“Sosyal Sorunlar Gündemi – Adalet, Engel ve Toplumsal Mücadele”

Bir şehri durdurmak kolay ama

Sendikalara, sendikalaşmaya karşı değilim. Olmam da.Ancak İzmir’de asılan grev pankartlarına bakarken aklım ikiye bölünüyor.Bir tarafım, sendikanın hak arama mücadelesine saygı duyuyor.Ama diğer yanım, yaşadığımız çağın getirdiği yeni denklemi görüyor.İzmir Büyükşehir Belediyesi’nde çalışan işçiler toplu iş sözleşmesinde uzlaşma sağlanamadığı için grev kararı aldılar.İşçiler diyor ki:“Maaşlarımız gecikiyor, parça parça yatırılıyor.”Haklılar mı? Evet. Bu ülkede enflasyon, geçim derdi, alım gücü diye bir gerçek var.Ama sendikaların da sorması gereken bir soru var.Bugün sendikacılık sadece ücret pazarlığı mıdır?Dünya değişti.Sadece rakamlar değil, çalışma biçimleri, alışkanlıklar, öncelikler de değişti.Artık sendikalar sadece ‘daha fazla ücret’ için değil, ‘daha sürdürülebilir bir çalışma yaşamı’ için de masaya oturmalı.İşin geleceği, teknolojik dönüşüm, dijital haklar, esnek ama güvenceli çalışma gibi konular da artık sendikal alanın içinde olmalı.Bu çağda grev sadece bir pankart değil…Aynı zamanda kamusal hayatın tüm dengelerini etkileyen bir karardır.Bir şehri durdurmak kolay.Ama o şehirde her gün çocuklarını okula götürmek zorunda olan bir annenin hayatını aksatmak…Hasta çocuğuyla hastaneye yetişmeye çalışan bir babayı zor durumda bırakmak…O şehre hizmet eden tüm emekçilerin sesini kamuoyunda duyurmaktan çok, başka bir tepkiye neden olabilir.Grev, evet, işçinin en meşru hakkıdır.Ama bu hak artık daha güçlü bir müzakere kültürüyle, daha akıllı bir iletişimle desteklenmeli.Hayat dakikalarla yarışıyor.O yüzden uzlaşmak sadece işverenin değil, sendikanın da sorumluluğudur.Dünya da bunu yapıyor.Sendikalar, işverenle aynı masada sadece ‘bugünü’ değil, ‘geleceği’ de konuşuyor. Paraya değil doğru insanlara yatırım yapın BU dünyada milyarder olmak için matematik bilmek yetmez.Bazen esas formül borsa tablolarında değil, sabah kahvenizi kiminle içtiğinizde gizli…Bunu bize 94 yaşında, 5 milyon 500 bin yüzde getiriyle konuşan bir adam söylüyor. Warren Buffett…Berkshire Hathaway toplantısında yine en yalın ama en çarpıcı cümleyi kurdu:“Hayatınız birlikte çalıştığınız insanların genel yönünde ilerler.”Bu cümle bir bilgenin vasiyeti gibi.Diyor ki:“Paraya değil, doğru insanlara yatırım yapın.”Biz başarıyı hep başka parametrelerle ölçtük.Ama Buffett diyor ki:“Hayatta asıl önemli olan para kazanma zorunluluğunuz olmasa da yapacağınız bir işinizin olması. Ve çevrenizde sizi yukarı çeken, değerlerine güvendiğiniz, birlikte yürümekten keyif aldığınız insanlar olması.”Yani ‘networking’ değil, ‘samimiyet.’Yani ‘CV değil, karakter.’Benim de kişisel gözlemim şu:Mutlu insanlar daha yaratıcı oluyor.Hayatla barışık olanlar işinde daha verimli, daha dirençli oluyor.Ve evet, bu insanlar daha uzun yaşıyor.Buffett bu gerçeği bir cümleyle özetliyor:“Mutlu insan daha uzun yaşar.”Sadece o da değil.Harvard Üniversitesi’nin 80 yıllık araştırması da aynı şeyi söylüyor.Uzun ve sağlıklı yaşamın sırrı servet değil, pozitif ilişkiler.Güvendiğin, konuşabildiğin, yanında huzur bulduğun insanlar.Bugün ofisinizde sadece maaş bordrosuna değil, yüzlere bakın.Size enerji veren kim?Sizi yoran kim?İşte Buffett’ın formülü burada devreye giriyor.Yatırım sadece finansal değildir.Bir kahkaha anına, bir güven duygusuna, iyi bir dostluğa yapılan yatırım da sizi zenginleştirir.Ve ben artık biliyorum.Hayatta gerçekten başarılı olanlar en iyi fonu kuranlar değil, en iyi çevreyi kuranlar.Yani…Paraya değil, doğru insanlara yatırım yapanlar. Yaşam uzadı ama kanser de gençleşti SON yıllarda hep aynı şeyi konuşuyoruz. İnsan ömrü uzuyor.Yeni doğan bir bebeğin 100 yaşına kadar yaşama ihtimali tarihte hiç olmadığı kadar yüksek. Ama şimdi yeni bir gerçek daha var, kanser de gençleşiyor.ABD’deki yeni araştırma bunu resmen teyit etti.2010 ile 2019 arasında 50 yaş altındaki kanser vakalarında anlamlı bir artış var. Üstelik sadece tek bir türde değil. Meme, kolon, böbrek, rahim kanserleri başı çekiyor. Ve en önemlisi bu artış kadınlarda daha fazla.Peki ne oldu da genç yaşta kanser bu kadar artmaya başladı?Bilim hala kesin konuşamıyor.Biz “Hayat uzadı” diye seviniyoruz ama sağlıklı yaşayan sayısı aynı hızda artmadı.Sigara azaldı, akciğer kanseri azaldı.Prostat taramaları değişti, fazla teşhis azaldı.Yani önlem işe yarıyor.Ama bu yeni gelen kanser dalgası önlem almadığımız alanlardan yükseliyor.İtiraf edeyim…Ben artık haberlere bakarken sadece ‘uzun yaşam’ haberlerine değil, ‘nasıl bir yaşam?’ sorusuna cevap verenlere kulak veriyorum. İyi yaşamak uzun yaşamaktan değerli BİLİM kanserin neden gençleştiğini anlamaya çalışıyor. Sürekli toplantılar, çalıştay, zirveler yapılıyor. Hepsi çok önemli ve değerli…Ama bazı cevaplar için Harvard’a, Johns Hopkins’e gerek yok.Cevaplar hayatın içinde bence…Daha doğal bir çevre, daha temiz bir tabak, daha çok yürüyüş, daha az kaygı, daha çok nefes…Ve en önemlisi kendine yatırım.Yaşamak güzel elbette.Hepimiz daha çok uzun yaşamak istiyoruz.Ama iyi yaşamak uzun yaşamaktan daha kıymetli sanırım.

Source: Deniz Si̇pahi̇


Camide ‘Baby shower’

Kocaeli’nde faaliyet gösteren “Betüş’ün Konsept Dünyası” isimli bir organizasyon şirketi, ibadethane hassasiyetini hiçe sayan skandal bir olaya imza attı.

Kartepe’deki bir camide “baby shower” partisi düzenledi. Sosyal medyada paylaşılan görüntüler sert tepkilere neden oldu.

Ilay bir sosyal medya paylaşımıyla ortaya çıktı. Kartepe’deki bir camide gerçekleştirilen “baby shower” partisinin görüntülerini paylaşan organizasyona firması, cami içerisinde balonlar, ışıklar, rengarenk süslemeler ve hediye köşeleriyle hazırladığı konsepti duyurdu.

SORUŞTURMA AÇILDI

“Zeynep” isimli bir bebek için hazırlandığı belirtilen organizasyon, kamuoyunda hem büyük şaşkınlık hem de eleştirilere yol açtı.

Sosyal medyada hızla yayılan görüntüler tepki çekerken, Kocaeli İl Müftülüğü’nden konuyla ilgili açıklama geldi. Yapılan açıklamada, camilerde düzenlenecek her türlü organizasyonun müftülük iznine tabi olduğu belirtilerek, söz konusu organizasyon için Kocaeli Müftülüğü’nden herhangi bir onay alınmadığı ifade edildi. Müftülük, gerekli incelemenin başlatıldığını duyurdu.

Camilerin kutsal bir ibadethane olduğunu hatırlatan çok sayıda vatandaş, sosyal medya paylaşımlarıyla olaya sert tepki gösterdi.

“Cami düğün salonu değildir”, ”Başka yer mi bulamadınız?”, “Camide yapmadığınız bir bu kalmıştı”, “Ya pes hayretler içindeyim bu ne rezalet” gibi yorumları dikkat çekerken, olay hem şehirde hem de ülke genelinde tepki çekti.

Organizasyon firması konuyla ilgili açıklama yapmaktan kaçındı.

SON DÖNEMİN MODA AKIMI

Aileler son yıllarda Türkiye’de de yaygınlaşan ve ‘Baby shower’ ismi verilen partilerde yeni doğmuş bebeklerini davetlilere gösteriyor. Misafirler de bebeğe çeşitli hediyeler veriyor. Ve hep birlikte eğleniliyor. Bu tip organizasonlar genellikle kafe ve düğün salonlarında yapılıyor. Bir camide bebek partisi organizayonu ilk kez duyuldu.

Source: Haber Merkezi


Paşa torunu emekli maaşını övdü

Açlık sınırının altında maaşlarla yaşayan milyonlarca emeklinin çığlığını meclise taşıyan muhalefet, emeklilerin sorunlarına ilişkin araştırma önergesi verdi. Önerge, AKP-MHP oyları ile reddedilirken AKP adına konuşan 2. Abdülhamit’in Hamidiye Alaylarının Komutanı İbrahim Paşa’nın torunu AKP Şanlıurfa Milletvekili Cevahir Asuman Yazmacı, Türkiye’deki emeklilerin yaşam şartlarını övdü. İntibak düzenlemesi ile emekli maaşlarının artırıldığını belirten paşa torunu vekil Yazmacı, “Seyyanen zamlar ve ilave refah payı artışıyla emekli maaşlarında önemli iyileştirmeleri hayata geçirdik. 2024 Ocak-Haziran döneminde emeklilerin aylıklarına TÜFE oranı kadar artış yapılması gerekirken bu orana 11.68 puan ilave verdik. Emeklilerimizin refah seviyelerini yükselttik” dedi.

“YAPTIKLARIMIZ İÇİN BAHTİYARIZ”

Avrupa’nın emekliler konusunda Türkiye’yi örnek aldığını söyleyen Yazmacı, sözlerini şöyle sonlandırdı: “Emeklilerimizin banka promosyonundan yararlanmalarını sağladık. 2018’de başlattığımız bayram ikramiyeleri uygulamasıyla onların bayram sevinçlerine ortak olduk. Emekli alt sınır aylıklarını yükselttik. Sağlık ve ulaşım başta olmak üzere emekli vatandaşlarımıza pek çok alanda yeni destekler verdik. Fransa’da emeklilik yaşı 64, Almanya’da 67; bizde ise kadınlar 58, erkekler 60 yaşında emekli oluyor. Bırakın eleştirmeyi, birçok ülke bizim sistemimizi örnek alıyor. Emeklilerimiz için yapabildiklerimizin bahtiyarlığını yaşarken onlar için daha neler yapabileceğimizin de çalışmalarını yürütmeye devam ediyoruz.”

‘Emeklilerimiz sizden hesap soracak’

Emeklinin hayat şartlarını hatırlatan CHP Balıkesir Milletvekili Serkan Sarı ise “Emeklilerimiz markete gittiğinde sepetini rahatlıkla dolduruyor, pazara çıktığında meyvesini sebzesini bol bol alıyor. Bayramlarda torunlarına hediye ve harçlıklar veriyor. Kurbanını rahatlıkla kesiyor, yaz aylarında nerede tatil yapacağını planlıyor demek isterdim ama ne yazık ki emeklilerimiz sürünüyor, hesap sormak için de sandığı bekliyor” diye konuştu.

Source: Zekeriya Albayrak


Engelli öğrenciye skandal yanıt veren rektör konuştu: Sözlerim çarpıtıldı

Kocaeli Üniversitesi (KOÜ) Rektörü Prof. Dr. Nuh Zafer Cantürk, önceki gün “Rektör Öğrenci Buluşması” etkinliğinde bir öğrenciyle arasında geçen diyalogla ilgili oluşturulmaya çalışılan algının doğru olmadığını, gerçeği yansıtmadığını bildirdi.

Cantürk, akademisyen, idari personel ve öğrencilerle sürekli paylaşım içerisinde olmayı, KOÜ”yü daha iyi seviyelere çıkarmayı şiar edindiğini söyledi.

KOÜ Rektörü olmaktan onur ve gurur duyduğunu ifade eden Cantürk, sözlerinin yanlış anlaşıldığı toplantının rektörlüğü sırasında öğrencilerle istişare amacıyla düzenlediği onlarca etkinlikten biri olduğunu kaydetti.

Cantürk, öğrencilerle yürüyüş, kahvaltı, toplantılar yaparak sorunlarını, görüş ve önerini kendilerinden dinlediğini dile getirerek, “Bu hadiseden önce 2 saat kadar öğrencilerimizin çalışmalarını dinledim. Onlar Gençlik ve Spor Bakanlığından aldıkları proje çerçevesinde üniversitemizin güçlü ve zayıf yönlerini inceledikleri bir çalışma yapmışlardı. O çalışmada zayıf yönlerimizle ilgili önerilerde bulunmuşlardı. Sonra da öğrenci soruyor, rektör cevaplıyor etkinliğimiz vardı. O öğrencimiz bana mail atmıştı, ben de yapı işleri daire başkanımıza gerekli eksikliğin giderilmesi için talimat vermiştim.” diye konuştu.

Öğrencilerin doğrudan kendisine ulaşması için bu etkinlikleri yaptıklarını aktaran Cantürk, öğrencilerden gelen talepleri de her zaman önemsediğini ve sorunların çözümü noktasında gerekli talimatları da hemen verdiğini kaydetti.

“BU KONU ÇARPITILDI”

Cantürk, engelli öğrencinin kendisine verdiği bilgi ve daha önce attığı mailin kendisi için çok kıymetli olduğunu vurgulayarak, şöyle devam etti:

-Öğrencilerin sorunlarını çözmek için oradayız. Bu etkinlik sırasında dile getirilen engelli tuvaleti talebi de devletimizin imkanlarıyla yapılamayacak bir şey değil. Tuvalet dediğiniz nedir ki yapılamasın.

-Ama bu etkinlik sırasında öğrencimize şunu söylüyorduk; öğrenciler projeleri geliştirmişler, eleştirilerini yapmışlar, öneriler de bulunmuşlar tebrik ettim aynı minvalde bir şey olduğunu düşünerek, “Buna destek bulmamız lazım, bu bağış olabilir ama aslında AB Projesi yapılabilir, proje desteğe çevrilebilir, öğrencimize teşekkür ediyorum.” dedim. Orada bağış kelimesi abartılmış

-Öğrencilerimizin durumlarını düzeltmek için 2023″te 14 akademik birimde engelli tuvaletleri ve erişim sistemlerini tamamladık. 6 birimde de uygulamalar devam ediyor. Tüm bina projelerimizde erişilebilirlik standartlarını gözeterek planlar yapıyoruz. Görme ve işitme engelli öğrenciler için asistan desteği, sesli materyal ve Braille alfabesi (kabartma yazıyla) yönlendirmeler yaygınlaştırıyoruz. Engelli öğrenci birimimiz aktif şekilde çalışmakta, özel gereksinimli her öğrencinin akademik ve sosyal uyumunu desteklemektedir. Ekonomik dezavantaj yaşayan öğrencilerimize yönelik ücretsiz yemek, barınma ve burs destekleri genişletilmiştir.”

Prof. Dr. Cantürk, 2024-2026 dönemini kapsayan “Kapsayıcı ve Erişilebilir Üniversite Yol Haritası” çerçevesinde engelli ve dezavantajlı öğrenciler için çalışmaların sürdüğünü dile getirerek, her zaman öğrencilerin yanında olduğunu söyledi.

Cantürk, rektör olarak göreve geldiği günden bu yana çok sayıda engelli öğrenciyle görüştüğünü, ekonomik dezavantajlı öğrencilere de destekler verdiklerini dile getirerek, şunları kaydetti:

-Öğrenciyle spontane konuşma halindeyken alınan görüntüler, konuşmanın başı ve sonu incelenmeden, arka planda üniversitemiz adına yürüttüğümüz diğer çalışmalar dikkate alınmadan yanlış aksettirilip çarpıtıldı. Bu olaydan büyük üzüntü duyuyorum. Üniversitedeki engellilerin problemlerini çözmek için o öğrencimizin farkındalığından yararlanarak proje oluşturulup, sonrasında bir destek bulunmasından bahsetmeye çalıştım. Öğrencilerimizle ilişkilerim aktif ve dinamik şekilde devam edecek. Sanki devletimizin imkanları yok da bir tuvaleti yapamıyormuşuz gibi bir algı oluşturmak istemeleri kabul edilebilir değil. Devletimiz güçlüdür.”

Engelli öğrencinin fakültede alt katta tuvaleti kullandığını ifade eden Cantürk, “Daha öncesinde zaten kendisine oda ayrılmış. Orada tek engelli öğrencimiz var. Öğrencimize tuvalet olarak verilen bir yer vardı. Bugün de engelli öğrencimiz için tuvalet yapıldı. Derslerini de giriş katında yapıyormuş. Binanın yapısı itibarıyla engelli asansörü yapılabilmesi güç.” değerlendirmesinde bulundu.

Source:


Cani babanın cezası belli oldu! Savunması isyan ettirdi

Gaziantep”te 6 Nisan 2025 tarihinde yabancı uyruklu Yusuf El Taha, çocuğuna cani şekilde şiddet uygulamıştı. Olay sonrası tutuklanan cani baba, hazırlanan iddianamenin ardından Gaziantep 7. Ağır Ceza Mahkemesi”nde hakim karşısına çıktı. Darp zanlısı baba, duruşmaya Ses ve Görüntülü Bilişim Sistemi ile bağlandı. Duruşmaya, zanlı avukatı ile Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı avukatları da katıldı. Duruşmada savunmasını yapan Yusuf El Taha”nın “olay sırasında şaka yapıyordum” sözleri ise salondaki herkesi şoke etti. Tarafları dinleyen mahkeme heyeti, acımasız babaya kasten öldürmeye teşebbüs suçundan ve üst sınırdan 19 yıl hapis cezası verdi. OLAYIN GEÇMİŞİOlay, 6 Nisan 2025 tarihinde Gaziantep”te meydana geldi. Çocuğuna acımasızca ve defalarca şiddet uygulayan cani baba, infiale neden olan görüntülerin sosyal medyada yayılmasının ardından yakalanarak tutuklandı. Şiddete maruz kalan çocuk ise Aile Sosyal Hizmetler İl Müdürlüğü tarafından koruma altına alındı.

Source: Www.star.com.tr


Şehitlerimizin emaneti: Terörsüz Türkiye

Türkiye, yarım asırdır farklı boyutlarıyla karşı karşıya kaldığı terör sorunu karşısında kararlı ve çok boyutlu bir mücadele yürütmüştür. Bin yıllık kardeşliğimizin harcıyla yoğrulmuş bu topraklarda, ihanetin ve fitnenin kökü kazınırken; milletimizin sabrı, devletiyle olan sarsılmaz iman bağıyla taçlanmaktadır. Gök kubbenin altında bir kez daha tecelli eden bu diriliş iradesi, bir milletin kaderini kendi elleriyle yazdığı kutlu bir destan olarak kaydedilmektedir. Bu milletin evlatları, şehitlerinin aziz hatırasına, vatanın namusuna ve bayrağın göklerde özgürce dalgalanmasına kefen biçenlere asla geçit vermez.Bugün gelinen noktada, bölücü terör örgütü PKK”nın kongresini topladığı ve silah bırakmaya yönelik açıklamalara hazırlandığı yönündeki bilgiler, hem güvenlik bürokrasisi hem de toplumsal hafıza açısından tarihi bir dönüm noktasına işaret etmektedir. Bu gelişme, sadece bir terör örgütünün yok olması değil; aynı zamanda Türkiye”nin millî bütünlüğünü pekiştiren, kardeşlik hukukunu yeniden inşa eden bir sürecin habercisidir.Son 10 yılda Türkiye, terörle mücadelede güvenlik odaklı klasik yöntemlerin ötesine geçerek çok katmanlı ve entegre bir strateji geliştirmiştir. Sınır ötesi harekâtlarla örgütün lojistik ve psikolojik altyapısı çökertilmiştir. 2016″da başlatılan Fırat Kalkanı, ardından Zeytin Dalı ve Barış Pınarı harekâtlarıyla Türkiye, sınır güvenliğini sadece kendi coğrafyasında değil, bölgesel denklemde de sağlamlaştırmıştır. On yıl öncesine kadar Türkiye içinde eylem yapabilen PKK, bugün eylem kabiliyetini tamamen yitirmiştir.Verilere göre 2015 yılında 2.817 terör olayı yaşanırken, bu sayı 2023″te 120″nin altına, 2024″te ise 10″lu sayılara düşmüştür. Örgüte katılım sayısı ise 2014″te 5.000″lere ulaşırken, son 5 yılda bu sayı 100″ün altına inmiştir.Terör Gömüldü, Kardeşlik Dirildi!Türkiye Cumhuriyeti”nin kararlı duruşu, istihbarat kapasitesinin artması, yasal ve kültürel bazlı önemli reformlar ve bölge halkıyla geliştirilen pozitif ilişkiler sayesinde terörle mücadelede önemli bir başarı elde edilmiştir.Gelinen bu nokta sadece rakamların başarısından ibaret değildir. Bu başarı, bin yıllık kardeşliğin yeniden ihyasıdır. Doğu ve Güneydoğu Anadolu”da yaşayan vatandaşlarımızla olan gönül bağı, devletin sadece güvenlik değil; adalet, eğitim, yatırım ve kalkınma alanlarında gösterdiği samimi çabayla güçlenmiştir. Terörden arındırılan bölgelerde okullar açılmış, yollar yapılmış, üniversiteler kurulmuş, gençlerin eline kitap ve kalem verilmiştir. Artık terörize olmuş zihinler değil, üniversiteye giden bir gençlik vardır.Bölge halkı terörle arasına kalın bir set çekmiştir. Bugün, Şırnak”ta, Hakkâri”de, Van”da, Diyarbakır”da çocuklar özgürce parklarda oynuyor; esnaf huzur içinde kepenk açıyor; halk her sabah selametle uyanıyorsa, bu Türkiye”nin istiklal ve istikbal yürüyüşünün sonucudur.Bin Yıllık Kardeşliği Tahkim Eden Tarihi DönemeçAziz Türk milleti bu süreçte çok büyük acılar yaşamış; binlerce şehit vermiştir. Bu topraklara kanını veren Mehmetçiklerimizin, dualarıyla mücadeleye omuz veren analarımızın, birlikten yana tavır alan kardeşlerimizin hakkı asla ödenemeyecektir.Silahların susması, sadece bir huzur ortamı değil; Türkiye”nin büyümesini, bölgesel liderliğini ve Türk dünyasıyla entegrasyonunu hızlandıracak güçlü bir zemin oluşturacaktır. Terörsüz bir Türkiye, ekonomik kalkınmasını derinleştirecek, dış politikada daha güçlü bir aktör olacak, Türk milletinin bin yıllık medeniyet yürüyüşünü sağlam adımlarla sürdürecektir.Bugün bu topraklarda artık terörün değil, barışın, umudun ve milli birliğin sesi yükseliyor. Terörün gölgesinden çıkmış bir Türkiye, sadece kendi halkına değil, bütün bölgeye ışık olacak bir dönemin eşiğindedir.

Source: Levent Ersin Orallı


3 engelli çocuk annesi anlattı: “Bakıma muhtaçken onlara bakıyorum”

Hatay”da kan uyuşmazlığı nedeniyle engelli olan 3 çocuğuna balan Süheyla Ezer (72), “Kocam bana, “Çocukları ver bir kuruma ve rahatına bak” dedi. Ben anneyim nasıl yapabilirim, öbür dünya güzel olur inşallah.” diyerek yaşadıklarını anlattı.

Antakya ilçesinde yaşayan Süheyla Ezer”in evlatları; 51 yaşındaki Şirin, 48 yaşındaki Günay ve 40 yaşındaki İbrahim Halil kan uyuşmazlığı nedeniyle engelli doğdu.

3 EVLADINA HEM ANA HEM DE BABA OLDU

Evlatlarına yıllardır hem annelik hem de babalık yapan Ezer, kendilerinden ayrı yaşayan eşinin “Çocukları ver bir kuruma ve sen de rahatına bak” söylemlerine aldırış yıllardır çocuklarına gözü gibi bakıyor.

Çocuklarının her ihtiyacını kendi imkanlarıyla karşılamaya çalışan Ezer, yaptıklarıyla takdir toplarken, her Anneler Günü”nde hüzünleniyor.

“SADECE HASTANEYE GİDİP GELİYORUZ”

Ezer, evlatlarında kan uyuşmazlığından dolayı gelişim bozukluğu olduğunu söyleyerek, “3 çocuğumda da kan uyuşmazlığı nedeniyle gelişim bozukluğu var. Benim 51 yaşında Şirin, 48 yaşında Günay ve 40 yaşlarında İbrahim Halil adında 3 engelli çocuğum var. Sabah kalkıyorum, kendilerine kahvaltı yaptırıyorum ve akşama kadar da kapı önünde oturuyoruz. Ne bir yere gidebiliyorum ne de bir şey yapabiliyorum. Sadece hastaneye gidip geliyoruz.” şeklinde konuştu.

“ÖMRÜMÜN SON ZAMANLARINDA EVİMDE OTURMAK İSTERDİM”

6 Şubat Kahramanmaraş depremlerinin ardından evinin yıkıldığını söyleyen ve şu an 3 engelli evladıyla konteynerde hayat mücadelesi verdiğini dile getiren Ezer, “Depremde yıkılan evimin yerinde bir evim olsaydı, ömrümün son zamanlarında onlarla oturmak isterim.” ifadelerine yer verdi.

“BAKIMA MUHTAÇKEN ONLARA BAKIYORUM”

Geçen sene yılın annesi seçildiğini belirten Ezer, “Çünkü 3 engelli çocuğun yükü kolay değil. Gözlerim bulanıyor ve tansiyonum düşüyor. Ben bakıma muhtaçken onlara bakıyorum. Sabah kalktığımda dizlerimin üzerinde ayakta zor duruyorum. Kocam burada bizimle kalmıyor. Reyhanlı”da konteynerde kalıyor. Kocam bana, “Çocukları ver bir kuruma ve sen de rahatına bak” dedi. Ben anneyim nasıl yapabilirim, öbür dünya güzel olur inşallah.” diyerek, içinde bulunduğu zor şartları gözler önüne serdi.

“YÜREĞİM YANIYOR”

Çocuklarının sağlıklı olmasını isteyen Ezer, “Keşke çocuklarım sağlıklı olsaydı da ben de kapılarda temizlikçilik yapaydım. Çocuklarım bana çok düşkünler, çünkü babadan sevgi görmediler. Doğdukları günden beri çocuklarıma bakıyorum, çocuklarımın sağlıklı olmasını çok isterdim. “Anneler Günümü” kutlasınlar isterdim ama sağlıklı değiller. Bu yüzden yüreğim yanıyor.” ifadelerini kullandı.

Source:


Karanlık fabrikalar ve geleceğin ayak sesleri

Geçmişin büyük sanayi tesislerinde insanlar ter döker, üretim bantları çok sayıda işçi ile üretim yaparken günümüz fabrikalarda ve sanayi tesislerinde kelimenin tam anlamıyla ışıklar sönmeye başladı. Çünkü artık “karanlık fabrikalar” var.

Kısa süre önce özellikle Çin endüstrisinde uygulaması başlayan ve her geçen gün Karanlık fabrikaların sayısı dünyada da inanılmaz şekilde artıyor.

Evet çağımızın ya da son 5 yılın AI (Artificial Intelligence) uygulamalarının sonuçları gerçekten inanılmaz şekilde büyüyor ve tüm sektörleri derinden etkiliyor.

Işık yok, insan yok, karbon salınımı yok, hata yok, iş kazası yok. her yerde durmaksızın çalışan yorulmadan mola vermeden çalışan robotlar.

Kulağa distopik geliyor olabilir, ancak bu bir film sahnesi değil. Bu, halihazırda dünyanın üretim yapılan her yerinde yaşanmaya başladı. Her geçen gün AI‘nin gücü etkinliği ve biriktirdiği bilgi, deneyim ve diğer özellikleriyle sanki insanlığa kafa tutuyor.

Üretim verimlilik kar ve inovasyon bilginin üretimi ve diğer faktörler konusunda insanlara çok sayıda seçenekler sunan yapay zekâ belki de toplumsal kargaşaya, düzensizliğe ve dünyada az olan adetsizliklere yenilerini mi ekleyecek?

Bu konu tüm bilimsel disiplinleri yakından ilgilendiriyor. Günümüzde YZ’nin Karışmadığı ya da kullanılmadığı bir alan neredeyse yok. Gerçekten pratik çözümleri kolayca ve bedelsiz size sunuyor. İleride sunmaya devam mı edecek? yoksa doğru bilgi, yöntem ve tavsiyeler için sizden ücret mi talep edecek göreceğiz.

Yeni nesil fabrikalarda üretimi artık insanlar değil, robotlar yapıyor. Üstelik bu robotlar sadece üretmiyor, kendi sağlıklarını da dinliyorlar. Çıkardıkları mekanik sesleri, yüksek hassasiyetli mikrofonlarla 7/24 analiz ediliyor. ( BMV/ Münih) Hangi mekanik parçalarının arızalanmak üzere olduğu sesle tespit ediyor, daha arıza oluşmadan müdahale ediliyor. Üretim durmuyor, zaman kaybı yaşanmıyor.

Bu üretim prosesinde maaş yok, mola yok, izin yok. İnsan varlığıyla ortaya çıkan hata, gecikme ve riskler tamamen ortadan kalkmış, Robotlar sadece uzun aralıkla bakıma ihtiyaç duyuyor bunun dışında elektrik oldukça durmaksızın çalışıyorlar.

Verimlilik zirvede, insanlar işsiz mi kalacak ?

Yapay zekâ destekli üretim modelleri sayesinde kârlılık artıyor, maliyet düşüyor. Şirketler rekabette güç kazanıyor. Ancak bu parlak tablo bir başka karanlık tarafı da beraberinde getiriyor İşsizlik.

Dünya Bankası’nın verilerine göre Çin”de bugün 100 milyon civarında kişi üretim sektörlerinde istihdam ediliyor. Ancak 2030 yılına kadar bu sayının en az 12 milyonu işsiz kalacağı öngörülüyor. Bu rakama lojistik ve otomotiv gibi dev sektörler de dahil.

Yapay Zekâ, Tüm Düzenleri Sarsıyor

Yapay zekâ artık yalnızca üretimde değil; sağlık, hukuk, finans, medya ve eğitim gibi her alanda etkisini artırıyor. Bilgiyi topluyor, işliyor, sunuyor. Üstelik bunu neredeyse maliyetsiz ve anında yapıyor.

Bu gelişme kötü mü? Belki değil. Ancak sadece faydalarıyla değil, ortaya çıkaracağı yapısal sorunlar da ciddi şekilde ele alınmalıdır.

Toplumsal düzen, etik normlar, eğitim sistemleri ve ekonomik modeller acilen yeniden gözden geçirilmeli. Çünkü bu teknoloji ve dönüşüm durdurulamayacak bir güçle geliyor.

Çin Nasıl Bu Kadar Üretiyor?

Dünya genelinde 2024 yılında üretilen otomobil sayısı 93 milyon adet. Bunun 30 milyonu Çin kaynaklı. Çin’in batarya teknolojilerinde ulaştığı üstünlük, üretim hızı ve kalitesi tesadüf değil. Bu başarının arkasında üniversal bilginin kullanımı, yeni bilgi üretimi, AI ve robot teknolojisi yatırımı, Ar-Ge ve patent üretimleri yer alıyor.

Çinli otomotiv devi BYD’nin üretiminin %90’ı robotlar tarafından gerçekleştiriliyor. Alman otomotiv devleri de benzer şekilde robotik üretime geçmiş durumda.

Gelecek Geldi, Şimdi Ne Yapacağız?

Yapay zekânın bu denli hızlı ilerlemesi, insan emeğine dayalı sistemleri tehdit ediyor. Ama bu aynı zamanda bir fırsat. Yeni meslekler, yeni sektörler ve yeni yaşam biçimleri ortaya çıkacak. Önemli olan bu dönüşüme hazırlıklı olmak.

Karanlık fabrikalar, üretimi belki mükemmelleştiriyor, ama insanlık için ne kadar aydınlık bir gelecek sunuyor, işte asıl tartışılması ve tedbir alınması gereken bu.

Muzaffer Şafak / Haber7

Source: M Yazilari