“Sağlık ve Refah Rehberi – Acil Durum Yönetimi, İyot Eksikliği ve Daha Fazlası”

Acil durum ve afet yönetimi bölümü

Afetler her zaman haber bültenlerinin merkezinde yer bulur; ancak perde arkasında çalışan uzmanların rolü çoğu zaman görünmez kalır. Oysa kriz anlarında doğru planlama, koordinasyon ve müdahale süreçleri, eğitilmiş profesyoneller sayesinde işler. Peki, bu tür durumlarda hayati bir önem taşıyan Acil Durum ve Afet Yönetimi bölümünün mezunlarını neler bekliyor? Bu bölümü okuyanlar ne iş yapar ve nerelerde çalışabilir. ACİL DURUM VE AFET YÖNETİMİ BÖLÜMÜ NEDİR? Acil Durum ve Afet Yönetimi bölümü, doğa ya da insan kaynaklı felaketlerde can ve mal kaybını en aza indirmeyi amaçlayan, afet öncesi hazırlık, afet anı müdahale ve afet sonrası iyileştirme süreçlerini yöneten uzmanlar yetiştirmeyi hedefleyen bir akademik disiplindir. Bu bölümde, sadece kriz anında değil, aynı zamanda riskleri önceden analiz edebilen, kamu ve özel sektörle koordinasyon kurabilen, toplumun direncini artıracak stratejiler geliştirebilen bireyler yetiştirilir. Eğitim, teori ile pratiği harmanlayarak; planlama, organizasyon, lojistik ve saha uygulamaları gibi çok yönlü bir yapıda ilerler. Bölümün temel amacı, afetleri beklenen olaylar olarak ele alıp, bu olaylara karşı en etkili ve sürdürülebilir yönetim yaklaşımlarını uygulayabilecek nitelikte profesyoneller yetiştirmektir. ACİL DURUM VE AFET YÖNETİMİ BÖLÜMÜ EĞİTİM SÜRESİ KAÇ YIL? Acil Durum ve Afet Yönetimi bölümü, Türkiye deki üniversitelerde genellikle 4 yıllık lisans programı olarak sunulur. Ancak bazı üniversitelerde 2 yıllık ön lisans programı şeklinde de bulunabilir. 4 yıllık lisans programında öğrenciler temel mühendislik bilgileriyle birlikte afet bilimi, ilk yardım, kriz yönetimi, risk analizi ve kamu güvenliği gibi çok sayıda alanda kapsamlı eğitim alır. Eğitim süresince hem teorik hem de uygulamalı derslere yer verilir. ACİL DURUM VE AFET YÖNETİMİ MEZUNLARI NE İŞ YAPAR? Bu bölümden mezun olan bireyler, kriz anlarında soğukkanlı kalabilen, hızlı karar alabilen ve çeşitli kurumlarla koordineli çalışabilen kişiler olarak afet yönetiminin tüm aşamalarında görev alırlar. Mezunlar, risk analizleri yaparak potansiyel tehlikeleri haritalandırabilir, acil müdahale planlarını hazırlayabilir, tahliye senaryoları oluşturabilir ve saha operasyonlarını organize edebilir. Bir afet gerçekleştiğinde, olay yerine ilk ulaşan profesyoneller arasında yer alırlar. Arama-kurtarma ekipleriyle koordinasyon içinde çalışır, yardım dağıtım süreçlerini denetler, geçici barınma alanlarının kurulmasına destek verir ve kriz sonrası psikososyal destek mekanizmalarının devreye alınmasında görev alabilirler. ACİL DURUM VE AFET YÖNETİMİ MEZUNLARI İŞ OLANAKLARI NELERDİR? Acil Durum ve Afet Yönetimi mezunları, kamu sektöründen özel sektöre, ulusal kuruluşlardan uluslararası yardım örgütlerine kadar geniş bir yelpazede istihdam olanağına sahiptir. Özellikle iklim değişikliği, şehirleşme ve artan nüfus gibi küresel tehditlerin etkisiyle, bu alandaki uzmanlara olan ihtiyaç her geçen gün artmaktadır. Belediyelerin afet birimleri, valilik ve kaymakamlıkların kriz merkezleri, itfaiye teşkilatları, hastanelerin acil planlama ekipleri, havalimanlarının güvenlik ve tahliye ekipleri gibi alanlar doğrudan iş sahasıdır. Özel sektörde ise büyük firmaların iş sağlığı ve güvenliği, acil durum planlama ve risk yönetimi departmanlarında görev alabilirler. Ayrıca Birleşmiş Milletler, Kızılay, AFAD gibi kurumların ulusal ve uluslararası projelerinde danışman ya da saha çalışanı olarak yer alma imkânına da sahip olabilirler. ACİL DURUM VE AFET YÖNETİMİ MEZUNLARI NEREDE ÇALIŞIR? Bu alandan mezun olanlar çok farklı kurum ve kuruluşlarda çalışabilir. Türk Kızılayı, belediyeler, emniyet müdürlüklerinin kriz koordinasyon birimleri, sivil savunma müdürlükleri, sağlık kuruluşları ve kamu kurumlarının güvenlik birimleri mezunlar için istihdam alanı yaratır. Ayrıca, enerji, inşaat ve üretim sektöründe faaliyet gösteren büyük firmalar da afet risklerini en aza indirmek ve olası krizlerde iş sürekliliğini sağlamak için bu alanda uzman istihdam etmektedir. ACİL DURUM VE AFET YÖNETİMİ BÖLÜMÜ DERSLERİ NELERDİR? Acil Durum ve Afet Yönetimi bölümü ders programı, öğrencileri teorik bilgiyle donatmakla kalmaz, aynı zamanda onları sahaya hazırlayacak uygulamalı içeriklerle destekler. İşte bu bölümde okutulan temel dersler: Afet Bilinci ve Toplum Güvenliği Afet ve Kriz Psikolojisi Afetlerde İlk Yardım ve Sağlık Hizmetleri Yangın Güvenliği ve Müdahale Teknikleri Risk Analizi ve Afet Haritalaması Arama ve Kurtarma Teknikleri Kriz Yönetimi ve Karar Verme Süreçleri Acil Durum Planlama ve Lojistik Yönetimi Kamu Yönetimi ve Hukuki Düzenlemeler İletişim ve Halkla İlişkiler Çevre Bilimi ve İklim Değişikliği Ulusal ve Uluslararası Afet Politikaları Staj ve Saha Uygulamaları

Source: Habertürk


Asgari ücrete ara zam sinyali! Uzman isim tarih bile verdi

Türkiye’de yaklaşık 17 milyon doğrudan çalışanı ilgilendiren asgari ücretle ilgili zam talepleri artarak devam ediyor. Ancak işçi kesiminden gelen zam beklentilerine karşın işveren cephesinde henüz somut bir adım gözlemlenmedi.Asgari ücretin belirlenmesi için Asgari Ücret Tespit Komisyonu’nun toplanarak karar alması gerekiyor. NTV ekranlarında konuyla ilgili değerlendirmede bulunan Doç. Dr. Okan Güray Bülbül, zam sürecinin bayram sonrası netlik kazanabileceğini söyledi.“BAYRAMDAN SONRA KARAR VERİLEBİLİR” Bülbül, şahsi görüşüne göre asgari ücrette bir artış olup olmayacağının 10 günlük sürecin ardından belli olacağını belirtti. Bayram sonrasında eğer zam gündeme gelirse, Asgari Ücret Tespit Komisyonu’nun tekrar toplanması gerektiğini ifade etti. Komisyonun toplanması halinde işçi ve işveren tarafının uzlaşması durumunda zam yapılabileceğini söyledi. Aralık ayında yapılan görüşmelerde TÜRK-İŞ’in komisyon yapısında değişiklik olmadığı sürece masaya oturmayacağını açıklamıştı. Ancak işveren ve hükümet cephesinden zam yönünde bir tavır oluşursa, TÜRK-İŞ’in de buna destek vereceği belirtildi.“ASGARİ ÜCRET ENFLASYON KARŞISINDA ERİDİ”Doç. Dr. Bülbül, Ocak ayında yapılan yüzde 30’luk artışın büyük bir bölümünün, gerçekleşen yüzde 17,39’luk enflasyon oranı sebebiyle eridiğine dikkat çekti. Bu durumun telafi edilmesi gerektiğini vurguladı. Ayrıca, ekonomik dengelerin de gözetilmeye çalışıldığını ifade eden Bülbül, asgari ücret artışının ne şekilde şekilleneceğinin bayramdan sonra netleşeceğini söyledi.KAMU İŞÇİLERİNİN ZAM SÜRECİ Kamu işçileriyle ilgili 90 gündür devam eden bir zam görüşme süreci olduğunu belirten Bülbül, Bayramdan sonra bunların şekilleneceğini söylemek mümkün.”İfadelerini kullandı.

Source: Internet Haber


Pazarın gözdesi oldu: Herkeste iki, onda dört tane var

Bursa”da kurban pazarının gözdesi halin gelen ve kurbanlık olarak satılan dört boynuzlu koçu görenler gözlerine inanamıyor. Dört boynuzlu koşun sahibi ise koçun her bir boynuzu için 10 bin lira istiyor.

Kurban Bayramı”na sayılı günler kala Bursa Hayvan Pazarı”nda hareketlilik devam ederken, pazarın gözdesi dört boynuzlu koç en dikkat çeken kurbanlık oldu.

Kurbanlık almak için pazara gelenler dört boynuzlu koçu görenler şaşkınlıklarını gözleyemedi.

HER BOYNUZ İÇİN 10 BİN LİRA İSTENİLDİ

Ortalama bir kurbanlık koç 25 ila 35 bin lira arasında alıcı bulurken, dört boynuzlu koçun sahibi her boynuz için 10 bin lira istiyor.

Gören vatandaşların hayrete düştüğünü belirten koç sahibi, “Koçumuzun her boynuzuna 10 bin lira istiyoruz. Bunun özelliği olduğu için o parayı istiyoruz. Diğer hayvanlarımız 25-35 bin lira arasında. Gören vatandaşlar “Bu ne böyle ilk defa gördüm.” diyor.” şeklinde konuştu.

HAVANLARIN SERİNLEMESİ İÇİN FARKLI YÖNTEMLER KULLANILIYOR

Öte yandan çadır altında bekleyen koçlar sıcak hava sebebiyle terlerken, yetiştiriciler ise hayvanların serinlemesi için farklı yöntemlere başvuruyor.

Hayvan sahipleri, özellikle ayaklarda pişik ve sıcak çarpması riskine karşılık, kurbanlık koçların ayaklarına hortumla su tutarak serinletmeye çalışıyor.

Source:


Dermatolojik testleri yapılmamış ıslak mendil cilt sağlığını tehdit ediyor

Kalaycı, AA muhabirine, son yıllarda yüzey temizleyici, parfümlü ve sirkeli olarak üretilmeye başlayan ıslak mendillerin sık kullanımının cilt rahatsızlıklarını ortaya çıkarabileceğini belirtti.

Islak mendillerin halihazırda hijyen malzemesi olarak da kullanıldığını ifade eden Kalaycı, “Bu ürünlerin sık kullanımı ciltte birtakım sağlık problemlerine yol açabiliyor. Özellikle bebekler, küçük çocuklar, yaşlılar ve hassas cilt yapısına sahip kişilerde birtakım sağlık problemleri oluşturabiliyor.” dedi.

Kalaycı, şöyle konuştu:

“İçeriğinde birtakım kimyasal maddeler mevcut. Bunları alkol, paraben gibi koruyucular, koku maddeleri ve çeşitli dezenfektan maddeler olarak sayabiliriz. Bu tarz ürünler cilt bariyerini bozarak kuruluk ve bazen hasara yol açabiliyor. İçeriğinde bulunan bu maddelere karşı kişinin hassasiyeti var ise buna bağlı olarak cilt üzerinde alerjik kontakt dermatit dediğimiz tablonun ortaya çıkmasına sebep olabiliyor. Klinikte, ciltte kızarıklık, kaşıntı, sulantılı yaralar ve kabuklu yaralar şeklinde görebiliyoruz.”

“Kesinlikle su ve sabunun yerini tutmayacaktır”

Islak mendilin yaşamın her alanında kullanıldığını anlatan Kalaycı, bununla beraber birçok cilt rahatsızlığını tetiklediğini vurguladı.

Kalaycı, şunları kaydetti:

“Kullanılacak ürünleri seçerken dermatolojik açıdan test edilmiş ürünleri kullanmakta fayda var. Cilt bariyerini bozmayacak şekilde içeriğindeki ürünlerin PH değerinin 4,5 ile 5,5 arasında olan ürünleri tercih etmekte fayda var. Alkol, paraben ve koku içermeyen ürünleri tercih etmekte fayda var. Bebeklerde ve küçük çocuklarda eğer kullanacaksak ciltte problem yaşamamak adına saf su ve pamuktan oluşmuş mendilleri tercih etmekte fayda var. Bunların dışında ciltte bir problem oluyorsa kesinlikle ıslak mendil kullanımını bırakıp gerekli hallerde bir hekime başvurmamızda fayda var. Islak mendil günlük temizlik ürünleri değil, acil durumu kurtarmak adına kullanabileceğimiz ürünlerdir. Kesinlikle su ve sabunun yerini tutmayacaktır. Günlük temizliğimizi sağlarken su ve sabun kullanmakta fayda var.”

Anadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır. Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.

Source:


İyot eksikliği gebelik ve çocuk gelişimini olumsuz etkiliyor

Çelik, 1-7 Haziran İyot Yetersizliği Hastalıklarının Önlenmesi Haftası dolayısıyla AA muhabirine yaptığı açıklamada, iyot eksikliğinin günümüzde de önemli bir halk sağlığı sorunu olduğunu söyledi.

İyotun, mikro besinler grubunda yer alan önemli bir esansiyel element olduğunu belirten Çelik, “İyot eksikliği özellikle çocuklarda büyüme gelişme geriliği, gebelerde düşük ve fetal ölümlere neden olmaktadır ama en önemlisi dünyada önlenebilir zeka geriliğinin en sık nedeni iyot eksikliğidir.” dedi.

Çelik, ciddi iyot eksikliklerinde çocuklarda IQ düşüklüğünün söz konusu olabildiğini, iyotun önemli bir mikro besin olduğunu dile getirdi.

Çoğunlukla mide ve ince bağırsaktan emilen iyotun, özellikle gebelik, emzirme dönemi ve çocuklarda bazen besinlerle alınmasının yeterli olmadığını aktaran Çelik, şunları kaydetti:

“Anne karnındaki fetüs anneye bağımlı olduğu için özellikle 14 haftaya kadar Dünya Sağlık Örgütü ve Türkiye Endokrinoloji ve Metabolizma Derneği hem gebelik hem laktasyon döneminde hekim kontrolüyle takviye iyotlar öneriyor. Gebelik ve emzirme döneminde iyot takviyeleri önem arz etmektedir ancak bu takviyelerin mutlaka hekim kontrolünde alınması lazım.”

“Türkiye”de önemli yol katedildi”

Çelik, Türkiye”de 1999 yılında okul çağı çocuklarında yapılan bir çalışmada yüzde 38″lere varan guatr görülme oranının bulunduğunu, bunun en önemli nedenlerinden birinin iyot eksikliği olduğunu dile getirdi.

2000″li yılların başında sofra tuzlarına iyot katılmasıyla ciddi yol katedildiğini ifade eden Çelik, “İyot profilaksi (önleyici tedavi) uygulamasıyla günlük ihtiyacımızı karşılasın diye sofra tuzlarına iyot eklenmeye başlandı. Ciddi etkilerini gördük. Özellikle tiroit bezinin yaşa ve cinsiyete göre normalden büyük olması olarak adlandırdığımız guatr, iyot profilaksi sonrası ciddi şekilde azalmaya başladı.” diye konuştu.

“İyot, iki ucu keskin bıçak”

Çelik, iyotun fazlasının da zararlı olduğunu dile getirdi.

İyotun hekimler tarafından önerilmeden kullanılmaması gerektiğinin altını çizen Çelik, “İyot, iki ucu keskin bıçak. Çok yüksek iyot alımında ciddi hastalıklarla da karşı karşıya kalabiliriz. Örneğin bir bireyin tiroit bezindeki hücreler içerisinde iyot miktarı az ise fazla iyot verildiği zaman farklı bir hastalık, fazla ise farklı bir hastalık karşımıza çıkabiliyor.” dedi.

Çelik, iyotun kabuklu dip deniz ürünleri, süt ve süt ürünleri, balık, tavuk, yumurta gibi ürünlerde yüksek miktarda bulunduğunu sözlerine ekledi.

Anadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır. Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.

Source: