Mecbur insan
Sonda söyleyeceğimi en başta söyleyeyim, olağanüstü durumlarda olağanüstü kararlar alınmalı, “esir” tutulan Ekrem İmamoğlu on gün sonra yapılacak olan olağanüstü kurultayda CHP genel başkanı seçilmeli.
(Ekrem İmamoğlu’na oy vermiş, kendisini seven bir yurttaş duygusallığıyla söylemiyorum, 42 yıldır bu ülkeyi gözlemleyen, 23 yıllık AKP iktidarını gün gün haberleştiren, profesyonel bir iletişimci olarak öneriyorum.)
Şu an itibarıyla siyaset yasağı olmadığı için, genel başkan seçilmesinin önünde herhangi bir hukuki engel yok, Ekrem İmamoğlu olağanüstü kurultayda CHP genel başkanı seçilmeli, böylece, AKP genel başkanının rakibi ve muhatabı, Silivri cezaevi olmalı… Bu oksimoron yaratılmalı.
Milyonlarca insan niye sokaklara döküldü, milyonlarca insan seçim bile olmadığı halde niye sandık başına gitti, sadece CHP’li oldukları için mi, kesinlikle hayır, İYİ Parti’den Zafer Partisi’ne, DEM Parti’den hatta iktidara oy vermiş insanlarımıza kadar, milliyetçisi devrimcisi, mütedeyyini seküleri, Türkiye’nin partilerüstü vicdanı harekete geçti. Hayat… Ekrem İmamoğlu’nu lider yaptı. İstese de istemese de “mecbur insan” haline geldi.
Kendi kendine oluşan bu ortak muhalefet mücadelesinin sürdürülebilir olmasının, bu güç birliğini, bu heyecanı, bu umudu hep bu kadar diri tutabilmenin tek yolu var, bedenini oraya hapsettiler ama sesini soluğunu tutsaklıktan kurtarmalı, demir parmaklıklar arkasındayken, Türkiye’de dolaştırmalı… Reste rest çekilerek, CHP genel başkanı seçilerek, AKP genel başkanının karşısına dikilmeli, resmi rakibi ve resmi muhatabı yapılmalı, bu sayede, Türkiye’de demokrasinin Silivri’ye tıkılmış olduğu heeeeer gün hatırlatılmalı, meclisteki salı toplantılarında “esir genel başkan”ın açıklamaları okunmalı, CHP merkez yönetim kurulunun toplantıları cezaevinde “açık görüş”te yapılmalı, Türkiye’nin her şehrinde “Silivri mitingleri” düzenlenmeli… AKP genel başkanı ağzını her açtığında, karşılığını Silivri’den duymalı.
Toplum, CHP’nin önünde gidiyor, yeniden tarihi bir fırsat yakalandı, bu “ortak payda” büyütülmeli, heba edilmemeli.
Yoksa, mutlaka sönümlenir gider.
Burası Türkiye, sancılı topraklar, deprem olur, sel olur, yangın olur, terör olur, ağıtlar arasında kaybolur, eyyy İsrail filan der, verirler mehteri, Ekrem’in e’si bile gündemde kalmaz, 23 yılda 23 bin defa yaşadık, sarayın propaganda makinesi “unutturma” uzmanıdır.
Şu son beş gündür yaşadığımız toplumsal farkındalığı, kendi kendine oluşan partilerüstü güç birliğini unutturmamanın tek yolu, şerden hayır çıkmasını sağlayan Ekrem İmamoğlu’nun, AKP genel başkanının karşısına genel başkan olarak, resmi rakibi, resmi muhatabı olarak dikilmesidir.
(CHP açısından sorun olmamalı, çünkü zaten Ekrem İmamoğlu’nu cumhurbaşkanı adayı ilan etmişsin, cumhurbaşkanı seçilirse “partili cumhurbaşkanı sistemi”nde CHP’nin cumhurbaşkanı olacak, CHP hakkındaki kararları zaten o verecek.)
(Yok eğer, siyaset yasağı getirilirse, yani hukuken genel başkan olması da yasaklanırsa, birincisi, demokrasinin esir tutulduğu gerçeğini bir kez daha dünyaya haykırma fırsatı yakalamış olursun, tartışma alevlenir, toplumsal muhalefeti daha diri tutmuş olursun, ikincisi, CHP açısından yine sorun olmaz, çünkü şimdi aldığın gibi yeniden olağanüstü kurultay kararı alırsın, istersen Özgür Özel’i istersen bir başkasını genel başkan seçersin, sonra da Mansur Yavaş’ın söylediği gibi, erken seçim kararı alınınca anketlere bakarsın, kim en çok çıkıyorsa, onu cumhurbaşkanı adayı yaparsın, Ekrem İmamoğlu’nun hem büyükşehir belediye başkanlığının, hem genel başkanlığının yasaklanmasının katmerli rüzgarını, fırtınaya çevirirsin.)
(Tüm kamuoyu araştırmalarında Ekrem İmamoğlu’ndan daha yüksek çıkmasına rağmen, Mansur Yavaş çıkıp ne dedi, son derece onurlu bir davranış sergiledi, “yol arkadaşım Ekrem İmamoğlu’na yapılan hukuk ve demokrasi dışı bu haksızlığı kabul etmiyorum, bu sürecin her dakikasında Ekrem başkanımızın yanında olacağım, daha önce üçlü masada ifade ettiğim ‘cumhurbaşkanı adaylığımı günü gelince değerlendireceğim’ kararımı, bu hukuksuzluk ortadan kalkana kadar askıya aldığımı kamuoyuna ilan ediyorum” dedi… “CHP içindeki dayanışma duygumuzu kimse küçümsemesin, bizlerin en büyük makamlar karşısında bile bu birlikteliği kaybetmeyeceğimiz unutulmasın, selden kütük kapmaya çalışanlarla bizleri aynı tutmaya kalkmasınlar” dedi… Kişisel hırslara yenik düşmek yerine, tam bir devlet adamı, tam bir kuvayı milliyeci davranışı sergiledi.)
(Özgür Özel’in de aynı örnek davranışı sergileyerek, genel başkanlığından fedakarlıkta bulunması gerekir. Bu partilerüstü kalabalıklar Ekrem İmamoğlu için toplandı, selden kütük kapmaya çalışanlar için değil.)
2019 yılından beri haykırıyorum, seçimi rahat rahat kazanacak iki adayımız var, biri Ekrem İmamoğlu, biri Mansur Yavaş… 2023 yılında -bile bile- kaybedilen tarihi fırsat, yeniden yakalandı.
Olağanüstü durumlarda olağanüstü kararlar gerekir, bu heyecanı diri tutabilmek, filizlenen umudu büyütebilmek için Ekrem İmamoğlu olağanüstü kurultayda CHP genel başkanı yapılmalı.
Source: Yılmaz Özdil
AK Parti”den Cumhurbaşkanı Erdoğan ve ailesine hakaretlere sert tepki
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, Sokaklarda Sayın Cumhurbaşkanımıza, merhum annesine ve ailesine yönelik zehirli dil kullananları lanetliyorum. Bu hadsiz ve edepsiz dil, milletimizin ortak değerlerine, demokrasiye ve hukuk devletine zerre kadar inanmayanlara yakışır. ifadelerini kullandı. Yılmaz, sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda, İstanbul Saraçhane deki gösteri sonrası Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan a, merhum annesine ve ailesine yapılan hakaretlere tepki gösterdi. Cumhurbaşkanı Yardımcısı Yılmaz, şunları kaydetti: Sokaklarda Sayın Cumhurbaşkanımıza, merhum annesine ve ailesine yönelik zehirli dil kullananları lanetliyorum. Bu hadsiz ve edepsiz dil, milletimizin ortak değerlerine, demokrasiye ve hukuk devletine zerre kadar inanmayanlara yakışır. Bu aşağılık dile zemin hazırlayanlar, toplumsal gerilim oluşturmayı hedefleyenler, utanç verici suçlarını gizleme çabası içinde olanlardır. AK PARTİ SÖZCÜSÜ ÇELİK: KARŞILIKSIZ KALMAYACAK AK Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Ömer Çelik, İstanbul daki gösterilerde Sayın Cumhurbaşkanımıza, rahmetli annesine ve ailesine yönelik hakaret içeren sözler sarf edenleri lanetliyoruz. Bu haysiyet yoksunlarının davranışı karşılıksız kalmayacaktır. ifadelerini kullandı. Çelik, sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada, İstanbul Saraçhane deki gösteri sonrası Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan a, merhum annesine ve ailesine yapılan hakaretlere tepki göstererek, şunları kaydetti: İstanbul daki gösterilerde Sayın Cumhurbaşkanımıza, rahmetli annesine ve ailesine yönelik hakaret içeren sözler sarf edenleri lanetliyoruz. Bu haysiyet yoksunlarının davranışı karşılıksız kalmayacaktır. Bu ahlaksızları teşvik edenler de bu ahlaksız provokatörlüğün altında kalacaklardır. Günlerdir zehirli bir dil kullanarak saldırganlığa zemin hazırlayanlar alınlarına bu ahlaksız provokasyonun etiketini yapıştırmışlardır. Net şekilde ifade ediyoruz; bu saldırgan ahlaksızlığı yapanlar ve teşvik edenler karşılarında bizi ve millet iradesini en kararlı ve tavizsiz şekilde bulacaktır. ADALET BAKANI YILMAZ TUNÇ: BU VANDALLIK ASLA KABUL EDİLEMEZ Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, İstanbul Saraçhane deki gösteri sonrası Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan a ve merhume annesine yapılan hakaretleri lanetlediğini belirterek, Milletimizin tahammül sınırlarını aşan bu vandallık, asla kabul edilemez. Ortak değerlerimizi hedef alan çirkin saldırılar, hukuk önünde karşılığını mutlaka bulacaktır. ifadelerini kullandı. Tunç, sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada, İstanbul Saraçhane de Cumhurbaşkanı Erdoğan a ve merhume annesine yönelik ağza alınmayacak hakaretlerde bulunulmasını, alçakça sözler sarf edilmesini lanetlediğini aktardı. Milletimizin tahammül sınırlarını aşan bu vandallık, asla kabul edilemez. Ortak değerlerimizi hedef alan çirkin saldırılar, hukuk önünde karşılığını mutlaka bulacaktır. ifadelerini kullanan Tunç, toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkının temel bir hak olduğunu ancak devam eden adli soruşturmaları hedef alarak sokakları terörize etmenin, kamu düzenini bozmaya dönük şiddet eylemlerinde bulunmanın suç teşkil ettiğini vurguladı. Bakan Tunç, Ana muhalefet partisinin genel başkanı, günlerdir yalan ve iftiralar üretmekte, devam eden soruşturmalar üzerinden bağımsız ve tarafsız Türk yargısına hayasızca saldırmakta, kamu düzenini bozma pahasına güvenlik güçlerimizi, polisimizi kalabalık gruplara hedef göstererek çok tehlikeli bir provokasyona girişmektedir. değerlendirmesinde bulundu. HAKİMLER VE SAVCILARI HİÇ KİMSE BASKI VE TEHDİTLE KORKUTAMAZ İbadet yerleri başta olmak üzere ortak milli ve manevi değerlere yönelik çirkin eylemlerin sorumlusunun da bu saldırgan ve provokatif dil olduğunu aktaran Tunç, şöyle devam etti: Ana muhalefet partisi genel başkanı, kullandığı bu zehirli dilden bir an önce vazgeçmelidir. Hukuk devletinde, suç işlendiğine dair bir iddia varsa, savunmanın yapılacağı yer sokaklar değil yargı makamlarıdır. Suç işlendiğine dair bir delil varsa, bununla ilgili gerekli soruşturma yetkili yargı makamlarınca yapılır. Millet adına yargı görevini yapan hakimler ve savcıları hiç kimse baskı ve tehditle korkutamaz, sindiremez. Yargı mensuplarının sokak çağrılarından, yalan ve çarpıtmalardan etkilenmediğini, kararını dosyaya bakarak verdiğini kaydeden Tunç, Devam eden soruşturmalar üzerinden dezenformasyon yapmaktan, kamuoyunu yanıltmaya yönelik söylemlerde bulunmaktan herkes uzak durmalıdır. Suç teşkil eden eylemlerin hesabının, millet adına karar veren tarafsız ve bağımsız yargı tarafından sorulacağından hiç kimsenin şüphesi olmamalıdır. açıklamasını yaptı. DIŞİŞLERİ BAKANI FİDAN: KİRLİ BİR ZİHNİN ÜRÜNÜ Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, İstanbul Saraçhane deki gösteri sonrası Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan a, merhum annesine ve ailesine yapılan hakaretlere tepki gösterdi. Fidan, sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda, Saraçhane de Sayın Cumhurbaşkanımıza ve rahmetli annesine yönelik yapılan edepsiz saldırı sadece bir ahlak çöküntüsünün işareti değil, aynı zamanda toplumsal huzuru hedef alan kirli bir zihnin ürünüdür. ifadelerini kullandı. Söz konusu hareketlere tepki gösteren Fidan, Sokakları karıştırmaya çalışanların ve nefret dilini destekleyenlerin akıbeti, milletimizin feraseti karşısında eriyip gitmek olacak ve bu rezilliğin hesabı hukuk önünde muhakkak sorulacaktır. değerlendirmesinde bulundu. KABİNE ÜYELERİNDEN CUMHURBAŞKANI ERDOĞAN VE AİLESİNE YÖNELİK HAKARETLERE TEPKİ Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Mahinur Özdemir Göktaş, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Işıkhan, Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy ile Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum, sosyal medya hesaplarından yaptıkları açıklamada, İstanbul Saraçhane deki gösteri sonrası Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan a, merhum annesine ve ailesine yapılan hakaretlere tepki gösterdi. Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Göktaş, Saraçhane de bu akşam gerçekleşen gösteri sonrası Sayın Cumhurbaşkanımıza, rahmetli annesine ve ailesine yönelik ahlaksız hakaretleri şiddetle kınıyorum. Bu edepsizlik ne ifade özgürlüğüdür, ne de demokratik bir hak arayışıdır. Mesele asla barışçıl gösteri değil, doğrudan bir nefret ve kin provokasyonudur. Milletin iradesine, değerlerine ve ailesine uzanan bu alçak dili asla kabul etmiyoruz. ifadelerini kullandı. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Işıkhan ise yaptığı açıklamada, şunları kaydetti: İstanbul da yaşanan gösterilerde ahlak yoksunu provokatör bir grubun Sayın Cumhurbaşkanımıza, merhum annesine ve ailesine yönelik hakaretlerini en şiddetli şekilde kınıyorum. Hakaret asla ama asla bir hak, özgürlük değildir. Sadece yakıp yıkmayı bilen marjinal grupların polisimize, kamu malına, milletimizin değerlerine sürdürdüğü saldırıları yok sayamayız. Kin ve düşmanlıktan beslenen, gençlerimizi kışkırtan, şiddeti öven ve destekleyen kesimlere sesleniyoruz; artık yeter! Sayın Cumhurbaşkanımıza, kıymetli ailesine, güvenlik güçlerimize, milletimize karşı yaptığınız bu seviyesizlikleri asla kabul etmiyoruz. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Kurum da Saraçhane de Sayın Cumhurbaşkanımız ve Tenzile annemize ağza alınmayacak küfür edenleri lanetliyorum. Bu alçaklığın elbet bir bedeli olacaktır. Bu alçaklığı teşvik edenler de bunun altında kalacaktır. ifadelerini kullandı. Kültür ve Turizm Bakanı Ersoy ise Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan a, kıymetli ailesine ve merhume validesine yönelik yapılan seviyesiz ve hadsiz saldırıyı nefretle kınıyorum. Bu ahlaksızlık yalnızca Cumhurbaşkanımıza değil, milletimizin ortak değerlerine, aile kavramına ve vicdanına yöneltilmiş açık bir saygısızlıktır. Bu çirkin dili meşrulaştırmaya çalışanlar, gençleri öne sürüp perde arkasından provokasyon yürütenler hukuk önünde mutlaka hesap verecektir. ifadelerini kullandı. Ticaret Bakanı Ömer Bolat, Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mehmet Fatih Kacır ile Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdulkadir Uraloğlu, İstanbul Saraçhane deki gösteri sonrası Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan a, merhum annesine ve ailesine yapılan hakaretlere tepki gösterdi. Ticaret Bakanı Bolat, sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda, İstanbul da gerçekleşen gösterilerde Cumhurbaşkanı Erdoğan a, merhum annesine ve ailesine yönelik sarf edilen çirkin sözleri lanetledi. Manevi değerlere ve insani duruşa asla yakışmayan bu seviyesizliklerin karşılıksız kalmayacağını belirten Bolat, bu provokasyonu yapanların ve teşvik edenlerin, milletin kararlı duruşu ve hukukun karşısında hesap vereceğini aktardı. Tarım ve Orman Bakanı Yumaklı da İstanbul daki gösterilerde, CHP Genel Başkanı nın sokak çağrısıyla istedikleri ortamı bulan provokatörlerin, Cumhurbaşkanı Erdoğan ın annesi ve ailesine yönelik yaptıkları hakaretleri lanetleyerek, şu ifadeleri kullandı: Kutsalı olmayan, sınır tanımayan, ahlak yoksunu vandallar tarafından yapılan bu hadsiz saldırı ne özgürlükle ne de hukukla bağdaştırılabilir. Ülkemize ve milletimize hizmet etmek için gece gündüz demeden gayret eden Cumhurbaşkanımıza yönelik hadsiz ve çirkin ifadeleri asla kabul etmiyor, en şiddetli şekilde kınıyoruz. Kendi siyasi çıkarları uğruna gençlerimizi maşa olarak kullananlar, kendi siyasi geleceklerini sokak çağrıları yaptıkları gençlerin kararacak hayatları üzerine kuranlar, ülkesi için çalışacak genç zihinleri çıkmaz sokaklara sürüklemekte bir beis görmeyenler, vakit geç olmadan bu tehlikeli oyundan derhal vazgeçmelidir. Sanayi ve Teknoloji Bakanı Kacır ise sokakları ve meydanları kuşatmaya, aziz milletin huzurunu ve birliğini bozmaya çalışanların, zehir saçan dilleri ile hadlerini aştığını belirterek, Cumhurbaşkanımıza, ailesine ve merhum annesine yönelik aşağılık hakaretlerin sahipleri ve bu ahlaksızlığa zemin hazırlayan zihniyet, bu alçaklığın bedelini hukuk önünde ve millet vicdanında mutlaka ödeyecektir. değerlendirmesinde bulundu. Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Uraloğlu da konuya ilişkin paylaşımında şunları kaydetti: İstanbul Saraçhane deki gösterilerde Cumhurbaşkanımızın şahsına, merhum annesine ve değerli ailesine yöneltilen ahlak ve edep dışı hakaretleri ve bu alçak dili kullananları şiddetle lanetliyorum. En kutsal varlıklarımız olan annelerimize edepsiz şekilde sarf edilen ifadeleri kullanmaktan çekinmeyen ahlak yoksunları bilmeli ki; bunun bedelini en ağır şekilde ödeyeceklerdir. Bu çirkin söylemlere yol açan, toplumu sokaklara çağırıp olaylara zemin hazırlayan muhalefet partisine girdiği lağım çukurunda hak ettiği cevap hem hukuk devletinde hem de halkımız tarafından verilecektir. *Haberin fotoğrafı AA tarafından servis edilmiştir.
Source: Habertürk
Ankara”da izinsiz gösteriye müdahale eden 2 polis yaralandı
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca İBB”ye yönelik yürütülen yolsuzluk ve terör soruşturmalarını protesto etmek isteyen grup, Çankaya Belediyesi önünde toplandı.Memleket Partisi Genel Başkanı Muharrem İnce, gösteriler için toplanan kalabalığa hitaben bir konuşma yaptı.İnce”nin alandan ayrılmasının ardından bazı göstericiler, Ziya Gökalp Caddesi üzerinde bulunan polis barikatını aşmaya çalıştı, polise mukavemette bulundu.Polis ekipleri, farklı zamanlarda megafonla gruba seslenerek dağılmaları için uyarılarda bulundu. Eylemcilere megafonla seslenen polis yetkilileri, protestocular arasında “provokatörlerin” olduğunu, polise taş ve şişe atıldığını ifade etti.Tüm uyarılara rağmen dağılmayan grup, polis ekiplerine havai fişek, taş, cam şişe attı. Bu esnada 2 polis memuru yaralandı.Polis ekiplerine saldıran gruba, biber gazı ve tazyikli suyla müdahale edildi. Ara sokaklara dağılan ve ardından tekrar toplanmaya çalışan bazı göstericiler, polis ekipleri tarafından engellendi.Olaylarda gösterilere katılan 44 kişinin gözaltına alındığı öğrenildi.Göstericilerin dağıldığı alanlarda oluşan çöp yığınları belediye ekiplerince temizlendi.Ankara Emniyet Müdürü Engin Dinç de olay yerine gelerek, bilgi aldı.
Source: Www.star.com.tr
Soykırımcı İsrail “tahliye emri”nden kısa süre sonra bombaladı: Çok sayıda Filistinli şehit oldu
Filistin haber ajansı WAFA”ya göre, İsrail savaş uçakları Gazze”nin güneyinde Han Yunus kentinin batısındaki Hamed bölgesinde yerinden edilen Filistinlilerin kaldığı bir çadırı bombaladı.İsrail saldırısında 3 Filistinli şehit oldu, çoğu çocuk çok sayıda kişi yaralandı.Gazze Şeridi”nin kuzeyindeki Beyt Lahiya”da, İsrail ordusunun “Alyan” ailesine ait evi bombalaması sonucu 1″i çocuk 3 Filistinli şehit oldu, 10 kişi yaralandı.Saldırı, İsrail ordusunun Gazze”nin kuzeyindeki Filistinlilerin zorla göç ettirilmesi için yayımladığı “tahliye emrinden” kısa bir süre sonra yapıldı.İsrail ordusu, Gazze”nin kuzeyinde Filistinlilerin zorla göç ettirilmesi için yayımladığı “tahliye emrini” Gazze Şeridi”nin kuzey bölgesinin tamamını kapsayacak şekilde genişletmişti.Ordu Sözcüsü Avichay Adraee, önce Beyt Lahiya ve Beyt Hanun için yayımladığı saldırı öncesi uyarıya Cibaliya”yı da eklemişti.İsrail ordusu, 7 Ekim 2023″te başlayan ve 19 Ocak 2025″te sağlanan ateşkese kadar devam eden saldırıları sırasında da Filistinliler için Gazze içinde göç etmeleri talimatları içeren haritalar yayımlamıştı. BM”nin paylaştığı rakamlara göre, İsrail ordusunun saldırıları nedeniyle Gazze”deki yaklaşık 2,3 milyon Filistinlinin yüzde 90″ı en az bir kere yerinden edilmişti.İsrail ordusu, 19 Ocak”ta sağlanan ateşkesi bozarak 18 Mart sabahı Gazze Şeridi”ne yeniden şiddetli saldırılar başlattı.05.44 İngiltere, İsrail”in işgal altındaki Batı Şeria”da İsraillilerin gasbettiği 13 yerleşimi bağımsız birim olarak tanıyan kararını kınadı.05.20 Amerikan-İslam İlişkileri Konseyi (CAIR), ABD medyasına İsrail”in Gazze Şeridi”nde gazetecilere yönelik saldırısını kınama çağrısı yaptı.03.37 Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas, uluslararası topluma İsrail”in Gazze”ye yönelik saldırıları ile işgal altındaki Batı Şeria”da Filistinlileri göçe zorlayan politikasını durdurması için baskı yapma çağrısında bulundu.03.23 Filistin ve İsveç, Gazze Şeridi”nde sürdürülebilir bir ateşkes sağlanması çağrısında bulundu.02.36 İsrail ordusu ateşkesi bozarak Gazze Şeridi”nin güneyindeki Han Yunus kentinde derme çatma çadırda kalan Filistinli Al-Anshasi ailesini hedef aldı. Saldırı sonucu anne Engam Al-Anshasi, baba Muhammed Al-Anshasi ve 3 çocukları hayatını kaybetti. Yaşamı yitirenlerin naaşları, Nasır Hastanesi”ne getirildi.02.19 Katar, İsrail”in Gazze”deki Filistinlilerin zorla göç ettirilmesini “koordine etmek” için yeni bir birim kurma kararını ve işgal altındaki Batı Şeria”da yasa dışı yeni yerleşim faaliyetlerini “en güçlü şekilde” kınadı.01.59 İsrail ordusunun Gazze Şeridi”ne düzenlediği saldırılarda 1″i çocuk 6 Filistinli hayatını kaybetti.01.02 İsrail ordusunun, işgal altındaki Batı Şeria”da Oscar ödüllü belgesel “Başka Toprak Yok” (No Other Land) ekibinde yer alan Hamdan Ballal”ı gözaltına aldığı bildirildi.00.36 İsrail ordusu, Gazze”nin kuzeyinde 2 kentteki Filistinlilerin zorla göç ettirilmesi için yayımladığı “tahliye emrini” Gazze Şeridi”nin kuzey bölgesinin tamamını kapsayacak şekilde genişletti.00.25 ABD Dışişleri Bakanlığı, İsrail”in saldırılarında Filistinli gazeteci Husam Şebat”ın yaşamını yitirmesinden Hamas”ı sorumlu tutarken, işgal altındaki Batı Şeria”da Filistinlilerin topraklarını gasp eden İsraillilerin uyguladığı şiddetle ilgili soruları geçiştirdi.00.27 Mısır, İsrail güvenlik kabinesinin, Gazzelilerin zorla göç ettirilmesini “koordine etmek” için Savunma Bakanlığı bünyesinde yeni bir birim kurulması kararını onaylamasına tepki gösterdi.
Source: Www.star.com.tr
Süleyman Soylu”dan tehdit gibi sözler: Sabrımızı yanlış anlıyorsunuz
AKP İstanbul Milletvekili Süleyman Soylu, Saraçhane’de altı gündür devam eden protestolarda Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan ile ailesine yönelik sarf edilen hakaret içerikli sözler nedeniyle muhalefete sert eleştiriler yöneltti.
Sosyal medya platformu X üzerinden yaptığı paylaşımda Soylu, “Recep Tayyip Erdoğan, devletimizin ve ailemizin reisidir. Özgür Özel ve avanesi; sabrımızı ve edebimizi yanlış anlıyorsunuz. Provokatörlere talimat veriyorsunuz. Cumhurbaşkanımıza, ailesine ve merhume annesine yönelik söylenen tüm sözleri üzerimize alırız. Bizden söylemesi… Bu provokasyonun sonucuna katlanırsınız” ifadelerini kullandı.
43 Kişi Gözaltında
İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya, Saraçhane’deki gösterilerde Cumhurbaşkanı Erdoğan ve ailesine yönelik edilen küfür ve hakaretlerin ardından resmi işlem başlatıldığını duyurdu. Yerlikaya, “aşağılık bir saldırı” olarak nitelendirdiği bu olaylarla ilgili olarak 43 kişinin gözaltına alındığını açıkladı.
Source: Haber Merkezi
Vahdettin İnce yazdı: Deveyi yardan uçuran bir tutam ottur
Hırs, Arabistan çöllerinde yetişen ve develerin çok sevdiği dikenli bir bitkinin adıdır. Kendilerini bu dikenli bitkiye fazla kaptıran develerin ölümüne de sebep olur. Çünkü dikenler devenin diline batınca kanatır, kanın tadı devenin hoşuna gider. Bu lezzetli (!) bitkiyi yemeye devam eder. Yedikçe kanaması artar ve sonunda kan kaybından ölür. Bu yüzden bir işe makul ölçüleri aşarak, büyük bir iştahla sarılan, haddini aşan, tutkusunu dizginlemeyi, bir yerde durmayı bilmeyen kimselerin bu davranışına “hırs” adı verilmiştir.Anadolu”da “Deveyi yardan uçuran bir tutam ottur” deyimi var, hırsın ölümcül sonuçlarını anlatıyor. Tabi Anadolu”da böyle bir deyim var, ama benim büyüdüğüm bölgede deve yoktu. Bu tür tehlikeli eylemler genellikle keçiler tarafından gerçekleştirilirdi. Deyimlerin merkezinde de onlar vardı. Bu yüzden telefonda son gelişmeler hakkındaki fikrimi soran dostuma “Keçiyi yardan uçuran bir tutam ottur” dedim. Dostum, “o dediğin devedir, keçi değil” diye beni düzeltti. Benim şuur altıma keçinin yerleşmesi boşuna değil. Çok çobanlık yaptım. Sürüyü meraya salardık. Koyunlar gün boyunca belli bir bölgede otlar, bize herhangi bir zorluk çıkarmazlardı. Ama keçiler, nerede tehlikeli bir yar varsa onun kıyısında, nerede bir kayalık varsa onların çatlaklarında yeşil yeşil göz kırparak gel gel yapan tutam tutam otlara tırmanırlardı. Sonra da oradan inemezlerdi. Ve tabi bar bar bağırırlardı. Bizim çıkıp onları indirmemize de imkan olmazdı çoğu kere. Saatlerce orada bekler, sonra da aşağıya atlarlardı. Bazen ayaklarını kırdıkları da olurdu. Tepe üstü düşüp boynunu kıranlar da oluyordu. Murdar olmasın diye, bu gibi durumlar için her zaman yanımızda taşıdığımız çakımızı çalardık boyunlarına. O yüzden meşhur deyim “keçiyi yardan uçuran bir tutam ottur” şeklinde aklımda kalmış veya kendimce böyle olmalı diye bu şekilde hafızama kaydetmişim.Keçiyi, deveyi mahveden hırsın insan hayatında en çıplak haliyle ortaya çıktığı alan hiç kuşkusuz siyasettir. Nitekim “kifayetsiz muhteris” deyimi de çapları ve diplomaları ile iddiaları ters orantılı olan siyasetçiler, bürokratlar için kullanılır. Bunlar da bizim gibi ülkelerde mebzul miktarda bulunurlar.Peki siyaset yapılmayacak mı? Elbette yapılacak ve yapılması elzemdir. Çünkü siyaset yapacak insanlara da ihtiyaç var. Nitekim peygamberimizin (s.a.v) sabahleyin Müslüman olmuş liderlik vasfına sahip kabiliyetli birilerini, aynı gün içinde ordu komutanı olarak tayin ettiği rivayet edilir. Bundan cesaret alarak görev almak isteyen, ama bunun üstesinden gelmesini sağlayacak donanıma da sahip olmayan arkadaşlarını da bu tür görevlerden her zaman uzak tuttuğu da kaynaklarda yer alır.Ehlibeyt İmamlarından Cafer Sadık”ın talebelerinden birine valilik teklif edilir. Adam gelip Cafer Sadık”tan izin ister. O da “hemen kabul et” der. Çünkü adamın bu görev için gerekli olan kabiliyete, liyakate sahip olduğunu ve ayrıca hırslarını dizginleyebileceğini bilir. Bir süre sonra bir başka talebesine de böyle bir teklif gelir ve o da önceki talebe gibi gelip izin ister. İmamın kabul edeceğinden de emindir. Ama imam ona şu tarihi cevabı verir: “İnişi zor yüksekliklere çıkma”.Dostumla telefonda konuşurken, Türkiye”de yaşanan son gelişmelerin Kürtçedeki şu deyimle de izah edilebileceğini söyledim: “Bona nefsê kete hebsê” (Nefsine hakim olamadı, sonunda hapse girdi).Siyasette hırslarını tatmin etmenin peşinde koşanlara tavsiyem, yüksek tümseklere tırmanmadan önce, bir deve, olmadı bir keçi çobanına danışmalarıdır.
Source: Vahdettin İnce
Hasan Hüseyin Öz yazdı: Kurtlukta düşeni yemek kanundur
Hepimiz Ekrem İmamoğlu”nun yolsuzluk hikayelerine odaklandık…MASAK raporu ve savcılığın paylaştığı sorgu metninde yer alan iddialar gerçekten çok büyük bir yolsuzluk soruşturmasıyla karşı karşıya olduğumuzu gösteriyor.İmamoğlu ile birlikte 48 kişi bu konuda tutuklandı ve Silivri cezaevine gönderildi.Bu arada, sözde muhalif basın, “aklandı” manşetleri atsalar da terör konusunda da yargı “kuvvetli suç şüphesi var” dedi. Yani İmamoğlu terörden aklanmadı!Her ne kadar CHP sokakları terörize etse de kirli bir paylaşım mekanizmasının tetiklediği hukuki süreci serinkanlılıkla izlemeye devam edeceğiz.Ama şimdiden söyleyeyim, sonucuna bakmadan bu dava şimdiden siyasi sonuçlar üretmeye başladı bile.Perşembe günkü yazımda bu konuya özetle şöyle bir giriş yapmıştım:”Her ne kadar delegeleri satın alarak CHP”yi şimdilik elinde tutuyormuş gibi görünse de Ekrem İmamoğlu, tutuklandığı anda “kurtlukta düşeni yemek kanundur” hükmünün icrasına maruz kalacaktır.”KURTLAR SOFRASINA DÜŞEN BİR TAŞRALIBu süreçte, bir taşra müteahhidinin sahte evraklarla da olsa adam etmek istediği “top peşinde koşturan oğlunun(!)” hikayesini odaklanırsanız yanılırsınız.Onun için ilk günden itibaren hep şunu söyledim:Biraz fikri takip, biraz sosyal psikoloji okuması, biraz da Kurt Kanunu gölgesinde şekillenen CHP tarihi hakkında bilgi “İmamoğlu”nun düştüğü durumu” anlamamıza yardımcı oluyor aslında.Bir Kurtlar sofrası hikayesi aslında.Baba parasıyla kariyer yapan ve kendi hikayesinde birçok gri alan olan bir müteahhidin sözde yükselişinin arkasında kimlerin olduğunu deşifre etmek çok önemli bu yüzden.ÖNCE SIZIDILAR SONRA KUŞATTILARKonunun anlaşılması için şu ayrıntı da önemli.Rantla birden yükselen ailelerin ikinci nesil evlatlarının ortak özelliği yeni mahallelerine kendilerini kabul ettirme sorunudur, ki bunu yapmak için de sık sık yalana başvururlar. Dolayısıyla kleptomani gelişir bu nesillerde.İşte, İmamoğlu”nun hikayesine sızıntı tam da bu noktada gerçekleşir. Klaptomaninin oluşturduğu “sahte benlik”, sık sık okşanır ve bir adım sonrası sistem onu kullanışlı aparata dönüştürür.Birinci sızıntı, kimi rivayetlere göre FETÖ tarafından yapılmış. O meşhur omuzdaki el bunu deşifre ediyor.Birbiriyle iç içe geçmiş ama, taşralı müteahhidin uyanık oğlunun devrimci bir önder olma sürecinin başladığı ikinci sızıntı daha da önemli tabi…MÜTEAHHİT NASIL DEVRİMCİ ÖNDER OLDUŞimdi sıkı durun… Bölünmüş benliğin çelişkisinin iyiden iyiye körüklendiği bu ikinci döneme ait strateji, açık kaynaklardan takip edebildiğim kadarıyla Beylikdüzü sürecinde burada devreye girmiş.Hani şu “İkinci Atatürk” sözüyle ayartma stratejisine giden sürecin başlangıcı.Başrolde kimler var?O malum, besleme gazeteciler.Sonra… Zülfü Livaneli gibi eski tüfeklerin başını çektiği sanatçılar.Zülfü Livaneli, onu aynı zamanda gericiliğe karşı mücadele eden Hareket Ordular Komutanı bile yapmıştı.Bu ayartama karşı kim dayanabilir ki!BİR DEVRİMCİNİN DÜŞÜŞÜRant, yolsuzluk mekanizması da böyle kuruldu ve sanatçılar, gazeteciler eliyle perdelendi anlaşılan.Ve kontrolünü kaybeden taşralı da bu şekilde kurtların sofrasının ortasına oturtuldu.Uzatmayacağım…İki gün önce yine Zülfü Livaneli, Saraçhane”de “Yiğidim aslanım burada yatıyor” şarkısını söylerken benim gözümün önüne kurtlar tarafından yenilen ayartılmış bir taşralının trajedisi geldi.Özgür Özel”in gülüşünde de aynı hissiyat oluştu işin doğrusu.Ya gazeteciler tarafından yazılanlar. Vallahi, yine yankı odasında çıkan gürültüden büyük sosyoloji çıkaran bu gazeteciler, şimdiden ölünün arkasında helvayı kavurmaya başladılar bile.
Source: Hasan Hüseyin Öz
Sınır Tanımayan Doktorlar, KDC”deki çatışmaların Ituri eyaletindeki sivilleri riske attığını belirtti
MSF, KDC”nin doğusundaki çatışmaların Ituri eyaletine etkisine ilişkin yeni bir rapor yayımladı.
“Ituri”deki yeni şiddet dalgası, sivilleri daha fazla riske atıyor.” ifadesinin kullanıldığı raporda, MSF ekiplerinin korkunç yaraları olan sivillere bakım sağladığı Ituri”deki vahşetlerde yeni bir artışa tanık olduğu kaydedildi.
Raporda, buradaki son saldırıların, artan yerinden edilmeler ve azalan insani yardımların tehlike altındaki sivilleri olumsuz etkilediğine dikkat çekildi.
Ituri halkının, yıllardır devam eden şiddet, etnik bölünmeler ve çeşitli silahlı grupların katıldığı çatışmanın mağduru olduğuna işaret edilen raporda, “Bu çatışma sağlık hizmetlerine erişimi ve ailelerin kendilerini besleme araçlarını da büyük ölçüde engelledi. İnsani yardımın kısıtlı sağlanması, zaten uluslararası alanda çok az ilgi gören bir nüfus arasında daha fazla acıya neden oldu.” ifadeleri kullanıldı.
Raporda, sağlık tesislerinin de saldırılara maruz kaldığı Ituri”de, insanların yalnızca küçük bir kısmının sağlık hizmetlerine erişebildiğine işaret edildi. Ituri”deki güvenlik güçleri ile silahlı gruplara, sivillerin yanı sıra yerel toplulukların hayatta kalması için olmazsa olmaz olan sağlık tesislerini de koruma çağrısı yapıldı.
Birleşmiş Milletler (BM) verilerine göre, Ituri”deki şiddetin, yılbaşından bu yana yaklaşık 100 bin kişiyi yerinden ettiği hatırlatıldı.
MSF ve diğer insani yardım kuruluşlarının çabalarına rağmen insanların ihtiyaçlarının mevcut kaynakları çok aştığının altı çizilen raporda, “Gıda güvensizliği 2024″te Ituri”de hızlı bir şekilde kötüleşti ve artık nüfusun yüzde 43″ü için kronik hale geldi. Yerinden edilmiş kişilerin kamplarındaki kötü hijyen koşulları ve harap barınaklar, ishal ve solunum yolu hastalıklarının kolayca yayılmasına ve en çok 5 yaş altı çocukları etkilemesine neden oluyor.” değerlendirmesinde bulunuldu.
Raporda, buradaki insanların sağlık hizmetlerine güvenli erişiminin garanti edilmesi, yiyecek ve diğer ihtiyaçları karşılamak için hayatlarını riske atmaya zorlanmamaları çağrısı da yapıldı.
“Hastalar ve diğer insanların anlattığı hikayelerin buzdağının sadece görünen kısmı”
Raporda görüşlerine yer verilen MSF”in KDC Misyon Şefi Alira Halidou, “Bu son saldırılar, Ituri”deki kadınlar ve çocuklar da dahil siviller için onlarca yıllık şiddetin ve bunun yıkıcı sonuçlarının ardından geldi.” ifadesini kullandı.
Yaşanan şiddet nedeniyle sivillerin tekrar tekrar yerinden edildiğini bildiren Halidou, hastaların ve diğer insanların anlattığı hikayelerin buzdağının sadece görünen kısmı olduğunu vurguladı.
KDC”deki çatışmalar
KDC”nin doğusunda güvenliği sağlamak amacıyla bölge ülkeleri tarafından 23 Mart 2009″da imzalanan barış anlaşmasının bozulmasıyla “23 Mart Hareketi” adı altında ortaya çıkan grup, “M23” şeklinde anılmaya başlamıştı.
M23, büyük ölçüde Ruanda Devlet Başkanı Paul Kagame”nin de kabilesi olan Tutsilerden oluşuyor.
BM ve KDC”nin M23″e destek vermekle suçladığı Ruanda ise iddiaları reddediyor.
M23 üyeleri yılbaşından bu yana devam eden saldırılarda Kuzey-Kivu eyaletinin başkenti Goma”yı ve Güney-Kivu”nun başkenti Bukavu”yu ele geçirmişti.
KDC”nin doğusundaki çatışmalar nedeniyle yılbaşından bu yana yaklaşık 1 milyon kişi yerinden oldu.
Anadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır. Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.
Source:
Beyaz Saray”da skandal! ABD”nin savaş planları grup sohbetinde sızdı
ABD”nin Yemen”deki savaş planlarının yanlışlıkla bir gazeteciye gönderilmesi Amerikan kamuoyunda tartışmalara neden oldu.Söz konusu savaş planları kendisine gönderilen Atlantic dergisi editörü Goldberg tarafından kamuoyuna ilan edilen durum, Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Konseyi Sözcüsü Brian Hughes tarafından da teyit edildi.”SAVAŞ PLANINI YANLIŞLIKLA BANA GÖNDERDİ”Goldberg, “Trump yönetimi yanlışlıkla savaş planlarını mesajla bana gönderdi” başlığıyla kaleme aldığı yazıda, kendisinin önce ulusal güvenlik yetkililerinin yer aldığı bir Signal grubuna eklendiğini ve daha sonra da Savunma Bakanı Pete Hegseth”in gruna gönderdiği mesajda Yemen”e düzenlenecek saldırılara ilişkin detayların yer aldığını anlattı.Goldberg, yazısında, “ABD ulusal güvenlik yetkilileri, Yemen”de yaklaşan askeri saldırılarla ilgili bir grup sohbetine beni de dahil ettiler. Önce bunun gerçek olduğunu düşünmedim. Bir süre sonra bombalar düşmeye başladı.” ifadelerini kullandı.Başlangıçta mesaj grubunun gerçek olduğuna dair güçlü şüpheleri olduğunu yazan Goldberg, “ABD”nin ulusal güvenlik yetkililerinin yakın savaş planları hakkında Signal”de iletişim kuracağına inanamadım. Başkan”ın ulusal güvenlik danışmanının kendisini üst düzey ABD yetkilileriyle yapılan görüşmelere dahil edecek kadar pervasız olabileceğine inanamadım.” değerlendirmesini yaptı.Goldberg, ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı Mike Waltz”ın 11 Mart”ta Signal”de kendisiyle bağlantı kurduğunu ve iki gün sonra, Yemen”deki Husilere karşı saldırıları tartıştıkları “Houthi PC Küçük Grubu” adlı bir zincire katılmaya davet edildiğini iddia etti. ABD”li gazeteci, Waltz”un kendisini kazara bu gruba eklediğini düşündüğünü kaydetti.”GÜNDEME GELEN MESAJ DİZİSİNİN GERÇEK OLDUĞU GÖRÜLÜYOR”Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Konseyi Sözcüsü Hughes, konunun medyaya yansıması üzerine yazılı açıklama yaparak “Gündeme gelen mesaj dizisinin gerçek olduğu görülüyor ve bu mesaj zincirine yanlışlıkla bir numaranın nasıl eklendiğini gözden geçiriyoruz.” ifadesine yer verdi.Gazetecinin yanlışlıkla gruba nasıl eklendiğini araştırdıklarını belirten Hughes, bunun Yemen operasyonlarına herhangi bir zarar vermediğini savundu.TRUMP, BİLGİSİ OLMADIĞINI SÖYLEDİÖte yandan, ABD Başkanı Donald Trump, konuyla ilgili kendisine yöneltilen bir soruya, “Bu konu hakkında herhangi bir bilgim yok.” diye yanıt verdi.Atlantic dergisini okumadığını söyleyen Trump, olaydan haberdar olmadığını ancak söz konusu hatanın Yemen”deki saldırılarına bir etkisinin olmadığını savundu.Sosyal medyada ise birçok kullanıcı, ABD”nin gizli olan savaş planlarının bu şekilde yanlışlıkla bir gazeteciye gönderilmesinin kabul edilemez olduğu yorumunda bulundu.ABD, 15 Mart”ta Yemen”de Husilere yönelik saldırılar düzenlemiş, saldırıyı Başkan Trump dünya kamuoyuna duyurmuştu.”SOHBETTE AVRUPA”YI AŞAĞILADILAR”Gazeteci Goldberg”in aktardığına göre, “JD Vance” (Başkan Yardımcısı) olarak tanımlanan hesap sabah 08.45″te Pete Hegseth”e (Savunma Bakanı) hitaben, “Eğer yapmamız gerektiğini düşünüyorsan, haydi yapalım. Avrupa”yı bir kez daha kurtarmaktan nefret ediyorum,” diye yazdı.Hegseth de üç dakika sonra yanıt verdi: “Başkan Yardımcısı: Avrupa”nın beleşçiliğinden nefretine tamamen katılıyorum. BU İĞRENÇ. Ama Mike haklı, bizim tarafta bunu yapabilecek tek ülke biziz. Başka hiç kimse yaklaşamaz bile. Tek sorun, zamanlama meselesi. Bence şimdi tam zamanı, Başkan”ın nakliye rotalarını yeniden açma talimatı göz önüne alındığında bunu hemen yapmalıyız; ama Başkan”ın hala 24 saatlik karar süresi var.”Gerçekte ise Husi saldırılarına karşı gemileri koruma görevinde 20″ye yakın ülke yer alıyor ve İngiliz savaş gemileri de bu misyonda aktif rol oynuyor. Goldberg, Yemen”e saldırının gerçekleştiğini fark ettiğinde Signal sohbet kanalına geri döndüğünü aktardı:””Michael Waltz” (ABD ulusal güvenlik danışmanı, gruba bir güncelleme verdi. Yine bu mesajdan alıntı yapmayacağım, ancak operasyonu “muhteşem bir iş” olarak nitelendirdiğini söyleyebilirim.”WALTZ”DEN ÜÇ EMOJİ: YUMRUK…Birkaç dakika sonra (bir başkası) “İyi bir başlangıç,” diye yazdı. Kısa süre sonra Waltz üç emoji gönderdi: bir yumruk, bir Amerikan bayrağı ve ateş. Ardından “MAR” (Marco Rubio) da katıldı ve “İyi iş Pete ve ekibin!!” yazdı. Trump”ın genel sekreteri Susie Wiles da, “Tüm ekibe tebrikler, özellikle sahadaki ve CENTCOM”daki arkadaşlara! Harika. Tanrı korusun,” diye mesaj attı.
Source: Özgürbayrak
Cumhurbaşkanı Erdoğan ve ailesine hakarete tepki yağıyor! Bakanlar, siyasiler, RTÜK… Peş peşe açıklamalar geliyor
Türkiye”de siyasette yaşanan hareketlilik sokaklara da sıçradı. Çarşamba sabahı Ekrem İmamoğlu”nun gözaltına alınmasıyla başlayan süreç pazar günü tutuklanmasıyla tavan yaptı. Başta Saraçhane olmak üzere birçok noktada eylemler düzenlendi. Dün eylemlerde yaşanan çirkin bir olay ise siyasilerin ana gündemi haline geldi.
SARAÇHANE”DE TEPKİ ÇEKEN ANLAR
Eylemdeki protestoculardan bazıları Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve merhum annesine çirkin sözler sarf etti. Bu görüntülerin sosyal medyaya düşmesiyle beraber bakanlar, İletişim Başkanı, RTÜK ve çok sayıda AK Partili isim tepki gösterdi. Emniyet güçleri harekete geçerek olayla ilgili 41 şüpheliyi gözaltına aldı.
Gelen tepkilerden bazıları şu şekilde;
RTÜK BAŞKANI EBUBEKİR ŞAHİN
“Günlerdir yaptığımız uyarılar, verdiğimiz program durdurma dahil üst sınırdan idari cezalara rağmen sorumsuz siyasetçilerin meydanlardaki beyanatlarının çirkin yansımalarına ekranlarımızda da üzülerek şahit oluyoruz. Kendini bilmez ahlaksız bir güruhun devletimizin başı Sayın Cumhurbaşkanımızın ailesi ve merhume annesi ile ilgili sarf ettikleri edep ve insanlık dışı söylemleri nefretle kınıyor ve sahiplerine iade ediyorum. Bu edep dışı küfür ve söylemleri canlı yayın bahanesiyle basın özgürlüğü kisvesi altında veren yayın kuruluşları hakkında ilk Üst Kurul toplantısında en ağır müeyyideler uygulanmak üzere gereğinin yapılacağını belirtmek isterim. Bir kez daha yüce Türk milletine buradan sesleniyorum. Lütfen kendini bilmezlerin provokasyonlarına gelmeyiniz.”
AİLE VE SOSYAL HİZMETLER BAKANI MAHİNUR ÖZDEMİR GÖKTAŞ
“Saraçhane”de bu akşam gerçekleşen gösteri sonrası Sayın Cumhurbaşkanımıza, rahmetli annesine ve ailesine yönelik ahlaksız hakaretleri şiddetle kınıyorum. Bu edepsizlik ne ifade özgürlüğüdür, ne de demokratik bir hak arayışıdır. Mesele asla “barışçıl gösteri” değil, doğrudan bir nefret ve kin provokasyonudur. Milletin iradesine, değerlerine ve ailesine uzanan bu alçak dili asla kabul etmiyoruz.”
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI VEDAT IŞIKHAN
“İstanbul”da yaşanan gösterilerde ahlak yoksunu provokatör bir grubun Sayın Cumhurbaşkanımıza, merhum annesine ve ailesine yönelik hakaretlerini en şiddetli şekilde kınıyorum. Hakaret asla ama asla bir hak, özgürlük değildir. Sadece yakıp yıkmayı bilen marjinal grupların polisimize, kamu malına, milletimizin değerlerine sürdürdüğü saldırıları yok sayamayız. Kin ve düşmanlıktan beslenen, gençlerimizi kışkırtan, şiddeti öven ve destekleyen kesimlere sesleniyoruz; artık yeter! Sayın Cumhurbaşkanımıza, kıymetli ailesine, güvenlik güçlerimize, milletimize karşı yaptığınız bu seviyesizlikleri asla kabul etmiyoruz.”
ÇEVRE, ŞEHİRCİLİK VE İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ BAKANI MURAT KURUM
“Saraçhane”de Sayın Cumhurbaşkanımız ve Tenzile annemize ağza alınmayacak küfür edenleri lanetliyorum. Bu alçaklığın elbet bir bedeli olacaktır. Bu alçaklığı teşvik edenler de bunun altında kalacaktır.”
KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI MEHMET NURİ ERSOY
“Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan”a, kıymetli ailesine ve merhume validesine yönelik yapılan seviyesiz ve hadsiz saldırıyı nefretle kınıyorum. Bu ahlaksızlık yalnızca Cumhurbaşkanımıza değil, milletimizin ortak değerlerine, aile kavramına ve vicdanına yöneltilmiş açık bir saygısızlıktır. Bu çirkin dili meşrulaştırmaya çalışanlar, gençleri öne sürüp perde arkasından provokasyon yürütenler hukuk önünde mutlaka hesap verecektir.”
DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN
“Saraçhane’de Sayın Cumhurbaşkanımıza ve rahmetli annesine yönelik yapılan edepsiz saldırı sadece bir ahlak çöküntüsünün işareti değil, aynı zamanda toplumsal huzuru hedef alan kirli bir zihnin ürünüdür.
Sokakları karıştırmaya çalışanların ve nefret dilini destekleyenlerin akıbeti, milletimizin feraseti karşısında eriyip gitmek olacak ve bu rezilliğin hesabı hukuk önünde muhakkak sorulacaktır.”
ADALET BAKANI YILMAZ TUNÇ
“İstanbul Saraçhane’de Sayın Cumhurbaşkanımıza ve merhum annesine yönelik ağza alınmayacak hakaretlerde bulunulmasını, alçakça sözler sarf edilmesini lanetliyorum.
Milletimizin tahammül sınırlarını aşan bu vandallık, asla kabul edilemez. Ortak değerlerimizi hedef alan çirkin saldırılar hukuk önünde karşılığını mutlaka bulacaktır.
Toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkı temel bir haktır. Ancak devam eden adli soruşturmaları hedef alarak sokakları terörize etmek, kamu düzenini bozmaya dönük şiddet eylemlerinde bulunmak suçtur.
Ana muhalefet partisinin genel başkanı günlerdir yalan ve iftiralar üretmekte, devam eden soruşturmalar üzerinden bağımsız ve tarafsız Türk yargısına hayasızca saldırmakta, kamu düzenini bozma pahasına güvenlik güçlerimizi, polisimizi kalabalık gruplara hedef göstererek çok tehlikeli bir provokasyona girişmektedir.
İbadet yerleri başta olmak üzere ortak milli ve manevi değerlerimize yönelik çirkin eylemlerin sorumlusu da bu saldırgan ve provokatif dildir.
Ana muhalefet partisi genel başkanı, kullandığı bu zehirli dilden bir an önce vazgeçmelidir.
Hukuk Devletinde, suç işlendiğine dair bir iddia varsa, savunmanın yapılacağı yer sokaklar değil yargı makamlarıdır. Suç işlendiğine dair bir delil varsa, bununla ilgili gerekli soruşturma yetkili yargı makamlarınca yapılır.
Millet adına yargı görevini yapan hakimler ve savcıları hiç kimse baskı ve tehditle korkutamaz, sindiremez. Yargı mensuplarımız sokak çağrılarından, yalan ve çarpıtmalardan etkilenmez, kararını dosyaya bakarak verir.
Devam eden soruşturmalar üzerinden dezenformasyon yapmaktan, kamuoyunu yanıltmaya yönelik söylemlerde bulunmaktan herkes uzak durmalıdır.
Suç teşkil eden eylemlerin hesabının millet adına karar veren tarafsız ve bağımsız yargı tarafından sorulacağından hiç kimsenin şüphesi olmamalıdır.”
CUMHURBAŞKANI YARDIMCISI CEVDET YILMAZ
“Sokaklarda Sayın Cumhurbaşkanımıza, merhum annesine ve ailesine yönelik zehirli dil kullananları lanetliyorum.
Bu hadsiz ve edepsiz dil; milletimizin ortak değerlerine, demokrasiye ve hukuk devletine zerre kadar inanmayanlara yakışır.
Bu aşağılık dile zemin hazırlayanlar toplumsal gerilim oluşturmayı hedefleyenler, utanç verici suçlarını gizleme çabası içinde olanlardır.”
AK PARTİ SÖZCÜSÜ ÖMER ÇELİK
“İstanbul’daki gösterilerde Sayın Cumhurbaşkanımıza, rahmetli annesine ve ailesine yönelik hakaret içeren sözler sarfedenleri lanetliyoruz.
Bu haysiyet yoksunlarının davranışı karşılıksız kalmayacaktır.
Bu ahlaksızları teşvik edenler de bu ahlaksız provokatörlüğün altında kalacaklardır.
Günlerdir zehirli bir dil kullanarak saldırganlığa zemin hazırlayanlar alınlarına bu ahlaksız provokasyonun etiketini yapıştırmışlardır.
Net şekilde ifade ediyoruz: bu saldırgan ahlaksızlığı yapanlar ve teşvik edenler karşılarında bizi ve millet iradesini en kararlı ve tavizsiz şekilde bulacaktır.”
İÇİŞLERİ BAKANI ALİ YERLİKAYA
“Saraçhane’de bu akşam gerçekleşen gösteri sonrası Sayın Cumhurbaşkanımıza, merhum annesine ve ailesine yapılan alçakça hakaretleri lanetliyorum.
Bu yapılanlar milli ve manevi değerlerimizle örtüşmeyen, aşağılık bir saldırıdır. Bu tür seviyesizliklere asla müsamaha gösterilmeyecektir.
Güvenlik güçlerimiz gerekli işlemleri derhal başlatmıştır.”
ULAŞTIRMA VE ALTYAPI BAKANI ABDULKADİR URALOĞLU
“İstanbul Saraçhane’deki gösterilerde Sayın Cumhurbaşkanımızın şahsına, merhum annesine ve değerli ailesine yöneltilen ahlak ve edep dışı hakaretleri ve bu alçak dili kullananları şiddetle lanetliyorum.
En kutsal varlıklarımız olan annelerimize edepsiz şekilde sarf edilen ifadeleri kullanmaktan çekinmeyen ahlak yoksunları bilmeli ki; bunun bedelini en ağır şekilde ödeyeceklerdir.
Bu çirkin söylemlere yol açan, toplumu sokaklara çağırıp olaylara zemin hazırlayan muhalefet partisine girdiği lağım çukurunda hak ettiği cevap hem hukuk devletinde hem de halkımız tarafından verilecektir.”
İLETİŞİM BAŞKANI FAHRETTİN ALTUN
İstanbul’daki protesto gösterilerinde bir kısım kendini bilmez ahlaksızın Sayın Cumhurbaşkanımıza, ahirete irtihal etmiş rahmetli annesine ve ailesine yönelik sarf ettiği hakaretleri şiddetle kınıyorum.
Hiçbir izahati olmayan bu aşağılık hakaretlerin hesabı mutlaka sorulacaktır.
Ağızlarından pislik saçan bu şeref yoksunlarını bu hakaretlere teşvik edenlerin de kimler olduğunu ve neye hizmet ettiklerini gayet iyi biliyoruz.
Ahlaki sınır tanımayan bir grup densizin arkasına saklanıp Türk Milletinin kutsallarına, Türk Milletinin iradesiyle seçilmiş ve ülkemiz için gece gündüz çalışan Sayın Cumhurbaşkanımıza yönelik bu hakaretleri ettiren o korkak şahıs ve grupları uyarıyoruz:
Milletin sabrıyla oynamayın!
Gençleri kışkırtıp yarın utanacakları bu rezillikleri onlara yaşatmayın!
Şiddeti, ahlaksızlığı, densizliği teşvik etmeyin.
Bu kepazeliklere bir son verin!
TİCARET BAKANI ÖMER BOLAT
“İstanbul’da gerçekleşen gösterilerde Sayın Cumhurbaşkanımıza, merhum annesine ve ailesine yönelik sarf edilen çirkin sözleri lanetliyorum.
Manevi değerlerimize ve insani duruşumuza asla yakışmayan bu seviyesizlik karşılıksız kalmayacaktır.
Bu provokasyonu yapanlar ve teşvik edenler, milletimizin kararlı duruşu ve hukukun karşısında hesap verecektir.”
SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI MEHMET FATİH KACIR
“Sokaklarımızı, meydanlarımızı kuşatmaya, aziz milletimizin huzurunu ve birliğini bozmaya çalışanlar, zehir saçan dilleri ile hadlerini aşmışlardır.
Sayın Cumhurbaşkanımıza, ailesine ve merhum annesine yönelik aşağılık hakaretlerin sahipleri ve bu ahlaksızlığa zemin hazırlayan zihniyet, bu alçaklığın bedelini hukuk önünde ve millet vicdanında mutlaka ödeyecektir.”
Source: Ufuk Dağ
Yaman çelişkiler zinciri
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından Ekrem İmamoğlu‘nun da aralarında bulunduğu 106 kişiye yönelik yürütülen yolsuzluk ve terör soruşturması kapsamında muhalefetin ve medyasının ortaya koyduğu çelişkiler gerçekten artık ‘bu kadar da olmaz’ dedirtiyor.
Ama yaşamaya devam ediyoruz maalesef…
Televizyonda da zaman zaman anlatıyorum.
O zaman muhalefetin ‘yakın dönem yaman çelişkilerine’ şöyle bir göz atalım.
Soruşturmalara konu olan bütün bilgiler CHP’nin kendi içinden çıkmış.
Rüşveti alan CHP’li,
Para kulelerini dizen CHP’li,
Görüntüleri servis eden CHP’li,
Kurultayı iptal etmek isteyen CHP’li,
Gizli tanıklar CHP’li,
Açık tanıklar CHP’li,
Muhalefete göre suçlu kim?
Hükümet ve ona oy veren “AKP’liler”…
Biri tutmuş, biri kesmiş, biri pişirmiş, biri yemiş…
“Hani bana, hani bana” diyen de olan biteni yere sermiş…
Şaka gibi değil mi?
Devam edelim.
Başkanları ve belediyelerindeki skandallara kimse dikkat kesilmesin, üstleri örtülsün diye kalabalıkları harekete geçirmeye çalışıp, bağırıp çağırıp, polislerimizin yaralanmasına, üstlerine asit atılmasına ve şiddet olaylarının artmasına neden olan sonuçların oluşmasına sebep olanlar; ülkeye huzur ve düzen getireceklerini ifade ediyor.
Alın size bir şaka daha…
CHP Genel Başkanı Özgür Özel, düzenleri bozulmaya kalkılırsa; Türkiye’nin ekonomisini ve huzurunu bozacaklarını söyleyerek açık açık tehdit etti.
Özel, yüz milyarlarca liralık vurgun düzeninin bozulmasını mı, genel başkanlık koltuğunun kaybetme ihtimalini mi kastediyor tam anlayamadım…
Hasılı; sokaklara çağrı olayında yaşadığımız ne?
Parası, kaynakları ve geleceği çalınan; milletin parasını, kaynaklarını ve geleceğini çaldığı iddia edilen kişi için sokaklarda protesto yapıyor.
Evet, tam da olan bu…
Aşırı sol marjinal gruplar, kapitalizmin zirvesi yaşayan bir müteahhitin ‘yaptıkları nedeniyle’ ceza almaması için sokaklara çıkıyor.
Komünistler, kapitalistlerin peşine takılmış…
Ahlak, namus gibi kavramları dilinden düşürmeyen muhalif gazeteciler, Türkiye’nin en büyük yolsuzluk dosyasını cansiparane savunuyor.
Bitiyor mu?
CHP’den bir kişi bile Ekrem İmamoğlu ve beraberindekiler soruşturma dosyasındaki suçları işlememiştir diyemedi.
Ancak Özgür Özel, partiyi olağanüstü kurultaya götüreceklerini açıkladığında; “Delegelerimizin partili kimliklerine ve namuslarına kefilim” dedi.
İçeride tutuklu bulunan belediye başkanları için göremediğimiz ‘kefaleti’ dile getirdi.
CHP’nin soruşturma konularının bir harfine dahi cevap veremeyip, konunun üstünü kapatmak için kullandıkları argümanların da inandırıcılıktan son derece uzak olduğunu belirtmemiz gerekiyor.
“Seçilmiş belediye başkanı kaçmaz, tutuklamaya ne gerek vardı” şeklinde cümleler kuruluyor.
Seçilmişlerin suç işleme özgürlüğü var da bizim mi haberimiz yok…
Ertan Yıldız, kaçmak üzereyken yakalandı.
Emrah Bağdatlı yurt dışına kaçtı.
Sıkıntılı işlerin içerisinde olmasalar kaçarlar mı?
Ya da korktukları bir şeyler olmasa apar topar cumhurbaşkanı adaylığı süreci başlatılır mıydı?
Hiç sanmıyorum…
Ön seçim tiyatrosunu hayata geçirmek zorunda olmazlardı…
Adı ‘ön seçim’ olsa da aslında tek adaylı bir eğilim yoklaması olan tiyatroda ‘destek sandığı’nda Ekrem İmamoğlu’nun 15 milyona yakın oyu olduğunu iddia ediyorlar…
Kendileri çalıp kendileri oynuyorlar desek yeridir.
Genel seçimlerde 37 milyon oy için 143 bin sandık kullanılmış.
CHP’nin ön seçim tiyatrosunda ise; 5500 sandık kullanılmış.
Bir sandığın alacağı maksimum oy sayısı 400, hadi esnetelim 500 olsun…
Yani; 5500 sandığa 14 milyon oy sığmaz.
Bir sandığa 2500 oy pusulası girmez.
Fizik kurallarına aykırı…
Çelişkiler bitmiyor.
Saraçhane Meydanı’nın kapasitesi 25 bin, İstanbul Emniyet Müdürlüğü katılımcı sayısı 22 bin diyor.
Özgür Özel ise; gözünün gördüğünün 500 bin, dron kaldırıldığında kişi sayısının 1 milyon olduğunu iddia ediyor.
22 bini 1 milyona çeviren dron teknolojisi sanırım CHP’nin ‘millî teknoloji hamlesi’…
Bir de boykot konusu var ki; akıllara ziyan…
Siyonistler, Gazze’de 7 Ekim 2023 tarihinden bu yana mazlumları katlediyor.
Siyonizme açıktan destek veren firmalara yönelik ‘bir harf’ dahi boykota destek vermeyen CHP, şimdi de hedefine yerli markaları koymuş.
CHP’deki bu stratejileri İBB’nin kreşindeki çocuklar yapsa akıllarına bu gelmezdi, gelse de diğer çocuklar buna itiraz ederdi.
Basın özgürlüğünü ağzından düşürmeyen CHP, medyayı tehdit ediyor.
Etse ne olur?
Geçtiğimiz yıllarda boykot ettikleri kanallar reytinglerde ilk sıraları aldı…
Şimdi reytinglerini daha da yükseltirler…
Size fıkra gibi gelecek ama son konuya da dikkat çekip yazıma son veriyorum…
Yaşanan gelişmeler ve yapılan açıklamalar doğrultusunda; CHP’nin hukuktan beklentisi nedir?
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın “siyasi olarak algılanır” diyerek içlerinde CHP’nin diploması geri alınan müstakbel cumhurbaşkanı adayının da olduğu şüpheliler ile ilgili; CHP’lilerin yoğun bir biçimde içinde olduğu açık tanıklar, müştekiler ve gizli tanıkların ifadelerini araştırmaması, araştırsa da HTS kayıtları, MASAK raporları, bilirkişi raporları, itiraflar, görüntüler, ses kayıtları, tapeler, naylon faturalar ve benzeri delilleri dikkate almaması, alsa da işlem yapmaması gerekirdi…
Evet, yanlış okumadınız.
CHP’nin istediği tam da bu…
Cumhuriyet Halk Partisi çelişkilerin partisi, hatta yaman çelişkilerin partisi olmaya devam ettikçe biz de; bu yazıları daha çok yazarız…
Source: Ferhat Murat
Hep iddiaydı, kanıtı dere yatağından çıktı
Tarım ve Orman Bakanlığı”nın yayınladığı “Taklit veya Tağşiş Yapılan Gıdalar” listesinde açık ara farkla Türkiye”nin en fazla at ve eşik eti tespit edilen ili olan Adana, mide bulandıran görüntülerle gündem olmaya devam ediyor. Adana”nın Yüreğir ilçesinde çekilen görüntülerde, dere yatağında yüzlerce metre boyunca çok sayıda at ve eşek iskeletine rastlandı.
İĞRENÇLİĞİN BOYUTU DEHŞETE DÜŞÜRDÜ Türkiye”de mevzuata aykırı olmasına rağmen, merdiven altı yöntemler ile dolaşıma sokulan at ve eşek etleri, kebabın merkezinde vatandaşların sofralarına geldi. Kasapların yanı sıra restoranlarda da satışa sunulan tek tırnaklı etlerinin bugüne dek “münferit” vakalar ile sınırlı olduğu düşünülürken, dere yatağındaki yüzlerce at ve eşek iskeleti, usulsüzlüklerin vahim boyutunu gözler önüne serdi.
YÜREĞİR TÜRKİYE”DE İLK SIRADA Bakanlığın yayınladığı listede ise Adana”nın Yüreğir ilçesi, bugüne kadar saptanan 9 vaka ile açık ara farkla birinci sırada yer alıyor. Görüntülerin sosyal medyada dolaşıma sokulması, kebabıyla ünlü Adana”da vatandaşların da panik yaşamasına neden oldu. Olaya ilişkin soruşturma başlatıldığı öğrenilirken, konuya ilişkin açıklamada bulunan uzmanlar, yalnızca güvenli işletmeler üzerinden et tüketimi yapılması konusunda uyarılar yaptı.
Source: Haber Merkezi