Sistem çökünce

Sistem çökünce

Sevgili okurlarım, 100 yılı aşkın Cumhuriyet tarihinde ilk kez bir olaya tanık oluyoruz…

Sistem çöktü.

Türkiye’de sistem bu uzun yıllar boyunca dört dörtlük değildi ama ilk kez çöküyor.

Bunu yaşantımızın her dakikasında görüyoruz.

Devletin elindeki bütün yetkiler tek adama devredildi. Tek adam ne derse, ne isterse o!

Kanunlar onun bir tek imzasıyla değişiyor.

Meclis onun egemenliğinde. Ne isterse o yapılıyor.

Meclis sadece onun istediği yasaları görüşüyor, onun onayından geçen kanun tekliflerine onay veriyor.

Denetim yetkisi neredeyse sıfırlanmış durumda.

Genelde pazartesi günleri yapılan Bakanlar Kurulu toplantısı sonrasındaki ekran görüntüleri mutlaka dikkatinizi çekmiştir.

Toplantının bitişi akşam saat 19’a denk getiriliyor ki Recep Tayyip çıksın kürsüye, alsın mikrofonu eline ve konuşmaya başlasın.

Bunlar olurken irili ufaklı bütün Bakan Bey’ler salonda, elleri bacaklarının üzerinde kavuşmuş durumda bekleşiyor.

Günün konusu belli ki önceden belirlenmiş.

Beyefendi kağıttan okuyarak konuşuyor, Bakan Bey’ler neredeyse esas duruşta.

Orada sadece özel davetli bazı yandaş basın kuruluşları var. Soru sorulması yasak.

O Bakan Bey’lerin hiçbiri seçimle gelmiş değil.

Tam kadro Recep Tayyip tarafından o makamlara atanmış birtakım partililer.

Kendi bakanlıklarında bir atama yapma yetkileri bile kısıtlı.

Dolayısıyla Meclis’te bile herhangi bir ağırlığa sahip değiller.

Oysa geçmişte beğenmediğimiz o cumhurbaşkanlarına ve başbakanlara gazeteciler özgürce soru sorabilirdi…

Her buluşma adeta bir basın toplantısına dönüşürdü.

Şimdi beyefendiye kısacık bile olsa soru sorma özgürlüğü sadece bir tek yerde var.

Cuma namazı çıkışlarında!

İşine gelmeyen bir soru sorulduğunda zaten yanıt vermiyor, duymuyor ya da önemsemiyor görünüp oradan uzaklaşıyor.

Sistem çökünce çok şeyler oluyor…

Muhalif partilerin belediye başkanları eskiden gözaltına alınmaz, tutuklanmazdı. Yerlerine iktidarın adamı olan kayyumlar atanmazdı.

Şimdi herkesin kafasında bir sürü soru uçuşuyor:

“Ekrem İmamoğlu’nu da acaba görevden alırlar mı, tutuklama kararı çıkarırlar mı?

Neden olmasın, görevden aldıkları gibi tutuklama kararı da çıkarmaları elbette mümkündür.

Her şey beklenir.

Sistemin çökmesinin çok belirtileri var…

Geçmiş yıllarda siyasette bir sürü kavgalar olurdu ama böylesine bir gözaltı ve tutuklama furyası yaşanmazdı.

Şimdi önüne gelen herkesi, söz söyleyen muhalif kesimleri içeri atıyorlar.

TÜSİAD yetkilileri acaba ne yapmıştı ki gözaltına alındılar?

Parti başkanları, belediye başkanları, iş insanları, siyasetçiler, gazeteciler, sanatçılar ve binlerce sıradan vatandaşın suçu ne idi ki ya tutuklandılar ya da polis eşliğinde götürüldüler?

Cumhurbaşkanına hakaret davaları!..

Sistemdeki çöküşün en önde gelen göstergelerinden biri.

Bu nasıl bir suçtur ki binlerce insanımızın tepesinde Demokles’in kılıcı gibi sallandırılır ve milleti korkutup sindirme aracı olarak iktidarın sopası niyetine kullanılır!

Atatürk’ten başlayarak bu ülkede nice cumhurbaşkanları (sevelim veya sevmeyelim) o saygın makamda görev yaptı.

Peki, bu ‘suç’ yasalarda o zaman yok muydu?

Vardı, ama iktidarlar ya da cumhurbaşkanları tarafından siyasi amaçla, bir susturma aracı olarak kullanılmazdı.

Bunu yapmak kimsenin aklına gelmezdi.

Devletin her zaman iyi kötü bir bütçesi vardı…

Kaynaklar çoğu zaman yetmezdi ama hiçbir iktidar bütçe açığını bugün olduğu gibi gaddarca ve sürekli zamlar yaparak kurtarmaya kalkışmaz, yükü vatandaşın sırtına bindirmeye çalışmazdı.

Bir ülkede sistemin çökmesi çok ciddi bir hadisedir.

Bizde sistem çoktan çöktü, tek adam rejimi iflas bayrağını çekti.

Hayırlara vesile olsun!

Source: Emin Çölaşan