“Sağlıklı Yaşam Rehberi: Erken Tanı ve Mide Kanseri Üzerine Bilgiler”

Hayata döndüren erken müdahale! Doç. Dr. İhsan Metin Leblebici uyardı bu belirtilere dikkat

Mide kanseri, hem dünyada hem de ülkemizde yaygın olarak görülüyor. Teknolojik ilerlemeler sayesinde hastalığın görülme sıklığında ciddi bir azalma yaşanmakta. Mide kanseri teşhisi konan 65 yaşındaki İrfan Çınar da bu hastalardan yalnızca biri. Başarılı bir cerrahi operasyon sonrası sağlığına kavuştu. Medipol Koşuyolu Hastanesi’nden Genel Cerrahi Uzmanı Doç. Dr. İhsan Metin Leblebici, “Bu tarz tümörlerde kanserin tipi ve yerleşimi nedeni ile mideyi tamamen almak gerekebiliyor. Ancak doğru cerrahi yaklaşım, erken teşhis ve sonrasında uygulanan tedaviler sayesinde hastamız kısa sürede toparlandı” dedi. ELİRTİLER DİKKATE ALINMALIGenel Cerrahi Uzmanı Doç. Dr. İhsan Metin Leblebici, mide kanserinin sık görülen bir sağlık sorunu olduğunu belirtti. Teknolojik ilerlemelerle kanser öncesi hücrelerin daha kolay tespit edilebildiğine dikkat çekti. Mide kanserinin genellikle midenin iç yüzeyinde kontrolsüz hücre çoğalmasıyla başladığını ifade eden Doç. Dr. Leblebici, hastalığın belirtilerinin yemek sonrası göğüs kafesi ile göbek arasındaki ağrılar, erken doyma, kansızlık, halsizlik, iştahsızlık ve istemsiz kilo kaybı olduğunu söyledi. “Bu şikayetler çoğu zaman göz ardı ediliyor. Mide kanseri endoskopik görüntüleme ve biyopsi ile teşhis edilebiliyor” dedi. MİDENİN TAMAMI ALINDI, SAĞLIĞINA KAVUŞTU65 yaşındaki İrfan Çınar, uzun süredir yaşadığı halsizlik ve kansızlık şikayetleriyle hastaneye başvurduğunda, yapılan endoskopi ve biyopsi sonucunda mide kanseri teşhisi kondu. Hastalığın yalnızca mideyle sınırlı olduğunu gösteren ileri tetkiklerin ardından, İrfan Bey ameliyata alındı. Operasyon hakkında bilgi veren Doç. Dr. Leblebici, “Mide kanseri hastalarında tümörün yerleşim yerine göre zaman zaman midenin tamamını almak zorunda kalabiliyoruz. İrfan Bey’in tümörü de midenin giriş kısmına yakın olduğu için bu ameliyat kaçınılmazdı. Ameliyat sonrası süreci yakından takip ettik, herhangi bir komplikasyon gelişmeden taburculuğunu sağladık. Şu anda hem genel durumu hem de yaşam kalitesi oldukça iyi” diye konuştu. YENİ BESLENME DÜZENİYLE NORMALE DÖNÜŞMidesi tamamen alınan hastaların beslenme düzenlerinde bazı değişiklikler yapılması gerektiğine dikkat çeken Doç. Dr. Leblebici, bu sürecin hastanın yaşam kalitesini olumsuz yönde etkilemeden yönetilebildiğini belirtti. “Bu tür operasyonlardan sonra hastalarımıza herhangi bir özel diyet kısıtlaması getirmiyoruz. Sadece sofraya oturduklarında daha küçük porsiyonlarla ve daha sık aralıklarla yemek yemeleri gerekiyor. Ayrıca yiyecekleri iyi çiğnemeleri de önemli. Bunlara dikkat edildiği sürece hasta, topluma sağlıklı bir birey olarak dönebiliyor” şeklinde konuştu. MİDE TÜMÖRÜ TANISIYLA HAYATIM DEĞİŞTİYapılan endoskopi sonucunda mide tümörü olduğu öğrenen Çınar, “2023 yılının 25 Ekim günü, endoskopi sonrası mide tümörü olduğumu öğrendim. 4 santimlik bir tümör vardı midemde. İlaçlı tomografiyle birlikte ameliyat olmam gerektiği söylendi. İhsan Hocamızla da bu süreçte tanıştım. Yaklaşık 5 gün içinde ameliyatımı oldum. Sonrasında sıvı gıdalarla beslendim, kolajen ağırlıklı yiyeceklerle tedavime devam ettik. Beş gün hastanede kaldım, ardından evde dinlenmeye geçtik” dedi. KEMOTERAPİ SÜRECİ VE SONRASIAmeliyattan sonra 12 seans kemoterapi aldığını belirten Çınar, “Şu anda kontrollerim 4 ayda bir yapılıyor. Çok şükür hiçbir sıkıntım yok. Ameliyat öncesinde psikolojik olarak zor zamanlar geçirdim ama zamanla toparlandım. Şimdi kendimi çok daha dinç hissediyorum. Midesiz bir şekilde yaşıyorum ama sık sık beslenerek bu yeni hayat düzenine alıştım. O ilk duyduğum an şok olmuştum. Kanser kelimesi bile korkutucu geliyor insana. Mideyi tamamen alacaklarını öğrendiğimde çok tedirgin oldum ancak ilerleyen süreçte bu korkularımın da üstesinden geldim” diye konuştu. Çınar sözlerini şöyle tamamladı: “Aslında bu tümör, kan tahlilinde çıkan bir kan kaçağı sonucu ortaya çıktı. Doktorlar endoskopi ve kolonoskopi önerdi. İyi ki de gitmişiz. Erken teşhis gerçekten hayat kurtarıyor. O yüzden herkesin mutlaka kontrollerini düzenli yaptırması gerekiyor. Bugün geldiğim noktada, iyiyim diyebiliyorum. Her şeyi rahatlıkla yiyip içebiliyorum.”

Source: Internet Haber


Kadınları daha çok etkiliyor, belirtiler göz ardı edilmemeli!

Göğüs Hastalıkları Uzmanı Dr. Didem Özkan, Dünya Astım Günü dolayısıyla açıklamalarda bulundu. Astımın kısaca tanımını yapan Uzm. Dr. Özkan, “Astım hava yollarında iltihaplanma ve daralma ile karakterize kronik bir hastalıktır. Hava yollarında oluşan bu değişiklikler nefes darlığına neden olarak kişinin günlük yaşamını olumsuz yönde etkiler” diye konuştu.

‘GENETİK FAKTÖRLER NEDEN OLABİLİR’

Astımın, genetik ve çevresel faktörlerin birlikteliği ile ortaya çıktığını vurgulayan Uzm. Dr. Özkan, astım gelişimine neden olan faktörleri şöyle sıraladı:

* Genetik yatkınlık

* Alerjenler

* Yoğun sigara dumanı maruziyeti

* Bebeklik, erken çocukluk döneminde solunum yolu enfeksiyonu geçirmek

* Hava kirliliği

* Mesleki maruziyet: solunum yolu ile alınan toz, kimyasal vb. maruziyeti

* Aşırı egzersiz

* Soğuk hava

* Gastroözofageal reflü

‘KADINLAR RİSK ALTINDA’

Astımın herkeste ve her yaşta görülebileceğine değinen Uzm. Dr. Özkan, “Ailede astım olması genetik yatkınlık oluşturur, ancak ailede herkeste görülmeyebilir. Saman nezlesi ya da egzama gibi alerjik hastalıkları olanlarda yatkınlık artar. Alerjik ya da alerjik olmayan şekilde olabilir. Dünyada yaklaşık 300 milyon, ülkemizde 3-4 milyon astımlı hasta olduğu tahmin edilmektedir. Erişkinlerde astım görülme sıklığı yüzde 6-12, çocuklarda yüzde 6-15 oranında değişir. Kız çocuklarında ve kadınlarda daha fazla görülmektedir” dedi.

‘BAHAR VE YAZ AYLARINDA DAHA SIK GÖRÜLÜR’

Astımın hangi zamanlarda daha fazla görüldüğünden bahseden Uzm. Dr. Özkan, “Bahar ve yaz aylarında pek çok tetikleyici alerjene maruz kalındığından bu dönemlerde şikayetlerde artış görülür. Ayrıca kış aylarına geçirilen bakteriyel ve viral enfeksiyonlar astım ataklarını tetikleyebilir” açıklamasında bulundu.

‘NEFES DARLIĞI GÖRÜLÜR’

Uzm. Dr. Özkan, astım belirtilerini şu şekilde sıraladı:

* Nefes darlığı

* Konuşurken, gülerken, eforla gelişen öksürük

* Gece öksürük atakları

* Nefes alıp verirken hırıltı hissi

* Göğüs sıkışması

* Nefes alıp verirken ıslık sesi gelmesi

* Baş dönmesi

* Konuşmada zorluk

Uzm. Dr. Özkan, “Bu şikayetler tekrarlayıcıdır, bazen artış bazen de azalma gösterebilir. Bu şekilde yineleyen ya da geçmeyen şikayetleri olan hastaların Göğüs Hastalıkları hekimine başvurarak değerlendirilmesi gerekmektedir” dedi.

‘GENEL MUAYENE VE SOLUNUM FONKSİYON TESTLERİ İLE TANI KONUR’

Tanı konma süreci hakkında bilgi veren Uzm. Dr. Özkan, “Öncelikle hastanın şikayetlerinin ve öyküsünün dinlenmesi tanıda çok önemlidir. Fizik muayene ve solunum fonksiyon testleri tanıda faydalanılan testlerdir. Akciğer grafisi (röntgeni) ve alerji testleri yardımcı testler olarak kullanılmaktadır” dedi.

‘TEDAVİ ASTIMIN AĞIRLIK DERECESİNE GÖRE DEĞİŞİR’

Tedavi yollarını anlatan Uzm. Dr. Özkan, “Tedavide amaç semptomları ve atakları azaltıp akciğer fonksiyonu artırmaktır. Tedavi astımın ağırlık derecesine göre değişir. Hastaların astımı nasıl yönetecekleri, tedavileri, ataklar sırasında ne yapacakları ve acil durumlarda ne zaman başvuracakları hasta ve doktor arasında belirlenerek kişisel astım eylemi planı geliştirilir” şeklinde konuştu.

Uzm. Dr. Özkan, ilaç tedavisi seçeneklerini şöyle paylaştı:

* Kontrol edici ilaçlar: Hastalığı kontrol altında tutan ilaçlardır.

* İnhaler kortikosteroidler(ICS); günümüzde en etkili kontrol edici ilaçlardır.

* Uzun etkili beta agonistler(LABA).

* Anti lökotrien ilaçlar.

* Biyolojik tedavileri.

* Alerji tedaviler.

* Kurtarıcı ilaçlar: Astım atakları sırasında rahatlama sağlayan ilaçlardır.

* Kısa etkili beta agonistler(SABA)

* Oral kortikosteroidler.

‘ASTIMDAN KORUNMA YOLLARI’

Astımdan korunma yollarına dikkat çeken Uzm. Dr. Özkan, “Evde bulunan alerjen maruziyeti azaltılmalıdır. Halı, kilim canlı çiçek gibi toz tutan eşyalar, yün yatak ve yorganlar kaldırılmalıdır. Ev ortamı tozlu ve nemli olmamalıdır. Bahar aylarında polenlere maruz kalınmamalı, dışarı çıkıldığında maske takılmalıdır. Sigara kullanılmamalı ve içilen ortamlarda bulunulmamalıdır. Her yıl eylül-ekim aylarında grip aşısı yapılmalıdır. Egzersiz ile atağı tetiklenen hastalar egzersizden önce hava yollarını genişletici ilaçlar kullanmalıdır. Reflü olması atakları arttırabilir. Bu nedenle reflüsü olanlar tedavi edilmelidir” ifadelerini kullandı.

Uzm. Dr. Özkan, son olarak astıma iyi gelen önerilerde bulundu:

* Düzenli spor yapmak, solunum egzersizleri yapmak

* Bol sıvı tüketmek

* Solunum yolları tıkanıklığında tuzlu su ile gargara yapmak

* Sıcak buhar solunması

* Zerdeçal ve zencefil ile hazırlanan bal karışımı kullanmak

* Ölçülü miktarda adaçayı ve kekik çayı tüketmek

* C vitamini içeren besin veya takviyeler ile bağışıklığı güçlendirmek

* Magnezyum içeren gıdaları tüketmek

* Somon gibi omega-3 içeren besinler tüketmek

* D vitamini içeren süt ve yumurta gibi besinler tüketmek

* Beta karoten içeren havuç ve yeşil yapraklı sebzeler tüketmek

* Kalsiyum ve proteinden zengin ve dengeli beslenmek

Source: