Masa başında sağlık reçetesi! Ofis çalışanları bu uyarılara dikkat
Hareketsiz yaşam, kalp rahatsızlıkları, obezite ve diyabet gibi metabolik hastalıkların yanı sıra dolaşım ve sindirim sistemi bozukluklarına da yol açabiliyor. Medipol Mega Üniversite Hastanesi Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon Uzmanı Doç. Dr. Mehmet Ağırman, ofis çalışanlarının en sık görülen şikayetlerinin başında bel, boyun ve sırt ağrılarının geldiğini belirtti. Doç. Dr. Ağırman, bu ağrılar, omurganın uzun süre uygun olmayan duruşta kalmasından kaynaklandığını söyledi. Ofis çalışanlarının günün yaklaşık yüzde 80’ini yerinden kalkmadan geçirdiğini vurguladı. YANLIŞ DURUŞ AĞRILARI KRONİKLEŞTİRİYOROmurganın uzun süreli yanlış pozisyonlarda kalmasının kas ve iskelet sistemi üzerinde ciddi baskılara neden olduğunu belirten Doç. Dr. Ağırman, “Yanlış oturuş ve duruşlar zamanla kas kısalıklarına, kireçlenmeye, omurga eğriliği, kemik erimesi ve disk fıtığı gibi rahatsızlıklara zemin hazırlıyor. Özellikle masa başı çalışanların bu konuda daha dikkatli olması gerekiyor” diye konuştu. DOĞRU OTURUŞ NASIL OLMALI?Ofis çalışanları için oturma düzeninin büyük önem taşıdığını ifade eden Doç. Dr. Ağırman, “Baş, monitör ekranına bakarken dik durmalı. Omuzlar rahat, sırt dik olmalı. Bel destekli sandalyeler tercih edilmeli, küçük bir yastıkla destek sağlanabilir. Ayak altına hafif bir yükseklik koyarak kalça yukarı kaldırılmalı, baldırlar sandalyenin ortasına denk gelmeli. Klavye ve monitör göz hizasına göre yerleştirilmeli, bilek düz pozisyonda olmalıdır” ifadesini kullandı. KÜÇÜK DOKUNUŞLARLA BÜYÜK FARK YARATILABİLİRBasit alışkanlıkların hareketsizlikle mücadelede büyük fayda sağladığını vurgulayan Doç. Dr. Ağırman, “Telefonu boyun ile omuz arasında sıkıştırmaktan kaçının. Çayınızı kendiniz alın, aracınızı birkaç sokak öteye park edin. Böyle küçük dokunuşlarla hareketsizliği azaltmak mümkün. Ayrıca klima ve havalandırmanın doğrudan vücuda temas etmemesine dikkat edilmeli çünkü bu da kas ağrılarını artırabiliyor” dedi. İKİ SAATTE BİR GERME, YARIM SAATTE BİR HAREKETDüzenli egzersizin hayatın bir parçası haline getirilmesi gerektiğini dile getiren Doç. Dr. Ağırman, sözlerini şöyle tamamladı: “İki saatte bir 5 dakikalık germe egzersizleri yapılmalı. Hareketleri karşılıklı yönlere uygulayın, birkaç kez tekrar edin. Egzersiz sırasında ağrı hissediyorsanız hemen durun. Ayrıca yarım saatte bir kalkıp 2 dakika yürüyün. Bu küçük hareket molaları vücudu rahatlatır, ağrıları önler. Ofis yaşamı hareketsizlikle eş anlamlı olmak zorunda değil. Küçük önlemlerle daha sağlıklı bir yaşam mümkündür.”
Source: Internet Haber
Burcunuza göre hangi diyet size göre?
Koç Burcu (21 Mart – 19 Nisan)
Enerjik, atılgan ve rekabetçi Koç’lar, hızlı sonuç almak ister. Sabırsız yapıları nedeniyle uzun süren detokslar ya da kısıtlayıcı diyetler onlara göre değildir. Yüksek proteinli beslenme, enerji seviyelerini sabit tutar ve kas kütlesi oluşumuna destek sağlar. Egzersizle desteklenen dinamik diyetler tam onlara göredir. Aç kalmak yerine hareketli kalmak, Koç’un formülü olabilir.
Boğa Burcu (20 Nisan – 20 Mayıs)
Yemeğin tadına, dokusuna, sunumuna önem veren Boğa’lar, diyette keyifli olanı arar. Açlık krizleri bu burcu yoldan çıkarabilir; bu yüzden besleyici, doyurucu ve lezzetli olan Akdeniz diyeti ideal seçimdir. Zeytinyağlılar, taze sebzeler, peynir ve tam tahıllarla hazırlanan tarifler, Boğa’nın doğasına uygun beslenme sunar. Sabırla ilerler, ama istikrarlı şekilde sonuç alır.
İkizler Burcu (21 Mayıs – 20 Haziran)
Değişken ve meraklı İkizler, aynı besinleri günlerce yemeye tahammül edemez. Rutinler onları sıkar, bu yüzden çeşitlilik içeren, esnek diyetler daha uygundur. Aralıklı oruç gibi zaman bazlı sistemler, hem zihinsel hem bedensel dinamizmini destekler. Ayrıca yemek hazırlarken bilgi araştırmak, tarif değiştirmek, İkizler için eğlenceli olabilir.
Yengeç Burcu (21 Haziran – 22 Temmuz)
Evine düşkün ve duygusal Yengeç’ler, yemeği sadece beslenme değil, bir “duygu regülasyonu” aracı olarak da kullanır. Bu nedenle duygusal açlık krizlerine karşı dikkatli olunmalı. Ev yapımı hafif yemeklerle, kan şekeri dengesi kurulan diyetler onlar için ideal. Beslenmenin duygusal boyutunu fark etmek ve destekleyici alışkanlıklar geliştirmek çok önemli.
Aslan Burcu (23 Temmuz – 22 Ağustos)
Kendine özen göstermeyi seven Aslan’lar, estetik ve gösterişli sofralara düşkündür. Düşük karbonhidratlı diyetlerle formda kalabilir ama bunu lüks ve kaliteli sunumlarla birleştirmek ister. Motivasyonları dış görünümle doğrudan bağlantılıdır. Başarılarını paylaşmak, aynada fark yaratmak Aslan’ın sürdürülebilirliğini artırır. Sunum sizin için önemliyse, tabağınız bir sanat eseri gibi görünmeli.
Başak Burcu (23 Ağustos – 22 Eylül)
Detaycı, düzenli ve sağlık takıntılı Başak’lar, listelemeyi ve plan yapmayı sever. Bu yüzden sebze ağırlıklı, bilimsel temelli ve etik değerlere uygun diyetler onlar için uygundur. Vejetaryen ya da vegan beslenme, Başak’ın doğasına hitap eder. Aynı zamanda bağırsak sağlığına dikkat eder, probiyotik besinleri önemser. Diyet listelerini titizlikle takip eder ve başarıya giden yolda sabırlıdır.
Terazi Burcu (23 Eylül – 22 Ekim)
Zarif ve estetik düşkünü Terazi’ler, dengeli yaşam tarzına eğilimlidir. Ne çok aç kalmak ister ne de fazla yemek. Porsiyon kontrolü ve estetik sunumlar içeren dengeli diyetler onlar için biçilmiş kaftandır. Sosyal burç olduklarından, bir diyet arkadaşına sahip olmak başarı oranlarını artırır. Tat-koku-doku uyumu onlar için önemlidir; diyette görsel tatmin de motive edici olur.
Akrep Burcu (23 Ekim – 21 Kasım)
Tutkulu ve kararlı Akrep’ler, bir diyete baş koyduğunda sonuna kadar gider. Özdisiplinleri yüksek olduğundan, ketojenik ya da su orucu gibi katı diyetlerde başarılı olabilir. Detoks ve arınma süreçleri ruhlarına da iyi gelir. Ancak duygusal iniş çıkışlar yaşadıklarında yeme davranışları değişebilir; bunu fark etmek sürdürülebilirlik açısından önemli.
Yay Burcu (22 Kasım – 21 Aralık)
Özgürlüğüne düşkün, seyahat etmeyi seven Yay’lar, çok katı kurallardan hoşlanmaz. Bu nedenle fleksitaryen gibi esnek beslenme biçimleri onlara iyi gelir. Egzotik mutfaklara meraklı olduklarından, yemek onlar için aynı zamanda bir keşif alanıdır. Uzun süren kısıtlamalar, motivasyonlarını düşürür. Pratik tarifler, dışarıda da uygulanabilir çözümler tercih edilmelidir.
Oğlak Burcu (22 Aralık – 19 Ocak)
Disiplinli, sabırlı ve sorumluluk sahibi Oğlak’lar, diyetin uzun vadeli faydalarını önemser. Klasik, kalori bazlı planlı diyetler, bu burca çok uygundur. Programlara bağlı kalmakta sorun yaşamazlar; ancak zaman zaman dinlenmeye ve ödüllendirmeye de ihtiyaç duyarlar. Hedefe ulaşmak için yavaş ama sağlam adımlarla ilerlerler.
Kova Burcu (20 Ocak – 18 Şubat)
Farklı olanı seven, teknolojiye meraklı Kova’lar, klasik diyetlerden sıkılır. Onlar için trend beslenme biçimleri, mobil uygulamalarla desteklenen sistemler çok daha caziptir. Aralıklı oruç, çiğ beslenme ya da dönemsel veganlık gibi alışılmışın dışındaki yaklaşımlar, yaratıcılıklarını da besler.
Balık Burcu (19 Şubat – 20 Mart)
Hayal gücü güçlü, sezgisel Balık’lar, beslenmeyi bir şifa alanı gibi görür. Bitkisel içerikli, hafif ve ruhsal bütünlük sağlayan diyetler onlar için daha uygundur. Sıvı tüketimini artırmak, aromaterapik takviyelerle desteklemek, Balık’ın sağlıklı kalmasına yardımcı olur. Ancak duygusal yeme tuzağına düşmemek için farkındalık çalışmaları şarttır.
Source: Haber Merkezi
Zehirli tırtıl alarmı! Önce köpeğine sonra kendisine bulaştı… ‘Ağzının içi asit dökülmüş gibi eriyordu’
Bahar ayları, doğayla iç içe vakit geçirmeyi sevenler için en keyifli dönemlerden biri. Ancak baharın gelişiyle birlikte zararlılar da ortaya çıkmaya başladı. Çoğu kişi, yılın bu zamanları kene gibi canlılarla karşılaşmaktan endişe etse de aslında tehlikeler bununla sınırlı değil.İstanbul’da yaşayan O.Y. ve eşi, birkaç hafta önce köpekleri Tinder ile birlikte doğada vakit geçirmek üzere Çekmeköy’de doğa içinde bir alana gitti. Ancak keyifli başlayan doğa yürüyüşü, bir anda kâbusa dönüştü.Köpekleri Tinder normalden fazla salya akıtmaya ve halsizleşmeye başladı. “Hemen çeşmeye götürdüm, ağzını yıkadım. Su içirmeye çalıştım ama içmedi. Eve dönmeye karar verdik” diyen O.Y., “Yolda yürürken alışık olmadığımız bir şekilde sık sık durup oturmaya başladı. Ağzının çevresi kızardı ve şişlikler oluşmaya başladı. Soluğu en yakın veterinerde aldık. Veteriner alerjik bir durum olabileceğini söyleyip birkaç iğne yaptı. O an biraz rahatladık ama ertesi sabah işler daha da kötüye gitti” ifadelerini kullandı. ‘ELİMDE KIZARIKLIK, ŞİŞLİK VE KAŞINTI BAŞLADI’“Tinder’ın şişlikleri boğazına kadar indi. Dahası, onun ağzını yıkadığım elimde kızarıklık, şişlik ve kaşıntı başladı” diyen O.Y., yaşadıklarını şu sözlerle anlattı:Tinder’ın dili ve ağzının içi, sanki üzerine asit dökülmüş gibi eriyor, çürüyordu. Yemek yiyemez hale geldi. Birkaç gün boyunca sadece serumla beslendi. O noktada veteriner kesin tanıyı koydu: Çam tırtılı! Meğer o gün oynadığımız açık alanda, Tinder çam ağaçlarının altında bulunan ve zehirli salgılarıyla bilinen istilacı bir türle, çam tırtılıyla temas etmiş. Dili, yanakları ve ağzındaki birçok bölge büyük tehlikedeydi. Gözden Kaçmasın Böcek ısırığı deyip geçmeyin! Her yıl yüz binlerce kişi ölüyor… İlk 15 dakika hayat kurtarıyor Haberi Görüntüle Her şey çok hızlı gelişti. Ne olduğunu bile anlayamadan durum kötüleşti. Tedavisi hâlâ devam ediyor. Ölü dokular alındı, şimdi yenilenme sürecini umutla izliyoruz. Tinder’ın eski sağlığına kavuşmasını sabırsızlıkla bekliyoruz. Bu yaşadıklarım bana bir şeyi çok net öğretti: Doğa muhteşem, ama bir o kadar da hassas. Yeşil alanların artmasını hepimiz isteriz ama çam tırtılı gibi istilacı ve tehlikeli türlerle mücadele için etkili ilaçlama şart. ÇAM TIRTILININ EVCİL HAYVANLAR ÜZERİNDEKİ ETKİLERİ NELER?Veteriner Hekim Altuğ Özer, “Çam tırtılının üzerindeki tüylerde bulunan Thaumetopoein adlı toksin, özellikle köpekler ve kedilerde alerjik reaksiyonlara yol açabilir. Çam tırtılındaki toksinler ya direkt temasla ya da uçuşarak kedi ve köpeklerimize temas ettiklerinde yoğun alerjik reaksiyonlar gözlemlenebilir. Bu reaksiyonlar arasında şişlik, kaşıntı, kızarıklık ve nefes darlığı yer alır. Temas sonrası, anafilaktik şok, nefes alamama ve kalp problemleri gibi daha ciddi sağlık sorunları da gelişebilir” dedi. Çam tırtılının tüylerine direkt maruz kalan evcil hayvanların acilen veteriner hekime götürülmesi gerektiğinin altını çizen Altuğ Özer, “Bu durumlarda ilk olarak yoğun antihistaminik tedavilerine başlıyoruz. Aynı zamanda kortikosteroidler kullanarak iltihaplanmayı azaltıyoruz. Solunum ve kalp problemleri yaşanıyorsa, bu sorunları gidermek için uygun ilaçlar uyguluyoruz. Ayrıca hayvanın vücudundaki toksini atabilmek amacıyla serum tedavisi yapıyoruz” ifadelerini kullandı.Alıntı MetniTEK TEHLİKE ÇAM TIRTILI DEĞİL!“Çam tırtılı dışında, bahar ve yaz aylarında pire, kene ve bit popülasyonu da önemli bir tehlike oluşturur” diyen Altuğ Özer, “Keneler, doğrudan ısırma yoluyla zararlı mikroorganizmalarını köpeğe, kedilere aktarabilirler. Bu mikroorganizmalar daha sonra hayvandan insana geçebilir, bu nedenle evcil hayvanlarımız için kene tasması kullanmak ve dış mekanlarda onların bu tür zararlılarla temasını en aza indirmek önemlidir” şeklinde konuştu.Alıntı Metni ÇAM TIRTILI SADECE HAYVANLAR İÇİN DEĞİL, İNSANLAR İÇİN DE TEHDİTÇam tırtılının sadece hayvanlar için değil, insanlar için de toksik bir tehdit olduğunun altını çizen Dermatoloji Uzmanı Doç. Dr. Aslı Tatlıparmak, “Çam tırtıllarının vücutlarında milyonlarca mikroskobik tüy bulunur. Bu tüyler temasla ya da rüzgârla havaya karışarak insan vücuduna ulaşabilir. Tırtılların savunma mekanizması olan bu tüyler toksik ve alerjik etkiler yaratır. Özellikle alerjik yatkınlığı olan bireylerde ya da çocuklarda çok daha ciddi reaksiyonlar görülebilir” dedi. Gözden Kaçmasın “Birkaç saniyeliğine pencereyi açıyorum içeri hücum ediyorlar” Karasinekler bu yıl erken mi çıktılar? Haberi Görüntüle İnsanlarda görülebilecek belirtilere de değinen Doç. Dr. Aslı Tatlıparmak, “Ciltte temasla, yanma, kaşıntı, kızarıklık, kabarıklık, ürtiker oluşabilir. Solunum yollarında ise öksürük, nefes darlığı, hırıltı, bronş spazmı ve alerjik astım atağı görülebilir. Gözlerde kızarıklık, sulanma, kaşıntı ve yanma hissi ortaya çıkabilir” ifadelerini kullandı.Dr. Tatlıparmak ayrıca bazı vakalarda belirtilerin saatlerce sürebildiğini ve tedavi edilmediği durumlarda ciltte iz kalabileceğini de belirtti. NELERE DİKKAT EDİLMELİ?Çam tırtılı kadar tehlikeli bir diğer canlı ise keneler. Bahar aylarında doğaya çıkanların sıkça karşılaştığı bu parazitler, yalnızca ısırıklarıyla değil, taşıdıkları hastalıklarla da ciddi sağlık sorunlarına yol açabiliyor. Doç. Dr. Aslı Tatlıparmak, kenelerle ilgili ise şu uyarılarda bulundu:– Kene ısırığı çoğu zaman başlangıçta hissedilmez. Ancak keneler, Kırım Kongo Kanamalı Ateşi (KKKA), Lyme hastalığı ve tularemi gibi bulaşıcı hastalıkların taşıyıcısı olabilir. Erken fark edilip müdahale edilmezse bu hastalıklar hayati tehlike yaratabilir.– Ormanlık ve çamlık alanlarda yürüyüş yaparken hayvanlarınızı ve çocuklarınızı kontrol altında tutun. Uzun kollu giysiler ve açık renk kıyafetler tercih edin. Eve dönüşte vücudunuzu ve hayvanlarınızı detaylıca kontrol edin. Tırtılla veya keneyle temas durumunda hemen bir sağlık kuruluşuna başvurun.
Source: İsmail Sari
Turna balığı nasıl pişirilir?
TURNA BALIĞI NASIL PİŞİRİLİR? Turna balığı, lezzetli ve sağlıklı bir seçenek olmasına rağmen pişirilirken doğru yöntemlerin kullanılması önemlidir, çünkü etli ve sert dokusu vardır. Pişirmeden önce, ilk adım olarak temizlenmesi ve pulundan arındırılması gerekir. Balığın kılçıklarını dikkatlice çıkararak, etin yumuşak ve yenilebilir kısmına ulaşabilirsiniz. Turna balığı pişirme tekniğinin birkaç farklı yolu vardır, ancak her bir yöntem için dikkat edilmesi gereken püf noktaları vardır. Turna balığını fırında pişirmek, etin doğal lezzetinin korunmasını sağlar. Balığı tuz, karabiber ve taze otlar (örneğin kekik, biberiye veya defne yaprağı) ile marine edebilirsiniz. Bu marine işlemi, balığın daha aromatik olmasını sağlarken, etin de yumuşak kalmasına yardımcı olur. Ardından, balığı 180-200 dereceye ısıtılmış fırına yerleştirip yaklaşık 30-40 dakika pişirebilirsiniz. Fırınlama sırasında, balığın üzerine bir miktar zeytinyağı ve limon suyu gezdirerek, etin daha sulu ve lezzetli olmasını sağlayabilirsiniz. Pişirme sırasında, balığın üzerini alüminyum folyo ile kapatarak neminin içinde kalmasını sağlamak, balığın kurumasını engeller. Bir diğer yaygın pişirme yöntemi, turna balığını tencerede pişirmektir. Balığı tencereye yerleştirdikten sonra üzerine doğranmış sebzeler (örneğin soğan, havuç, patates, kereviz) ekleyebilir ve kısık ateşte pişirebilirsiniz. Bu yöntemde, balığın sulu kalması ve lezzetinin tüm sebzelerle birleşmesi sağlanır. Etin lezzetini artırmak için et suyu veya beyaz şarap eklemek iyi bir fikir olabilir. Turna balığını tencerede pişirirken, 40-50 dakika kadar pişirilmesi, etin yumuşak hale gelmesini sağlar. Son olarak, turna balığını tavada da pişirebilirsiniz. Yüksek ısıda, her iki tarafını da kısa süreliğine mühürlemek, balığın dışının çıtır, içinin ise sulu kalmasına yardımcı olur. Tavada pişirirken, balığa taze baharatlar ve limon suyu ekleyerek ekstra lezzet katabilirsiniz. Turna balığının pişme süresi genellikle 15-20 dakika kadar olur, bu süre zarfında balığın her iki tarafı da altın rengi olmalıdır. Her pişirme yöntemiyle, turna balığının etinin kurumasını engellemek için pişirme süresini kontrol etmek önemlidir. Balığın etinin iyice piştiğinden emin olmak için etin kolayca ayrılabilen bir yapıda olması gerekir. Turna balığı, doğru pişirme teknikleriyle yumuşacık ve lezzetli hale gelir ve bu yöntemlerle balığın doğal tatlarını en iyi şekilde ortaya çıkarabilirsiniz. Turna balığı, lezzetli ve sağlıklı bir seçenek olduğu için, yanında sunulacak garnitürler ve yemekler ile mükemmel bir uyum yakalar. Hafif ve narin tadını dengelemek için, genellikle ferahlatıcı ve hafif yan yemekler tercih edilir. Birçok kişi, turna balığının yanında taze bir yeşil salata servis etmeyi tercih eder. Marul, roka, taze domates, salatalık ve birkaç dilim avokado gibi malzemelerle hazırlanmış bir salata, balığın doğal lezzetini ön plana çıkarır ve yemeği daha dengeli hale getirir. Ayrıca, üzerine biraz zeytinyağı, limon suyu ve tuz eklemek, salatayı zenginleştirir. Turna balığı, özellikle fırınlanmış ya da haşlanmış sebzelerle iyi gider. Fırınlanmış havuç, patates, kuşkonmaz ve kabak gibi sebzeler, balığın lezzetini tamamlayarak yemekle mükemmel bir uyum sağlar. Bu sebzeler, doğal tatlarını korur ve turna balığının hafif tadı ile güzel bir kontrast oluşturur. Pilav da turna balığı ile oldukça iyi gider; tereyağlı pilav veya sebzeli kuskus, balığın yanına servis edilebilecek harika bir garnitürdür. Turna balığıyla servis edilebilecek bir başka popüler seçenek ise, taze otlar ve limon dilimleriyle yapılmış bir sos veya yoğurtlu bir dip sos olabilir. Taze kekik, dereotu veya fesleğen gibi otlar, balığın doğal lezzetini güçlendirirken, limonun asidik yapısı da tazelik katar. Bu tür bir sos, balığa ekstra aroma katmak için idealdir. TURNA BALIĞI PİŞİRMENİN PÜF NOKTASI Turna balığı pişirme yönteminde dikkat edilmesi gereken birkaç püf noktası, balığın etinin daha lezzetli ve yumuşak olmasını sağlar. Öncelikle, turna balığının etinin genellikle sert ve lifli olabileceğini unutmamak önemlidir, doğru pişirme yöntemi seçmek kritik rol oynar. Turna balığını marine etmek, etin daha yumuşak olmasına yardımcı olur. Marine işlemi, balığın daha aromatik ve lezzetli olmasını sağlar. Zeytinyağı, limon suyu, tuz, karabiber, taze otlar (örneğin kekik, biberiye veya defne yaprağı) ve biraz sarımsak ile yapılan bir marinasyon, balığın etinin daha yumuşak ve suyu içinde kalmış olarak pişmesini sağlar. Marine edilen balığı en az 30 dakika, tercihen birkaç saat boyunca buzdolabında bekletmek, lezzetlerin etin içine iyice işlemesini sağlar. Turna balığı tarifinde, etin kuru olmasını engellemek için pişirme süresine dikkat etmek gereklidir. Fırında pişirirken, balığı fazla pişirmemek çok önemlidir. Yüksek ısılarda uzun süre pişirmek, balığın etinin sertleşmesine ve kurumasına neden olabilir. Bu nedenle fırın sıcaklığını 180-200 derece civarında tutarak, yaklaşık 30-40 dakika kadar pişirmek idealdir. Fırınlama sırasında, balığın üzerine zeytinyağı gezdirmek, etin daha sulu kalmasını ve daha parlak bir dış yüzey elde edilmesini sağlar. Balığın üzerine alüminyum folyo kapatarak pişirmek, nemin kaybolmasını engeller ve etin yumuşak kalmasına yardımcı olur. Tavada pişirme sırasında ise, balığın her iki tarafını kısa süreliğine mühürlemek, dışının kıtırlaşmasını, içinin ise sulu ve yumuşak kalmasını sağlar. Yüksek ısıda kısa süreli pişirme, balığın etinin kurumasını engeller ve tatların yoğunlaşmasını sağlar. Turna balığının pişme süresi kısa olduğundan, tavada pişirirken dikkat edilmesi gereken en kritik nokta, balığı fazla pişirmemek ve etin iyice yumuşak olmasını sağlamaktır. Ayrıca, balığın pişme esnasında taze otlar ve limon suyu eklemek, doğal lezzetleri öne çıkarır. Ek olarak, turna balığı pişirildikten sonra dinlendirilmesi, etin suyunun dağılmadan etin içinde kalmasını sağlar. Bu, balığın daha lezzetli ve sulu olmasına yardımcı olur. Etin pişme süresi ve yöntemi her ne olursa olsun, turna balığının içinin sulu, dışının ise çıtır olması gerektiğini unutmayın. Bu püf noktalarına dikkat ederek, turna balığını mükemmel bir şekilde pişirebilirsiniz.
Source: Habertürk
Polen alerjisi ile mücadele yöntemleri
Polenler, yani çiçek tozları, hem doğanın devamlılığı hem de bitkilerin üremesi için olmazsa olmaz. Her bahar bitkiler üreme dönemine girip çiçeklendiğinde atmosfere yayılan polenler maalesef bazılarımız için hayatı zorlaştıran ve yaşam kalitesini ciddi oranda düşüren etkiler gösterebiliyor. Bazı bünyeler diğerlerine göre daha alerjik bir yapıdadır ve bitkilerin çiçeklerinden dökülen bu tozlar, yani polenler, hava yoluyla bu bünyelere temas ettiğinde bazen kaşınabilir, hapşırabilir, durmak bilmeyen öksürüklerden, burun tıkanıklıklarından ya da tam tersi aşırı burun akıntısından mustarip olabilirler. Bazı bünyelerde polen alerjisi gözleri de etkiler. Gözlerde kaşıntı, şişlik, sulanma görülebilir. Bazı bünyelerde bu etkiler nefes darlığına kadar gidebilir. Polen alerjisi olanlar özellikle bahar aylarında ilaç kullanmaya alışıktır ancak ilaca her an ulaşamayanlar için alerjik reaksiyonları azaltmanın bazı yolları da var… 1) Özellikle belirtilerin yoğun olduğu dönemlerde polenlerin daha çok olduğu açık havalardan, ormanlardan, bahçelerden, parklardan olabildiğince uzak durulmalı. 2) Bahar kendini hissettirirken bunu yapmak çok zor haklısınız ama açık havada geçirilen süreç olabildiğince azaltılmalı. 3) Evde, işte ve uzun süreli vakit geçirilen yerlerde kapsamlı bir temizlik yapılmalı. Ortam tozdan arındırılmalı. 4) Hava sıcaklıkları yükseldiğinde cam açıp serinlemeye çalışmak yerine eğer varsa klima seçeneği kullanılmalı ancak klimayı çalıştırmadan önce klima da iyice temizlenmeli, temizlendiğinden emin olunmalı. Klimada filtre kullanılmalı. 5) Dışarıdayken üzerinizde olan kıyafetleri evin dışında üzerinizden çıkarmalı, yaşam alanınızda alerjenle temas etmiş ceket, ayakkabı, toka, kıyafet bulundurulmamalı. 6) Dışarıda geçirilen sürede maske kullanılmalı, özellikle belirtilerin yoğun olduğu dönemde alerjenle teması azaltmak için kapalı alanlarda da açık alanlarda da maske tercih edilmeli. 7) Bu dönemde beslenmeye her zamankinden daha çok dikkat edilmeli. Antiinflamatuar etkileri ile dikkat çeken omega-3 yağ asitleri beslenme listelerinde yer bulmalı. C vitamini ve probiyotik tüketmeye özen gösterilmeli. 8) Dışarıdan eve girildiğinde muhakkak duş alınmalı, dışarıda saçınıza ve teninize yapılmış olma ihtimali olan polenden arındırılmalı. 9) Polen alerjisi güçlü bir alerjidir ve yaşam kalitesini düşürür. Bir doktora görünüp bu süreci gerekli ilaç desteğini sağlayarak götürmek faydalı olacaktır. İlaçların yanında burun kuruluğunun giderilmesi de kaşıntıları ve hapşırıkları hafifletebilir. Hem hijyene hem tıbbi bakıma özen gösterilmeli. Görsel Kaynak: Shutterstock
Source: Habertürk
Sarp yamaçlarda kişniş toplayanların zorlu mesaisi
Toplayıcıların, dağcılık ekipmanları ve halatlarla tırmandıkları sarp kayalıklardan topladıkları bitki, bazı rahatsızlıkları olanlardan ve sağlıklı beslenmek isteyenlerden talep görüyor.
Toplayıcılar, her yıl nisanda tüm zorluklarına rağmen dağın yolunu tutarak sınırlı sürede olabildiğince fazla hasat yapmaya çalışıyor.
Pınarcık Mahallesi”nde 15 yıldır kişniş toplayıcılığı yapan Abdullah Ertekin (48), AA muhabirine, bu işin yörede geçmişten bu yana yapıldığını, bahar dönemi geleneği haline geldiğini söyledi.
Kişniş toplamak için profesyonel dağcı halatı, emniyet kemeri ve karabinalar kullanarak “çıkılamaz” olarak görünen yamaçlara tırmandıklarını belirten Ertekin, uzun yıllardır fazla deneyim kazandığını, bu işi herkesin yapamadığını dile getirdi.
Bu yıl da sezonu tamamlamak üzere olduklarını anlatan Ertekin, “Kişniş toplamak için uluslararası sertifikalı dağcılık malzemeleri kullanıyorum. Güvenlik amacıyla her türlü ekipmanım var. Bu “çıkılamaz” denilen yamaçlardaki kişnişleri topluyoruz. Bu yerler tehlikeli yerler olduğu için herkes çıkıp inemez.” diye konuştu.
Bitkinin dağda doğal yetişmesinden dolayı değerli olduğuna dikkati çeken Ertekin, şöyle devam etti:
“Çok tehlikeli yerlerde çalışıyoruz. Satarken pazarlık yapanlar oluyor ama bunun pazarlığı olmaz. Bunları toplayabilmek için düşme riskini göze alıyoruz. Demetini 100 liraya kadar satıyoruz. Bitkiler çıktığında 300 demet civarında topluyoruz. İşimiz dağda olduğu için “ekmeğimizi taştan çıkarıyoruz” diyebiliriz.”
“Tecrübesi olmayanlar için tehlikeli”
Pınarcık Mahallesi Muhtarı Yakup Ünver de baharın gelmesiyle mahallede kişniş toplama heyecanı yaşandığını anlattı.
Çok meşakkatli ve tecrübesi olmayanlar için tehlikeli bir iş olduğuna dikkati çeken Ünver, “Baharla birlikte mahallemizde her taraf yemyeşil oluyor, çok güzel bir manzaramız var. Dağlık bir bölgede yaşıyoruz. Kişniş de sarp kayalıklarda yetişen, toplanması çok zor bir bitki. Tecrübeli bazı arkadaşlarımız bunları toplayarak gelir sağlıyor ve aile bütçelerine katkıda bulunuyor. Mahallemizde 5-6 kişi bu işi yapıyor.” dedi.
Anadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır. Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.
Source:
101 bin kilometre, 11 ülke! Çiple takip edildi
Doğa Koruma ve Milli Parklar (DKMP) Genel Müdürlüğünün izni, Eskişehir Büyükşehir Belediyesi ve KuzeyDoğa Derneğinin işbirliğiyle küçük akbaba neslinin korunması ve popülasyonunun uydu vericisiyle takibi için 2022 de başlatılan Küçük Akbaba Koruma Projesi kapsamında yırtıcı kuşlar izlenmeye devam ediyor.KuzeyDoğa Derneği Bilim Koordinatörü Emrah Çoban ile Eskişehir Büyükşehir Belediyesi Veteriner İşleri Daire Başkanı Nurben Fatma Koptekin in öncülüğünde sürdürülen çalışmada, Eskişehir de ilk kez 24 Nisan 2022 de uydu vericisi takılan ve Midas adı verilen küçük akbaba, aradan geçen 3 yılın ardından yeniden yakalandı.Ocak ve şubat aylarını Güney Sudan da, mart ayını Çad da geçiren 7 yaşındaki Midas, 9 ülkeyi aşarak üçüncü kez Eskişehir deki üreme alanına döndü. Bu süre zarfında 101 bin 230 kilometre uçtuğu belirlenen Midas, göç sırasında saatte 102 kilometre hıza ulaştı. Midas ın deniz seviyesinden 7 bin 830 metreye kadar yükseldiği tespit edildi.Midas göç yolculuğu boyunca Güney Sudan, Çad, Sudan, Libya, Mısır, Filistin, İsrail, Lübnan, Ürdün ve Suriye yi geçerek Türkiye ye geldi.Dünya Akbaba Koruma Vakfının da destek vermeye başladığı projede, Midas ın yanı sıra verici takılı 9 küçük akbabanın takibi sayesinde göç yolları ve yaşam döngüleri hakkında bilimsel veriler sağlanıyor. TEKRAR DOĞAYA YUVASINA, AİLESİNİN YANINA DÖNECEK KuzeyDoğa Derneği Bilim Koordinatörü Emrah Çoban, AA muhabirine, dünya çapında küçük akbabanın neslinin tehlike altında olduğunu söyledi. Çoban, 2022 de uydu vericisi taktıkları küçük akbabayı tekrar yakaladıkları için çok heyecanlı olduklarını belirterek, Ben akbabayı kapanda görünce önce bir anlayamadım. Bizim verici takmamız gerekiyordu ama hayvan vericili geldi. Hemen gerekli işlemleri yaptık, uydu vericisini değiştirdik. Doğaya tekrar salacağız dedi.Midas ın 3 yıldaki uçuşuyla ilgili bilgileri verici sayesinde takip edebildiklerini dile getiren Çoban, şöyle konuştu: Eğer bu şekilde yaşamaya devam ederse en uzun takip edilen küçük akbabalardan biri olacağını düşünüyorum. Şimdiye kadar 101 bin kilometreden fazla uçtu. Biz de bütün göç macerasını heyecanla takip ediyoruz. Hayvanın nesli tehlike altında olduğu için bir taraftan da Eskişehir Büyükşehir Belediyesi ekibi, hayvanın üreme durumunu sürekli takip ediyor. Hangi yuvayı kullandı? Kaç yavru yaptı? O yavrular başarıyla yuvadan çıktı mı? Birçok farklı teknik çalışma şu anda Eskişehir de devam ediyor. Çoban, uydu vericilerinin batarya ömrünün de 3 yıl olduğunu belirterek, Uydu vericisini değiştirdik. Bu bizim için yaklaşık 25 dakikalık bir süreç. Daha sonra tekrar doğaya yuvasına, ailesinin yanına dönecek diye konuştu.Akbabaların uzun mesafe gittiğini fakat yolda hangi zorluklarla karşılaştıklarını ve hangi kışlama alanlarını seçtiklerini bilmediklerini dile getiren Çoban, Özellikle Güney Sudan ve Çad da iki farklı kışlama noktası var. Kışın yoğun dönemini Güney Sudan da geçiriyor. Ondan sonra da Çad a geçiyor. Çad dan da tekrar Mısır üzerinden ülkemize giriyor. Onun serüvenini de takip ediyorduk ifadesini kullandı. 9 KÜÇÜK AKBABAYI TAKİP EDİYORUZ Eskişehir Büyükşehir Belediyesi Veteriner İşleri Daire Başkanı Nurben Fatma Koptekin de akbabaları koruma projesinin dördüncü sezonuna sürpriz bir açılışla başladıklarını söyledi. Koptekin, Midas ı 3 yıldır uydu vericisiyle takip ettiklerini hatırlatarak, şunları kaydetti: 9 küçük akbabayı takip ediyoruz. Bu rastlantıyla sezonu uzatmış olduk. Bu sezonda ekip olarak ilk yakaladığımız hayvan olması ayrıca sevindirici oldu. Eskişehir Hayvanat Bahçesi olarak bilet gelirimizin yüzde 5 iyle bu koruma çalışmalarımızı bütçelendiriyoruz. Belediye bütçesinden değil ziyaretçilerimizin kazandırdığı gelirden bu çalışmaları yürütüyoruz. Bu bizim için çok değerli. Türkiye de ilk ve tek yapılan bir çalışma. O yüzden buradaki çalışma alanından ziyaretçilerimize de katkılarından dolayı tekrar teşekkür ediyorum.
Source: Habertürk
15 dakikada hazır: Şekersiz muzlu yulaf kurabiyesi tarifi
Canınız tatlı bir şeyler çektiğinde hem sağlıklı hem de kolayca hazırlanabilen bir tarif olsun istiyorsanız, bu kurabiyeler tam size göre. Rafine şeker, un ve yumurta içermeyen bu yulaflı lezzet, özellikle kahve yanına harika eşlik ediyor. 3 basit malzeme ve 15 dakikada hazır üstelik çocuklar da bayılıyor!MUZLU YULAF KURABİYESİ TARİFİ2 adet olgun muz1,5 su bardağı yulaf ezmesiYarım çay bardağı damla çikolata (veya ceviz, kuru üzüm gibi alternatifler)YapılışıMuzları bir kapta çatal yardımıyla iyice ezin.Üzerine yulafı ve damla çikolatayı ekleyin, homojen bir karışım elde edin.Yağlı kağıt serili fırın tepsisine kaşıkla şekil vererek dizin.Önceden ısıtılmış 180 derece fırında yaklaşık 12-15 dakika pişirin.Fırından çıktıktan sonra biraz dinlendirin, sonra afiyetle tüketin!
Source: Haber Merkezi
Çıkardığı dersi anlattı
Kral Charles a Şubat 2024 te kanser teşhisi konuldu ve hangi kanser türüne sahip olduğu veya hastalığın evresi dahil olmak üzere mücadelesiyle ilgili ayrıntılar gizli tutuldu. Dün Buckingham Sarayı nda kanser konusunda farkındalık yaratmak ve hastalıkla yaşayanları desteklemek için düzenlenen bir etkinlikte konuşan 76 yaşındaki Kral Charles, kanser teşhisi ve tedavisinden öğrendiği derslerden bazılarını paylaştı. Bu akşam burada toplanan ve birçoğunu yıllardır tanıdığım, ziyaret ettiğim, desteklediğim olağanüstü örgütler ve kişiler tarafından gerçekleştirilen olağanüstü çalışmalar, bana daha derin bir takdir duygusu kazandırdı diyen Kral Charles; Hastane ziyaretleri sırasında uzun zamandır gözlemlediğim şeyi pekiştirdi: Hastalığın en karanlık anları, en büyük şefkatle aydınlatılabilir ifadesini kullandı. Sağlık çalışanlarına teşekkür ederek, Tüm ailemin en derin hayranlığını ve minnettarlığını iletiyorum diyen Kral Charles; Bizi tekrar tekrar etkileyen şey, insan bağlantısının derin etkisidir. İster uzman bir hemşirenin dikkatli açıklamasında, ister bir bakım gönüllüsünün elinde veya bir destek grubunda paylaşılan deneyimde olsun… diye devam etti. Kral Charles; Benim bakım topluluğu diyebileceğim bu grup, hastaları en zor zamanlarında destekler diye konuştu. Kral Charles, mart ayında kanser tedavisi için kısa bir süreliğine hastaneye kaldırılmıştı.
Source: Habertürk