“Sağlık ve Zindelik Rehberi – Rüyalar, Anoreksiya ve Yaz Stili”

Neden rüya görüyoruz?

Harvard Üniversitesinde çalışan ve Uyku Komitesi‘nin yazarı olan rüya araştırmacısı Deirdre Barrett, “Ne kadar rüya psikoloğu varsa, ‘Rüya görmenin amacı nedir?’ sorusuna da o kadar çok yanıt alırsınız” diyor. Avusturyalı sinirbilimci ve psikoanalizin kurucusu Sigmund Freud, çok tartışılan 1899 tarihli Rüyaların Yorumu kitabında rüyaların, ruhumuzun derinliklerinde gömülü ve çözülmemiş çatışmalara dair hayati ipuçları sunduğunu söylüyor. Bu görüşe katılmayanlar, Freud’un rüya yorumlarının cinselliğe çok odaklanmış, yüksek oranda öznel ve doğrulanması imkansız görüşler olduğunu ileri sürmüşler. Analiz yapan iki farklı kişi, aynı rüyayı tamamen farklı okuyabilir ve kimin haklı olduğunu bilmenin nesnel bir yöntemi yoktur. TEHLİKELİ DURUMLARI CANLANDIRMAK VE ONLARI ANLAMAK İÇİN Popular Science Türkçe”de yar aldığına göre Freud’dan beri geçen onlarca yıl içerisinde, neden rüya gördüğümüze dair başka bilim insanları da alternatif açıklamalar sundu. Bunların en önde gelenlerinden biri de Finli sinirbilimci ve psikolog Antti Revonsuo‘nun 2000 yılında ileri sürdüğü tehdit canlandırma kuramı. Bu görüşe göre rüya görmek, antik bir biyolojik savunma mekanizması. Beyinlerimiz tehlikeli durumları canlandırarak, tehditleri tanımak ve onlardan kaçınmak için gereken becerileri prova ediyor; bir nevi hayatta kalmak için sanal gerçeklik eğitim sahası gibi. 2005 yılında savaş ve travmaya maruz kalan çocukların rüyalarının incelendiği bir çalışma bu kurama destek sağlıyor. Travmatize olmamış Finli çocuklarla karşılaştırıldığında bu çocuklar daha sık rüya gördüklerini ve bu rüyaların şiddetli tehditlerle dolu olduğunu söylemiş ki bu durum, çocukların zihinlerinin tehlikeyle nasıl mücadele edileceği konusunda egzersiz yaptığını akla getiriyor. Fakat tehdit simülasyonu kuramı bile tartışmalı . 2008 yılında yürütülen ve Güney Afrika’da suç oranı yüksek bölgelerde oturan kişilerin Wales eyaletindeki düşük oranlı suç bölgelerinde oturanlarla karşılaştırılması, gerçek hayatta daha fazla tehditle karşı karşıya olmalarına rağmen Güney Afrikalı katılımcıların aslında Gal emsalleri kadar tehdit içeren düya görmediklerini aktarmış. Bu durum, beynin travmaya maruz kaldığında hayalleri kullanarak tehlike canlandırması yaptığı görüşüne meydan okuyor. Bir başka kuramda ise rüyaların sadece bellek pekişmesinin bir yan ürünü olduğu ileri sürülüyor; yani beynin biz uyurken yeni anıları tekrar oynatma ve pekiştirme yolunun. Beynin hipokampus ve neokorteks bölgesi birlikte çalışıp yeni bilgileri dosyalarken, bunları eski anılarla da harmanlıyor olabilirler ve böylelikle rüya şeklinde yaşadığımız, genellikle de tuhaf olan bu karışımlar ortaya çıkıyor. Rüyanın duygu düzenleme kuramına göre rüyalar, özellikle olumsuz tiptekiler olmak üzere duyguları işleyip yönetmemize de yardımcı olabilir. Kısa süre önce boşanan ve depresyon yaşayan bireylere odaklanılmış araştırmalarda, rüyalarında eski eşlerini gören kişilerin ruh hallerinde bir yıl sonra önemli iyileşmeler olabildiği gösterilmiş; özellikle de rüyaları canlı ve duygusal yönden zenginse. Bir diğer çalışmada ise uykudan önce başlarından geçmiş stresli olaylarla ilgili rüya gören kişilerin, sonraki gün uyandıklarında bu olaylarla ilgili daha olumlu hissettikleri bulunmuş. Bu durum, duygusal sıkıntının dayanıklılığa dönüşmesinde rüyaların bize yardımcı olabileceğini akla getiriyor. Yakın zaman önce yürütülen beyin görüntüleme çalışmaları da bu fikri destekliyor. Sık sık korkuyla ilişkili rüyalar yaşayan kişilerin beyinlerinin korku merkezleri, uyanık oldukları sırada daha düşük faaliyet gösteriyor. Bu durum ise söz konusu rüyaların bir çeşit gece terapisi görevi görüyor olabileceğine ve biz uyanık iken duygularımızı daha iyi düzenlememize yardımcı olduğuna işaret ediyor. Son olarak Barrett, yanlış soruyu soruyor olabileceğimizi öne sürüyor: “Benzer ama nadiren sorduğumuz bir soru daha var: ‘Düşünmenin amacı nedir?’ sorusu” diyor. Uyanık zamanlarımızdaki düşüncenin pek çok işlev sergilemesi gibi (planlamadan problem çözmeye ve hayal kurmaya kadar), rüyalar da böyle bir şey yapıyor olabilir. “Rüya görmenin değeri, sahip olduğu farklılıkta yatıyor. Kendine özgü bir düşünce biçimi bu; uyanık zamanlarımızdaki bilişsel kabiliyetimize takviye yapan ve zenginleştiren bir biçim.” Aslında bazı araştırmacılar, rüyaların gün içerisinde bizi zorlayan problemlerin çözülmesi için benzersiz bir zihin alanı sunduğunu düşünüyor. Bu değişmiş beyin durumunda, imgelemeden sorumlu beyin bölgeleri daha aktif hale geliyor ve zihnin görselleştirme gerektiren problemleri çözmesine olanak sağlıyor. Tarih bu konuda meşhur örneklerle dolu: Mary Shelley söylenenlere göre Frankenstein’ın temel sahnelerini rüyasında görmüş; Alman kimyacı August Kekule benzinin çember yapısına rüyasında rastlamış ve Rus kimyager Dimitri Mendelev’in rüyasında da periyodik element tablosunun son hali varmış.

Source: Haber Merkezi


Karpuzun dışında bu işaret varsa tadına doyulmuyor: Adanalıların taktiği

Yaz aylarının kurtarıcısı karpuzu seçerken genelde tokatlama yöntemini kullanırız. Fakat Adanalılar, sulu ve tatlı bir karpuz seçmek için üzerindeki işarete dikkat ediyor. Karpuzlarda bulunan bu işaret hem lezzetini hem de sulu olduğunu gösteriyor.

Dünya üzerine 1200 tane çeşidi olan karpuz Türklerin de vazgeçemediği yaz meyvelerinden biri. Büyük oranı sudan oluşan karpuz, yemesi kolay fakat seçmesi zor meyveler arasında. Adana ve Diyarbakır karpuzu tadında bir karpuz yemek istiyorsanız aslında yöntemi çok kolay. Satın alırken bazı işaretlere dikkat ederek lezzetli bir karpuz seçebilirsiniz.

İŞTE SULU VE TATLI KARPUZ SEÇMENİN TÜYOLARI:

Karpuzun sap rengi lezzetli bir karpuz almak için önemli kıstaslardan biri. Sap sarı renkte olan bir karpuz, yeterince olgunlaşmış olduğunu gösterir. Sapı yeşil ve taze olan karpuzlar ise aksine olgunlaşmamış karpuzlardır.

Karpuzun kabuğundaki çatlaklar da karpuz seçmekte önemli detaylar arasında. Eğer karpuzun üzerinde örümcek ağına benzeyen ince çatlaklar varsa bu tatlı ve aromalı karpuza işaret eder.

BÜYÜKLÜĞÜ ÖNEMLİ DEĞİL

Her büyük karpuz lezzetli olacak diye bir kural yok. Orta boy ama beklenenden daha ağır olan karpuzlar genellikle içi dolgun ve sulu olur.

Eğer sap kısmı tamamen kurumuşsa, bu karpuzun dalında tam olgunlaştığını ve kesilmeden önce yeterince beklediği anlamına gelir. Bu da lezzetli bir karpuzun habercisidir.

Source: Derleyen: Gülcan Aslan


Bu renkler stilinize yeni bir soluk getirecek! Tarz sahibi valizlerle yaza merhaba deyin

Okulların da kapanmasıyla birlikte artık resmen yaz tatili dönemi başlamış oldu. Yani okul yorgunluğunu üzerinden atmak isteyen çocuklar ve en az onlar kadar okul sürecinde hırpalanmış aileleri için resmen yaz şimdi başlamış durumda. Tüm yılın yorgunluğunu üzerinden atmak isteyenler için tatil süreci de başlamış oluyor. Kabul edelim yaz gelmiş olsa da şehirde giydiklerimizle tatil beldelerinde giydiklerimiz birbirine hiç ama hiç benzemiyor. Yani gerçek tatil moduna geçerken hem dolabımızdakileri bir başka gözle gözden geçirmek hem de çoğu zaman eksikler için yeniden alışverişe çıkmak gerekiyor. Biz de bu sezonun plajlarda olmazsa olmazlarını derlemek istedik. Bu trendlere hazırladığınız tatil valizinde kesinlikle yer vermeniz gerekiyor. ALTIN TONLARI VE METALİKLER Tatil; parlak güneş, bronz ten ve tabii ki ışıltı demek. Bu yıl tam olarak bunu ifade eden bir renk paleti moda dünyasına giriş yaptı. Kısaca bu yaz tatilinizde kesinlikle altın rengi ve metalik parçaları valizinize eklemelisiniz. Altın inanılmaz bir yükselişteyken gümüş ve bronz gibi renkler de oldukça iddialı! Tüm bu renkler lüks bir dokunuş sağlarken aynı zamanda kombinlerinize modern bir hava da katıyor. Metalikler; beyaz ketenlerle de, jean”lerle de, tığ işleriyle de çok ama çok uyumlu. KROŞELER VE TIĞ İŞLERİ Son birkaç yıldır ön plana çıkan bohem şıklık ve onun olmazsa olmaz öğeleri arasında yer alan el işi çalışmalar; her geçen gün daha da popülerleşiyor. Rafya ve hasır örgülere, tığ işlerine ya da el örgülerine mesafeli yaklaşan herkesin dolabında şu anda bu tarz birden fazla parça bulunuyor. Şehir hayatında bu tarz parçaları çok fazla kullanmamız mümkün olmuyor. Ancak hazır bir tatil beldesine gidiyorsanız valizinize bence doldurabildiğiniz kadar doldurmalısınız. Lüks moda markalarının bu el işi malzemeleri kullanma tarzları hepimiz büyülenmiş durumdayız. O nedenle ne yapın edin ketenlerle, jean”lerle, yüzde yüz pamuklu kumaşlarla, incecik ipeklerle ve dorelerle bu parçaları kombinleyin. GÖMLEK HAYAT KURTARIR Dört mevsim vazgeçemediğimiz gömlek modelleri yaz tatilinin de vazgeçilmezi. Bence özellikle çizgili ve düz beyaz bir gömleğin kesinlikle valizinizde bulunması gerekiyor. Hatta sadece gömlek değil gömlek elbiselerden de valizinize atmanız lazım bana fikrimi soracak olursanız. Gömleklerin en güzel yanı plajda da gece kulüplerinde de, şık bir restoranda da doğru kombinle kullanılabiliyor oluşları. KAHVE TONLARI VAZGEÇİLMEZ 2025 yılının belki de en dikkat çekici renk trendi, doğadan ilham alan toprak tonları. Tabii ki yaz tatiline çıkarken ve valiz hazırlarken bu bilgiyi göz önüne almak gerekiyor. Özellikle 2025 yılın rengi olarak açıklanan Mocha Mousse bir parçayı muhakkak valizinize atın. Bu tonların en önemli özelliği tahmin ettiğiniz gibi sakinleştirici bir hava yaratıyor olmaları. Ve tabii ki bu renkler minimalist ve doğa dostu bir yaşam tarzını simgeliyor. Toprak tonlarına eşlik eden bej, krem ve kahve tonları rahat ve doğal bir estetik arayanlar için ideal. RAFYA VE HASIR ÇOK GÖZDE Hasır ve rafya örgüler de yaz dolaplarının ve dolayısıyla valizlerin vazgeçilmezi. Derilerin incecik örülmesiyle ortaya çıkan terlik, ayakkabı, ceket, bluz ve yelekler de yine çok ama çok popüler… Dev modaevleri bu ürünleri kullandıkları koleksiyon hazırladıktan sonra tabii ki daha küçük markalar ve hazır giyim markaları da bu işe el attı. Yani yeni sezon ürünlerine göz gezdirmek için mağazalara girmeye başladığınız an hepiniz yavaş yavaş el işi trendinin ne kadar popüler olduğunu göreceksiniz. Şehirde kullandığımız kalıplı, markalı çantalar yerine rafya ya da hasır bir çanta kullanarak tatil valizinizi rahatlatmayı tercih edebilirsiniz. ŞEFFAF VE PARLAK PULLAR Pullar sadece ayakkabılarda değil, her yerde. Elbiseler, çantalar, aksesuvarlar, pantolonlar resmen pullara teslim olmuş durumda. Bu iddialı detayı beyaz ya da ten renklerinde seçerseniz kombinlemeniz her zaman çok kolay olacaktır. Siyahın zaten pul gibi iddialı detayları daha sadeleştirme özelliği olduğu ise yadsınamaz bir gerçek. Bu sezon şeffaf pullar ve denizkızlarını andıran görünümler çok ama çok popüler. Sade beyaz bir tişörtle bile kombinleyebileceğiniz bu tarz bir parçayı muhakkak valize atın. DETAYLARDA TARZINI YAKALA Hemen gözünüz korkmasın. Zaten plajdasınız ya da havuz kenarındasınız. O nedenle şeffaf detaylar, danteller, tığ işleri gibi parçaları rahatlıkla giyebilirsiniz. Tüm bir elbisenin transparan olması da popüler, sadece transparan detaylı bir tişört giymek de çok ama çok popüler. Yani hep dediğimiz gibi yapmanız gereken trendi kendinize, yaşam tarzınıza ve bulunduğunuz ortama uydurmak. İDDİALI DESENLER Moda dünyasında 80″ler dendiği zaman ünlü modaevlerinin renkli ve iri desenli tasarımları geliyor aklımıza. O dönemde ceket gibi genelde daha sade kullanılan parçalara bile yansıyan bu detaylar şimdi baştan ayağa bizi sarıp sarmalayacak. Valize bu markalardan en azından birinden bütçenize göre bir parça eklemeye çalışın derim ben. Hiç olmadı bu markaların renk kombinlerini ya da desenlerini hatırlatacak bir parçaya yatırım yapın ve hemen valizinize ekleyin. FIRFIRLAR Elbiseler, etekler, tişörtler hatta pantolonlar bile fırfırlarla çevrelenmiş durumda. Belki bir zamanlar sadece gece gezmelerinde tercih ettiğiniz bu tarz kıyafetleri önümüzdeki sezon iş hayatında ve günlük hayatımızda bolca kullanıyor olacağız. Tek dikkat etmeniz gereken nokta vücudunuzda biraz daha geniş bulduğunuz noktalara fırfırları getirmemek. Özellikle plaja giderken giyeceğiniz fırfırlı bir elbise size hoş bir hava katacağı için bu tarz bir parçayı valize muhakkak ekleyin. PUDRA PEMBE Barbie pembesinin son bir yıla damga vurmasının ardından pembeden tamamen vazgeçileceğini sananlar tabii ki yanılıyordu. Çünkü sonuç olarak pembenin naif, kadınsı ve elegan tavrını bir yana bırakmak biz kadınlar için pek de mümkün değildi. Ancak pembenin o aşırı iddialı ve çarpıcı tonu yerine bu yıl boyunca daha dinlendirici, daha naif bir vibe”ı bulunan pudra pembe koleksiyonlarda geniş yer alıyor.

Source: İdi̇l Demi̇rel


Rüyada kağıt para görmek ne anlama gelir? Para saymak, bulmak, toplamak ve almak…

Kişiler tarafından her dönemde sıklıkla görülen ve ağırlıklı olarak sorgulamaya alınan rüyaların başını çeken rüyada para görmek; iyi anlamları bulunduğu gibi beraberinde kötü anlamları da içerisinde barındırmaktadır.Rüyada para görmenin tabirini detaylı olarak incelediğimizde; bu kimsenin bir derdinin ve tasasının olacağına, bu nedenle o kişide kaygı durumunun oluşum göstermesine işaret ederken, rüya sahibinin duyacağı sözlerden ötürü büyük bir sıkıntının içerisine düşeceği anlamına geleceğinden bazen kötüye işaret etmektedir.Diğer taraftan ise, rüyayı gören kişilerin maddi yahut manevi anlamda yaşayacağı güçlüklerin ardından ferahlık ve huzur, mutluluğa kavuşarak rahatlamasına delalet edeceğinden iyiye yorulmaktadır. Peki, bazı tabirciler tarafından ise yakın bir süreçte kişilerin sahip olacağı para ve rızık şeklinde ifade edilen rüyada para görmek nasıl yorumlanır? Yapılan yardım veya ibadetlerin ödüllendirilmesi olarak belirtilen rüyada para görmenin anlamı ve tabiri…RÜYADA PARA GÖRMEK NASIL YORUMLANIR? RÜYADA PARA GÖRMENİN ANLAMI&TABİRİ…Para almak: Rüyasında birinden para aldığını gören bir kimse geçmişte yapıp ettiklerinden ötürü ödül alacağına delalet etmektedir. Aynı zamanda rüyasında para almanın bir diğer tabiri olarak ise zenginlik ve şans elde etmek şeklinde ifade edilmektedir.Rüyada birine para vermek; Rüyayı gören kimsenin, başka kişilerin herhangi bir açık veya eksiğini kapatarak, imkanları dahilinde yardım edeceğini ve rızkından nasiplendireceğinin göstergesidir. Rüyasında birine para veren kişinin, temiz yürekliliği sonucunda sevindiriye uğrayacağına, dertlerinin ve tasalarının nispeten sona ereceğine delalet etmektedir. Diğer yandan rüyada birine para vermenin de tıpkı para almanın gibi zenginlik ve şansa nail olması şeklinde tabir edilmektedir.Rüyada para saklamak; Rüyasında para saklayan bir kişi, hayatında başkalarıya paylaşmadığı ve yalnız bir şekilde gerçekleştirilmesi arzu edilen bir iş bulunması şeklinde yorumlanmaktadır. Rüyasında para saklayan kişiler, yapmak istedikleri o işlere kendisinden başka kimsenin müdahale etmemesi ve kafa karışıklığına yol açmaması açısından, işini nihayete erdireceği en son aşamaya dek bu hedeflerinden hiçbir kişiye söz etmeyecek anlamını taşımaktadır. Öte yandan, rüya sahibinin işlerini gizlilik içerisinde yapması ileri dönemde çok ciddi boyuta geleceğine ve yaşamını olumsuz ölçüde etkileyeceğine işarettir.Rüyada para kaybetmek ve bulmak; Rüyayı gören kişinin başarı elde edemeyip ikinci kere yapma yürekliliğini kendisinde bulamadığı o işi tekrardan gerçekleştirme kararı alacağına ve verdiği bu kararın olumlu bir şekilde sonuçlanarak rüya sahibine şans ve hayır kapılarına açacağına delalet etmektedir. Rüyasında para kaybeden ve bulan bir kimse, mağlup olduğu herhangi bir hususta tekrardan güç ve sermaye elde edip hem bu kez galip gelmek için büyük bir umut besleyecek hem de yeniden yenilgiye uğrama ihtimali karşısında yiğitçe ve mertçe bir tavır ortaya koyacaktır. Bazı rüya tabircilerine göre ise rüyada para kaybetmek, bu kişilerin geçici bir zaman boyunca iç sıkıntısı yaşamasına yorulmaktadır.Rüyada borç para istemek; Bu kimselerin en güç duruma düştüğü zamanlarda aşırı gururlu bir yapıda olmasına karşın, bu gururu hiçe sayarak ilerlemek durumunda kalmasına ve içerisinde bulunduğu bu tablodan ötürü utanç duygusunu hissedeceğine alamet etmektedir.Bankaya para yatırmak; Rüyasında bankaya para yatıran bir kimsenin, sevinç yaşamasına, refaha kavuşmasına ve yaptığı işlerde başarıya ulaşmasına delalet etmektedir. Diğer taraftan ise rüyada bankada çokça (bol miktarda) para görmek üzere; bu kişilerin zenginliğe kavuşması şeklinde yorumlanmaktadır.Rüyada bankadan para çekmek; Rüya sahibinin başarısız olması yönünde tabiri bulunmaktadır.Rüyada para yırtmak; Rüyasında para yırttığını gören kimseler hali hazırda yürüttüğü işleri noktalama kararı almasına alamet etmektedir. Sonlandırılacak işler ise ağırlıklı olarak saklı bir biçimde yapılan ve bu kişilerin vicdanına ağır gelen işlerden ibaret olmaktadır.Rüyada gümüş para görmek; Rüya sahibinin mutlu olup yüzünün güleceğine ve müjdeli haber almaya delalettir.Rüyada para saymak; Rüyasında para saydığını gören kişiler, beklemediği bir biçimde isteklerini gerçekleştireceğini ve hedeflerini başaracağının göstergesidir.Rüyada bakır para görmek; Bu kişilere uğur getirecek ve son derece güzel gelecek bir iş olarak tabir edilmektedir.Rüyada kağıt para görmek; Rüyasında kağıt para gören kişinin parasını kaybedeceğine alamet etmektedir.Rüyada bozuk para görmek: Yakın bir süreç içerisinde ekonomik anlamda düzelme/iyileşme yaşanacaktır.Madeni para; Rüyasında madeni paralarını harcadığını gören rüya sahibinin hiç beklemediği bir kapıdan kazanç elde edeceğine işaret etmektedir. Bazı tabircilere göre ise rüyasında madeni para aldığını gören bir kimse, belirli miktarda para kaybedeceği yönünde yorumlanmaktadır.Rüyada altın para görmek; Dedikodu, kıskançlık ve sıkıcı söze delalet etmektedir.Rüyada bakır para görmek; Rüyasında yaşadığı evden bakır paraları alıp sokağa attığını gören bir kimse, gam ve kederden uzaklaşması şeklinde tabir edilmektedir.

Source: Kübra Yılmaz


Aşkı evlilik mi öldürür biz mi? Klinik Psikolog Esra Ezmeci anlattı: “O bir süper kahraman değil, gerçek bir insan”

Evlenmeden önce prenses gibi hissederdim. Bana çok aşıktı. Sevgiliyken çok iyiydik; ama nikah kıyıldığı an her şey değişti…” Bu ve benzeri cümleleri sıkça duyarız. Peki, gerçekten yüksek sesle söylenen o “evet” kelimesi ve nikah memurunun kıydığı nikahla birlikte her şey kökten bir değişime mi uğruyor? Bu soruya cevap aramadan önce, aşkın kendisini tanımlamak gerekir. Aşk, bir nevi sarhoşluk gibidir. Kalp atışları hızlanır, beyin kimyasalları değişir. Tek gördüğümüz şey, partnerimizin ne kadar mükemmel olduğudur. Mesaj attığında ya da aradığında havalara uçar, birkaç saat ses çıkmasa öfkeleniriz. Bu dönem, mantığın arka planda kaldığı, beklentilerin hızla yükseldiği bir dönemdir. Üstelik yalnızca karşımızdakine değil, kendimize de yabancılaşmaya başlar; farklı davranırız. sahiptir. Artık yalnızca duyguların ya da dürtülerin değil, kiraların ödendiği, bulaşıkların yıkandığı, sabah erken kalkıp işe gitmenin gereklilik olduğu bir düzendir. Evlilik aşkı öldürmez elbette… Ama onu evcilleştirir. Asıl soru ise şudur: Evlilik mi aşkı öldürür, yoksa biz aşkı öldürüp suçu nikaha mı atarız? Aşk, ilk bakışta bir heyecandır. Kalbin hızla atması, sevdiğiniz kişiden mesaj bekleme hali… Aynı mesajı defalarca okuyup doyamamak… Ve en çok da o belirsizlik. İçinizde durmaksızın dolaşan “Acaba beni seviyor mu?” sorusuyla yaşamak… Evlilikle birlikte bu “acaba”lar yavaş yavaş yerini “nasıl olsa”lara bırakır. Bekleme heyecanı yerini alışkanlığa bırakır. Aynı evin içinde zaman geçirmek, kahve içmek, uyumak, uyanmak… Karşınızdaki kişiyi hep aynı rutinle görmek zamanla sıradanlaşır. İşte tam bu anda aşk, sürprizini ve heyecanını yitirmeye başlar. Peki, burada kaybeden evlilik mi, yoksa “biz” duygusu mu? Evliliği çoğu zaman bir sahne olarak görürüz. Herkesin önünde ilan edilmiş, toplumun onayladığı bir birliktelik… “O benim kocam.”, “Bu benim karım” demenin verdiği bir güven duygusu vardır, evet. Ama aynı zamanda bu resmiyetin içinde kaybolan bir samimiyet de… Oysa evlilik, iki kişinin yarattığı; içinde çiçekler açan bir bahçedir. Bu bahçede yalnızca ikinize ait espriler, kimsenin bilmediği bir dünya vardır. Ama zamanla o dünya kalabalıklaşır. Aileler dahil olur, sorumluluklar artar, maddi problemler, çocuklar, iş stresi… Aşk bu kalabalığın içinde kaybolabilir. Asıl mesele şu: Aşkı hâlâ iki kişilik tutabiliyor muyuz, yoksa onu kalabalık bir apartman toplantısına mı çevirdik? PSİKOLOJİK OLARAK GEÇİLEN ÜÇ AŞAMA TUTKULU AŞK Beynin “iyi hissettiren” tüm hormonlarının zirvede olduğu dönemdir. Karşınızdaki kişiyi kusursuz görürsünüz. Söylediği her söz, yaptığı her hareket size mükemmel gelir. Hatta kusurları bile gözünüze sevimli görünür. ROMANTİK SEVGİ Gerçeklerin yavaş yavaş ortaya çıktığı dönem… Artık o bir süper kahraman değil, gerçek bir insandır. Bu evre, ilişkinin devam edip etmeyeceğinin sınandığı dönemeçtir. BAĞLILIK VE DERİN SEVGİ Artık birlikte el ele yürümeye karar verilmiştir. Bu noktada heyecan değil, huzur aranır. Birlikte kahvaltı etmek, aynı evde yaşamak zamanla otomatiğe bağlanabilir. Yalnızca alışkanlıkla devam eder hâle gelebilir. İşte bu yüzden bu aşamada önemli olan niyettir. Sevdiğiniz kişiyle güne başlarken o ilişkiye içtenlikle bağlı kalmayı seçmektir. Yani sevgiyi, anlayışı ve özeni her gün yeniden üretmek istemek… Alışkanlıkla değil, bilinçli seçimle sürdürmeyi istemek… SONUÇ Evlilik, üçüncü evrenin bir parçasıdır. Ancak çoğu kişi birinci evrede takılıp kalmak ister. Hep o ilk gün, hep o heyecan, hep o tutku… Bu gerçekçi midir? Hayır. Peki mümkün müdür? Emek vererek evet. TUTKU NEDEN BİTER? 1- ALIŞKANLIK, AŞKIN DÜŞMANIDIR Aynı sözleri tekrarlamak, aynı yerlere gitmek, her şeyi önceden tahmin etmek… Aşk zamanla sıradanlaşır. Oysa aşk biraz da bilinmezliktir. 2- İLETİŞİM DEĞİL, BEKLENTİLER KONUŞUR “Zaten ne söyleyeceğini biliyorum” düşüncesiyle eşler birbirlerini duymayı bırakır. Gerçek iletişim ortadan kalkar. 3- CİNSELLİK GERİ PLANA ATILIR Çocuk, ev, iş derken tensel bağ ikinci plana düşer. Oysa bu bağ, aşkın canlı kalmasında hayati önemdedir. 4- KIRGINLIKLAR BİRİKİR, KONUŞULMAZ Dile getirilmeyen her kırgınlık, sevginin altını oyar ve ilişkiyi boşluğa sürükler. EVLİLİKTE AŞKI YAŞATMANIN 10 FORMÜLÜ 1 Her gün birbirinize küçük sürprizler yapın. 2 Ayrı alanlarınız olsun ama birbirinizden uzaklaşmayın. 3 Birbirinizin gözlerinin içine bakarak konuşun. 4 Ayda bir “sevgililik randevusu” yapın. 5 Teşekkür edin, özür dileyin, iltifat edin. 6 Birlikte gülün. Mizah, ilişkilerin en güçlü yapıştırıcısıdır. 7 Sadece eş değil, sırdaş olun. 8 Zaman zaman ayrı kalın ki özlem büyüsün. 9 Sadece sorunları değil, hayalleri de paylaşın. 10 Birbirinizi seçtiğinizi unutmayın. Seçilmek güzeldir, seçmek de… HER SABAH AYNI İNSANA, “SENİ SEÇİYORUM” DEMEK… Kabul edelim, aşk kolay değil. Hele evliliğin içindeyken, gündelik hayatın koşuşturması içinde aşkı yaşatmak daha da zor. Ama mümkün. Aşk ölmez. Ama bakılmazsa solar. İlgilenilmezse küser. Konuşulmazsa uzaklaşır. Tıpkı insanlar gibi… Evlilik aşkı öldürmez. Biz onu ihmal ettiğimizde, konuşmayı bıraktığımızda, sıradanlaştırdığımızda… İşte o zaman aşk bizi terk eder. Aşk, bir kere hissedilip sonsuza dek sürecek bir mucize değildir. Her sabah yeniden çağırdığımız, her akşam yeniden tuttuğumuz bir eller bütünüdür. Evlilik aşkı öldürmez; aşkı sıradanlaştıran biz oluruz. Eğer iki insan, her sabah birbirinin gözlerinde yeniden kaybolmaya niyet ederse aşk ölmez… Derinleşir. Çünkü gerçek aşk, aynı kalpte her gün yeniden doğmayı göze almaktır. Ve bazen en büyük aşk, her gün aynı insana yeniden “Seni seçiyorum” diyebilmektir.

Source: Esra Ezmeci̇


Nihal Candan”ın ölümüne neden olan “anoreksiya nervoza” nedir?

Sosyal medya fenomeni Nihal Candan”ın anoreksiya nervoza nedeniyle yaşamını yitirmesi, gözleri bu ciddi hastalığa yeniden çevirdi. Görünüm baskısı, sosyal medyadaki yargılar ve travmatik yaşam olaylarının Candan”da anoreksiyayı tetiklediği belirtiliyor. MedipolBahçelievler Hastanesi”nden Klinik Psikolog Gözde Göktaş, yeme bozukluklarının sadece fiziksel değil, aynı zamanda derin bir ruhsal çöküşün yansıması olduğunu ifade etti. Göktaş, ailelerin ve yakın çevrenin bu süreçte suçlayıcı değil, tamamen destekleyici bir tutum sergilemeleri gerektiğinin altını önemle çizdi. “TRAVMATİK SÜREÇLER VE BEDEN ALGISI BU HASTALIĞI TETİKLİYOR” Anoreksiya nervozanın çoğu zaman sadece bir diyet takıntısı ya da kilo verme isteği gibi algılandığını ancak bunun gerisinde çok daha derin psikolojik faktörlerin olduğunu belirten Klinik Psikolog Göktaş, “Anoreksiya nervoza bir yeme bozukluğudur. Sadece davranışsal bir süreç değildir. Travma temelli, erken çocukluk dönemi ve ailesel aktarımlarla da ilişkilendirilebilir. Kontrol ihtiyacı, özgüven eksikliği, mükemmeliyetçilik zorlayıcı yaşam olayları ve düşük benlik saygısında bu durumda belirleyici bir faktördür. Travmalar, ailevi yükler, mükemmeliyetçilik, obsesif düşünceler ve sosyal medyanın dayattığı beden algısı bu tabloyu körüklüyor. Kişi kendini aynada hâlâ şişman görebiliyor ve bu da bozulmuş beden algısının en çarpıcı göstergesidir” dedi. GÖRÜNMEYEN SAVAŞ: RUHSAL ÇÖKÜŞ Anoreksiya nervozada kilo kaybı sadece fiziksel bir belirti değil, aynı zamanda ruhsal bir gerilemenin işareti. Klinik Psikolog Göktaş, bu durumun özellikle ergenlerde ve genç kadınlarda sık görülse de son yıllarda erkeklerde de artış gösterdiğini belirtti. Klinik Psikolog Göktaş, “Son zamanlarda hızlı kilo kayıpları yaşanıyorsa, psikolojik dalgalanmalar gözlemleniyorsa, bu sadece bir diyet meselesi değildir. Kişi kendini ifade etmekte zorlanabilir, sosyal ilişkilerden uzaklaşabilir. Bu noktada hem psikoterapi desteği hem de hekim takibi şarttır.” TEDAVİ BİR EKİP İŞİDİR Anoreksiyadan kurtulmak, bireyin iradesiyle tek başına başarabileceği bir süreç değildir. Klinik Psikolog Göktaş, multidisipliner bir yaklaşıma ihtiyaç olduğunu vurgulayarak şu uyarıda bulundu: “Psikolojik destek, beslenme danışmanlığı ve gerekiyorsa medikal tedavi bir arada yürütülmelidir. Kişiyle birlikte aile de bu sürece dahil edilmeli; eleştirmek yerine destek olunmalıdır. Anoreksiya, hem fiziksel hem duygusal yönleriyle ele alınması gereken bütüncül bir sağlık sorunudur.” “İYİYİM” DEMESİ, HASTA OLMADIĞI ANLAMINA GELMEZ Özellikle hastalığın başlarında kişinin yaşadığı durumu fark edemediğine dikkat çekerek, aile ve yakın çevrenin gözlemlerinin büyük önem taşıdığını dile getiren Klinik Psikolog Göktaş sözlerini şöyle tamamladı: “Hasta genellikle durumunu reddeder. ‘Kendimi iyi hissediyorum’ diyebilir ama fiziksel belirtiler farklı bir tabloyu gösterir. Bu nedenle yakın çevre, hızlı kilo kaybı, yeme alışkanlıklarında değişiklik ve sosyal izolasyon gibi işaretleri ciddiye almalı ve zamanında profesyonel yardım alınmalıdır.”

Source: Internet Haber


Cumhuriyet Pazar bu hafta da dopdolu!

Cumhuriyet Pazar dopdolu içeriklerle, 1837. sayısıyla karşınızda… 🏋 ️‍ ♀ ️ ‘Hatice de yırtmak istiyor’ Sevda Baş, “Atlet” filminde başarı için sınırları zorlayan bir kadın sporcuyu canlandırıyor. Film, spor dünyasında görünmeyen gerçeklere ve etik ikilemlere ışık tutuyor. ✍ ️ Deniz Ülkütekin 🏜 ️ Çölün hafızası, geleceğin kodu Sanatçı Ayça Ceylan, Suudi Arabistan’da tamamladığı yerleştirmeyle çölü kolektif belleğin mekânı hâline getiriyor. ✍ ️ Orhun Atmış Depremle ilgili espri olur mu? Acılarla başa çıkmanın yollarından biri de mizah olabilir mi? Üstün Dökmen, travma ve espri ilişkisini bilimsel ve kültürel açıdan ele alıyor. ✍ ️ Prof. Dr. Üstün Dökmen 🎬 Dizilerin yarıyıl karnesi: 2025’in (şu ana kadar) en iyileri Zihni yoranlar, kalbi parçalayanlar, çok konuşulanlar… “Adolescense”dan “MobLand”e, yılın ilk yarısında öne çıkan dijital diziler radarımızda. ✍ ️ Başak Bıçak 🧠 Sanatla aramıza algoritma mı girecek? Müze güvenliğinde yeni dönem: Yapay zekâ destekli sistemler eserleri korumakla kalmıyor, izleyiciyle sanat arasındaki mesafeyi de yeniden tanımlıyor. ✍ ️ Bala Gürcan Madra 😄 Haha diye başlayan sağlık reçetesi Kahkaha yalnızca neşenin değil kalp sağlığının ve zihinsel iyilik hâlinin de ilacı. Gülmek, en ucuz ve en etkili ilaç olabilir mi? ✍ ️ Alican Elkorek 🎧 Spotify’a ekle, kalbine yerleştir: Sren’le tanışın Shoegaze, indie ve post-rock’ı İstanbul sahnesine taşıyan Sren, ilk albümleri “Başka Bir Hayat Mümkün” ile dikkat çekiyor. ✍ ️ Deniz Ülkütekin 🎸 Yoğunluktan beslenen bir müzisyen Cem Çatık, ikinci enstrümantal albümü “Almost There” ile yine üretimin, deneyimin ve sesin peşinde. ✍ ️ Orhun Atmış 🧬 Bilimi değiştiren mektup Francis Crick’in oğluna yazdığı ve 6 milyon dolara satılan mektup, DNA’nın sırlarını ilk kez açıklayan belgeydi. ✍ ️ Ömür Tanyel 🧨 Şehit çocuklarının hakkına göz diken molla! İngiliz mandacısı, işbirlikçi, dolandırıcı… Said Molla’nın karanlık yaşamı. ✍ ️ Şaduman Halıcı 🗺 Kültür Rotası… ✍ ️ Berrin Karadeniz 📬 Gazeteniz Cumhuriyet’le birlikte istemeyi unutmayın!

Source: Haber Merkezi