“Sağlıkta Yenilikler – Erken Tanı ve Başarı Hikayeleri”

Türk oyuncu ABD”de saldırıya uğradı: Kaburgaları kırıldı, akciğeri söndü

2011 yılında yayınlanan “Hayat Devam Ediyor” dizisiyle ünlenen oyuncu Meltem Miraloğlu, aldığı sürpriz karar ile kendinden 48 yaş büyük ABD vatandaşı Patrick Grady ile evlenerek ABD”ye yerleşti.

Bir süre sonra eşinden ayrılan ve Türkiye”ye dönmek istediğini açıklayan Miraloğlu”nun zor günler geçirdiği, sık sık iş değiştirerek evlere temizliğe gittiği iddia edilmişti.

FECİ ŞEKİLDE DARP EDİLDİ, KABURGALARI KIRILDI

Eski eşiyle boşanmasının ardından Miraloğlu”nun bu kez de kendinden 40 yaş büyük bir iş insanı ile evlenmeye hazırlandığı belirtilirken, Miraloğlu”nun takıntılı bir aşığı tarafından darp edildiği iddia edildi.

Gazeteci Onur Akay”ın Miraloğlu”na ilişkin haberi şu şekilde:

“Kırılan kaburga uçları akciğere batıp akciğer sönmesi yaşayan Miraloğlu, cerrahi müdahale ile kurtarılmış ve sağlık durumu da iyiymiş. Miraloğlu’nun kendisinden 48 yaş büyük Amerikalı kocası Patric Grady’nin vefat ettiğini ve Miraloğlu’nu da mirasından men ettiğini açıklamıştım. Meltem, eşinin vefatı sonrası Amerika’nın New Jersey eyaletine yerleşmiş ve orada bir markette temizlik işleri ve Türk yemekleri yaparak geçimini sağlarken, bu sefer de kendisinden 40 yaş büyük 78 yaşındaki Josef isimli zengin bir Amerikalı iş adamı ile evlenme kararı aldı. Hatta 18 Mayıs 2025 Pazar günü de Josef isimli Amerikalı ile evlenmek üzereyken, Meltem’e âşık olan genç bir Amerikalı tarafından feci şekilde darp edildiğini üzülerek öğrendim. New Jersey eyaletinde bulunan bir hastanede tedavi altında olan Meltem Miraloğlu’na yürekten acil şifalar dilerken, Meltem Miraloğlu’nun Amerikalı dedelerle evlenme serisini de artık sonlandırmasını can-ı gönülden dilerim. Bir Green Card için değer mi? Gel ülkene dizilerde ve filmlerde oyna!

Source: Haber Merkezi


Bilal Erdoğan”la 2 saat

Son dönemde Bilal Erdoğan’ın başkanlığını yürütmekte olduğu İlim Yayma Vakfı, 75 yıldır memlekete millete faydalı insanlar yetiştirme anlamında çok değerli işler yürütüyor.

Uzun soluklu, kalıcı izler bırakan, nesillere yatırım anlamında işler bunlar.

Cumartesi sabahı Demokrasi ve Özgürlükler Adası’nda, (Eski adıyla Yassıada) gazeteciler Ahmet Hakan Coşkun ve Vahap Munyar’la birlikte yaklaşık 2 saat boyunca sohbet ettiğimiz Bilal Erdoğan’ı dinledikten sonra, İlim Yayma Vakfı’nın bildiklerimizden çok daha ötelere geçen bir vizyona ulaştığını gördük.

Bizim Ada’da bulunduğumuz sırada, Vakfın daha önce ödül verdiği isimleri buluşturduğu ve sonunda, “Sağlıkta teknolojik istiklal” başlıklı bir bildirinin yayınlandığı toplantılar vardı.

“Sağlıkta teknolojik istiklal” kavramının öyle yüzeysel bir biçimde gündeme geldiği düşünülmesin.

Bilal Erdoğan’ı dinleyince, sağlık teknolojisinde yerli ve milli yönelime sahip arayışların, İlim Yayma Vakfı’nın radarında olduğunu, bu alanda yürütülen çalışmaların ödüllerle taltif edildiğini fark ettik.

Mesela, İlim Yayma Ödüllerinde büyük ödüllerden biri meme kanserini radyasyonsuz ortamda erken teşhis eden çalışmalar yürüten bir bilim adamına verilmiş.

BİLAL ERDOĞAN: MİSYONUMUZU KÜLTÜR İHYASI OLARAK GÖRÜYORUZ

Bilal Erdoğan’a “Bu çalışmaları yürütürken kendinize biçtiğiniz misyon nedir” diyor sordum.

Şöyle bir cevap verdi:

“Misyonumuzu kültür ihyası olarak görüyoruz. Kendi kimliğimizle geleceğe yürümek, kendi kültürümüzü geleceğe aktarmak. İrfan Gündüz Hoca’nın ifadesiyle istikbal sadece göklerde değil, aynı zamanda ‘köklerdedir’ anlayışla hareket ediyoruz.”

İkinci bir soru:

“Türkiye’nin yoğun siyaset gündemi motivasyonunuzu nasıl etkiliyor?”

Ve buna Bilal Beyin verdiği cevabın özeti:

“Siyasi ortam maalesef her şeyi zehirliyor. Sağduyu ile bir konuyu konuşma kabiliyetimizi kaybettik. Bizim işimiz uzun soluklu ve ikna odaklı.”

Peki Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın yürütülen bu çalışmalarla alakalı yaklaşımı nedir diye üçüncü bir soru daha yönelttim Bilal Erdoğan’a.

Erdoğan, “Cumhurbaşkanımız” diye söz ettiği babasının ta 2011’de TÜRGEV’in oluşumu ile başlayan süreçte hep kendisini destekleyici bir tutum izlediğini, bu işlere ön ayak olduğunu ifade ediyor.

“SOSYAL BİLİMLER, EĞİTİM BİLİMLERİ ÖKSÜZ KALIYOR. AMACIMIZ BU ALANI GÜÇLENDİRMEK…”

Demokrasi ve Özgürlükler Adası’nda geçirdiğim 24 saat boyunca Bilal Erdoğan’ın etrafında kendisinin yürüttüğü bu çalışmalara katkı veren ekibiyle de sohbetlerim oldu.

Onların söyledikleri şöyle şeyler:

“Bilal Bey durmaksızın çalışıyor. Yüksek bir motivasyonla her gün bir yerlerde bu çalışmaları ileri taşımak için koşturuyor.”

Çalışmalar derken, çeşitlilik arz eden bir faaliyet alanından söz etmeliyim.

Ama ana odak noktasında eğitim var bu çalışmaların.

Bir nevi insan yetiştirme odaklı faaliyetler.

Bir konuda konuşurken ‘hayıflanma’ diliyle konuşuyor Bilal Erdoğan.

Üniversite sınavlarına girip de ilk 100’e, ilk 500’e, ilk 1000’e giren öğrencilerin hep tıp ya da mühendislik bölümlerine yönelmelerinden:

“Doktor olacağım, mühendis olacağım diyorlar ama aralarında hiç öğretmen olacağım diyen yok. Buna üzülüyorum. Sosyal bilimler, eğitim bilimleri öksüz kalıyor.”

Hayıflandığı bir husus daha var kendisinin:

“Anket yaptık gençlerin yüzde 40’ı devlette, belediyede çalışmak istiyor. Kapasitenin üç katı. Garanticilik anlayışı bu. Oysa bu DNA’dan gelen bir şey değil. Toplum olarak bu anlayışı besliyoruz.”

Bu durumun ‘sonuç’ olarak ortaya çıkardığı bir başka problem de şu oluyor Bilal Erdoğan’ın ifadeleriyle:

“İŞKUR açıklama yaptı: 400 küsür bin açık pozisyon başvurusu var diye. Yani işveren bu kadar sayıda çalışana ihtiyacım var diyor ama bulamıyor.”

Bu dertlenmelerin memleket adına dertlenmeler olduğu, siyaset üstü dertlenmeler olduğu aşikâr değil mi?

Bilal Erdoğan, sosyal bilimlerin, eğitim bilimlerinin tıpkı Tıp, Mühendislik gibi alanlarda olduğu gibi cazip hale gelmesi için özel projeler yürütüyor.

Mesai yürüttüğü üniversitelerin bu alanlarda temayüz etmesine öncülük ediyor, üniversite sınavlarında dereceye giren öğrencilerin burslarla bu alanlara teşvik edilmesi için uğraşıyor.

Çok rahatça anlaşılabilecek birkaç cümle kuruyor niçin bunları yaptıklarını izah babında:

“İyi çocukların öğretmen olmasını istiyoruz. İbn Arabi, Gazali bu kadar eseri nasıl yazmışlar. Zamanlarının en iyi insanları bunlar. Biz de çok parlak çocukları sosyal bilimlere nasıl kanalize edebiliriz. Buna çalışıyoruz.”

İLİM YAYMA ÖDÜLLERİNE DAİR BİRKAÇ NOT…

Birkaç cümleyle İlim Yayma Ödülleri’nin konseptinden de söz etmek isterim.

Bu ödüllerin nasıl verilmesi gerektiğiyle alakalı olarak vakıfta uzun tartışmalar yapılmış.

Sonuçta Türkiye’nin en büyük akademik ödüllerinin organize edildiği bir noktaya erişilmiş.

Birinciye 150, ikinci ve üçüncüye 50 tam altın ödülü veriliyor.

Ödül sahiplerinin belirlendiği süreçlerde, başvuruları kıymetlendiren hakemlerin, komisyon üyelerinin birbirlerinin görüşlerinden haberdar olmadıkları, bu şekilde iltimasın önüne geçilen modeller geliştirilmiş.

Büyük ödüle ise kişiler kendileri baş vuramıyor. Başkalarının o kişiyi önermesi gerekiyor.

Erdoğan, bu konular üzerinde konuşurken gülerek, “Altınları ucuzken aldık Allah’tan, aldığımızda gram altın fiyatı 2700 lira civarındaydı” diyor.

Mehmet Acet / Haber7

Source: Mehmet Acet


Hayata döndüren erken müdahale! Doç. Dr. İhsan Metin Leblebici uyardı bu belirtilere dikkat

Mide kanseri, hem dünyada hem de ülkemizde yaygın olarak görülüyor. Teknolojik ilerlemeler sayesinde hastalığın görülme sıklığında ciddi bir azalma yaşanmakta. Mide kanseri teşhisi konan 65 yaşındaki İrfan Çınar da bu hastalardan yalnızca biri. Başarılı bir cerrahi operasyon sonrası sağlığına kavuştu. Medipol Koşuyolu Hastanesi’nden Genel Cerrahi Uzmanı Doç. Dr. İhsan Metin Leblebici, “Bu tarz tümörlerde kanserin tipi ve yerleşimi nedeni ile mideyi tamamen almak gerekebiliyor. Ancak doğru cerrahi yaklaşım, erken teşhis ve sonrasında uygulanan tedaviler sayesinde hastamız kısa sürede toparlandı” dedi. ELİRTİLER DİKKATE ALINMALIGenel Cerrahi Uzmanı Doç. Dr. İhsan Metin Leblebici, mide kanserinin sık görülen bir sağlık sorunu olduğunu belirtti. Teknolojik ilerlemelerle kanser öncesi hücrelerin daha kolay tespit edilebildiğine dikkat çekti. Mide kanserinin genellikle midenin iç yüzeyinde kontrolsüz hücre çoğalmasıyla başladığını ifade eden Doç. Dr. Leblebici, hastalığın belirtilerinin yemek sonrası göğüs kafesi ile göbek arasındaki ağrılar, erken doyma, kansızlık, halsizlik, iştahsızlık ve istemsiz kilo kaybı olduğunu söyledi. “Bu şikayetler çoğu zaman göz ardı ediliyor. Mide kanseri endoskopik görüntüleme ve biyopsi ile teşhis edilebiliyor” dedi. MİDENİN TAMAMI ALINDI, SAĞLIĞINA KAVUŞTU65 yaşındaki İrfan Çınar, uzun süredir yaşadığı halsizlik ve kansızlık şikayetleriyle hastaneye başvurduğunda, yapılan endoskopi ve biyopsi sonucunda mide kanseri teşhisi kondu. Hastalığın yalnızca mideyle sınırlı olduğunu gösteren ileri tetkiklerin ardından, İrfan Bey ameliyata alındı. Operasyon hakkında bilgi veren Doç. Dr. Leblebici, “Mide kanseri hastalarında tümörün yerleşim yerine göre zaman zaman midenin tamamını almak zorunda kalabiliyoruz. İrfan Bey’in tümörü de midenin giriş kısmına yakın olduğu için bu ameliyat kaçınılmazdı. Ameliyat sonrası süreci yakından takip ettik, herhangi bir komplikasyon gelişmeden taburculuğunu sağladık. Şu anda hem genel durumu hem de yaşam kalitesi oldukça iyi” diye konuştu. YENİ BESLENME DÜZENİYLE NORMALE DÖNÜŞMidesi tamamen alınan hastaların beslenme düzenlerinde bazı değişiklikler yapılması gerektiğine dikkat çeken Doç. Dr. Leblebici, bu sürecin hastanın yaşam kalitesini olumsuz yönde etkilemeden yönetilebildiğini belirtti. “Bu tür operasyonlardan sonra hastalarımıza herhangi bir özel diyet kısıtlaması getirmiyoruz. Sadece sofraya oturduklarında daha küçük porsiyonlarla ve daha sık aralıklarla yemek yemeleri gerekiyor. Ayrıca yiyecekleri iyi çiğnemeleri de önemli. Bunlara dikkat edildiği sürece hasta, topluma sağlıklı bir birey olarak dönebiliyor” şeklinde konuştu. MİDE TÜMÖRÜ TANISIYLA HAYATIM DEĞİŞTİYapılan endoskopi sonucunda mide tümörü olduğu öğrenen Çınar, “2023 yılının 25 Ekim günü, endoskopi sonrası mide tümörü olduğumu öğrendim. 4 santimlik bir tümör vardı midemde. İlaçlı tomografiyle birlikte ameliyat olmam gerektiği söylendi. İhsan Hocamızla da bu süreçte tanıştım. Yaklaşık 5 gün içinde ameliyatımı oldum. Sonrasında sıvı gıdalarla beslendim, kolajen ağırlıklı yiyeceklerle tedavime devam ettik. Beş gün hastanede kaldım, ardından evde dinlenmeye geçtik” dedi. KEMOTERAPİ SÜRECİ VE SONRASIAmeliyattan sonra 12 seans kemoterapi aldığını belirten Çınar, “Şu anda kontrollerim 4 ayda bir yapılıyor. Çok şükür hiçbir sıkıntım yok. Ameliyat öncesinde psikolojik olarak zor zamanlar geçirdim ama zamanla toparlandım. Şimdi kendimi çok daha dinç hissediyorum. Midesiz bir şekilde yaşıyorum ama sık sık beslenerek bu yeni hayat düzenine alıştım. O ilk duyduğum an şok olmuştum. Kanser kelimesi bile korkutucu geliyor insana. Mideyi tamamen alacaklarını öğrendiğimde çok tedirgin oldum ancak ilerleyen süreçte bu korkularımın da üstesinden geldim” diye konuştu. Çınar sözlerini şöyle tamamladı: “Aslında bu tümör, kan tahlilinde çıkan bir kan kaçağı sonucu ortaya çıktı. Doktorlar endoskopi ve kolonoskopi önerdi. İyi ki de gitmişiz. Erken teşhis gerçekten hayat kurtarıyor. O yüzden herkesin mutlaka kontrollerini düzenli yaptırması gerekiyor. Bugün geldiğim noktada, iyiyim diyebiliyorum. Her şeyi rahatlıkla yiyip içebiliyorum.”

Source: Internet Haber


Başıboş sokak köpeği güpegündüz kadına saldırdı! Bacağını kapıp…

Dün gündüz saatlerinde Cemaliye Mahallesi Hastane Çeşme Sokak üzeri Tarihi Çorlu Evi önünde yürüyen Zekiye A., başıboş bir köpeğin saldırısına uğradı. BACAĞINDAN ISIRDI Köpeğin, bacağından ısırması sonucu yaralanan Zekiye A. çevredeki vatandaşlardan acı içinde yardım istedi. Çevredeki vatandaşların ihbarı üzerine olay yerine gelen sağlık ekipleri, yaralı vatandaşa ilk müdahaleyi yaptı. HASTANEYE KALDIRILDI Zekiye A. ambulansla Çorlu Devlet Hastanesi”ne kaldırılarak tedavi altına alındı. Zekiye A. köpek saldırısı ile ilgili şikayetçi olacağını söyledi.

Source: Gözde Nur Bayar