Şiveydiz çorbası

Şiveydiz çorbası

Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde sayın devlet büyüklerimize iftar verildi, asrın liderimiz, bakanlarımız, milletvekillerimiz katıldı. Meclis lokantası tarafından hazırlandı, şiveydiz çorbasıyla başladılar, bal-kaymak, zeytin, hurma, gün kurusu, badem-ceviz, domates, salatalık, beyaz peynir, eski kaşar, örgü peynir ve pastırmadan oluşan iftar tabağıyla devam ettiler, zeytinyağlı olarak ayvalı kereviz ve vişneli yaprak sarma yediler, ara sıcak paçanga böreği yediler, ana yemek olarak hünkar beğendi geldi, yanında kurutulmuş domates ve fesleğenli roka salatası geldi, en son kaymak eşliğinde şöbiyet ve fıstık sarmayla bitirdiler, Allah kabul etsin.

Geleneği yaşatmaya çalışmak elbette saygı duyulacak bir davranış ama, bana sorarsanız, ramazan davulcularının gecenin karanlığında sokak sokak dolaşarak ısrarla davul çalmasına artık hiç gerek yok bu ülkede… Çünkü kendisi askıda ekmekle, çıkma sebzeyle iftar yaparken, hâlâ ayakta uyuyan ahaliyi, dünyanın hiçbir davulu uyandıramaz.

Pastırmayı, vişneli yaprak sarmayı, hünkar beğendiyi, kaymaklı şöbiyeti anca rüyasında gören, adeta uyurgezer gibi dolaşan bir toplumu, davulu filan boşver, trampet takımı getirsen uyandırabilir misin?

Millet yağmurda ayazda ucuz ekmek kuyruklarında bekleşirken, hava karardıktan sonra pazarlarda pörsümüş sebze toplamaya çalışırken, hatta ucuz diye mecburen, domuz eti karıştırılmış köfteye, eşek eti karıştırılmış lahmacuna mahkum edilmişken… Meclis lokantasına aşçı, kebapçı, dönerci, pideci ve pizzacı almak için ilan verdiler. Ayrıca 75 garson, 29 da ilave bulaşıkçı alınıyor.

Türkiye Büyük Millet Meclisi lokantasından her ay ne kadar yemek çöpe atılıyor biliyor musunuz? 400 kilo… Evet, bol bol pişiriliyor bol bol servise konuyor, e o kadar tüketilmediği için, her ay 400 kilo yemek çöpe atılıyor.

Kim ödüyor bunların hepsinin parasını?

Hava karardıktan sonra pazarda çıkma sebze toplayan millet ödüyor.

Türkiye’nin en büyük lokantacısı Türkiye Büyük Millet Meclisi… Her yıl bir milyon kişi orada yemek yiyor. Aynı zamanda Türkiye’nin en çok zarar eden lokantacısı… Çünkü nasıl olsa parayı millet ödüyor.

Meclis mutfağının bütün ihtiyacı, etidir yağıdır sebzesidir meyvesidir filan, hepsi meclis bütçesinden karşılanıyor, kar amacı güdülmüyor, karsız şekilde, maliyetine milletvekillerine sunuluyor, fiyatlar bu yüzden enflasyonsuz… Peki, bu enflasyonsuz lokantayı kim finanse ediyor? Ucuz kıyma kuyruğunda titreşen millet finanse ediyor.

Meclis mutfağında yüzlerce personel, onlarca kadrolu aşçı çalışmasına rağmen, özel günlerde dışardan özel şefler getiriliyor. Mesela geçen yıl meclisin açılış resepsiyonuna, gastronomi Nobel’ini kazanan Mardinli şef Ebru Baybara Demir’i getirdiler, özel mönü hazırlattılar. Dereotlu Trakya turşusuyla servis edilen tuzlu tart içerisinde Çerkez tavuğu, Birecik patlıcanı içerisinde fıstıklı Hatay humusu, Diyarbakır çöreği üzerine kiraz sapıyla tütsülenmiş vişneli Erzincan tulum peyniri, tuzlu tart içerisinde yaban mersinli kaparili tahinli patlıcan salata, zeytinyağlı sumak ekşili incir dolması, vişne soslu bakla favalı zeytinyağlı incirli Urla enginarı, Kastamonu çemensiz pastırma ve Hakkâri otlu peyniri ile Aydın inciri, biber ve domates eşliğinde sarımsaklı kuzu teşt filan… Nasıl? Afiyetle yediler. Kim ödedi? Eşek etli lahmacun yiyen millet ödedi.

Muhalefet dahil, bugüne kadar asla sorulmayan bir soruyu size soruyorum… Bu yoksul millet, bu milletvekillerinin avanta lokantasını sırtında taşımak zorunda mıdır?

İngiltere’de mesela, İngiliz parlamentosunda, parlamento binasında, İngiliz parlamenterlerin yemek yiyebileceği bir restoran var mı? Var. Ama nasıl var? İşletmecisi var. Yani restoran meclisin değil mi? Değil. İşletmecisi var. Yani İngiliz parlamenterler bizimkiler gibi oturup, dışarda 30 pounda satılan bir yemeği 3 pounda yiyebiliyor mu? Asla! Dışarda 30 poundsa, orda da aynı, çünkü işletmecisi var, devlet veya İngiliz halkı tarafından finanse edilmiyor, yok öyle avanta.

Fransa’da mesela, Fransa meclisinde, Fransız milletvekillerinin yemek yiyebileceği bir restoran var mı? Var. Ama işletmecisi var. Fiyatlar dışarda bir restoranda ne kadarsa, mecliste de o kadar… Fransa devletinin kesesinden veya Fransız halkının cebinden finanse edilmiyor. Piyasadaki normal bir restoran gibi çalışıyor.

Bizi kıskanan Almanya’da… Alman meclisinde Alman milletvekillerinin restoranı var mı? Var. Ama, Alman milletvekilleri dışardan misafir bile getiremez. Mesela “bana bi şinitzel yap” deyip, üç kuruş verip çıkamaz, dışarda bir restoranda o şinitzel kaç paraysa, o kadar ödemek zorundadır. Alman milleti tarafından finanse edilmez. Almanya’da milletvekilleri bizdeki gibi kuzu tandırı 30 liraya yese, Almanya ertesi gün o meclisi kapatır!

İtalya böyle, Danimarka böyle, Portekiz böyle, İspanya böyle, İsveç böyle, Finlandiya böyle… Düzgün ülkelerde parlamento dediğin “her şey dahil” sistemiyle çalışan tatil köyü değildir. Bu saydığım Avrupa ülkelerinde, milletvekillerinin yemeğini meclis finanse etmiyor, meclis başkanlıkları ihale açıyor, meclis binasındaki restoranlar veya kafeler, ihaleyle işletmecilere veriliyor, işletmeciler de Paris’te Roma’da Madrid’te restoran işletir gibi, meclis restoranını işletiyor. Aşçı da işletmecinin, garson da işletmecinin, bulaşıkçı da… Ben gideyim devletin kesesinden kebapçı alayım, pizzacı alayım diyemez, lazımsa kendisi personel olarak alır, fiyatına yansıtır. Ben gideyim de, mutfak için lazım olan tencereyi tavayı tabağı çatalı bıçağı devletin kesesinden alayım diyemez, devlet züccaciye dükkanı mı kardeşim, ne lazımsa, kendisi alır. Ben her ay başında ihtiyaç listesi vereyim de, etimi balığımı yağımı pirincimi devlete ödeteyim diyemez, mönüsünde neye ihtiyacı varsa, kendisi alır. Nasıl olsa bana giren çıkan yok, nasıl olsa ben ödemiyorum, bol bol yapayım, yemezlerse çöpe atarım diyemez, bu yüzden sıfır atık’la çalışır, atarsa kendisine girer.

ABD mesela, senatoyu filan boşver, ABD başkanı yahu, Beyaz Saray’da evinde yediği yemeğin bile parasını kendi cebinden ödüyor, kullandığı peçetenin bile, kullandığı kürdanın bile parasını kendi cebinden ödüyor. ABD başkanı, evinde yediği yemek Washington’da kalite bir restoranda ne kadarsa, o kadar ödüyor. Amerikan halkı niye ödesin?

Bizde habire anayasayı değiştirelim diyorlar.

Sen önce bunu değiştir!

Sayın meclisimiz, İsrail’i boykot ediyor, İsrail’e destek veren Amerikan şirketlerinin ürünlerini meclis lokantasında kullanmıyor, Coca Cola’yı ve Neskafe’yi meclis lokantasında yasakladılar.

Peki, İsrail meclisinde İsrail milletvekillerinin restoranı var mı? Var. Orada yiyip içtiklerini İsrail halkı mı finanse ediyor? Hayır. Normal restoran nasıl işletiliyorsa, orası da öyle işletiliyor.

Bizim sayın meclisimiz güya Coca Cola’yı boykot ediyor ama, sultan Mahmut çorbasından soslu dil balığına, çentik kebaptan zeytinyağlı kerevize, dana kavurmadan levrek buğulamaya, fıstıklı kadayıftan bademli keşküle kadar, heeeepsini, milletin sırtına yüklüyor!

(Şimdi diyeceksiniz ki, sultan Mahmut çorbası ne? Yani siz değerleri okurlarıma da teessüf ederim hakikaten, bu kadar mevzu anlatıyoruz, sizin aklınız fikriniz yemekte yani! Kırmızı mercimek, kereviz, kabak, soğan, havuç, patates ve naneyle yapılıyor. Memleket saraydan yönetildiği için, milletvekilleri de işte böyle sultan Mahmut filan yiyor.)

Meksika salatası yiyorlar… Hepsi sanırsın Meksika salatasıyla büyüdükleri için, yemezlerse olmaz!

Vişneli tayfır mesela… Milletvekilimiz ona bayılıyor. Millet adını bile bilmiyor ama, milletin seçtiği milletvekilleri vişneli tayfır yiyor!

Beş yıl önce, 2020 yılında, sayın meclisimize 42 aşçı, 6 pastacı, 48 garson, 18 bulaşıkçı almışlardı. İki yıl sonra, 2022 yılında, aynı sayın meclisimize 25 aşçı, 50 garson, 28 bulaşıkçı daha almışlardı. Şimdi, gene aşçılar kebapçılar pizzacılar garsonlar alıyorlar. Kim ödüyor bunların maaşını? Kent lokantasına mahkum edilen millet ödüyor.

Bizim meclis lokantasında milletvekillerimiz için kalori hesabı da yapılıyor. Kadın milletvekillerimiz için 1800-2000, erkek milletvekillerimiz için 2500-3000 kalori öneriliyor. Gıda Güvenliği Yönetim Sistemi uygulanıyor, her yemekten numune alınıyor, 72 saat saklanıyor ki, maazallah zehirlenme filan olursa, derhal tahlilleri yapılsın diye… Bizim meclis lokantasında yemek yemek, dışarda bir restoranda yemeyi boşver, kendi evinde bile yemekten hem çok daha ucuz, hem çok daha sağlıklı.

Dolayısıyla, şiveydiz çorbalı, pastırmalı, vişneli yaprak sarmalı, hünkar beğendili, kaymaklı şöbiyetli iftar vesilesiyle, tekrar soruyorum.

Bu yoksul millet, bu milletvekillerinin avanta lokantasını sırtında taşımak zorunda mıdır? Niye bütün dünyada sadece Türkiye’de böyledir?

Bayram ikramiyesi olarak ala ala anca bin lira almasına rağmen, 22 yıldır “şahlanıyoruz” laflarıyla hipnotize edilerek mışıl mışıl uyutulanların, kulağına darbuka dayasan nafiledir.

Source: Yılmaz Özdil