla başladı ve Cezayir’den ülkemize kadar uzandı. Esas geliş nedeni karaciğer yetmezliğiydi ve karaciğer nakli olmak üzere başvurmuştu. Ancak asıl sorun da burada ortaya çıktı. Böyle büyük bir ameliyat öncesinde yapılan koroner anjiyografi sonucunda, iki ana damarının tıkalı olduğu belirlendi. Sorun şu ki, karaciğeri çalışmadığı için vücudundaki pıhtılaşma sistemi tamamen bozulmuştu ve bu nedenle standart bir bypass ameliyatı, hasta açısından çok yüksek risk taşıyordu. Karaciğerle ilgili mevcut problemleri göz önünde bulundurarak, ona özel, daha güvenli bir tedavi planladık. Çünkü ancak bu bypass işlemleri başarıyla gerçekleştirilirse, karaciğer nakli yapılabilirdi” diye konuştu. KALP DURDURULMADAN KAPALI YÖNTEMLE BAŞARI SAĞLANDI Cezayirli hastanın son bir yıl içinde dört kez mide kanaması geçirdiğini ve her seferinde midesine bant işlemi uygulandığını dile getiren Dr. Öğr. Üyesi Deniz Günay, “Kanamariski çok yüksek olduğu için damar tıkanıklıklarına yönelik klasik sistem çözümleri uygulanamamış. Aynı şekilde, standart bypass ameliyatı da riskliydi çünkü bu yöntemde hasta kalp-akciğer makinesine bağlanıyor ve kalbi durduruluyor. Biz burada farklı bir yol izledik. Kapalı yöntemle, kalbi durdurmadan ve makineye bağlamadan iki damarına başarılı bir şekilde bypass ameliyatı yaptık. Bu yöntem, sistemik etkiyi minimumda tuttuğu için hastanın karaciğerine, böbreklerine, akciğerine ve beynine daha az yük bindirdi. Ayrıca erken dönemde damarlar hemen çalışmaya başladığı için yoğun kan sulandırıcı kullanma ihtiyacı da ortadan kalktı. Böylece Abdelhak Bey, zaman kaybetmeden güvenli bir şekilde karaciğer nakline hazırlanmış oldu” şeklinde konuştu. “HOCALARIMA VE TÜM SAĞLIK EKİBİNE MİNNETTARIM” Ameliyat sürecini anlatan hasta Abdelhak Bouarioua ise duygularını şu sözlerle dile getirdi: “Cezayir’de kanamayla başlayan süreçte nakil gerektiği söylendi. Tetkikler sonucu kalp damarlarımda tıkanıklık olduğu anlaşıldı. Cengiz hocam, tüm süreci bana çok net açıkladı ve güven verdi. Ameliyat başarılı geçti. Allah’a şükrediyorum, ama aynı zamanda hocama, hemşirelere, temizlik personeline kadar tüm hastane ekibine gönülden teşekkür ediyorum. Kendimi çok güvende hissettim.”

Source: Internet Haber