2025’e girerken…
Tahmin etmeyi, geleceği okumayı severiz. Tabii ki bunu büyük ölçüde geçmiş yılın, hatta yılların tablosu belirler. Öte yandan okuduklarımız, yaşadıklarımız kadar kişiliğimiz, hayata iyimser ve kötümser bakışımız da öngörülerimizi etkiler.Ben, diğer alanları dost sohbetlerine bırakıp, turizm ve gastronomi sektörlerini’ doğrudan ilgilendiren ‘İklim Krizi’, ‘Gıda İsrafı ve Açlık’, ‘Denetimsiz Tarım İlaçları Kullanımı’ ‘Pazar, Market ve Restoranlardaki Fiyat Artışı’, ‘Gastronomi Festivalleri’ gibi konulara ilişkin 2025 yılına dair öngörülerimi ve beklentilerimi paylaşmak istiyorum. En umutsuz olduğum konu çok bileşenli ‘İklim Krizi’. Kuzey yarım kürede iki aya yakın bir süre dayanılmaz sıcakların görüldüğü 2024 tarihin en sıcak yılı olarak kayda geçti. İklim değişikliğinin neden olduğu 29 büyük çaplı iklim felaketinde dört bine yakın kişi hayatını kaybetti.Böyle bir tabloda bu yılın çok daha sıcak olacağını ‘İklim Krizi’ sorunlarıyla boğuşmaya devam edeceğimizi öngörmek sanırım kehanet olmaz. Su baskınlarının artması, kitlesel göçlerin başlamasıyla tarım ve turizm anlayışı da zaman içinde tümden değişecektir.Siyasi iradenin, ilgili sektörlerin, tüm paydaşların hiç vakit kaybetmeden yeni stratejiler belirlemesi, sivil toplum kanadının da bu konuyu hep gündemde tutması gerekiyor.Gıda israfı ve açlık ise iç içe geçmiş konular. Önce bir kez daha vurgulamakta yarar var. Küresel açlık gıda azlığıyla ilgili değil. Dünya Gıda Programı /WFP’ raporlarına göre şu anda dünyadaki tüm insanları besleyecek kadar gıda üretiliyor ancak yaklaşık beşte biri tüketilemeden israf ediliyor. Bu ise günde bir milyar öğüne denk geliyor.Zengin ülkelerde yiyecek israfı evlerde, gelişmekte olan ülkelerde ise hasat zamanı gerçekleşiyor. Yetersiz depolama, zararlı böceklerin istilası, küfün ürünü yok etmesi, pazarlara ulaşım sorunu gibi nedenlerde ürün toprakta kalıyor. Ki bu duruma ülke olarak yabancı değiliz. Gıda kaybı ve israfı küresel sera gazı emisyonlarının yüzde 10’unu oluşturuyor.‘Gıda İsrafı ve Açlık’ küresel bir sorun olsa da aslında hepimizin bireysel düzeyde yapacağı şeyler var. İlki ev, işyeri, restoran mutfaklarındaki israfı önleyecek tedbirler almak. Her zaman söylediğim gibi bizden önceki kuşakların yöntemlerini çağın gereklerine uygulayıp geliştirsek atıksız mutfağı gerçekleştirmiş, gıda israfını büyük ölçüde önlemiş oluruz.Bu israf varlıklıysanız sizin için sorun olmayabilir ama dünya mirasını harcadığınızı, en az bir kişinin aç kalmasına sebep olduğunuzu unutmayın derim. Ayrıca yöremizdeki pazarlardan küçük üreticilerden, bahçelerden, bostanlardan alışveriş etmek de israfla baş etmenin bir diğer yolu. Bu konuda da öngörüm biz toplum olarak bunu bu yıl olmasa da çok yakında içselleştireceğiz.Tarım ilaçları, namıdiğer pestisitler tahıllardan, baklagillere, kabuklulardan sebze ve meyvelere neredeyse yediğimiz tüm gıdalara zarar verdiği düşünülen böcek ve haşereler, mantarlar, istenmeyen otlar, solucanlarla mücadele amacıyla, daha açık söylemek gerekirse öldürmek için kullanılıyor.Ancak unuttuğumuz bir durum var. Bunlar kısa vadede olmasa da zamanla bizleri de öldürüyor. Zararları ve yan etkileri çok. Öngörüm bu konunun da gündemden düşmeyeceği, yediğimiz gıdalardaki pestisitlere karşı her geçen yıl daha da hassas olacağımız. ‘Pazar, market ve restoranlardaki fiyat artışları üreticiden nihai tüketiciye hepimizin sorunu ve maalesef denetlenemeyen bu zincir kırılamıyor. Öngörüm ve beklentim denetimsiz, kuralsız fiyatların az da olsa düşeceği; restoran sektörünün de yok olmak yerine kar oranlarını düşüreceği ya da artışa gitmeyecekleri yönünde. Ki bunu uygulayan yerlerin de sayısı az değil ve daha da artacağını zannediyorum…Gastronomi Festivalleri enflasyonuna gelince bu alanda dünya sıralamasında birinci olabiliriz. Neredeyse ülkedeki tüm kentlerin bir, hatta birkaç festivali var. Büyük bir bölümü de ‘festival’ kavramının içini dolduracak formatta ve yetkinlikte değil, birçoğu şenlik, panayır, buluşma olarak adlandırılabilir.Gastronomi Festivalleri satan bir metaya dönüştü ama içini boşaltmamak lazım. Öngörüm ise bu yıl frene basılacağı, sayısının artmayacağı, biraz olsun azalacağı ve kalitelerinin artacağı…
Source: Müge Akgün
Wanda isyan etti: Adalet istiyorum
ICARDI’NİN SON HAMLESİ WANDA’YI ÇILDIRTTIGalatasaray’ın Arjantinli futbolcusu Mauro Icardi ile boşanma aşamasında olduğu eşi Wanda Nara arasında sular durulmuyor. Nara son olarak sosyal medya üzerinden yaptığı bir paylaşımla Icardi’ye isyan etti. Futbolcunun çocuklarının masraflarını karşılamayı bıraktığını öne süren Nara, “adalet” istedi.BU ŞİDDET DEĞİL Mİ?Wanda Nara paylaşımında şu ifadeleri kullandı: “Beş küçük çocuğun sağlık sigortasını kesmek, okul ücretini ödemeyi bırakmak, nafaka ödememek, onları anneleri olmayan bir kadınla yaşatmak ve Noel’de kızlarımla konuşmamı yasaklamak. Bu şiddet değil midir? Adalet istiyorum.”
Source: Hurriyet.com.tr
Tek bir sigara ortalama yaşam süresini 20 dakika kısaltıyor! ‘Her 10 yılda 2. Dünya Savaşı’nda kaybedilen kadar insan sigaradan ölüyor’
SİGARA İÇENLERİN ÖMRÜNDEN YAKLAŞIK 10 YIL GİDİYORAnalize göre, günde 10 sigara içen bir kişi 1 Ocak”ta sigarayı bırakırsa, 8 Ocak”a kadar bir tam günlük yaşam kaybını önleyebilir. Sigarayı 5 Şubat”a kadar bırakırlarsa yaşam beklentilerini bir hafta, 5 Ağustos”a kadar bırakırlarsa bir ay artırabilirler. Değerlendirme, yıl sonuna kadar 50 günlük yaşam kaybını önleyebileceklerini ortaya koydu.UCL”nin alkol ve tütün araştırma grubunda baş araştırma görevlisi olan Dr. Sarah Jackson, “İnsanlar genellikle sigaranın zararlı olduğunu biliyor ancak ne kadar zararlı olduğunu hafife alıyor. Ortalama olarak, sigarayı bırakmayanlar yaklaşık on yıllık bir ömür kaybediyor. Bu da 10 yıllık değerli bir zaman, yaşam anları ve sevdikleriyle birlikte geçirilen dönüm noktaları demektir” dedi.Sigara, dünyanın önde gelen önlenebilir hastalık ve ölüm nedenlerinden biri ve uzun süreli kullanıcıların üçte ikisinin ölümüne sebep oluyor. Birleşik Krallık”ta yılda yaklaşık 80.000 kişinin ölümüne ve İngiltere”deki tüm kanser ölümlerinin dörtte birine neden oluyor.HER 10 YILDA BİR 2. DÜNYA SAVAŞI’NDA KAYBEDİLEN KADAR İNSAN SİGARADAN DOLAYI KAYBEDİLİYORÜlkemizdeki tüm ölümlerin yüzde 23’ünün tütüne bağlı hastalıklar nedeniyle olup dünya genelinde ortalama her dakika 12 kişi sigaraya bağlı hastalıklardan dolayı hayatını kaybettiğini söyleyen Göğüs Hastalıkları Uzmanı Dr. Banu Altoparlak, “Her 10 yılda bir 2. Dünya Savaşı’nda kaybedilen kadar insan sigaradan dolayı kaybediliyor. Dünya ekonomisine yılda 1 trilyon dolar zarar veriyor” dedi ve şu bilgileri verdi:“Türkiye’de yılda yaklaşık 60 milyar lirayı sigara firmalarına ödüyoruz. Sigaranın yol açtığı hastalıkların tedavisi için harcadığımız para da azımsanmayacak derecede yüksek ve sağlık bütçesinden karşılanıyor. Başta sigara olmak üzere tütün ürünlerinin (sigara, puro, pipo, nargile vb.) kullanımı, her yıl 8 milyondan fazla kişinin ölümüne sebep oluyor. Bu ölümlerin 7 milyondan fazlası doğrudan tütün kullanımından, yaklaşık 1.2 milyonu ise pasif içicilikten kaynaklanıyor. Türkiye’de ise yaklaşık 17 milyon kişi sigara kullanıyor ve her yıl 100 bin kişi tütün kullanımı kaynaklı hastalıklardan dolayı hayatını kaybediyor. Ülkemizdeki ölümlerin erkeklerde yüzde 31’i, kadınlarda ise yüzde 12’si, tütün kullanımına bağlı gerçekleşiyor.”11 DAKİKADAN 20 DAKİKAYA YÜKSELDİBMJ”de 2000 yılında yayınlanan daha önceki bir değerlendirmede ortalama olarak tek bir sigaranın yaşam beklentisini yaklaşık 11 dakika azalttığı tespit edilmişken, Journal of Addiction”da yayınlanan son analiz bu rakamı neredeyse ikiye katlayarak 20 dakikaya çıkardı; erkekler için 17 dakika ve kadınlar için 22 dakika.Dr. Sarah Jackson, Guardin’a verdiği demeçte, “Yaşlılığın genellikle kronik hastalıklar ya da sakatlıklarla geçtiği düşünüldüğünde, bazı insanlar yaşamlarının birkaç yılını kaçırmayı önemsemeyeceklerini düşünebilir. Ancak sigara içmek yaşamın sonundaki sağlıksız dönemi kısaltmıyor” dedi ve ekledi:“Öncelikle orta yaştaki nispeten sağlıklı yılları yiyip bitiriyor ve hastalıkların başlangıcını öne çekiyor. Bu da 60 yaşında sigara içen bir kişinin tipik olarak 70 yaşında sigara içmeyen bir kişinin sağlık profiline sahip olacağı anlamına geliyor.”Alıntı MetniBazı sigara içicileri uzun bir yaşam sürerken, diğerleri sigaraya bağlı hastalıklara yakalanıyor ve hatta 40″lı yaşlarında bu hastalıklardan ölebiliyor. Bu farklılık, kullanılan sigara türü, alınan nefes sayısı ve sigara içenlerin ne kadar derin nefes aldığı gibi sigara içme alışkanlıklarındaki farklılıklardan kaynaklanıyor. İnsanlar ayrıca sigara dumanındaki toksik maddelere karşı ne kadar duyarlı oldukları konusunda da farklılık gösteriyor.EN FAZLA ETKİLENEN ORGAN AKCİĞERLER: KOAH, ASTIM, AKCİĞER SÖNMESİ VE DAHA FAZLASIDr. Banu Altoparlak, sigara dumanından en fazla etkilenen organların başında akciğerlerin geldiğini söyledi, “Sigara dumanı içerisinde bulunan zararlı kimyasallar, akciğer dokusuna zarar vererek solunum sistemi ile ilişkili ciddi hastalıkların görülme riskini artırır. Kronik obstrüktif akciğer hastalığının (KOAH) en önemli sebebi sigaradır. Sigara içenlerde KOAH gelişme riski, içmeyenlere göre 4 kat fazladır. Sigara kullanımı ayrıca astım, spontan pnömotoraks (akciğer sönmesi), tüberküloz, interstisyel akciğer hastalığına yakalanma riskini de artırır” dedi.PASİF İÇİCİLERDE BİLE KALP HASTALIKLARINA BAĞLI ÖLÜMLERE SEBEP OLUYORUzmanlar, sigara içenlerin sağlık ve yaşam beklentisi açısından tam fayda elde etmek için sigarayı tamamen bırakmaları gerektiğini vurguluyor.Önceki çalışmalar güvenli bir sigara içme düzeyi olmadığını gösteriyor; kalp hastalığı ve felç riski günde bir sigara içen kişilerde günde 20 sigara içenlere kıyasla sadece yaklaşık yüzde 50 daha düşüktür. Sigarayı her yaşta bırakmak faydalıdır, ancak sigara içenler bu ölüm merdiveninden ne kadar erken inerlerse yaşamlarının o kadar uzun ve sağlıklı olmasını bekleyebilirler.Dr. Banu Altoparlak’a göre sigara, kalp ve damar hastalıklarına yol açan önlenebilir faktörlerden biri. 35 yaş üstü iskemik kalp hastalığı ölümlerinin %20’sinin, kardiyovasküler sistem hastalıklarına bağlı ölümlerin ise yüzde 33’ünden sorumlu. Sigara içenlerde kalp krizi geçirme riski içmeyenlere göre 3 kat fazla. Pasif içicilerde ise kalp hastalıklarına bağlı ölümlerin yüzde 30 artış göstermesine neden oluyor.“Sigara, kan basıncında artışa da sebep olur. Hipertansiyon hastalarının sigarayı bırakması, koroner arter hastalığı risklerini yüzde 35-40 düşürür. Sigara ayrıca endotel disfonksiyonu (damar hastalıkları), pıhtı, inflamasyon, kan yağları metabolizmasında değişiklikler, kalp kası (myokardiyal) hasarına yol açabilir” diten Altoparlak sigara kullanımının zararları hakkında şu detayları da verdi:– Sigara kullanımı, gebe kalma ve gebelik sürecinin normal sürede tamamlanması üzerinde negatif etkilere neden olur. Bebekte doğumsal anomalilerin görünmesi ve plasental fonksiyon bozuklukları üzerinde de rol oynar. Sigara ayrıca seksüel bozukluklara, sperm yapı ve kalitesinde bozukluklara ve kısırlığa yol açar.– Sigara, kan dolaşımı ve damarlar üzerine etkileriyle beyin damarı hastalıkları ve inme riskini artırır. Beyin kanaması riski iki katına, beyin damarlarında tıkanma riski üç katına çıkar. Alzheimer hastalığının oluşumunu ise kolaylaştırır.– Ayrıca, reflü hastalığı, mide ülseri, Crohn hastalığı, ciltte kuruma, katarakt, osteopeni, osteoporoz, kemik yapısında bozulmaya yol açar.
Source: Selin Irmak Kaçmaz
Ergün Yıldırım yazdı… Hurafe eleştirisi ile toplumsal hafızayı imha: Hz. Ömer anlatım örneği
İlginç dönüşümler yaşıyoruz. Karşıt iki eğilim baş başa gidiyor. Birisinde, herkes mitolojilere koşuyor ve oradan kendisine yeni inanışlar ve ritüeller buluyor. Diğerinde ise toplumda hafızaya dönmüş hikayeler, rivayetler, efsaneler “mitoloji” diye ret ediliyor.Toplumsal hafızanın dinle oluşan anlatıları ile hesaplaşılıyor. Bir bakıma pespaye bir yapı-bozum (deconstraction) tutumu ortaya konuyor. Sadece yıkan, bozan, ret eden bilinç! Yenilenme ve inşa tutumundan tamamen uzak. Bundan dolayı da hurafe eleştirisi yapan klasik tecdit ve ihya yönteminden farklı. Nitekim tecdit yöntemine dayalı hurafe eleştirisi, İslam düşüncesini yeniler ve toplumsal hafızayı da din aracılığıyla yenilenmiş olur. “Kültürel tekfirciler” ise toplumun din ile kazandığı kolektif hafızayı yıkıyor ve insanı çıplak bir uçurumun kenarına bırakıyorlar. İnançsızlık, septisizm, deizm koşuyor doğan boşluğu doldurmak için.Bu tutumu, bir ilahiyat profesörünün Hz. Ömer üzerine yaptığı kritik örneğinde görelim. Örnek bir vaka.İlahiyat hocası, Hz. Ömer”in sosyolojik hafızamızdaki önemini ters yüz eden ve değersizleştiren ifadelerle hazırlık yapıyor: “Hiçbir kahramanlığı olmayan Ömer nasıl efsane yapıldı? Ömer tamamen mitolojik anlatıyla ortaya konulur. Kabilesinin ağırlığı yok, kendisinin hiç bir hükmü yok, engin birisi de değil, hizmetli olarak Muğire yanında çalışmış. Şam”a gider. …Ömer”i pataklarlar.”Hz. Ömer bu ifadelerle bütün o adalet muhayyilesinden, kararlı duruşundan, birleştirici kudretinden soyunarak içi boş bir imgeye dönüştürülüyor. Hoca, önemi kabile, para, kudret gibi dünyevi olgularda arıyor. Burada bir temel bulmayınca da onun kudretli, önemli ve değerli olmayacağı sonucunu çıkarıyor!Hz. Ömer”in Müslüman oluşu üzerinde uzlaşılan ve yaygın olan anlatıyı da dağıtıyor. Kurnazca bir akıl yürütme ile bunu yapıyor. Hz. Ömer kız kardeşinin evinde İslam”ı kabul edince gusül abdesti alıyor. Hoca bunun doğru olmayacağını, çünkü bu konuda ayetin Medine”de indiğini söylüyor. Ancak hoca, farkına varmadan “Araplar arasında bu abdest vardı” diyor. Mademki Araplar arasında vardı, ayet inmeden de Hz. Ömer”in bunu yapmış olacağını neden düşünemiyorsunuz? Abdest alma geleneği, şimdi de yeni dine adım atmak için alınmış olamaz mı?”Peygamberi öldürselerdi… falan kavim öldürürdü. Ömer”e rol veriyorlar. Kabile gücü yok, nasıl öldürüyor. Hikâye, imkânsız” … Hoca bu akıl yürütmeyle de yine yaygın olan ve üzerinde uzlaşılan rivayeti ret ediyor. Peki, neden öldürme eylemi salt kabile gücüne dayansın? Sadece güç sahibi olanlar mı toplumsal sorunu öldürmeyle çözmeye kalkarlar? İnsan da şahsi öfkeyle adam öldürmeye kalkamaz mı? Hz. Ömer de öfkeyle kalkarak bu davranışa yöneliyor zaten. Neden böyle bakmayayım da hocanın akıl yürütme tarzıyla hareket edeyim? Bu kadar yıl âlimler, tarihçiler ve ümmet neden bu rivayeti tercih etti?Hoca sürekli “mitoloji”, “Ömer”, “hikâye üretilmiş” gibi kalıp ifadeler ile Hz. Ömer etrafında oluşan kabul, kahramanlık ve adaletli yönetici muhayyilesini yıkmaya çalışıyor. Bunu da alaycı ve ironi dil bağlamına taşıyarak yapıyor. Sonuçta Müslüman toplumun yıllar içinde uzlaştığı sosyolojik hafıza, Hz. Ömer somut örneği üzerinden gidilerek hurafe eleştirisi adı altında delik deşik ediliyor.Hz. Ömer, İslam toplumunda kudretli iradesi ve adil siyasetiyle birlik sağlamış büyük tarihi şahsiyet. Müslüman toplum bilinçaltının siyasal modeli. Bu bilinçaltı kudretini yıkarak, millet modelsiz, öndersiz ve kahramansız yığınlara çevriliyor. Mitolojiden inanç üretenlerin önü açılıyor. İslam kültürü mitolojiktir diye ret edilirken, hayranlıklarla antik Grek, Roma ve Helenizm mitolojilerine koşuluyor. Toplum başka bir hafızaya taşınıyor.
Source: Ergün Yildirim
Ankara Büyükşehir Belediyesi asgari ücretle çalışanlara sosyal yardım yapacak
Ankara Büyükşehir Belediyesi (ABB), dün açıklanan enflasyon rakamlarının ardından emekliler ve asgari ücretle çalışanlar için sosyal yardım ve destek projelerini genişletmeye hazırlanıyor.
Buna göre ABB, emeklilere yönelik sosyal yardım ve destekleri artıracak. Asgari ücretli çalışanları da sosyal destek kapsamına alacak.
Belediye, 10 bin TL maaş alan ve sosyal yardım alma şartları taşıyan 39 bin 954 emekliye 1500 TL destek ödemesi veriyordu. Ayrıca 217 bin 819 aileye de her ay 600 TL et desteği sağlanıyordu.
“Sosyal yardımları artırma kararı aldık”
Ankara Büyükşehir Belediyesi Basın, konuyla ilgili belediyenin sosyal medya hesabından bir açıklama yaptı. Açıklamada, emeklilerin temel ihtiyaçlarını karşılamalarına katkı sağlayacak yeni projeler üzerinde çalışıldığına vurgu yapıldı:
“Ankara Büyükşehir Belediyesi olarak, halkımızın yaşam koşullarını iyileştirmek ve ekonomik zorluklarla mücadele eden vatandaşlarımıza destek olmak adına çalışmalarımızı aralıksız sürdürüyoruz.
Bugün açıklanan enflasyon oranları ve belirlenecek olan en düşük emekli aylığı artışı öncesinde, özellikle emeklilerimize yönelik sosyal yardımlarımızı ve desteklerimizi artırma kararı aldık.
Bu kapsamda, emekli vatandaşlarımızın temel ihtiyaçlarını karşılamalarına katkı sağlayacak yeni projeler üzerinde çalışıyoruz. Sosyal yardımlardan faydalanan emeklilerimizin gıda, yakacak, ulaşım ve benzeri ihtiyaçlarını daha geniş kapsamda desteklemek için mevcut hizmetlerimizi güçlendireceğiz.”
“Aile bütçelerine katkı sağlamayı hedefliyoruz”
Belediye, asgari ücretle çalışanlar için destek çalışmaları başlattıklarını şöyle anlattı:
“Geçim zorluğu yaşayan asgari ücretle çalışan hemşehrilerimize yönelik de destek çalışmalarımızı başlattık. Çeşitli sosyal projelerle, onların da aile bütçelerine katkı sağlamayı hedefliyoruz.
Belediyemiz, her zaman olduğu gibi halkımızın yanında olmaya, sosyal belediyecilik anlayışıyla hareket etmeye devam edecektir. Ankara’yı her bir vatandaşımız için yaşanabilir bir şehir kılmak adına çalışmalarımızı kararlılıkla sürdüreceğiz.”
TÜİK’in dün açıkladığı aralık ayı enflasyon verilerine göre, SSK ve Bağ-Kur emeklileri yüzde 15,75, memur ve memur emeklileri ise yüzde 11,54 zam alacak.
Geçtiğimiz günlerde asgari ücret de 22 bin 104 TL olarak açıklanmıştı.
Source: Dünya Gazetesi
Kaldırın artık şu gizem perdesini… Bu çocukları kendin doğurduğunu kanıtlasan iyi olur Meghan!
Bu tuhaf iddiayı bir kez daha ateşleyenler ise Markle”ın babası Thomas ile üvey kız kardeşi Samantha oldu bu kez.Üstelik işin içine Buckingham Sarayı”ndan adını vermeyen başka çalışanlar da karıştı.Ortada dolanan bu iddiaya göre Meghan Markle, çocukları Archie ile Lilibet”i kendisi dünyaya getirmedi. Bunun yerine Meghan”ın dondurulmuş yumurtaları ve bir de taşıyıcı anne kullanıldı.Gelin, son birkaç gündür ortada dolaşan bu çarpıcı iddiaların neden bir kez daha gündeme geldiğine bir bakalım. BABASI VE ÜVEY ABLASI YİNE KONUŞTU, ORTALIK KARIŞTIAslında bu taşıyıcı anne konusunu gündeme taşıyanlar Meghan Markle”ın arasının bozuk olduğu hatta hiç görüşmediği babası Thomas Markle ile uzaktan uzağa basın aracılığıyla onu çok eleştiren üvey ablası oldu.Meghan”ın Harry ile evlendiği düğününe bile çağırmadığı Thomas Markle, “nüfuz peşinde koşan kızının” oğlu Archie”yi kendisinin dünyaya getirdiği konusunda şüpheleri olduğunu söyledi.Üstelik bu konuda yalnız da değildi.Markle”ın üvey ablası Samantha gazeteci Don Wootton”a yaptığı açıklamada Eğer bir taşıyıcı anne kullandılarsa bunu itiraf etsinler diye konuştu.Hatta bununla da kalmadı. Sözlerini Babam, Archie”nin doğumundan dokuz ay önce Meghan”ın ABD”deki dondurulmuş yumurtalarını aldığını söyledi. Ben de bir taşıyıcı annenin söz konusu olduğunu düşündüm diyerek sürdürdü.Böylece de Meghan ile Harry”nin çocukları Archie ile Lilibet”in de taşıyıcı anne yöntemiyle dünyaya gelmiş olabileceği iddiaları bir kez daha gündemin ilk sıralarına çıktı. “BU SÖYLENTİLER ONUN YÜZÜNDEN ÇIKTI”Kraliyet yazarı Lady Colin Campbell, Prens Harry ve Meghan Markle”ın her iki çocuğunu kapsayan bu komplo teorilerinin bir an önce ortadan kaldırılması gerektiğini savundu.Onun yorumuna göre bu taşıyıcı anne söylentilerinin ortaya çıkmasına bizzat anneleri Meghan Markle neden oldu.Meghan”ın özellikle Archie”ye hamileliği ve doğumu sırasında sergilediği gizemli davranışların halkta bu görüşe yol açtığını ileri sürdü.Campbell, Harry ile Meghan”a Bu konuyu herkes için açıklığa kavuşturun. Taht sırasında bile olan bu iki kardeş üzerinde bu tür gizemler olmamalı diye konuştu. CHARLES TAHTA ÇIKINCA ONLAR DA “PRENS” VE “PRENSES” UNVANI ALDIBu söylentiler arttıkça Buckingham Sarayı”na da Archie ile Lilibet”in taht sırasından çıkarılması için baskılar artıyor.Dedeleri hükümdar olarak tahta çıktıktan sonra prens ve prenses unvanını alan 5 yaşındaki Archie ile 3 yaşındaki Lilibet, taht için altıncı ve yedinci sırada.Bir Buckingham çalışanı da İki çocuk da doğduklarından beri büyük bir gizem perdesinin altında. Etraflarında dolaşan birçok soru var. Bu iddialar, onlarla ilgili tüm gerçek ortaya çıkmadıkça çözülemeyecek dedi. Gözden Kaçmasın Kocasıyla “yollarını ayırdı”.. Yeni işi başkasının mutfağında yemek pişirmek! Haberi görüntüle SÖYLENTİLER İLK HAMİLELİK SIRASINDA BAŞLADIKısa bir hatırlatma yapmak gerekirse.Meghan Markle, Archie”ye hamile olduğu sırada İngiltere”deydi. Kraliyet ailesinin bir üyesi olarak bazı etkinliklere katılıyordu.O dönemlerde de karnının bir gün daha büyük bir gün daha küçük görünmesi tartışma yaratmıştı. Meghan”ın aslında hamile olmadığı, karnına bir aparat taktığı söylentilerine yol açmıştı.Bütün bunların üstüne Archie”nin dünyaya gelmesi de bir gizlilik içinde gerçekleşti.Meghan evde doğum yapmayı planlıyordu. Ama sonra Archie”nin 6 Mayıs 2019″da, çiftin o sırada yaşadığı Frogmore Cottage yakınlarındaki Portland Hastanesi”nde doğduğu açıklandı.Kate Middleton ve Prens William gibi dünyaya gelen çocuklarını basın karşısına çıkarmadı Harry ile Meghan.Doğum duyurusundan bir süre sonra sadece kendi seçtikleri birkaç gazeteciyi davet ederek bebekleriyle birlikte kamera karşısına çıktılar.Bu gizlilik de Harry ile Meghan”ın oğlu hakkındaki söylentileri iyice körükledi.Çiftin kızı Lilibet ise Sussex çifti ABD”ye taşındıktan sonra dünyaya geldi. Gözden Kaçmasın Ailenin intikamı acı oldu: Düğününde cenaze arabasına bindirmişler! Haberi görüntüle Markle ile Prens Harry”nin çocuklarının taşıyıcı anne yöntemiyle dünyaya geldiği iddialarının yayılmasında babası Thomas ile üvey ablası Samantha”nın büyük payı var. Thomas Markle”ın , yıllardır görüşmediği kızının ABD”de dondurduğu yumurtalarını Londra”ya götürttüğünü nereden ve nasıl öğrendiği ise bilinmiyor. Meghan Markle, 2018 yılının mayıs ayında Prens Harry ile evlenirken kendi ailesinden hiçbir davetli yoktu. Yanında sadece tören boyu mutluluk gözyaşları döken annesi Doria Ragland vardı. Meghan ile Harry, kendileri seçip davet ettikleri az sayıda gazetecinin karşısına çıkıp bebekleri Archie”yi kamuoyuyla tanıştırdı. Bütün bu söylentilere rağmen Meghan Markle”ın yeni anne olmuş kadınların fiziksel özelliklerini taşıdığı yani şişliği henüz inmemiş karnı da dikkatlerden kaçmadı. Sussex çifti ABD”ye taşındıktan sonra Meghan Markle bir kez daha hamile kaldı. Sonradan bir gazete için kaleme aldığı makalede düşük yaptığını açıkladı. Bunun üzerinden bir süre geçtikten sonra kızları Lilibet Diana”yı dünyaya getirdi.
Source: Hurriyet.com.tr
Bakan Işıkhan: 488 projeye 125,4 milyon lira kaynak sağladık
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Işıkhan, engelli ve eski hükümlülere yönelik açıklamalarda bulundu. Işıkhan, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı olarak en önemli hedefleri arasında; kadın istihdamını, genç istihdamını ve engelli istihdamını artırmak olduğunu dile getirdi. “ENGELLİ VE ESKİ HÜKÜMLÜ VATANDAŞLARIN İSTİHDAMINI ARTIRMAK İÇİN 488 PROJEYE 125,4 MİLYON LİRA KAYNAK SAĞLADIK”Eski hükümlü ve engelli vatandaşlara yapılan destekleri de açıklayan Işıkhan, “2024 yılında kendi işini kurmak isteyen engelli vatandaşlarımıza 68,8 milyon lira destek sağladık. Eski hükümlü girişimci adaylarını ise 40,9 milyon lira destekten faydalandırdık. Engelli ve eski hükümlü vatandaşlarımızın istihdamını artırmak için 488 projeye 125,4 milyon lira kaynak sağladık. İŞKUR aracılığıyla istihdama, üretime, yatırıma güçlü destek sağlamaya devam edeceğiz” açıklamasında bulundu. 🎯Bakanlık olarak en önemli hedeflerimiz arasında; kadın istihdamını, genç istihdamını ve engelli istihdamını artırmak var.2024 yılında kendi işini kurmak isteyen engelli vatandaşlarımıza 68,8 milyon TL destek sağladık. Eski hükümlü girişimci adaylarını ise 40,9 milyon TL… pic.twitter.com/wQQ4XoIyfr— Prof. Dr. Vedat Işıkhan (@isikhanvedat) January 4, 2025
Source: Www.star.com.tr
Haiti”de çete şiddeti: 11 bin kişi evlerini terk etti
Haiti”de son günlerde çetelerin yol açtığı şiddet nedeniyle yaklaşık 11 bin kişinin evlerini terk etmek zorunda kaldığı bildirildi.Uluslararası Göç Örgütünün (IOM) yayımladığı bir raporda, başkent Port-au-Prince”e bağlı Poste Marchand Mahallesi ve çevresinde çetelerin neden olduğu zorunlu göçün yaşandığı ifade edildi.Çetelerin saldırılarının devam ettiği vurgulanan raporda, son birkaç günde 11 binden fazla kişinin evlerini terk ettiği kaydedildi.Entegre Gıda Güvenliği Aşama Sınıflandırması (IPC) analizlerine göre, ülke nüfusunun yarısını oluşturan 5,4 milyon Haitilinin günlük olarak karnını doyurmakta zorlandığı belirtildi.Dünya Gıda Programı (WFP), Ekim ayında yayımladığı bir raporda, Haiti”nin Batı yarımküredeki en kötü açlık acil durumu ile karşı karşıya olduğunu ve akut gıda güvensizliği yaşayan nüfusun dünya çapında en yüksek oranlardan birine sahip olduğunu bildirdi. 2024″TE 5 BİNİ AŞKIN KİŞİ ÖLMÜŞTÜ Yıllardır siyasi, ekonomik ve güvenlik krizi gibi sorunlarla boğuşan Haiti, 11 milyonu aşan nüfusuyla kıtlık tehlikesi yaşıyor.Başkentin yüzde 80″ini silahlı çetelerin kontrol ettiği ülkede şiddet olayları artıyor.Birleşmiş Milletler (BM) Haiti Entegre Ofisinin verilerine göre, ülkede yılbaşından bu yana 5 bini aşkın kişi silahlı çete üyelerinin saldırılarında ölmüştü.Ülkedeki şiddet olayları, eski Başbakan Ariel Henry”nin Nisan 2024″te istifa etmesine, Geçici Konseyin kurulmasına ve 28 Mayıs”ta Garry Conille”in başbakan olarak atanmasına yol açmıştı.Konsey, 11 Kasım”da görevden aldığı Conille”in yerine iş insanı Alix Didier Fils-Aime”yi başbakan olarak atamıştı.
Source: Hurriyet.com.tr
İş kurmak isteyen engellilere 2024″te yapılan destek ödemesi açıklandı
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Işıkhan, sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada, Bakanlık olarak en önemli hedeflerinin arasında kadın, genç ve engelli istihdamını artırmak olduğunu belirtti.
Işıkhan, paylaşımında şunları kaydetti:
“2024 yılında kendi işini kurmak isteyen engelli vatandaşlarımıza 68,8 milyon TL destek sağladık. Eski hükümlü girişimci adaylarını ise 40,9 milyon TL destekten faydalandırdık. Engelli ve eski hükümlü vatandaşlarımızın istihdamını artırmak için 488 projeye 125,4 milyon TL kaynak sağladık. İŞKUR aracılığıyla istihdama, üretime, yatırıma güçlü destek sağlamaya devam edeceğiz.”
Source: Dünya Gazetesi
Cemil Tugay”dan eylemdeki taşeron işçilere tehdit: O firmada da çalıştırmam sizi
İzmir Büyükşehir Belediyesi”ne (İZBB) ait tuvalet ve bebek bakım merkezlerinin temizliğini ve bakımını yapan taşeron işçiler, sosyal haklarından mahrum bırakılarak çalıştırıldıklarını gerekçe göstererek ihalenin yeniden aynı firmaya verilmesine tepki göstermiş ve iş bırakma kararı almıştı. “BURADA DURMAYA DEVAM EDERSENİZ…” Eylemlerine İzmir Sanat binası önünde devam eden işçiler dün CHP”li İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Cemil Tugay”a taleplerini ilettikleri sırada Tugay”ın tehdidiyle karşılaştılar. İşçilere “Burada durmayın” diyen Tugay, “Burada durmaya devam ederseniz o firmada da sizi çalıştırmayacağım” diyerek işçileri işten çıkartmakla tehdit etti. “BU ŞEHİRDE ON BİNLERCE İNSAN İŞSİZ” İşçilere haklarını almaları için gitmeleri gereken yerin kendi firmaları olduğunu belirten Tugay, “Siz Büyükşehir”in çalışanı değilsiniz, siz bu firmanın çalışanısınız. Bu şehirde on binlerce insan işsiz. Lütfen bunu yapmayın” dedi. “BUNLARI GİYMEYECEKSİNİZ” Taşeron işçilerden biri çalışanların üzerlerine giymeleri için verilen üniformada İzmir Büyükşehir Belediyesi”nin logosu olduğunu belirtmesi üzerine ise Tugay, “Ben konuşacağım, bunları giymeyeceksiniz. Eğer burada durmaya devam ederseniz artık o firmada da çalışamayacaksınız” diyerek alandan uzaklaştı.
Source: Haberler
CHP”li başkandan emekçilere tehdit! “İşçi dostu” söylemi yine boşa düştü
CHP”li İzmir Büyükşehir Belediyesi”nin işlettiği tuvaletlerde çalışan işçiler “Güvenceli çalışmak istiyoruz” diyerek eylem başlattı. İşçilerin yanına gelen CHP”li Belediye Başkanı Cemil Tugay, tehditte bulundu. Tugay”ın bu hareketi tepki çekti.CHP”Lİ İZMİR BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİ BAŞKANI”NDAN İŞÇİLERE TEHDİTCHP”li İzmir Büyükşehir Belediyesi”nin Başkanı Cemil Tugay, yine belediyeye ait tuvaletlerde çalışan işçilerin eyleminden rahatsız oldu. CHP”li Cemil Tugay eylem yapan işçileri ziyaret etti. Burada işçilerle konuşan Tugay tehditler savurdu. Eylemdeki taşeron işçileri işten atmakla tehdit eden Tugay “Eğer burada durursanız o firmada da çalıştırmam sizi” dedi. Tugay ayrıca Belediyeye ait tuvaletlerin temizliğini yapan ve geçtiğimiz günlerde iş bırakan taşeron işçilere yönelik “Siz bizim işçimiz değilsiniz, burada durmayın.” ifadelerini kullandı.ÇALIŞANDAN KÖŞEYE SIKIŞTIRAN ÇIKIŞTaşeron işçilerden biri çalışanların üzerlerine giymeleri için verilen üniformada İzmir Büyükşehir Belediyesi”nin logosu olduğunu belirtmesi üzerine ise Tugay, “Ben konuşacağım, bunları giymeyeceksiniz. Eğer burada durmaya devam ederseniz artık o firmada da çalışamayacaksınız” diyerek alandan uzaklaştı.İzmir”de 2 kişinin akıma kapılarak ölümüne ilişkin keşif sonrası resen celse açıldıCHP”den bir konser skandalı dahaMilyonluk konserlere inceleme! Usulsüzlükler Sayıştay raporunda
Source: Www.star.com.tr
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Yılmaz: Terörsüz bir Türkiye aynı zamanda daha hızlı kalkınan bir Türkiye demek
Yılmaz, İstanbul”da ekonomi basını ile bir araya gelerek, gazetecilerin sorularını yanıtladı.
Suriye”deki gelişmelere değinen Yılmaz, ülkede artık bir diktatörlüğün yıkıldığını ve yeni bir düzenin oluştuğunu söyledi. Gelecek döneme ilişkin muhtemel gelişmeleri yorumlayan Yılmaz, “Şu anda acil konu, siyasi istikrarın sağlanması, güvenlik ortamının pekiştirilmesi, iç kavgaların olmadığı, bütün etnik grupların, mezheplerin, dinlerin kapsandığı kapsayıcı bir siyasi yapının oluşması, yeni bir anayasa, yeni bir güvenlik teşkilatıyla birlikte Suriye”nin siyasi ve güvenlik bakımından istikrarının sağlanması. Böyle bir Suriye, Türkiye”ye yönelik güvenlik risklerini, göç riskini azaltacaktır, Türkiye çok daha emniyetli sınırlarla karşı karşıya kalacaktır. Bütün bunlar bir defa güvenlik açısından, siyasi açıdan, terör bakımından, birçok açıdan Türkiye”ye faydalar doğuracak.” diye konuştu.
Yeni dönemde Suriye”nin yeniden imar edileceğini, altyapısıyla, üstyapısıyla, tarımıyla, sanayisiyle, ticaretiyle, turizmiyle yeni bir Suriye oluşacağını, vurgulayan Yılmaz, Türkiye”nin bu sürece mutlaka müdahil olacağını ve katkı sunacağını söyledi.
Suriye ile ticaretin ve yatırımların artmasının Türkiye ekonomisine de önemli katkılar sunacağını vurgulayan Yılmaz, şu değerlendirmede bulundu:
“Komşumuz Suriye”nin bu yeni döneminde yanında olacağız. Özellikle kurumsal anlamda tecrübe birikimimizi Suriyeli kardeşlerimizle her alanda paylaşacağız. Burada dünyaya da büyük bir rol düşüyor. Esed döneminde ortaya konan yaptırımlar var, bir diktatör döneminde. Şimdi yeni bir Suriye var, artık eski kalıplarla, tanımlamalarla Suriye”ye bakılması doğru değil, yeni bir ortam var. Dolayısıyla bu yaptırımların bir an önce kalkmasını temenni ediyoruz. Suriye”nin ekonomik gelişimi için Batılı ülkelerin özellikle yaptırımları var. Esed rejimine dönük bir yaptırımdı, şimdi o rejim ortadan kalktı, dolayısıyla bu yaptırımların kaldırılması önemli.”
Yılmaz, yine dost ülkelerin ve uluslararası kurumların Suriye”nin yeniden yapılanması için finansal destek sunmalarının önemine dikkati çekerek, bu konuda çağrıda bulundu.
“Doğu ve Güneydoğu Türkiye ortalamasının üzerinde büyüyecek”
Cevdet Yılmaz, terörün Türkiye”ye maliyetine ilişkin bir soru üzerine, bir insanın ve can kaybının maliyetinin ölçülemeyeceğini dile getirdi.
Terörün ülke ekonomisinde yol açtığı zararlara dikkati çeken Yılmaz, doğrudan maliyetlerin yanı sıra yapılamayan projeler nedeniyle de ortaya olumsuz bir tablonun çıktığını anlattı.
Yılmaz, terör olduğu için turizmin gelişemediği bölgelerin bulunduğunu, yatırımların yapılmadığını, bunu en fazla Doğu-Güneydoğu insanının yaşadığını ve nitelikli insan gücü ve yatırımcıların buradan kaçtığını anlattı.
Terörle mücadeledeki başarı sayesinde son yıllarda bölgede güzel gelişmeler yaşandığına işaret eden Yılmaz, şöyle konuştu:
“Şimdi Doğu, Güneydoğu bu süreçte Türkiye ortalamalarının üzerinde büyüme kaydedecek. Doğu ve Güneydoğu”da Gabar petrolünü görüyoruz. Terörsüz Doğu ve Güneydoğu”da, Mardin”de, Diyarbakır”da boş odası kalmayan otelleri, canlanan turizmi, hayvancılığı görüyoruz. Bütün bunlar aslında yeniden ekonominin canlandığını gösteriyor. Dolayısıyla biz teröre karşı aslında büyük bir başarı elde etmiş durumdayız. FETÖ”ye, DEAŞ”a ve PKK”ya karşı.”
“Terörün gölgesinde olmayan bir siyaset istiyoruz”
Yılmaz, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli”nin son dönemdeki mesajlarına ilişkin soru üzerine, şunları kaydetti:
“Geldiğimiz süreçte ben şunu anlıyorum, Sayın Bahçeli her zaman “Önce milletim, devletim, sonra partim ve ben” diyen bir siyasetçi. Siyasi hesaplarla değil, ülkenin geleceğiyle düşünen, uzun vadeli geleceği açısından doğru bulduklarını ortaya koyan bir devlet insanı. Dolayısıyla buradaki perspektifi de şu, “Terörsüz bir Türkiye”. Bir taraftan da bölgemizdeki emperyalist gelişmeleri, Orta Doğu”da, Suriye”de yaşanan gelişmeleri ve bunların bölgemizde oluşturduğu riskleri bütün bunları görerek aslında iç cephemizi bütünleştirmemiz, kardeşliğimizi güçlendirmemiz ve terörsüz bir Türkiye olarak çok daha güçlü bir şekilde yolumuza devam etmemiz gerektiğinin bir ifadesi. Bunun zaten ana vizyonunu da Cumhurbaşkanı”mız ortaya koymuş durumda, bu da Türkiye Yüzyılı vizyonu. 100 yıllık bir Cumhuriyet”imiz var, çok büyük kazanımlarımız var. Şimdi yeni bir yüzyıla girdik ve bu yüzyıl birçok alt başlığı var ama bir tanesi de en temel başlıklarından biri “Huzurun ve kardeşliğin yüzyılı olacak” diyor Cumhurbaşkanı”mız. Dolayısıyla ana vizyonumuz da bu. Bu vizyon çerçevesinde hareket ediyoruz. Terörün gölgesinde olmayan bir siyaset istiyoruz.”
Terörün, demokrasinin ve kalkınmanın düşmanı olduğunu vurgulayan Yılmaz, terör olması halinde seyahat etme ve girişimcilik özgürlüğünün ortadan kalkacağını, yatırım ortamının gelişmeyeceğini söyledi.
“Dolayısıyla, terörsüz bir Türkiye aynı zamanda daha hızlı kalkınan, demokratik standartlarını daha hızlı yükselten bir Türkiye demek. Biz artık terörün gündemden çıkmasını istiyoruz. Terörün hiçbir siyasi parti üzerinde, hiçbir siyasi grup üzerinde gölgesinin devam etmesini istemiyoruz.” diyen Yılmaz, şunları kaydetti:
“Aslında terör olduğu sürece demokratik siyaset de olmaz. Elbette demokrasilerde çok partiler olacaktır, çok partili sistem zaten demokrasi. Farklı görüşler, farklı fikirler olacaktır ama terörün gölgesinde siyaset olmamalı. Hiçbir parti, hiçbir grup hem “Ben demokratik siyaset yapıyorum” deyip hem de terörle iç içe veya dirsek teması içinde olamaz. Dolayısıyla terörün ortadan kalktığı, demokratik siyasetin güçlendiği bir ortamda Türkiye kardeşliğini, huzurunu daha da pekiştirecektir. Burada gördüğümüz kadarıyla Meclis çerçevesinde bir diyalog başlamış durumda. Bu da çok doğru bir yaklaşım. Çünkü şu an ki Meclisimiz Cumhuriyet tarihimizin temsil gücü en yüksek Meclislerinden, belki de en yükseği. Çünkü çok sayıda parti seçimle geldi ve her birinin belli sayıda milletvekili var. Yanlış hatırlamıyorsam seçmenin yüzde 95″inden fazlası temsil ediliyor. Dolayısıyla Meclis çerçevesinde yapılacak istişareler, değerlendirmeler çok kıymetli.”
“Ekonomik kalkınma ortamı çok çok iyileşecektir”
Cevdet Yılmaz, terörün olmadığı bir ortamın hem Türkiye hem çevre ülkeler için çok önemli olduğunu ve yatırım ortamını iyileştireceğini belirterek, şu değerlendirmede bulundu:
“Bunu bir yılla kısıtlamak doğru değil bence genel anlamda yatırım ortamı, ekonomik kalkınma ortamı çok çok iyileşecektir. Zaten terörün bu bölgeye başımıza bela edilmesinin en büyük sebeplerinden biri de bu bence. Enerjimizi başka alanlarda harcayıp gerçek anlamda kalkınmamıza, gelişmemize de engel oluyor bu yapılar. Bunların ortadan kalktığı bir ortamda kaynaklarımızı da dikkatimizi de çok daha esaslı konulara yönelteceğiz. Teknolojimizi nasıl geliştireceğiz, ülkemizi nasıl büyüteceğiz, insanımızı nasıl daha nitelikli yetiştiririz? Beşeri sermayeye nasıl daha fazla yatırım yaparız, bunlarla uğraşacağız ve bu uzun vadeli kalkınmamıza büyük destek olacak diye düşünüyorum.”
“Uluslararası yatırımlardan daha fazla pay alma gayretindeyiz”
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Yılmaz, bir soru üzerine, Türkiye”ye doğrudan yatırım konusunda, uluslararası şirketlerde geçmişe göre çok daha yüksek bir iştah oluştuğunu gördüklerini söyledi.
Yatırımcılara her türlü kolaylığı sağladıklarını ve yatırım ortamını iyileştirmeye devam ettiklerini vurgulayan Yılmaz, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığınca uygulanan ve 30 milyar dolarlık bir program olan HIT-30″un Türkiye”nin teknolojik açığı olan alanlarda yabancı sermayeyi cezbedeceğini bildirdi.
Yılmaz, yatırımlar geldikçe cari açığın düşeceğini ancak uluslararası doğrudan yatırımın korumacılık eğilimleri nedeniyle eskisi kadar güçlü olmadığını, herkesin kendi ülkesine sermayeyi yönlendirmeye çalıştığını, buradan daha fazla pay alma gayreti içinde olduklarını anlattı.
Türkiye”ye ağırlıklı olarak Avrupa ve ABD”den yatırımların geldiğini, Çin”den son dönem bir elektrikli otomobil markasının yatırım kararı aldığını hatırlatan Yılmaz, “Daha fazlasını da elbette istiyoruz. Sadece Çin”den değil, hangi ülkeden olursa olsun dünyanın neresinden olursa olsun. Türkiye”ye gelip yatırım yapanlara kendi şirketimiz gibi bakıyoruz. Yeter ki gelsin üretimini burada yapsın, bize istihdam üretsin, teknoloji getirsin, ihracat getirsin bunun için de gayretlerimizi sürdüreceğiz.” diye konuştu.
“Trump”ın muhtemel gümrük tarifeleri bizi de yakından ilgilendiriyor”
Cevdet Yılmaz, SGK reformuna ilişkin soru üzerine, gündemlerinde kapsamlı bir çalışma olmadığını belirterek, “Kapsamlı analizler, etki değerlendirmeleri, nasıl yapacağımıza ilişkin tasarımlar netleştikten sonra bunları gündem yapmanın daha doğru olduğunu inanıyoruz. Dolayısıyla şu anda o kapsamda bir reform gündemimizde değil.” diye konuştu.
ABD”nin seçilmiş başkanı Donald Trump”ın uygulaması beklenen gümrük tarifelerine değinen Yılmaz, bunların uygulanıp uygulanmayacağının henüz kesin olmadığını ancak Çin”e karşı tarifeleri çok yükseltme gibi bir durumun ve bu kapsamda bir pazarlık pozisyonunun bulunduğunu dile getirdi.
Yılmaz, ABD”nin Çin”e uygulayacağı muhtemel tarifelerin Türkiye”yi de yakından ilgilendirdiğine dikkati çekerek, şu ifadeleri kullandı:
“ABD”nin Çin”e karşı gümrük duvarlarını artırması halinde Çin, ABD dışı pazarlara çok daha yoğun bir şekilde ihraç yapma tutumu içine girecektir. Bu da bizim gibi ihracatçı ülkeleri elbette daha fazla rekabetle karşı karşıya getirecektir. Bunu dikkatle analiz ediyoruz ama henüz gerçekleşen bir durum söz konusu değil. Gerçekleşmelere göre buna bakmak durumundayız. Türkiye”nin Avrupa pazarına yakınlığı, lojistik avantajları bu anlamda elini güçlendiren unsurlar. Ama gelişmelere göre biz de ticaret politikalarımızda elbette bazı adımlar atmak durumunda kalabiliriz.”
DPT değerlendirmeleri
Devlet Planlama Teşkilatının (DPT) yeniden kurulup kurulmayacağına ilişkin soru üzerine Yılmaz, bu kurumda 18 yılını geçirdiğini, 7 yıl da buradan sorumlu bakan olduğunu, dolayısıyla DPT”deki çalışma hayatının süresi için 25 sene denilebileceğini belirterek, kurumun 2011 yılında Strateji ve Bütçe Başkanlığına dönüştüğünü, bölgesel boyutunun Sanayi ve Teknoloji Bakanlığına gittiğini anlattı.
Yılmaz, DPT”nin Strateji ve Bütçe Başkanlığıyla hem strateji yapan hem de elinde yatırım bütçesi ve genel bütçe olan bir kuruma dönüştüğünü ve doğrudan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan”a bağlandığını hatırlatarak, şöyle devam etti:
“Dolayısıyla şu anda aslında çok güçlü bir yapı, belki kamuoyunda yeterince reklamı yok veya tanıtılmıyor ama Strateji ve Bütçe Başkanlığının geçmişte bütçe kısmının sadece yatırımı vardı DPT”de. Şimdi yatırım, cari hepsi orada. Stratejiler yine 5 yıllık kalkınma planları hazırlıyor, uzun vadeli strateji dokümanları hazırlıyor. “DPT”nin bir marka boyutu vardı” diyelim, bir markanın oluşması biraz zaman alıyor ama Strateji ve Bütçe Başkanlığımız şu anda bu eskiden gelen kültürü orada devam ettiriyor ve oradaki çalışanların birçoğu da eski DPT”den gelen kadrolar ve maliyenin bütçe biriminden. Ben de doğrusu birçok çalışmamda Strateji ve Bütçe Başkanlığıyla çalışıyorum, Cumhurbaşkanlığımıza bağlı bir başkanlık olarak.”
Nüfus Politikaları Yüksek Kurulunun ilk toplantısı 9 Ocak”ta
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Yılmaz, reel sektörün ekonomiye nasıl baktığına ilişkin soruya karşılık, bazı zorluklar yaşandığını ancak uygulanan doğru programın sonucunu sabırla beklediklerini söyledi.
Bu programın orta vadede kendileri için de çok daha iyi olacağına inandıklarını vurgulayan Yılmaz, “Yani özetlersem benim duyduğum mesaj bu, ama bir taraftan da elbette reel sektör belli taleplerini, belli beklentilerini ifade ediyor, biz de hiçbir şekilde onlara duyarsız kalmıyoruz.” diye konuştu.
Yılmaz, kısa süre önce oluşturulan Nüfus Politikaları Yüksek Kuruluna ilişkin şu değerlendirmede bulundu:
“Nüfus Politikaları Yüksek Kurulumuzun ilk toplantısını 9 Ocak”ta yapacağız. İlk toplantıda ana bir çerçevenin belirlenmesi için istişarelerimiz olacak, hemen yol haritamızın şekillenmesini beklememek gerekir. Kapsamlı yol haritamız için bir sunum olacak, bunun üzerinde tartışacağız ve muhtemelen yeni bir strateji eylem planını başlatacağız. Hazırlıklarını, teknik çalışmalarını, bir sonraki toplantıda da muhtemelen bu yeni bir yol haritasını sizlerle paylaşacağız ama bu arada spesifik bazı konuları da ele alma imkanımız olacak. Bunlardan bir tanesi Aile ve Gençlik Fonu kurduk biliyorsunuz, bunu pilot uygulama düzeyinde şu anda belli illerde hayata geçiriyoruz. Özellikle petrolden, doğal gazdan, madenlerden gelen gelirlerin bir kısmını bir fonda topluyoruz, bunu da yeni evlenen gençlere faizsiz imkan olarak sağlıyoruz. Bunu tüm Türkiye”ye yaygınlaştıralım mı, nasıl yapalım, bunu muhtemelen bir gündem maddesi olarak Nüfus Kurulunda tartışacağız. Çünkü nüfusun düşük olmasının en önemli sebeplerinden bir tanesi de evlilik yaşının giderek yükselmesi.”
Yılmaz, evlilik yaşı yükseldikçe doğurganlık oranının düştüğünü kaydederek, evliliklerin biraz daha düşük yaşlarda gerçekleşmesi gerektiğini bildirdi.
Bazı gençlerin evlenmesinin önündeki finansal sıkıntıların aşılması için uyguladıkları programları anlatan Yılmaz, doğurganlığı azaltan sezaryen ameliyatların oranının Türkiye”de dünya ortalamasının çok üzerinde olduğunu bildirdi.
Yılmaz, “Elbette tıbbi bir sebep varsa hiç tartışmasız sezaryen olmalı, orada hiç tereddüt yok. Ama bir ülkede doğumların yüzde 60″ı sezaryenle oluyorsa bunu herhalde sadece tıbbi sebeplerle açıklayamayız. Yani başka sebepler var mutlaka burada. Dolayısıyla bunları da tartışmak durumundayız. Buna benzer çok sayıda başlık var, o yüzden kurul kurduk zaten. Çalışma hayatı yine, kadınların hem hayatını hem iş hayatını aynı anda sürdürmeleri durumunda ikisi arasında bir tercihe zorlamamak için yeni çalışma modelleri geliştirmemiz lazım.” ifadelerini kullandı.
Her biri başka bir kurumu ve düzenlemeyi ilgilendiren çok sayıda başlık bulunduğunu söyleyen Yılmaz, bütün bunlara bir bütünlük içinde bakacaklarını ve yeni bir eylem planı ve yol haritası oluşturacaklarını bildirdi.
“Kadınların iş gücü piyasasına daha fazla girmesi Türkiye”yi rahatlatacak”
Cevdet Yılmaz, “en az 3 çocuk” sloganını Cumhurbaşkanı Erdoğan”ın yıllardır söylediğini hatırlatarak, şimdi bunun kıymetinin daha iyi anlaşıldığını, başta çok tartışmalar yapılsa da gelinen noktada ne kadar haklı olunduğunun hep birlikte görüldüğünü vurguladı.
Kadınların iş gücü piyasalarına daha fazla girmesinin önemine dikkati çeken Yılmaz, şunları kaydetti:
“Bu nüfus dinamikleri açısından da önemli, giderek daha çok çalışan bulamama sorunuyla karşı karşıya kalacağız bu önümüzdeki süreçlerde. Şimdiden yaşıyoruz bunu. İş dünyasının dile getirdiği sorunlardan biri “yeterince çalışan bulamıyorum” konusu. Dolayısıyla önümüzdeki dönem özellikle kadınların iş gücü piyasasına daha fazla girmesi Türkiye”yi bir oranda rahatlatacak bir durum. İş gücü ihtiyacını, çalışan ihtiyacını karşılayacaklar anlamında.”
Anadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır. Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.
Source:
Şans oyunu oynadığını öğrenince…
Bursa da şans oyunları oynayan eşine kızan bir kadın, sinirlenerek dükkana daldı. Kızarak kocasını yaka paça dışarı çıkaran kadın, sinirini dükkan içinde buluna bilgisayardan ve dükkan önündeki motosikletten çıkardı. O anlar güvenlik kamerasına yansıdı. habericionecikanlar#100#left# Olay, merkez Osmangazi ilçesi Emek Mahallesi nde meydana geldi. Eşinin, Umut Yıldız a ait şans oyunları dükkanında olduğunu öğrenen kadın sinir krizi geçirdi. Öfkeli kadın, sinirlenerek dükkana gitti. Eşini karşısında gören kadın, yaka paça eşini dışarı çıkardı. SİNİRİNİ BİLGİSAYAR VE MOTOSİKLETTEN ÇIKARDI Eşinin şans oyunları oynadığını gören kadın adeta cinnet geçirdi. Dışarı çıkınca da siniri dinlemeyen öfkeli kadın, dükkan önünde bulunan park halindeki motosikleti yıktı. O anlar saniye saniye güvenlik kamerasına yansıdı. O ANLARI ANLATTI Yaşanan olay üzerine şok geçiren şans oyunları dükkanı sahibi Umut Yıldız, Biraz trajikomik bir olay. Akşam saatlerinde dışardan sesler geldi. Sonrasında bağırarak içeri bir teyze girdi. Sizi polise şikayet edeceğim , Burayı kapattıracağım diye tehditler etti ve köşede bulunan müşterimizin yanına gitti. Müşterinin önünde bulunan bilgisayara zarar vermeye başladı. Ben de durum üzerine kadını uyardım. Eşini alıp dışarı çıkarırken biz de nasibimizi aldık. Dışarı çıkınca da dükkan önünde bulunan ve kızıma ait olan motosikleti devirdi. Maddi zarar verdi diye konuştu. GELDİĞİMDE MOTOSİKLET HASARLIYDI Sabah uyandığında motosikletinin yanına giden ve motosikletini hasarlı gören Ruken Dilek Yıldız ise, Sabah motosikletimin hasarlı olduğunu fark ettim. Sonrasında kameraları izleyince çok üzüldüm. Şahsi malım hasar aldı. Bu olayı ikinci kez yaşıyorum, ve maddi hasar oluştu. İnşallah bu durum bir an önce çözülür, benim isteğim uzlaşmak. Olmazsa ise adli makamlara başvuracağız diye konuştu.
Source: Habertürk
Cuma vaazında müftünün sözleri vatandaşı kızdırdı: Hocam siyaset yapma
Bolu”da cuma namazı öncesi Yıldırım Bayezid Camii”nde vaaz veren İl Müftüsü Hüseyin Demirtaş, Diyanet İşleri Başkanlığı”nın bütçesi hakkında yöneltilen eleştirilere yanıt verdi. “BOŞ BOŞ KONUŞMA DEDİM” Müftü Hüseyin Demirtaş, engelli erişimine yönelik çalışmalar kapsamında bir müdürle yaşadığı diyaloğu aktararak, “Engelli erişimi yapılacak birkaç camide güzel şeyler olsun istedik. Bir hanımefendiyi çağırdık, müdürlükten onlar bakıyor oluyor mu olmuyor mu diye. Arada “hocam, Diyanet”in bu kadar parası var, bunları zamanında niye yapmıyorlar” falan filan dedi. Bir dakika dedim, ya sen ne konuşuyorsun? Genel bütçenin içinde bizim bütçemizin oranı nedir dedim? “Hocam şu kadar milyar” falan. Kardeşim dedim, yüzde 0,9. 150 bin personel var, yurt dışı teşkilatları var. Boş boş konuşma dedim. Bilgi sahibi ol, önyargılı olma. Böyle şeylere gelmeyin değerli kardeşlerim” ifadelerini kullandı. “BİZE DİNİ ANLAT, SİYASET YAPMA” Müftü Demirtaş”ın sözlerine camideki vatandaşlardan biri “Bize din anlat din. Buradaki bütün cemaat neyin ne olduğunu zaten biliyor. Hocam siyaset yapma” diyerek tepki gösterdi. “SİYASETİ SİZ YAPIYORSUNUZ” Müftü Demirtaş ise kendisine yöneltilen bu eleştiriye, “Siyaseti siz yapmayın, siz yapıyorsunuz. Tamam kardeşim” şeklinde yanıt verdi.
Source: Haberler
Özgür Demirtaş”tan emekli zammına dikkat çeken eleştiri! “10 yıl boyunca yalvararak uyardım…”
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), 2024 aralık ayı enflasyon verilerini açıkladı. Beklentilerin altında gelen enflasyon oranları, özellikle 6 aylık enflasyon farkı ile hesaplanan bir oranla zam alan emekli ve memur kesiminde hayal kırıklığı yarattı. Buna göre ek bir refah payı düzenlemesi yapılmazsa 6 aylık enflasyon farkına göre:
* SSK ve Bağkur emeklileri yüzde 15,75,* Memur ve memur emeklileri ise yüzde 11,54 oranında zam alacak.
Sosyal medyada geniş yankı uyandıran bu oranlar, milyonlarca emeklinin ve memurun tepkisine neden oldu.
Özgür Demirtaş: Yalvararak uyardım…
Sabancı Üniversitesi Finans Kürsüsü Başkanı Prof. Dr. Özgür Demirtaş, açıklanan zam oranlarına ilişkin dikkat çeken bir paylaşım yaptı. Demirtaş, “Emekliler için üzgünüm. 10 yıl boyunca yalvararak UYARDIM… Yalan mı?” ifadelerini kullandı.
Emekliler için üzgünüm.10 yıl boyunca yalvararak UYARDIM…Yalan mı? 😔
— Özgür Demirtaş (@ProfDemirtas) January 3, 2025
Demirtaş’ın açıklaması, sosyal medyada geniş yankı bulurken, ekonomik kararların emekli ve memurlar üzerindeki etkisi yeniden tartışmaya açıldı.
Refah payı gelecek mi?
Ekonomistler, TÜİK’in açıkladığı enflasyon oranlarının piyasa beklentilerinin altında kaldığını belirtti. Öte yandan, emeklilere refah payı düzenlemesi yapılıp yapılmayacağı henüz netleşmiş değil. Refah payının açıklanması halinde zam oranlarının bir miktar daha artması bekleniyor.
Yüksek yaşam maliyetleri karşısında emekli ve memurlar, açıklanan zam oranlarının yeterli olmadığını dile getirirken, Memur-Sen hükümet yetkililerine refah payı çağrısı yaptı.
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz’dan “en düşük emekli maaşı” mesajı!
Asgari ücret, emekli, memur ve memur emeklisi zamları hakkında gazetecilere demeç veren Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, asgari ücret artışı ile emekli ve memur zammının mukayese edilemeyeceğini ifade etti.
Emekli ve memur maaşlarının yılda iki kez, asgari ücretin ise yılda bir kez zam aldığını hatırlatan Yılmaz, en son 2024 yılının Temmuz ayında zamlanan en düşük emekli aylığına yönelik yakın zamanda bir düzenleme yapılacağının sinyalini verdi.
En düşük emekli aylığı ne kadar olacak? Refah payı gelecek mi? Cevdet Yılmaz tarih verdiEkonomi
2025 MEMUR VE EMEKLİ MAAŞ ZAMMI AÇIKLANDI: Zam oranları ve güncel maaş tablosu belli oldu!Ekonomi
Source: Dünya Gazetesi
Sektörden “yemek kartları” açıklaması
Yemek Kartları Derneği Başkanı Öner Piyade, SGK tarafından yapılan son düzenlemenin, bugünün ekonomik şartlarında çalışanları ve işvereni sıkıntıya sokacak, gıda alımını engelleyecek bir düzenleme olmadığını vurguladı. Piyade, düzenleme sayesinde yemek ödeneklerinin çalışan lehine artırılmasının önünün açıldığını dile getirdi. Danıştayın son kararıyla ayni yardım olan yemek kartlarından prim alınmasının önüne geçildiğini aktaran Piyade, SGK, 5510 sayılı Kanunun 80. maddesinin B bendine uygun olarak, ayni yardım kapsamında yönetmelik ve devamında genelge düzenleyerek yemek kartlarından prim alınmayacağını, ayni yardım olduğunu beyan etmiştir. ifadesini kullandı. Piyade, SGK, yemek kartlarında çalışan ve işveren lehine olan ve 2022 öncesinde geçerli olan yemek kartlarını primden tamamen istisna eden uygulamaya geçmiştir. 31 Aralık 2024 te yayınlanan genelgenin 2.1.4 maddesinde açıkça ifade edildiği gibi nakit veya nakit yerine geçecek şekilde ifadesiyle paranın ikamesi gibi tüm ödemelerde kullanılabilir olması, sınırlama olmaması, tüm banka poslarında ve tüm sektörlerde geçerli olması ifade edilmektedir değerlendirmesinde bulundu. ANLAŞMALI İŞ YERLERİNİN KAPSAMI 30 YILDIR AYNI Yemek kartlarının banka poslarında ve ATM lerde kullanılamayacağını belirten Piyade, Kapalı bir networkte yalnızca restoran, pastane, market, büfe gibi yemek ve tüketime hazır gıda noktalarının anlaşmalı olan bir kısmında geçerlidir bilgisini paylaştı. Yemek kartlarının her noktada geçmediği, yalnızca yemek ve gıdayla sınırlı olduğu için herhangi bir limite tabi olmadığının altını çizen Piyade, şunları kaydetti: Bu kapsamda elektronik kontrol alt yapısı ile kayıtlı ekonomiyi destekleyen, vergi kaybı olmadan, yüzde 100 kayıtlı bir sistemi işleten yemek kartlarının, anlaşmalı iş yerlerinin kapsamı 30 yıldır aynıdır. Yemek kartları ayni yardım kapsamında primden muaftır. Var olan kullanım alanları kapalı network ile sınırlı olan yemek kartlarının restoran, pastane, büfe, market, kafe ve benzeri noktaların kullanımında herhangi bir sınırlama söz konusu değildir.
Source: Habertürk
Altun: Karşımıza çıkan tüm kötücül kampanyaları hakikat zırhıyla karşıladık
İletişim Başkanı Altun, paylaşımında şunları kaydetti: “Günümüzde bilgiye açılan kapılar hiç olmadığı kadar genişken güvenilir bilgiye ulaşmak bir labirentte yol bulmak gibi zorlaşıyor. Dijital çağın sunduğu sonsuz imkânlar, ne yazık ki aynı zamanda bilgi kirliliğinin de beslendiği bir zemin oluşturabiliyor. Hakikati hedef alan dezenformasyon, toplumların zihinlerini bulandıran, güven bağlarını koparan, insanlığı, birlik ve beraberliği tehdit eden bir zehir gibidir. Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı olarak küresel çapta yayılan yanlış bilgilerin yol açtığı tahribatın farkındayız. 2024 yılında da ülkemize ve insanlığa yönelik her türlü yalan haberi, iftirayı ve karalamayı titizlikle takip ederek gerçekleri ortaya koymak için gayret ettik. Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın liderliğinde verdiğimiz hakikat mücadelesiyle dezenformasyona ve karanlık kampanyalara karşı toplumun doğru ve güvenilir bilgiye ulaşmasına katkı sağladık. Karşımıza çıkan tüm kötücül kampanyaları hakikat zırhıyla karşıladık. Dezenformasyonla Mücadele Merkezimiz, bu süreçte hem yurt içinde hem de yurt dışında dezenformasyona karşı başarılı ve etkin çalışmalar yürüttü. Hazırlanan bu almanakta, 2024 yılındaki doğal afetler, seçim ve toplumsal olaylarla ilgili yalan haberlere, İsrail’in Gazze’deki soykırımı sırasında yürüttüğü küresel ölçekli dezenformasyon kampanyalarına ve manipülasyonlara karşı yapılan doğrulama çalışmalarını bir araya getirdik. 2025 yılında da “Yaşasın Hakikat” diyerek tüm kirli oyunlara, yalanlara ve dezenformasyona karşı “doğru”nun safında hakikat mücadelemize devam edeceğiz.” Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığını aşağıdaki sosyal medya hesaplarından takip edebilirsiniz.
Source: Internet Haber
Özel: Babaevinin tapusu bir kişiye kayıtlı
CHP Genel Başkanı Özgür Özel, Biliriz ki babaevinin tapusu kimsenin değildir; ne Özgür Özel dedir, ne Kemal Kılıçdaroğlu nda, ne Bülent Ecevit te vardı, ne rahmetli İsmet Paşa da. Babaevinin tapusu bir kişiye kayıtlıdır, o da Gazi Mustafa Kemal Atatürk tür. dedi. Çeşitli ziyaretlerde bulunmak üzere Kars a gelen Özel, partisinin İl Başkanlığı açılışı öncesi seçim otobüsü üzerinden yaptığı konuşmada, dün Ardahan da olduğunu, bugün ise soğuk havada Kars ta sıcak karşılandığını söyledi. CHP nin kurumsal kimliğini babaevi olarak nitelendiren Özel, babaevinde doğanlara buranın kapısının açık olduğunu dile getirdi. VATANINI MİLLETİNİ SEVEN KİM VARSA, BU EVİN KAPILARI ONA AÇIKTIR Babaevinin bacasının tüttüğünü, çayının kaynadığını ve herkese sıcak çorba olduğunu aktaran Özel, şöyle devam etti: Başı sıkışan, daralan, dara düşen, kendine sıcak yuva arayan için babaevinde her zaman bir yer vardır. O yer, başımızın gözümüzün üzeridir. Evimizin baş köşesidir. Gelene Hoş geldin. deriz, baş köşeye alırız. Biliriz ki babaevinin tapusu kimsenin değildir; ne Özgür Özel dedir, ne Kemal Kılıçdaroğlu nda, ne Bülent Ecevit te vardı, ne rahmetli İsmet Paşa da. Babaevinin tapusu bir kişiye kayıtlıdır, o da Gazi Mustafa Kemal Atatürk tür. Öyle olunca Kars ta Atatürk ü, Cumhuriyeti ni, vatanını milletini seven kim varsa, artık bu evin kapıları ona açıktır. Yeter ki Cumhuriyet le, Misak-ı Milli yle, bayrakla sorunu olmasın. Kars ın kendileri için çok önemli yerde olduğundan bahseden Özel, buradaki seçimleri kazanmak için çalıştıklarını söyledi. İktidarları döneminde bölgede doğal gazın fiyatını yarıya indireceklerini ifade eden Özel, Kars ta tarım ve hayvancılıktan etkilenmeyen yok. Bu sene yurt dışından 525 bin canlı hayvan gelecek. Bu hayvanlara ödenen para besicimize verilse, ne Kars ta, ne Doğu Anadolu da sorun kalacak. dedi. Özel, Türkiye ye 13 yılda 4,5 milyon Suriyelinin geldiğine değinerek, şunları kaydetti: 200 milyar dolar para kaybetmişiz. 283 şehit vermişiz, Karslılara Zafer kazandık. deniyor. Oysa ki yoksulluk, işsizlikle karşı karşıyalar. Bir asgari ücretle 7 çeyrek altın alıyorduk. O asgari ücret şu anda 3,5 çeyrek altını zor alıyor. Yarı yarıya asgari ücretliyi yıpratmışlar. En düşük emekli maaşı, CHP iktidarında 1,5 asgari ücret olacaktır, söz veriyoruz.
Source: Habertürk
Yasa dışı bahis Kerimcan Durmaz”ın da başını yaktı
Türkiye”de gittikçe yayılan yasa dışı bahis furyası, son dönemde fenomenlere sıçramış durumda. Serdar Ortaç ve Mehmet Ali Erbil”in gözaltına alınmasıyla gündeme bomba gibi düşen yasa dışı bahis soruşturmaları devam ederken ünlü sosyal medya fenomeni ve DJ Kerimcan Durmaz”ın da adı reklam skandalına karıştı. YASA DIŞI BAHİS REKLAMINDA YER ALDI İDDİASI Mynet”in haberine göre, Durmaz”ın yasa dışı bahis sitesinin reklamı için düzenlenen konserde DJ olarak sahnede yer aldığı iddia edildi. Görüntülerde, Kerimcan Durmaz”ın sahne aldığı sırada arkasında bulunan dev ekranda yasa dışı bahis sitelerinin reklamlarının yer aldığı görüldü.Sahne arkasına yasa dışı bahis sitesinin isminin yansıdığı sırada Durmaz”ın “Hani bir şeyler geliyor diyorlardı buralara, ne oldu? Hani casinolar bir şeyler” dediği duyuldu. Görüntülerin Malta”da çekildiği öne sürüldü. Görüntülerin çekildiği tarih ise bilinmiyor. SORUŞTURMA BAŞLATILDI Görüntülerin Malta”da çekildiği iddia edilirken; tarih ise bilinmiyor. Söz konusu görüntülerin ortaya çıkmasının ardından İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, Kerimcan Durmaz hakkında soruşturma başlattı.
Source: Alper Kızıltepe
Necla Nazır, cenazedeki küfürlü kavgaya ateş püskürdü
ben ferdi tayfur sevenlerine şunu söylemek istiyorum. Oradan birisi vardı. Hastaneye niye gelmediniz. Niye gelmediğimi çok açık gördünüz zaten. Ben artık içi çürümüş insanlarla nasıl uğraşayım yavrum. Cenazede bunu yaptılar. Biz hastaneye nasıl gidelim? Hastanede de olay çıkartacaklardı. İnsanlar yaşadığımız şeyin iç yüzünü bilmiyorlart. Yani ezbere konuşuluyor. Biz sürekli suskun kaldık. Bizim kimseyle bir alıp veremediğimiz yok. Ama benbim çocuğumu sanki böyle baba kız birbirine düşmanmış hale getirdiler. Böyle bir şey yok. Onun babası. Cenazede benim evladıma buynu yapanlar normalde ne yapmazdı. Ölüsüne saygı duymayan dirisine saygı duyar mıydı. Babasının elini öptürürler miydi ona. Etten duvar ördüler. Yaklaştırmadılar.Türk müziğinin efsane isimlerinden Ferdi Tayfur”un tabutunun başına gelen kızı Tuğçe Tayfur, usta sanatçının yeğeni olduğu öğrenilen bir kadının tepkisiyle karşılaştı. İkili arasında yaşanan küfürlü kavga, kameralar tarafından saniye saniye kaydedildi.
Source: Haberler