“Sosyal Medya Trendleri: Sığır Baronları ve Üçkağıt Oyunları”

Mustafa Sabri Beşer yazdı: Külleri üfleyen sığır baronları…

Malumunuz, Amerika cayır cayır yanıyor.Neresinden baksanız, mangalda köz kalmayacak.Artistlerin ve futbolcuların, büyük zenginlerin malikaneleri yanıyormuş!Ee, zaten hayatları da birer gayya çukuru değil mi?Merhum Erbakan Hoca”nın kulakları çınlasın: “Bana ne Amerika”dan!”Fırsattan istifade ben de malumatfuruşluk yapayım: Los Angeles”ta “yangın” yanmış, bilmem kaç tane “ölü” ölmüş, “ıslak” suyla bile söndürememişler!Oyuncu Mel Gibson demiş ki, “Bu yangınlar, eski sığır baronlarının insanları topraklarından temizlemesini hatırlatıyor.”Şu “sığır baronları” kavramına bir bakalım. Metafor güzel ama biraz flu.Sığır baronları kılık değiştirdi. Buyurun açalım, somutlaştırarak bakalım:Petrol ve enerji, dünya ekonomilerinin pusulasını elinde tutan baronlar. Emel ve arzuları için insanlığın nefes alacak alanlarını daraltıyorlar.Sığır baronlarını futbol sahasına getirsek yabancılık çekmezler. Otlakları onlar suluyorlar zira.Big Tech, Google, Amazon, Meta… Dijital dünya baronları.Bilgiyi, alışverişi, hatta düşünce biçimlerini şekillendiriyorlar.Dijital ağlarla dünyayı bir kez daha tutuşturuyorlar.Sağlık ve ilaç baronları, pandemi sırasında kimlere hizmet ettiklerini hepimiz gördük.İnsan hayatını birer “ürün” olarak gören sığır baronları…Siyonizm, sığır baronlarının en acımasız yüzü. Filistin topraklarını işgal ederken yalnızca haritaları değil, vicdanları da yakıyor.Bu ideoloji dünyanın her köşesinde kök salmış durumda.Siyonizm insanlığın ortak değerlerini tüketiyor.Sığır baronları tarlaları yakıyordu, Siyonizm bebekleri, insanlığı, şehirleri yıkıyor.Sinema ve müzik, Hollywood ve Spotify gibi platformlar, yön belirliyor. Bizde de festivallerde bol “kelebek,” “portakal,” “çilek,” az gerçek var.Sahnede sığırları baronlar yemliyorlar.Bir yandan yanıyorlar, bir yandan da dünyayı yakıyorlar; modern çağın “sığır baronları.”Kimi LGBT lobisiyle, kimi medya gücüyle, kimi büyük şirketlerin sermayesiyle.Yıkıyorlar, yakıyorlar, sonra külün üzerine taht kuruyorlar.LGBT lobileri özünde tam da “sığır baronlarının” yaşayan timsali. Kültür katliamı yapıyorlar. Aile kavramını yok etmeye çalışıyorlar. Kadını kadın olmaktan, erkeği erkek olmaktan utandırıyorlar!Hollywood filmleriyle başlıyor iş.Dizilerde, reklamlarda, kliplerde… Hepsinde aynı hikâye. Sapkınlık sıradanlaştırılıyor.Çocuklarımıza kahraman diye sundukları karakterler, bilinçaltlarına sinsice sızıyor.Oyuncaklar, kıyafetler, hatta masallar bile bu lobinin kontrolünde.Sosyal medya; burada işler daha da çığırından çıkıyor.Fenomenler, influencer”lar, sanatçı kisvesine bürünmüş sığır oğlu sığırlar…Her biri, gençleri hedef alıyor.Kimileri bunu bilerek yapıyor, kimileri ise baronların maşası olduklarının farkında olmayan sığırcıklar.Bugünün sığır baronları, doğrudan ateşe veremediği toplumları, zihinsel yangınlarla yok ediyorlar.Kültürel hegemonya; sığır baronları çiftçiyi topraklarından ederdi. Modern baronlar ise insanları kültürlerinden koparıyor. Ellerinde medya, sinema, müzik, teknoloji var.Hollywood filmleri, Netflix, Amazon, Disney dizileri, global müzik endüstrisi…Hepsi aynı fabrikadan çıkma. Aynı mesajı pompalıyorlar.Ekranlardan bize kim olmamız gerektiğini, neyi sevmemiz gerektiğini söylüyorlar.Bağımsız bir sanatçı gördünüz mü son yıllarda?Büyük müzik şirketleri, algoritmalarla kimin yükseleceğine karar veriyor.Haberler, diziler, reklâmlar… Hepsi aynı hedefte birleşiyor. Zihnimizi formatlıyorlar.Ne düşünmemiz gerektiğini bizden daha iyi bildiklerini iddia ediyorlar.Roma İmparatoru Neron”un yangını, bir efsane. Ama bugün Los Angeles”ta ve dünyanın dört bir yanında yanan ateşler, gerçek.Tıpkı Roma”da olduğu gibi, bu yangınların küllerinden belki de baronların yeni sarayları yükselecek.Biz ne olacağız? Küle döneceğiz!Yaşamlarımız, değerlerimiz, kültürümüz, hepsi bu ateşte yanacak!Sığır baronlarının tek hedefi var: Aile.Ve fakat, gerçekten baronların çıkardığı yangınlarda küle mi döneceğiz!?

Source: Mustafa Sabri̇ Beşer


Cüneyd Altıparmak yazdı: Üçkağıt!

İletişimin internetle kazandığı boyut tarihin hiçbir döneminde görülmemiş türden… Gelecek yıllarda kuantum internet ile beraber bu gelişimin gelebileceği noktayı kestirmek mümkün değil şimdiden. Ancak bu gelişimin getirdiği sorun yumağını görmezden gelemeyiz. İnternet kontrol altına alınması gereken bir mecra. Hayatın bir parçası olmaktan hayatın ta kendisi olmaya ilerlediği bu evrede sorunun ne olduğunu doğru tespit etmek gerekiyor.VERİLERE NE OLUYOR?Özellikle yapay zekâ, metaverse ve blok zincir; internetin yeni gelişim sahaları. Hayatımızı kolaylaştırmaya aday olan bu gelişmeler aslında -bir yönüyle- üzerimizdeki kontrolü daha sistematik hale getiriyor. Şüphesiz bu durumu “mutlak kötü” olarak niteleyemeyiz ama çok da iyi olmadığını veya ne ile muhatap olduğumuzu bilmemiz gerekiyor. Her gelişme, veri güvenliği açısından “bilinmeyen” riskler içeriyor.ONLAR SÖYLÜYOR BİZ İNANIYORUZ…Bir siber saldırıya uğrayan sosyal medya platformunun bu saldırıdan nasıl etkilendiği veya kullanıcılarının verilerinin akıbetinin ne olduğu konusunda bağımsız bir denetim mekanizması yok. Bu platformun “sorun çözüldü” açıklamasına itibar etmekten başka bir çaremiz de kalmıyor haliyle… Yani, gerçekte neler olduğunu kimse bilmiyor. Bilenlerin doğru söylediği ise meçhul….ÇAĞIN MASALIHer dönemin kendine özgü destanı, meseli ve meşhur hikayeleri olur. Bu çağın masalı ne deseler tek cevabım olur benim “internetin anonimliği” derim… Bu çağın masalına inanmak zorundayız üstelik. Bunu yanlışlayacak ve doğrulayacak hiçbir somut veri de yok elimizde. Büyük bir kabul var. Özellikle sosyal medya şirketleri eliyle üretilen “politikalara” maruz kalıyoruz her gün. Bu politikaların hukuki mahiyeti de meçhul üstelik! Devletlerin “terör” dediği bir olaya onlar “değil” diyebiliyor. Veya toplumsal dokunuzca “anormal” olarak kabul edilen bir şey onlar için “pozitif ayrımcılığa tabi” ve “yayılması sorun teşkil etmeyen” bir durum olarak görülebiliyor. Bu çağın masalının geçmiş zamanlardaki benzerlerinden farkı bu. Eleştirmek veya karşı koymak mümkün değil!ÜÇ MESELE….Aslında meseleye üç nokta üzerinden bakmak gerekiyor. Bu çağın “temel sorun kaynağı” vasfına haiz üç kavramı var ve bunların yuvalandığı yer internet. Birincisi dezenformasyon. Bilgi düzensizliğinin önemli bir parçası. Yalan, yanlış, yanıltıcı haberlerin bilerek yapılması durumu bu. Bilerek insanların algısını karartmak demek yani. İkincisi ise manipülasyon. Yani kitleleri istenilen yöne çekmek veya bir düşünceyi veya davranışı kendilerinin gerçekten hissettiğini sanması ve buna göre karar vermesini sağlamak demek. Son olarak ise “astroturfing” dediğimiz yapay zemin hazırlayarak aslında ihtiyacınız olmayan şeyleri tüketmenizi, gerçek ihtiyaçlarınızı ise görmezden gelmenizi sağlayan ve özellikli ticari alanda kullanılan bir pazarlama yöntemi. Bunların tümünün ortak noktası şu: Maruz kalan kitlenin veya bireyin özgür düşünme kabiliyetine ket vurması ve kendisini ifade etmesini bir biçimde engellemesi…TEDBİRE KARŞI ÇIKMAK!Yukarda saydığım üç yönüyle doğrudan “fikir ve ifade” yönünden açıkça müdahale yapma kabiliyetine sahip bu aygıtların içeriklerine ve akışlarına müdahaleler yapıldığında yani bant daraltma, erişim engeli vb süreçler işletildiğinde en çok hangi hak üzerinden eleştiriliyor devletler? Pek tabi “fikir ve ifade hürriyeti” yönünden yasakçı ilan ediliyorlar. Oysa devletlerin elindeki imkan ile onlarınki arasında büyük bir fark var. VPN sebebiyle çoğu zaman tedbirler uygulanamıyor bile. Kendileri, siyaseti, ekonomiyi ve toplumsal yapıyı etkilerken, algoritmik ayrımcılık yaparken, Gazze”nin sesini kısarken, Biden”in oğlu hakkındaki paylaşımları “azaltırken” özgür; ama devletler “hukuka uygun” bir müdahale yaparken yasakçı. Sizce burada bir “üçkağıt” yok mu?… Biraz kavramsal yazdım bugün farkındayım ama bir giriş yazısı olarak değerlendirin lütfen. Buradan devam edeceğim birkaç yazıyla. Zira bu gidişata dair yüzleşmemiz gereken hususlar var. Hem de çok sayıda!

Source: Cüneyd Altıparmak