Sağlık ve Refah Bülteni – Kalp Sağlığından İftar Sofralarına, Ruh Halinden Kanserle Mücadeleye

Hem stentli hem de göbekli olunmaz

Bel çevrenizin en az tahlil raporlarında yazan kolesterol, trigliserit rakamları kadar önemli bir belirleyici olduğunu biliniz.Bel çevrenizin kadınsanız 85 cm, erkekseniz 95 cm’den fazla olmasına izin vermeyin.Hele hele 90’lı (kadın) veya 100’lü (erkek) rakamları asla aşmayın.UNUTMAYINHER FİTOBESİN DOĞAL BİR İLAÇTIR Fitobesinler bir hayli fazla. Mesela mı? Lahana, maydanoz, soğan, sarımsak, zerdeçal, tarçın, yeşil çay, salça, turşu… Son yılların en gözde fitobesini ise mantarlarda bulunan ergotioninler. Bunlar gerçekten olağanüstü antioksidanlar.Bütün mesele bu çok değerli doğal ilaçlardan akıllıca istifade edebilmek, ot-çöp tüccarlarının eline düşmeden faydalanmayı bilmek. Hepatite lavanta, prostata brokoli, karaciğer yağlanmasına enginar kürü öneren sahtekârlara paçayı kaptırmadan bu mükemmel lezzetlerden doğal halleriyle, birer doğal ilaç halinde faydalanabilmek…Onları eczanelerde değil pazarda arayıp bulabilmek önemli…BİR ÖNERİGLUTATYONUNUZA SAHİP ÇIKIN 1-Tek bir sigara bedeninizden en az 50 mg. C vitamini çalıyor.2-Sigara içenlerde akciğerlerin glutatyon rezervi yüzde 70 azalıyor.3-Alkol bilinen en tehlikeli glutatyon düşmanı olarak gösteriliyor. Tekrarlanan kullanımda doza bağlı olarak organlarımızın tamamının ama en çok da karaciğerimizin glutatyon rezervleri hızla azalıyor.4- Parasetamol (ağrı kesici) ve statin içeren ilaçlar (kolesterol hapları) da bilinen en güçlü glutatyon düşmanları olarak gösteriliyor.5- Ağır metaller, özellikle cıvanın müthiş bir glutatyon hırsızı olduğunu da bir kenara not edelim.6-Bedene giren farklı kimyasalların (türü ne olursa olsun) sayısı ve dozu arttıkça glutatyon rezervimiz azalıyor, neredeyse dibe vuruyor.7- Yoğun stresin, uykusuzluğun ve tembel bir hayatın da glutatyon rezervlerini azalttığı gösterildi.8- Glutatyon rezervinizi arttırmak için kükürt zengini sistein deposu yiyeceklere (turp, karnabahar, lahana, yumurta…) ağırlık verin.9- Glutatyonun bedeninizi paslanmaktan koruyan “antioksidan orkestrası”nın şefi olduğunu asla unutmayın.10- Glutatyon rezervlerinizi korumak için bedeninize daha fazla çinko, selenyum, C vitamini, E vitamini, koenzim Q10 ve alfa lipoik asit kazandırmaya gayret edin.HATIRLATMAMELATONİNSİZ UYKU OLMAZ Sağlıklı ve kaliteli uyku için melatonin olarak bilinen ama nedense çoğu kez pas geçilen önemli bir hormonun varlığından haberdar olmanız gerekir. Beyinde özel bir salgı bezinden salgılanan bu hormonun görevi uykuyu düzenlemek, uyku ritmini yönetmektir.İşte bu sebeple ona yeterli ve kaliteli uykunun antrenörü de deniyor. Bu hormon ayrıca biyoritmi düzenleme, yani biyolojik saati ayarlama görevini de üstleniyor. Karanlık bu hormonun salgılanmasını artırıyor. Bundan dolayı ona “karanlıklar hormonu” diyenler de var. Işık, özellikle ani ve parlak ışık ise melatonin seviyesini azaltıyor. Melatoninin uzun kış gecelerinde daha fazla, kısa yaz gecelerinde ise daha az salgılandığı biliniyor.Eğer yeteri kadar melatonininiz varsa uykusuzluk sorununa yakalanma ihtimaliniz azalıyor. Uyku saatinizi kaçırırsanız melatonin seviyeniz düşüyor. Bunu uykuya dalmada zorlanma, uyku süresinin kısalması ve kalitesinin düşmesi izliyor.Siz uyuduğunuzu zannediyorsunuz ama beyniniz ve bedeniniz bu uykudan pek bir şey anlamıyor. Sonrası gelsin sabah yorgunlukları, kaçsın uykular ve başlasın uyku bozuklukları. Karanlıklar hormonu olduğu için de aydınlıkta uyumak zorlaşıyor.Uyusanız bile o uykunun bir hayrı da olmuyor.ÖNEMLİGIDA ETİKETLERİNİ OKUYUN Gıda ve içecek sektörü ülkemizin en önemli, kontrolü en yoğun sektörlerinden biri. Sektörün işini ciddiye alan liderleri, Türkiye Gıda ve İçecek Sanayi Dernekleri Federasyonu kurumsal şemsiyesi altında örgütlenmiş. Amaçları merdiven altı üretimler diye tanımladığımız güvenliği kuşkulu besinlerin üretim ve tüketimini azaltmak, tüketiciye kesesine uygun, kaliteli, sağlıklı, lezzetli gıda ve içecekler sunabilmek.Sağlıklı gıda tüketmenin yolu öncelikle doğru ve bilinçli alışverişten geçiyor. Doğru alışverişin püf noktasıysa iyi bir etiket okuyucusu olmak. İster meyve suyu/meşrubat, ister et-süt, ister yağ, ister makarna tüketin, gıda etiketlerini dikkatle okuyun.Beslenirken hastalanmak istemiyorsanız kaliteli firmalar tarafından üretilmiş, sağlıklı ve kaliteli ürünleri öğrenmeye ve satın almaya çalışın. Satın aldığınız besinleri seçerken birazcık dikkatli davranın.Etiketlerin karınca duası gibi okunmaz boyutta, anlaşılmaz karışıklıkta dolduğunu ben de biliyorum ama siz yine de şu “etiket okuma ve anlama” konusunu ciddiye alın. Çünkü sağlığınızın o yiyecek paketinden nasıl etkileneceği, paketin üzerinde yazıyor.

Source: Osman Müftüoğlu


Orucumuzu hangi sırayla açalım? Su, hurma, çorba…

Oruç açarken, ilk olarak su içmek en doğru başlangıçlardan biridir. Gün boyu susuz kalan vücut, iftar anında sıvıya büyük ölçüde ihtiyaç duyar. Ancak suyu bir anda büyük miktarda içmek yerine yavaşça ve birkaç yudum şeklinde tüketmek daha sağlıklıdır. Aksi takdirde mideye birdenbire yük binerek şişkinlik ve hazımsızlık gibi problemler yaşanabilir. Ilık veya oda sıcaklığındaki su, sindirim sistemini daha rahat çalıştırarak mideyi ana yemeğe hazırlar. Eğer çok soğuk su içilirse, bu durum mideyi aniden uyararak sindirimi zorlaştırabilir.Su tüketiminin ardından, geleneksel olarak orucun hurmayla açılması önerilir. Hurma içerdiği doğal şekerler sayesinde kan şekerini dengeli bir şekilde yükseltir ve mideyi yormadan enerji sağlar. Aynı zamanda lif açısından da zengin olduğu için bağırsakların düzenli çalışmasına katkıda bulunur. Hurmanın yanı sıra birkaç kuru kayısı veya incir gibi kuru meyveler de benzer şekilde sindirimi destekleyen ve vücuda anında enerji veren sağlıklı alternatifler arasındadır.Oruç açıldıktan sonra mideyi yavaşça ana yemeğe hazırlamak için hafif ve sindirimi kolay olan bir besin tüketmek önemlidir. Bu noktada çorba iftarın en ideal başlangıçlarından biri olarak öne çıkar. Çorbalar mideyi fazla zorlamadan sindirim sistemini harekete geçirir ve vücuda sıvı desteği sağlar. Özellikle mercimek, ezogelin, sebze veya yoğurt bazlı çorbalar mideyi rahatlatırken aynı zamanda besleyici içeriğiyle vücudu destekler. Ancak aşırı baharatlı veya çok yağlı çorbalardan kaçınılması gerekir. Hafif bir çorba içtikten sonra birkaç dakika bekleyerek sindirime zaman tanımak, bir sonraki aşamaya geçerken mideyi yormamak açısından oldukça faydalıdır.Kısa bir molaÇorbadan sonra 5-10 dakikalık kısa bir ara vermek, beynin tokluk sinyallerini algılamasına yardımcı olur. Bu molanın ardından ana yemek aşamasına geçildiğinde, protein açısından zengin ve dengeli bir beslenme planı oluşturulmalı. Izgara veya haşlanmış tavuk, balık ya da kırmızı et gibi sağlıklı protein kaynakları, yanında bol yeşillikli bir salata ve kompleks karbonhidrat içeren bulgur, kepekli makarna veya tam tahıllı ekmek gibi gıdalarla desteklenmeli. Karbonhidrat tüketiminde beyaz ekmek, pirinç gibi hızlı sindirilen besinler yerine tam tahıllı ve lif oranı yüksek besinlerin tercih edilmesi, kan şekerinin dengede kalmasına yardımcı olur.Sebzeler de iftar tabağında mutlaka olmalı. Haşlanmış, buharda pişirilmiş veya zeytinyağlı sebzeler, sindirimi destekleyerek bağırsak sağlığını iyileştirir. Lif açısından zengin sebzeler, mideyi doldurarak aşırı yemek tüketimini de önler. Yeşillikli bir salataysa sindirimi kolaylaştırırken içeriğindeki vitamin ve minerallerle vücudu destekler. Ancak salatalara aşırı miktarda tuz veya yağ eklenmemeli.Ayrıca yemek sırasında sıvı tüketimine dikkat edilmeli. Yemekle birlikte aşırı miktarda su veya meşrubat içmek mideyi gereğinden fazla şişirerek sindirimi zorlaştırabilir. Ayran ya da maden suyu gibi hafif içecekler tercih edilebilir. Gazlı içeceklerdense kaçınılmalı çünkü bu tür içecekler hazımsızlık yaşamamıza sebep olabilir ve sindirimi zorlaştırabilir.Güllaç, muhallebi…Tatlı tüketimi konusundaysa dikkatli olunmalı. İftardan hemen sonra ağır, şerbetli ve aşırı şekerli tatlılar tüketmek, kan şekerinde ani yükselmelere neden olabilir. Bunun yerine tatlı ihtiyacını karşılamak için sütlü tatlılar, meyve veya hafif tatlı alternatifleri tercih edilmeli. Özellikle güllaç, muhallebi veya meyve bazlı tatlılar hem tatlı ihtiyacını karşılar hem de sindirimi zorlaştırmadan hafif bir şekilde mideyi rahatlatır. Tatlı tüketimini iftardan en az 1-2 saat sonrasına bırakmaksa vücut için çok daha sağlıklı bir tercih olur.Son olarak iftardan sonra hareket etmek sindirim sürecini kolaylaştıran önemli bir faktördür. Hemen yemek sonrası yatmak veya uzun süre oturmak yerine hafif bir yürüyüş yapmak veya kısa süreli egzersizlerle vücudu hareket ettirmek mideyi rahatlatır ve sindirim sistemini destekler. Ayrıca gün içinde kaybedilen sıvıyı yerine koyabilmek için iftar sonrası su tüketimine devam edilmeli.Özetle iftarınızı belirli bir sırayla yapmak hem mide sağlığını korur hem de oruçtan maksimum fayda sağlamanıza destek olur. İlk olarak suyla başlanmalı, ardından 1 adet hurma veya 1 adet zeytin yenmeli ve mideyi yemeğe hazırlamak için çorba içilmelidir. Bir süre bekledikten sonra ana yemeğe geçilmeli ve bu aşamada dengeli bir beslenme planı uygulanmalıdır. Tatlı konusunda da ölçülü olunmalı ve aşırı yağlı, şekerli tatlılardan kaçınılmalı.

Source: Ayça Kaya


Ruh sağlığımızı nasıl etkiliyorlar

Evcil Hayvanlar ve Refah Çalışma Programı (PAWS), kedi ve köpeklerin insan ruh sağlığı ve mutluluğundaki etkisine bakmak için büyük bir çalışmaya girişiyor.IPSOS’un 31 ülkede yaptığı araştırmaya göre insanların yüzde 45’i ruh sağlığını en önemli sağlık sorunu olarak tanımlıyor ve bu oran 2018’den bu yana istikrarlı bir şekilde artıyor. Kanser, uyuşturucu kullanımı ya da koronavirüs riskinden daha fazla insan ruh sağlığı konusunda endişe duyuyor. Önceki araştırmalar, evcil hayvanların ruh sağlığı üzerinde muazzam bir olumlu etkiye sahip olabileceğini ortaya kodu ancak bu hayvanların genel sağlığımızla ilgili oynadıkları rol hakkında hâlâ öğrenilecek çok şey var.GENİŞ KAPSAMLI ARAŞTIRMAWaltham Petcare Bilim Enstitüsü tarafından yürütülen PAWS programı iddialı: 350 binden fazla insan ve 20 ülkeyi kapsayacak.Çalışmaya dair açıklama yapan Mars Petcare Başkanı Loïc Moutault şöyle diyor: “Bir evcil hayvan sahibi olarak, evcil hayvanların hayatımıza kattığı neşe ve rahatlığı ilk elden biliyorum. Ayrıca bir evcil hayvan sahibi olmanın ya da sadece bir evcil hayvanla etkileşime girmenin her yaştan ve her kesimden insana fayda sağlayabileceğine dair kanıtlar giderek artıyor.”Yapılacak bu çalışma, stres, yalnızlık, kaygı ve uyku gibi konularda çeşitli ruh sağlığı sorunlarını ve evcil hayvan etkilerini ele alacak. PAWS, insanlar ve evcil hayvanların farklı popülasyonlarda karşılıklı fayda sağlayan uygulamaları nasıl geliştirebileceğini araştıracak. Bir çalışma, evcil hayvan etkileşimlerinin yaşlı yetişkinler üzerindeki etkisini değerlendirmeyi planlıyor; bir diğeri, yavruların evlat edinildikten sonra genel sağlığındaki değişime bakacak; bir diğeri ise evcil hayvan ebeveynliğinin dünya çapında uyku üzerindeki etkisini araştıracak.Çok daha fazla araştırma yine bu kapsamda yapılacak.Sonucu merakla bekliyoruz.DEVASA MAMA PAZARI Küresel ölçekte kedi mamasının ulaştığı pazar büyüklüğü şapka uçuracak cinsten. 2024’te dünya çapında bu pazar 37 milyar dolara ulaşmış. 2025-2033 arasında her yıl yüzde 2.99’luk bir büyüme göstermesi beklenen pazarın 2033’te 49.8 milyar dolara ulaşması bekleniyormuş.Dünyadaki en büyük tüketici Kuzey Amerika. Yüzde 30’la pazarın hâkimi durumunda. Bu pazarın büyüme sebepleri de araştırmada aktarılıyor: Kaliteli evcil hayvan beslenmesine artan ilgi, kedilerin evcil hayvan olarak benimsenmesinin artışı, özel beslenme ihtiyaçlarına ilişkin farkındalık, fonksiyonel formülasyonlarda yenilik, çevreye duyarlı uygulamalar, ürün çeşitliliğinde iyileşme, artan harcanabilir gelirler, kentsel evcil hayvan sahipliğinin artması ve tüketiciler için kolaylığı artıran dijital platformların varlığı.Siz ne dersiniz bilmem, ben harcadığımız para feda olsun diyorum.KEDİNİN SİZİ ISIRMASI SUÇ DEĞİL İngiltere’de Cambridgeshire Polisi, bir kişinin polis imdatı arayarak iki kedinin kavga ettiği ve bir kedinin de kendisini ısırdığına dair ihbarda bulunuyor. Fakat İngiliz mizahının güzel bir örneğiyle gündelik yaşamında karşılaşan adamın çağrısı polisin de tepkisine yol açıyor. BBC’nin haberine göre polis gelen bu çağrıyı Facebook’tan duyururken hattı meşgul eden, darp, istismar gibi çağrılarla kıyaslayarak uyarıda bulunmuş: “Kediniz sizi ısırırsa, lütfen bunu bir suç olarak bildirmek için bizi aramayın.” Polis yine de kedi vakasını aralarında değerlendirmiş ve şu sonuca varmış: “Herhangi bir tehlike tespit edilmediği için polis müdahalesine gerek yoktur.”OKUR FOTOSUTOPİTOŞ GELİŞMELERİ İZLİYOR Okurumuz Emre Carudi, kedisinin fotoğrafını, “Fenerbahçe’den selamlar. Canımız Topitoş” ifadesiyle iletmiş. Fotoğrafta Topitoş’un bakışlarından gelişmeleri dikkatli şekilde izlediğini anlıyoruz. Okurumuza, kedisi Topitoş ve tüm sevdikleriyle upuzun, sağlıklı bir ömür dileyelim. Sizden de kedinizin, köpeğinizin fotoğrafını beklediğimizi ekleyelim.NOT: Kediniz ya da köpeğinizin fotoğrafını #dünyagüzeli etiketiyle ve Hürriyet’ten bahsederek sosyal medyada paylaşın ya da sdemirel@hurriyet.com.tr adresine mail atın, seçip paylaşalım…

Source: Serhat Demi̇rel


Her şey onunla başlar…

Bizim için çorbanın ne denli önemli bir yemek olduğunu anlamak açısından ülkemizin 7 bölgesine, sayısız çorba çeşitliliğine bakmak yeterli olur. Belki de Anadolu coğrafyası dünyanın en zengin çorba çeşitliliğine sahiptir. Bakliyatlı, tahıllı, etli, sakatatlı, yoğurtlu, sütlü, sebzeli ve deniz ürünlü çorbalarımız hazırlanma şekli, pişirme metotlarıyla da çok farklılaşır. Bir de özel gün çorbalarımız vardır; düğünlerde yaptığımız etli düğün çorbası ya da hasta ziyaretlerine götürdüğümüz yoğurtlu pirinç çorbası gibi.Benim için çorbaların padişahı olan tarhanaysa en çok sabah kahvaltısına yakışır. Soğuk kış gecelerinin şifalı akşam yemeği olarak da sofrada yerini alır. Her biri bir lezzet şaheseri olan Hatay’ın içliköfteli ayvalı ekşi aşı çorbasıyla tuzlu yoğurtlu oruk çorbasıysa kültür tanımlamasının örnekleri olabilir.Kimisi hüzünlü, bazısı sevinçli hikâyeler anlatan çorbalarımız için belki de bir kitap yazılmalı. Yaşlılar için pişirilen sakala çarpan, pahalı malzemelerle yapılan ev yıkan, büyük boy ve küçük boy içliköftelerle hazırlanan analıkızlı, yeşil mercimekli nohutlu bir Anadolu çorbası olan dulavrat çorbası, parayı çağrıştıran şekliyle para para, dedelerimin çok sevdiği kurut katıklı çorba, hikâyesiyle sizi ağlatacak ezogelin, parmağa takılan yüksükle kesilen yüksük çorbası, ince bulgurdan sertçe hazırlanan, mini köftelerle yapılan kurşun aşı, yabani pancarlı tirşik çorbası, sadece unla yapılan püşürük çorbası, soğuk kış gecelerinin bir ritüeli olan arabaşı; adına efsaneler yazılmış, kutsallık atfedilmiş aşure, pekmezin kattığı tatlı tadıyla ünlenen şirinli çorba ve benim favorim meyaneli, bol naneli tutmaç çorbası, şimdilerdeyse en sevdiğim sütlü balkabağı çorbası…Ayvalı balkabağı çorbası(4 kişilik)NE LAZIM? ◊ 1 dilim soyulmuş balkabağı (yaklaşık 300-350 gr)◊ 1 adet iri boy kırmızı soğan◊ 1/2 orta boy ayva (yaklaşık 150-160 gr, ayva yerine elma da kullanabilirsiniz)◊ 3 diş sarımsak◊ 3 yemek kaşığı sızma zeytinyağı◊ 1 adet çarliston biber◊ 1 çay kaşığı tuz, karabiber, pul biber (varsa köri)◊ 6 su bardağı sıcak su◊ 1 yemek kaşığı nane, kekikNASIL YAPARIM?◊ Önce balkabağını kuşbaşı et formunda dilimleyip yemeklik doğranmış soğanla beraber orta boy bir tencereye koyun. Ayvayı soyup küp doğrayın ve sarımsaklarla beraber tencereye ekleyin.◊ Zeytinyağını ve ince halka doğranmış çarliston biberi katıp orta ısılı ocağın üzerine koyun. Sıcak suyu da üzerine döküp pişmeye bırakın.◊ Ara sıra karıştırarak, ayva ve balkabağı yumuşayıncaya dek pişirip ocaktan alın. Tuz, karabiber, pul biber, nane, kekik ve varsa köriyi ekleyin. Bir el blendırını tencereye daldırıp tüm malzemeler püre oluncaya dek çekin. Tadı biraz ekşi, tarhana çorbası kıvamlı bu meyveli çorbayı bence seveceksiniz.Patatesli Mengen çorbası(8 kişilik)NE LAZIM? ◊ 6 su bardağı su (et ya da tavuk suyu olabilir)◊ 2 su bardağı süt◊ 1 Türk kahve fincanı pirinç◊ 1’er çay kaşığı tuz, karabiber, pul biber◊ 1 yemek kaşığı kuru nane◊ Ayrıca 2 adet orta boy patates◊ Kızartmak için yeterince sıvıyağMeyanesi için◊ 1 su bardağı yoğurt◊ 1 adet yumurta sarısı◊ 1 yemek kaşığı tepeleme unNASIL YAPARIM?◊ Patatesleri soyup tavla zarı formunda minik dilimleyin. Kızgın yağda kızartıp kâğıt havlu üzerine alın. Orta boy bir tencereye soğuk su ve sütü koyup orta ısılı ateşte kaynamaya bırakın.◊ Kaynayınca pirinç, tuz, karabiber, pul biber ve kuru naneyi ilave edin. Ara sıra karıştırarak 10 dakika, pirinçler hafif yumuşayıncaya kadar pişirin.◊ Meyanesi için büyük bir kâsede yoğurt, yumurta sarısı ve unu tel çırpıcıyla iyice çırpın. Kaynamakta olan çorbanın suyundan 2-3 kaşık koyup ılıtın ve sonra da yavaş yavaş çorbanın içine aktarın. Sürekli karıştırarak çorbayı 5 dakika pişirin. Kızarmış patatesleri ekleyip, 5 dakika kaynatıp ocaktan alın. Sıcak servise sunun.Etli düğün çorbasıNASIL YAPARIM?(8 kişilik)NE LAZIM? ◊ 500 gr kuzu kuşbaşı eti (çok minik doğranmış veya 4-5 adet kuzu gerdan eti)◊ 1 adet iri boy soğan◊ 4 yemek kaşığı zeytinyağı◊ 7-8 adet tane karabiber◊ 12-13 su bardağı sıcak su◊ 1 tatlı kaşığı tuz◊ 3 yemek kaşığı tepeleme un◊ 100 gr tereyağı◊ 2 su bardağı su (oda sıcaklığında)◊ 1’er çay kaşığı tuz, karabiber, kırmızı toz biber◊ Orta boy bir tencerede kuşbaşı etleri (ya da geleneksel usulde yapıldığı gibi kuzu gerdan etini de kullanabilirsiniz.)orta ısılı ateşte karıştırarak 5 dakika kavurun. Zeytinyağını katıp 5 dakika daha karıştırarak kavurduktan sonra üzerine kaynamış suyu aktarın.◊ Soyup 4’e böldüğünüz soğanı, tane biberi ve tuzu da ekleyip tencerenin kapağını kapatın. Bu işlemi düdüklü tencerede de yapabilirsiniz (düdük foşlayınca 25 dakika daha pişirip ocaktan alın).◊ Etler iyice yumuşayınca ocaktan alın. Tel süzgeçle suyunu süzün. Et suyunu kepçeyle ölçün, 16 kepçe su lazım. Kalanını suyla tamamlayın. Etleri de süzgeçten kaşıkla bir tabağa alın.◊ Çorbayı pişireceğiniz tencereye tereyağını koyup, eritin. Hemen unu ilave edip tel çırpıcıyla sürekli karıştırarak 2 dakika kavurun, unun kokusu çıksın.◊ Oda sıcaklığındaki suyu azar azar una ilave ederek sürekli karıştırın, topak olmasın.◊ Ayırdığınız 16 kepçe et suyunu (sıcak-ılık olabilir) yavaş yavaş tencereye aktarın. Tel çırpıcıyla sürekli karıştırarak çorba suyunu kaynatın. Tuz ve baharatını katın.◊ Etleri ilave edip 5-7 dakika daha pişirdiğiniz çorbanız servise hazır. İsterseniz üzerine tereyağında kızdırılmış toz biber gezdirebilirsiniz.Bizim evin ramazan çorbası(10 kişilik)NE LAZIM◊ 250 gr az yağlı dana kıyma◊ 1 adet küçük boy kuru soğan◊ 1’er çay kaşığı tuz, karabiber◊ 1/2’şer çay kaşığı kimyon, yenibahar◊ 2 yemek kaşığı sıvıyağ◊ 2 yemek kaşığı un◊ 1 su bardağı dolusu kesme erişte (arpa şehriye ya da makarna erişte de kullanabilirsiniz)◊ 500 gr süzme yoğurt (yaklaşık 2 su bardağı dolusu)◊ 2 tepeleme yemek kaşığı un◊ 2 adet yumurta◊ 1’er çay kaşığı tuz, karabiber◊ 8-9 su bardağı sıcak et ya da tavuk suyu◊ 25 gr tereyağı ya da 4 yemek kaşığı zeytinyağı◊ 1 yemek kaşığı kuru naneNASIL YAPARIM?◊ Köfteleri hazırlamak için kıyma, tuz, karabiber, kimyon ve yenibaharı derin bir kaba koyun. Rendelediğiniz soğanın suyunu sıkıp ilave ettikten sonra birkaç dakika sıkıca yoğurun.◊ Bir tepsiye 2 yemek kaşığı un serpin. Köfte harcından nohut büyüklüğünde parçalar koparıp yuvarlayın. Köfteleri tepsideki una bulayın ve buzdolabında 1 saat kadar bekletin.◊ 2 yemek kaşığı sıvıyağı bir tavada kızdırın. Buzdolabından çıkardığınız köfteleri tavayı sallayarak kızartın, el kevgiriyle süzerek bir tabağa alın.◊ Diğer taraftan süzme yoğurt, yumurtaları ve unu büyükçe bir tencereye koyup tel çırpıcıyla çırpın. Üzerine 8 su bardağı suyu (et ya da tavuk suyu) ekleyip tekrar çırpın.◊ Orta ısılı ateşte sürekli karıştırarak kaynayıncaya kadar pişirin. Tuz ve karabiberi serpip kaynamaya başlar başlamaz kesme erişteyi ve köfteleri ilave edin. Sürekli karıştırmaya devam ederek erişteler yumuşayıncaya kadar, 5-6 dakika daha pişirin ve ocaktan alın.◊ Bir tavada tereyağını eritin ya da zeytinyağı kızdırın. Naneyi kızgın yağa ilave edip ocaktan alın. Yağlı sosu çorbaya katın. Pul biber ya da isot da katabilirsiniz. Çorbayı sıcak servis edin.Mercimekli tarhana çorbası(6 kişilik)NE LAZIM? ◊ 10 adet topak tarhana (Afyon’un göceli tarhanasından ) ◊ 1 su bardağı haşlanmış mercimek ◊ 5 yemek kaşığı zeytinyağı (veya tereyağı) ◊ 2 tatlı kaşığı domates salçası◊ 2 çay kaşığı tuz, karabiber ◊ 1 yemek kaşığı kuru nane ◊ 2 çay kaşığı kırmızı pul biber◊ 8-10 su bardağı et ya da tavuk suyuNASIL YAPARIM?◊ Topak tarhanayı derin bir kaba aktarıp, üzerine 3 su bardağı suyu ekleyip bir gece bekletin. Ertesi gün çatal ya da tel çırpıcıyla karıştırarak iyice ezip bulamaç haline getirin.◊ Zeytinyağını orta boy bir tencerede hafifçe kızdırdıktan sonra üzerine rendelenmiş domatesi ya da salçayı ekleyin. Sürekli karıştırarak yaklaşık 2-3 dakika pişirdikten sonra suda ezilmiş tarhanayı tencereye aktarın.◊ Orta ısılı ateşte, sürekli karıştırarak et ya da tavuk suyunu yavaş yavaş tencereye aktarın. Tel çırpıcı ya da tahta kaşık yardımıyla sürekli karıştırarak tarhananın topaklanmasını engelleyin. Tuz ve karabiberi de serpin.◊ Tarhana çorbası kaynamaya başlar başlamaz haşlanmış mercimeği tencereye aktarın.◊ Çorbayı kısık ateşte ara sıra karıştırarak 10 dakika daha pişirip ocaktan alın. Kuru naneyi katıp karıştırın. İsterseniz üzerine, tereyağında kızdırılmış kırmızı pul biber ya da sadece pul biber gezdirip sıcak servis edin.

Source: Sahrap Soysal


Rahim ve meme kanserini atlatan Nursel Ergin peruğunu çıkarıp yaşadıklarını anlattı

2007 yılında katıldığı kutu açma yarışması “Var Mısın Yok Musun” ile adını duyuran Nursel Ergin, uzun süredir “Gelinim Mutfakta” adlı yemek programını sunuyordu.

Ergin, geçen yıl ise yarışmayı bir anda bırakmış ve gidişiyle herkesi üzmüştü.

Bir süredir ortalarda görünmeyen ünlü ismin 8 ay boyunca meme ve rahim kanseri ile mücadele ettiği ortaya çıktı.

“RAHMİMİ ALDILAR”

İki kanseri de yenen Nursel Ergin yaşadığı zor süreci anlattı. Sabah”a konuşan Ergin, “Önce rahim kanseri oldum. Rahmimi aldılar. Onun bir şokunu yaşadım. Sonra “Tamam, tamam sıradaki, zaten çocuk doğurmayacağım ben. Ne olacak ki? Regli olmasam da olur artık” diye kendimi böyle telkin ederken inanılmaz bir zayıflama sürecine girdim. O kadar zayıflayınca banyoda fark ettim ki mememde de bir kitle var. Sonra mamografiye bir girdim. Mamografiye, ultrason bir daha hastaneden hiç çıkamadım. Bana böyle gözüme baka baka doktor dedi ki, üçüncü evre metastaz yapmış bir meme kanseriyle karşılaştım. Neredeyse kemiğe sıçrıyormuş, neredeyse çok geç kalıyormuşuz. İlk öğrendiğimde şey oldum, “Tamam” dedim ama dedim de, hayatımda ilk defa böyle nefesim kesildi aslında. Programın içinde ben o hastalığa yakalanmışım ve yoğunluktan da ihmal etmişim” dedi.

Ergin sözlerine şöyle devam etti:

“Sosyal medyamı kapattım. Bana ne oluyor, neden oldu? Bunları çok özümsemeye çalıştım. Ya ben kendiyle yüzleşmeyi çok seven biriyim. Vallahi hep böyle sosyal medyamda şey paylaşırdım “İçim Galata Kulesi gibi, taş taş üstünde” diye çok sık söylediğim bir tabir vardı. Bu süreçte taşları kaldırdım. Her taşın altını kaldırdım. Kim bana ne yapmış? Ben nerede ne hata yapmışım? Neden hasta olmuşum? Nasıl bunu kendime yapmışım? Ben bu kadar hayatı severken nasıl bu kadar hayata küsmüşüm? Hepsiyle yüzleştim.”

“Şu an saçım yok. Ve saçımda peruk var. Külkedisi gibi saçımı çıkardığım anda aynaya baktığım kişiyle yüzleştiğimde ben de hâlâ çok şoktayım”

“ÇIĞLIK ÇIĞLIĞA KENDİMİ YENİDEN DOĞURDUM”

“Kendi kendime kalmayı çok tercih ettim. “İstemiyorum kimseyi. Bana iyi gelmiyorsunuz, istemiyorum ben. Bırakın beni tek başıma.” Çok yalnızım diye çok ağladım. Bilmiyorumama o yalnızlık beni yeniden doğdurdu. İstedim yani bağıra bağıra hani böyle doğum yapan kadınlar olur ya yerlerde yattım. Öyle ağrılarım oldu ki o kadar zor bir şeymiş ki kemoterapi. Bağıra çağıra çığlık çığlığa kendimi yeniden doğurdum.”

“Bitsin istedim hayat. Bitsin istedim, böyle intihar gibi değil ama. Böyle hani Allah”la konuşup “hayat bana hep mi zor olacak? Yani ben neden sürekli bir şey yaşıyorum? Bir şey öğrenmek için sürekli bunu mu yaşamak zorundayım? Ben oynamıyorum” dedim. Ben yaşamak istemiyorum. Artık hiçbir hevesim kalmadı. Hep kendimle aynalarla çok konuştum. Kaçan heves geri gelir mi diye çok sorguladım. Ama şu anda o yüzeye çıkan Nursel şükreder mi insan kanser olduğu için? Ediyormuş. İyi ki kanser olmuşum. Hayatımda kendimi kandırmayı bıraktığım bir dönem artık başladı.”

Source: Haber Merkezi