“Sağlık Günlüğü – Uyku Eksikliği ve Hastane Yönetmeliklerinde Değişim”

Az uyumak vücudu bakın nasıl etkiliyormuş!

Yeni yapılan bilimsel araştırmalar, yeterince uyumamanın vücudumuz üzerinde ciddi etkileri olduğunu gösteriyor. Yalnızca enerji seviyelerimizi düşürmekle kalmayan uyku eksikliği, aynı zamanda metabolizma, zihin sağlığı, kilo kontrolü ve cilt problemlerine kadar pek çok alanda olumsuzluklara neden olabiliyor. Uzmanlar, sağlıklı bir uyku düzeni oluşturmanın bu sorunları önlemede kritik bir rol oynadığını belirtiyor. İşte detaylar… UYKU EKSİKLİĞİNİN METABOLİZMA ÜZERİNDEKİ ETKİLERİ Gecelik 7 saatten az uyumanın vücut üzerindeki etkileri üzerine yapılan yeni araştırmalar, uykusuzluğun metabolizma üzerinde ciddi değişikliklere yol açtığını ortaya koyuyor. Özellikle, Pennsylvania Eyalet Üniversitesi nde yapılan bir çalışma, 20 li yaşlardaki sağlıklı erkeklerin günlük yalnızca 5 saat uyuduklarında, yağ metabolizmalarının olumsuz yönde değiştiğini gösterdi. Normalde vücudun eritmesi gereken trigliserit açısından zengin lipoproteinler, arterlerde tehlikeli yağ plakları oluşturabilecek şekilde depolanmaya başladı. YETERSİZ UYKU VE AĞIRLIK ARTIŞI Uyku eksikliğinin kilo alımıyla ilişkisi uzun zamandır biliniyor. Uyku düzeni bozulduğunda, vücudun açlık ve tokluk hormonları olan ghrelin ve leptin seviyeleri dengesiz hale geliyor. Ghrelin seviyelerinin artması kişiyi daha aç hissettirirken, leptin seviyelerinin düşmesi tokluk hissini azaltıyor. Bu hormonal dengesizlik, aşırı yeme isteğine ve yüksek kalorili gıdalara yönelmeye neden oluyor. UYKUSUZLUK VE ZİHİNSEL SAĞLIK Uyku eksikliği yalnızca fiziksel sağlığı etkilemekle kalmıyor, aynı zamanda zihin sağlığını da ciddi anlamda tehdit ediyor. Araştırmalar, yeterince uyumayan bireylerde anksiyete, depresyon ve hatta paranoya gibi psikolojik sorunların daha sık görüldüğünü gösteriyor. Uzun vadeli uyku eksikliği ise bilişsel yetenekleri olumsuz etkileyerek, hafıza kaybı ve karar verme becerilerinde zayıflamaya yol açabiliyor. UYKUSUZLUK VE CİLT SAĞLIĞİ Uykusuzluk, cildin yenilenme sürecini de etkiliyor. Yapılan bir deney, yeterince uyumayan bireylerin cildinde hassasiyet, egzama ve solgun bir görünüm gibi sorunların ortaya çıktığını ortaya koydu. Uyku esnasında artan kan akışı, cildin kendini onarmasını ve daha parlak bir görünüm kazanmasını sağlıyor. Ancak uyku eksikliği, bu sürecin verimli işlemesini engelleyerek, cilt problemlerine yol açabiliyor. EKRAN KULLANIMI VE UYKU BOZUKLUKLARI Modern yaşam tarzında, ekran kullanımı uyku düzenini olumsuz etkileyen faktörlerin başında geliyor. Telefon, tablet ve bilgisayar ekranlarından yayılan mavi ışık, melatonin hormonunun salgılanmasını engelleyerek uykuya dalmayı zorlaştırıyor. Uzmanlar, yatmadan en az bir saat önce ekran kullanımının sınırlandırılmasını öneriyor. KİMLER DAHA AZ UYUYOR? Yapılan bir çalışma, Afrika kökenli Amerikalılar ve çok ırklı yetişkinler arasında uyku eksikliğinin daha yaygın olduğunu gösterdi. Ayrıca, sağlık sektöründe çalışanlar, polisler, askeri personel ve ulaşım sektöründe çalışan bireyler, en az uyuyan meslek grupları arasında yer alıyor. Uzun çalışma saatleri ve düzensiz vardiyalar, uyku eksikliğinin bu mesleklerde yaygın olmasının başlıca nedenlerinden biri olarak gösteriliyor. Kaynak: Bright Side, HealthLine, Cleveland Clinic

Source: Habertürk


Eski eşimi bir türlü unutamıyorum

Merhaba Güzin Abla, eski eşimle 2020 yılında tanıştım. 1 sene sonra askere gitti, onu bekledim. 2021’de nişanlandım, 2022’de evlendik ama ne olduysa bir türlü evliliği yürütemedik. Sadece 10 ay evli kaldım, bu sürede 3 kere ihanete uğradım.Her şeyi kabul ettim, hakaretlerine şiddetlerine, dayağına her şeye katlandım.Ailesi arkamızda durmadı. Onu da kabullendim, düğünümüzü yalnız yaptık.Benim ailem her zaman destekçiydi ama sonrasında yaşananlar onları da çok üzdü. 10 ay sonra boşandık. Aslında ortada büyütülecek bir sebep yoktu, ikimizin de yanlışlarımız oldu ama ben onu çok sevdim; ne yaptımsa bir türlü unutamadım. Sanki hayat benim için durmuş gibi. Hayatıma bir şekilde devam ediyorum ama kimseyi hayatıma alamıyorum.O ise evlendi, yeniden yuva kurdu. Bense evlilikten korkar oldum. Hayal bile kuramıyorum. 2.5 sene tedavi aldım ama bir faydasını görmedim. Doktorlar sürekli “hayat devam ediyor” diyorlar sadece. Tamam, işimi kurdum ama eve gelip yastığa başıma koyduğumda, ağlıyorum. Lütfen bana bir yol gösterin. ◊ Rumuz: Kimseye güvenim kalmadıYANITSevgili kızım böyle bir sevgi artık takıntı sınıfına giriyor. Geçmişinizi bilmiyorum ama eminim, sen onu, onun seni sevdiğinden çok daha fazla sevmişsin. Belki de senin ısrarınla evlenmişsiniz. Sanki bu bir zoraki evlilik olmuş. Sonuçta da 10 ay gibi kısa bir süre içinde seni defalarca aldatmış.Demek ki seni gerçek anlamda sevmemiş. Zaten senden ayrılır ayrılmaz yeniden evlenmesinden de belli olmuyor mu? Sense hâlâ onu unutamıyorum, onsuz hayat benim için durdu, diyorsun. Kimseye yaklaşamadığını söylüyorsun.Canım kızım, her insan değerlidir, önemlidir… Ama önce sen kendine değer vermelisin ki başkaları da seni önemsesin. Kendi kıymetini bilmek zorundasın. Bu hayatta yaratan seni boş yere yaratmadı. Böyle sana değer vermeyen bir kişiye takıntı halinde bağlanmak niye? Şu sözüne de aklım takıldı, “Aslında ortada büyütülecek bir sebep yoktu” diyorsun. Bunu nasıl söyleyebiliyorsun? Önce gerçekleri kabul etmelisin. Sana şiddet uygulamış, sana kötü davranmış, hakaret etmiş. Ve elbette en önemlisi seni defalarca aldatmış. Ve sen onu sürekli affetmeyi marifet sanıyorsun. Olmaz kızım, olmaz. Hiç kimsenin sana böyle davranmasına izin vermemelisin. Kendini neden küçümsüyorsun ve seni aşağılamalarına fırsat tanıyorsun.Önce kendini sevmelisin, önemsemelisin. Kendi kendine “ben değerliyim” diyebilmelisin. Yaşama dört elle sarılmalısın. Hayatta o kadar büyük acılar var ki… Şükret ailen yanındaymış…Hiç düşündün mü, ya onlara bir şey olursa; yazık değil mi? Hem kendine hem de onlara bu yüzden acı çektirmekten bir an önce vazgeçmelisin.Teşekkür ederimSon senelerde çok kötü olaylar yaşadım. Yine de Allah’a hep şükrediyorum. Çünkü her defasında karşıma birbirinden değerli, birbirinden başarılı, en önemlisi insan olmanın tüm vasıflarını taşıyan doktorlar çıkıyor.Kalbimde 5 yıldır 2 stent taşıyorum. Yılların yükünü taşımak da kolay olmuyor elbette. Yine geçen gün teklemeye başladı. Neyse ki doktorlarımın ilgisi ve bakımıyla sorunsuz bir anjiyo sayesinde toparlandım. Bu vesileyle değerli hocalarıma teşekkür etmek istedim.Önce, 15 yıldır her türlü huysuzluğum, endişelerime rağmen bana sabırla ve güler yüzüyle katlanan, beni hayata bağlayan, sevgili doktorum Tusa Hastanesi’nden kardiyolog Dr. Güvenç Yüksel’e, Medikal Park Pendik Hastanesi Kardiyoloji Bölümü’nden hem insanlığı, hem de becerisiyle rahat bir anjiyo geçirmemi sağlayan Prof. Dr. Müslüm Şahin’e ve değerli ekibine, ayrıca da sorularıma sabırla katlanan, değerli asistanı sevgili Burçin İğci’ye sonsuz teşekkürlerimi belirtmek istedim.

Source: Güzin Abla


23 yılda 45 kez değişen Özel Hastaneler Yönetmeliği: Neler değişti, neler aynı kaldı?

30 Ocak 2025 tarihinde yürürlüğe giren yeni Özel Hastaneler Yönetmeliği, Sağlık Bakanlığı tarafından “Sil Baştan” olarak duyurulmasına rağmen, sağlık sisteminde köklü bir değişiklik yapmadığı ve önceki yönetmeliklerde var olan birçok sorunun devam ettiği eleştirileriyle karşılandı.

2002’den bu yana 45 kez değiştirilen yönetmelik, özel hastanelerin planlanması, ruhsatlandırılması, kadro devri, SGK desteği ve sağlık hizmetlerinin finansmanı gibi konularda belirsizlikleri koruyor. İşte yeni yönetmeliğin getirdiği düzenlemeler ve eleştiriler özel sağlık sektörünün deneyimli isimlerince şöyle özetleniyor:

Özel hastanelerin ülke genelinde nasıl planlanacağı konusundaki belirsizlik devam etmektedir. 2008 yılından itibaren sağlık kuruluşlarının planlanması gerektiği belirtilmiş olsa da, Sağlık Bakanlığı tarafından bu planlamaya ilişkin kriterler kamuoyuyla paylaşılmamış, hangi özel hastanelere nasıl kadro ve ruhsat verildiği konusunda şeffaflık sağlanmamıştır. Özel hastane sayısı 2 katına, yatak sayısı ise 3 katına çıkarken, sistemli bir planlamanın olmadığı belirtilmektedir. Yeni yönetmelikte özel hastanelerin yatak kapasiteleri, uzmanlık dalları ve kadro sayılarının ilan edileceği düzenlenmiş olsa da, bu sürece itiraz edilmesine imkân tanıyan bir mekanizma oluşturulmamıştır. Planlamadaki keyfiyet devam ettiği sürece, yeni yönetmeliğin özel sağlık sektörünü düzenleyici bir etkisinin olmayacağı düşünülmektedir.

Özel hastane ruhsatlandırma ve düzenlemeleri, geçici maddeler yoluyla uygulanamaz hale getirilmiştir. 2006’daki değişikliklerle apartman dairelerinde bile hastane açılmasına olanak sağlanmış ve bu süreçte yapılan başvurular planlamaya tabi tutulmadan ruhsatlandırılmıştır. 2025 düzenlemesi de benzer şekilde, önceden alınmış ruhsat ve izinleri büyük ölçüde koruyarak plansız büyümeye devam etme fırsatı tanımaktadır. Bina uygunsuzlukları olan hastanelere 2026’ya kadar, eksik fiziki şartları bulunanlara 2025 yılı sonuna kadar süre verilmiştir. Önceden ön izin almış ancak ruhsat almamış hastanelere 2028 yılı sonuna kadar süre tanınarak, geçmişte yapılan yanlış ruhsatlandırmaların devamı sağlanmıştır.

Yeni yönetmelik, özel hastanelerde kadro ve yatak devrini yasakladığını belirtse de, 2025 yılı sonuna kadar kadro devrine izin vererek, kadroların yüksek fiyatlarla satılmasının önünü açmıştır. Mevcut ruhsatlı özel hastanelerin boş tabip ve uzman tabip kadroları, 31 Aralık 2025’e kadar başka özel sağlık kuruluşlarına devredilebilecektir. Bu durum, sağlık alanında bir “kadro piyasası” oluşturarak ticari çıkarları artırmaktadır. Sağlık Bakanlığı, 2008’de hekim ihtiyacına göre kadro tahsis edeceğini duyurmuş, ancak 2010’da ticari bir mantıkla kadro satışına onay vermişti. Şimdi ise tamamen yasaklamaktansa, geçiş sürecinde fırsatlar sunarak serbest ticareti teşvik ettiği eleştirilmektedir.

SGK’nın özel sağlık kuruluşlarına yaptığı ödemeler ve hizmet satın alma politikası değişmemiştir. Özel hastanelere aktarılan kaynakların azaltıldığı iddia edilse de, vatandaşlardan alınan ek ücretler nedeniyle sağlık hizmetlerinin pahalılaştığı belirtiliyor. Şehir hastanelerine yapılan ödemeler de bu verilere dahil edilmediğinden, SGK bütçesinden özel sektöre aktarılan gerçek rakamların şeffaf olmadığı eleştirilmektedir. Ayrıca, özel hastanelerin belirlenen gündelik yatak ücretinden fazla ücret alamayacağı belirtilse de, önceki yönetmelikte de aynı hükmün bulunması nedeniyle özde bir değişiklik yapılmadığı düşünülmektedir.

Yeni yönetmelikte özel hastanelerin üç yıl içinde Türkiye Sağlık Hizmetleri Kalite ve Akreditasyon Enstitüsü’nden (TÜSKA) akreditasyon belgesi alması zorunlu hale getirilmiştir. Ancak, akreditasyon belgesi alamayan hastaneler için herhangi bir yaptırım öngörülmemektedir. Bu hastanelere yalnızca “TÜSKA akreditasyon belgesi yoktur” ibareli tabela asılması zorunlu tutulmaktadır. Ayrıca SGK, akredite olmayan hastanelerden hizmet satın almayı durduracağına dair herhangi bir açıklama yapmamıştır. Bu nedenle, kalitesiz sağlık hizmeti sunan hastanelerin faaliyetlerine devam edebileceği eleştirilmektedir.

Yeni yönetmelikte, özel hastanelerin tıbbi endikasyonlar yönünden denetlenmesi öngörülmektedir. Ancak, 2023 yılında getirilen benzer bir düzenleme Danıştay tarafından iptal edilmiştir. Danıştay, Sağlık Bakanlığı’nın hastaların rızası olmadan sağlık dosyalarını denetleyemeyeceğine karar vermiştir. Tıbbi uygulamaların denetiminin bağımsız hekimler tarafından yapılması gerektiği belirtilirken, Bakanlığın bu konuda yetkisinin sınırlı olduğu vurgulanmıştır. Tıp biliminin hızla değişen doğası nedeniyle, yönetsel düzenlemelerle tıbbi uygulamaların denetlenmesi mümkün olmadığı için, bu düzenlemenin uygulanabilirliği tartışmalıdır.

Yeni düzenleme ile hekimlerin şirket kurarak hizmet satması yasaklanmıştır. Ancak, radyoloji ve tıbbi laboratuvar hizmetlerinde taşeron sisteminin devam etmesine izin verilmiştir. Böylece sağlık hizmetlerinde ticari aracıların varlığı devam etmektedir. Özel hastanelerin tam kapasiteyle hizmet vermesi yerine, dışarıdan hizmet alımı yoluyla kalite ve maliyet konusunda sorunlar yaşanabileceği belirtilmektedir. Bu durum, sağlık hizmetlerinin daha pahalı hale gelmesine ve denetim eksikliği nedeniyle kalite sorunlarının devam etmesine neden olabileceği eleştirilmektedir.

Özel hastanelerde çalışan hekimlerin çalışma şekilleri önceki yönetmelikle büyük ölçüde benzer şekilde düzenlenmiştir. Hekimlerin aynı ilde en fazla iki özel hastanede çalışabilmesine izin verilmiştir. Muayenehane sahibi hekimlerin özel hastanelerde ameliyat yapmalarına yönelik sınırlamalar devam etmektedir. Vakıf üniversitesi öğretim üyelerinin yalnızca iş birliği yapılan özel hastanelerde çalışmasına izin verilmiştir. Ayrıca, muayenehanesi olan hekimlerin özel hastanelerde ameliyat yapmalarına dair kısıtlamalar önceki yönetmelikte olduğu gibi korunmuştur.

Sonuç olarak, yeni yönetmelik sağlık sistemindeki temel sorunlara çözüm üretmek yerine, mevcut yapıyı büyük ölçüde koruyan düzenlemeler içermektedir. Planlama belirsizliği, ticari kadro satışı, SGK kaynak aktarımı, hizmet taşeronlaştırılması ve hekim çalışma haklarındaki kısıtlamalar devam etmektedir. Bu nedenle, yönetmeliğin özel sağlık sektöründeki sistemsel sorunları gidermek yerine, mevcut düzenin sürdürülmesine yönelik bir geçiş süreci sunduğu düşünülmektedir.

Source: Mehmet Serbes