“Gazze”de çocuklar açlıktan ölüyor”
Birleşmiş Milletler (BM) Yakın Doğu daki Filistinli Mültecilere Yardım ve Bayındırlık Ajansı (UNRWA) Genel Komiseri Philippe Lazzarini, X hesabından yaptığı açıklamada, Gazze deki acil insani yardım ve temel malzemelerin ihtiyacına değindi. Gazze de çocuklar açlıktan ölüyor. ifadesini kullanan Lazzarini, Gazze de kadın ve çocukların yemek almaya çalıştığı bir fotoğrafı paylaştı. Lazzarini, İsrail hükümeti, (Gazze ye) gıda ve diğer temel ihtiyaçların girişini engellemeye devam ediyor. ifadesini kullandı. Gazze de yaşanan açlığa dikkati çeken Lazzarini, Bu siyasi sebeplerden insan eliyle oluşturulmuş aç bırakmadır. değerlendirmesinde bulundu. Lazzarini, İsrail in neredeyse 2 aydır Gazze ye insani yardım ve temel ihtiyaçların girişini engelleyen bir kuşatma uyguladığına vurgu yaparak, yardım ulaştırılması çağrılarının dikkate alınmadığını belirtti. BM Dünya Gıda Programı (WFP), Gazze deki gıda stoklarının tamamen tükendiğini, son malzemelerin yemek pişirilen mutfaklara ulaştırıldığını açıklamıştı. Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) Genel Direktörü Tedros Adhanom Ghebreyesus da Gazze de korkunç ve ümitsiz bir ana ulaşıldığını bildirmişti. Gazze de insani kriz her geçen gün derinleşiyor İsrail, Hamas ile sağlanan ateşkes ve esir takası anlaşmasının 42 günlük birinci aşamasının sona ermesinin ardından 2 Mart tan itibaren Gazze Şeridi ne insani yardımların girişini durdurma kararı aldı. İsrail ordusunun 7 Ekim 2023 ten bu yana düzenlediği saldırılarda 2,3 milyon nüfusa sahip Gazze Şeridi nde yaklaşık 2 milyon kişi yerinden edildi. Sivil altyapıyı ve hastaneleri de hedef alan İsrail, Gazze de insani bir felakete neden oldu. Bölgeye su ve elektrik tedarikinin kesilmesi ve sınır kapılarının kapalı tutulması Gazze deki Filistinlilerin yaşadığı zor şartları daha da derinleştiriyor. İsrail ordusu, Gazze Şeridi nde 19 Ocak ta yürürlüğe giren ateşkesin ardından 18 Mart sabahı şiddetli saldırılarına yeniden başladı. Saldırıların tekrar başlatılmasından itibaren çoğunluğu yaşlı, kadın ve çocuk olmak üzere 2 bin 62 Filistinli hayatını kaybetti, 5 bin 375 kişi yaralandı. İsrail in, Gazze Şeridi ne 7 Ekim 2023 ten bu yana düzenlediği saldırılarda ise yaşamını yitiren Filistinlilerin sayısı 51 bin 439 a, yaralıların sayısı 117 bin 416 ya yükseldi. Fotoğraf, AA tarafından servis edilmiştir.
Source: Habertürk
AFAD’ın Stratejik Planı’nda afet planlarının pratikteki sorunlarına dikkat çekildi: “Teori var, pratik yok”
İstanbul depremi sonrası afetlere ne kadar hazırlıklı olunduğu yeniden tartışılırken, AFAD’ın Stratejik Planı’nda bu konuda yapılan tespitler dikkat çekti. Planda; “afetlere müdahale planlarına göre sorumlu olan kurumların verilen sorumlulukları yerine getirmeye uygun personel ile ekipman kaynağının olmadığı ve afet yönetim planlarının hazırlanma sürecinde kurumların katılımcılığı yetersiz olduğu için teoride belirlenen rollerin pratikte uygulanamadığı” belirtildi. Planda ayrıca afete müdahale sürecini hızlandırmak için oluşturulacak olay yeri yönetim sistemi için kurumlar arası geniş alan telsiz haberleşmesini sağlayacak bir sistem bulunmadığı da kaydedildi.İstanbul depremi sonrası afetlere ne kadar hazırlıklı olunduğu yeniden tartışma konusu oldu. Bu noktada AFAD’ın 2024-2028 Yılı Stratejik Planı’nda yer alan tespitler yeniden gündeme geldi. Planda “Toplumsal farkındalığı artırarak afet ve acil durumlara hazırlıklı olmak” hedefi için “gerçekleşecek büyük bir afet sonrasında eğitimleri gerçekleştirecek yeterli eğitmen bulunamadığı” belirtildi. Afetlere müdahale planlarının uygulanabilirliğini ölçmek için tatbikatlar yapma hedefi konulan planda, “bürokrasi ve karar alma mekanizmalarının yavaşlığından” yakınıldı. Ayrıca “sorumlu kurum ve birimlerin görevlerini yeterince benimsemediği ve sorumluluklarını yerine getirebilmeleri için uygun personel ve ekipman kaynağının olmadığı” kaydedildi. Stratejik planda, afet yönetim planlarının hazırlanma sürecinde kurum ve kuruluşların katılımcılığının yetersiz olduğu da belirtilerek, bunun sonucunda “teoride belirlenen rollerin pratikte uygulanamadığı” aktarıldı. ‘BTK FREKANS TAHSİSİ YAPMIYOR’Afetlere müdahale süreçlerinin hızlı, etkin ve koordineli yürütülmesini sağlamak için ise plana “olay yeri yönetim sistemi” oluşturma hedefi konulduğu görüldü. Ancak bu hedefin “risk” bölümünde Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu (BTK) tarafından “frekans tahsisi yapılmadığı ve kurumlar arası geniş alan telsiz haberleşmesini sağlayacak bir sistem bulunmadığı” kaydedildi. Öte yandan; planda AFAD personelinin yaşadığı olumsuzluklara da yer verildi. Bu kapsamda afet ve acil durumlarda görevlendirilmelerin adaletli yapılmadığı ve ucu açık görevlendirmeler sonucu personel motivasyonunun olumsuz etkilendiği belirtildi. Özverili çalışanların yanında “âtıl personellerin olmasının iş barışını bozduğu ve afetlerde görevlendirilen personele hak ettiği maddi/manevi desteğin verilmediği” aktarıldı.
Source: Sarp Sağkal
Yaşanan depremler çocuklarda travmaya neden olabilir
Çocuk ve Genç Psikiyatristi Türkiye Psikiyatri Derneği (TPD) Ruhsal Travma ve Afet Çalışma Birimi Üyesi Uzm. Dr. Aybüke Tuğçe Mustan, “Depremin çocuklar üzerindeki etkileri çocuktan çocuğa birçok faktöre bağlı olarak değişir. Erken dönemde donakalma, tepkisizlik görülebileceği gibi kaygı, korku, öfke gibi duygular da uyanabilir. Orta ve uzun vadedeki etkileri sürecin nasıl yönetildiğine, kayıpların şiddetine göre değişir. Arkadaş ve aile ilişkilerinde bozulma, yaşına uygun becerilerin kaybı, çevreye veya kendi bedenine yabancılaşma şeklinde kopma belirtileri, odaklanma ve öğrenmede zorluklar, uyku sorunları da görülebilir” diye konuştu.
Source: Damla Polat
Sağlık Bakanı Kemal Memişoğlu’nun ‘aile tanımına’ sert tepki geldi: Cehaletle açıklanamaz
Kadın dernekleri ve avukatlar,Sağlık Bakanı KemalMemişoğlu’nun aile yapısıylailgili yorumlarına tepki gösterdi. BirTV kanalında önceki günaçıklamalarda bulunanMemişoğlu, “Eğerçocuğunuz yoksa aileolamıyorsunuz, sadecekarı koca oluyorsunuz”dedi. Sezaryen hakkındada konuşan Memişoğlu, tıbbizorunluluk olmadıkça sezaryendoğumun tercih edilmemesigerektiğini söyledi.İŞİN İÇİNE RUH DA GİRDİYalova’da doğurganlık oranlarının düşük olduğunu ve nüfusunun artmadığı söyleyen Sağlık Bakanı Kemal Memişoğlu, “Ailenin ruhunu çocuk yansıtıyor biraz. Kimseyi rencide etmek, zorlamak istemeyiz. Ama aile, eşin, karı kocanın olduğu ama oraya çocuğun da olması durumunda ruhun da güzelleşeceği bir ortam” dedi. SARIHAN: ÖTEKİLEŞTİRME29 Ekim Kadınları DerneğiGenel Başkanı avukat ŞenalSarıhan, bakanın ifadelerinin“ötekileştirme” olduğunuvurguladı. Sarıhan, “Açıklamalarıtamamen siyasi bir girişim olarakgörüyoruz ve desteklemiyoruz.Eğer çocuksuzsanız aile değilsiniz.Böyle bir anlayış olamaz. Aile ikikişiden de oluşur. Aile üç kişidende oluşur” diye tepki gösterdi.Avukat Selin Nakıpoğlu, “Çocuksahibi olup olmayacağımıza, kaççocuk doğuracağımıza AKP’ninsağlık bakanı mı karar veriyor?Hadi oradan. Onun dönemindebebekler sağlık sistemindemafyatik suç örgütleri tarafındanpara için öldürüldü” dedi.Bu yaklaşımın “cehaletle”açıklanamayacağını belirtenCHP’li Gamze Taşcıer ise yaptığıyazılı açıklamada şunları söyledi:“Herhangi bir sebeple çocuğuolmayan milyonlarca kadını insanolarak görmeyen bu hastalıklıyaklaşımı reddediyoruz. Kadınlarsizin ‘kutsal aile’ takıntınızınkölesi değildir! Devletin görevi,yurttaşlarını doğurmaya zorlamakdeğil, yaşam hakkını ve eşitliğikorumaktır.”BAKANIN GÖREV TANIMI DEĞİLKadın Cinayetlerini DurduracağızPlatformu, “Sağlık bakanı kaççocukla aile olunabileceğinden oçocuğun nasıl doğması gerektiğinekendi görevi olmayan birçokkonuda fikirlerini ortaya saçmış.Sağlık bakanı, bu ülkede yenidoğanbebeklerin başına kâr uğruna nelergeldiğini konuş. Aylarca hastanerandevusu alamayan yurttaşlarıkonuş. Kadınların nasıl ve kaççocuk doğuracağı senin hangigörev tanımından haddin oluyor”paylaşımında bulundu.İDEOLOJİK BİR DAYATMADIRTürkiye Kadın DernekleriFederasyonu, sosyal medyaüzerinden bakanın ifadelerinetepki gösterdi. Federasyon,“Her bireyin çocuk sahibi olupolmama hakkı vardır. Kimi sağlıknedenleriyle, kimi tercihiyle çocuksahibi olmaz; bu karara saygıduymak devlet görevlilerininasli sorumluluğudur. Bakanlıkkoltuğunda oturan birininbu gerçeği bilmemesi ise yabilgisizliktir ya da ideolojik birdayatmanın göstergesidir. Kiminaile olup olmadığına karar verecekson kişi sizsiniz çünkü biz ne sizinzihninizdeki aileye sığıyoruz ne desizin dar dünyanıza“ dedi.
Source: Rengin Temoçin
Gazze’de gıda stokları tükendi
Siyonist İsrail”in soykırımı altındaki Gazze Şeridi”nde korkulan oluyor. 2.3 milyon Filistinli şimdi de kıtlıkla karşı karşıya. İsrail”in 2 Mart”tan bu yana hiçbir insani yardımın girişine izin vermediği Gazze”de yiyecekler tükenmeye başladı. Dünya Gıda Programı tarafından dün yapılan açıklamada “Gazze”de gıda stoklarımız tamamen tükendi. Bugün, son malzemeler sıcak yemek pişirilen mutfaklara ulaştırıldı” denildi. Dünyanın gözü önünde Gazze Şeridi”nde 1 milyon çocuk açlıktan ölümle karşı karşıya bırakıldı. AÇLIKTAN HER AN ÖLEBİLİR İsrail”in yoğun saldırı altında tuttuğu Gazze Şeridi”nde sınır kapılarını kapatması nedeniyle ilaç ve insani yardımların girişinin olmaması 5 yaşındaki Usame Rakab”ı ölümün eşiğine getirdi. Kudüs Haber Ağı”nın X hesabından paylaşılan görüntülerde, yardım girişi olmaması nedeniyle yeterli beslenemeyen küçük Usame”nin Han Yunus kentindeki Nasır Hastanesi”nde aşırı zayıflıktan kemiklerinin sayıldığı görülüyor. Oğlunun sağlığının önceden çok iyi durumda ve kilosunun olması gerektiği seviyede olduğuna işaret eden Filistinli anne, “Usame, 14 ila 16 olması gerekirken 9 kiloya düştü” dedi. Şimdiye kadar 60″a yakın Filistinli çocuk açlıktan dolayı yaşamını yitirdi. AİLELERİ AYNI ANDA YOK EDİYORLAR İsrail”in ateşkesi tek taraflı bozduğu 18 Mart”tan bu yana 2 bin Filistinli daha şehit oldu. BM Filistinli Mültecilere Yardım Ajansı”na göre Gazze”de bir ayda yarım milyon kişi bir kez daha yerinden edildi. İsrail”in yerleşim bölgesindeki katliamlarında dün de çoğu kadın ve çocuk olmak üzere en az 60 Filistinli öldürüldü ve onlarcası da yaralandı. İsrail ordusu şafak vakti Gazze”de çadırlarını hedef aldığı 5 kişilik aileyi yok etti. İsrail özelllikle tüm aile üyeleri bir aradayken çadırları hedef alıyor.
Source: Sabah
Her şey ‘like’ için
Evinin önüne koşarak gidip beklemiştik saatlerce.Ne olup bittiğini anlamaya çalışmıştık. Neyse, geçmiş yıllar ve o zaman 1 yaşında olan oğlu da büyümüş Foster’ın.15 yaşındaki Can, babası ve üvey annesinin YouTube kanalına konuk oldu. O videoda üvey annesi tarafından kendisine sorulan sorular bence gereksizdi. “Seni doğuran annenin sevilmediğini öğrenince ne hissettin” diyor üvey anne.Pes artık!Sonra çocuğa “Travma geçirdin mi” diye soruyor. Can konuşmak istemiyor, yutkunuyor hatta bir ara videoyu terk etmeye çalışıyor ama babası “Gel gel, güzel sohbet” diyor. Yani birkaç tık ve like almak, çok izlenmek, gündem olmak için bunları yapmayın.Kalbiniz yok sizin.Acımasızsınız.Bir baba bu olana bitene nasıl sessiz kalabiliyor, çocuğunu böyle bir sohbete nasıl alet ediyor, hiç mi üzülmüyor? Çok ilginç gerçekten.Aklım almıyorDeprem oluyor ve ilk şoku atlatanlar hemen telefonlarına sarılıp sevdiklerini arıyorlar. Ama hatlar düşmüyor.Alternatif yolları deniyor insanlar. İnternet üzerinden arama yapmaya, mesajlar göndermeye çalışıyor.Üstelik bu deprem o beklenen büyük, yıkıcı deprem değilmiş. Üstelik kötü haberler almadık. Hayat ilk şokun ardından normale döndü.Ama nasıl olabilir bu?Olacak iş mi bu devirde telefonların çekmemesi…Ulaştırma Bakanı Abdülkadir Uraloğlu, “İstanbul’da üç operatörün yaklaşık 20 bin baz istasyonu var” dedi.Gördük ki buna hızlıca bir çözüm gerekiyor. Ya baz istasyonları artacak ya da başka şekilde çözüm bulunacak. Bir çözüm şart ve çok acilinden şart onu biliyorum. Çünkü böyle kriz durumlarında iletişim en önemli ihtiyaçlarımızdan biri olacak.Depremi de alet ettiler Deprem oldu ve 1 saat geçmeden telefonuma mesaj geldi. O mesajda “Seni bulamıyorum lütfen bana ulaş” yazıyordu ve altında da tıklamam için bir link vardı. Panikle tıklasan dolandırılacaksın!Peki, kim bunlar da hazır bekliyorlar. Telefonlarımıza nasıl ulaşmışlar. Benim depremden etkilenen yerde olduğumu nereden biliyorlar? Kim bilir kaç kişiye gitti o mesaj! Kim bilir kimler panikle tıkladı da canları yandı. Böyle durumlarda mesajı atan numaraya bakın. Zaten bir garipliği hemen hissediyorsunuz o garip numarayı görünce. Ne olursa olsun linklere asla tıklamayın.ÇözememişizÇarşamba günü yaşanan deprem sonrası gördük ki birçok konuyu daha çözememişiz bizler. İletişim problemini mesela… Fırsatçılığın önüne geçmeyi örneğin, çözememişiz. Toplanma yerleri konusunda bilinçsizmişiz mesela. Deprem çantası diye yıllardır bağırıyor herkes. Allah aşkına kimler dün hazırladı çantasını? Belki milyonlar… Çözememişiz o deprem anı ve sonrasında neler yapmamız gerektiğini.Şehirden kaçmak isteyenler oldu. Amaç günü kurtarmaktı, evet. Ama o bile pek mümkün olmadı. Kilitlendi çıkış yolları, bilet bulunamadı otobüse, uçağa. Bizler maalesef olan olaylardan sonra tedbir alan, ders çıkaran insanlarız. Önce bir ‘vaka’ şart bizlere. İşte bu olayda son olsun ders çıkartmak için artık lütfen! Gereken önlemler alınsın. Vallahi çok geç olacak sonra!Ne gerek vardı?Birileri uğraşıyor Can Yaman’la belli. Bazen de hak ediyor o da net.Bir dijital platformda Can Yaman’ın “El Turco” dizisi yayınlanıyordu. Ama geçtiğimiz günlerde katıldığı bir programda “İtalya mı, Türkiye mi” sorusuna “İtalya” yanıtını verince çok tepki almıştı Yaman. Şimdi o dijital platform “El Turco” dizisini yayından kaldırdığını açıkladı bu yüzden. E iyide olayın üzerinden geçmiş günler, herkes unutmuş olanı biteni.Tepki veren, vermiş. Ben aldıkları karara karışmam ama geç ve gereksiz olduğunu söyleyebilirim. Size ne? Bırakın isteyen izlesin istemeyen izlemesin…
Source: Orkun Ün
Tartışma yaratan gözaltı görüntüsüne Ankara Valiliği’nden açıklama
Ankara”da üniversite öğrencilerinin siyasetçilerin tutuklanmasını protesto için düzenlediği eylemde polis müdahalede bulundu.
Ankara Valiliği”nce, Kızılay Konur Sokak”ta akşam saatlerinde üniversite öğrencileri tarafından düzenlenen eyleme ilişkin açıklama yapıldı.
Açıklamada şunlar kaydedildi:
-25 Nisan 2025 günü saat 21.00 sıralarında Çankaya İlçemiz Konur Sokak üzerinde yasa dışı eylem yapan 300 kişilik grubun, polisin dağılmaları yönündeki uyarılarını dikkate almayarak yürüyüşe geçmeleri ve polise karşı mukavemet etmeleri üzerine, gruba müdahale edilmiştir. Olayla ilgili olarak 9 Kadın, 21 Erkek olmak üzere toplam 30 kişi gözaltına alınmıştır.
-Bazı basın ve sosyal medya organlarında, “Erkek polis memurlarının -sözde- kadın bir şahsı gözaltına aldıkları sırada, vücudunun bir kısmının görüldüğü” görsellerin yer aldığı tespit edilmiştir.
-Konu ile ilgili yapılan görüntü incelemelerinde ve çalışmalarda, gözaltına alınan şahsın 1998 doğumlu M.B. isimli erkek şahıs olduğu, eylem sırasında yüzünü kırmızı kaşkol ile kapattığı, şahsın üzerinde kot pantolon, deri ceket ve tişört olduğu tespit edilmiştir.
-Ancak gözaltı işlemi sırasında ilgili şahsın, polise direnmesi sebebiyle ortaya çıkan görüntülerinde kadın iç giyimi kullandığı anlaşılmıştır.
-Bahsi geçen şahsın daha önce de yasadışı toplumsal eylemlere karıştığı, müstehcen görüntülerin yayınlanmasına aracılık ettiğinden dolayı hakkında devam eden adli davalarının bulunduğu ve 2020 yılında yasa dışı örgüt propagandası yapma suçundan gözaltına alındığı şeklinde kayıtlar bulunduğu tespit edilmiştir.
-Kamuoyunun hassasiyetinin istismar edilerek, kasıtlı olarak yayılan bilgilere itibar edilmemesi önemle rica olunur.
Source: Sonuç Sürmeli
Deprem fırsatçılarına geçit yok! Bakanlık açıkladı
SON DAKİKA HABERİ: Ticaret Bakanlığı, İstanbul”daki depremlerin ardından deprem malzemelerinde fahiş fiyat artışı yapanlara 1,4 milyon liraya kadar idari para cezası uygulanacağını duyurdu. Bakanlık, sosyal medya hesabı üzerinden konuya ilişkin açıklama yaptı. Ticaret Bakanlığı”ndan yapılan açıklama şu şekilde:”İstanbul ilinde meydana gelen depremin ardından ilkyardım çantası, deprem çadırı ve çantası gibi malzemelerde fahiş fiyat artışı yapıldığına dair şikayetler Bakanlığımızın dikkatine sunulmuştur. Bu minvalde, Bakanlığımız derhal harekete geçerek, depremin gerçekleştiği İstanbul İl Müdürlüğümüz başta olmak üzere Ankara ve İzmir il müdürlüklerimizce sahada bahse konu ürünlerin satışını gerçekleştiren işletmeler nezdinde denetimler gerçekleştirilmiştir.Ayrıca, büyük elektronik pazar yerlerinde deprem ihtiyaç malzemelerinin satışını yapan satıcılara ilişkin de geniş çaplı incelemeler başlatılmış olup e-ticaret platformlarından bu ürünlerin satışını yapan işletmelere ilişkin olarak ivedi bilgi ve belge talebinde bulunulmuş ve sürecin takibi başlatılmıştır.Bu kapsamda alınan veriler incelendiğinde, deprem çantası, ilk yardım çantası ve deprem çadırı gibi 1079 adet üründe 236 işletmenin fiyat artışı yaptığı tespit edilmiş olup halihazırda bu işletme ve ürünlerle ilgili analiz ve inceleme çalışmaları devam etmektedir. Nihai inceleme sonucunda, 6585 sayılı Perakende Ticaretin Düzenlenmesi Hakkında Kanunun Ek 1 inci maddesinin birinci fıkrasına aykırılık tespit edilen İşletmelerin satışa sunduğu her bir ürününde yapmış olduğu fahiş fiyat artışı için Haksız Fiyat Değerlendirme Kurulunca 1.439.300 TL”ye kadar idari para uygulanabilecektir.Ticaret Bakanlığı olarak adil, şeffaf, tüketici dostu, aynı zamanda işini layıkıyla yapan ticari işletmelerimizin hakkının korunduğu bir piyasa düzeninin sağlanması adına mücadelemizi kararlılıkla sürdüreceğimizi vurguluyor; afet durumlarında toplumsal hassasiyeti fırsata çevirerek fahiş fiyat artışı yapan ve vatandaşlarımızı mağdur eden kişi ve kuruluşlara karşı denetimlerimizin devam edileceğini bir kez daha hatırlatıyoruz.Kamuoyuna saygıyla duyurulur.”Ticaret Bakanlığı’ndan Deprem Çantası ve Çadırı Denetimi: Fahiş Fiyata Geçit Yok!(26.04.2025) pic.twitter.com/e5GSzc6aay— T.C. Ticaret Bakanlığı (@ticaret) April 26, 2025
Source: Kadriye Ebrar Etirli
Kazakistan”ın Astana kentinde neler konuşuluyor?
Türk dünyası ile ilişkilerimizin yetersiz olduğunu anlatan önceki yazımız fazlaca geri dönüş aldı.
Okuyanlara teşekkür ederiz.
Halk asamblesinin 30. yıl dönümü nedeniyle Kazakistan”daydım.
Başkent Astana’da bir dizi görüşme gerçekleştirdim.
Sözün başında ifade etmeliyim ki Türk dünyası ile aramızdaki görünmez duvarı bir an önce kaldırmamız gerekiyor.
Burada kardeşlerimiz bizi bekliyor.
Hem soydaşlarımız hem dindaşlarımızın bulunduğu devasa bir Coğrafyadan bahsediyoruz.
Böyle bir coğrafyayı bir nevi unutulmuş terk edilmişliğe mahkum ettik. Tabii ki bunda Sovyet etkisi de var
Onlarda Sovyet baskısı bizde ise Batı sevdası yılları boşa harcamış.
Bunu söyledikten sonra birkaç cümle ile size Astana’yı ve Kazakistan”ı anlatmak isterim.
Astana aslında ülkemizde bilinen bir yer.
Suriye meselesinin en cafcaflı olduğu dönemde Astana masası kuruldu.
Bir çözüm üretildi diyemeyiz ancak diyalog masası kurulması açısından önemliydi.
Türk dünyasının merkezlerinden biri olma özelliğini taşıyan şehir yeni kuruldu.
Türkiye Kazakistan”ı yeni devlet kurulur kurulmaz yarım saat içinde jet hızıyla tanıyan ilk ülke.
Başkentin değiştirilip Astana”ya taşınması sürecinde o dönemin büyük siyasetçisi Turgut Özal”ın payı yadsınamaz.
Dolayısıyla Kazakistan”da yaşayanlar Türkiye”nin bu kadirşinaslığını hiçbir zaman unutmuyorlar.
Tabii ki bazı eksikleri olmakla birlikte modern bir görünüme sahip.
Türkiye”den gidenlere yoğun bir ilgi var.
Tabii yıllarca fetö”nün çalışma alanlarından biri olduğunu da söylemek mümkün.
Azerbaycan – Türkiye ilişkileri son dönemde ileri seviyeye çıkınca dünya siyasetinde nelerin değiştiğini herkes gördü.
Şimdi bunu ileri aşamaya taşımak lazım.
Kazakistan başta olmak üzere Türk dünyasından diğer ülkelerle yoğun bir mesai harcamamız gerekmekte.
Ama bunun olması için öncelikle kültürel yakınlaşmanın sağlanması şart.
Bizler bu kardeşlerimizle deprem, sel gibi afetlerde birlik olmayı başarıyoruz.
Ancak normal zamanlarda kültürel faaliyetlerle bunun desteklenmesi gerekiyor.
Kazakistan müziği gerçekten güzel.
Kazak sineması etik değerleri ve aile yapısına uygunluğu ile göz dolduruyor.
Bu açıdan televizyon kanallarının da bu ülkeden yapımlara bir göz atmasında fayda olabilir.
Bir konunun daha altını çizmek isterim.
Özellikle iş adamları ve eğitim için düşünüldüğünde Azerbaycan, Kazakistan Kırgızistan, Özbekistan, hepsinde de ortak özellik sokakların güvenli olması.
Asayiş olayları yok denecek kadar az.
Batı dünyasıyla karşılaştırma yapmak gerekirse bir kere güler yüz, misafirperverlik bizim geleneklerimiz de olan her şey bu dünyada mevcut.
Ama bir şekilde uzak kalınmış!
Türk devletler teşkilatının kurulmasının önemi bir kez daha ortaya çıkıyor.
Doğal zenginlikleri, yeraltı kaynakları, hareketli nüfusu ve iş olanaklarıyla Türk Devletleri batının gözdesi konumunda.
İçimizden görünen birileri ise sürekli bu dünyadan bizi ayrı tutmaya çalışıyor.
Bu çabalar kesinlikle tesadüfi ya da keyfi değil.
Emin olun ki hepsi yoğun bir algı ve ajanlık çalışmasının ürünü. ( bir başka yazıda detayları ile aktaracağım)
O yüzden akıllı olmamız lazım.
Eleştiri yapmak yerine ilişkilerimizi geliştirmeye çalışmak herkes için daha faydalı olacaktır.
Mustafa Yıldız / Haber7
Source: Mustafa Y
Deprem olduysa günde üç defa “Boş ver hapı” kullan!
Huzur bulmak zor diyenler oluyor!
Kimisi maddi sorunlar yaşadığı için huzuru olmadığını söylüyor.
Kimisinin işi yok, huzursuz; kimisi işinden memnun olmadığı için huzursuz.
Kimisi bekâr olduğundan kimisi de evli olduğu için huzursuz!
Kimisi çocuğu olmadığından kimisi çocuklarından dolayı huzursuz!
Kimisi komşusundan kaynaklı huzursuzluk içinde, kimisini de yalnızlık huzursuz ediyor.
Kimisi falan makama gelememekten huzursuz, kimisi makamın yükünden huzursuz.
Uzadıkça uzuyor; kimisi şu gerekçe ile kimisi bu gerekçe ile huzuru bir türlü bulamıyor!
Hal böyle olunca bunalım girdabına giriyor insan.
Ve soruyor hatta feryat ediyor içten içe “yok mudur huzur için bir ilaç” diye.
Var elbette: Günde 3 defa “boş ver hapı” kullanmak!
Ama öncesinde “hay hay”, “sana ne”, “gel hele” ve “dur bakalım” hallerini bilmeli ve yaşamalı ki insana huzur kapısı açılsın ve her daim açık kalsın.
“Hay hay” hâli, ahlâkça, akılca ve amelce senden güzel olan birini bulduğunda ona yakın durmaktır. Onunla haşır-neşir olmaktır. O kişiden nasiplenmektir. Ve nihayetinde onun lafına, nasihatine “hay hay” demeli ki yol ahsen ola.
Diyelim ki maddi sorun yaşandı; maddi işlerde senden daha akıllı birini bulmalı ve sormalı ne yapılması gerektiğini. Mesela, eğer evlilikte sorunlar varsa, güzel ahlâkla evini idare etmeyi başarmış birine müracaat etmeli.
Ama herkese müracaat etmek ve “hay hay” demek olmaz. Ehline “hay hay” demeli, gerisine “sana ne” demeyi bilmeli ki huzursuzluğun buzulluğu girmesin insanın gönül evine. Yani her konuyu bildiğini düşünen, her konuda “ahmak kesen”den yani cahilden yüz çevirmeli, cahilin lafına kulak asmamalı. “Cahil ile sohbet etme, canına (ruhuna) zahmet olur” kelam-ı kibarını iyi bellemeli ki huzur bozulmasın. Mesela; çocuğunla ilgili sorununu bekâr ve dolayısıyla çocuğu olmayan birine (velev ki psikolog olsun) sorman, cahile sormaktır.
Ama bazen cahilin bazı fiilleri/işleri/destekleri de işe yarayabilir. İlle cahilin değil, başka insanların fiilleri ile de ara ara huzur bulunabilir. Bu nedenle “gel hele” kapısı her daim açık tutulmalı ki o kapıdan huzur esintileri insanın gönül hanesine dolsun. “Bir elin nesi var iki elin sesi var” boşuna denmemiş! Mesela; işinde tatmin olmayan biri, işini seven ve kariyeri temiz olan bir danışman bulmalı.
Ama yine de acele etmemeli. Acele eden ecele gittiği için huzurda değil mezarda bulur kendini çünkü. Durmalı, dura dura yol almalı. “Dur bakalım” haliyle durunca insan, aklı selim düşünür. Düşünür de işlerde yavaş yavaş, sindire sindire ilerlemekle huzur bulur. Hangi çınar tohumu toprağa ekilip, “pat diye” çınar olmuş ki?
Bunları yapabilene “bana ne” (boş ver) hapı kendiliğinden verilir zaten. Yani en önemli huzur vesilesi olan “seninle ilgili olmayan şeylerden uzak durmanın hikmeti” ve böylece huzuru kaplar insanı. Haddini bilene, kimsenin had bildirmesine gerek kalmaz çünkü.
Duymadın mı “kendisini ilgilendirmeyen şeyi terk etmesi, kişinin iyi (kâmil) Müslüman oluşundandır” Hadis-i Şerifi’ni. Bu nedenle; deprem öncesinde ve sırasında kişinin kendisini ilgilendirenleri yapması “sorumluluk”, sonrasında kendisini ilgilendirmeyenlerden uzak durup “bana ne” diyebilmesi “tevekkül” anlamına geliyor. “Bana ne” deyip tevekkül edebilenlerin panik içinde olmadıklarını görürsün. Panik olmadıkları gibi panik halindekilere sığınak olup huzur verirler.
Özetle; iyi Müslüman ol ki huzur bulasın ve huzur veresin! Günde 3 defa boş ver (haddini bilme) hapı kullanırsan, Müslümanlık derecen artar; emin olasın.
Prof. Dr. Faruk TAŞCI / Haber7
Source: Faruk Ta
“Büyük deprem geliyor” diyen Naci Görür”ü hiç böyle görmediniz: Ayağı deniz suyuna değmemiş adam…
İstanbul Silivri açıklarında 23 Nisan saat 12.49″da 6,2 büyüklüğünde bir deprem olmuştu. Sarsıntının ardından megakentte yüzlerce artçı deprem kaydedildi. NACİ GÖRÜR”DEN KORKUTAN DEPREM AÇIKLAMASI Bu depremlerin beklenen Marmara depremiyle ilişkisi olup olmadığı ise merak ediliyor. Uzmanlar konuyla ilgili çeşitli açıklamalarda bulunurken Prof. Naci Görür”den korkutan değerlendirmeler geldi. “BÜYÜK DEPREMİN ZAMANINI ÖNE ÇEKTİ…” Habertürk”e konuşan Görür, “Deprem sonrası ortaya atılan farklı görüşlere inanmıyorum. Benim için tek bir gerçek vardır: Marmara’da büyük bir deprem bekleniyor. Yaşanan 6.2″lik deprem de bu büyük depremin zamanını öne çekmiştir” dedi. “AYAĞINA HİÇ DENİZ SUYU DEĞMEMİŞ” Öte yandan Kafa TV”de yayına katılan Görür, herkesin depremle ilgili fikir beyan etmesine de tepki göstererek şunları söyledi: ” Ayağına hiç deniz suyu değmemiş, hiç Marmara Denizi”ni bilmeyen adam konuşuyorsa ben ne yapayım? Benim içinde olduğum projelerde etkisi yüksek dergilerden yayım yapılmıştır. Bölünen bir bilim dünyası yok. “İstanbul”da deprem riski bitti” diyenler hangi hakemli dergide yayım yapmışlarsa önümüze koysunlar” Görür”ün bu sözleri deprem değerlendirmeleriyle gündeme gelen Şener Üşümezsoy”a söylediği iddia edilirken taraflardan herhangi bir açıklama henüz gelmedi.
Source: Gözde Nur Bayar
Klinik Psikolog Esra Ezmeci anlattı: Yeniden sevebilir insan ama aynı kalple değil!
Boşandıktan sonra yeniden sevmek mümkün mü? Boşanmak kolay bir şey değil. Kimsenin hayali evlenip boşanmak değildir zaten. İnsan birini sever, ona güvenir, hayatını paylaşır, birlikte yaşlanacağını düşünür. Ama bazen işler öyle gitmez. Kavga, kırgınlık, sessizlik… Sonra bir gün, o imza atılır ve yol ayrılır. Peki sonra? Her şey bitti mi? Yeni bir ilişki mümkün mü? Yeniden sevebilir mi insan? Bu sorular boşandıktan sonra hemen akla gelir. Kimi hemen bir ilişkiye atlar, kimi uzun süre kimseyi hayatına almak istemez. Herkesin yolu kendine özgüdür ama bazı şeyleri bilmek, bu yolu daha sağlıklı yürümeye yardımcı olabilir. İYİLEŞMEDEN İLERİ GİTMEYE ÇALIŞMALI Boşanmak bir kayıptır. Ne kadar “karşılıklı anlaştık” desek de, bir şeyin bittiği gerçeği can yakar. İçimizde hayallerimiz, anılarımız, emeklerimiz kalır. Bu yüzden hemen bir ilişkiye atlamak bazen sadece kaçmak olur. Gerçekten biriyle olmak mı istiyorsun, yoksa yalnızlıktan mı korkuyorsun? Bu sorunun cevabını kendine dürüstçe vermelisin. İnsan kendine vakit ayırmalı. Üzülmeli, sinirlenmeli, susmalı, anlatmalı… Ne gerekiyorsa o yapılmalı ki kalpte yer açılsın. Çünkü iyileşmeden kurulan her yeni ilişki, eski yaraların devamı olur. Yeniden sevebilir insan ama aynı kalple değil! GEÇMİŞİ BIRAK, BUGÜNÜ SEÇ Boşanma sonrası kurulan ilişkilerde bir diğer tuzak da “ispat” çabasıdır. Eski eşe bir şey göstermek ister insan: “Bak, ben sensiz de mutluyum.” Belki biraz gurur, belki biraz öfke… Ama aşk, bir kanıt değil. Aşk, bir karar. Eğer yeni biriyle sadece geçmişe cevap vermek için birlikteysen, bu hem sana hem o kişiye haksızlık olur. İyi bir ilişki, geçmişin gölgesinde değil, bugünün ışığında kurulur. “Ben artık hazırım, bu kişiyle yeni bir sayfa açmak istiyorum” diyebiliyorsan, işte o zaman başla. YARALARINIZI BAŞKALARI DEĞİL KENDİNİZ SARIN Yeni başlayan ilişkilerde sık sık şu olur: “Eski eşim şöyleydi, bu ondan farklı.” “O bana değer vermezdi, bu çok ilgili.” Güzel. Ama dikkat edin: Bu kişiyi gerçekten tanıyor musunuz, yoksa bir şeyleri telafi etmesi için mi hayatınıza aldınız? Biriyle birlikte olmak, eskisini silmek için olmamalı. Aksi halde o kişiye kendi yaralarını sarma görevini verirsin. Bu da ilişkiyi yıpratır. İnsan önce kendi acısını sarar, sonra sevgiyi paylaşır. HATALARI TEKRARLAMAMAK İÇİN ÖZELEŞTİRİ ŞART Boşanmanın sebebi sadece karşındaki kişi olmayabilir. Belki sen de bazı şeyleri hep sineye çektin, belki kendini çok feda ettin, belki hiç sınır koymadın. Yeni bir ilişkiye başlarken kendine şunu sor: “Bu defa neyi farklı yapmalıyım?” İnsan kendini tanımadan, aynı hataları başka insanlarda tekrar eder. O yüzden yeni ilişkilere geçmeden önce aynaya bakmak gerek. Hatalarımızla, kırgınlıklarımızla, beklentilerimizle yüzleşmek gerekir. ÇOCUK VARSA DENGE DAHA ÖNEMLİ Eğer bu boşanmadan bir çocuk da etkilendiyse, işler biraz daha karmaşıklaşabilir. Yeni bir ilişkiye başlarken sadece kendi duygularınızı değil, çocuğunuzun ihtiyaçlarını da düşünmek gerekir. Çocuklar her şeyi hisseder. Yeni gelen kişiye karşı kafaları karışabilir, üzgün olabilirler, hatta size kızabilirler. Yeni ilişkiyi çocuğa tanıtmak aceleye gelmemeli. Önce siz emin olmalısınız. Sonra yavaş yavaş, güvenli bir şekilde tanıştırmak en doğrusudur. Çocuğunun duygularını yok saymadan, ama kendi hayatını da askıya almadan bir denge kurmak gerek. “TOPLUM NE DER?” DALGASINA KAPILMA Özellikle kadınlar boşandıktan sonra üzerlerinde büyük bir baskı hissedebilir: “Yalnız kalma”, “Çocuk için biriyle ol”, “Yaşın geçiyor!” gibi cümleler durmadan fısıldanır kulağa. Ama kimse senin hayatını senin kadar bilemez. Bir ilişkiyi, eksik hissedildiği için değil, gerçekten istenildiği için başlatmalısın. Toplumun beklentisiyle değil, kendi kalbinle hareket et. Aksi halde yine başkaları için bir şey yapmış olursun ve bu seni mutlu etmez. YENİ BİR İLİŞKİYE YELKEN AÇMAK İÇİN… Birini sevebilmek için önce kendini toparlaman gerekir. Yaralı kalp, iyileşmeden başlanan aşkları genellikle taşıyamaz. Ama eğer kendine dürüst olursan, geçmişinle barışır, kalbini onarırsan… Evet, yeniden sevebilirsin. Ve bu sefer belki daha derin, daha olgun, daha gerçek bir sevgi olur. Unutma, boşanmak bir son değil. Belki de asıl seni tanıma, ne istediğini anlama, kendine sahip çıkma başlangıcıdır. Ve bu başlangıçta biri yürüyorsa yanında, artık sevgi çok daha başka bir yerden akıyordur. ZAMANLA KALBİN DEĞİŞİR, BU DOĞALDIR Boşanma sonrası yaşanan duygusal dalgalanmalar aslında kalbin yeniden yapılanma sürecidir. Eskiden seni mutlu eden şeyler artık anlamını yitirebilir, daha önce seni korkutan şeyler şimdi özgür hissettirebilir. Bu değişim seni şaşırtmasın. Çünkü kalp, yaşadıkça dönüşür. Sevgiye bakışın değişebilir, ihtiyaçların evrilebilir. Önemli olan bu dönüşümle barışmak, kendine yabancılaşmamaktır. Artık daha iyi tanıdığın bir sen varsın ve bu “yeni sen”in seveceği kişi de eskisinden farklı olabilir. KENDİNİ SUÇLAMAYI BIRAK Boşanma sonrası en büyük yüklerden biri de “Nerede hata yaptım?” sorusudur. Elbette ilişki iki kişiliktir ve herkesin sorumluluğu vardır. Ama kendini yargılayarak değil, anlayarak ilerlemelisin. Affetmek sadece karşındakine değil, kendine de dair bir eylemdir. Kendini affettiğinde, geçmişin seni zincirlemez artık. Ve unutma: Aşk yeniden geldiğinde, onu tanıyacak gözlerin de, tutacak ellerin de değişmiş olacak. Bu yüzden belki de en güzel aşk, kaybettiklerinden sonra gelen, seni sen yaptığını kabul ettiğin aşktır. Bazen yeniden sevmek, sadece birini hayatına almak değil, hayata yeniden güvenmektir. Gülümsemeyi hatırlamak, dokunmaktan korkmamaktır. Bu güven zamanla, sabırla ve kendine verdiğin emekle filizlenir. Çünkü aşk, önce içimizde yeşerir, sonra bir başkasında çoğalır. Ve bazen sevmek, kendine yeniden şefkatle yaklaşmaktır. Kırıldığın yerlerden güçlenip, yeniden hissedebilmeye cesaret etmektir. Kalbini açık tutmak, risk almaya razı gelmektir. Çünkü sevgi, ancak cesaretle bulur gerçek yerini.
Source: Esra Ezmeci̇
Bodrum”da aidatlar cep yakıyor: 120 bin liraya kadar çıkıyor!
Kira fiyatlarındaki artış tartışmaları sürerken, Bodrum’da lüks sitelerdeki aidat bedelleri de dikkat çekici seviyelere ulaştı. Tüm Girişimci Emlak Müşavirleri Derneği (TÜGEM) Bodrum Temsilcisi Sevil Ece Gümüş Kapar, bölgede site aidatlarının 500 liradan başlayıp 120 bin liraya kadar çıktığını belirtti.Gümüş Kapar’ın açıklamasına göre, aidat fiyatlarındaki bu büyük fark, sitelerin bulunduğu lokasyon, konsept ve sunduğu hizmetlere göre değişiyor. Yarımadanın güneyinde aidatlar daha makul seviyelerde seyrederken, kuzeye doğru ilerledikçe fiyatlar adeta katlanıyor. Özellikle Gündoğan, Yalıkavak, Gölköy ve Türkbükü gibi popüler bölgelerde, aylık aidat bedelleri dudak uçuklatan rakamlara ulaşıyor. Vatandaşlar uygun fiyatlı ve güvenli konut bulmakta zorlanırken, bazı lüks sitelerdeki aidatların aylık kira bedellerini dahi geride bırakması, sosyal medyada da büyük tepki topluyor. Uzmanlar ise bu durumun, bölgedeki gayrimenkul piyasasında yaşanan lüksleşme eğiliminin bir sonucu olduğunu ifade ediyor.
Source:
Vatandaşa 4 ekmek sınırı, diğerine torbalarca! DEM Partili başkanın skandalları bitmiyor
Mardin “e bağlı Mazıdağı Belediyesi, fırında ürettikleri ekmekleri vatandaşlara satıyor. Bir kişiye maksimum 3-4 ekmek satışı yapılırken, fırının önüne gelen bir vatandaşın araca torbalarla ekmek doldurup gitmesi tepkilere neden oldu. ADI SÜREKLİ SKANDALLARLA ANILIYOR O anları gören bir vatandaş yaşananları telefonun kamerası ile kaydetti. O görüntüler sosyal medyada paylaşılması üzerine vatandaşlar, DEM Partili belediyeye tepki gösterdi. Göreve başladığı ilk günlerde makam odasını binlerce TL”ye dizayn eden DEM Partili Belediye Başkanı Kudret Uçuk, Dünya Gazeteciler gününde ise bir gazeteciyi tehdit etmekle gündeme gelmişti. Sürekli skandallarla anılan Uçuk, Halk Kütüphanesini kapatma talebinde bulunmuş, durum tepki toplamıştı. Halk ekmek fırınında ürettikleri ekmeğin içinden eldiven çıkmış vatandaşlardan yine tepki almıştı. Geçtiğimiz günlerde ise bozdukları yollara parke taşı döşemek yerine, su dökmeyi tercih etmişti. İlçede sürekli vatandaşlardan tepki toplayan Uçuk, kayyumun yaptığı tekstil fabrikasını da hizmete açmadı.
Source: Batıkan Altaş
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Işıkhan duyurdu: Bir SMA ilacı daha geri ödeme listesine alındı
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Işıkhan, sosyal medya hesabı üzerinden Sosyal Güvenlik Kurumu aracılığıyla atılan yeni iyileştirici adımlara ilişkin paylaşım yaptı.Bakan Işıkhan, Daha önce müjdesini vermiş olduğumuz; kullanım kolaylığı olan bir SMA ilacı daha geri ödeme listesine alındı. Bilgisayarlı tomografi ve MR görüntülemelerinde kullanılan ilaçların vatandaşlarımızca eczanelerden alınması yerine hastaneler tarafından temin edilmesi sağlandı. Yoğun bakım ünitelerindeki sağlık verilerinin anlık olarak izlenebilmesine yönelik düzenleme hayata geçirildi ifadelerini kullandı.
Source: Anka
Çocuğunuzun deprem korkusunu bu yöntemlerle yenin! 0’dan 18’e: Her yaş grubuna özel depremle baş etme rehberi
23 Nisan”da yaşadığımız deprem bizi sürekli unutmaya çalıştığımız bir gerçekle de yüzleştirdi. Maalesef ki, deprem ülkesiyiz ve depremle yaşamayı öğrenmek zorundayız. Binalarımızın sağlam olması, uygun yerlerde yerleşim yeri inşa etmek gibi fiziki gerçekliklerimizin yanında psikolojimizi de yönetebilmemiz gerekiyor. Özellikle de anne-baba olarak çocuklarımızın depreme yaklaşımını, ruhsal olarak da bu durumu en sağlıklı şekilde nasıl karşılayabileceğini planlamalıyız. Ama bunu nasıl yapacağımızı bilemeyebiliriz tabii! Biz de bu hafta tüm anne-babalar için Psikolog Danışman Aleyna Nazlıcan Yıldız ile görüştük ve çocuklara deprem konusunun nasıl anlatılması gerektiğinden panik anında yapılması gerekenlere kadar tüm detayları kendisiyle konuştuk. İşte yaş gruplarına göre deprem ve çocuk rehberimiz… GÜVEN VERİCİ CÜMLELER ÖNEMLİ Çocuğun yakınında olun. Ona fiziksel olarak dokunun: elini tutun, yanına çökün, göz teması kurun. Çök-kapan-tutun uygulamasını çocukla birlikte yapmak, onun paniğini kontrol altına almasına yardımcı olur. Kısa ve güven verici cümleler kullanın. “Ben yanındayım, güvendesin.” “Ne yapacağımızı biliyoruz.” Bu sözler çocuğun zihinsel yükünü hafifletir. Ses tonunuz da çok önemlidir. Ne söylediğinizden çok nasıl söylediğiniz çocuğun duygusal güvenliğini belirler. Ebeveyninin panik dolu haykırışları, çocuğun zihninde depremin tehlikesinden çok, dünyasının “kontrolsüz” hale geldiği ve yetersizim, güçsüzüm algısını yaratır. Bunun olmaması için ebeveyn deprem anında önce kendisini kontrol altında tutmalıdır. Nefes egzersizleri kendisini dengelemeli sonrasında çocuğunun yanına gidip onun yanında olduğunu hissettirmelidir. TV KALICI KORKU OLUŞTURABİLİR Deprem olduğunda doğal olarak medyada sürekli canlı yayınlar dönüyor. Çocuklar bu haberlerden etkilenebilir mi? Deprem sonrası haber kanalları sürekli açık kalır: yıkılan binalar, enkaz altındaki insanlar, ağlayan yakınlar, kurtarma çalışmaları… Tüm bu görüntüler, çocuk için bir bilgi kaynağı değil, duygusal yük ve korku üreticisi haline gelir. Çocuk, görsel belleğini kullanarak bu haberleri gerçeklikten kopuk biçimde büyütür. Özellikle tekrar tekrar yayımlanan yıkım görüntüleri, onların zihninde kalıcı korkulara yol açabilir. Üstelik bu görüntüler, çocuğun “tehlike hâlâ sürüyor” düşüncesine kapılmasına neden olabilir. Bu nedenle çocukların yanında haberler sınırlandırılmalı, özellikle akşam saatlerinde izlenmemeli. Çocuk bilgi almak isterse, onun anlayacağı düzeyde, doğru kaynaklardan açıklamalar yapılmalı. İZLEDİKÇE UYARAN DEPOLUYOR Tekrar tekrar aynı görüntülere maruz kalmak, çocukta travmatik yaşantının içselleştirilmesine neden olur. Çocuk, bu görüntüleri uyaran olarak depolar. Gece korkuları, alt ıslatma, ayrılma kaygısı gibi belirtiler gelişebilir. Görsel içeriklerin “sürekli sürüyor” algısı yaratması, çocukta tehlikenin hâlâ bitmediği hissini doğurur. KÂBUS GÖREBİLİR, MİDESİ BULANIR Çocuğun deprem haberlerinden etkilendiği nasıl anlaşılır? Geceleri yalnız kalmak istememe, artan ağlama nöbetleri, kabus görme, karın ağrısı, mide bulantısı gibi bedensel şikâyetler, legolarla bina yıkmak gibi oyunda travmatik senaryoları canlandırma durumlarını ebeveyn gözlemliyorsa bu tür belirtiler, çocuğun iç dünyasında haber görüntülerinin iz bıraktığını gösterir. Böyle durumlarda bir uzmandan destek almak gerekebilir. YETİŞKİNİ ROL ALIR Bazı yetişkinler panik oluyor, korkusunu her şekilde hareket ve sözlerinde belli ediyor. Bu durum çocukları nasıl etkiliyor? Deprem gibi travmatik durumlarda çocuğun dünyası, çevresindeki yetişkinin duygusal haliyle şekillenir. Çünkü çocuk bu durumu ilk kez deneyimleyecek ve bilinmez ani bir olaya karşı nasıl tepki verilecek sorusunun cevabını anne babasından alacak ve onu kopyalayacaktır. Eğer anne-baba yüksek sesle bağırıyor, ağlıyor, kontrolsüz hareketler sergiliyorsa, çocuk doğrudan “tehlike geçti mi geçmedi mi” sorusuna değil, “annem-babam neden böyle davranıyor?” sorusuna odaklanacak. Bu, çocuğun yalnızca depremin değil, duygusal olarak da güvende olmadığını hissetmesine neden olacak ve bu anlarda böyle tepki verilmesi doğal olandır, cevabı geliştirmesini sağlayacaktır. Çocuk, duygusal düzenleme becerisini yetişkinden öğrenir. Ebeveynin panik hali çocuğun iç dünyasında da bir düzensizlik yaratır. Panik durumu bulaşıcıdır. Özellikle küçük yaş gruplarında çocuk, kendi duygusundan çok ebeveynin duygu durumuna odaklanır. Ebeveynin ağlaması, kontrolsüz bağırması ya da sürekli tekrarlayan endişe cümleleri çocukta derin bir güvensizlik ve korku oluşturur. “Ben yalnızım”, “dünya güvensiz” gibi temel inançlar oluşabilir. Panikleyen yetişkin, çocuğun fiziksel olarak yanında olsa bile duygusal olarak yanında olamaz. Bu da çocukta “duygusal terk edilme” hissine yol açabilir. Bu durumların yaşanmaması için aynı uçak düşerken yaşanılan durum gibi yetişkin önce oksijen maskesini kendine takmalı daha sonra çocuğa vermelidir. Ebeveynler, kendi duygularını bastırmak zorunda değildir ama düzenlemelidir. “Ben de korktum ama birlikteyiz ve güvenli bir yerdeyiz” gibi dürüst ama düzenlenmiş açıklamalar çocuğa hem gerçekliği hem de güveni sunar. Gerekirse bir uzmandan destek alınması aile için fayda sağlayabilir. Ebeveyn panik anında ne yapabilir? 1. Nefesini düzenlenmelidir: Panik anında vücut otomatik olarak hızlı nefes almaya başlar. Bilinçli olarak nefesi yavaşlatmak, beyne “tehlike geçiyor” mesajı verir. 2. Kısa bir cümle belirlenmelidir: “Sakinim, buradayım, yanındayım” Bu cümleyi hem kendine hem çocuğa tekrar etmek, duygusal kontrolü destekler. 3. Fiziksel hareket edilmelidir: Panik anında yer değiştirmek, çocuğa sarılmak, elini tutmak bedeni düzenlemeye yardımcı olur 4. Kendi duygunu fark etmek önemlidir: “Ben şu an çok korktum ve bu doğal.” Kendi duyguna şefkatle yaklaşmak, onun seni yönetmesini değil, senin onu fark etmeni sağlar. 5. Deprem sonrası güvenli alana geçildiğinde kendine zaman ayırmak önemlidir: Deprem bittiğinde, çocuk uyuduğunda ya da bir güvenli alan oluştuğunda, ebeveynin de kendi bedenine dönmesi gereklidir. Yetişkin olarak yardım istemek, duygusunu yakınlarıyla paylaşmak veya bir uzmandan destek almak da hem kendi ruh sağlığı hem de çocuğun psikolojik iyiliği için gereklidir. 0–3 Yaş (Bebeklik ve erken çocukluk dönemi) Bu yaş grubundaki çocuklar sözel ifadeleri tam olarak anlayamaz; ancak çevrelerindeki gerginliği ve bakım veren kişinin duygularını çok güçlü hissederler. Bu yaş grubundaki çocuklar için açıklamadan çok güven hissini artırmak önemlidir. Rutinleri bozmadan sürdürmek, sakin bir ses tonu kullanmak, sarılmak, yanında yatmak önemlidir ve dokunsal temasla güven vermek faydalı olur. 3–6 Yaş (Okul öncesi dönem) Bu yaş grubundaki çocuklar hayal ile gerçeği ayırmakta zorlanabilirler. Çocuklar için depremin “canavar” ya da “ceza gibi algılanması mümkündür. Kısa, basit ve somut cümlelerle açıklama yapılmalı: Gelişim düzeyine bağlı olarak bildiği bilgilerden yola çıkılabilir. Dünya ve yer kabuğu bilgisi varsa şu şekil bir açıklama yapabilirsiniz: “Yer kabuğu zaman zaman hareket eder. Bu hareketlere deprem denir. Bazen biz bu hareketleri hissederiz. Evlerimiz, öğretmenlerimiz ve büyüklerimiz bizi korumak için hazır olur.” Bu yaş grubunda ki çocuklar için depremi oyunla ve hikâyeyle anlatmak çok etkilidir. Böylelikle çocuk yaşadığı durumun ona özgü bir durum olmadığını öğrenebilir ve kişiselleştirmeden uzakta başa çıkma becerilerini geliştirebilir. Yaşadığı olumsuz duyguları dışarı vurması için resim çizme aktiviteleri de yaptırılabilir. Görsellerle desteklenmiş boyama kitapları ve güvenli alan çizimleri yaptırmak faydalı olur. 7–11 Yaş (İlkokul dönemi) Bu yaşta çocuklar neden-sonuç ilişkisi kurabilir, ama yine de duygusal olarak travmatik içerikleri büyütme eğilimleri vardır. “Deprem yerin altında bulunan fay hatlarının hareket etmesiyle oluşur. Bazen hissederiz, bazen de hissetmeyiz. Biz bu durumlar için önlem almayı biliriz. Hep birlikteyiz ve güvendeyiz.” Sürecin yönetilebilir olduğunu hissettirmek için deprem tatbikatı, deprem çantası konusunda çocuklarıyla iş birliği yapmalıdır. Çocuğa bir kişisel deprem çantasını hazırlama gibi bir görev vermek faydalıdır. Deprem anında aile bireyleri nerede toplanacak, bireysel olarak farklı yerlerde durulacaksa bunun tatbikatı yapılabilir. Bilinmezlik çocuklar için en korkutucu olan durumdur. Var olan durumu olabildiğince bilinir kılmak o an geldiğinde yaşanılan stres ve kaygıyı yönetmek de yardımcı olacaktır. Bilgilendirici kitaplar ve çizgi filmleri izlenebilir üzerine fikir alışverişi yapılabilir. +12 Yaş (Ergenlik ve üstü) Bu yaş grubu daha gerçekçi bilgiler talep eder, haberleri takip eder ve felaket senaryolarına kapılabilir. Daha açık, bilimsel bilgiler verilebilir. Ancak duygular da ihmal edilmemeli. “Biliyorum aklında birçok soru var. Bu süreçte birlikte bilgi alabiliriz. Güvende kalmak için neler yapabileceğimizi birlikte planlayalım. Kaygı yönetimi konusunda birlikte egzersizler yapılabilir: Nefes egzersizi, gevşeme çalışmaları… Ancak haberleri sınırlı izleme konusunda ebeveynler de rol model olmalı ve kontrollü haber takibi yapılmalıdır. Depremlerle ilgili bilimsel içerikler edinebileceği uzman videoları ve eğitici kitapçıklardan faydalanabilirler.
Source: Pinar Yildiz Yüksel
Ahmet Hakan”dan Celal Şengör, Şener Üşümezsoy, Naci Görür, Ahmet Ercan yorumu
Türkiye”de İstanbul başta olmak üzere yaşanan depremlerin ardından gözler yeniden uzman isimlere çevridli. Profesörlerin İstanbul depremi konusundaki zıt görüşleri toplumda kafa karışıklığına neden oldu, bazı kesimin de tepkisini çekti.En çok tepki çeken isimlerin başında ise tüm Türkiye”ye korku pompalayan Celal Şengör oldu.Hürriyet Gazetesi Yazarı Ahmet Hakan, bugünkü köşe yazısında deprem hocalarını tek tek değerlendirdi. Hakan, Celal Şengör”ü yerden yere vurdu.Hakan, “”Celal Şengör konuştukça. Bünyelerde oluşan şeyler şunlar: Panik atak. / Korku dolu uykusuzluk. / Kan ter içinde uyanmak. / Bir santim yaşama sevincinin kalmaması. / Her türlü kaygı bozukluğu. / Hiçbir hapın geçiremediği aşırı depresyon. / Üst üste on sekiz korku filmi izlemiş gibi kâbuslar görmek.Empati yoksunu. / Aşırı bencil. / İnsan sevgisinden kilometrelerce uzak. / Merhametin kıyısına bile uğramamış. / Muazzam gaddar. / Cehennem tasviri anlatmaya meraklı vaiz.”” ifadelerini kullandı.Ahmet Hakan”ın diğer deprem hocaları hakkındaki yorumu şu şekilde;- OSMAN BEKTAŞ: Çok seviyorum bu hocayı. Almanların 2017’de yaptığı bir araştırmaya dayanarak hep gönül ferahlatıcı şeyler söylüyor. Yani hem bilimsel dayanakları var hem de tam benim kafama göre.- ŞENER ÜŞÜMEZSOY: “Biz bu pazıları masada makale yazarak yapmadık. Biz bu pazıları Istranca Dağları’nda kayaları kırarak yaptık” diyerek Celal Şengör’e füzelerin en büyüğünü fırlatmış. Pazıları dert görmesin yiğidin.- TUNCAY TAYMAZ: Sismolojinin, yani sarsıntı-bilimin tam göbeğinden gelen İTÜ hocası. Hem bilimsel hem sempatik. Üstelik “bir iyi bir kötü haberim var” demesini biliyor. Yani iyiyi de söylüyor kötüyü de.- OKAN TÜYSÜZ: Realizm akımının öncülerinden. Recaizade Mahmut Ekrem gibi katı gerçekçi. Duyguya hiç yer vermiyor, bilimin soğuk ve katı yüzüyle çıkıyor kamuoyunun karşısına. Bir soğukkanlılık abidesi.-SÜLEYMAN PAMPAL: Ak saçlı bir bilge. Aksi bir insan değil. Esnemesini biliyor. Mesela 6.2’lik depremden sonra azıcık düşürdü büyüklüğü. “6.5 ile 7 arası bir deprem bekliyorum” diyor. Yaşa hocam yaşa!- NACİ GÖRÜR: İtimat ettiğim hocalarımızdandır kendisi. Konuşunca kulak veririm. Kendisine bakışımı belirleyen dinamik şudur: Politize olduğu anda itimadım sarsılıyor. Politize olmadığı anda itimadım artıyor.- AHMET ERCAN: 1999 depreminin starlarındandı. O zamanlar yürekleri ferahlatan taraftandı. Şimdilerde korkutan tarafa geçti. Biraz çaptan düştü. Papyonuyla, Öztürkçe takıntısıyla bambaşka biri oldu çıktı. Hey gidi hey!
Source: Mehmet Küçükkahveci
Görüntü İstanbul”dan! 6.2″lik deprem sonrası Türkiye”yi terk etmeye başladılar
İstanbul”da yaşanan 6.2 büyüklüğündeki depremin ardından, Esenyurt Talatpaşa Mahallesi”nde yaşayan bazı Afrikalı göçmenler, yaşadıkları binaların depreme dayanıklılığı konusundaki endişelerini dile getirerek, ülkelerine dönme ya da farklı ülkelere göç etme hazırlıklarına başladı. “SAAT PİYASASI GEBERDİ” Sosyal medyada paylaşılan görüntülerin altına “Her işte bir hayır var dedikleri tam olarak bu oluyor”, “Saat piyasası geberdi”, “Her şerde bir hayır vardır”, “Bunların canı tatlı olur” şeklinde yorumlar yapıldı.
Source: Haberler
Metropoll Anketi: Ekonomiye en büyük etki İmamoğlu”nun tutuklanması mı, protestolar mı?
Metropoll Araştırma”nın Nisan 2025 tarihli “Türkiye’nin Nabzı” anketine göre, kamuoyunun büyük bölümü ekonomiye en büyük zararın görevden alınan Türkiye Belediyeler Birliği ve İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun tutuklanmasından kaynaklandığını düşünüyor.
Türkiye genelinde NUTS 2 sistemine göre 26 bölgeyi kapsayan 28 ilde, 18 yaş üstü 2.122 kişiyle yapılan araştırmada, veriler CATI (Bilgisayar Destekli Telefonla Anket) yöntemiyle toplandı. Hata payı ise ±2,14 puan olarak açıklandı.
Ankete katılanların yüzde 52,4’ü İmamoğlu”nun tutuklanmasının, yüzde 28,9’u ise gösteri, protesto ve boykotların ekonomiye daha çok zarar verdiğini belirtti. Katılımcıların yüzde18,7’si ise fikir belirtmedi veya soruya cevap vermedi.
Anket, farklı siyasi eğilimlerdeki seçmenlerin ekonomi algısında ciddi ayrışmalar olduğunu gösterdi. Özellikle muhalefet seçmenleri İmamoğlu’nun tutuklanmasının ekonomi üzerinde büyük bir yıkıma yol açtığına inanırken, iktidar cephesinde gösteri ve boykotların daha zararlı olduğu görüşü ağır basıyor.
Ankette 14 Mayıs 2023 Milletvekili seçiminde oy verilen partiye göre dağılımlar da dikkat çekici:
AKP seçmeninin yüzde 27,8’i İmamoğlu’nun tutuklanmasının daha zararlı olduğunu belirtirken, yüzde 50,1’i protesto ve boykotların etkili olduğunu düşündü.
CHP seçmeninin yüzde 78,7’si İmamoğlu’nun tutuklanmasını daha zararlı buldu. İYİ Parti seçmeninde bu oran yüzde 67,4, DEM Parti seçmeninde ise yüzde 79,5 olarak ölçüldü. MHP seçmeninin yüzde 37,5’i İmamoğlu’nun tutuklanmasının ekonomiyi olumsuz etkilediğini düşünürken, daha büyük bir kesim (%51) protesto ve boykotları sorumlu tuttu.
Source: Deniz Işık Balkan
Hani stada ”Atatürk” ismi verilecekti! AKP’li vekilden “Erdoğan”ın önereceği isim olacak” açıklaması
Eskişehir Atatürk Stadyumu 2018 yılında yıkılarak yerine Recep Tayyip Erdoğan Millet Bahçesi yapıldı. Kente yapılan yeni stada “Atatürk” isminin verileceğinin defalarca açıklanmasına rağmen herhangi bir girişimde bulunulmadı. Son olarak İYİ Parti’den istifa ederek AKP’ye geçen Eskişehir Milletvekili Nebi Hatipoğlu’nun açıklaması kafa karıştırdı. Hatipoğlu, stada Erdoğan’ın önereceği bir ismin verileceğini açıkladı.
ATATÜRK STADI YERİNE YAPILAN MİLLET BAHÇESİNE ERDOĞAN’IN İSMİ VERİLDİ
Eskişehirliler yeni yapılan stadyuma da “Atatürk” isminin verilmesini defalarca talep etti. Birçok siyasi isim tarafından yeni stadın ismine “Atatürk” ismi ekleneceği vaadinde bulunuldu. Eski AKP Eskişehir Milletvekili Nabi Avcı, Eskişehir Millet Bahçesi’nin adının “Recep Tayyip Erdoğan Millet Bahçesi” olarak, yeni stadyumun ise “Yeni Atatürk Stadyumu” olarak tescilleneceğini açıklamıştı.
SÖZ VERİLMESİNE RAĞMEN YENİ STADA HALA ATATÜRK İSMİ VERİLMEDİ
Açıklamasının hemen ardından yıkılan Atatürk Stadyumu yerine yapılan Millet Bahçesi’ne Recep Tayyip Erdoğan’ın ismi verilerek tescillendi. Hatta parktaki tabelalara da Recep Tayyip Erdoğan Millet Bahçesi ismi takıldı, ancak stadyuma üzerinden yıllar geçmesine rağmen “Atatürk” ismi verilmedi.
“STADA ERDOĞAN’IN ÖNERECEĞİ İSİM VERİLECEK”
Eskişehir’de yerel bir televizyon kanalına açıklamalarda bulunan AKP Eskişehir Milletvekili Nebi Hatipoğlu, stada Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın önerdiği bir ismin verileceğini söyledi. Hatipoğlu, “MKYK toplantısı sonrası Cumhurbaşkanımızla konuştuk. Benim Eskişehirspor stadyumu ile ilgili bir sorunum var, tüm vekillerimizin var, Eskişehir’in var. Biz Eskişehir’e yeni bir stat yaptık ama hala ismini koymadık. Bizim Eskişehir’imizin yeni bir stadı, modern ve güzel bir stadı var ama ismini koymadık. Bu konuyu Cumhurbaşkanımızla konuştuk. İnşallah oraya yakın zamanda bir çözüm bulacağız. İnşallah Eskişehirspor’un bu sene şampiyon olmasıyla stadın ismini de tüm Eskişehirlilerin, tüm spor camiasının, 7’den 70’e herkesin benimseyeceği bir isim olacak. Benim önerdiğim bir isim değil, Cumhurbaşkanımızın önerdiği bir isim olacak” ifadelerini kullandı.
ADD’DEN TEPKİ
Eskişehir’de Atatürkçü Düşünce Derneği (ADD) Şubesi, İYİ Parti’den istifa ederek AKP’ye geçen Eskişehir Milletvekili Nebi Hatipoğlu’nun, stadyumun ismine dair yaptığı açıklamaya sert tepki gösterdi. Dernek Başkanı Mehmet Avcı, yaptığı yazılı açıklamada Hatipoğlu’nun açıklamalarını “hayal kırıklığı” olarak nitelendirdi.
“STADIN İSMİ ATATÜK’ÜN MİRASIDIR”
Avcı, yaptığı yazılı açıklamada, “Sayın vekil, Eskişehirspor”un geçtiğimiz günlerde Manavgat Belediyespor”la oynadığı maçta yaşanan olayları araştırmak yerine, gündemi Eskişehir Atatürk Stadyumu”nun ismiyle değiştirmeyi tercih etti. Eskişehirspor gibi ulusal bir değere sahip bir kulübü bu tür polemiklere çekmek, kabul edilemez. Eskişehir Atatürk Stadyumu”nun ismi, ulusal bir değer olan Atatürk’ün mirasıdır ve bu ismin, Eskişehir’in geçmişine ve halkına saygı göstermenin bir göstergesi olmalıdır” dedi.
“ATATÜRK İSMİ BU ŞEHİR İÇİN VAZGEÇİLMEZDİR”
Mehmet Avcı, geçmişte eski bakanlardan Nabi Avcı”nın, “Eskişehir Atatürk Stadyumu”nun ismi kalacak” şeklindeki söylemlerine de atıfta bulunarak, “Sayın vekil, kaş yapayım derken göz çıkarmaktadır. Atatürk ismi bu şehir için vazgeçilmezdir ve ulusal bir değer olarak korunmalıdır. Eskişehir halkı, Atatürk isminin stadyumda devam etmesini istemektedir” dedi.
Source: Müslüm Evci̇
Zafer Ergin yıllar sonra açıkladı: “Kurtlar Vadisi”ni neden bıraktı?
Kanal D”de ekranlara gelen Arka Sokaklar dizisinin Rıza Baba”sı Zafer Ergin, geçmişte rol aldığı Kurtlar Vadisi projesinden kötü alışkanlıkları teşvik ettiği gerekçesiyle ayrıldığını açıkladı. YILLAR SONRA GELEN İTİRAF Bloomberg HT”de yayınlanan “Aslı Şafak”la İşin Aslı” programına konuk olan ünlü oyuncu, Necati Şaşmaz”ın “Polat Alemdar” rolüyle başrolünde yer aldığı Kurtlar Vadisi dizisine ilişkin itirafıyla dikkat çekti. #r-1068512# “ÇOCUKLARA ZARARLI OLDUĞU İÇİN AYRILDIM” Ergin, “Arka Sokaklar öncesi bir diziyi yeni bırakmıştım; yararlı değil zararlı olduğu için, çocuklara kötü alışkanlıklara yol açtığı için. Üstelik çok sempatik şartlar vardı” dedi. “ARKADAŞLARIM “DÜNYANIN PARASINI ALIYORSUN” DEDİLER” Meslektaşlarının bu kararına şaşırdığını belirten 82 yaşındaki oyuncu, şu ifadeleri kullandı: “Bazı oyuncu arkadaşlar, “Neden bıraktın Zafer Ağabey, dünyanın parasını alıyorsun?” gibi şeyler söylediler. İlkelerim, prensiplerim ve düşüncelerim var. Olmayanlara da bir şey söylemiyorum. Yapacak bir şey yok. Televizyon çok etkili. Televizyon büyük bir silah. Televizyonların insanları iyiye, doğruya, güzele yönlendirebilme olanağı var.”
Source: Gökhan Karataş
Eşi gözaltına alınan Murat Ongun: Hani eşler, çocuklar kutsaldı?
Silivri Cezaevi”nde tutuklu bulunan Medya AŞ Genel Müdürü Murat Ongun, eşi Gözdem Ongun”un İBB”ye yönelik ikinci soruşturmada gözaltına alınmasına tepki gösterdi.
Ongun, “Sırada ne var” demiştim. Kutsallara saldırı varmış. Eşim olmaktan başka suçu (!) olmayan kıymetlimi, çocuklarımın yanında şafak vakti gözaltına aldınız. Hani eşler, çocuklar kutsaldı? Hani onlar, siyasi kavgalardan muaftı? Vicdansızsınız! Dostlarım; babaları cezaevinde, anneleri nezarethanede olan çocuklarımı yalnız bırakmayın.” ifadesini kullandı.
Sabah saatlerinde düzenlenen operasyon kapsamında 53 kişi için gözaltı kararı verildi. Aralarında tutuklanarak görevden alınan Türkiye Belediyeler Birliği ve İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu”nun eşi Dilek İmamoğlu”nun abisi, Murat Ongun”un eşi, İBB”nin üst düzey bürokratlarının olduğu 50 kişi gözaltına alındı.
Source: Deniz Işık Balkan
Vicdansızlığın böylesi! Küçük çocuğu acımasızca dövdü
Fatih”te geçtiğimiz günlerde meydana gelen olayda, Özbekistan uyruklu Maftuna İshmatova, yine Özbekistanlı bir ailenin bebeğine bakmak için anlaştı.
Yaklaşık 2 aydır kendi evinde bakıcılık yapan İshmatova, bebeğe şiddet uygulamaya başladı.
Ağlayan bebeğe tokat ve tekme atan bakıcıyı yine evde olan başka bir kişi cep telefonu kamerasıyla kaydedip polise haber verdi.
Eve gelen ekipler, Maftuna ishmatova’yı gözaltına aldı. Maftuna ishmatova emniyetteki işlemlerinin ardından adliyeye sevk edildi.
KENDİ ÇOCUKLARI ESİRGEME KURUMUNDA
Öte yandan evli olduğu öğrenilen Maftuna ishmatova’nın 2 kız çocuğu olduğu ve çocuklarının çocuk esirgeme kurumunda olduğu öğrenildi.
Source:
Samsunspor’dan tesis ziyaretindeki söylemlere tepki!
Samsunspor”da taraftarların antrenman sırasında tesisi ziyaret ettiği idmanda bir taraftarın ‘Kalbiyle aklı çelişen varsa Allah’la kendi arasındadır’ konuşmasına Emre Kılınç tepki göstererek sahaya terk etmişti.”SÖZ KONUSU SÖYLEMLERİ KESİN BİR DİLLE KINIYORUZ”Samsunspor”dan yapılan açıklamada, Geçtiğimiz günlerde yapılan tesis ziyaretinde, münferit bir taraftar tarafından sarf edilen fevri söylemler üzerine açıklama yapma gereği doğmuştur. Samsunspor Futbol Kulübü olarak, söz konusu söylemleri kesin bir dille kınıyoruz. Başta Emre ve Okan olmak üzere tüm oyuncularımızın karakterine, adamlığına ve takımdaşlığına sonuna kadar güveniyoruz. Başkanımızın da defaatle ifade ettiği gibi, ‘Samsunspor’a yeteneğinle gelirsin, karakterinle kalırsın.’ Samsunspor çatısı altında karakterine gölge düşüren hiçbir oyuncunun barınması söz konusu olamaz. Oyuncularımıza yönelik münferit bir söylem üzerinden kamuoyunda yanlış algı oluşturulmasına asla müsaade etmeyeceğimizi vurguluyor, tüm taraftarlarımız nezdinde de oyuncularımıza gösterilen desteğin bilincinde olduğumuzu ifade ediyoruz. Samsunspor ailesi olarak, bu desteklerin artarak süreceğine olan inancımız tamdır. Birlik ve beraberliğimizden taviz vermeden yolumuza devam edeceğiz denildi.
Source: Hurriyet.com.tr
CHP”den Mersin”de tarihi miting… Özgür Özel, on binlerin önünde Erdoğan”ı düelloya çağırdı: “Eğer İmamoğlu suçlu çıkarsa siyaseti bırakıyorum!”
Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Özgür Özel’in, önümüzdeki ilk genel seçimlerde cumhurbaşkanı adayı olarak ilan ettiği seçilmiş İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu ve arkadaşlarının yargı görünümlü iktidar kumpasıyla tutuklanmasının ardından başlattığı eylemsellik süreci Mersin’e taşındı.CHP lideri Özgür Özel’in katılımıyla Mersin Yenişehir Meydanı’nda, “Millet İradesine Sahip Çıkıyor” mitingi düzenlendi.Yağan yağmura aldırmayan on binlerce vatandaş ellerinde Türk bayraklarıyla hınca hınç Yenişehir Meydanı’nı doldurdu.CHPnin Yenişehir İlçe Başkanı, Esenyurtun seçilmiş belediye başkanı Ahmet Özerin mesajını okudu.HALK UYANDI VE İKTİDARA YÜRÜYORMesaj şu şekilde:Fiziken burada dört duvar olsam da yüreğim orada sizlerle beraber atıyor. Varlığınız bize güç veriyor. 31 Martta sayın genel başkanımız Özgür Özelin liderliğinde destan yazdınız. Cam tavanı tuzla buz ettiniz ama ne yazık ki demokrasiden nasibi almayanlar bunu hazmedemedi. Bizleri, sayın cumhurbaşkanı adayımız Ekrem İmamoğlu ile birlikte zulm ile hapsettiler. Korkunun ecele faydası yok, cin şişeden çıktı. Halk uyandı ve iktidara yürüyor. Alanlar dolup taşıyor, halkımız Yeter diyor. Halkın rızası kaybedenler, yönetme meşruiyetini de kaybetmişlerdir. Yargıyı sopa gibi kullanarak gidişlerini ertelemeye çalışıyorlar ama nafile.VAHAP SEÇER: CHPLİ BELEDİYELER İKTİDARI SARSIYORÖzerin mesajının okunmasının ardından sahneye çağrılan Mersin Büyükşehir Belediye Başkanı Vahap Seçer kalabalığı selamladıktan sonra konuşmaya başladı:Bu yönetime itirazı olan herkes burada. Özgür Özel burada sadece Mersine seslenmeyecek. Adalet diye ses yükseltiyoruz. Fakirlik kol geziyor. 23 yıldır bütün kaynaklar kurudu. Bunların derdi CHPli belediye başkanlarının halk tarafından sevilmesidir. CHPli belediyeler iktidarı sarsıyor. 31 Martta Türkiye kırmızıya boyandı çünkü belediye başkanları halkın gönlüne girdi. Devletin dini adalettir. Devletin dini tahrip edilmişse adalet yok olmuş demektir. Varsın üstümüze gelsinler biz korkmuyoruz, korkan onlar. Sizden korkuyorlar, milletten korkuyorlar.İMAMOĞLU’NUN MEKTUBU OKUNDUMeydanda, Silivri’de tutuklu bulunan İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun mektubu da okundu:İmamoğlu, CHP Mersin İl Başkanı Koral Ömür tarafından okunan mektubunda şu ifadeleri kullandı:“Akdeniz kadar engin, Toroslar gibi güçlü Mersinliler; bugün aranızda olamasam da kalbim sizinle aynı meydanda, aynı heyecanla atıyor. Bu mektubu Silivri zindanından, Toroslar’ın yamaçlarından sahil boyunca uzanan narenciye bahçelerine; tarlalardan üniversite kampüslerine kadar Mersin’in dört bir yanına, yüreği bu memleket için çarpan herkese gönderiyorum.Mersin, demokrasi kentidir. Mersin, milli iradenin kentidir. Mersin, Türkiye’nin kardeşliğinin, Türkiye’nin beraberliğinin sembol şehridir. Mersin üretenin, direnenin, paylaşanın şehridir. Alın terinin tuza karıştığı, güneşin bollukla doğduğu bu topraklar ülkemizin bereketine bereket katıyor. Ama ne yazık ki bu güzelim şehir, yıllardır ihmal ediliyor. Türkiye’nin stratejik gücü olması gereken Mersin, hak ettiği yatırımı alamıyor. İktidarın gözünde Mersin, sadece haritada bir nokta; ama bizim gözümüzde Mersin, Türkiye’nin yarınıdır.”“BU ÜLKEYİ ADALETLE, EMEKLE, BİLİMLE YÖNETECEĞİZ”“Biz, bu ülkeyi adaletle, emekle, bilimle yöneteceğiz. Mersin’i üreten bir merkez haline getireceğiz. Çiftçimizin alın terini koruyacak, narenciyeyi dalda bırakmayacağız. Vahap Seçer Başkanımızla el ele verip, gençlerimizin iş bulabildiği, kadınlarımızın özgürce yaşadığı, çocuklarımızın umutla büyüdüğü bir şehir kuracağız. Zeydan Karalar Başkanımızla el ele verip, Adana’yı tarımıyla, sanayisiyle güçlü ve adil bir ekonomiye kavuşturacağız. Adana, hak ettiği değeri görecek, Adanalı geleceğe umutla bakacak. Hep birlikte, Çukurova’nın bereketine bereket katacağız. Bunun için yola çıktık. Çünkü biliyoruz; bu düzen değişmeli. Çünkü bu halk, daha iyisini hak ediyor. İktidar yolunu hep birlikte yürüyecek, hep birlikte başaracağız.”“BİZİ ZİNDANLARA ATABİLİRLER AMA…”“Yolumuzu yargı darbeleriyle durdurmaya çalışıyorlar. Bizi zindanlara atabilirler ama mücadelemizi de milletimizin teveccühünü de direnişini de durduramazlar. Ne yaparlarsa yapsınlar, bizi yolumuzdan alıkoyamazlar. Ben, milletime güveniyorum. Sizlerin inancına, cesaretine, aklına güveniyorum. Mersin’den yükselen bu ses, tüm Türkiye’nin geleceğini değiştirecek.Bu meydanlarda kurulan umut, yarının iktidarını inşa edecek. O gün çok yakın. Sandık gelecek… Ve o sandıktan yalnızca bir değişim değil, herkes için adil, herkes için özgür, herkes için müreffeh Türkiye’ye kavuşacağız. Hepinizi yürekten selamlıyorum. Var olun.”ÖZGÜR ÖZEL KALABALIĞA SESLENİYORMersin buluşması, CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in konuşmasıyla devam ediyor.Özelin açıklamalarından öne çıkanlar şöyle:* Bugün bir kez daha Mersindeyiz. Ancak bugün gördüğümüz tablo, Mersinin iradesinin, milli iradeye sahip çıkma azminin bir göstergesi. Bugün Mersinde Saraçhanede ilk kez olan bir şey oldu. Saraçhanede 23 Mart günü yani milletin cumhurbaşkanı adayını belirlemek için koyduğumuz dayanışma sandıklarına koştuğu, oradan Saraçhaneye geldiği, bütün öğleden sonrayı akşama orada geçirdiği, gecenin saat 10unda dronun uçup uçup ucuna varamadığı, menzil dışına çıktığı akşamki gibi bugün de Mersinde dron kalabalığın ucuna ulaşamıyor. Hepiniz hoş geldiniz. Mersin tarihinin en büyük mitinglerinden birini yapıyor ama hep söylediğimiz gibi, bugün biz burada Mersinde toplanmaya, miting yapmaya gelmedik. Biz bugün Mersine eylem yapmaya geldik, sonuç almaya geldik.* Mersin tarihin en büyük mitinglerinden birini yapıyor ama biz bugün Mersine miting yapmaya değil eylem yapmaya ve sonuç almaya geldik. Belediyeye yapılan, milli iradeye yapılan darbe girişiminden sonra meydanlara sığmayanlar bugün Mersinde hep birlikte İmamoğluna özgürlük, Adayımı yanımda, sandığı önümde istiyorum demeye geldiler. Nasıl ki 2019 öncesinde Mersinde rant, kavga, mafya vardı, Vahap Seçer geldi, huzuru, hizmeti ve barışı getirdi. Bu nasıl olduysa gelecek seçimlerden sonra AK Parti gidecek, CHP gelecek, Türkiyeye huzur ve barış gelecek. O huzuru getirecek olan isim ise bugün bizi küçücük hücresinden izleyen Ekrem İmamoğludur.MERSİNLİLER ADALET İÇİN GELDİ* Cumhurbaşkanı adayımıza, Ekrem İmamoğluna, belediye başkanlarımıza, belediye meclis üyelerimize, belediye bürokratlarına yapılan darbe girişiminden sonra, milli iradeye yapılan saygısızlıktan sonra milyonlar olup sokaklara taşanlar, meydanlara sığmayanlar bugün Mersinden hep birlikte İmamoğlunun özgürlük, adayımı yanımda, sandığı önüme istiyorum demeye geldiler.* Saraçhaneden, Maltepeden, Samsundan, Yozgattan, Ankaradan Mersine selam getirdik. Selam olsun Mersin! Selam olsun güneyin güzel insanları, Akdenizin sıcak ve yiğit insanları. Bugün bu meydanda narenciyeyi dalda bırakanlara, adaleti limon gibi sıkanlara karşı mitinge değil, eyleme geldik. Zulme karşı susmayan, bugün de Yenişehir Meydanına sığmayan Mersinlilerle birlikte tarihe geçmeye, tarih yazmaya geldik. Mersinliler adalet istiyor.* Adalet diye seslerini yükseltiyorlar. Gerçekten Mersin hem Türkiyede yaşanan adaletsizliklere hem de kendine yapılan haksızlıklara, Mersinin artık tahammülü kalmadı. Mersin en fazla vergi veren ya beşinci ya altıncı il olurken her sene hizmet alımında 25. sırada. Yıllardır beklediği, söz verilmiş projeler tamamlanmıyor, birçoğuna başlanmıyor. Ana konteyner limanı projesinden vazgeçtiler. Mersine büyük bir haksızlık yaptılar. 8 kültür ve turizm bölgesinin birini bile yatırıma açmadılar. Çeşmeci-Taşucu otoyolunu 10 yıldır bitiremediler. Akbelen katlı kavşağı yıllardır tamamlanmıyor. Mersinli çiftçi için Pamuklu Barajını 8 yıldır bekliyor, açmadılar, hala açmıyorlar.BU MİLLET SANDIĞINA SAHİP ÇIKAR* Şimdi de kendini milletin üstünde görenler, bu millete istikamet dayatmak isteyenler var. Bu milletin nasıl bir millet olduğunu bir kişiden, bir zümreden, bir partiden çok daha güçlü ve çok daha büyük olduğunu bütün Türkiyeye ve dünyaya her gün gösteriyoruz. Çünkü bu millet her şeyi affeder. Yoksulluğa, sıkıntıya bile sabreder ama iradesini elinden almak isteyenlere sabretmez, onları affetmez. Bu millet sandığın değerini bilir ve sandığına, seçme seçilme hakkına her zaman sahip çıkar.TEK ADAM REJİMİN SONU HÜSRANDIR* Darbeler olur. Kimine hemen direnir, kimin de biraz gecikir ama eninde sonunda iradesinin arkasında, darbecilerin karşısında olur. Çünkü bilir ki sandık giderse, seçme hakkı giderse her şey tehlike altındadır. Bunu nereden bilir? Bunu şuradan bilir: Çanakkale Savaşında bütün bir millet Çanakkaleyi bırakmamak için, oradan donanma geçmesin, işgal orduları geçmesin diye, Anadolu işgal edilmesin diye can vermiştir. On binler, on binler toprak altında kefensiz yatmıştır ama sonra bir kişinin iradesiyle…* Ne zaman ki ne zaman ki Çanakkale geçilmesin diye dedelerimiz koyun koyuna toprak altında kefensiz yatmasına rağmen İstanbuldaki tek kişinin bir onayıyla, bir hatasıyla o donanmalar birkaç yıl sonra gelmiş, İstanbul işgal edilmiştir. Bir yönetimin, tek adamın rızasıyla nasıl işgal orduları ayak basmıştır? Sonrasında Anadolu 7 farklı ordu tarafından taksim edilmiş, işgal edilmiştir. Anadoludaki çiftçinin tarlasına, bağına, bostanına asker, işgalci askerlerin postalı basmıştır. Köyüne düşman ordusu gelmiştir. Malı, mülkü, namusu tehdit altına girmiştir. O gün Gazi Mustafa Kemal Atatürkle beraber ayağa kalkmış, şahlanmış, düşmandan yurdu kurtarmış, sonra da kurtarıcısıyla birlikte cumhuriyeti kurmuştur.* Herkes Mustafa Kemale kimi krallık layık görmüştür, kimi padişahlık. Kimi Amerikan tipi başkanlık önermiştir, kimi İngiliz gibi krallık. Paşa demiştir ki: Biz milletle birlikte bir meclis kurduk, demokrasiyi getirdik. Kararı millet verir. Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir. İşte Anadolunun, Rumelinin irfan sahibi güzel insanları bilir ki her tek adam rejiminin sonu hüsrandır. Kendine de hüsrandır, vatana da hüsrandır. Nerede sandık vardır, nerede demokrasi vardır, nerede seçme hakkı, seçilme hakkı vardır, orada huzur, barış, bolluk vardır. Onun için kim sandığa el uzatırsa, kim seçme hakkını almaya Kararı ben vereceğim. derse o bu milletin düşmanıdır. Bu millet o darbecilerin karşısındadır.* Bu millet onun için sandığı namusu bilir, namusu gibi korur. Çünkü sandık yoksa tek adam vardır. Tek adam varsa hata vardır. Hata varsa işgal vardır. İşgal varsa ne malın, ne mülkün, ne namusun garantisi vardır. Onun için sandığımıza, adayımıza, ülkemize, namusumuz gibi sahip çıkmaya devam edeceğiz hep birlikte. Dünyada iki çeşit darbe var. Bunlardan biri sivil, biri askeri darbe.* Bu ülke ikisini de gördü geçmişte ama bu dünya bugünlerde Türkiyede olan gibisini görmedi. Geçmişte seçilmiş birisine değil elbette, geçen yerel seçimin İstanbul Belediye Başkanına ama esas olarak gelecek seçimin Cumhurbaşkanı adayına, Cumhuriyet Halk Partisinin, ülkenin kurucu partisinin Cumhurbaşkanı adayına, geleceğin cumhurbaşkanına darbe girişimi vardır. Bu darbe girişiminin karşısında on milyonlarca on milyonlarca cesur yürek, on milyonlarca cumhuriyetini, Atatürkün emaneti sandığını, demokrasiyi koruyanlar vardır. İşte ben bugün Mersinde, Yenişehirde o iradeye sahip çıkan yüz binleri görüyorum, milyonları görüyorum.CUNTANIN KARARGAHI SARAYDIR* Malum her darbenin bir cuntası .bir başı, her darbenin bir hedefi var. Hedef şüphesiz şahıs olarak Ekrem İmamoğlu ama esas olarak sizin iradenizdir. Bu cuntanın karargahı Beştepedir, saraydır. Bu cuntanın silahı ele geçirdiği yargıdır ve bu silahın mühimmatı yalandır, iftiradır. Mübarek Ramazanda bir iftar sofrasında haber aldık ki Ekrem Başkanın 31 yıl önce aldığı diplomasını iptal ettiler. Takip eden takip eden sahura binlerce polis kardeşimizi haksızca evine gönderdiler, gözaltına aldılar.* 4 gün tuttular ve ardından Silivri zindanına koydular. İstiklal Marşımız Korkma! diye başlar. Saraçhanede 7 gün 7 gece direnenlere, Mersinde, 81 ilde sokaklara taşanlara, Maltepede 2,2 milyon olup meydanlara sığmayanlara, 15,5 milyon kişi sandık başına koşup adayına sahip çıkanlara selam olsun, helal olsun ki darbecilere tarihi bir ders vermişlerdir. Ancak halen karşımızda bir vesayet rejimi kurmak isteyenler vardır. Onlar artık iktidar değildir. Onlar artık gayrimeşru bir cunta yönetimidir. Çünkü milletten korkana, sandıktan kaçana iktidar demek mümkün değildir. Olsa olsa geleceğin muhalefet partisidir ve iktidar değişimi için milletimiz gün saymaktadır ya, sabır çekmektedir.* Devlet dediğiniz milletin evidir ama bu evin kapısına bugün bir avuç vesayetçi kilit vurmuştur. İçeri giren onlardır, dışarıda kalan millettir. Devletin kapıları millete kapanmıştır. Bu millet önce işgalden kurtuldu. Sonra yokluktan kurtuldu. Şimdi iradesini esir almak isteyen bu bir zümre insandan kurtulacak. Nasıl Vahap Başkan, Mersindeki başkanlarımız nasıl belediyenin kapılarını millete açtılarsa size ant olsun ki devletin kapıları da bu millete açılacaktır. Ant olsun!DUYUYUR MUSUN TAYYİP BEY, İSTİFAYA ÇAĞIRIYORLAR* Tayyip Bey, Türkiyenin dört bir yanına gidiyoruz. Millet dört bir yanından iki tane şey söylüyor. Bir: Ekrem İmamoğluna selam söylüyor. Görüyor musun? Ekrem İmamoğluna selam söylüyor. Bir de bu millet Türkiyenin dört bir yanından sana bir şey söylüyor. Duyuyor musun, Tayyip Bey? Bu millet sana ne diyor? Millet Tayyip Beyi istifaya çağırıyor. İstifa bir erdemdir ama bunu yapmayacaksan eğer istifaya gerek görmüyorsan, kendine güveniyorsan o zaman sandığı getireceksin, kararı millet verecek. Var mısın? Hodri meydan! Neredeyse 40 gün oldu. Ekrem Başkan, arkadaşlarımız hakkında bir tek iddialarını ispat edemediler. 40 gün 40 gece yandaş medya ekranlarında yalan attı, iftira attı, atmaya da devam ediyor.* Ancak yapılan bütün anketlerde en yükseği %30, geneli %25-30 arasında sonuçlarla bu yalanlara, bu iftiralara inanan %25, en çok %30. Dört kişiden birini bile bu kadar iftirayla ikna edememiş bir müfteri iktidarla karşı karşıyayız. Halen ortada iddianame yok. Baskıyla, tehditle yalancı tanıklar aranıyor. Gizli tanıkların Meşe, çınar, ladin diye üç tane odunun attığı iftiraları ne MASAK raporuna doğrulayabildiler ne bir tek kanıt bulabildiler. Şimdi hep birlikte savcılarıyla ifade vermiş olan tanıklara, ifade vermiş olan sanıklara baskı yaparak, mobbing yaparak Benim istediğim gibi ifade ver, evine git, çocuklarına kavuş ama böyle ifade verirsen seni 10 yıl içeride tutarım. diye tehditle, şantajla yalancı tanık yaratmaya çalışıyorlar. Başaramıyorlar, başaramayacaklar!ERDOĞANA DÜELLO TEKLİF ETTİ: İMAMOĞLU SUÇLU ÇIKARSA SİYASETİ BIRAKIYORUM* Küçücük çocukları olan, küçücük çocukları olan kadın tutukluları alıp da Hastaneye götürüyoruz. diye bir yerlere götürüp onların karşısına geçip Benim dediğim gibi ifade ver. yani özeti Ekrem İmamoğluna iftira at. Sonra direkt evine git. diyen Bunu yapmazsan 10 yıl evladının yüzünü göremezsin. diyenlere hukuk insanı denemez. Bunlara savcı denemez. Bunlar iftiracılardır. Bunlara aman, el aman demeyeceğiz, teslim olmayacağız. Buradan Mersinden, Tayyip Erdoğana sesleniyorum: Sayın Erdoğan, eğer savcına güveniyorsan arkasına geç. Ben cumhurbaşkanı adayıma, Ekrem Başkana güveniyorum, tam arkasındayım. Eğer iddialarına güveniyorsan TRTyi açalım. İsteyen bütün televizyonları açalım. Senin savcın soruları sorsun, benim başkanım canlı yayında yargılansın. Görelim bakalım kim dürüst, kim iftiracı. Var mısın? * Buradan Sayın Erdoğana bütün milletin önünde bir büyük teklifte bulunuyorum ve siyaset tarihinin, siyasetimizin en büyük karşı karşıya gelmesini, düellosunu teklif ediyorum. Şunu yapacağız: Canlı yayında yargılama olacak. Sonra Türkiyenin bütün anket şirketlerinin ortalamasını alacağız. Eğer Ekrem İmamoğlunun suçluluğuna millet ikna olursa siyaseti ben bırakıyorum. Olmazsa sen bırakmaya var mısın? Sana siyasi düello teklif ediyorum. Canlı yayında hatta sana %25 de avans veriyorum. Eğer senin savcın haklı çıkarsa ben istifa edeceğim. Ekrem İmamoğlunun haklılığı ortaya çıkınca sen istifa edecek misin? Var mı cesaretin? Hodri meydan sana! Ama böyle bir yürekleri yok, böyle bir cesaretleri yok.* Daha bu sabah daha bu sabah millet bu operasyonlardan illallah demişken Ekonomiye zarar veriyor. demişken maalesef millet Deprem gündemim var. Benim seçtiğimi getir yerine otursun. demişken bugün yeni bir operasyona giriştiler ve İstanbul Büyükşehir Belediyesinden üst düzey bürokratların da içinde olduğu 53 kişiyi daha gözaltına aldılar. Maksat bulamadıkları kanıtı, ikna edemedikleri yalancı şahidi şimdi 53 yeni masum üzerinden yapmaya çalışacaklar. Piyasalar, borsa hukuk ister, güven ister. Bunun için bu operasyonu hafta içinde yapmaya cesaret edemediler. Piyasalar kapandıktan sonra bir cumartesi sabahı bu operasyonu yapıyorlar ki borsa düşmesin, dolar yükselmesin. Bu operasyonun içinde ahlak olsa, hukuk olsa neden düşsün borsa, neden bozulsun piyasalar?OPERASYONUN İÇİNDE AHLAK HUKUK OLSA BORSA NEDEN BOZULSUN* Bu operasyonun içinde ahlak olsa, hukuk olsa neden düşsün borsa, neden bozulsun piyasalar? Hepimiz atılanın yalan olduğunu, bunun bir iftira olduğunu, Tayyip Erdoğanın rakibinden kurtulmak için yaptığı bir kumpas olduğunu hepimiz biliyoruz, hepimiz. Bugün yapılan iş, tamamen iki hedefi vardır. Bunlardan birincisi milletin iradesine çökmek, ikincisi İstanbulun rantına çökmek. Öyle ki Ekrem Başkan hapse atıldıktan hemen sonra Kanal İstanbul ihanetini hemen raftan indirdiler. İstanbulun muhafızı Ekrem Başkan Silivrideyken Arap televizyonlarının reklamlarına Recep Tayyip Erdoğan başrolde çıktı. Kanal İstanbul manzaralı evler, İstanbulda göl manzaralı evler, Türkiye pasaportu Türk pasaportu garantili evler 3,5 dakikalık reklam yayınlarında Tayyip Erdoğan Katardakilere, Araplara, Arap şeyhlerine güzel daireler vaat ediyordu ve bunu gören İSKİ buna itiraz etti. İSKİnin Genel Müdürü Şafak Başa buna en temelden itiraz eden kişi olarak Ekrem Başkana gitti, ziyarette bulundu, bilgi notlarını sundu.KANAL İSTANBUL YOKSA TAYYİP ERDOĞAN YOK* Kendisi, genel müdür yardımcısı ve imar daire başkanı Kanal İstanbul için yapılan inşaatları, öyle dedikleri gibi yoksulun, yoksullar için yapılan konut falan değil, Kanal İstanbul inşaatı için yapılan bütün işleri gördü ve bunların kaçak olduğu için TOKİye bunlar hakkında yıkım kararı verdiğini bildirir yazıyı dün yolladı. Bugün gazetelerde, muhalif gazetelerde bu haber var ve bu sabah bu sabah 40 gün önceki operasyonda adı olmayan, hakkında hiçbir iddia olmayan İSKİnin genel müdürü, genel müdür yardımcısı ve imar daire başkanı Şafak baskınıyla gözaltına alındılar. Hepimiz biliyoruz ki mesele yolsuzluk değil, mesele Kanal İstanbulsuzluk. Kanal İstanbul yoksa Tayyip Erdoğan yok. Onun için saldırıyor arkadaşlarımıza.* Buradan Tayyip Erdoğana sesleniyorum. İstanbul, unuttuğun, unutturmaya çalıştığın deprem gerçeğiyle geçtiğimiz günlerde bir kez daha yüzleşti. AKOMun, Afet Koordinasyon Merkezinin baş koltuğu boş duruyor. Oraya İstanbullular Ekrem Başkanı oturttular. Deprem paniğinde İstanbula güveni verecek olan da, deprem tehlikesine karşı bugüne kadar yaptığı çalışmaları sürdürecek, bitirecek olan da, İstanbulu depremden koruyacak olan da Ekrem Başkandır ve arkadaşlarımızdır. Ancak bu durumda bile depremden siyaset yapan, Ekrem Başkanın yerine seçilen belediye başkan vekili yerine AK Parti il başkanını yanı başına oturtan Erdoğan, deprem tehlikesine karşı bugün en lazım olan bürokratlarımızı sabahleyin evlerinden toplamıştır.EVLATLARIMIZ TÜRKİYENİN DÖRT BİR YANINDA TUTUKLU* Her yağmurda denizle birleşen Üsküdar Meydanını o günlerinden kurtaran arkadaşlardır. Ranta direnen, kaçak yapıyla mücadele edenlerdir. Ayamama Deresi… Son taşkınında 31 kişinin öldüğü Ayamama Deresini ıslah edenler, artık derelerin içinde bebekleri ölüme terk etmeyenlerdir. Bu arkadaşlarımızı alıp içeriye atmak, felakete karşı, depreme karşı İstanbulu savunmasız bırakmaktır. Bu sabah, güneş doğarken İstanbulun muhafızlarını gözaltına alan Erdoğana sesleniyorum: Ne yapıyorsun sen?* Bu saatte, bu vakitte yılan sokmaz adamı, yılan sokmaz. Böyle bir günde, bu halde, deprem kapıdayken deprem kapıdayken sen bu uzmanları topluyorsan gerçekten sen bu İstanbula da bu millete de dost değilsin ama sadece onları değil, dün akşam Ankarada 30 tane de gencimizi gittiler gözaltına aldılar. İstanbulda 2.000 gencimizi gözaltına almışlardı. 301 evladımızı tutuklamışlardı. Halen daha 40ın üstünde evladımız Türkiyenin dört bir yanında tutuklu.ANKARADA 30 GENCECİK EVLADIMIZI GÖZALTINA ALDILAR* Şimdi de Ankarada 30 gencecik evladımızı gözaltına aldılar. Pırıl pırıl çocuklar. Hepsiyle gurur duyuyoruz. Gençlerimizin ayrı ayrı alınlarından öpüyoruz. İyi ki varlar, iyi ki direniyorlar. Burada yüz binler varken burada bir ara sokakta da bu kadar kalabalığı bir ilçede bulsak miting yaparız. Hepinizi çok seviyoruz, teşekkür ediyoruz. Meydana giremeyen ara sokaklarda mini miting alanları var. Ben bu muhteşem miting için hem Mersin il ve ilçe başkanlarımıza, Büyükşehir Belediye Başkanımıza, bütün belediye başkanlarımıza, Adanaya, Kahramanmaraşa, Hataya yürekten teşekkür ediyorum. İyi ki buradasınız, iyi ki hep birlikteyiz. Bu darbeciler zaten zorda olan ekonomimizin bel kemiğini kırmaya kastettiler.* Mersinin çiftçisine, işçisine, emeklisine kaynak vermeyenler bu darbeyi yapmak için yıllardır biriktirilmiş dolar rezervlerimizi yaktılar. Tam 52 milyar dolar. Düne kadar 50 milyar dolardı, son dün de 2 milyar dolar yakıldı. 52 milyar dolarımızı mahvettiler, yok ettiler. Güya 2,5 puan faiz düşecek, faiz %40 olacaktı. Bırakın düşmesi, 3,5 puan arttı, %46 oldu. %60lık Venezueladan, %35lik Zimbabveden sonra ikisinin arasında en yüksek faiz Türkiyede. Dünyanın en yüksek ikinci faizi Türkiyede ve Merkez Bankasından satılan 52 milyar dolar yaklaşık 2 trilyon TL ile bakın, ne yapılabilir…* Mersindeki değil sadece, 81 ilde, bütün Türkiyedeki çiftçilerin banka borçlarının faiziyle birlikte toplamı 1 trilyon. Bugün Ekrem Başkanın operasyonunu yapmak için yaktıkları paranın yarısı çiftçilerin banka borçlarını bitiriyor. Diğer yarısıyla her bir çiftçiye 420.000 TL verebilirsiniz, 420.000 TL! Bu parayla bu parayla atanamayan 1 milyon öğretmenin hepsini atayabilir, 3 yıllık maaşlarını peşin yatırabilirsiniz. Bu parayla her bir emeklimize asgari ücret ama Tayyip Beyin layık gördüğü 22.000 TL değil, bizim savunduğumuz 30.000 TLlik asgari ücreti her bir emeklimize en düşük maaş olarak yatırabilirsiniz.ŞİMŞEK ABD MALİYE BAKANINDAN EMİR ALDI* Çiftçi için, emekli için, işçi için para bulamayan 19 Mart darbecileri bu parayı doları dizginlemek için harcamış durumdadırlar. İktidarlar tercihlerini kimi seviyorlarsa ona göre yaparlar. Neden korkuyorlarsa ona göre yaparlar. Bu iktidar iktidardan gitmekten korktuğu için, Ekrem Başkandan korktuğu için, sizin iradenizden korktuğu için $52 milyar harcadı. Gelecek iktidar, sizin iktidarınız, bizim iktidarımız emekliyi sevdiği için, asgari ücretlinin dostu olduğu için, narenciye üreticisinin, çiftçinin dostu olduğu için, gençlerin dostu olduğu için kötülüğe değil, iyi yönetmeye bütçe ayıracak. Söz veriyoruz hepinize. Bu darbenin mali ayağı Mehmet Şimşek. * Dün Amerikada şöyle açıklamalar yapıyor: Yurtiçi gelişmelerin ekonomimize yansımalarını sınırlamak için gerekli adımları atıyoruz. Neymiş yurtiçi gelişme, Mehmet Bey? Darbe yaptık desene. Milletin parasını bu darbe için sattık desene. Şimdi gitmiş eskiden Kurtulduk. dedikleri IMFnin başkanının kapısında, Amerika Birleşik Devletleri Maliye Bakanının kapısında, yanında görüşmeyi yapmış.* Amerikan Maliye Bakanı açıklıyor: Şimşekle görüştüm. İrana karşı maksimum baskı uygulayacağız. Yanımızda olacaksınız. dedim. diyor, talimat vererek, parmak sallayarak. Suriye bu halde, sırada İran, sonra Türkiye. Bunlara diyor ki: İrana karşı yanımızda olacaksınız. Aynı görüşme… Mehmet Şimşek aynı görüşmeyle ilgili ne konuştuğunu açıklıyor: Yapay zeka konuştuk. Robot konuştuk. Ekonomi konuştuk. Ee Mehmet Bey, adam resmi açıklamış, sana nasıl görev vermiş, istikamet vermiş, para karşılığı sana nasıl emir vermiş, sen anlatıyorsun. At yalanı, dönüp sayalım inananı. Yapay zeka konuşmuş. Yapay zeka konuşmuş, yalancı! 19 Mart darbesinin icazetini Recep Tayyip Erdoğan Trumptan almıştır. 19 Mart darbesi Amerikanın desteğiyle yapılmıştır. 19 Mart darbesinden sonra Kıbrıs davasından vazgeçilmiş. 19 Mart darbesine susulması karşılığında Türki cumhuriyetlerin Güney Kıbrısı tanımasına ses edilmemiş. Kuzey Kıbrıs yalnızlaştırılmış, Yavru vatan. dedikleri bizim için kardeş vatan AK Parti tarafından satılmıştır.AYRINTILAR GELECEK…
Source: Haber Merkezi
CIA başkan yardımcısının oğlu, Rus ordusu için savaşırken öldü: “Türkiye”de radikalleşti” iddiası
CIA’in dijital inovasyon biriminin başkan yardımcısının oğlu Michael Gloss, 2024 yılında Ukrayna”nın doğusunda Rus ordusu için savaşırken öldürüldü.
21 yaşındaki Michael Alexander Gloss, ailesinin yayımladığı bir ölüm ilanına göre 4 Nisan 2024″te “Doğu Avrupa’da” hayatını kaybetti.
Annesi Juliane Gallina, Şubat 2024″te CIA”ye atandıktan sadece birkaç ay sonra Rus ordusu için savaş oğlunun ölümünü duyurdu.
Michael Gloss”un, Virginia”da orta sınıf bir çocukluk geçirdikten sonra, kendini bir komunist olarak tanımlayıp ABD”ye olan nefretini ilan etti ve yaklaşık 3 yıl sonra Rusya giderek orduya yazıldı. Gloss, burada Ukrayna”ya karşı savaşırken öldü.
TAARRUZ BİRLİKLERİNDE BİR AMERİKAN
Gloss”un Rus sosyal medya sitesi VKontakte”de açtığı bir sayfada kendini “çok kutuplu dünyanın destekçisi” olarak tanıttı.
Gloss, “Evden kaçtım. Dünyayı gezdim. Faşizmden nefret ediyorum. Vatanımı seviyorum” diye yazdı. Sayfasında Rusya ve Filistin bayrakları da paylaşıldı.
Rus merkezli haber sitesi iStories’in bulgularına göre Gloss, Şubat 2022″den bu yana Rus ordusuyla sözleşme imzalayan 1500″den fazla yabancıdan biri.
Eylül 2023″te imzaladığı kontrat, kayıt ofisinden sızan belgeler sayesinde ortaya çıktı. Aralık 2023″te ise Soledar yakınlarındaki Ukrayna mevzilerini ele geçirme görevi verilen bir hava indirme alayına gönderildiği belirtildi. Tanıdıkları, Gloss”un cephe hattındaki ağır çatışmalara katılan “taarruz birliklerinde” görev yaptığını söyledi.
Ailesinin yayımladığı ölüm ilanında, “Asil kalbi ve savaşçı ruhuyla Michael kendi kahramanlık yolculuğunu sürdürüyordu, ta ki 4 Nisan 2024’te Doğu Avrupa’da trajik bir şekilde hayatını kaybedene kadar” ifadeleri yer aldı.
TÜRKİYE”DE RADİKALLEŞTİ
Ölüm ilanında Rusya ve Ukrayna’dan ya da ölümünün koşullarından söz edilmedi. Üniversite yıllarında cinsiyet eşitliği ve çevre hareketlerinde aktif olan Gloss, 2023″te Türkiye”nin Hatay ilinde meydana gelen korkunç deprem sonrası yardım çalışmalarına da katılmıştı.
Türkiye”de kaldığı süre boyunca ABD’nin İsrail”e desteğine ve Gazze savaşına öfkesi daha da büyüdü. Bir tanıdığı, “Genellikle Filistin hakkında videolar izliyordu ve Amerika”ya çok öfkeliydi” dedi.
Ardından Rusya”ya gitme fikrine kapıldı. Rusya”da askere yazılmasının ardından Nepal kökenli sözleşmeli askerlerle birlikte eğitim aldı.
Yakınları, Gloss”un savaşmaya istekli olmadığını, sadece Rusya vatandaşlığı almak ve ülkede kalmak istediğini ifade etti. Ölümüne dair ayrıntılar ise hâlâ bilinmiyor.
Source: Haber Merkezi
Fatih”te bakıcı dehşeti: Bebeği darp eden şüpheli gözaltında
İstanbulEmniyet Müdürlüğü ekipleri, Fatih’te çocuk bakıcılığı yapan bir kişinin, bakımıaltında bulunan bebeği darp ettiği yönünde gelen ihbar üzerine harekete geçti.Yapılan çalışmalarda, darp edilen bebeğin 2024 doğumlu ve Özbekistan asıllıU.G. olduğu belirlendi.Olaylailgili yapılan incelemelerde, yine Özbekistan uyruklu olan bakıcının, bebeğiyastıkla boğmaya çalıştığı ve tekme ile tokat atarak darp ettiği tespit edildi.Şüpheli M.İ., düzenlenen operasyonla yakalanarak gözaltına alındı.Şüphelininyakalandığı adreste yapılan aramalarda, darp edilen bebeğin yanı sıra toplam 7Özbekistan asıllı çocuğun bulunduğu ortaya çıktı. İncelemeler sonucu,çocuklardan 2’sinin şüpheli bakıcı M.İ.nin kendi çocukları olduğu, 5’inin iseçevrede yaşayan komşulara ait olduğu anlaşıldı.Ekipler,şüpheliye ait olduğu belirlenen iki kız çocuğunu Sosyal Hizmetler ve ÇocukEsirgeme Kurumuna teslim etti.Emniyettekiişlemleri tamamlanan M.İ., kasten yaralama suçundan adli makamlarasevk edildi.
Source:
Emeklinin TÜİK’e karşı davası istinaf yolunda: “Türkiye tarihinde ilk kez…”
Emekli Yargıtay üyesi Seyfettin Çilesiz, Türkiye İstatistik Kurumuna (TÜİK) ait enflasyon oranlarının asılsız olduğu iddiasıyla dava açtı. Dava talebinde 2024’ün ilk yarısına ilişkin enflasyonun yeniden hesaplanması ve emekli maaşının geriye dönük olarak düzeltilmesine ilişkin ifadeler yer aldı. Emekli dernekleri ve sendikalarının müdahil olmak istedikleri davada mahkeme, TÜİK’ten enflasyon hesaplamasında kullandığı yöntemleri ve enflasyon sepetindeki maddeler için baz aldığı fiyatları sunmasını talep etti. TÜİK, savunmasında, enflasyonu hesaplarken anketörlerin işyeri ziyaretine dayalı geleneksel yöntem haricinde perakendecilerden elde edilen barkod verilerini ve internetteki fiyatları kullandığını belirtti.GİZLİLİK İLKESİ SAVUNMASINisan 2022’ye kadar kamuya açık olan madde fiyatlarını, mahkemeye şifreli flaş bellek içerisinde sunan TÜİK, bu verilerin ‘özgün eseri’ olduğunu iddia ederek üçüncü kişilerle paylaşılmamasını, incelemenin ardından iade edilmesini talep etti. Diğer yöntemlerden elde ettiği fiyatları yollamayan TÜİK, fiyatları işyerleriyle yaptığı ikili protokol sonucu aldığını belirtti ve ‘gizlilik ilkesini’ öne sürerek verileri paylaşamayacağını savundu. Mahkeme, gerekçeli kararında, menfaat ilişkisi gereği dava açılmasının hukuka uygun olduğunu belirtmesine karşın, denetim yapılabilmesi için gerekli olan veri bütünlüğünün sağlanamayacağını öne sürerek davanın reddine karar verdi. Önümüzdeki hafta ise istinaf mahkemesine başvurulacağı belirtildi.Seyfettin Çilesiz ve avukatı Ali Erdem Gündoğan Cumhuriyet’e yaptıkları değerlendirmede kararın hukuken kabul edilemez olduğunu söyledi. Durumu Türkiye tarihinde ilk kez bir mahkeme davacıyı gerekçeli kararda haklı bulduğu halde davasını reddediyor. Bunu da davalı kurumun kusuru yüzünden yapıyor ifadeleriyle özetleyen avukat Gündoğan, mahkemenin TÜİKin savunmasını sorgulamadan kabul ettiğinin altını çizerek TÜİKin veri saklaması karşısında davanın kabul edilmesi ve TÜİK verilerinin iptaline karar verilmesi gerekirken, TÜİKi ödüllendirir gibi davanın reddine karar verilmesi kamuoyu vicdanını yaralamıştır dedi. HUKUKA GÜVENE GÖLGEGündoğan, TÜİKin gizlilik ilkesini öne sürmesine karşı Perakende satış yapan iş yerleriyle neden ikili sözleşme yapsın? Ve bu ikili sözleşme neden ‘gizlilik’ kapsamına alınsın? Örneğin marketlerin fiyatları zaten kamuya açık. TÜİK kamuya açıklanan fiyatları baz aldıysa eğer burada neden gizlilik olsun? Kamuoyuna açıklanan fiyatlarla sana verilen fiyatlar aynıysa neden ‘gizli’? sorularıyla tepki gösterirken mahkemenin TÜİKten veri alamamasının yargı bağımsızlığına ve hukuka olan güvene gölge düşürdüğünü ifade etti. 43 YILLIK HUKUKÇULUK HAYATIMDA BÖYLE BİR ŞEY GÖRMEDİMMahkemenin, bilirkişi görevlendirme yetkisi varken TÜİKin enflasyonu hakkında hukuka uygunluk karinesini esas almasına tepki gösteren davacı Çilesiz, mahkemeye sunduğu delillerin, resmi enflasyonun asılsız olduğunu kanıtlar nitelikte olduğunu vurguladı. Delilleri toplayamadım gerekçesiyle bir davanın reddedilmesini 43 yıllık hukukçuluk hayatımda ne gördüm ne de duydum diyen Çilesiz sözlerini şöyle noktaladı: Mahkemenin TÜİK ve siyasi iradeyi karşısına almak istemediğini düşünmekten kendimi alamıyorum. Gerekirse AİHMe kadar gideceğim. Bütün emekli platformları da birleşerek mücadeleye devam etmeli.AKIL DIŞI BİR KARAREkonomist Prof. Veysel Ulusoy konuyu Cumhuriyete değerlendirerek, şunları söyledi: TÜİK bir devletin sahip olması gereken kurumsal özellikleri kaybetti. Enflasyonun yanlış olduğu bir ülkede ekonomik büyüme oranından verimliliğe, işsizlikten kişibaşı gelire kadar her veri yanlıştır. Davayı yöneten hakimlerin verdiği bu akıl dışı karar ise daha çok sorgulanacak ve ileride dava konusu olacaktır. Geçmişte Arjantin ve Yunanistanda olduğu gibi çok kişi hakkında dava açılacak. Hukuk insanları dahil.”ARKASINA YÜRÜTME VE YARGI GÜCÜNÜ ALINCA…Ekonomist Prof. Oğuz Oyan ise TÜİKin gizlilik ilkesini öne sürmesine dayanaksız savunma yöntemi” dedi ve şu ifadelerle tepki gösterdi: Arkasına yürütme ve yargı gücünü alınca, bürokrasinin hesap vermesi beklenemez. Verilerin gizliliği gerekçesi, TÜİK’in kamusal hizmet sorumluluğu ile çelişir. Kaldı ki, TÜİK bu verileri daha önceden yayınlarken gizlilik bahanesini nerede bırakmıştı? Kimse TÜİK’ten özel şirket verilerini istemiyor. TCMB bağımsızlığından daha önemlisi TÜİK’in bağımsızlığıdır.”
Source: Elif Özge Yalçın
Papa, Türkiye”yi ziyaret etmişti: Görmez, toplantıda yaptığı konuşmayı paylaştı
Vatikan Devlet Başkanı ve Katolik dünyasının ruhani lideri Papa Franciscus, 28 Kasım 2014″te Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez”i ziyaret etmişti. Görmez, makamında Franciscus ile bir süre görüştükten sonra Papa Franciscus”a içeresinde, Papa 10. Pius tarafından 2. Sultan Abdulhamit”e gönderdiği mektupların yer aldığı bir tablo hediye etmişti.Daha sonra Papa ile ortak basın açıklaması yapan Görmez, şunları söylemişti:”Rabbimiz Allah”a şükürler olsun ki bizi maddenin zindanından, mananın afakına, masivaya ubudiyetten inayetinin aydınlığına eriştirdi. O kutlu elçileriyle merhamet ve selamet müjdesi indirdi.Dalalet ve karanlığın karşısında hidayet ve aydınlığı bahşetti ve bizi iman ve samimiyete, ihlas ve sadakete, iffet ve adalete davet etti. Bu davet, tüm insanlaraydı. Fakat biz insanlar özellikle birkaç asırdır bu ilahi davetin kıymetini hakkıyla takdir edemedik.Bu yüce emaneti muhafaza etmede acze düştük. Tabiatın dengesini bozduk. Ve nihayet dünyayı kendi ellerimizle felaketlerin eşiğine getirdik. Bu felaketlerin nedenini sadece birtakım odaklara ve şer güçlere yıkamayız. Hayır, açıkça ifade edelim ki bu hepimizin ortak vebalidir. Hiç kimsenin bu sorumluluktan kaçması mümkün değildir.Hangi dine mensup olursa olsun her vicdan sahibi insanlığın sürüklendiği bunalım ve kargaşalar karşısında emaneti gözetememenin ağır yükü altında kalmıştır. Rabbimizi unutarak, onu yok sayarak konuşanlar kadar onun adına konuşanlar, Tanrı edasına bürünenler, onu kah kelimelere boğarak hapsedenler, kah konuşulması gereken yerde susanlar; hep birlikte bu cürme ortak olmuşlardır.”Trump ve Zelenskiy, Papa”nın cenazesinde görüştüİşte Papa Francis”in cenazesine katılan liderlerPapa Francis gömülüyor! Türkiye”den cenazeye katılan isim belli oldu
Source: İbrahim Can
“Yok artık” dedirten açılış! CHP, AK Parti”nin projelerine çöktü
CHP Genel Başkanı Özgür Özel, Ankara Keçiören”de 23 yeni merkezin açılışı yaptı. Açılışı yapılan tesislerin AK Parti döneminde yapıldığı ortaya çıktı. Keçiören”in önceki dönem Belediye Başkanı Turgut Altınok, CHP”nin sözde açılışına tepki gösterdi. AK PARTİ DÖNEMİNDE YAPILAN ESERLERİ AÇTILARSosyal medya hesabından açıklamada bulunan Turgut Altınok, Keçiören Belediye Başkanı Mesut Özarslan”ı işaret ederek “Kendi yaptığı değil bizim yaptığımız eserlerin açılışını gerçekleştirdi.” dedi. Özarslan”ın Keçiören”e bir çivi bile çakmadığını söyleyen Altınok açıklamasında “Keçiören”e bir çivi çakmayıp aksine mevcut hizmetleri durduran yönetim sanki bu eserleri kendi yapmış gibi milletin aklıyla dalga geçmeye devam ediyor. Daha önce de bizim inşa ettiğimiz Okçuluk Tesisi ve 20 yıldır hizmet veren Aquapark”ın açılışını yapmışlardı.” ifadelerini kullandı. “YATIRIMLARIN BİZİM DÖNEMİMİZDE YAPILDIĞINI BİLİYOR KEÇİÖREN HALKI”CHP döneminde kapatılan ve ücretli hale getirilen hizmetlerin hesabının verilmesini isteyen Altınok, açıklamasının devamında “1 yıldır Keçiören”de dahi durmayan; şehir şehir, ülke ülke gezen bir belediye başkanı var Keçiören”in. Siz asıl satılığa çıkardığınız Atatürk Cumhuriyet Kulesi”nin; kapattığınız Estergon Kalesi”nin, Teleferiğin, Deniz Dünyası”nın hesabını verin. Özelleştirdiğiniz Otoparkın, Kartaltepe Kent Ormanı”nın hesabını verin. Ücretsiz halı sahalar neden ücretli? Ücretsiz hizmet veren düğün, kına, nişan salonlarını neden kapattınız? Bunların hesabını verin. Personelin 2025 zamını neden vermediniz? Bir borç yalanı tutturup arkasına sığınmışsınız. Madem kaynak yok binlerce personeli niye işe aldınız, sayısı belli olmayan danışmanlarınız ne iş yapıyor? Bunları açıklayın millete. Bugün açılışını yaptığınız mahalle konağı, spor tesisi, park gibi yatırımların bizim dönemimizde yapıldığını biliyor Keçiören halkı. Onların aklıyla daha fazla oynamaya kalkmayın. Bizim Keçiören”e kattığımız değere sahip çıksanız yeterdi ama 1 yılda Belediyeyi de güzel ilçemizi de ne hale getirdiniz! Takdir milletimizin…” ifadelerine yer verdi.AK Parti”nin projesine çöken İBB”den milyarlık zarar: 6 yıldır neredeydiniz?Akamete uğratmak için 43 davaKimi yüzdü kimi mahsur kaldı
Source: Www.star.com.tr
Emekli veterinerlerin maaş mağduriyeti: “Üvey evlat muamelesi gördük”
Emekli Veteriner Hekimler Derneği, veteriner hekimlerin emekli maaşı konusunda yaşadığı mağduriyetleri dile getirmek amacıyla Çanakkaleden Ankaraya yürüyüş gerçekleştirdi. Yürüyüş Dünya Veteriner Hekimler Gününde, Ankaradaki basın açıklamasıyla son buldu. SSK ve BAĞ-KUR emeklisi veteriner hekimlerin asgari ücretin altında emekli maaşı aldığını belirten Emekli Veteriner Hekimler Derneği Başkanı Uğur Görür, geçim sıkıntısı çektiklerini ifade etti.ÜVEY EVLAT MUAMELESİ GÖRDÜKDevlet Memurları Kanununda veteriner hekimlerin sağlık sınıfı çalışanı olarak tanımlandığını anımsatan Görür, 2019 yılı ocak ayına kadar devletten emekli bir veteriner hekim ile yine devletten emekli olan bir beşeri hekim aynı maaşı almaktaydı. Ancak 2018 yılında 5434 sayılı Emekli Sandığı Kanununda değişiklik yapılarak eklenen ek 84’üncü madde ile sağlık hizmetleri sınıfı emeklilerinin emekli maaşlarında iyileştirme düzenlemeleri yapılmış, bu düzenlemelerde sağlık sınıfı çalışan olmasına karşın emekli veteriner hekimler kapsam dışı bırakılarak bir üvey evlat muamelesi görmüştür. Emekli veteriner hekimler olarak bu durumu asla kabul etmiyoruz, etmeyeceğiz dedi. Görür, emekli veteriner hekimlerin de sağlık hizmetleri sınıfı emeklilerine yapılan maaş iyileştirme düzenlemelerinden yararlandırılması talebini yineledi.Veteriner hekimlere Tarım Orman-İş de destek verdi. Tarım Orman-İş Sendikası Genel Sekreteri Veteriner Hekim Onur Canik, Kemal Tahirden alıntı yaparak “Kuvva bire kadar kırılmadıkça bu ülkede umut tükenmez. Son Kuvay-i Milliyeci kendimi görüyorsam eğer; Ben yaşıyorsam hala, Umut vardır” diyerek tepkisini dile getirdi.
Source: Ankara / Cumhuriyet
Milleyha Kuş Cenneti”nde neler oluyor? “Büyük felaketler kapıda” diyerek paylaştı: “Dallara yapışkanlar sürülmüş, kuşlar güneş altında ölüme terk edilmiş”
Türkiyenin önemli göç ve gözlem noktalarından biri olan Hataydaki Milleyha Kuş Cennetindeki görüntüler gündem oldu.Belediye ve milli park ekipleri ile dallara yapışkanlar sürüldüğü ve kuşların güneş altında ölüme terk edildiği iddia edildi.Yaşananları, kuş gözlemcisi ve yaban hayatı uzmanı Emin Yoğurtçuoğlu, sosyal medyadan aktardı.DALLARA YAPIŞKANLAR SÜRÜLMÜŞ!Yoğurtçuoğlu, X hesabından yaptığı paylaşımda, Milleyha Kuş Cenneti sulak alan tampon sahasında korkunç işler ile karşılaştık… Belediye ve milli park ekipleri ile dallara yapışkanlar sürüldüğünü ve kuşların güneş altında ölüme terk edildiğini gördük… İnsanlığımı zor koruduğum günlerden biri… Saz Kamışçını ayakları, kanatları ve kuyruğu yapışmış halde. Gönderi olarak da paylaşacağım görüntüleri… Bugün kuşları yuvalarında vuran kaçak avcıları da yakaladık. Yanlış duymadınız. Ağaçların altına saklanıp yuvaları olan kuşları vuran insanımsılar dedi.BÜYÜK FELAKETLER KAPIDAKuşların görüntülerini de paylaşan Yoğurtçuoğlu, Büyük felaketler kapıda… Düzelmezsek yine yıkılacağız…Parıldayan bir güneş var ama Milleyha’nın kapkara günlerinden biri… ifadelerini kullandı.
Source: Haber Merkezi
Vatandaş neye inanacağını şaşırdı! Felaket tellalları değil bilim konuşsun
Haber7-ÖZEL İstanbul”da 23 Nisan”da meydana gelen 6.2″lik depremin ardından beklenen büyük İstanbul depremine ilişkin birbiri ardına kafa karıştıran açıklamalar gelmeye başladı. Gazetelere, televizyonlara ve internet haber sitelerine konuşan uzman isimler, birbiriyle çelişen sözler sarf etti. Bazı isimler 6.2″lik depremin beklenen büyük İstanbul depremi olduğunu iddia ederken, bazı isimler ise bu depremle birlikte enerji aktarımı yaşandığını ifade ederek beklenen büyük depremin daha da yaklaştığını öne sürdü.Deprem sonrası peş peşe yapılan bu birbirinden farklı bilgi yağmuru vatandaşları da bir çıkmaza sürükledi. Kamuoyu yaşanan bilgi kirliliği nedeniyle neye inanacağını şaşırdı. Deprem sonrası bilinçsizce yapılan açıklamalar camia içinde de tepkilere neden oldu. İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) Maden Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Mustafa Kumral, konuya ilişkin Haber7″ye açıklamalarda bulundu.”BU ALANDA ÇALIŞANLARIN SÖYLEDİKLERİNE İTİBAR EDİLMELİ”Prof. Dr. Mustafa Kumral, deprem sonrası yaşanan bilgi kaosuna ilişkin yaptığı açıklamada televizyonlarda konuşan herkesin deprem uzmanı olmadığını belirterek, sadece yapısal jeoloji ve aktif tektonik alanında çalışanların dikkate alınması gerektiğini söyledi. Bu konuda Türkiye”nin farklı yerlerinde çalışan uzmanlar ve global çalışan isimler olduğunu söyleyen Prof. Kumral “Bunların söyledikleri güncel bilgilerle ve verilerle daha çok donatılmıştır. Bu arkadaşlar aktif tektonik çalıştıkları için bunlar genelde USGS”den olsun, Kandilli”den olsun, AFAD”tan olsun veya kendi ellerindeki imkanlarla bazı verileri toplarlar. Aynı zamanda bu verilerle arazi çalışmalarını da tamamen bir araya getirdiklerinde, faylarla ilgili rahatlıkla bilgi verebilirler.” dedi. İKİNCİ BRANŞ SİSMOLOJİ ALANINDA ÇALIŞANLARDepremle ilgilenen ikinci branşında Jeofizik mühendisliği olduğunun altını çizen Prof. Kumral, “Jeofizik mühendisliği bölümünün de, hepsi bu konuya çalışmaz, jeofizik mühendisliği bölümün de sismoloji ana bilim dalında çalışan kişiler daha çok bu konuda uzmanlardır ve bu konuda çalışmalar yaparlar. Bunların da içlerinde gene türler vardır. Bunların mesela kimisi deniz araştırmaları yapar, petrol araştırmaları gibi şeyler yapar ama faylarla ilgili çalışan kişiler de vardır.” ifadelerini kullandı.Prof. Kumral, bu iki grubun bir araya geldiğinde verecekleri bilgilerin daha doğru, sağlıklı ve sağlam olacağını söyledi. “JEOLOJİ MÜHENDİSİ OLANLAR HER ŞEYDEN ANLIYOR GİBİ ALGI YAPIYORLAR”Bugünlerde yaşanan kavram karmaşasının nedeninin konunun uzmanları olan ve çalışmaları deprem alanında uzman isimlerin görüşleri yerine farklı alanlardan insanların görüşlerinin medyada yer bulması olduğunu söyleyen Prof. Kumral “Göz için kalp cerrahına gider misin gitmezsin ama birkaç cerrah sana gözle ilgili nasıl bir yöntem uygulayabileceğini kısaca söyleyebilir. Yani temelde doktordur çünkü bunlar. Şimdi ülkemizde de maalesef adı jeoloji mühendisi olduğu zaman bu arkadaşlar her şeyden anlıyor gibi bir algı ortaya çıkıyor. Ama bunlar her şeyden anlamıyorlar. Bu fayın çözümlendirilmesi, fay kinematiğinin ortaya konulması, bunun zamanlaması veya gerilimin nerede biriktiği gibi konularla ilgili çalışan arkadaşların bu konuda daha çok söz sahibi olması gerekir.” şeklinde konuştu.
Source: Yalçın Taşbaşı
AK Parti”den Özgür Özel”e tepki: Siyasi yalan, siyasi acizlik! Cehaletin zirvesi
AK Parti Sözcüsü Çelik, sosyal medya hesabından İstanbul”daki depremlerin tek gündem maddeleri olduğunu belirterek, CHP Genel Başkanı Özgür Özel”in açıklamalarına tepki gösterdi.Çelik, açıklamasında şunları kaydetti;İstanbul’umuzda meydana gelen depremler sebebiyle tek gündemimiz vatandaşlarımızın yanında olmaktır. Sayın Cumhurbaşkanımız bu sürecin yönetilmesinin her aşamasına bizzat liderlik etmektedir. Bu gündem içinde CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in siyasi ve toplumsal yaşamımızı zehirleyen söylemlerini gündemimize almamaya çalıştık. Fakat Özgür Özel’in yalan siyasetinde geldiği nokta, hakettiği cevabı vermeyi zorunlu kılmıştır.”ÖZGÜR ÖZEL İDDİALARIN HİÇBİRİNE CEVAP VEREMEMİŞTİR”CHP Genel Başkanı Özgür Özel yargısal süreçlerle ilgili olarak kendi yönetimiyle ve partisiyle ilgili gündeme gelen iddiaların hiçbirine cevap verememiştir. Bunun yerine sürekli Cumhurbaşkanımıza dönük iftira cümleleri kurmaktadır. Özgür Özel’in yargısal süreçlerle Cumhurbaşkanımızı ilişkili göstermeye çalışması bir siyasi yalan kampanyasıdır. Özgür Özel’in, Sayın Cumhurbaşkanımızın başka bir ülkenin devlet başkanından icazet aldığını söylemesi ise hem bir siyasi yalan hem de bir siyasi acizliktir. Oysa herkes şahittir ki siyasi söylemlerinde dış odaklardan sürekli destek talep eden kişi Özgür Özel’dir.CUMHURBAŞKANIMIZIN KKTC KONUSUNDA HASSASİYETİNİ SORULAMASI CEHALETTİRÖzgür Özel’in her açıklaması Türkiye’nin temel meselelerinde ve siyasi tarih konusundaki bilgisizliğini tekrar tekrar göstermektedir. Özgür Özel’in Cumhurbaşkanımızın Kıbrıs Türk davası ve KKTC konusundaki hassasiyetini sorgulaması siyasi cehaletten başka birşey değildir. Sayın Cumhurbaşkanımızın Kıbrıs Türk davası ve KKTC konusundaki hassasiyetini hem milletimiz hem de uluslararası toplum çok iyi bilmektedir.”CÜMLELERNİ CİDDİYE ALAN TEK BİR KİŞİ YOKTUR”Özgür Özel’in Sayın Cumhurbaşkanımızın Gazze ve Filistin davası konusundaki hassasiyetini sorgulamaya kalkması ise siyasi cehaletin zirvesidir. Gazze’de ve tüm Filistin’de Cumhurbaşkanımıza dualar edilip selamlar gönderilirken, Özgür Özel’in cümlelerini ciddiye alan tek bir kişi bile yoktur. Özgür Özel CHP’yi siyaset karşıtı bir kampanya partisine dönüştürmektedir. CHP açısından en temel problem budur.
Source: Mehmet Küçükkahveci
Deprem uzmanları ikiye bölündü, Reynmen ateş püskürdü
Türkiye depremlerle sarsılıyor. İstanbul”daki 6.2″lik sarsıntının ardından dün de Kütahya peş peş depremlerle sarsıldı.
Dün saat 07.23″te merkez üssü Kütahya”nın Simav İlçesi olan 4.5 büyüklüğünde deprem meydana geldi. 10.37 kilometre derinlikteki sarsıntı Simav”ın yanı sıra çevre ilçelerden de hissedildi. Kütahya bu paniği atlatamadan saat 10.20″de de 4.6 büyüklüğünde deprem oldu. Kentte 4.5 saatte 1 ila 3 büyüklüğünde 48 artçı meydana geldi.
İstanbul”da meydana gelen 6.2″lik sarsıntının ardından da artçı depremler aralıksız sürdü. Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü, İstanbul”da artçı aktivite sayısının 445″e ulaştığını bildirdi.
İstanbul ve Kütahya”nın ardından dün 10.43″te ise Karadeniz”de saat 10.43″te 14 kilometre derinlikte 3.6 büyüklüğünde deprem meydana geldi. Depremin Kırkareli il merkezine 123 kilometre, Tekirdağ”a ise 183 kilometre uzaklıkta.
İstanbul”da deprem endişesi yaşayan bazı vatandaşlar ise millet bahçeleri ve parklarda kalmayı sürdürüyor.
KAVGAYA TUTUŞTULAR
Öte yandan İstanbul”daki deprem, uzmanları da ikiye böldü. Bazı uzmanlar büyük İstanbul depreminin yakın olduğunu, kimisi de son büyük deprem olduğunu savunuyor.
Prof. Dr. Naci Görür, “İstanbul”da Marmara Denizinde, Kumburgaz fayı üzerinde çok deprem oluyor. Değişik büyüklükte. Bunlar Marmara”da beklediğimiz büyük deprem değil. Bunlar bu fayın biriktirdiği stresi artırıyor. Yani kırılmaya zorluyor. Burada asıl deprem daha büyük ve 7″nin üzerinde olacak” diye konuştu.
Prof. Celal Şengör alınan önlemlerin yetersiz olduğunu belirtti ve “Artık en mantıklı adımi şehri terk etmek” ifadelerini kullandı.
Depremin ardından “İstanbul”da deprem bitti” diyen Jeoloji mühendisi Prof. Dr. Şener Üşümezsoy da “Celal Şengör topluma söylediklerinin öz eleştirisini yaptı mı? Celal, hoca değil” dedi.
“BİR ARAYA GELİP ORTAK AÇIKLAMA YAPIN”
Uzmanların bu açıklamalarına şarkıcı Reynmen tepki gösterdi.
Reynmen, X hesabından yaptığı paylaşımda şu ifadeleri kullandı:
“Ya siz deprem bilimcisisiniz, onca yıl okudunuz jeolog oldunuz. Üç tane adam var üçü de birbirine sallıyor. Yok ben bildim yok ben sen bilemedin, astrolog gibi takılıyosunuz.”
“Ulan milletin psikolojisi bozulmuş sidik yarıştırmanın alemi var mı? Bir araya gelip ortak bir açıklama yapsanıza, ne ayıp ya.”
Source: Haber Merkezi
Miting biter bitmez hedef aldı! AKP”li Ömer Çelik’ten, Özgür Özel”e sert sözler: “Cümlelerini ciddiye alan tek bir kişi bile yok”
AKP Sözcüsü Ömer Çelik, sosyal medya hesabı X üzerinden, CHP Genel Başkanı Özgür Özeli hedef alan sert açıklamalar yaptı.Özel’in cümlelerini ciddiye alan kimse olmadığını iddia eden Çelik, miting biter bitmez yaptığı açıklamada ‘Özgür Özel, CHPyi siyaset karşıtı bir kampanya partisine dönüştürmektedir’ ifadelerini kullandı.GÜNDEMİMİZE ALMAMAYA ÇALIŞTIKİstanbul’da meydana gelen depremler nedeniyle tek gündemin ‘vatandaşların yanında olmak’ olduğunu vurgulayan Çelik, ‘Sayın Cumhurbaşkanımız bu sürecin yönetilmesinin her aşamasına bizzat liderlik etmektedir. Bu gündem içinde CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in siyasi ve toplumsal yaşamımızı zehirleyen söylemlerini gündemimize almamaya çalıştık. Fakat Özgür Özel’in yalan siyasetinde geldiği nokta, hak ettiği cevabı vermeyi zorunlu kılmıştır’ dedi.SİYASİ KAMPANYAÖzgür Özel’in yargısal süreçlerle ilgili olarak kendi yönetimiyle ve partisiyle ilgili gündeme gelen iddiaların hiçbirine cevap veremediğini öne süren Çelik, şunları söyledi:“Bunun yerine sürekli Cumhurbaşkanımıza dönük iftira cümleleri kurmaktadır. Özgür Özel’in yargısal süreçlerle Cumhurbaşkanımızı ilişkili göstermeye çalışması bir siyasi yalan kampanyasıdır. Özgür Özel’in, Sayın Cumhurbaşkanımızın başka bir ülkenin devlet başkanından icazet aldığını söylemesi ise hem bir siyasi yalan, hem de bir siyasi acizliktir. Oysa herkes şahittir ki siyasi söylemlerinde dış odaklardan sürekli destek talep eden kişi Özgür Özel’dir.”CEHALETTEN BAŞKA BİR ŞEY DEĞİL“Özgür Özel’in her açıklaması Türkiye’nin temel meselelerinde ve siyasi tarih konusundaki bilgisizliğini tekrar tekrar göstermektedir. Özgür Özel’in Cumhurbaşkanımızın Kıbrıs Türk davası ve KKTC konusundaki hassasiyetini sorgulaması siyasi cehaletten başka bir şey değildir. Sayın Cumhurbaşkanımızın Kıbrıs Türk davası ve KKTC konusundaki hassasiyetini hem milletimiz, hem de uluslararası toplum çok iyi bilmektedir.”CHP AÇISINDAN EN TEMEL PROBLEM BU‘Özgür Özel’in Sayın Cumhurbaşkanımızın Gazze ve Filistin davası konusundaki hassasiyetini sorgulamaya kalkması ise siyasi cehaletin zirvesidir’ diye belirten Özel şunları söyledi:“Gazze’de ve tüm Filistin’de Cumhurbaşkanımıza dualar edilip selamlar gönderilirken, Özgür Özel’in cümlelerini ciddiye alan tek bir kişi bile yoktur. Özgür Özel, CHP’yi siyaset karşıtı bir kampanya partisine dönüştürmektedir. CHP açısından en temel problem budur.”İstanbul’umuzda meydana gelen depremler sebebiyle tek gündemimiz vatandaşlarımızın yanında olmaktır. Sayın Cumhurbaşkanımız bu sürecin yönetilmesinin her aşamasına bizzat liderlik etmektedir. Bu gündem içinde CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in siyasi ve toplumsal yaşamımızı…— Ömer Çelik (@omerrcelik) April 26, 2025
Source: Haber Merkezi
AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik”ten Özgür Özel”e çok sert tepki: Siyasi cehaletin zirvesi
AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, CHP lideri Özgür Özel”e çok sert tepki gösterdi. Özel”in Cumhurbaşkanı Erdoğan”a ilişkin sözlerini eleştiren Çelik, “CHP Genel Başkanı Özgür Özel”in siyasi ve toplumsal yaşamımızı zehirleyen söylemlerini gündemimize almamaya çalıştık. Fakat Özgür Özel”in yalan siyasetinde geldiği nokta, hakettiği cevabı vermeyi zorunlu kılmıştır” diyerek şu ifadeleri kullandı:”CHP Genel Başkanı Özgür Özel yargısal süreçlerle ilgili olarak kendi yönetimiyle vepartisiyle ilgili gündeme gelen iddiaların hiçbirine cevap verememiştir. Bunun yerine sürekli Cumhurbaşkanımıza dönük iftira cümleleri kurmaktadır. “HEM SİYASİ YALAN HEM DE SİYASİ ACİZLİK” Özgür Özel”in yargısal süreçlerle Cumhurbaşkanımızı ilişkili göstermeye çalışması bir siyasi yalan kampanyasıdır. Özgür Özel”in, Sayın Cumhurbaşkanımızın başka bir ülkenin devlet başkanından icazet aldığını söylemesi ise hem bir siyasi yalan hem de bir siyasi acizliktir. Oysa herkes şahittir ki siyasi söylemlerinde dış odaklardan sürekli destek talep eden kişi Özgür Özel”dir. Özgür Özel”in her açıklaması Türkiye”nin temel meselelerinde ve siyasi tarih konusundaki bilgisizliğini tekrar tekrar göstermektedir. Özgür Özel”in Cumhurbaşkanımızın Kıbrıs Türk davası ve KKTC konusundaki hassasiyetini sorgulaması siyasi cehaletten başka birşey değildir. Sayın Cumhurbaşkanımızın Kıbrıs Türk davası ve KKTC konusundaki hassasiyetini hem milletimiz hem de uluslararası toplum çok iyi bilmektedir. “CİDDİYE ALAN TEK BİR KİŞİ YOK” Özgür Özel”in Sayın Cumhurbaşkanımızın Gazze ve Filistin davası konusundaki hassasiyetini sorgulamaya kalkması ise siyasi cehaletin zirvesidir. Gazze”de ve tüm Filistin”de Cumhurbaşkanımıza dualar edilip selamlar gönderilirken, Özgür Özel”in cümlelerini ciddiye alan tek bir kişi bile yoktur.Özgür Özel CHP”yi siyaset karşıtı bir kampanya partisine dönüştürmektedir. CHP açısından en temel problem budur.”
Source: Haberler
Bakan Tunç: Hedefimiz, vesayetçi ruhtan tamamen arındırılmış bir anayasa
Tunç, TÜGVA İhtisas Akademi”nin kapanış programında, “Türkiye”nin Demokratikleşme Süreci ve Küresel Adalet Vizyonu” başlıklı konferansta konuştu. 15 Temmuz darbe girişimine değinen Tunç, hain kalkışmada bu milletin kahramanlığının unutulmayacağını söyledi.Tunç, 253 vatandaşın şehit olduğunu belirterek, “Onlar şehit olmasaydı biz bugün burada bu toplantıyı yapamazdık, başkaları olurdu iktidarda. Bu ülkeyi yabancılara peşkeş çeken, ortada, bölgede planlar yapmak isteyen, enerjiye hakim olmak isteyen, yabancı güçler, küresel güçler, burada kendi uydu yönetimlerini kurmuş olurlardı. O gece Türk yargısı milletiyle beraber mücadele etti.” ifadesini kullandı.28 Şubat döneminde cuntacıların yanında duran, onları destekleyen, karşısında hazır olda duran, cübbelerini adeta onlara seren bir yargı sistemi olduğunu dile getiren Tunç, şöyle devam etti:”Şimdi “geçmişte yargı daha bağımsızdı ve tarafsızdı. Demokrasiye saygılıydı. Bugünkü yargı sistemi demokratik hukuk devletine uyan bir yargı sistemi değil, yargı bağımsız ve tarafsız değil” diyenlere geçmişteki yargı sistemini hatırlatmak lazım. İşte hazmedemedikleri de bu. Bugün sürekli adalete vurmaları, sürekli yargı sistemini, 25 bin hakim ve savcımızı sürekli töhmet altında bırakan, onların emeğine saygısızlık gösterenlerin hazmedemediği, cuntacı, darbeci, vesayetçi anlayışa destek olan yargı sistemini özlemelerindendir.”- “HEDEFİMİZ YENİ BİR ANAYASA”Tunç, Anayasa”da “Sıkıyönetim gerektiğinde ilan edilebilir” şeklinde madde olduğuna, “darbeciler yargılanamaz” diye de madde bulunduğuna işaret etti. Tüm bu maddelerin milletin desteğiyle değiştiğini ifade eden Tunç, “Referandumlarda “evet” oylarıyla gerçekleşti. Anayasa”mızdaki vesayetçi ruhu ortadan kaldırmaya çalıştık, mücadele ettik. Çok önemli mesafeler de aldık. Ama bu yeter mi? Elbette ki yetmez. Evet Türkiye”yi darbelere karşı, cuntacılara karşı dirençli hale getirdik, demokrasiyi güçlendirdik. Ülkemizin yüksek standartlı bir demokrasiye kavuşması için çok önemli gelişmeleri milletimizin desteğiyle sağladık ve bizim hedefimiz yeni bir anayasa. Bizim hedefimiz, vesayetçi ruhu azaltılmış bir anayasa değil. Bizim hedefimiz, vesayetçi ruhtan tamamen arındırılmış bir anayasa.” diye konuştu. Bakan Tunç, ülkenin adalet, hukuk, yargı sistemiyle ilgili kıyasıya ve acımasızca eleştiri yapanlar olduğunu dile getirerek şunları söyledi:”Biraz önce anlattığım tarihsel süreçte nerede durdukları belli olan o kişiler bugünkü yargı sisteminden elbette ki rahatsız. Bugün yolsuzluklardan hesap soran, teröristten hesap soran bir yargı sisteminden rahatsız. Türkiye”nin hukuk güvenliği endeksinde 117. sırada olduğunu söylemek bir kere haksızlıktır, ülkemize haksızlıktır. 25 bin hakim ve savcımız var kürsüde gece gündüz çalışan. Dosyaları evlerine götürüp, hakkaniyetli kararlar vermek için çalışan yargı mensuplarımıza, adalet personelimize haksızlıktır. Türkiye, dünyada hukuk devletine ve demokrasi, milli iradeye saygılı olan bir yargı sistemine sahiptir.” – “ÜLKEMİZİN YARGI SİSTEMİNE OLAN GÜVENİ ARTIRMA ÇABALARINI SÜRDÜRECEĞİZ”Doğruyu yapmaya, doğru yolda olmaya devam edeceklerini belirten Tunç, şunları kaydetti:”Yargı, bağımsız ve tarafsızdır. “Türkiye Cumhuriyeti Devleti bir hukuk devletidir” dedikçe rahatsız oluyorlar. Adalet Bakanı bunu her gün tekrarladığına göre demek ki bir sıkıntı var diyebilenler var. Sen her gün Türkiye hukuk devleti değildir dediğine göre. 15 Temmuz”da bu ülkenin demokrasisine, milli iradeye saygı duyan, milli iradeye sahip çıkan demokratik hukuk devletine inanan bir yargı sisteminden rahatsız olduğuna göre demek ki senin de gocunduğun bir yer var. Dolayısıyla biz ülkemizin yargı sistemine, özellikle vatandaşlarımızın yargıya olan güvenini daha da artırmanın gayreti içinde çabalarımızı sürdüreceğiz.”Bakan Tunç, konuşmasının ardından akademiye katılan gençlerin sorularını yanıtladı.Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfının (SETA) İstanbul”daki merkezinde düzenlenen konferansa, Ziraat Katılım Genel Müdürü Metin Özdemir, TÜGVA İstanbul İl Başkanı Beytullah Çiçen, İstanbul 2 Nolu Barosu Başkanı Yasin Şamlı ile SETA ve TÜGVA yöneticileri katıldı.
Source: Www.star.com.tr
İBB”nin yıkım kararına tepki: Siyasi bir yaklaşımın ürünüdür
Arnavutköy Belediye Başkanı Mustafa Candaroğlu, ilçede yürütülen kentsel yenileme çalışmalarıyla ilgili açıklamalarda bulundu. İmrahor Mahallesi”nde belediyeye ait 17 bin metrekare büyüklüğündeki iki parsel üzerinde toplam 360 bağımsız birimin yapımı için dönüşüm sürecinin başlatıldığını belirten Candaroğlu, ayrıca vatandaşlarla yürütülen adaletli ve şeffaf görüşmeler sonucunda 5 bin 800 metrekarelik bir alanda bulunan 110 bağımsız bölüm için de uzlaşı sağlandığını ifade etti. Kentsel dönüşüm projelerinin tamamen gönüllülük esasına dayalı yürütüldüğünü vurgulayan Candaroğlu, “Hiçbir vatandaşımızın rızası dışında adım atmıyoruz. Süreci şeffaf, adaletli ve insan odaklı bir yaklaşımla yönetiyoruz” dedi. “HUKUKİ BİR DAYANAĞI YOKTUR”Başkan Candaroğlu konuşmasında İstanbul Büyükşehir Belediyesi”nin sosyal konut alanında aldığı yıkım kararına sert tepki gösterdi. Candaroğlu, alınan kararın hukuki değil siyasi bir amaca hizmet ettiğini belirterek, “Şu anda içinde bulunduğumuz alan İSKİ”nin yetki alanı içerisinde değil, havza sınırları dışında. Bu durum yıllar önce karara bağlanmış durumda ve İSKİ de, İBB de bunu çok iyi biliyor. Buna rağmen alınan yıkım kararı tamamen siyasidir. Hukuki bir dayanağı yoktur” ifadelerini kullandı. “ARNAVUTKÖY, İSTANBUL”UN DEPREM VE AFET DURUMLARINDA KAÇIŞ NOKTASIDIR”Başkan Candaroğlu, Arnavutköy”ün İstanbul için stratejik bir konumda olduğuna dikkat çekerek, “Arnavutköy, İstanbul”un deprem ve afet durumlarında kaçış noktasıdır. Sağlam zemin yapısına sahip ilçemizde millet bahçeleri, sosyal konut projeleri ve rezerv alanlar oluşturarak hem bugünü hem geleceği güvence altına alıyoruz” şeklinde konuştu. “İBB, İLÇEMİZDE YÜRÜTÜLEN SOSYAL KONUT PROJELERİNE SU VERMEMEKTEDİR”Candaroğlu, ilçede Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı ile TOKİ iş birliğinde yürütülen projeler hakkında da bilgi verdi. Bu kapsamda, Sazlıbosna ve Hacımaşlı Mahallelerinde 24 bin 100 rezerv konut, Baklalı Mahallesi”nde 3 bin 900 konut, Dursunköy Mahallesi”nde ise 13 bin konutluk projeler hayata geçiriliyor. Toplamda 28.000 yeni konutun inşa sürecinin devam ettiğini belirten Candaroğlu, projelerin büyük bir bölümünün tamamlandığını, ancak İstanbul Büyükşehir Belediyesi”nin bu çalışmaları aksatmaya çalıştığını vurguladı. Candaroğlu, İBB”nin sosyal konut projelerinin su ve kanalizasyon altyapı işlemlerini zamanında yapmayarak vatandaşların mağdur edilmesine sebep olduğunu belirtti. Candaroğlu, “İBB, ilçemizde yürütülen sosyal konut projelerine su vermemekte ve kanalizasyon işlemlerini geciktirmektedir. Bu da vatandaşlarımızın yıllardır beklediği evlerine kavuşmasını engelliyor. Belediyemiz ve Bakanlığımız tarafından yürütülen tüm süreçler tamamlanmış olmasına rağmen İBB tarafından kasıtlı olarak süreçler yavaşlatılmaktadır” dedi. “TÜM SÜREÇLER YASAL ÇERÇEVEDE YÜRÜTÜLMEKTEDİR”Yıkım kararının bölgede hak sahibi olan vatandaşlarda ciddi bir tedirginlik oluşturduğunu ifade eden Candaroğlu, “Hak sahipleri müsterih olsunlar. Tüm süreçler yasal çerçevede yürütülmektedir. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığımız ve TOKİ tarafından yürütülen projeler vatandaşlarımızın güvenli ve modern yaşam alanlarına kavuşması için devam ediyor. Arnavutköy Belediyesi olarak biz de vatandaşlarımızın yanında olmaya, sürecin her aşamasında destek sağlamaya devam edeceğiz” ifadelerini kullandı. Başkan Candaroğlu, konuşmasını Arnavutköy”ün geleceği için kararlılıkla çalışacaklarını belirterek tamamladı.
Source: Www.star.com.tr
Erbakan”dan dikkat çeken çıkış: “Kimsenin iktidarda kalması için kurulmuş bir parti değiliz”
Yeniden Refah Partisi Genel Başkanı Fatih Erbakan, “Kimsenin iktidarda kalması için kurulmuş bir parti değiliz. Eğer prensipleri uygulanmıyorsa kimseye destek olamayız diyerek Cumhur İttifakı”ndan dışarı çıktık” dedi.
Yeniden Refah Partisi Genel Başkanı Fatih Erbakan, partisinin Antalya İl Başkanlığı 3″üncü Olağan Kongresi”ne katıldı. Kongreye MKYK Üyesi ve Konya Milletvekili Ali Yüksel, parti yöneticileri ve diğer siyasi parti temsilcileri de katıldı. Kongrede konuşan Erbakan, partinin güçlenerek büyüdüğünü söyledi. Erbakan, “Milli görüşün üzerine beton değil, kurşun dökseniz bitiremezsiniz. Milli görüşü ikinci 40 yılda yeniden şahlandıracağız. Zalimlerin oyunu bozulsun, mazlumlar kurtuluşa ersin. Hazine yardımı olmadan, iktidar gücü, medya gücü olmadan, dış güçlerin desteği olmadan partimizi Türkiye”nin 3″üncü büyük partisi haline getirdik. 650 bin üyeyi, 1 milyon 650 bin hedefine ulaştıracağız. Bu milleti sıkıntılarından geçmişte olduğu gibi kurtaracağız” dedi.
Halkın büyük bölümünün yoksulluk sınırı altında yaşadığını belirten Erbakan, “23 seneden bu yana iktidar olan malum iktidarı hepimiz biliyoruz. 23 sene önce en büyük vaatleri yoksulluğu, yasakları ve yolsuzluğu ortadan kaldıracağız demişlerdi. Milletimiz onların sözüne inandı. Milletimiz onları uzun süre iktidarda tuttu. Türkiye”de halkın yüzde 80″i yoksul, yüzde 45″i açlık sınırı altında gelire sahip. Bunun en büyük ispatı vatandaşların bankalara olan borçları. AK Parti iktidarı sürecinde vatandaşların banka borçları 700 misli arttı. Vatandaşın alım gücü ve gelir seviyesi yeterli değil” diye konuştu.
“MİLLİ GÖRÜŞÜN EKONOMİ MODELİNE UYMADIKLARI İÇİN OLDU”
Konuşmasında ekonomik sorunlara değinen Erbakan, “Bir taraftan uzaya gideceğiz derken, bir taraftan sosyal yardım olmadan hayatına devam edemeyen milyonlarca kişi var. Ramazan ayında Diyanet verdiği fetvada “Fitrelerinizi emekli ve asgari ücretlilere verebilirsiniz” diyerek milyonlarca kişinin zor durumda olduğunu ortaya koydu. Bütün bunlar milli görüşün ekonomi modeline uymadıkları için oldu. Borç, faiz, vergi ekonomisine devam ettikleri için oldu. Bugün bunun en büyük ceremesini milletimiz çekiyor. Bizi dinlemeyip, 20 senelik yanlışlarına devam etmeyi tercih ettiler. Kimsenin iktidarda kalması için kurulmuş bir parti değiliz. Eğer prensipleri uygulanmıyorsa kimseye destek olamayız diyerek Cumhur İttifakı”ndan dışarı çıktık. Bu yanlışları kabullenmemiz, arkasında durmamız mümkün değildi” dedi.
“FAKİRLİĞİ ORTADAN KALDIRMAYA GELİYORUZ”
Partisinin iktidarında israfı bitireceklerini söyleyen Fatih Erbakan, “2019 yılında muhalefetin eline geçen belediyeler yüzlerce yolsuzluk dosyasını sunuyorlar. Bunların hiçbirisiyle ilgili bir işlem yapılmıyor. Türkiye”de adamına göre adalet işliyor. CHP”liye ayrı, DEM Partili”ye ayrı AK Partili”ye ayrı hukuk işliyor. Sayıştay”ın raporunda Merkez Bankası”nın 2023 yılında yaptığı 86 ihalenin 70″inde yolsuzluk tespit edildi. Muhalefete gelince ayrı, iktidara gelince ayrı hukuk işliyor. Bu ülkede fakirliği ortadan kaldırmaya geliyoruz. Milletimizi bu maddi ve manevi sorunlardan kurtaracağız. Yol haritamız hazır makam için değil, Allah için çalışan kadrolarımız hazır. Siyaseti ticaret olarak değil, ibadet olarak yapacak kadrolarımız hazır” diye konuştu. Konuşmanın ardından yapılan oylama sonucunda mevcut İl Başkanı Atınç Korkmaz”a ait yönetim kurulu listesi yeniden seçildi. Öte yandan törenin ardından Fatih Erbakan partiye yeni katılan üyelere rozet taktı.
Source:
AKP”den ihraç edilen Hüseyin Kocabıyık”tan “Murat Ongun” tepkisi: “Sizde hiç mi insanlıktan eser kalmadı?”
Eski AKP İzmir Milletvekili Hüseyin Kocabıyık, İBBye yönelik başlatılan ikinci operasyonda çok sayıda İBB üst düzey yöneticisiyle beraber İBB Medya A.Ş Yönetim Kurulu Başkanı Murat Ongunun eşi Gözdem Ongunun gözaltına alınmasına tepki gösterdi.Sosyal medya hesabından açıklama yapan Kocabıyık şunları söyledi:Yıllar önce bir terbiyesiz Tayyip Erdoğan’ın eşine bir laf etti diye adamı parçalayacaktık. Şimdi ne oluyor? küçücük çocukların önünde anaları babaları alınıp götürülüyor. Sizde hiç mi insanlıktan bir eser kalmadı? O çocuklar bu travmaları ömürleri boyunca taşıyacak. Murat Ongun’un karısına ve çocuklarına yapılan 28 Şubat’ta ne Tayyip Erdoğan’ın ne de herhangi bir muhafazakarın karısına çoluğuna çocuğuna yapıldı.Ey zulmedenler, siz insanlığımızı, kültürümüzü, maneviyatımızı, irfanımızı, ihlasımızı ayakta tutan tüm sütunları bir bir kesiyorsunuz. İnşallah bir çöküntünün altında kalmayız. Bu kadar kötülüğü tanıdığım insanlara yakıştıramıyorum hala. Onun için bu çok yanlış işlerden bir an önce vazgeçmelerini ümit ediyorum.Yıllar önce bir terbiyesiz Tayyip Erdoğan’ın eşine bir laf etti diye adamı parçalayacaktık. Şimdi ne oluyor? küçücük çocukların önünde anaları babaları alınıp götürülüyor. Sizde hiç mi insanlıktan bir eser kalmadı? O çocuklar bu travmaları ömürleri boyunca taşıyacak. Murat…— Hüseyin Kocabıyık (@hsyk35) April 26, 2025İMAMOĞLU TEPKİSİ NEDENİYLE AKPDEN İHRAÇ EDİLMİŞTİEski AKP İzmir Milletvekili Hüseyin Kocabıyık, Tutuklanarak görevden uzaklaştırılan İBB Başkanı ve CHPnin cumhurbaşkanı adayı Ekrem İmamoğluna yönelik başlatılan operasyona tepki göstererek, AKPli Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğana yönelik eleştirileri nedeniyle ihraç edilmişti.
Source: Haber Merkezi
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Yılmaz: Her alanda teknolojik gelişimi hızlandırmaya çalışıyoruz
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, Erzurum”da bir otelde düzenlenen Palandöken Ekonomi Forumu”nun açılışındaki konuşmasında, dijitalleşme ve yapay zeka çağında küresel refahın adalet, kapsayıcılık ve sürdürülebilirlik ilkeleriyle dengeli bir şekilde ilerletilmesinin, herkesin ortak sınavı olduğunu belirterek, son yıllarda küresel ekonominin tarihi sınamalarla şekillenen adeta bir türbülans döneminden geçtiğini ifade etti.
Salgın sonrası oluşan toparlanma ivmesinin, 2025 yılına gelindiğinde yerini yavaşlayan büyümeye, artan korumacılığa ve finansal belirsizliğe bıraktığını dile getiren Yılmaz, Uluslararası Para Fonu (IMF) tarafından 2025 yılı için açıklanan küresel büyüme tahmininin yalnızca yüzde 2,8 olduğunu ve yıl başından bu yana yarım puan civarında geriye çekildiğini belirtti.
Yılmaz, ABD”nin ticaret ortaklarına yönelik tarifeleri artırmasıyla tetiklenen korumacılık dalgasının uluslararası ticaretin seyrini dramatik biçimde değiştirdiğini anlatarak, IMF”nin 2025 yılı için küresel ticareti büyümesini yüzde 1,7 olarak öngördüğünü, Dünya Ticaret Örgütü”nün ise daha karamsar bir tablo çizerek dünya ticaretinin de yüzde 0,2 oranında daralma beklediğini söyledi.
Büyümedeki yavaşlama, ticaretteki daralma ve enflasyondaki oynaklık gibi makro göstergelerin yanı sıra tüm bu ekonomik süreçlerin toplumlar üzerindeki etkilerine işaret eden Yılmaz, 2022 Dünya Eşitsizlik Raporu”na göre küresel gelirin yüzde 52″sinin en zengin yüzde 10″luk kesime gittiğini, dünya nüfusunun yarısının ise bu gelirin yalnızca yüzde 8,5″ine sahip olduğunu ifade etti.
Servet dağılımında durumun daha kötü olduğunu dile getiren Yılmaz, küresel servetin yüzde 76″sının en zengin yüzde 10″un elinde bulunduğunu, en yoksul yüzde 50″nin ise hiçbir şeye sahip olmadığını anlatarak, bu tablonun sadece ekonomik refahı değil, aynı zamanda toplumsal adaleti de küresel düzeyde tehdit ettiğini vurguladı.
“Artık Türkiye yeni bir eşiğe gelmiş durumda”
Cevdet Yılmaz, yapay zekanın günümüzün en önemli teknolojik dönüşümü olduğunu ve tüm alanları etkileyeceğini anlatarak, “Artık bilgi, petrol gibi bir meta değil, doğrudan üretim sürecinin kendisi haline gelmiş durumda. Karar alma mekanizmaları daha hızlı, sistemler daha öngörülebilir, süreçler ise daha hassas ölçülebilir hale gelmiş durumda. Bu dönüşüm, elbette kendi haline bırakılamaz, burada düzenlemelere ve bir etik çerçeveye ihtiyaç olduğu çok açık.” ifadelerini kullandı.
Yeşil, dijital ve sosyal dönüşümden oluşan üçüz dönüşümü Türkiye Yüzyılı vizyonunda ve kalkınma planlarında temel çerçeve olarak aldıklarını vurgulayan Yılmaz, şöyle konuştu:
“Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan liderliğinde bu anlamda iddialı çalışmalar yürüttüğümüzü söyleyebilirim. Teknolojinin tüketicisi, pazarı olan bir ülke değil üreticisi olan bir ülke olma anlayışıyla hareket ediyoruz. Savunma sanayinden, sağlık endüstrilerine kadar her alanda teknolojik gelişimi hızlandırmaya çalışıyoruz. Türkiye Cumhuriyeti olarak 2002″den 2024″ün sonuna kadar 230 milyar dolarlık bir ekonomiyi 1,3 trilyon doların üzerine çıkarmayı başardık. Türkiye bunu başardı. Bu anlamda yeni bir eşikte olduğumuzu vurgulamamız lazım. 15 bin 500 dolar civarındaki kişi başına gelirimizle artık Türkiye yeni bir eşiğe gelmiş durumda. Üst orta gelirli ülkeler grubundan yüksek gelirli ülkeler grubuna geçiş aşamasındayız. Bu sadece rakamsal bir değişimi ifade etmiyor. Düşünüş biçimlerinden kurumsal yapılara farklı politikalara varıncaya kadar niteliksel bir değişimi de aynı zamanda ifade ediyor. Yeni bir döneme geçişi ifade ediyor. Farklı eğitim politikalarıyla demokratik standartlarımızı yükselterek çok çeşitli alanlarda kaliteyi, niteliği ön plana çıkararak hareket etmemiz gereken bir dönemin eşiğindeyiz.”
“Daha adaletli bir küresel düzen mutlaka oluşacaktır”
Yılmaz, Cumhurbaşkanı Erdoğan”ın 26 Mart 2025 tarihinde ilan ettiği 2030 Sanayi ve Teknoloji Stratejisi”nin vizyonu doğrultusunda, ileri üretim teknolojilerinde yerli üretimi teşvik etmeyi, güvenli, verimli ve sürdürülebilir bir ulusal nesnelerin interneti ekosistemi kurmayı, yüksek teknoloji ihracatını 3 kat artırarak 30 milyar dolara çıkarmayı ve orta-yüksek teknolojili ürün ihracatını 180 milyar dolara yükseltmeyi hedeflediklerini kaydetti.
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Yılmaz, teknolojinin ancak etik değerlerle, adaletle birleştiği zaman anlam kazanacağını, refahın ancak paylaşıldığı zaman kıymetli olduğunu, geleceğin ancak birlikte inşa edilirse sürdürülebilir bir gelecek olacağını dile getirerek, şu ifadeleri kullandı:
“Sayın Cumhurbaşkanımızın tüm dünyaya yüksek sesle ifade ettiği gibi, “İnsanlık beşten büyüktür. Daha adil bir dünya mümkündür.” Bugün yaşadığımız süreçler bir kader değildir. Mutlaka insanlık bu süreçlere tepkiler verecektir. Gazze”deki soykırıma da ekonomik anlamdaki kuralsızlıklara da belirsizliklere de insanlık mutlaka tepkiler verecektir. Daha adaletli bir küresel düzen mutlaka oluşacaktır. Türkiye de buna inşallah en fazla katkı veren ülkelerden biri olacaktır.”
Anadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır. Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.
Source:
Dervişoğlu: Pazarlık için kurulan partiler var
İYİ Parti Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu, partisinin düzenlendiği Rize Buluşması programına katılmak için kente geldi. İsmail Kahraman Kültür Merkezi nde gerçekleştirilen programa; parti üyeleri ile vatandaşlar katıldı. Burada partililere seslenen Dervişoğlu, Geçen haftanın sonunda baktırdım, Türkiye de 167 tane parti var. Her gelen maşallah parti kuruyor. Neden kuruyor? Çünkü öyle bir sistemle yönetiliyoruz ki pazarlık için kurulan partiler var Türkiye de. Ama siyasetin bir de ana damarları var. Şundan emin olabilirsiniz; hayatım boyunca onlarla olmadım, bu saatten sonra da olmayacağım. Pazarlayıcılarla, pazarlıkçılarla, ihanete aparat olanlarla ve bozgunculuk yapanlarla asla ve kata bir arada olmayacağım. Siyasi partileri millet kurar, millet yaşatır. Biz de bir siyasi parti kurduk. Türkiye nin bir siyasi partiye ihtiyacı vardı. Türkiye de merkez siyaset dağılmıştı. Türkiye de bir referandum yapılmış, Tayyip Erdoğan hemşerinizi bile değiştirecek bir sistem devreye sokmuş. Onu Tayyip olmaktan çıkaran Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi her geçen gün tek adamlığa evrilmiş ve sizden uzaklaştırılmış. Bu sistem aslında toparlanmaya ihtiyaç duyuyordu. O sebeple siyasetin merkezini toparlayabilecek, bu milletin birleştirici gücünü doğru bir biçimde siyaset sahnesine taşıyacak, milletin iradesini de milleti yöneten makama yönlendirecek bir güce ihtiyaç vardı. İYİ Parti yi onun için kurduk. Bakın, bundan emin olabilirsiniz. Partiyi biz kurduk, tabelayı siz astınız. Şimdi o tabelayı alıp daha yükseklere de siz çıkaracaksınız Allah ın izniyle diye konuştu. BU CEBERRUT SİSTEMDEN KURTULMANIN ZAMANI GELDİĞİNE İNANIYORUM Dervişoğlu, Türk milleti karşı karşıya bulunduğu problemlerin ortadan kaldırılması için de hemen ve özellikle bu ceberrut sistemden kurtulmanın zamanı geldiğine inanıyorum. O sebeple hiçbir kaygıya yer yoktur ki; buradan ifade etmekte beis görmüyorum ki. Yapacağımız ilk iş, kim, neden besleniyorsa beslensin ona bakmaksızın, parlamenter demokratik sistemi yeniden inşa etmektir. Bütün irademizi birleştirerek öncelikle Türkiye yi, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi diye tarif edilen ama her geçen gün bizi otokrasiye taşıyan bu düzenden kurtarmak mecburiyetindeyiz. Bunun yapılması çok zor bir iş değildir dedi. CUMHURBAŞKANLIĞINDA ZERRE GÖZÜM YOK Ekonominin hiç yönetilmediğini söyleyen Dervişoğlu, Geleceğinden umutsuz, asgari ücretli perişan, açlık sınırının altında yaşıyor. Emekli, dul, yetim tenceresini kaynatamıyor. Bu mutsuzlukla, adaletsizlik yüzünden sermaye sahibi yatırım yapamıyor. Ekonomi bırakın kötü yönetilmeyi, neredeyse hiç yönetilmiyor. O sebeple bu sorunlardan kurtulabilmenin bir yolunun da keşfedilmesi lazım. Demokrasilerde çözüm sandıktır, başka bir çözüm yolu yoktur. Şimdi Türkiye nin önünde de dönemeç var. Sert ve keskin bir viraj var. Türkiye ya bu düzene devam edip otokrasiye teslim olacak ya da demokrasi bayrağını yeniden ayağa kaldıracaktır. Başka çare yoktur. Bu yetkilerle dolu cumhurbaşkanlığında zerre gözüm yok. Ama o dediğin başbakanlığı öyle bir istiyorum ki; devlet nasıl yönetilir, herkes görecek. Yeter ki siz benimle beraber olun değerlendirmesinde bulundu. RİZELİ ÇAYA FİYAT BEKLİYOR Yaş çay fiyatı 35 liradan aşağısını kabul etmediklerini söyleyen Dervişoğlu, Önümüzde bir çay hasadı dönemi var. Rizeli çaya fiyat bekliyor. Duyumlarımıza göre hükümette azami 25 liralık bir beklenti varmış. Bizim arkadaşlarımız, ekonomi kurullarımız, tarım kurullarımız maliyeti hesapladı. Çay üreticisinin para kazanabilmesi ve varlığını idame ettirebilmesi için en az 33 lira artı 3,5 lira prim olması gerekiyor. Çay üreticisinden esirgenmemelidir. Tayyip Erdoğan, duy beni. Rizeli 35 liradan aşağı fiyatı kabul etmiyor dedi. ÇAYKUR A GEÇİCİ İŞÇİ ALIYORLARMIŞ ÇAYKUR a alınacak geçici işçilerle ilgili de açıklamalarda bulunan Müsavat Dervişoğlu, Ayrıca ÇAYKUR a geçici işçi alıyorlarmış. Sözleşmeli işçiler, eskiden müracaat sırasında kura ile alınıyordu. Şimdi mülakat yapacaklarına dair duyumlar alıyoruz. Ya Tayyip Erdoğan, bakın Rize den sesleniyorum; sesime kulak ver. Rizeli vicdanının yaralanması ve kanamasını istemiyor. Bu sesi duy Recep Tayyip Erdoğan diye konuştu. *Haberin görseli AA tarafından servis edilmiştir.
Source: Habertürk
İmamoğlu”ndan iktidara sert tepki: Neymiş bu Kanal İstanbul sevdanız, nasıl bir “aşk” bu?
İBB”ye yönelik soruşturmalar kapsamında tutuklanan CHP”nin cumhurbaşkanı adayı ve İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, sosyal medya hesabında yaptığı paylaşım ile iktidarın “Kanal İstanbul” projesine tepki gösterdi. İmamoğlu paylaşımında “Neymiş bu Kanal İstanbul sevdanız, nasıl bir “aşk” bu? Bu ihanet için gözünüz nasıl kararmış? Kimlere, ne vaat ettiniz?” ifadelerini kullanarak iktidarın son dönem harcamalarına dikkat çekti.
İmamoğlu paylaşımında şu ifadeleri kullandı:
– Neymiş bu Kanal İstanbul sevdanız, nasıl bir “aşk” bu?
– Bu ihanet için gözünüz nasıl kararmış?
– Kimlere, ne vaat ettiniz?
– Depremle ilgili sadece aklıma gelen 4 kalem işinizi paylaşıyorum;
– Deprem fonunda buharlaştırdığınız kaynak tam 42 milyar dolar!
– İstanbul’da 2004-2019 yılları arası 15 yılda 130 projede kamu alanlarından ve imar hareketliliğinden yarattığınız rant tam 85 milyar dolar!
– İstanbul’a ihanet olduğunu herkesin bildiği “çılgın projeniz” Kanal İstanbul’un tahmini maliyeti tam 100 milyar dolar!
– 19 Mart sabahı milletin iradesine karşı emrinle gerçekleşen darbe girişiminin ülke bütçesine maliyeti tam 50 milyar dolar!
– Sadece yukarıda saydığım dört kalemde millete ve devlete 277 milyar dolar zarar yüklediniz!
– Bu kaynak İstanbul dahil bütün ülkeyi ihya eder, depreme dayanıklı hale getirir ve bütün ülkemizi düze çıkarırdı.
– Gözü dönmüş hırsınızı ve ihtirasınızı önce yüce Allah’a sonra da milletimize havale ediyorum.
– Aziz milletim, bu çarpık düzenden acilen kurtulmalıyız. Sizlere güveniyorum.
– Milletimiz büyüktür!
Source: Haber Merkezi
EYT”den kaç kişi emekli oldu? Çalışma Bakanı Işıkhan canlı yayında açıkladı
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Prof. Dr. Vedat Işıkhan, bir televizyon kanalında canlı yayında sorulara cevap veriyor. Bakan Işıkhan, Emeklilikte Yaşa Takılanlar (EYT) yasasıyla emekli olan kişi sayısını ve yıllık maliyetini açıkladı. Işıkhan aynı zamanda en düşük işsizlik oranına ulaşıldığını duyurdu. CNN Türk”te konuşan Bakan Işıkhan”ın açıklamalarının satır başları şu şekilde: “EYT”DEN 3 MİLYONU AŞKIN KİŞİ FAYDALANDI “EYT”den 3 milyon 123 bin vatandaşımız yararlandı. EYT”nin ilk yıllık maliyeti 723 milyar TL. Önümüzdeki 5 yıl içinde de kümülatif olarak değerlendirdiğimizde bunun maliyeti 3.4 trilyon lira olacaktır. EYT”NİN MALİYETİ ÇOK YÜKSEK Bu gerçekten kapsamlı olarak değerlendirdiğimizde ciddi maliyet. Bu sistemde EYT”den yararlanarak emekli olmuş 38 yaşında 460″a yakın vatandaşımız bulunmakta. 38 yaşında henüz ve EYT”den emekli olmuş durumda. Tabii bizim burada Sosyal Güvenlik ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı olarak da hem vatandaşlarımıza hem de sigortalarımıza sağlıklı, adil ve güvenli bir sosyal güvenlik sisteminin sürdürülebilirliği noktasında da çalışmalarımıza ağırlık vereceğiz. Tabii biz bunu nasıl yapacağız? BİR ÇALIŞAN 2.5 EMEKLİNİN MAAŞINI ÖDEYECEK DÜZEYDE Şu an aslında bir çalışan 1.61 kişinin maaşını ödeyecek pozisyonda. Bu rakam 2009″da yaklaşık 2.5 çalışana emekliye denk geliyordu. Bir çalışan 2.5 emeklilik aylığını ödeyecek düzeyde. Bu oran gittikçe düşüyor. Biz de bunu fark ettik bu süreç içerisinde ve istihdam politikalarımızı aktif hale getirdik. Çünkü bu dengeyi sağlıklı bir şekilde işletebilmek için de istihdamı geliştirme dışında, işsizliği düşürme noktasında başka alternatifimiz yok. SON 12 YILIN EN DÜŞÜK İŞSİZLİK RAKAMI İş gücümüz 35 milyon 200 bin kişi, iş gücüne katılma oranı yüzde 53.2. İstihdamda bulunan kişi sayısı 32 milyon 314 bin kişi. İşsizlik oranı yüzde 8.2. Hedefimiz 7.4. En düşük işsizlik oranını yakaladık. 1 milyon 77 bin 206 kadın istihdama katıldı. DEPREME KARŞI GÜÇLÜ ŞEHİRLER İNŞA ETMELİYİZ Deprem bize bir kez daha şunu gösteriyor, aslında bir deprem bölgesinde yaşıyoruz. Çok şükür can kaybımız olmadı, bu sevindirici bir özellik bence. Depremin olduğu ilk günden itibaren devletimizin tüm yıkanları seferber edildi. Depremi önleyemeyiz, ancak depreme hazırladığı şehirler, daha güçlü şehirler inşa edebiliriz. Bunun en kestirme yolu, en kısa yolu da aslında kentsel dönüşümdür. Artık hızlı bir şekilde kentsel dönüşüme geçmemiz gerekiyor. BELEDİYELERİN 196 MİLYAR TL BORCU VAR Mart ayında geçen 2-3 ay öncesindeki programda 96 milyardı fakat şu an bu rakama 100 milyar daha faizle birlikte bir rakam eklendi. Birçok belediye bizimle iş birliğine girdik. 149 belediye toplamda 30 milyarlık prim borcunu ödemek üzere SGK”ya başvurmuştur. Sayın Cumhurbaşkanımızın o ifadesinden sonra tüm belediyeler, özellikle SGK”ya prim borcu olan belediyeler bizimle iletişime geçiyor. Şu an 28.2 milyar lira tahsilat gerçekleşti. 1 MAYIS AK PARTİ İKTİDARI DÖNEMİNDE ANAYASAL GÜVENCE ALTINA ALINDI Ülkemizde de 2009 yılında Sayın Cumhurbaşkanımız 1 Mayıs”ı resmi tatil ilan ederek bir bayram havasında kutlanmasına destek vermiş oluyor. AK Parti iktidarı döneminde de sendikal özgürlükleri artıran ve bunları anayasal güvence altına alan bir çalışma içerisinde bulunuldu. Ve 1 Mayıs tüm dünyada aslında emek bayramı olarak kutlanılıyor. 600 BİN KAMU İŞÇİSİ İLE ZAM PAZARLIĞI 600 bin işçinin öncelikle, ücretinin belirleneceği, kamu işçilerinin sosyal ve ekonomik haklarının belirleneceği önemli bir süreç. İşçilerimizin alın teri, kurumadan karşılığının eksiksiz olarak verilebileceği bir yapı kurmak istiyoruz. Türk-İş ve Hak- İş bize tekliflerini ilettiler. Tabii o komisyonun kendi içinde bir çalışma sistemi var. Belirli zaman aralıklarında bir araya geliyorlar ama bu süreç tabii belli bir dönem sonra belli bir noktada uzlaşmayla neticeleneceğini de tahmin ediyorum. MEMURLARLA TOPLU SÖZLEŞMEDE YENİ DÖNEM Kamu çalışanları ile yeni bir toplu sözleşme dönemine giriyoruz. Ağustos ayında da özellikle kamu görevleri, memurlarımız ve sözleşmeli personelimiz için de 2026-2027 yıllarını kapsayan toplu sözleşme süreçlerini geçeceğiz. Sonuçta hem işçimizle hem de memurlarımızla bu süreci gerçekleştirirken çalışma barışını koruyarak tüm taraflarda maksimum memnuniyeti oluşturacak, aynı zamanda ekonomik dengeleri de gözeteceğimiz adil ve sürdürülebilir çözümler yönetmeyi gayret edeceğiz.”
Source: Baki Sancak
Depremden sonra fiyatlar artmıştı, bakanlık harekete geçti
Ticaret Bakanlığı tarafından yapılan açıklamada, 23 Nisan da meydana gelen İstanbul daki depremlerin ardından ilk yardım çantası, deprem çadırı ve çantası gibi malzemelerde fahiş fiyat artışı yapıldığına dair şikayetlerin ulaştığı belirtildi. Bakanlığın derhal harekete geçerek İstanbul, Ankara ve İzmir de bahse konu ürünlerin satışını gerçekleştiren işletmeler nezdinde denetimler yaptığı belirtilen açıklamada, büyük elektronik pazar yerlerinde deprem ihtiyaç malzemelerinin satışını yapan satıcılara ilişkin de geniş çaplı incelemeler yürütüldüğü bildirildi. Açıklamada, e-ticaret platformlarından bu ürünlerin satışını yapan işletmelere ilişkin ivedi bilgi ve belge talebinde bulunulduğu ve sürecin takibinin yapıldığı vurgulandı. DEPREM ÜRÜNLERİNDE FİYAT ARTIŞI TESPİT EDİLDİ Denetim sonuçlarına ilişkin bilgi verilen açıklamada, şunlar kaydedildi: Deprem çantası, ilk yardım çantası ve deprem çadırı gibi 1079 üründe 236 işletmenin fiyat artışı yaptığı tespit edilmiş olup, halihazırda bu işletme ve ürünlerle ilgili analiz ve inceleme çalışmaları devam etmektedir. Nihai inceleme sonucunda aykırılık tespit edilen işletmelerin satışa sunduğu her bir ürününde yaptığı fahiş fiyat artışı için Haksız Fiyat Değerlendirme Kurulunca 1 milyon 439 bin 300 liraya kadar idari para cezası uygulanabilecektir. Ticaret Bakanlığı olarak adil, şeffaf, tüketici dostu, aynı zamanda işini layıkıyla yapan ticari işletmelerimizin hakkının korunduğu bir piyasa düzeninin sağlanması adına mücadelemizi kararlılıkla sürdüreceğimizi vurguluyor, afet durumlarında toplumsal hassasiyeti fırsata çevirerek fahiş fiyat artışı yapan ve vatandaşlarımızı mağdur eden kişi ve kuruluşlara karşı denetimlerimizin devam edeceğini bir kez daha hatırlatıyoruz. *Haberin görseli AA tarafından servis edilmiştir.
Source: Habertürk
Bakan Vedat Işıkhan belediyelerin borcunu açıkladı
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Işıkhan, CNN Türk”te gündeme ilişkin soruları yanıtladı. Bakan Işıkhan, “Tüm belediyelere eşit yaklaşıyoruz, borçlar ödenmeli. Belediyelerin 196 milyar borcu var.” dedi. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Işıkhan”ın konuşmasından öne çıkanlar şöyle: Türkiye’nin gündemi malum. İstanbul’da yaşadığımız evler bunlarla ilgili Kütahyalı kardeşlerime ve depremi hisseden tüm vatandaşlarımıza geçmiş olsun dileklerimi iletmek istiyorum bir kez daha. “DEPREM SİYASETE ALET EDİLEMEZ” Çok şükür can kaybımız olmadı bu sevindirici. Olduğu ilk günden itibaren devletimizin tüm imkanları biliyorsunuz seferber edildi. Burada kentsel dönüşüm projeleri yapı denetim sistemleri deprem yönetmelikleri gibi konuların ne kadar hayati olduğunu siyasete malzeme yapılmayacak kadar da önemli mevzular olduğunun altını çizmek istiyorum. Depremi önleyemeyiz ancak depremi hazır şehirler daha güçlü şehirler inşa edebiliriz bu da bizim elimizde. Sosyal güvenlik sistemimizin sürdürüldüğü birliği için bizim tek bir gelirimiz var bu gelirde işverenlerimizin ve kamu kurumlarından tahsil ettiğimiz sigorta primleri. Ancak belediyeler 31 Mart seçimleri öncesinde sayın cumhurbaşkanımızın SGK”ya olan prim borçlarının ödenmesi noktasındaki ifadesinden sonra inanın tüm belediyelerle yakın iletişime girdik. Bu çerçevede aslında primlerin üzerine ödeyen tüm belediyelerimiz belediye başkanlarımıza da huzurlarınıza teşekkür etmek istiyorum. “BELEDİYELERİN 196 MİLYAR BORCU VAR” Şunu fark ettik bazı belediyelerin prim borçlarının nedeniyle daha fazla zorlandığını borçlarını ödememe noktasında eylemlerde bulunduğunu gördüm. En mantıklı yöntem belediye başkanlığını mali bir sorumluluğu da bulunmakta mali sorumluluk gereği olarak da primlerin SGK‘ya ödenmesi gerekiyor. Artan faizle birlikte artan bir yükle karşı karşıya kaldık en son rakam 196 milyar dolayında bir borç yükü var. Bunun sürdürülemez olduğunu fark ettik ve belediyelerimiz belediye başkanlarımıza iletişime geçtik çünkü SGK olarak bizim temel amacımız iletişimi sağlamak ve prim borçları olduğunu bu prim borçlarının ödenmesi noktasında kendilerini davet ettik. Prim borcu ödenmediği zaman sağlık hizmetlerini sunmama noktasına gelebiliyor. Sosyal güvenliği sürdürülebilirliği bizim için çok önemli. Bu süreç içerisinde ve istihdam politikalarımızı aktif hale getirdik çünkü bu dengeyi sağlıklı bir şekilde işletebilmek içindi. Uyguladığınız aktif bir sistem politikaları ile dengelemeye gayret ediyoruz. Bunda da başarılı olduğumuzu ifade etmek isterim.
Source: Internet Haber
Ev kadınlarına emeklilik müjdesi yolda: Bakan Işıkhan tarih verdi
CNN Türk yayınına katılan Işıkhan, Marmara Denizi Silivri açıklarında meydana gelen 6,2 büyüklüğündeki depremin hemen ardından tüm imkanların seferber edildiğini anımsattı.Bakan Işıkhan, “Kentsel dönüşüm projeleri, yapı denetim sistemleri, deprem yönetmelikleri gibi konuların ne kadar hayati olduğunun, siyasete malzeme yapılmayacak kadar önemli mevzular olduğunun altını çizmek istiyorum. Depremi önleyemeyiz ancak depreme hazırlıklı şehirler inşa edebiliriz. Bunun da en kısa yolu kentsel dönüşümdür.” ifadelerini kullandı.Belediyelerin SGK”ye olan prim borçlarına işaret eden Işıkhan, sosyal güvenlik sisteminin sürdürülebilirliği için tek gelirin primler olduğunu aktararak, siyasi parti ayrımı gözetmeksizin tüm belediyelere eşit yaklaştıklarını belirtti.Işıkhan, “En son rakam 196 milyar dolayında bir borç yekunu var. 149 belediye toplamda 30 milyarlık prim borcunu ödemek üzere sosyal güvenlik kurumlarımıza başvurmuştur. Şu ana kadar SGK tarafından toplam tahsilat tutarımız 128,2 milyar tutarında. Sayın Cumhurbaşkanımızın ifadesinden sonra prim borcu olan belediyeler bizimle iletişime geçti. Şu anda 28,2 milyar lira tahsilat gerçekleştirdik. Nisanda 3 milyar lira tahsilat gerçekleştirdik, martta bu rakam 1,3 milyar liraydı.” diye konuştu.SMA HASTALARININ AİLELERİNE MÜJDESGK”nin bazı ilaçları karşılamadığına ilişkin soruyu da yanıtlayan Işıkhan, sağlık sisteminin kendileri için çok önemli olduğunu, yaşlı nüfusunun arttığını, yaşlılık ve emekliliklerle birlikte sağlık giderlerinde artış yaşandığını kaydetti.Bakan Işıkhan, geri ödeme kapsamında olan ilaçlara da işaret ederek, sözlerini şöyle sürdürdü:””Kanser tedavisinde kullanılan ilaç sayısı; 818 yurt içi ruhsatlı olmak üzere, 91 adedi de yurt dışından temin edilen ilaçlar olmak üzere 909 adet. Bugün itibarıyla geri ödeme kapsamına alınan ilaçlarımızın sayısını komisyonlarımızın belirlediği ilkeler doğrultusunda artırıyoruz. 8 bin 475″i yurt içi, 398″i yurt dışı olmak üzere 8 bin 873 ilaç SGK tarafından karşılanmaktadır. 2024 yılında 432 yeni ilaç ödeme kapsamına alındı.”SMA hastalarının ailelerine de müjde veren Işıkhan, “SMA, MS ve ALS gibi nadir hastalıklarda kullanılan ilaçları da geri ödeme kapsamına aldık. Kullanım kolaylığı olan bir SMA ilacını daha geri ödeme kapsamına almış olduk. Hastaların alternatif tedaviye erişimlerini sağlamış olduk. Bilgisayarlı tomografi, MR görüntülemelerinde kullanılan kontrast madde ilaçlarının hastaneler tarafından temin edilmesi sağlanarak, vatandaşlar bu ilaçları eczanelerden almaya ihtiyaç duymayacak. Yoğun bakım ünitelerinde oluşan sağlık verilerinin sisteme entegre edilerek anlık olarak takip edilmesi sürecini de başlatmış olduk.” dedi.SAHTE BOŞANMA YOLUYLA YETİM AYLIĞI ALINDIĞINA İLİŞKİN TESPİTLERBakan Işıkhan, usulsüzlüklere geçit vermediklerini belirterek, yapılan denetimler ve hileli boşanmalarla ilgili bilgiler paylaştı.Geçen yıl 1 milyona yakın risk analizine dayalı denetim gerçekleştirdiklerini söyleyen Işıkhan, “Sadece hileli boşanmalar üzerinden yapılan incelemelerde 9 bin sahte boşanma yoluyla yetim aylığı alındığı tespit edildi. 7 bin 400″ü ile ilgili ödenen rakamların faiziyle geri alınması için işlem başlattık ve savcılığa suç duyurusunda bulunduk.” ifadelerini kullandı.EYT”den emekli olanların ve bu düzenlemenin toplam maliyetiyle ilgili de Işıkhan, “Bugüne kadar 3 milyon 123 bin vatandaşımız emekli oldu. Bu düzenlemenin ilk yıl maliyeti 724 milyar lira. Önümüzdeki 5 yıl içinde de kümülatif olarak değerlendirdiğimizde maliyeti 3,4 trilyon lira olacaktır. Kapsamlı olarak değerlendirildiğinde ciddi maliyetli, aynı anda insan gücü kaybı olarak da değerlendiriyorum.” diye konuştu.Bakan Işıkhan, 1 Mayıs”ta da hafta boyunca sahada olacağını aktararak, öngörülen programlarının detaylarını paylaştı.”SON 12 YILIN EN DÜŞÜK İŞSİZLİK ORANINI YAKALAMIŞ DURUMDAYIZ”İŞKUR Gençlik Programı hakkında yöneltilen soruyu yanıtlayan Işıkhan, gençlere gelir desteği sağladıklarını, toplam 66 bin 931 üniversite öğrencisine 495 milyon 701 bin 13 lira ödeme gerçekleştirdiklerini ve program için de 7 milyar 15 milyon lira bütçe ayırdıklarını belirtti.Kadın istihdamına yönelik projeleri de anlatan Bakan Işıkhan, istihdamı artırma hedefleri olduğuna dikkati çekerek, şu verileri paylaştı:”32 milyon 314 bin kişi istihdamda yer almakta. İşsiz sayımız 3 milyondu, son verilerle birlikte 2 milyon 886 bin kişiye düşmüş durumda. Genel işsizlik oranımız 8,2, son 12 yılın en düşük işsizlik oranını yakalamış durumdayız. 12. Kalkınma Planı doğrultusunda 2028 yılındaki hedefimiz de işsizliği yüzde 7,5″e düşürmek olacaktır. Bu da bizim için çok önemli bir hedef.”Bakan Işıkhan, ev kadınlarının emekliliğiyle ilgili çalışmaların başladığını, 2028″den önce ev kadınlarına yönelik emeklilik müjdesini paylaşmayı hedeflediklerini aktardı.Bazı Suriyelilerin Türkiye”den ülkelerine dönmesiyle birlikte istihdamdaki açığı belirlemek için araştırma yaptıklarını söyleyen Işıkhan, “O kadar güçlü bir istihdam yapımız var ki iş gücü açığı ortaya çıkmayacak. Eğer bir iş gücü açığı ortaya çıkarsa bunu yerli nüfustan, vatandaşlarımızdan telafi etme yoluna gideceğiz. Daha kapsamlı analizlere ihtiyaç var.” dedi.Bakan Işıkhan, kamu işçilerinin zam görüşmelerine ilişkin, “İnşallah masadan ayrılırken işçilerimizle tokalaşarak bu uzlaşmayı, sözleşme sürecini tamamlamayı arzu ediyoruz. İnşallah bu yılı da başarıyla, sosyal diyalog temelinde, çalışma barışını koruyarak nihayete erdirmeyi planlıyoruz.” diye konuştu.
Source: Www.star.com.tr
Gazeteci Metin Cihan paylaştı… TGRT patronunun eşi KJ beğenmedi: “Başka patron mu var”
İktidara yakınlığı ile bilinen TGRT Haberin çalışanlarının bulunduğu bir Whatsapp grubu yazışmalarını gazeteci Metin Cihan paylaştı.Sosyal medya hesabından paylaşım yapan Cihan, şu ifadeler ile iddiasını gündeme taşıdı:Haber kanalından ne beklersiniz? Gerçeği duyurmasını değil mi?Örneğin, çocuk işçi sayısı artıyor, TGRT haber yapıyor. Buraya kadar normal. Ama patron(un eşi) hemen köpürüyor. habercileri azarlıyor. Kural koymuş: Olumsuz şeyler yazılmayacakmış.Bu işler böyle yürüyor.Cihanın paylaşımına göre, haber kanalı sahibinin eşi olan Aslıhan Örenin olumsuz haberlere müdahale ettiği ve çalışanlara, Başka patron mu var bilmediğim? diye sorduğu görüldü.İşte Metin Cihanın paylaştığı o konuşmalar
Source: Haber Merkezi
Bakan Işıkhan: Kullanım kolaylığı olan bir SMA ilacını daha geri ödeme kapsamına aldık
CNN Türk yayınına katılan Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Işıkhan, Marmara Denizi Silivri açıklarında meydana gelen 6,2 büyüklüğündeki depremin hemen ardından tüm imkanların seferber edildiğini anımsattı.
Bakan Işıkhan, “Kentsel dönüşüm projeleri, yapı denetim sistemleri, deprem yönetmelikleri gibi konuların ne kadar hayati olduğunun, siyasete malzeme yapılmayacak kadar önemli mevzular olduğunun altını çizmek istiyorum. Depremi önleyemeyiz ancak depreme hazırlıklı şehirler inşa edebiliriz. Bunun da en kısa yolu kentsel dönüşümdür.” ifadelerini kullandı.
Belediyelerin SGK”ye olan prim borçlarına işaret eden Işıkhan, sosyal güvenlik sisteminin sürdürülebilirliği için tek gelirin primler olduğunu aktararak, siyasi parti ayrımı gözetmeksizin tüm belediyelere eşit yaklaştıklarını belirtti.
Işıkhan, “En son rakam 196 milyar dolayında bir borç yekunu var. 149 belediye toplamda 30 milyarlık prim borcunu ödemek üzere sosyal güvenlik kurumlarımıza başvurmuştur. Şu ana kadar SGK tarafından toplam tahsilat tutarımız 128,2 milyar tutarında. Sayın Cumhurbaşkanımızın ifadesinden sonra prim borcu olan belediyeler bizimle iletişime geçti. Şu anda 28,2 milyar lira tahsilat gerçekleştirdik. Nisanda 3 milyar lira tahsilat gerçekleştirdik, martta bu rakam 1,3 milyar liraydı.” diye konuştu.
SMA hastalarının ailelerine müjde
SGK”nin bazı ilaçları karşılamadığına ilişkin soruyu da yanıtlayan Işıkhan, sağlık sisteminin kendileri için çok önemli olduğunu, yaşlı nüfusunun arttığını, yaşlılık ve emekliliklerle birlikte sağlık giderlerinde artış yaşandığını kaydetti.
Bakan Işıkhan, geri ödeme kapsamında olan ilaçlara da işaret ederek, sözlerini şöyle sürdürdü:
“”Kanser tedavisinde kullanılan ilaç sayısı; 818 yurt içi ruhsatlı olmak üzere, 91 adedi de yurt dışından temin edilen ilaçlar olmak üzere 909 adet. Bugün itibarıyla geri ödeme kapsamına alınan ilaçlarımızın sayısını komisyonlarımızın belirlediği ilkeler doğrultusunda artırıyoruz. 8 bin 475″i yurt içi, 398″i yurt dışı olmak üzere 8 bin 873 ilaç SGK tarafından karşılanmaktadır. 2024 yılında 432 yeni ilaç ödeme kapsamına alındı.”
SMA hastalarının ailelerine de müjde veren Işıkhan, “SMA, MS ve ALS gibi nadir hastalıklarda kullanılan ilaçları da geri ödeme kapsamına aldık. Kullanım kolaylığı olan bir SMA ilacını daha geri ödeme kapsamına almış olduk. Hastaların alternatif tedaviye erişimlerini sağlamış olduk. Bilgisayarlı tomografi, MR görüntülemelerinde kullanılan kontrast madde ilaçlarının hastaneler tarafından temin edilmesi sağlanarak, vatandaşlar bu ilaçları eczanelerden almaya ihtiyaç duymayacak. Yoğun bakım ünitelerinde oluşan sağlık verilerinin sisteme entegre edilerek anlık olarak takip edilmesi sürecini de başlatmış olduk.” dedi.
Sahte boşanma yoluyla yetim aylığı alındığına ilişkin tespitler
Bakan Işıkhan, usulsüzlüklere geçit vermediklerini belirterek, yapılan denetimler ve hileli boşanmalarla ilgili bilgiler paylaştı.
Geçen yıl 1 milyona yakın risk analizine dayalı denetim gerçekleştirdiklerini söyleyen Işıkhan, “Sadece hileli boşanmalar üzerinden yapılan incelemelerde 9 bin sahte boşanma yoluyla yetim aylığı alındığı tespit edildi. 7 bin 400″ü ile ilgili ödenen rakamların faiziyle geri alınması için işlem başlattık ve savcılığa suç duyurusunda bulunduk.” ifadelerini kullandı.
EYT”den emekli olanların ve bu düzenlemenin toplam maliyetiyle ilgili de Işıkhan, “Bugüne kadar 3 milyon 123 bin vatandaşımız emekli oldu. Bu düzenlemenin ilk yıl maliyeti 724 milyar lira. Önümüzdeki 5 yıl içinde de kümülatif olarak değerlendirdiğimizde maliyeti 3,4 trilyon lira olacaktır. Kapsamlı olarak değerlendirildiğinde ciddi maliyetli, aynı anda insan gücü kaybı olarak da değerlendiriyorum.” diye konuştu.
Bakan Işıkhan, 1 Mayıs”ta da hafta boyunca sahada olacağını aktararak, öngörülen programlarının detaylarını paylaştı.
– “Son 12 yılın en düşük işsizlik oranını yakalamış durumdayız”
İŞKUR Gençlik Programı hakkında yöneltilen soruyu yanıtlayan Işıkhan, gençlere gelir desteği sağladıklarını, toplam 66 bin 931 üniversite öğrencisine 495 milyon 701 bin 13 lira ödeme gerçekleştirdiklerini ve program için de 7 milyar 15 milyon lira bütçe ayırdıklarını belirtti.
Kadın istihdamına yönelik projeleri de anlatan Bakan Işıkhan, istihdamı artırma hedefleri olduğuna dikkati çekerek, şu verileri paylaştı:
“32 milyon 314 bin kişi istihdamda yer almakta. İşsiz sayımız 3 milyondu, son verilerle birlikte 2 milyon 886 bin kişiye düşmüş durumda. Genel işsizlik oranımız 8,2, son 12 yılın en düşük işsizlik oranını yakalamış durumdayız. 12. Kalkınma Planı doğrultusunda 2028 yılındaki hedefimiz de işsizliği yüzde 7,5″e düşürmek olacaktır. Bu da bizim için çok önemli bir hedef.”
Bakan Işıkhan, ev kadınlarının emekliliğiyle ilgili çalışmaların başladığını, 2028″den önce ev kadınlarına yönelik emeklilik müjdesini paylaşmayı hedeflediklerini aktardı.
Bazı Suriyelilerin Türkiye”den ülkelerine dönmesiyle birlikte istihdamdaki açığı belirlemek için araştırma yaptıklarını söyleyen Işıkhan, “O kadar güçlü bir istihdam yapımız var ki iş gücü açığı ortaya çıkmayacak. Eğer bir iş gücü açığı ortaya çıkarsa bunu yerli nüfustan, vatandaşlarımızdan telafi etme yoluna gideceğiz. Daha kapsamlı analizlere ihtiyaç var.” dedi.
Bakan Işıkhan, kamu işçilerinin zam görüşmelerine ilişkin, “İnşallah masadan ayrılırken işçilerimizle tokalaşarak bu uzlaşmayı, sözleşme sürecini tamamlamayı arzu ediyoruz. İnşallah bu yılı da başarıyla, sosyal diyalog temelinde, çalışma barışını koruyarak nihayete erdirmeyi planlıyoruz.” diye konuştu.
Anadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır. Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.
Source:
CHP”li Özgür Çelik bavul skandalını savundu! İtiraf gibi açıklama
İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun 12 Ekim 2024 tarihinde Beşiktaş”taki bir otelde “örgüt yöneticileri ve gizli kasalarıyla” yaptığı karartılmış toplantının yeni görüntüleri ortaya çıktı. Görüntülerde, şüpheli güvenlik personeli Çağlar Türkmen”in elinde valizlerle otelden ayrıldığı tespit edildi.Söz konusu iki bavulda sinyal kesici jammer cihazları bulunduğu öne sürüldü. İddialara göre, İmamoğlu toplantılarında teknolojik imkanlarla yapılan dinlemeleri engellemek amacıyla bu cihazları aktif kullandı.Tartışmalar sonrası CHP İstanbul İl Başkanı Özgür Çelik, sır valizlerin içinde ne olduğunu kameralar önünde açıkladı. VALİZLERİN İÇİNDE SİNYAL KESİCİLER VARKayıtlara yansıyan valiz taşıma görüntülerine ilişkin konuşan Çelik, valizlerin içinde sinyal kesicilerin (jammer) bulunduğunu söyledi.Yanında getirdiği iki valizi açarak sinyal kesicileri kamuoyuna gösteren Çelik, “Bu valizlerin içinde ne var? Valizlerde sinyal kesici cihazlar bulunuyor. Bu cihazlar, güvenlik ekipleri tarafından toplantılarda kullanılıyor. Neden valizle taşınıyor? Çünkü bu cihazlar 20-25 kilo ağırlığında ve elde taşımak zor. Güvenlik ekipleri bu yüzden valiz kullanıyor” ifadelerini kullandı.”TERÖR TEHDİDİ ALAN BİR İSİM”Çelik sözlerine şöyle devam etti:”Kamuoyu, Ekrem İmamoğlu’na yönelik bir terör örgütünün suikast girişimi iddiasını televizyonlarda günlerce tartışmadı mı? İstanbul’da rant alanlarını yıkan, terör tehdidi alan bir isim olarak, hem kendi güvenliği hem de yanında bulunanların güvenliği için sinyal kesici cihazlar kullanılması son derece anlaşılır bir durumdur. Valizlerdeki bu cihazlar, güvenlik amaçlı kullanılıyor.”TERÖRDEN DEĞİL YAKALANMAKTAN KORKTUNUZ”AK Parti Teşkilatlardan Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Ahmet Büyükgümüş, bavul skandalına tepki gösterdi.Sosyal medya hesabından paylaşım yapan Büyükgümüş, “Ekrem İmamoğlu, bir otel salonunda gizli toplantılar yapıyor. Toplantı başlamadan korumaları güvenlik kameralarını bantla kapatıyor, iki koca valiz salona taşınıyor. 16 milyon İstanbullunun verisini yabancı şirketlere peşkeş çekenler, kameralara bant çekmeyi “kişisel verilerin korunması” diye açıklıyor; Sinyal kesici taşımayı ise utanmadan “terör tehdidi” bahanesiyle savunuyorlar. Madem korkunuz terördendi, neden şeffaflığı artırmak yerine kayıtları kararttınız? Cevabı basit; terörden değil yakalanmaktan korktunuz. Şu çok net; derdi belediyeyi yönetmek olanlar ne kamera karartır ne de yanında sinyal kesici taşır. Şimdi herkesin sorması gereken soru şu: Neyi sakladınız, kapalı kapılar ardında neyin pazarlığını yaptınız?” ifadelerini kullandı.Ekrem İmamoğlu, bir otel salonunda gizli toplantılar yapıyor. Toplantı başlamadan korumaları güvenlik kameralarını bantla kapatıyor, iki koca valiz salona taşınıyor.16 milyon İstanbullunun verisini yabancı şirketlere peşkeş çekenler, kameralara bant çekmeyi “kişisel verilerin…— Ahmet Büyükgümüş (@abuyukgumus) April 26, 2025″CHP İSTANBUL İL BAŞKANI, İMAMOĞLU”NU SAVUNAYIM DERKEN RESMEN SIRTINDAN HANÇERLEDİ”TBMM Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Başkanı ve AK Parti Bursa Milletvekili Mustafa Varank ta söz konusu olay hakkında tepkisini dile getirdi.Varank sosyal medya hesabından şu ifadeleri kullandı; “Şundan herkes emin olabilir: Bir odadaki konuşmaların dinlenilmesinden değil o odanın patlatılmasından korksalardı, jammer yerine bomba arama köpeği kullanırlardı. Kimlerle toplantı yapıldığının görüntülenmesinden değil terör tehdidinden korksalardı bırakın kamera bantlamayı ilave kamera koyarlardı. CHP İstanbul İl Başkanı, Ekrem İmamoğlu”nu savunayım derken resmen sırtından hançerledi.”Şundan herkes emin olabilir:Bir odadaki konuşmaların dinlenilmesinden değil o odanın patlatılmasından korksalardı, jammer yerine bomba arama köpeği kullanırlardı.Kimlerle toplantı yapıldığının görüntülenmesinden değil terör tehdidinden korksalardı bırakın kamera bantlamayı…— Mustafa Varank (@varank) April 26, 2025
Source: Muhammet Binici
“Gıda enflasyonuna artık çözüm bulun”
Toplum genelinde beslenememe ve açlık sorunlarının büyümesine yol açan yüksek gıda fiyatlarına patronlardan uyarı geldi. Ankara Sanayi Odası (ASO) Başkanı Seyit Ardıç, gıda fiyatlarındaki artışın düşük ve orta gelirlerinin alım gücünü etkilediği, gelir adaletsizliğini daha da bozduğu belirterek, fiyat artışlarına çözüm bulunması gerektiğini vurguladı.
‘KONTROL ALTINA ALINMALI’
ASO Meslek Komiteleri Ortak Toplantısı’nda konuşan Ardıç, yıllık gıda enflasyonunun OECD’deki en yüksek ülkeden 3 kat daha fazla seviyeye yükseldiğini söyledi. Ülkedeki zirai don felaketinin gıdada yeni zamlara yol açacağına işaret eden Ardıç, “Gıda enflasyonu ne yazık ki çok daha ürkütücü boyutlara ulaşabilir” dedi.“Gıda enflasyonu toplumsal istikrar, halk sağlığı ve sosyal adaleti yakından ilgilendiren çok boyutlu bir sorun” ifadelerini kullanan Ardıç, “Gıda fiyatlarındaki artış, düşük ve orta gelirlilerin alım gücünü ciddi şekilde etkiliyor, gelir adaletsizliğini daha da belirgin hale getiriyor. Toplumsal refah üzerinde derin etkiler yaratan gıda enflasyonu kontrol altına alınmalı. Halkımızın temel gıdaya erişim imkanlarının korunması için etkin politikalar geliştirilmeli” diye konuştu. Türkiye’de gıda arzının güvence altına alınması gerektiğini aktaran Ardıç, “Ülkemiz coğrafyasının yüzde 30’unun tarım arazisi olmasına karşın üretim kapasitemiz ve hasılamız düşük. Anadolu’muzun verimli topraklarında nerde yanlış yaptık? Neden tarım ve hayvancılık ülkemizde halen sorun olmaya devam ediyor? Şapkamızı önümüze koyup düşünmemiz gerekiyor” dedi.
‘Dayanacak gücümüz kalmadı’
İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun tutuklanmasına varan sürece işaret eden Seyit Ardıç, gecelik faizlerin düşmesini beklerken 9 puan birden artarak yüzde 49’a yükseldiğini anımsattı. “Umudumuz enflasyonda iyileşme ile faizlerin de makul seviyeye gelmesiydi. Yine başa döndük” açıklamasını yapan Ardıç, “Dayanacak gücümüz kalmadı. Yüzde 60’ları aşan kredi maliyetiyle sanayicinin, bırakın yatırım yapmayı, üretimine devam edebilmesi bile mümkün değil” dedi. Ardıç, talebi kısarak enflasyonu düşürmeye çalışan ekonomi yönetimine de, “Fiyat artışı sadece talep fazlalığından değil arz açığından da ortaya çıkar. Üretmediğimiz malın fiyatı yükselir” dedi.
Source: Erdoğan Süzer
İmamoğlu operasyonu asgariyi eritti
Avrupa İstatistik Ofisi Eurostat’ın 2025 yılının ilk yarısına ilişkin yayınladığı veriler, Türkiye’nin Avrupa’nın en düşük asgari ücretine sahip ülkelerinden biri haline geldiğini ortaya koydu.
ERİME YÜZDE 16
CHP Manisa Milletvekili Ahmet Vehbi Bakırlıoğlu, “Bu dramatik düşüş, siyasi istikrarsızlığın yarattığı ekonomik zafiyetin sonucudur. Türkiye’de 708 Euro olan brüt asgari ücret, 19 Mart İmamoğlu operasyonundan sonra 592 Euro’ya düştü ve yüzde 16 eridi. Koltuk sevdasının bedelini açlığa mahkum edilen asgari ücretli ödüyor” dedi. Avrupa’da asgari ücret sıralamasında son sıraların Arnavutluk, Bulgaristan, Sırbistan, Karadağ, Macaristan ve Türkiye’den oluştuğunu hatırlatan Bakıroğlu, “Türkiye bu yılın başında 708 Euro ile listede sondan 6’ncı durumdaydı. Şu andaki güncel kurla ise 592 Euro seviyesinde düştü. Arnavutluk ve Bulgaristan’ın ardından Avrupa’da en düşük üçüncü sıraya geriledi. Bu şimdiye kadar hiç yaşanmamış bir tablo. 1 Ocak 2025’te Euro kuru 36.54 iken, operasyonların ardından 43.90’a kadar çıktı. İktidar dövizi kontrol altına almak için 50.4 milyar dolar rezervi sattı. Ancak Euro’ya söz geçiremediler. Birilerinin siyasi ikbali için halkın sofrasından eksilen ekmekle bedel ödeniyor” ifadelerini kullandı.
Vatandaş: Operasyon ekonomiye zarar verdi
Vatandaş da İmamoğlu operasyonu ile ekonominin sarsıldığını ifade ediyor. Metropoll Araştırma’nın Nisan 2025 tarihli “Türkiye’nin Nabzı” anketine göre, katılımcıların yüzde 52.4’ü İmamoğlu’nun tutuklanmasının, yüzde 28.9’u ise gösteri, protesto ve boykotların ekonomiye daha çok zarar verdiğini belirtti. Katılımcıların yüzde18.7’si ise fikir belirtmedi veya soruya cevap vermedi.
Source: Deniz Ayhan
Papa Francis
PAZARTESİ sabahı saat 08.00’de Roma uçağındaydım. İki saat sonra indik. Uçak havadayken Papa’nın ebediyete intikal ettiği bildirildi (Roma, 7.35). Bir hareketlenme oldu. Ancak doğrusu, nüfusu dört milyona yaklaşan bu şehrin, Paskalya tatili turistleri de varken Roma’nın günlük hayatını çok etkilediğini söylemek mümkün değil. Ancak merkezde, St. Pietro ile Tiber Nehri’nin iki yakası arasında bir hareketlilik vardı.Geliş sebebimiz olan faaliyetimiz olan “Birinci Roma’dan Üçüncü Roma’ya (Da Roma alla Terza Roma) Konferansı”nın Capitol’deki sabah oturumu iptal edildi. Oturuma başkanlık edecek olan Kardinal Agostino Marchetto, bu ölüm dolayısıyla orada bulunamayacaktı. Ama ilginçtir, kilise adamları hiçbir işi yarım bırakmaz, ciddilerdir. Oturumlar öğleden sonra üniversitenin başka bir kampüsüne taşındı ve Kardinal Marchetto geldi. Böylece oturum devam etti.Papa Francis, 2014 yılında Türkiye’yi ziyaret etmişti. Papa, İstanbul Harbiye’deki Kutsal Ruh Kilisesi’nde barışın sembolü olarak güvercin uçurmuştu.PRATİK YÖNÜYLE TANINIYORPapa hakkında yazılanlar; “ultimi” dedikleri marjinallerin ve yoksulların papası, “Il Papa della gente” yani “halkın papası” şeklindeydi. Bunun yanında bazı başka yorumlar da daha geri planda yapılıyordu ama ağırlıklı olarak şu konular konuşuluyordu: “Ukrayna’yı değil, Rusya’yı destekledi”, “Avrupa karşıtıydı”, “Dünyanın güneyinden geliyordu (yani Latin Amerikalıydı)”. Kardinal seçimlerinde bile bu tutumu görülüyordu; kadınları rahip yapmak istedi. Bu, kabul edilemez. “İsa erkektir, rahipler de bir anlamda onun vekilidir” diyorlar muhafazakârlar, ama mütereddid olanlar daha çok.Papa, pratik yönüyle tanınıyor. Güney Amerika’nın şartları içinde yetiştiği açık. Cizvit ama alışıldık Cizvitler gibi üniversiteye kapanan araştırmacılardan ya da misyonlarda propaganda yaparken dünyayı tanıyanlardan değildi. Ne Cardinal Ratzinger gibi birçok dil bilen ve derin felsefi çalışmalara sahip biri, ne de Polonyalı Papa II. Jean Paul gibi dünya politikasına hâkim biriydi. Ancak kendine özgü bir kişiliği olduğu kesin. Türkiye’ye geç kalmış gibi görünen ziyaretini neden bu kadar dikkatle ve özlemle beklediği ise bilinemez.İkinci gün daha ilginç bir gelişme yaşandı: Televizyonlarda son dakika haberi olarak, İsrail’in başsağlığı taziye mesajını iptal ettiği duyuruldu. Hülasa, vefat eden Papa’nın kilisede bir devrim yaptığı söyleniyor. Mutlaka, kendisinden önceki Papa XVI. Benedictus’a ve II. Jean Paul’a kıyasla daha “devrimci” (revülosyoner) bir figür olarak görülüyor. Ancak bu nitelendirme, tartışmaları ortadan kaldırmıyor. Zira kilise içinde hâlâ olacak ve olmayacak şeyler var.Papa’nın en büyük destekçilerinden biri, kendisini Bologna’ya başpiskopos (archbishop) olarak tayin ettiği Kardinal Matteo Zuppi, namıdiğer “Don Matteo.” Gerçekten parlak bir kariyere sahip bir kardinal. Dünyanın dört bir yanında ya nuncius (papalık büyükelçisi) olarak görev yaptı ya da fakir ülkelerdeki insanlara yardım etmekle tanındı. Diğer güçlü aday ise Vatikan Devlet Sekreteri Pietro Parolin. O, Vatikan’ın adeta başbakanı ve dış bakanı konumundaki kişi olarak diplomatik ilişkilerin başında bulunuyor. Bu nedenle “İtalyanların dönemi yeniden mi geliyor?” sorusu gündeme geliyor.VATİKAN’DA DEVRİM YAPTIKardinal Maria Zuppi ve Papa’nın en önemli işlerinden biri de, kadınların rahip olmasını sağlayamamış olsalar da onlara önemli görevler verilmesini temin etmeleri oldu. Örneğin, Fransız kökenli Nathalie Becquart, 2021’den beri Mukaddes Sinod’un sekreter yardımcısı olarak görev yapıyor. Ne var ki bazı kararlar için, her şeye rağmen San Sinod toplanmadan ve Papa istediklerini oradan geçiremeden sonuç alınamıyor.Bir diğer isim ise Raffaella Petrini. 56 yaşında bir Fransisken rahibesi ve sosyolog. Bu iki kadının San Sinod üyeliği ve kürsüye girişleriyle birlikte artık oy kullanma hakları da var. Bu durum, Vatikan için devrim niteliğinde sayılıyor.Daha ilginç görünümler de var. Papa adayları arasında Kongolu Fridolin Ambongo Besungu, Kinşasa Başpiskoposu olarak öne çıkıyor. Tüm devrimci görüşlerin öncülerinden biri. Buna karşılık Afrikalı Kardinal Robert Sarah, Ratzinger’in çizgisini benimseyenlerden. Tabii muhafazakâr cephenin öncüsü ise Macar Katoliklerinin başındaki Estergon – Budapeşte Başpiskoposu Kardinal Péter Erdo. Gerçekten dikkat çekici portreler söz konusu.Kudüs Katolik Kilisesi’nin Patriği Pierbattista Pizzaballa da adaylar arasında. Hem Filistinlilerin hem Yahudilerin hayatına ve kültürüne hâkim biri olarak, arada denge kurmaya çalışıyor. Açıkçası herkesin söylediği şey şu: Dünyayı yöneten pek çok lider böyle bir ustalıktan çok uzak. Ancak bu ustalık onun kilisenin başına geçmesine ne ölçüde imkân tanır, bilinmez.Şu anda öne çıkan isimler arasında belirttiğimiz gibi Devlet sekreteri Kardinal Pietro Parolin var. Büyük devletler arasında, özellikle Çin ile bir nevi barış zemini hazırlamış durumda. Yukarıda sözünü ettiğimiz Kardinal Zuppi de, Nelson Mandela ile işbirliği yaparak hayranlık uyandırmış bir başka güçlü aday. Adayların çeşitliliği, Katolik dünyasının evrenselliğini yansıtıyor.Örneğin, ABD’den gelen Newark Başpiskoposu Joseph William Tobin, İrlanda asıllı. Muhafazakâr. Ölen Papa’nın karşıtıydı. Özellikle göçmenlerin, bilhassa Katolik mültecilerin geri gönderilmesine karşı çıkışıyla tanınıyor. “Çoluk çocuk insanlara bu zulüm yapılır mı?” sözleriyle dikkat çekmişti. Ama asıl Trump’ın kopyası, Wisconsin eyaletinden gelen, muhafazakâr, ölen papanın en azılı tenkitçisi Kardinal Raymond Leo Burke. ABD Trump’ı seçti ama Kardinallerin ABD halkıyla aynı manasızlığı göstereceğini kimse beklemez.KONSEY TOPLANIYORKonsey (Conclave) başlamak üzere. Kardinaller bir araya gelecek. Kilise, her zaman için dünyanın en düzenli, en organize, en örgütlü kurumlarından biridir. Gelir kaynakları zengindir. Bazılarının sandığının aksine, perde arkasında en etkili kurum olmayabilir ama mutlaka güçlü bir yapıdır.Da Roma alla Terza Roma (Birinci Roma’dan Üçüncü Roma’ya) Konferansı, yine aynı temalar çerçevesinde monografik sunumlarla devam etti. Her yıl tamamını Capitol’de (Capitoline Tepesi – Campidoglio) gerçekleştirdiğimiz bu semineri bu kez Roma’nın dışındaki bir kampüste yapmak zorunda kaldık. İşte burada Türkiye ile İtalya arasındaki fark göze çarpıyor.Bir zamanlar İstanbul’da sur dışına çıktığınızda, hele böyle bir mevsimde, yemyeşil bir doğa, masmavi bir deniz görür ve içiniz açılırdı. Bu iç açılma hissi, İstanbul’da Topkapı dediğimiz yerde, bugünse hurda sanayi tesisleriyle, paçavra gibi binalarla mahvolmuş alanlardan başlardı. Kilometrelerce gidersiniz, ama Kütahyalı bir köy muhtarının dediği gibi “Bu İstanbul hep şeherdir.”Roma’da ise kente birkaç kilometre uzaklaştığınızda karşınıza hâlâ İmparator Augustus devrindeki kırsal Roma çıkar. İşte özlediğimiz de bu.YENİ PAPA ADAYLARIFridolin Ambongo BesunguJoseph William TobinPietro ParolinRaymond Leo BurkeMatteo ZuppiPierbattista PizzaballaBU ORGANİZASYONSUZLUĞU ÇÖZMELİYİZROMA’dan aniden dönme ihtiyacı hissettim. Deprem haberi gelmişti. İnsan böyle zamanlarda evinden uzak kalmak istemiyor. Her şeye rağmen o günkü telaş ve kargaşayı görmediğim için kendimi bir ölçüde şanslı sayıyorum. Sanırım depremin kendisinden çok, asıl dayanılmaz olan yönü buydu: organizasyonsuzluk.Toplum olarak, davranış biçimimizle ve örgütlenmemizle depreme karşı dayanıklı değiliz. Bunun için ille de Japon olmaya gerek yok. Türkler tarih boyunca organize bir milletti. Bugünkü dağınıklığın ve ilkesizliğin burada hiçbir yeri olmamalı.
Source: İlber Ortaylı
Kamera bantlamak da nedir arkadaş
Kanıtlama çabasına girmeye de meraklı değilim.- Yalanlama çabasına girmeye de meraklı değilim.İkisine de yüz vermiyorum, ikisini de görevim kabul etmiyorum, ikisiyle de uğraşmıyorum.*Sonuçta…Hâkim değilim, savcı değilim, avukat değilim, mübaşir değilim.*Fakat Ekrem İmamoğlu’yla ilgili ortaya çıkan bazı hususlara da kafayı takmış durumdayım.Her işinde bir sorun var, her işinde bir tuhaflık var adamın.Başka belediye başkanlarında görmediğimiz şeyler bunlar. Mesela Mansur Yavaş’ta yok böyle bir durum.*Şu tuhaflıklara bakın:- Otellerde toplantı yapıyor.- Katılımcılar: Müteahhitler, özel şirketinin yöneticileri falan.- Toplantıdan önce salonlardaki güvenlik kameralarını bantla kapattırıyor.- Adamları ellerinde bantlarla kamera kovalıyor.- İki valiz eşliğinde toplantıya giriyor, iki valiz eşliğinde toplantıdan çıkıyor.Toplantı yapacaksan belediyene ait zirilyon tane makam odası var, otel köşelerinde toplantı yapmak da neyin nesidir arkadaş?*Hadi diyelim ki otel köşelerinde toplantı yapmayı seviyorsun, adamlarına siyah bantlar verip kamera kapattırmak da nereden icap ediyor?Sen gizli servis yöneticisi misin, belediye başkanı mısın?Denizaltı planları, füze savunma sistemleri falan mı ele alınıyor bu toplantılarda ki…Jammerlarla falan sinyal kesmeye çalışıyorsun?*Göğsünü gere gere yapsana toplantını arkadaş.Toplantılarda bavulların ne işi var abi? Ne taşıyorsun o bavullarda?*Hepsinden önemlisi…Neden bu türden tuhaflıkların arkasından hep İmamoğlu çıkıyor?BU DEPREMİN UNUTULMAZLARI- Balkondan arabanın üstüne atlayan adam.- Deprem paniğinde evden kaçarken mutfaktaki bir tencere sarmayı almayı unutmayan aile.- Şener Üşümezsoy’un “Biz bu pazıları Istranca Dağları’nda kayaları kırarak yaptık” şeklindeki meydan okuması.- CNN Türk haber spikeri Meltem’in “Şilan annemi ara” demesi.- Naci Görür’ün gerçek bir deprem uzmanı olmadığına dair iddialar.- Celal Şengör’ün kocaman bir nefret objesine dönüşmesi.- Millet bahçesi / Çadırda konaklama / Semaverle çay demleme üçlemesi.- “Bu deprem o deprem mi” geyiği.- Sürekli sallanıyoruz hissiyle yaşamaya alışmak.- Depremden politik sonuç üretme fırsatçılığı.- “Senin telefonuna erken uyarı geldi mi” sorusu.- Korkutan hocalar / Rahatlatan hocalar gerilimi.- Şener Üşümezsoy’un acayip prim yapması.
Source: Ahmet Hakan
AKP”li isimden itiraf gibi “İmamoğlu” ve “kayyum” sözleri!
AKP”li Tayyar, Ekol TV’de yayınlanan Sorgusuz Sualsiz programında dikkat çeken açıklamalarda bulundu.
Şamil Tayyar CHP”nin büyük ses getiren Yozgat mitingine ilişkin, “CHP’nin Yozgat mitingine katılım sadece Yozgat’ta yaşayan insanlardan değildi. Dışarıdan taşımada vardı. Ama ne olursa olsun, dışarıdan ne kadar katılım olursa olsun Yozgat gibi yerde CHP’nin miting yapması önemli” ifadelerini kullanan Tayyar şunları söyledi:
“Ben açıkçası İmamoğlu meselesinden sonra CHP’nin siyasetini meydanlara taşımasını son derece pozitif bulan birisiyim.
Siyaset kurumu bunaldığında gideceği en iyi adres milletin kucağıdır.
Milletin kucağı ana kucağı gibidir. Bunaldığınızda dertleşebileceğiniz, başınızı omzunuza yaslayabileceğiniz çok geniş bir mecradır”
“KAYYUM ATANMADIYSA SAYEMİZDE”
İBB Başkanı İmamoğlu”nun tutukluluğuyla ilgili konuşan Tayyar bu kararı doğru bulmadığını belirterek, “İmamoğlu tutuklanmadan da bu süreç devam ettirilebilirdi” ifadelerini kullandı. Tayyar kayyum iddialarına da değindi ve “İBB”ye kayyum atanmamışsa, bu bizim gibi duyarlı insanlar sayesindedir” ifadesini kullandı.
Source: Haber Merkezi
MetroPOLL”den dikkat çeken “ekonomi” anketi: AKP ve MHP seçmeni bile ikiye bölündü!
Metropoll Araştırma’nın “Türkiyenin Nabzı Nisan 2025” anketine göre, yurttaşların büyük çoğunluğu son dönemde ekonominin kötü yönetildiğini düşünüyor.Katılımcılara Son zamanlarda ülkemizde ekonominin iyi mi kötü mü yönetildiğini düşünüyorsunuz sorusunun yönetildiği ankette yurttaşların yüzde 71,8 ekonominin kötü yönetildiğini belirtirken, yalnızca yüzde 24,7’si iyi yönetildiğini söyledi.Cevap vermeyenler (yüzde 3,5) ise değerlendirme dışı bırakıldı.Partilere göre ekonomi yönetimi algısı:AKP seçmeninin yüzde 51,4’ü ekonominin iyi yönetildiğini düşünürken, yüzde 43,5’i kötü yönetildiğini belirtti.MHP seçmeninin yüzde 54,2’si ekonomi yönetimini olumlu bulurken, yüzde 42,7’si olumsuz görüş bildirdi.CHP seçmeninin yüzde 96,2’si ekonominin kötü yönetildiğini söylerken, iyi yönettiğini düşünenlerin oranı sadece yüzde 3,1 oldu.İYİ Parti seçmeninin yüzde 95,8’i ekonomi yönetimini kötü buldu.HDP/Yeşil Sol Parti seçmeninin yüzde 91,5’i de ekonominin kötü yönetildiğini ifade etti.Diğer partilere oy verenlerin ise yüzde 89,9’u ekonomik gidişattan memnun değil.Siyaset sahnesindeki hızla akan olaylar ekonomik durumu gözden kaçırıyor. pic.twitter.com/mpRHdYlvMI— Ozer Sencar (@ozersencar1) April 27, 2025ARAŞTIRMA NASIL YAPILDI?Türkiye genelinde NUTS 2 sistemine göre belirlenen 26 bölgeyi esas alan 28 ilde, 8-12 Nisan 2025 tarihleri arasında 1202 kişiyle bilgisayar destekli telefon görüşmesi yöntemiyle yapıldı.
Source: Haber Merkezi
‘Sekülerleşme”ye, ‘akademik düşünce” adına övgüler yapılan bir toplantıdan…
İstanbul”dan Ali Tahir Kabakçı diyor ki: “Geçen hafta İstanbul”da “Müslümanların dünyevîleşmesi ve sekülerleşme” üzerine iki gün süren bir sempozyum yapıldı. O toplantıyı, -siz beni tanımazsınız da- sizin de takip ettiğinizi gördüm. Ama orada dile getirilen hele de çarpık görüşler konusunda bir değerlendirme ve yorum yazısı bekledim, yazmayışınız ilgimi çekti. Halbuki, bazı konuşmalar vardı ki, mutlaka cevaplandırılması gerekiyordu.”*Evet, bu okuyucumuz ilginç bir hatırlatmada bulunuyor. Doğrusu, haklı… Çünkü orada mutlaka karşı çıkılması gereken saçmalıklar da vardı. Ancak, o sempozyumu tertipleyen kuruluş, bu zamana kadar sessiz ve ağırbaşlı toplantılar yaptığından orada bir-iki münasebetsiz konuşmayla onların şevkinin kırılmaması da lâzımdı, herhalde…Başta şunu belirtelim ki, laiklik hele de 1789 -Fransız İhtilali”nin sosyal şartları altında, Katolik Kilisesi”nin katı ve inanç teftişi yapmaya kalkışan uygulamalarına karşı, daha güçlü şekilde meydana çıkan itirazlarla, “naklî deliller”in reddi ve sadece “aklî deliller”in kabulü gibi tariflerle gündeme yerleşmişti. “Naklî deliller” yani, kısaca, “vahy-i ilâhî” demekti.Bizdeki laiklik anlayışı bugün biraz yumuşatıldıysa da, 1925″lerde, yayınlanan “Fransızca-Türkçe” lügatlerde bile, “laїcism/ laiklik) de, en net bir ifadeyle, “dinsizlik” olarak niteleniyordu, açıkça. Ama o laiklik anlayışı, Fransa”daki en katı şekliyle olduğu gibi, Rusya”daki komünist rejime paralel şekilde, bizde de en katı müdahaleci laiklik şeklinde uygulanmıştı. O dönemin 1 numaralı ismi, açıkça , “Ben bütün dinlere karşıyım, bütün dinlerin canı Cehenneme… Hattâ, bütün hocaları yok edelim.” diyordu.Ancak, Amerika, İngiltere ve Almanya”da, o katı “laik” uygulamadan uzaklaşabilmek için, son 30-40 yıldır “sekularizm” terimi öne çıkarıldı. Bununla, insanın dünya hayatına karışmayan, ama, ruhî ihtiyaçlarına da cevaplar vermeye çalışan ibadet, dua ve âyin gibi örf ve âdetlere de itibar edilmesinin gerekliliği kabul edilmeye başlanmıştı..Okuyucunun söz konusu ettiği sempozyumda, yarım asır öncelerin eski Diyanet Başkanlarından Süleyman Ateş ve Kütahya Üni. Rektörü Prof. Süleyman Kızıltoprak ve Diyanet teşkilatından Doç. Burhan İşleyen gibi isimlerin güzel tebliğleri oldu ama bir akademisyen, sekularizmin laiklik gibi dinsizlik şeklinde görülmemesini söylüyordu. Bir diğer akademisyen ise, “Camilere girerken, orası mübarek diye ayakkabıları çıkarıyoruz. ” diyor ve arkasından, aklınca çok sağlıklı bir düşünce tarzı imiş gibi, “Dışarısı mübarek değil mi?” soruyor, ama “Bunu analitik düşünemeyenlerin anlayamadığını” söylüyordu; “içerinin temizliği için…” şeklindeki itiraz cümlesine kulak asmadan…* Ankara”dan Kerime Yıldız diyor ki: “Son zamanlarda ailenin canlandırılması ve de evlilik kurumunun güçlendirilmesi üzerine programlar izliyoruz. Çünkü Türkiye”nin nüfusu da artık alârm vermeye başlamış. Ancak, bana öyle geliyor ki, asıl mesele göz ardı ediliyor. Babamın çocukluk yıllarında, 1960-70″li yıllarda, Türkiye nüfusunun yüzde 70-75″inin köylerde, yüzde 25-30 kadarının da şehirlerde yaşadığı biliniyordu. Şimdi bu rakamlar, 50 senede ters yüz oldu ve yüzde 25 kadarı köylerde, yüzde 75 kadarı da şehirlerde yaşadığı bir ülke durumundayız.Şehirleşme sağlıksız yaşandı. Doğrudur, köyde hayat zahmetlidir, ama kolaylaştırılabilirdi. Buna dikkat edilemedi. Şehirde yaşamanın rahatlığı, insanları topraktan uzaklaştırdı. Halbuki bakınız, çocukluk yıllarımın geçtiği Almanya”dan örnekler vereyim. Almanya”nın nüfusu da Türkiye”ninki kadar, 85 milyon civarında. Ama Almanya”nın en büyük şehri olan başkent Berlin, sadece 4-5 milyon kadar bir nüfusa sahip. Sonra Hamburg, Münich ve Köln geliyor. Bu şehirler de 3-4 milyon kadar nüfuslara sahipler. Halkın gerisi, kasabalarda, köylerde yaşıyor. Topraktan kopmamışlar. Ayrıca şehirlerde olan bütün imkânlar, yollar, hastaneler, fabrikalar, ziraî işletmeler. Tren, metro veya otomobile dayalı ulaşım imkânları, oralarda da var. İnsanlar, küçük yerleşim birimlerinde yaşamaya fiilen teşvik ediliyor.Bizde ise, şehirlere gidenler, köylerdeki çetin hayat şartlarına bir daha geri dönmek istemiyorlar. Şehirlerdeki yığışma ayrıca, aile kurmaları da zorlaştırdı. Mesken yetersizliği, yüksek kiralar ve işsizlik bir taraftan; bir de ailelerin çocuklarını bir meslek edinmeye değil, yüksek tahsile özendirmeleri, “Biz çok zor yaşadık, yavrularımız rahat etsin.” temennileri, diplomalı, ama mesleksiz işsizler ordusu oluşturdu. Bu durumda yeni aileler nasıl kurulacak? Eskiden, köylerde, “Biz yaşlanınca kim çalışacak bu tarlalarda… ” diye doğum kontrolüne itibar etmeyenlerin çocukları, şimdi, kendi çocuklarını yüksekokullarda okutmaya özen gösteriyorlar, bunun zorluğu da ortada olduğu için, geç evlenmeler veya 1 -2 çocukla yetinmeler bir hayat tarzı haline geldi. Sonra da, “nüfus niye yaşlanıyor, yeni nesiller niye gelmiyor” deniliyor.Öyleyse, evlilikleri teşvik etmekten de önce, yol ve sağlık imkanları başta olmak üzere, köylere dönüş, her türlü gelişmelerle birlikte köy ve kasabalarda da sağlanmalı ve köyler huzur içinde yaşanılan huzur odakları olmalıdır.”– Evet, bu hanım kardeşimizin tespitleri de böyle…*Cemâl Aydın kardeşimiz ise, BMM Reisi Mustafa Kemal”in, Sovyet lideri Lenin”e yazdığı 26 Nisan 1336/ 1920 tarihli ve M. Kemal”in “Tamim, Telgraf ve Beyannameleri” konusunda Türk Tarih Kurumu Basımevi”nde 1991 yılında basılan kitabın 318. sahifesini göndermiş.. O yazışma metnine, Haydar Aliyev de bir görüşme sırasında yakınarak değinmişti. Uzun bir konu olduğundan , ona inşallah başka bir yazıda değinmek ümidiyle..*İran”ın Hazar kıyısındaki Babülser şehrinden Asgar Zahmetkeş de diyor ki: “Amerikan Başkanı Trump, “İran, bizimle anlaşmadığı takdirde İran”a savaş açarım…” tehdidiyle bize zoraki bir barış dayatmaya çalışıyor ve hatta nükleer silâhla korkutmaya çalışıyor. Ben üniversiteyi Türkiye”de okudum. Sizi takip ediyorum. Trump, nükleer silah da kullanabilecek kadar mı çılgındır?– Bu okuyucuma belirteyim ki, zorla barış dayatmak, zorla savaş dayatmaktan daha da beterdir. Ayrıca, Jimmy Carter”ın ABD Başkan olduğu sırada, Kasım-1979″da, Tahran”daki Amerikan Büyükelçiliği basılıp 52 diplomat rehine alındığı ve dünyayı büyük bir savaşın eşiğine getiren 444 günlük macera sırasında, Carter, İran”ın yeni rejimine baş eğdirmek için, Tahran üzerine 2 adet atom bombası atmaya karar verdiklerini, amma bunun, Amerika”nın bütün Müslüman coğrafyalarından kovulması gibi bir sonucun ortaya çıkacağı endişesi ile, bundan vazgeçildiğini yazmıştı, hâtıratında… Bu korku onları bugün de titretmelidir.*Amerika”dan Prof. Necati Engeç hoca da, Mehmed Âkif merhûmun bile, 2. Abdulhamîd”e en ağır şekilde saldırdığına işaret ettiğim 21 Nisan yazım üzerine, -Star Gn. Yy. Md.- Nuh Albayrak”ın, “İçten-Dıştan Entrikalar” isimli kitabının 326. sahifesinden bir bölümün de o konuya eklenmesi gerektiğini düşünmüş. O işaretli bölümü aktaralım: “(…) Efgani”nin o dönemde en fazla etkilediği isimlerden biri de Mehmed Âkif idi. “Sırat-ı Müstakim”de yazdığı bir yazıda, Efgani ile ilgili olarak “Doğu”nun yetiştirdiği fırtratlerin en yükseklerinden olan Cemaleddin Efganî”nin en büyük ve en kalıcı eseri bence Mısır Müftüsü Muhammed Abduh”dur” demekte ve her ikisi için uzun methiyeler dizmektedir.
Source: Selahaddin E. Çakirgi̇l
Justin Bieber’dan Hollywood’a isyan: “Değişim şart”
Dünyaca ünlü şarkıcı Justin Bieber, son haftalarda evliliğinde kriz yaşadığı, ruh sağlığının kötü olduğu ve şöhreti kaldıramadığı iddialarıyla gündeme geldi. 2018 yılında Hailey Bieber ile evlenen ve geçtiğimiz yıl Jack Blues adını verdikleri bir erkek çocuk sahibi olan pop yıldızı, sosyal medya hesabından yaptığı açıklamalarla hakkındaki iddialara sert tepki gösterdi.31 yaşındaki Bieber, Hollywoodun değişmesi gerektiğini vurguladı. Küçük yaşlardan itibaren spot ışıkları altında büyüyen şarkıcı, kendisini gizlice görüntülemeye çalışan bazı paparazzilerin videolarını paylaşarak yaşadığı sıkıntıları dile getirdi.LOS ANGELESİ TERK ETMESİ SÖYLENİYORHerkes bana Los Angelesı terk etmemi söylüyor. Etkimin en çok gerekli olduğu yerden ayrılmam için yapılan bu zorbalığı kabul edeceğimi mi düşünüyorsunuz? Karanlıktan kaçarsak nasıl bir değişiklik yapabiliriz? diyen Bieber, Hollywoodun işleyişine uyum sağlamak zorunda kalmanın utanç verici olduğunu belirtti. Bir eş ve bir çocuk sahibi yetişkin bir birey olarak artık bu tür olayların bir parçası olmak istemediğini vurguladı.Fotoğrafçıları ifşa eden Bieber, Bu gerçek hayat mı? Sanki hayvanat bahçesinde bir hayvanmışım gibi davranıyorlar. Beni Los Angelestan ayrılmaya zorlayamayacaksınız! diyerek tepkisini dile getirdi.PRENSES DIANA VURGUSUBieber, sözlerini şu çağrıyla tamamladı:Los Angeles’a neyle karşılaşacağımı bilerek geldim. Ancak bu adamların bana bu şekilde davranmasına daha ne kadar izin vereceğiz? İnsanlar bu tür baskılar yüzünden hayatını kaybediyor. Prenses Diana bunun en çarpıcı örneklerinden biri. Daha iyi olmalıyız. Lütfen, bir değişiklik yapabilir miyiz?
Source: Haber Merkezi
“Deprem HAARP”le çıktı” iddiası Naci Görür”ü çıldırttı
İstanbul Teknik Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Naci Görür, sosyal medyada yayılan ve kendi adını kullanarak depremlerin HAARP teknolojisiyle üretildiği yönündeki asılsız iddialara sert bir yanıt verdi. Görür, bu tür komplo teorilerinin bilimsellikten uzak olduğunu vurgulayarak, yalan haber yayanlara karşı yasal yollara başvuracağını açıkladı.
X hesabından bir açıklama yapan Görür, “Arkadaşlar, benim adımı kullanarak güya depremin HAARP teknolojisi ile İstanbul’da üretileceği bir linkte dolaştırılıyormuş. O terbiyesizin izini bulup yasal yolla cezalandırılmasını sağlayacağım. Bunlara itibar etmeyiniz” ifadelerine yer verdi.
Görür, bu tür iddiaların halkı yanlış bilgilendirdiğini ve deprem konusunda bilimsel farkındalığı zedelediğini belirtti.
DEPREMLER 13 MİLYON SENEDİR VAR
Prof. Dr. Naci Görür, daha önce de HAARP teknolojisiyle deprem üretildiği iddialarına karşı çıkarak, depremlerin dünyanın iç yapısından kaynaklanan doğal süreçler olduğunu belirtmişti.
2023 yılında bir konuşmasında, “Depremler 13 milyon senedir devam ediyor, daha milyonlarca sene de devam edecek. Depremin HAARP gemisiyle, Amerika’nın gemisi ve uçağıyla ne alakası var? İlgisi yok” diyerek bu tür iddiaları kesin bir dille yalanlamıştı.
Görür, Türkiye’nin deprem gerçeğiyle yüzleşmesi gerektiğini ve asılsız komplo teorileri yerine depreme dirençli şehirler inşa etmeye odaklanılması gerektiğini vurguluyor.
HAARP NEDİR?
HAARP (Yüksek Frekanslı Etkin Güneşsel Araştırma Programı), ABD’nin Alaska eyaletinde iyonosferin özelliklerini incelemek amacıyla kurulan bir bilimsel projedir. 1993 yılında faaliyete geçen HAARP, özellikle komplo teorisyenleri tarafından yapay depremler, iklim kontrolü ve zihin kontrolü gibi iddialarla sıkça gündeme getiriliyor. Ancak bilim insanları, HAARP’ın bu tür etkiler yaratabilecek kapasitede olmadığını ve iddiaların bilimsel temelden yoksun olduğunu defalarca vurguladı.
Stanford Üniversitesi’nden Prof. Umran İnan, HAARP’ın yaydığı enerjinin bir şimşek çakmasından bile çok daha düşük olduğunu ve deprem gibi büyük ölçekli doğa olaylarını tetiklemesinin imkansız olduğunu belirtmişti. Benzer şekilde, Alaska Fairbanks Üniversitesi’nden HAARP programı yöneticisi Jessica Matthews da projenin doğal afetleri yaratma veya büyütme kapasitesine sahip olmadığını ifade etmişti.
Source: Derleyen: Ümit Karadağ
Her söylediğiyle tepki çeken isim bu sefer de deprem uzmanı kesildi
Beyaz TV’de fay hatlarını yorumlayan Oytun Erbaş’ın açıklamaları bir kez daha ağızları açık bıraktı.
DALGA GEÇER GİBİ ANLATTI…
Erbaş canlı yayında bir deprem uzmanı rolüne bürünerek yaptığı açıklamalarda şu ifadeleri kullandı:
“Bir kere İstanbul’da 1509’da deprem olmuş. Osmanlı tarihine geçmiş. Bazılar 5 bin bazıları 10 bin insanın öldüğünü söylüyor.
“YIKICI OLMASI LAZIM, 6 OLMASI LAZIMMIŞ…”
İkinci deprem 1760’ta olmuş. Şu anki büyük İstanbul depremi değil. Bugün olmayacak, yarın olacak, 2030’da 2040’ta olacak. Bazıları buna 250 yıllık simetri diyor. Eğer toplarsanız bölerseniz 2030’a denk geliyor. İstanbul’da küçük böyle depremler olacak. 5, 4, 6; yıkıcı olması lazım 6 olması lazımmış.
Hissedilmesi için de 3 olması lazımmış. Ben İstanbul’da 3,4,5 büyüklüğünde deprem bekliyorum. Küçük depremler olabilir. Yıkıcı olmayacak. İstanbul depremi bir gün olacak.”
“BU KADAR SEVİYESİZLİK ÇOK FAZLA”
Sosyal medyada Oytun Erbaş”ın deprem uzmanlığına soyunmasına tepkiler geldi. İşte o tepkilerden bazıları…
Source: Haber Merkezi
Vatandaşları bezdirdiler! İki kadın ve 3 çocuğu ekipleri harekete geçirdi
Hatay”ın Reyhanlı ilçesinde zabıta ekipleri, trafik ışıklarında, pazar yerlerinde, cami önlerinde ve mezarlıklar gibi yerlerde vatandaşlara duygu sömürüsünde bulunarak haksız kazanç elde eden veya çeşitli ürünler satmak bahanesiyle sürücülerden para isteyen şahıslara yönelik vatandaşlardan gelen şikayetler üzerine harekete geçti. Zabıta ekipleri yaptığı denetimde; yabancı uyruklu 2 kadın ile 3 çocuğu dilenirken yakaladı. PARA CEZASI VERDİLER Yakalanan yabancı uyruklu 2 kadına, kabahatler kanunu gereğinde kişi başı bin 406 TL cezai işlem uygulandı. Ayrıca dilencilerin üzerinden çıkan toplam 442 TL paraya el konuldu.
Source: Çağla Çağlar