“Sağlık Mücadeleleri – Kanserle Savaşanların Hikayeleri”

Rahim ve meme kanserini atlatan Nursel Ergin peruğunu çıkarıp yaşadıklarını anlattı

2007 yılında katıldığı kutu açma yarışması “Var Mısın Yok Musun” ile adını duyuran Nursel Ergin, uzun süredir “Gelinim Mutfakta” adlı yemek programını sunuyordu.

Ergin, geçen yıl ise yarışmayı bir anda bırakmış ve gidişiyle herkesi üzmüştü.

Bir süredir ortalarda görünmeyen ünlü ismin 8 ay boyunca meme ve rahim kanseri ile mücadele ettiği ortaya çıktı.

“RAHMİMİ ALDILAR”

İki kanseri de yenen Nursel Ergin yaşadığı zor süreci anlattı. Sabah”a konuşan Ergin, “Önce rahim kanseri oldum. Rahmimi aldılar. Onun bir şokunu yaşadım. Sonra “Tamam, tamam sıradaki, zaten çocuk doğurmayacağım ben. Ne olacak ki? Regli olmasam da olur artık” diye kendimi böyle telkin ederken inanılmaz bir zayıflama sürecine girdim. O kadar zayıflayınca banyoda fark ettim ki mememde de bir kitle var. Sonra mamografiye bir girdim. Mamografiye, ultrason bir daha hastaneden hiç çıkamadım. Bana böyle gözüme baka baka doktor dedi ki, üçüncü evre metastaz yapmış bir meme kanseriyle karşılaştım. Neredeyse kemiğe sıçrıyormuş, neredeyse çok geç kalıyormuşuz. İlk öğrendiğimde şey oldum, “Tamam” dedim ama dedim de, hayatımda ilk defa böyle nefesim kesildi aslında. Programın içinde ben o hastalığa yakalanmışım ve yoğunluktan da ihmal etmişim” dedi.

Ergin sözlerine şöyle devam etti:

“Sosyal medyamı kapattım. Bana ne oluyor, neden oldu? Bunları çok özümsemeye çalıştım. Ya ben kendiyle yüzleşmeyi çok seven biriyim. Vallahi hep böyle sosyal medyamda şey paylaşırdım “İçim Galata Kulesi gibi, taş taş üstünde” diye çok sık söylediğim bir tabir vardı. Bu süreçte taşları kaldırdım. Her taşın altını kaldırdım. Kim bana ne yapmış? Ben nerede ne hata yapmışım? Neden hasta olmuşum? Nasıl bunu kendime yapmışım? Ben bu kadar hayatı severken nasıl bu kadar hayata küsmüşüm? Hepsiyle yüzleştim.”

“Şu an saçım yok. Ve saçımda peruk var. Külkedisi gibi saçımı çıkardığım anda aynaya baktığım kişiyle yüzleştiğimde ben de hâlâ çok şoktayım”

“ÇIĞLIK ÇIĞLIĞA KENDİMİ YENİDEN DOĞURDUM”

“Kendi kendime kalmayı çok tercih ettim. “İstemiyorum kimseyi. Bana iyi gelmiyorsunuz, istemiyorum ben. Bırakın beni tek başıma.” Çok yalnızım diye çok ağladım. Bilmiyorumama o yalnızlık beni yeniden doğdurdu. İstedim yani bağıra bağıra hani böyle doğum yapan kadınlar olur ya yerlerde yattım. Öyle ağrılarım oldu ki o kadar zor bir şeymiş ki kemoterapi. Bağıra çağıra çığlık çığlığa kendimi yeniden doğurdum.”

“Bitsin istedim hayat. Bitsin istedim, böyle intihar gibi değil ama. Böyle hani Allah”la konuşup “hayat bana hep mi zor olacak? Yani ben neden sürekli bir şey yaşıyorum? Bir şey öğrenmek için sürekli bunu mu yaşamak zorundayım? Ben oynamıyorum” dedim. Ben yaşamak istemiyorum. Artık hiçbir hevesim kalmadı. Hep kendimle aynalarla çok konuştum. Kaçan heves geri gelir mi diye çok sorguladım. Ama şu anda o yüzeye çıkan Nursel şükreder mi insan kanser olduğu için? Ediyormuş. İyi ki kanser olmuşum. Hayatımda kendimi kandırmayı bıraktığım bir dönem artık başladı.”

Source: Haber Merkezi


Yıllarca hastalığına çözüm bulamadı: Tek bir yöntemle kurtuldu!

28 yaşındaki Murat Ustutar, Dermatoloji Uzmanı Dr. Sena İnal Aptoula, tarafından kısa sürede tedavi edildi. Hastalıkla mücadele ettiği süre boyunca hastalığı iki boyutlu olarak değerlendirdiğini belirten Ustutar, “Bu hastalığın iki boyutlu zorluğu oluyor. Birisi fiziksel, diğeri ise duygusal. Fiziksel zorlukların başında kaşıntı oluyor. Vücudunuzu çok fazla kaşıyorsunuz, duş alırken bile yanma oluyor. Bütün vücudumda sedef olduğu için yazın tişört dahi giyemiyordum. Sıcakta uzun kollu kıyafetler giymek zorunda kalıyordum.

Duygusal olarak ise insanların benden kaçması oluyordu. Bunun bulaşıcı bir hastalık olduğunu düşünüyorlar. Yüzümde sedef olduğu için insanlar bana sürekli bakıyordu, sanki korkunç bir varlıkmışım gibi. Ama en büyük duygusal zorluk, umutsuzluktu. Çünkü yıllardır ‘Sedef geçmeyecek, bununla yaşamayı öğrenmelisin’ diyerek, umutsuzluğa sürüklendim” diye konuştu.

‘MÜCADELEM MUTLULUKLA SON BULDU’

Mücadelesinin doğru hekim ve doğru tedaviyle mutlulukla son bulduğunu belirten Ustutar, “Son olarak Sena hocamızla tanıştım. Sena hocamız da sağ olsun doğru tedaviyi uyguladı ve hastalığım son buldu. Bir ay gibi kısa bir sürede sedef hastalığından kurtuldum. Şu anda çok şükür vücudumda hiç sedef kalmadı. Tamamen tertemizim. Bebek gibi oldum diyebilirim. Sanki çok zorlu bir dağa tırmanmışım gibi hissediyorum ve şu an zirvesindeyim. O mücadele, o zorlu yolculuk şu anda mutlulukla son buldu” diye konuştu.

“BULAŞICI BİR HASTALIK DEĞİL”

Sedef hastalığıyla ilgili ayrıntılı bilgiler veren Dermatoloji Uzmanı Dr. Sena İnal Aptoula, “Sedef aslında zor bir hastalık. Biz sadece dışarıya vuran tarafını görüyoruz. Dışarıya vuran tarafıyla insanların görünür yerlerinde kırmızı, kabuklu yaralarla gidebilen bir hastalık. Bulaşıcı değil ama insanlar tarafından bulaşıcı olduğu düşünülen, insanların kendilerini dışlamalarına sebep olabilen bir hastalık. Psikolojik ve fiziksel yükü olan bir hastalık. Eklem gibi, başka iç organlar gibi yerlerde de tutulum yapabilen bir hastalık. Hastamız bize geldiğinde vücudunun büyük kısmında sedef yaraları vardı” dedi.

Güçlü tedavi yöntemleriyle hastalığa kalıcı çözümler ürettiklerini belirten Dr. Aptoula, “Hastamız geldiğinde daha önce bazı kremler ve iğneler kullanmıştı, ancak sedefi şiddetli şekilde ilerlemişti. Kendisine güçlü tedavi yöntemlerimiz olduğunu, biyolojik ajanlar kullanarak hastalığın önüne geçebileceğimizi söyledim. Birinci ay kontrolüne geldiğinde, hastamız bütün yaralarından kurtulmuştu. Şu an hala hiçbir yarası olmadan hayatına devam ediyor” ifadelerini kullandı.

‘TEDAVİYİ BIRAKMIYORUZ’

Uygulanan tedavi hakkında da bilgi veren Dr. Aptoula, “Sedefe neden olan molekülü doğrudan gidip bağlayarak kapatıyoruz. Hastalığa neden olan ve vücudumuz tarafından salgılanan maddeleri kapatarak iyileştiriyoruz. Biz tedaviyi hemen bırakmak istemiyoruz. Bir süre bu tedaviyi devam ettiriyoruz ve hastalığı tamamen kontrol altına alıyoruz” dedi.

Source: