**Sosyal Sorunlar Gündemi – Adalet, Özgürlük ve Gelecek**

Bir operasyon da sosyal medyaya

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı (İBB) Ekrem İmamoğlu’nun gözaltına alınmasının ardından, gözaltı tepkisine de gözaltı kararı verildi.

Gözaltıların ardından sosyal medyadan gösterilen tepkilere ilişkin de ayrı bir soruşturma başlatıldı.

İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya soruşturma kapsamında siber devriyeler tarafından 261 şüpheli hesap yöneticisinin belirlendiğini belirtirken, 37 şüphelinin gözaltına alındığını duyurdu.

Yerlikaya, sosyal medya paylaşımlarında “halkı kin ve düşmanlığa tahrik” ve “suç işlemeye tahrik” suçları çerçevesinde “provokatif paylaşımlar yapıldığını” söyledi. Yerlikaya, açıklamasını şu şekilde sürdürdü:

“Twitter (X) üzerinde gözaltı işlemlerinden sonra 20.03.2025 tarihi saat 06:00’a kadar bu konu ile ilgili toplam 18 milyon 647 bin 269 paylaşım yapıldığı görülmüş, bu paylaşımların %66’sının isimli Hesap, %34’ünün Bot Hesap olduğu tespit edilmiştir.”

Ali Yerlikaya

Erişim engeli VPN ile aşılıyor

Sosyal medyaya erişimde yaşanan kısıtlama sürüyor. İnternet hızındaki düşüş de tepki çekiyor. Kısıtlamaların ardından Türkiye’de Apple Store ve GooglePlay platformlarından yaklaşık 2 milyon kişinin vpn uygulaması indirdiği bildirildi.

Source: Haber Merkezi


Baba İmamoğlu: Allah’tan başka kimseden korkumuz yok

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun sorgusu devam ederken, aile şirketlerine el konulduğu haberleri de yayıldı. Bir babayı üzen bundan çok, oğlunun ağır bir suçluymuş gibi gözaltına alınış biçimi ve hakkındaki suçlamalar oldu. Partisinin Cumhurbaşkanı adayı olacakken, Ekrem İmamoğlu’nun önünde belirsiz bir süreç ortaya çıktı.

Ekrem İmamoğlu’nun babası, Hasan İmamoğlu, oğlunun özellikle sağlık durumu, morali hakkında İmamoğlu’nun avukatlarından bilgi almaya çalışıyor. Ekrem Bey’in, Girne Amerikan Üniversitesi’nden İstanbul Üniversitesi İşletme Fakültesi’ne yatay geçişi için şunları söylüyor:

“Yatay geçiş yapan sadece benim oğlum değildi. O zaman aynı fakülteden sanırım bir hafta 10 gün içinde yaklaşık 11 kişi daha nakil yapmış. Bu nakiller şahsa ait bir durum değil. Yasadışı bir durum söz konusu değil. İki üniversite arasında yapılan bir geçiş. Ayrıca bu oğluma özgü bir durum da değildi. Diplomasının iptalinin ne amaçla yapıldığını kamuoyu değerlendiriyordur.”

ONLARA, “MÜSLÜMAN” DİYEMİYOR

İmamoğlu’nun babası olmak zor. Ne yaparsa yapsın ister istemez dedikodular da çıkar. Hasan Bey, kısa süre önce bana şu örneği anlatmıştı:

“Benim için Altınoluk’ta 500 dönüm arazi aldığımı yayıyorlar. Hayır, ben 500 dönüm değil, üç ortaklı olarak 25 dönümü Ahmet’ten, Mehmet’ten aldım. 1968’den beri ticaret yaparım. Ben devletten, belediyelerden bir kuruşluk ne mal aldım ne ihalem oldu ne bir şeyim oldu. Bu yalanları, iftiraları atanlara artık Müslüman da diyemiyorum. Çünkü benim bildiğime göre Müslüman yalan konuşmaz. Başka bir şey demiyorum. Öyle bir şey olmadığına senet veririm onlara.

Geçmişte bir gazeteci benimle ilgili yazıyordu. Bir gün kendisini arayıp, ‘Şu yazdıklarınızın hepsi yalan. Bir tanesi doğruysa neyim var neyim yok hepsini noter aracılığıyla yarın size vereyim. Ben hazırım’ dedim. Tabi gelmedi. Bazılarına yaranmak için kişiliğini kaybedenler var.”

BENİM İÇİN ÖNCE TÜRKİYE GELİR

Baba Hasan İmamoğlu, oğlunun asla hak etmediği bir durumla karşı karşıya olduğunu belirtti ve şunları söyledi:

“İsnat edilenler suç değil, ‘iftiralar’ karşısında gerçekten çok üzgünüm. Yalnız biz değil, sülalem böyle iftiralarla karşılaşmamıştı. Ama ne yapalım sülalemin yaşadığı çağa uygun değil. Şu anda ne yapalım, bunlara sabırla katlanacağız, bekleyeceğiz. Benim için her şeyden önce oğlum değil, önce Türkiye gelir. Yeter ki Türkiye’ye faydamız olsun. İnşallah olur ne diyeyim Saygı Bey?”

İmamoğlu’nun aile şirketine soruşturma kapsamında el konulduğuna ilişkin haberler yayımlandı. Hasan İmamoğlu, “Bu konuyu ben de sizin gibi basından öğrendim. Ayrıca bir bilgiye sahip değilim.

NE VERGİ BORCUM, NE İHALEM

Benim hayatımda ne bir kuruş vergi borcum oldu ne bir kuruş devlet ihalem oldu. Ben 1968 yılında lise talebesiyken şirketi kurdum. Şirketimizle ilgili böyle bir şeyle ilk kez karşı karşıya kalıyoruz. Muhasebecimizden, avukatımızdan ‘El konulunca ne yapacaklar?’ diye bilgi topluyorum.

Size bir anımı anlatayım: 1980 ihtilalinde pazarlamacılık yapıyorum. Arabayı yükleyip Artvin tarafına pazara gidiyordum. Sabah karanlık. Bir amca yanıma yaklaşıp, ‘Nereye gidiyorsun?’ diye sorduğunda pazara gideceğimi söyledim. ‘Aç bakalım radyoyu’ dedi. Açtım ki radyodan sıkıyönetim bildirisi okunuyor. Bütün banka hesaplarına el konulduğunu duydum. ‘Amca ben yatmaya gidiyorum’ deyince nedenini sordu. ‘Ne güzel banka hesaplarına el konulmuş, ne borcum var ne alacağım’ dedim. Valla şimdi onu diyorum. ‘Kayyum atanırsa ne yapar?’ diye soruyorum. Borcum da onların, alacağım da onların, bana da bir harçlık versinler yeter.

HESAP VEREMEYECEĞİMİZ BİR ŞEY YOK

Ben yabancılarla pek ortaklık yapmadım. Aile şirketimiz benimle oğlumun. Hesap veremeyeceğim hiçbir şey yok. Mehmet Cengiz benim çok samimi arkadaşımdı. Aşağı yukarı ticari hayatımız aynı tarihlerde başlar. Malum nedenlerden uzun süredir aramazdı. Şimdi ben diyorum Böyle bir şey olursa Mehmet’e bakın onunla beraberdik ticari hayatta ama Allah ona ‘Yürü kulum’ dedi benim öyle çok yükseklerde işim olmaz. Butik çalıştım, alnımın akıyla da hepsinden de çıktım. Allah’a şükür bundan da çıkacağım.”

OĞLUMLA GÖRÜŞMEK İÇİN RANDEVU

Oğlunun Adana, Bursa mitinglerine gitti. Uzaktan izledi. Onunla gurur duydu. “Çarşamba günü saat 13:00 civarında uygunsa birkaç dakikalığına yanına gidecektim. Nasip olmadı. Özel kalemini aradığımda hiç değilse 10 dakika müsait olabileceği şekilde zaman bulmalarını rica etmiştim. Maalesef onu götürmüşler. Hâlâ buluşacağız bakalım.

Bir şey söyleyeyim mi Saygı Bey; hayatta beddua etmem. Bedduayı da dua gibi ediyorum. Diyorum ki ‘Kanunsuz, haksız, hurafeli, yalan iş yapanlara Allah öyle bir ceza versin ki evine gittiği zaman en sevdiğinin ciğerini kessin onu öldürerek ondan medet umsun.’ Beni öyle yaktılar. Hak etsem vallahi üzerinde durmayacağım. Hak etmedik. Ne o etti ne biz. Ama böyle.

BU ÜLKE KOLAY KAZANILMADI

Geçici olarak hep kârlıdırlar. Ama uzun vadede hep zarardadırlar. Ben başka bir şey demiyorum. Bu ülke kolay kazanılmadı. Bu ülkeye de benim dedem, iki tane kardeşi şehit gitti. Yani o zaman ben soruyorum: Niye şehit oldular? Şimdi kalktık, şuraya bakar mısın? Rejim değiştirmek için neler yapılıyor. Ben 1960 ihtilâlini ilkokulda yaşadım. 1980 ihtilâlini yaşadım. Bir sürü darbe girişimleri de oldu. Ben böyle bir şey görmedim. 1960 ihtilâlinde ilkokul talebesiyken, bizi bağırttılar ‘Olur mu böyle olur mu kardeş kardeşi vurur mu?’ şarkılarını söylettiler. Halâ kınıyorum. Şimdi, iyi niyet-kötü niyet bilmem ‘Ben dedim oldu’ deyip Ahmet’i alın, Mehmet’i alın diyor. Niçin?

ALLAH’TAN BAŞKA KİMSEDEN KORKUMUZ YOK

Allah’tan başka kimseden korkum yok, korkumuz yok. Allah’a şükür biz tarladan geldik. Eker, biçer yeriz. Hiç sıkıntı yok. Bu günlerde hayırlısıyla geçer.”

Ekrem İmamoğlu’nun babası üzgün, kırgın ama hem kendisinin hem oğlunun Allah’tan başka kimseden bir korkusunun olmadığını üzerine basa basa belirtiyor.

Source: Saygı Öztürk


İnsanların geleceği çalınıyor

Çarşamba günü evinden bir şafak operasyonuyla gözaltına alınan İstanbul Büyükşehir Belediyesi Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun eşi Dilek İmamoğlu’nu aradım. Bu olanları bekliyor muydu, çocuklar nasıl, ne yapılmaya çalışılıyor, konuştuk.

– Nasıl hissediyorsunuz?

Haksız ve adaletsiz uygulamalarla, sindirme ve itibarsızlaştırma amacıyla yapılan baskınlarla karşı karşıyayız. Hukuk sisteminin getirildiği nokta, demokrasinin ayaklar altına alınması, toplumda yaratılmak istenen güvensizlik… Hem eşim, ailem hem de bu ülkede yetişen tüm çocuklar, geleceğin umudu gençler, kadınlar, erkekler, tüm vatandaşlarımız adına çok şaşkınım ve çok üzgünüm. Akıl dışı uygulamalara şahit oluyoruz. Milletin iradesi ortadan kaldırılmaya çalışılıyor. İnsanların geleceği çalınıyor. Eşitliğin ve adaletin teminatı sistemler, Cumhuriyetimizin değerleri yerle bir edilmeye; insanlar güvensizliğe ve belirsizliğe mahkûm edilmeye çalışılıyor. Daha mutlu, huzurlu, adil ve demokratik bir Türkiye umudu yok edilmek isteniyor.

UMUDUMUZU KAYBETMİYORUZ

– Peki başarılıyor mu?

Hayır, biz umudumuzu kaybetmiyoruz. Çünkü Türkiye’nin dört bir yanında insanlar iradesine ve ülkesine sahip çıkıyor. Dün (önceki gün) binlerce vatandaşımızla Saraçhane’de bir aradaydık. Hep birlikte, tek bir ağızdan “Kurtuluş yok tek başına” dedik. Milletimizin yapılan haksızlıklara gösterdiği tepki ailemize, bana büyük güç veriyor. Milletimizin hakkın, hukukun, adaletin, vicdanın yanında duracağından hiçbir zaman, en ufak bir şüphem olmadı. Onların gösterdiği dayanışma, ailemize ve bana büyük güç veriyor.

– Bekliyor muydunuz? Güçlü duruyorsunuz, otobüste de dikkat çekici bir konuşma yaptınız…

Ne yazık ki artık “Böyle bir şey olmaz” diyebileceğimiz bir noktada değiliz. Hukuksuzluk, keyfi kararlar ve adaletsizlik hayatımızın bir parçası haline getirilmeye çalışılıyor. Bunu hepimiz görüyoruz. Son haftalarda belli mecralardan yürütülen karalama kampanyaları, dolaşıma sokulan yalan haberler bazı adımların atılacağının sinyallerini veriyordu.

NORMALEŞTİRMEYECEĞİZ

Ama biz, bu adaletsizlikleri kabullenmeyecek ve normalleştirmeyeceğiz. Adaleti, hukuku ve demokrasiyi savunmaktan asla vazgeçmeyeceğiz. Bu ülke hepimizin. Cumhuriyetimize, demokrasiye, hukuka tüm inancımızla sahip çıkacağız. Asla yılmayacağız. Bu günler geçecek. Biz millet olarak, daha da güçlenerek ve birbirimize daha da kenetlenerek bu zorlu süreçten çıkacağız. Birlik ruhuyla, bu ülkenin hak ettiği huzuru ve güven ortamını hep birlikte yeniden inşa edeceğiz. Çocuklar, gençler, kadınlar, tüm vatandaşlarımız için… Benim en ufak bir şüphem yok.

ÇOCUKLARIMIZ GÜÇLÜLER

– Çocuklarınız nasıl?

Çocuklarımız güçlüler… Onlar da ülkesinin meselelerini dert edinen, bilinçli ve duyarlı bireyler. Bu süreçte gösterdikleri olgun duruştan dolayı da onlarla büyük bir gurur duyuyorum.

– Gençlerin tepkisi çok büyük, onları nasıl izliyorsunuz?

Gençlerimiz geleceğe sahip çıkıyor. Ülkesinin geleceği için endişelenen, haksızlıklara karşı sesini yükselten, adalet ve eşitlik talep eden, sorgulayan, eleştiren, dik duruş sergileyen gençler… Hepsiyle gurur duyuyorum. Onların kararlılığı, adaletsizlikler karşısındaki cesaretleri, hepimize umut veriyor. Bugün seslerini yükselten gençler, yarının Türkiye’sini inşa edecekler. Ve ben de onlara güveniyoruz.

Source: İpek Özbey


Özgür Özel”in sokak çağrısına peş peşe tepkiler: Sorumsuzluktur, kabul edilemez

CHP Lideri Özgür Özel”in Saraçhane”de yaptığı konuşmada sokak çağrısı yapması üzerine tepkiler peş peşe geldi. Adalet Bakanı Yılmaz Tunç yaptığı açıklamada şu ifadeleri kullandı: Toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkı temel bir haktır. Ancak devam eden adli soruşturmalar üzerinden yapılan sokak çağrıları hukuk dışıdır ve asla kabul edilemez. İLGİLİ HABER İstanbul”da terör ve yolsuzluk operasyonu! İBB soruşturmasında dosyanın detayları ortaya çıktı Yargı makamları tarafından yürütülen soruşturmalarda, yöneltilen suçlamalara cevap verilecek yer sokaklar değil bağımsız ve tarafsız yargıdır. Bu süreçte herkes sağduyulu olmalı; özellikle sorumluluk makamında bulunanlar, açıklamalarında daha fazla dikkat ve özen göstermelidir.Provokatif açıklamalar yaparak ya da yargıyı tehdit ederek gerçekleri değiştirmek mümkün değildir. Yargı mensupları kararlarını verirken hiçbir yerden talimat almadıkları gibi sokaktan da etkilenmez, yalnızca dosya kapsamına göre karar verir. Soruşturma tamamlandığında dosyanın içeriği, iddialar, savunmalar ve deliller tüm şeffaflığıyla kamuoyunun bilgisine sunulacak, maddi gerçek iddialarıyla ve savunmalarıyla net bir şekilde ortaya çıkacaktır. İLGİLİ HABER Murat Ongun”un gözaltına alındığı anların görüntüleri ortaya çıktı Toplanan deliller ışığında kararı bağımsız ve tarafsız yargı verecektir ve bu kararlara karşı hak arama yolları sonuna kadar açık ve hukuk düzenimiz içerisinde denetime tabidir. Bu süreçte peşin hüküm vermeden sükunetle soruşturmanın sonucunu beklemek gerekir.Vatandaşlarımızı polislerimizle karşı karşıya getirmenin, provokasyonlarla sokakları karıştırmanın hiç kimseye bir faydası yoktur. Milletimizin huzurunu bozmak isteyenlere asla fırsat verilmeyecektir.HALKI SOKAĞA, MEYDANLARA ÇAĞIRMAK EN HAFİF TABİRİYLE SORUMSUZLUKTURBakan Yerlikaya paylaşımında şu ifadeleri kullandı: Halkı sokağa, meydanlara çağırmak en hafif tabiriyle “sorumsuzluktur.” Sokakları karıştırmanın vebalini hiç kimse; ne siyasi, ne hukuki, ne de vicdani olarak ödeyebilir!Göstericilere sesleniyorum: Aranıza karışan provokatörlerin oyununa gelmeyin! Polislerimiz, Aziz Milletimizin huzur ve güvenliğini sağlamak için 7/24 görevinin başındadır.

Source: Gazetevatan.com


Mustafa Sabri Beşer yazdı: Yok artık, Ekrem İ.oğlu”nu da yazacaktım!

Ekrem İ.oğlu bugünlerde gazete sütunlarının harcı, malumunuz. Hak ediyor da. Kimisi deniz kumuyla karıştırıyor, kimisi akilane teşhis ve tespitlerle etriyeni 8″lik, demiri 16″lık kullanmayı ihmal etmiyor.Ne hukuki ne de siyasi açıdan konunun uzmanı değilim. Dostlar alışverişte görsün kabilinden söz sarf edecek hadsizliğe de bulaşacak değilim.Erbabı etriyeni de demiri de konuşur, konuşmalı; yazar, yazmalı.Ama ben, mürekkebimin damlalarını maya tutması için bizim mahallenin sakinlerine ulaştırma arzusundayım.”Sosyoloji kaderdir” tespitim her zamanki gibi ser tacım.Bir milletin dönüşümü, doğrudan kültürüne, sanatına, eğitimine ve aile yapısına yapılan müdahalelerle gerçekleştirilir. Bugün de öyle yapılıyor.Ekrem İ.oğlu, İBB başkanı olur olmaz, bizden olmayan ne varsa İstanbul”un ruhuna boca etti.”Jazz şarkıcısı Hans, resim sanatçısı Corç, rock yıldızı Vilyim İstanbul halkıyla CRR”de buluşuyor!”Üst geçitlerde bu reklam afişleriyle başladı değerlerimize saldırılar.”Yuvamız İstanbul” kreşlerinde tertemiz dimağlara, “yavrularımıza LGBT propagandası dayatılıyor” serzenişlerini çokça ebeveynden dinledim. Bir ara MEB Bakanı Yusuf Tekin”de dikkat çekmişti bu duruma.İman galebemiz fethin sembolü Ayasofya”nın yeniden cami olmasını engellemek için Yunan medyasına verilen demeçleri hatırlatmama gerek var mı?Ya da terör çetesi İsrail”in katlettiği bebeklerin abilerini, babalarını, amcalarını “terörist” ilan edişlerini…Feshane”de, Kadıköy”de açılan ahlaksız sergilerle toplumsal ahlakı ve değerleri tahrip etme telaşlarını…Bu hikâye bir şahsın hikâyesi değil, bir zihniyet dönüşümünün hikâyesidir.Sadece Ekrem İ.oğlu”na odaklanmak, buzdağının görünen kısmıyla yetinmek olur, safdillik olur.Toplumun en duyarsız olduğu noktadan, “Ne olacak canım, isteyen istediği gibi sanat yapsın” dedirterek sanatla başladılar.Kreşlerden, çocuk kitaplarından, eğitim politikalarından sızarak “Bizim çocuklarımız sağlamdır” dedirterek eğitime abandılar.Boşanmayı özendiren, kadını ve erkeği birbirine düşman eden projelerle “Kadın hakları” dedirterek aileye sızdılar.Festivaller, konserler, çağrılan sanatçılar, dijital medya içerikleri… “Gençlerin eğlenmeye hakkı var” dedirterek gençliği ele geçirdiler.Bunları ve birkaç gündür yaşananları birbirinden kopukmuş gibi göstererek toplumu mühendislik laboratuvarlarında parçaladılar.Bizim mahallenin sakinlerine sesleniyorum:Artık saflıktan vazgeçmeliyiz. Karşımızda sadece bir siyasi rakip yok.Karşımızda bu milletin ruhuna düşman bir düzen var.Ve biz, bu düzenle mücadele etmeye layık olmalıyız.Bize verilen emanetleri çarçur edenler yüzünden bu adamlar bir daha gelmeye iştahlandılar.Allah ihmal etmez, imhal eder. Biz emanetimizi kaybettik çünkü hakkını veremedik.Hâlâ birbirimizi suçlamakla vakit kaybederken, onlar yeni projelerini tamamlamak için kenetleniyorlar.Şehirlerin ruhunu değiştiriyorlar!Artık sadece şikâyet etme devri bitti. Kendi medeniyet tasavvurumuzu inşa etme dönemi başlamalı.Bunu yapamazsak, imtihanımız bitmeyecek.Sünnetullah belli: “Şüphesiz ki bir toplum, kendi durumunu değiştirmedikçe, Allah onların durumunu değiştirmez.”Dönüşüm önce toplumun kendisinden başlar. Kendi öz değerlerinden kopan milletler, daha büyük imtihanlarla sınanır.Ekrem İ.oğlu ve onun temsil ettiği zihniyet bir sonuçtur. Bizim hatalarımızın, ihmal ve gafletimizin bir sonucudur.Eğer biz liyakatli, adil, ahlaklı ve inançlı bir yaşamın devamında aynı değerler manzumesinde bir toplum inşa etmezsek, Allah elimizden alır ve bizi içimizdeki düşmanlarımızla sınar!Önce kendi evimizi, kendi mahallemizi, kendi şehrimizi, kendi kültürümüzü, kendi sanatımızı, kendi aile yapımızı ihya edeceğiz.Eğer yapmazsak, kaybetmekle kalmayız…!Bizim mahallenin sakinlerine haykırıyorum!”Başımıza gelen musibetlerin sebebi, ellerimizle işlemiş olduklarımızdandır” olduğunu O söylüyor.Sosyoloji kaderdir. Ama bu kaderi biz yazabiliriz.Yeter ki değişime önce kendimizden başlayalım.

Source: Mustafa Sabri̇ Beşer


Partizanlık içimize işlemiş

Hangi mesele olursa olsun ilk işimiz onu siyaset arenasına sürüklemek. Din, çevre, spor, kadın-çocuk, genç, sanat, köpek… Hiç fark etmez. Çünkü bu arena; su götürmeye, sureti haktan görünmeye, illüzyona, sahteliğe, poz takınmaya, cilaya, kamuflaja, aklınıza ne geliyorsa, her şeye müsait. Gerçeklerin gürültüde kaybolduğu, herkesin kendi hikâyesini aradığı bir alan. Her şeye yer var. Sadece hakikate ve meselenin özüne yer yok.

Partizanlık adeta genlerimize işlemiş, toplumsal refleksimiz haline gelmiş. Hangi mesele gündeme gelirse gelsin, onu tarafsızca, özüne sadık kalarak konuşmak neredeyse imkânsız hale geldi. Bizi bize tükettiriyor.

Bu arenada gerçekler değil, imaj ve algılar hüküm sürüyor. Bir meseleye dair duruş almak değil, o duruşun nasıl algılandığı kıymetli. Böyle olunca da hakikat hep ikinci planda kalıyor. Her mesele bir propaganda malzemesi, her fikir bir aidiyet testi, her farklılık bir düşmanlık sebebine dönüşüyor.

Bu arenada her mesele, öncelikle siyasi çıkarlarla tartılıyor. Siyasetin boyunduruğuna hapsediliyor ya da süratle çatışma diline tercüme ediliyor. Basit insani meselelerden; ahlakın, erdemin, dürüstlüğün hüküm sürmesi gereken alanlara kadar her şey, siyasi rekabetten payına düşeni alıyor. Mesele ne olursa olsun ilk işimiz oraya siyasi kimliklerimizi, ideolojik sembollerimizi taşımak.

Partizanlık özümüzü ele geçirmiş durumda. Yaşamın her alanını, sanki tek bir siyasal oyunun parçasıymış gibi algılıyoruz. O nedenle kendi duygu ve düşüncelerimizi kolayca siyasal çıkarların ağına bırakıyoruz. Artık, bir meseleye dair dürüst ve objektif bir yorum yapmak pek mümkün görünmüyor. Samimi yaklaşımlar köreldi. Samimi bir merak ya da gerçek kaygılar rafa kalktı. Samimiyet adeta zayıflık, güçsüzlük emaresi oldu.

(Sosyal-Asosyal) medya bu karmaşık ve tarafgir iklimin besleyicisi, hatta bir anlamda üreticisi. İnsanların düşünce ve duygularını bilinçli bir şekilde şekillendiriyor, Çünkü bu iklimden, seyircinin öfkesinden, korkusundan, aidiyet ihtiyacından besleniyor. İzleyici ya da okuyucu ise haberleri gerçekleri öğrenmek için değil, duymak istediklerini onaylamak için tüketiyor.

İletişim endüstrisi; sizi dürüst, haklı veya mağdur olmak zorunda bırakmayacak pek çok yenilik getirdi. Artık oturduğunuz yerden, hatta üstüne para kazanarak, dürüst, haklı veya mağdur görünebiliyorsunuz. Yakında yapay zekânın bu alana katkılarını da daha açık ve güçlü bir şekilde gözlemlemeye başlarız.

Özellikle mağduriyet altın bileziğe dönüştü. Bir başarı hikâyeniz yoksa ya da hiç bir şey olamayacağınızı anladığınızda, mağduriyeti amaca giden en kestirme yol olarak görmeye başlıyorsunuz. Kendi kendinizi mağdur etmeye çalıştığınız durumlar da oluyor. Ancak hakkınızda en ufak bir soru işareti varsa, mağduriyet planınızın sizin için bir Rus ruletine dönme riski de bulunmakta. Şener Şen’in unutulmaz filmindeki (Namuslu, 1985) kapanış repliği, günümüzde tersine döndü anlayacağınız.

Prof. Dr. Hakan Aydın / Haber 7

Source: Hakan Ayd


Türkiye’de yaşlı nüfusu arttı, sosyal politikalar yetersiz kaldı

Her yıl 18-24 Mart tarihleri arasında kutlanan “Yaşlılara Saygı Haftası” öncesi TÜİK “İstatistiklerle Yaşlılar, 2024” raporunu açıkladı. Buna göre, 65 yaş ve üzeri nüfus son beş yılda yüzde 20.7 artarak 9 milyon 112 bin 298 kişiye ulaştı. 2019 yılında toplam nüfusun yüzde 9.1’ini oluşturan yaşlı nüfus oranı, 2024’te yüzde 10.6’ya yükseldi. Bu oranın önümüzdeki yıllarda daha da artarak 2030’da yüzde 13.5, 2050’de ise yüzde 23 seviyesine ulaşması bekleniyor. İZMİR’DE YAŞLI NÜFUS ARTIYOR İzmir’de 2024 yılı itibarıyla 65 yaş ve üzeri nüfus 598 bin 4 kişiye yükseldi. Şehirde yaşlı nüfus oranı 2007’de yüzde 8.2 iken, 2024’te yüzde 13.3’e çıktı. İzmir Kalkınma Ajansı’nın projeksiyonuna göre 2030 itibarıyla kentte ölüm sayılarının doğumları geçmesi öngörülüyor. Çalışma çağındaki yüz kişiye düşen yaşlı sayısını ifade eden yaşlı bağımlılık oranı, 2019’da yüzde 13.4 iken 2024’te yüzde 15.5’e yükseldi. Bu oranın 2060’ta yüzde 45.5’e, 2100’de ise yüzde 61.6’ya çıkacağı tahmin ediliyor. TÜİK verilerine göre Türkiye’de yaklaşık 1 milyon 750 bin 900 yaşlı tek başına yaşıyor. Yalnız yaşayan yaşlıların yüzde 74’ü kadınlardan oluşuyor. Ayrıca hanelerin yüzde 25.3’ünde en az bir yaşlı birey bulunuyor. Türkiye’de evde bakım hizmetlerine duyulan ihtiyaç giderek artıyor. Verilere göre evde bakım desteğine ihtiyacı olan yaşlıların oranı yüzde 16.4 iken son bir yılda bu hizmeti alabilenlerin oranı sadece yüzde 2.5’te kaldı. Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’na bağlı huzurevlerinin kapasitesinin yetersiz olduğu belirtilirken İzmir’de bulunan huzurevleri toplamda sadece 1838 kişiye hizmet veriyor. ‘YAŞLI DOSTU POLİTİKALAR GELİŞTİRİLMELİ’ Ege Geriatri Derneği Başkanı Psikolog Prof. Dr. Mevlüt Ülgen, yaşlı nüfusun hızla artmasının önemli bir demografik değişim olduğunu belirterek Türkiye’nin yaşlanan nüfusa yönelik sosyal ve ekonomik politikalar geliştirmesi gerektiğini vurguladı. Ülgen, “Yaşlı nüfusun artması, sağlık hizmetlerinden sosyal güvenceye, bakım hizmetlerinden kent planlamasına kadar birçok alanda yeni düzenlemeleri zorunlu kılıyor. Özellikle büyükşehirlerde yaşlı bireylerin bağımsız yaşamlarını sürdürebilmeleri için erişilebilir ve yaşlı dostu kent planlamasına ihtiyaç var” dedi. Ülgen, Türkiye’de yaşlı bakım hizmetlerinin yetersiz olduğuna dikkat çekerek evde bakım hizmetlerinin yaygınlaştırılması ve huzurevi kapasitesinin artırılması gerektiğini ifade etti. Yaşlı nüfusun artışına bağlı olarak sosyal harcamaların da artırılması gerektiğini belirten Ülgen, “Emekli maaşları ve sosyal desteklerin yetersizliği, yaşlı bireylerin yaşam kalitesini düşürüyor. Avrupa ülkelerinde yaşlılara yönelik sosyal harcamaların GSYH içindeki payı yüzde 10’un üzerindeyken Türkiye’de bu oran yüzde 5.9 seviyesinde. Bu durumun iyileştirilmesi gerekiyor. Yalnız yaşayan yaşlılar ve 80 yaş üstü başta olmak üzere yaşlılar için sağlık ve bakım takibi yapılması ve afet planları için yaşlı veri sistemi kurulması ivedilikle gerekmektedir” diye konuştu.

Source: Ece İçmez


Sosyal medyaya inceleme: 326 hesap tespit edildi

İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya, Bazı sosyal medya hesapları üzerinden; “Halkı Kin ve Düşmanlığa Tahrik” ve “Suç İşlemeye Tahrik” suçları kapsamında 72’si yurt dışında olmak üzere toplam 326 şüpheli hesap yöneticisi tespit edilmiştir. Siber Suçlarla Mücadele Daire Başkanlığımız ve Güvenlik Daire Başkanlığımızın yaptığı koordineli çalışmalar sonucunda 54 şüpheli yakalanmış, diğer şüphelilerin yakalanmasına yönelik çalışmalar devam etmektedir dedi. habericionecikanlar#100#left# İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya X hesabından açıklamalarda bulundu. Bakan Yerlikaya, Bazı sosyal medya hesapları üzerinden; -“Halkı Kin ve Düşmanlığa Tahrik” ve -“Suç İşlemeye Tahrik” suçları kapsamında 72’si yurt dışında olmak üzere toplam 326 şüpheli hesap yöneticisi tespit edilmiştir. Siber Suçlarla Mücadele Daire Başkanlığımız ve Güvenlik Daire Başkanlığımızın yaptığı koordineli çalışmalar sonucunda 54 şüpheli yakalanmış, diğer şüphelilerin yakalanmasına yönelik çalışmalar devam etmektedir. Ayrıca, dün gece düzenlenen gösterilerde 53 şahsa; -2911 Sayılı Kanuna Muhalefet, -Kamu Malına Zarar Verme ve -Görevi Yaptırmamak İçin Direnme suçlarından işlem yapılmıştır dedi. 16 POLİS YARALANDI Yerlikaya Bu gösterilerde 16 polisimiz yaralanmıştır. Polislerimize acil şifalar diliyorum. Kahraman polislerimiz, milletimizin huzuru ve güvenliği için gece gündüz demeden görev başındadır. Siber Suçlarla Mücadele Daire Başkanlığımız, kanunların verdiği yetki çerçevesinde suç ve suçlularla mücadelemize kararlılıkla devam etmektedir ifadelerini kullandı.

Source: Habertürk


Sosyal medya hesaplarına “İmamoğlu” soruşturması: 54 kişi gözaltında

Türkiye Belediyeler Birliği ve İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun gözaltına alınmasının ardından sosyal medyada paylaşım yapan 54 kişi gözaltına alındı. İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya, söz konusu hesapların “Halkı Kin ve Düşmanlığa Tahrik” ve “Suç İşlemeye Tahrik” suçu işlediklerini öne sürdü.

Bakan Yerlikaya, “Bazı sosyal medya hesapları üzerinden; “Halkı Kin ve Düşmanlığa Tahrik” ve “Suç İşlemeye Tahrik” suçları kapsamında 72’si yurt dışında olmak üzere toplam 326 şüpheli hesap yöneticisi tespit edilmiştir.Siber Suçlarla Mücadele Daire Başkanlığımız ve Güvenlik Daire Başkanlığımızın yaptığı koordineli çalışmalar sonucunda 54 şüpheli yakalanmış, diğer şüphelilerin yakalanmasına yönelik çalışmalar devam etmektedir.” açıklamasını yaptı.

PROTESTOLARDA DA 53 KİŞİ HAKKINDA İŞLEM YAPILDI

Yerlikaya şu ifadeleri kullandı:

Ayrıca, dün gece düzenlenen gösterilerde 53 şahsa; 2911 Sayılı Kanuna Muhalefet, Kamu Malına Zarar Verme ve-Görevi Yaptırmamak İçin Direnme suçlarından işlem yapılmıştır.

BAKAN YERLİKAYA: 16 POLİS YARALANDI

Bu gösterilerde 16 polisimiz yaralanmıştır. Polislerimize acil şifalar diliyorum. Kahraman polislerimiz, milletimizin huzuru ve güvenliği için gece gündüz demeden görev başındadır.

Siber Suçlarla Mücadele Daire Başkanlığımız, kanunların verdiği yetki çerçevesinde suç ve suçlularla mücadelemize kararlılıkla devam etmektedir.

Source: Deniz Işık Balkan


Bakan Yerlikaya: Gösterilerde 53 kişi yakalandı, 16 polis yaralandı

İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya, yaptığı açıklamada, bazı sosyal medya hesapları üzerinden Halkı Kin ve Düşmanlığa Tahrik ve Suç İşlemeye Tahrik suçları kapsamında 72″si yurt dışında olmak üzere toplam 326 şüpheli hesap yöneticisinin tespit edildiğini belirtti.Siber Suçlarla Mücadele Daire Başkanlığı ve Güvenlik Daire Başkanlığının yaptığı koordineli çalışmalar sonucunda 54 şüphelinin yakalandığını ifade eden Yerlikaya, diğer şüphelilerin yakalanmasına yönelik çalışmaların devam ettiğini kaydetti. İLGİLİ HABER Özgür Özel”in sokak çağrısına peş peşe tepkiler: Sorumsuzluktur, kabul edilemez 16 polisimiz yaralandıDün gece düzenlenen gösterilerde 53 şahsa, 2199 sayılı kanuna muhalefet, kamu malına zarar verme ve görevi yaptırmamak için direnme suçlarından işlem yapıldığını duyuran Yerlikaya, bu gösterilerde 16 polisin yaralandığını belirtti. İLGİLİ HABER İstanbul”da terör ve yolsuzluk operasyonu! İBB soruşturmasında dosyanın detayları ortaya çıktı Mücadelemiz kararlılıkla devam etmektedirYaralı polislere şifa dileyen Yerlikaya, Kahraman polislerimiz, milletimizin huzuru ve güvenliği için gece gündüz demeden görev başındadır. Siber Suçlarla Mücadele Daire Başkanlığımız, kanunların verdiği yetki çerçevesinde suç ve suçlularla mücadelemize kararlılıkla devam etmektedir. dedi.

Source: Gazetevatan.com