Kırılgan sürecin yol kazalarına dikkat!
Prof.Dr. Salih Yıldırım, yalnız günümüzde değil, geçmişte de PKK’nın silahlarını bırakması, terörün durması için çaba gösteren bir bilim insanı. Milletvekilliği, bakanlık görevlerinde bulundu. Terörün durdurulması için büyük çabaları oldu. 2003-2005 yıllarında Celal Doğan, Tarhan Erdem’le birlikte silahları susturmak için uğraştı. Dahası DEHAP’ı kapatıp, Türkiye Partisi niteliğinde olacak DTP kurulacaktı. Olmadı. 2017 yılına gelindiğinde, 10 kişilik bir akil insanlar grubu, sorunu çözmek için 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ü de bu çalışmaların içinde olmaya ikna etti. Ancak, Ankara Merasim Sokakta PKK’nın bombalı eylemleri her şeyi bitirdi. O çabalar yarım kaldı.
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin açıklamalarından sonra yeni bir süreç başladı. Prof.Dr. Salih Yıldırım, hemen her siyasi parti lideriyle görüştü. Görüşmelere çok hazırlıklı olarak gitti. Terörün ülkemiz ve dünyadaki boyutlarını aktardı. Şırnaklı Prof. Dr. Salih Yıldırım’ı dinliyorum:
TALEPLER ÖRTÜŞMÜYOR
“Kürtlerin yoğun olduğu yerde Kürt halkının yüzde 93’ü ‘Devletimizle, misak-ı milli sınırlarımızla, moral değerlerimizle ilgili ‘Bir sorunum yok’ diyor. Ama ‘Devlet, beni yurttaşı gibi görmüyor, benim değerlerimi önemsemiyor, horluyor, geleceğimle, eğitimle, sağlıklı ilgili kaygılarıma güvence vermiyor.’ Yani, Kürt halkının bu konudaki beklentileriyle, terör örgütünün talep ve beklentileri tamamen farklıdır.
‘Kürt sorunu’ olarak tanımlanan olayda insan hakları ve yönetim sorunu var. Kürtler, Anadolu coğrafyasında kendi benlikleri, öf ve adetlerini, inançlarını, kültürel değerleri ile birlikte üretken yurttaş olarak yaşamak istiyor. Kendi partilerine oy verenlerin yüzde 83, Türkiye genelinde ise 63’ü ise kendilerini ikinci sınıf olarak görüyor.
SİLAH VERİP ADAM ÖLDÜRTEMEZSİNİZ?
Terör örgütünün talep ve beklentisi ise dört parçalı coğrafyada (Irak, Suriye, İran ve Türkiye) birleşip Büyük Kürdistan’ı kurmaktır. Terör örgütünün arkasında akıl hocalığını yapan emperyalist ve Siyonist dinamikler var. Onlar ‘Kürt sopasını” Devlete karşı kullanıyor ve kendileriyle birlikte olmamızı istiyor.
Örgüt mensuplarının yüzde78’i yoksuldur. Yüzde 21’i eğitimsiz, yüzde 39’u ya ilkokuldan terk ya da ilkokul eğitimlidir. Bu insanlardan ne inançlı müslüman ne de düzgün vatandaş olmalarını bekleyemezsiniz. Bunları insanca yaşam standardına kazandırdığınız, temel hak ve özgürlüklerini sağladığınızda hiç bir Kürdün eline silah verip bir insanı öldürtemezsiniz.
PEKİ KAZANANI KİM OLDU?
Terörün ülkemize maliyeti her yönden çok ağır oldu. Bu süreç sonunda kendime ve herkese soruyorum: kim kazandı? Hepimiz kaybettik. 2 milyar nüfuslu 63 müslüman devlet var. 250 milyon nüfuslu Türk kökenli devlet var. Ama Türkler ve Kürtler kadar birbirine yakın ve sahip ikinci bir halk ve devlet yok.
Anadolu coğrafyasındaki Türklerin kaderi ile Kürtlerin kaderi birdir. Türkiye dışındaki Kürtlerin kaderi ise uluslararası dış desteğe bağlıdır. Türk-Kürt ittifakı, Ortadoğu’da emperyalist ve Siyonistlerin bütün kirli oyunlarını bozar. Bizi bu coğrafyada etkin ve lider konumda olmamız için verdikleri destek ve uğraşların arkasında Türkiye Cumhuriyeti devletinin lider bir ülke olmaması yatıyor.”
SİLAH BIRAKAN ÖRGÜTLER
Yeni sürecin kısa sürede konuşulup gündeme getirilmiş bir konu olmadığını, bu konuda devletin ilgili birimlerinin yürüttüğü yaklaşık iki yıllık bir çalışma olduğunu anlatan eski Bakan Prof..Dr. Salih Yıldırım, açıklamasını şöyle sürdürdü:
“Bu işin tarafları kimse onların hepsini muhatap almalısınız. Kandil, Avrupa, Kürt halkı, cezaevlerinde bulunanlar, Kuzey Suriye, İran ve Irak da taraftır. Dünyada 402 yerleşkede terör var. Bunun 360’ı İslam coğrafyasında. Terörde hayatını kaybedenlerin yüzde 87’si müslüman.
Dünyada son 40 yıl içinde silah bırakan 404 terör örgütü var. Bunların yüzde 83’ü diyalog ve demokratik yöntemlerle uzlaşıyla silah bıraktı. Yüzde 10’unda, örgüt istediklerini devlete dikte ettirir. Yüzde 7’sinde de devlet örgütü sildi. Türkiye’nin 42 yılda güvenlik güçlerinin büyük özverisine rağmen terörü silme noktasında istenen yere geldiğini söylemek mümkün değil. Örgüt bütün ağırlığı Suriye’ye vermiş durumda.
BOZULMAYA ÇOK UYGUN SÜREÇ
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’yle de görüştüm. Terörün bitirilmesi konusunda Devlet Bey’i çok ilkeli, çok heyecanlı gördüm. ‘Bu işi hep birlikte başaracağız’ sözü bizim için çok anlamlı. Yol kazalarına karşı hazırlıklı olmak lazım. Hiç kimse kendi şahsi ve kurumsal hesaplarını bu projenin önüne koymamalı. Bu süreç iç-dış bakımdan en uygun bir süreç. Bunu başarıya ulaştırmak kolay, olumsuzluğa yönlendirebilmek çok zor. Bu kadar acı deneyimden sonra bize yakışanı yapmak bütün yurttaşlarımızın beklentisi ve hakkıdır.
Tabii bu sürecin bozulmaya, kırılmaya da çok müsait bir süreç olduğunu da belirtmemiz gerekiyor. O yüzden kimsenin yanlış yapma hakkı ve lüksü yoktur. Akılcı, gerçekçi ve çok dikkatli olmak gerekiyor. Süreçte, Kürtler, statü talebi olmadığını da deklere etmeli. Kürt kamuoyuna tercüman olmanın yolu budur.”
Source: Saygı Öztürk
Demirtaş bayramı evinde geçirir mi?
Başlıktaki soru iddialı farkındayım. Ancak sonda söyleyeceğimi başta söyleyeyim. Bu ihtimal gerçekleşirse hiç şaşırmayacağım. HDP’nin eski Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş bir önceki çözüm sürecinin en önemli figürlerinden biriydi. Ancak Dolmabahçe Mutabakatı’ndan sadece 17 gün sonra, 17 Mart 2015’te 2 dakika 10 saniye süren tarihi grup toplantısının ardından onun adına işler değişti. “Biz bir pazarlık partisi değiliz” diye çıktı o gün kürsüye. Cumhurbaşkanı Erdoğan’a seslendi, 3 kez art arda “Seni başkan yaptırmayacağız” dedi ve konuşmasını sonlandırdı. HDP’nin Haziran 2015 seçimlere bağımsız adaylar yerine parti olarak girme kararı ipleri tamamen koparttı. Sonrası zaten malumunuz. Çözüm süreci çöktü, çatışmalar şehirlerin içine taşındı, 10 şehirde 793 şehit, 314 sivil şehit verildi. 2016’da eski defterler açıldı. 2 yıl önceki Kobani Olayları gerekçe gösterilip aralarından Demirtaş’ın da bulunduğu pek çok siyasetçi gözaltına alındı. Demirtaş o günden bu yana Edirne Cezaevi’nde tutuklu. Mayıs 2023 seçimlerinden sonra sonuçları gerekçe gösterip aktif siyaseti bıraktığını duyurdu. İddia o ki, o dönem Yeşil Sol Parti ismini alan HDP ile görüş ayrılıkları vardı, dinlenmemekten rahatsızdı. Siyasetten çekildi.
Ancak son günlerde hava değişti. Demirtaş bir anda tekrar adı konmamış “çözüm” denklemine girdi. İmralı Heyeti 11 Ocak’ta PKK elebaşı Öcalan’la ilk görüşmeden hemen sonra Demirtaş ile bir araya geldi. 1 Mart’ta Öcalan’ın silah bırakma çağrısından hemen sonra sürecin mimarı MHP Genel Başkanı Bahçeli İmralı Heyeti’ndeki isimlerin yanı sıra Demirtaş’ı da aradı. Tüm bu adımlar bir süredir “dışarıda” bırakıldığı iddia edilen Demirtaş adına kritikti. Peki, onu tekrar sürece dahil eden neydi? Sorunun yanıtı Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bir açıklamasında gizli. 1 Ekim 2024’teki TBMM açılışına Bahçeli’nin DEM Partililer ile tokalaşması damga vurmuştu. Bugün gelinen noktanın başlangıcı tam da orasıydı. Bu adımdan yaklaşık bir hafta sonra, 9 Ekim 2024’te 6-8 Ekim Olayları’nın 10. yıldönümünde Erdoğan şimdi geriye dönüp baktığımızda daha fazla anlam kazanan bir açıklama yaptı. “6-8 Ekim olaylarında rolü olanlar bağımsız Türk mahkemeleri önünde, işledikleri suçların hesabını vermiş, hak ettikleri cezalara çarptırılmıştır” diye başladı söze. “Türkiye Yüzyılı’nda, şiddetle arasına mesafe koyan anlayışa elbette yer vardır ama sırtını dağa yaslayan terör siyasetine asla ve asla yer yoktur. Tekrar ediyorum; Kobani olaylarının hukuki açıdan hesabı sorulmuştur. 10 yıllık gecikmeyle bile olsa, 6-8 Ekim olaylarına dair samimi bir muhasebenin yapılmasını da önemsiyoruz. Böyle bir tavrın sergilenmesinin siyasette inşa etmeye çalıştığımız yumuşama iklimine katkı sunacağı açıktır” dedi. “Kobani olaylarının hesabının sorulduğu” yorumu ve sonrasında söyledikleri kritikti. AKP’ye yakın kaynakların aktardığına göre, Erdoğan sadece hesabın sorulduğu değil, gerekli bedelin de ödendiği görüşündeydi. Hemen bu açıklama sonrasında 22 Ekim’de Bahçeli’den gelen çağrı ve ardından yaşananlar zaten ortada. Aradan geçen sürede 1 Mart’ta Demirtaş’a eşinin ameliyatı için cezaevinden çıkma izni verilmesi de süreçte dikkat çeken bir diğer gelişme oldu. Kulislere göre Demirtaş’ın izin talebi gelince, Adalet Bakanı Yılmaz Tunç bizzat Beştepe’ye giderek konuyu Erdoğan’a iletti. Erdoğan izni verdi, Demirtaş İstanbul’a hastaneye geldi. Bundan haberdar olan Bahçeli de tam hastanedeyken Demirtaş ile telefonda görüştü. Olayların kronolojisi tam da böyle. Şimdi bir geriye yaslanın ve düşünün. Sahi Demirtaş hakkında bugün yarın bir tahliye kararı gelse siz şaşırır mısınız?
Kadınlar bu kez “eksiden” mücadeleye başladı
İstanbul Sözleşmesi’nden çıkmak ya da çıkmamak işte bütün mesele bu. Kadın cinayeti işlenmemiş tek bir gün bile geçmeyen canım ülkemizde bir 8 Mart’ı daha kadınların şiddete dikkat çekmek için toplanmak istemesine verilmeyen izinlerle geçirdik. Halbuki, tek istenen farkındalık yaratmaktı. Yine kadınlardan çok polis ve barikat vardı Taksim’de. Aynı dakikalarda Cumhurbaşkanı Erdoğan ise 8 Mart Kadınlar Günü Programı’nda yine İstanbul Sözleşmesi’ni hedef aldı. “Muhalefetin özellikle ana muhalefet partisinin İstanbul Sözleşmesi ile ilgili iddialarının hiçbir temeli bulunmuyor (…) 6284 sayılı kanun şiddetle mücadele konusunda ihtiyaç duyulan her türlü imkanı, yaptırımı, cezayı zaten en güçlü şekilde barındırıyor. Biz sözleşme değil kanun yaşatır diyoruz” dedi. Türkiye 2021’de bir gece yarısı kararnamesiyle tek taraflı olarak İstanbul Sözleşmesi’nden çekildi. Sonrasında elbette birçok yasal düzenleme yapıldı. Daha yeni, 8 Mart öncesinde 10 bakan yardımcısının yer alacağı Kadının Güçlenmesi Koordinasyon Kurulu kuruldu. (İçine kadın örgütleri ya da STK’lar değil, TOBB, İletişim Başkanlığı dahil edildi ama olsun, yine de atılacak her adım önemli!) Ancak asıl mesele maalesef gözden kaçırılıyor. İstanbul Sözleşmesi’nden çıkmak bu ülke için kritik bir eşikti. Şimdi isterseniz en katı düzenlemeleri yapın, en ağır cezaları verin… Bu adım şiddete meyilli bir kesimde “Ben istediğimi yapabilirim” düşüncesi yarattı. Hani sokak hayvanlarıyla ilgili düzenleme daha komisyonda görüşülüyorken “Devlet bana bu hakkı verdi” diye tırmıkla ya da pompalı tüfeklerle köpekleri öldüren caniler vardı ya… O misal. Bu “hastalıklı” kafalara fikir yerleşti bir kere. Anlaşmadan çıkıldı diye şiddet uygulayabileceğini, devletin bunu kendilerine hak gördüğünü zannedenler var maalesef bu ülkede. “En fazla 3-5 ay yatar çıkarım” diye bağırarak kadınlara saldırmaları tam da bu yüzden. İşte sadece bu nedenle bile İstanbul Sözleşmesi’nden çıkılması onlarca yıllık kazanımların kaybedilmesine sebep oldu. Kadınlar olarak mücadeleye bir kez daha başladık. Ancak bu kez sıfırdan değil eksiden… Emeği geçen herkese teşekkürler…
Source: Damla Doğan Tuncel
Suriye’deki insanlık suçuna karşı sessiz kalmayalım
Ortadoğu, yüzyıllardır mezhepsel ve etnik çatışmaların sahnesi olmuştur.
Ancak, Suriye’de devam eden iç savaş, sadece bir siyasi iktidar mücadelesi değil, aynı zamanda etnik ve mezhepsel temizlik girişimleriyle de insanlık tarihine kara bir leke olarak kazınmaya namzet bir seyirde ilerliyor.
Nusayri toplumuna karşı gerçekleştirilen katliam haberleri, bunun en acı örneklerinden biri olarak karşımızda duruyor.
Suriye’deki radikal grupların, mezhepsel düşmanlığı körükleyerek Nusayri sivilleri hedef aldıkları görüntüler birçok vahşet örnekleriyle dolu.
Bu saldırılar, yalnızca bir siyasi çekişmenin yan ürünü değil, bilinçli bir şekilde yürütülen bir yok etme politikası yönünde ilerliyor. Kadınların, çocukların ve yaşlıların da dahil olduğu masum insanların sistematik olarak öldürülmesi, etnik ve mezhepsel nefretin ne kadar tehlikeli boyutlara ulaşabileceğini gözler önüne sermektedir.
Bu noktada uluslararası toplumun tutumu ise tam bir hayal kırıklığıdır. İnsan haklarını savunduğunu iddia eden birçok devlet ve kuruluş, mezhepsel ayrımcılığı besleyen saldırılara karşı sessiz kalmaktadır. Oysa insanlık vicdanı, kim olursa olsun, hangi inanca sahip olursa olsun, sivillerin hedef alınmasını reddetmelidir.
Nusayri katliamları da diğer etnik ve mezhepsel temizlikler gibi en sert şekilde kınanmalı ve bu suçları işleyenler uluslararası mahkemelerde yargılanmalıdır.
Unutmamalıyız ki, bir toplumun acısını yok saymak, başka toplumlara yapılan zulümleri de meşrulaştırmaktan farksızdır.
Tarih boyunca yaşanan katliamların, soykırımların en büyük sebebi, çoğu zaman insanların ve devletlerin sessiz kalması olmuştur. Suriye’deki Nusayri katliamına karşı da susmak, bir nevi bu insanlık suçuna ortak olmaktır.
Dünyanın dört bir yanında barış ve insan haklarını savunan herkesin, Suriye’de yaşanan bu mezhepsel kıyımı durdurmak için ses çıkarması gerekmektedir. Aksi takdirde, insanlık tarihine bir kez daha utanç verici bir kayıtsızlık tablosu çizmiş olacağız.
Sessiz kalmayalım, adalet için sesimizi yükseltelim!
Tıpkı, geçen gün “Dünyanın bütün yörelerindeki katliamlara karşı çıktığımız gibi Suriye’deki katliamları da lanetliyoruz. karşı çıkıyoruz. Suriye’de katliamlar olurken, neredesin Lahey, neredesin Avrupa Birliği, neredesin Dünya?” diyen Adana Büyükşehir Belediye Başkanı Zeydan Karalar’ın sesini yükselttiği gibi…
Source: Mehmet Serbes
Almanya”da emekli, Türkiye”de emekli
Almanya’da emekli maaşına yüzde 3.74 oranında zam yapılacak. 1 Temmuz’dan itibaren geçerli olacak yeni zam ile Almanya’da standart emekli maaşı olarak nitelenen 1.800 Euro’luk emekli maaşına 66 Euro zam yapılacak. Almanya’da emekli maaşı yüzde 3.74 artarken ülkede şubat ayı tüketici enflasyonu yüzde 2.3 olmuştu. Yapılacak zamla 21 milyon emeklinin maaşı artacak.
‘LÜKS DEĞİL, ADALET’
DW Türkçe’deki habere göre Sosyal Demokrat Partili (SPD) Çalışma ve Sosyal İşler Bakanı Hubertus Heil, yapılan zammı “İstikrarlı emeklilik maaşı bir lüks değil, hayatı boyunca zorlu şekilde çalışmış herkesi kapsayan emek adaletidir” ifadeleriyle anlattı. 21 milyon Alman emeklinin 1 milyon 705 bini yurt dışında yaşıyor. 2023 itibarı ile Türkiye’ye havale edilen emekli maaşı sayısı 88 bin 174 oldu. Bunların 4 bin 438’ini Alman vatandaşları oluşturdu.
Avrupa’da açık ara farkla en yüksek enflasyona sahip Türkiye, emekli maaşında Avrupa’da son sıralarda yer alıyor. En düşük emekli maaşı yılbaşında yüzde 39’luk enflasyona rağmen yüzde 15.75 zamla 14 bin 469 TL’ye yükseldi. Emekli maaşı güncel kurla yalnızca 364.6 Euro’ya denk geliyor. Böylece Türkiye, Euronews’deki habere göre emekli maaşında Letonya, Estonya, Macaristan, Litvanya gibi Doğu Avrupa ülkelerinin gerisinde kaldı.
EMEKLİ KUYRUKLARDA
Türkiye, 364 Euro’luk emekli maaşıyla sadece Balkan ülkelerinin üzerinde yer alıyor. Türkiye’de kiraları bile karşılamayan emekli maaşı nedeniyle emekliler, belediyelerin lokantalarında ya da Et ve Süt Kurumu’nun önünde uzun kuyruklar oluşturmak zorunda kalıyor. Türkiye’de emeklilere verilen düşük zam da 2 aylık enflasyonla beraber erirken, Avrupa Birliği ülkelerinde ise en yüksek enflasyon yüzde 5.5 ile Macaristan’da görüldü.
Avrupa ortalaması 4’e katladı
Avrupa Birliği ülkelerinde brüt emekli maaşı 1.294 Euro’ya ulaştı. Türkiye’de ise en düşük emekli maaşıyla 364.6 Euro satın alınabiliyor. Avrupa’nın en zengin emeklileri İzlanda, Lüksemburg ve Norveç’te yer alıyor. Listenin son sıralarında ise BosnaHersek, Bulgaristan, Arnavutluk bulunuyor. Almanya’daki standart emekli maaşı ise Türkiye’deki emekli maaşını 5’e katladı.
Source: Tolga Uğur
Suriye’de neler oluyor
PKK’nın kontrolündeki Rakka’daki toplantıya, ABD’nin bölgedeki kolu olan Centcom temsilcisi, PKK-YPG temsilcisi, Esed döneminde Suriye ordusunda önemli görevlerde bulunmuş Nusayri kökenli eski bir general ve Dürzi terör örgütünün temsilcisi katılıyor. İran’ın temsilcisi toplantıya son anda yetişiyor. 6 Mart’ta ise Lazkiye’deki olaylar patlak veriyor.Bakalım hangi merkezlerde bu tür hangi toplantılar yapıldı.WIKILEAKS BELGELERİNDESuriye yeniden iç savaş ortamına çekilmek isteniyor. Suriye iç savaşı başlamadan önce dönemin ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton’un WikiLeaks belgeleri arasında çıkan Veryansın TV’den Hüseyin Vodinalı’ın paylaştığı not, birçok şeyi anlatmaya yetiyor.“Esad’ı devirmemiz Hıristiyan ve Şiilerin (Aleviler de) katledilmesinin kapısını açan bir mezhep savaşına yol açar ama bu İsrail ve onun Batılı müttefikleri açısından iyi bir şey!”Türkiye Esed’i seçimlere gitmeye ve halkıyla barışmaya ikna etmeye çalışırken, ABD “Bir an önce Esed’i devirmemiz lazım” diyerek Türkiye’ye baskı yapıyordu.HILLARY CLINTON-HAKAN FİDAN DİYALOĞUABD sonradan politika değiştirdi. Oyun içinde oyun tezgâhladılar. Esed’i devirmeyi değil, Suriye’yi iç savaşa sürüklemeyi tercih ettiler. Hillary Clinton ile o dönem MİT Başkanı olan Hakan Fidan arasında geçen ilginç diyaloğu aktarmak istiyorum.Clinton, Fidan’a “Suriye’de ne olacak?” diye soruyor. Fidan, “Seçimler olacak” diye karşılık veriyor. Clinton, bu kez “Seçimler olunca ne olacak? diye soruyor. Fidan, “Suriye halkının istediği olacak” diye cevap veriyor. Clinton koltuğundan doğrularak “Müslüman Kardeşler seçilecek” diyor. “O zaman gayrimüslimler ne olacak? Hıristiyan azınlıkların durumu ne olacak?” diye soruyor ama cevabı kendisi veriyor, “Buna müsaade edemeyiz”.Ondan sonra Suriye’de Pandora’nın kutusu açıldı. ABD, Rusya, İran, İsrail el ele verip 1 milyon insanın ölümüne yol açan kanlı savaşı başlattılar.Şimdi benzer bir oyunu oynamak istiyorlar.İSRAİL-İRAN İŞBİRLİĞİİsrail, güneyde Dürzileri, Lazkiye’de Nusayrileri, Suriye’nin kuzeyinde PKK-YPG’yi kışkırtmaya çalışıyor. İran başından beri oyunun içinde. Hem Nusayri kartını hem PKK-YPG kartını kullanıyor. İsrail ile İran, Suriye’yi karıştırmak için işbirliği yapıyorlar.İsrail basını, PKK-YPG’nin silah bırakmasının Suriye’de, İsrail’in çıkarlarına tehdit oluşturabileceğini yazıyor. Haaretz gazetesi, PKK-YPG’nin silah bırakması için “Suriye’nin güç dinamiklerini değiştirebilir ve İsrail’in ülkedeki varlığına meydan okuyabilir” diye yazdı.Suriye’de büyük bir oyun kurgulanıyor.BİZİ İLGİLENDİRİYORSuriye’deki gelişmeleri dikkatli bir şekilde takip etmeliyiz. ‘Suriye’deki gelişmelerden bize ne’ diyemeyiz. Suriye’de yaşananlar en çok bizi ilgilendirir.1- Suriyeli mülteciler2-Terör eylemleri. DEAŞ’ın, PKK’nın ve Suriye muhaberatının Reyhanlı, Gaziantep, Suruç, Ankara Gar ve İstanbul Sultanahmet, Beşiktaş ve Taksim’de gerçekleştirdikleri terör eylemleri.3- Sınırımızda kurulmak istenen PKK-terör devleti. Türkiye güçlü bir ülke olduğu için Fırat Kalkanı, Barış Pınarı ve Zeytin Dalı operasyonlarıyla o planı akamete uğrattı. Ama tehlike henüz geçmiş değil.Suriye iç savaşında en büyük bedeli biz ödedik.Suriye 13 yıl iç savaşı yaşamış, 61 yıllık Baas rejimi döneminde ise Nusayri azınlık tarafından yönetilmiş bir ülke. Aralarına kan girmiş. 61 yılın tortusunun 61 günde kalkması beklenemez. Ancak eski hesapları görmek demek Suriye iç savaşına davetiye demektir.Ahmed Şara da yönetimi ele geçirdikten sonraki ilk açıklamalarında, “İntikam hissiyle hareket etmeyeceğiz” dedi. Çok doğru bir yaklaşımdı.İSRAİL SİLAHLARI6 Aralık’ta Lazkiye ve Tartus’ta başlayan olayların arkasında da bu ülkeler var. Esed rejiminin kalıntılarını harekete geçirdiler. İsrail ordusuna ait helikopterlerin Lazkiye’de dağlara silah indirdiği tespit edildi.AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik’in söylediği gibi “Terörist teröristtir, mezhebi olmaz”.Ahmed Şara yönetiminin de Nusayriler ile teröristleri birbirinden ayırması ve Nusayrileri kazanması gerekiyor. Onun için ısrarla Ahmed Şara’nın Lazkiye ve Tartus’a gitmesini ve halkla kucaklaşmasını öneriyorum. Bu hem bir meydan okuma olur hem de Nusayrilere verilmiş bir güvence olur.MEZHEP SAVAŞIDürzi lider Velid Canbolat’ın “İsrail, mezhepleri kullanarak bölgeyi bölmeye çalışıyor” uyarısı çok kıymetli. Ahmed Şara da “Ülkede mezhep çatışmaları çıkarmak isteyenler var. Mezhebi ayrımcılığı körüklemeye çalışanlara karşı güçlü olmamız gerekiyor” uyarısında bulundu. Bu planı Irak’ta uyguladılar. Irak’ta 2006’da DEAŞ’ın, Samarra’daki Şiiler için kutsal olan Askeriye türbesini vurmasıyla başlayan süreç kanlı bir mezhep savaşına dönüştü. Çok ağır bedeller ödendi. Bunun için Ahmed Şara’nın “Sivil kanı döken ve devletin yetkilerini aşan herkes hesap verecek” sözünün gereği yerine getirilmeli.SURİYE ALEVİLERİAyrıca Hatay başta olmak üzere Suriye Alevileri bizim vatandaşlarımızın akrabaları. Onlar güvende olmazsa Türkiye güvende olmaz.PERVİN BULDAN ÇOK GÜZEL ANLATTIAhmet Hakan’a taş atacağım.Ahmet Hakan, “Tarih Yazan Cesurlar” başlıklı yazısında Cumhurbaşkanı Erdoğan, Devlet Bahçeli, Sırrı Süreyya Önder ve Ahmet Türk’ün çabalarını anlatmış ancak Pervin Buldan’dan söz etmemişti. Pervin Buldan’ın hakkını teslim etmek istiyorum.İmralı sürecinde değişmeyen tek isim olan Pervin Hanım, aynen Sırrı Süreyya Önder gibi daha önceki süreçte de aktif bir rol üstlenmişti.“PERVİN OKUSUN” Öcalan’ın 21 Mart 2013’te Diyarbakır’daki Nevruz etkinliğinde mektubunu Kürtçe olarak okumuştu.Öcalan bu kez de çağrı metnini Kürtçe olarak, “Pervin okusun” demiş. Pervin Buldan daha önce mektubu okuduğu zaman Kürtçesinin yeterli olmadığı yönünde eleştiriler aldığını hatırlatınca Türkçe okumasını istemiş. Bunun üzerine Kürtçe olarak Ahmet Türk okumuştu.Pervin Buldan, Van’da partisinin Dünya Kadınlar Günü etkinliğinde konuştu. Öcalan’ın çağrısına sahip çıkılmasını istedi. Kadınlar olarak “Bu çağrıya sımsıkı sarılacağız. Her birimiz canlarımızı kaybettik, sevdiklerimizi kaybettik ve evlatlarımızı kaybettik. Şimdi bu süreçte diyoruz ki artık toprağın altına evlatlarımız girmesin, artık toprağın altına çocuklarımız, sevdiklerimiz girmesin” dedi.‘Yeni sürecin amacı ne?’ diye soran olursa ‘Pervin Buldan’ın bu tarifi her şeyi izah etmeye yeter’ derim.Bir kadın, bir anne olarak ancak bu kadar güzel anlatılırdı.Silahlar bırakılsın, Türk analarının da Kürt analarının da evlatları toprağın altına girmesin.
Source: Abdulkadir Selvi̇
Ana muhalefetin desteklediği yeni bir ‘Çözüm Süreci’ başladı: Kürt Teali’den PKK’ya (1)
“Örgütün kurucusu olduğu için ‘sözünün dinlendiği’ öne sürülen bölücübaşı, 1999’da da PKK’lılara “Silahları bırakın” demiş ama o zaman kimse takmamıştı! Bu durumda örgütün gerçek kurucusu bölücübaşı değil de başkası olmasın? Şimdi istek, perde arkasındaki kurucudan geldiği için mi her şey istenildiği gibi gelişti? Bu sorunun yanıtını bulabilmek için ‘Tarih Baba’nın tozlu sayfalarını karıştıracak olursak, PKK’nın bölücübaşı tarafından değil çok daha önce, işgal yıllarında İngiltere tarafından “Kürt Teali Derneği” adıyla kurdurulduğunu öğreniriz. İngiltere, bunun yanında “İngiliz Hayranları (Muhipler)” ve “İslam Teali” adlı iki dernek daha kurdurmuştu. Emperyalistler, Kurtuluş Savaşı yıllarında, bunları kullanarak birçok isyan çıkarttı. Hatta özel bir ordu (Kuvayı İnzibatiye) oluşturarak Kuvayı Milliyecilerin üzerine saldırttı. Kurtuluş’tan sonra da Sevr’i diriltmek için isyanlar çıkartarak Türkiye Cumhuriyeti’ni yıkmaya çalıştı.Atatürk zamanında isyanların hepsi kısa sürede tepelendi. Atatürk’ten sonra Türkiye emperyalistlere teslim olunca işler değişti.Emperyalistlerin patronluğunu İngiltere’den devralan Amerika, Soğuk Savaş yıllarında, Sovyetlere karşı ileri karakol olarak kullandığı için Türkiye’yi bölme işini erteledi. Fakat Cumhuriyet’in altını oymak üzere örgütleme ve planlama çalışmalarını sürdürdü. Bu iş için Adana Konsolosluğu’nda, gerçekte CIA ajanı olan bir konsolos yardımcısını görevlendirdi. Bu kişi, günlerini Adana’dan çok Doğu ve Güneydoğu’da geçiriyor ve buralarda bölücü odaklar oluşturmaya, bunlar arasında eşgüdüm sağlamaya çalışıyordu. Bunun yanında, Cumhuriyet karşıtı İslam Tealici gericileri ve Muhipleri de örgütlüyordu. MİT’i ele geçirmişlerdi. Ayrıca ünlü Siyonist Dışişleri Bakanı Henry Kissinger’ın açıkça söylediği gibi “hem iktidarı hem de muhalefeti istedikleri şekilde düzenlemiş (dizayn etmiş)” oldukları için bu işleri kolayca yapıyorlardı. Bu arada İsrail kurulmuş ve CIA, MOSSAD gibi becerikli bir ortak kazanmıştı!…*Sovyetler yıkılınca Ortadoğu’yu yeniden düzenlemek ve Sevr’i yaşama geçirme zamanı geldi. Bu amaçla Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) hazırlandı! Projeye bahane bulmak için, New York’taki İkiz Kuleler’e saldırı düzenleterek 5 bin yurttaşlarını öldürmekten çekinmediler. Bunu Müslümanların üzerine atan Başkan Bush, “Bu bir Haçlı seferidir” diyerek Afganistan’a saldırdı. Ardından Irak, Libya ve Suriye parçalandı. İşin ilginç tarafı, Haçlı seferine diğer Müslüman ülkelerin yardımcı olmasıydı. Kimi eşbaşkanlık görevi yaptı. Kimileri de Amerika’nın savaş giderlerini karşıladı!…BOP’ta sıranın İran ve Türkiye’ye geldiği düşünülürken, küresel ısınma ile su petrolden daha değerli olunca, Siyonist-emperyalist ortaklığının “Mezopotamya Projesi” adlı yeni bir proje hazırladıkları öğrenildi.Deniz suyunu arıtarak çölde topraksız tarım yapan Siyonistler, “Bereketli Hilal” denilen Mezopotamya topraklarını Doğu Anadolu’nun suyu ile buluşturarak, “Petrolü kontrol ettiğinde devletlere, besini kontrol ettiğinde insanlara egemen olursun” diyen Kissinger’ın ruhunu sevindirip, dünyaya egemen olacak ve 2000 yıllık rüyalarını gerçekleştireceklerdi!”Yarın: Sivas’tan Hatay’a kadar olan bölgenin koparılması…GÜNÜN SÖZÜ“Biz kimin için yola çıkıyoruz. Kararsızların ve umutsuzların sesi olacağız. Yeni bir siyaset anlayışı getireceğiz. Ve her şeyi birlikte başaracağız.”Ekrem İMAMOĞLUİMAR RANTI VURGUN ANLAYIŞINI YAZARKEN UTANIYORUZ AMA… GÖZLER ATAKÖY 1. KISIM’A DİKİLMİŞ İstanbul’un en büyük sorunu imar rantı ile ilgili vurgun anlayışı. Bu tür yolsuzlukları sık sık gündeme getirmek istiyoruz. Bu çerçevede Bakırköy Ataköy 1. Kısım’da yaşanan sorunları da sık sık yazdığımızı hatırlarsınız. Emin olun biz yazarken, utanıyoruz ama utanan var mı, ne yazık ki yok!Ancak bazı müteahhit firmalar ‘kupon’ bölgeye gözlerini dikmişler ve sağlam evlerinde yaşayan insanları sürekli dolaylı şekilde taciz ediyorlar. Yeni belediye başkanının tıpçı olması nedeniyle daha özenli davranması gerekmiyor mu?Ne kadar ‘gaspçı’ bir anlayış… Bu anlayıştaki siyaset cambazlarını Trakya’da Istranca’da, Kaz Dağlarında görüyoruz. Bulgaristan yerel yönetimlerinin, Türkiye’yi ibretle seyrettiklerini biliyoruz.Yerel yönetimlerde böyle bir anlayış olmamalı, daha doğrusu bu makamlara aday gösterilen kişilerin ‘dik’ durmaları ve saygınlıklarını korumaları gerekiyor diye düşünüyoruz.İstanbul’da tutuklanan kaç belediye başkanı ortaya çıktı. AKP’nin ‘olta’ attığı daha birçok belediye başkan gündeme gelecek diye düşünüyoruz. Saygınlığını korumaları gereken belediye başkanının kendi partilerinin saygınlığını da korumaları gerektiğini hiç düşünmüyorlar mı? Hedefleri etütlerde sağlam çıkan yapıları yıkıp yerine yenilerini yapmak. Halbuki mülk sahipleri sağlam olan binalarında anılarıyla yaşamak istiyorlar. Sanki beklenen deprem sadece bu planlı, projeli alanı vuracak. Çünkü gözlerini buraya dikmelerinden anlaşılıyor. Firmalar bölgenin betonlaşması için var güçleriyle çırpınıyorlar.Yineliyoruz, gelen şikayetler ‘oy verdiğimiz Bakırköy Belediyesi’nin kendilerine destek vermedikleri’ yönünde! Hatta bazı ortaklıklar olduğu da belirtiliyor. Gelişmeler oldukça köşemize taşıyarak mağdurların tabii ki yanında olacağız.BİLİYOR MUSUNUZ?- İSTANBUL’da bir köprüde şerit değiştirmek ve sollama yapmanın yasak ve cezasının 2.168 TL olduğunu…- 76 yıllık Audi’nin Brüksel fabrikasının kapatılarak 3 bin kişinin çıkarılacağını öğrenen işçilerin ağladığını…- KKTC Meclisi üyesi Doğuş Derya’nın “Kim bu kürsüye çıkıp da vatan millet Sakarya edebiyatı yapıyorsa o işin arkasında mutlaka hırsızlık çıktığını” söylediğini…- UĞUR Mumcu’nun bir konuşmasında “Bu memlekette banka soyarken kar maskesi, ülke soyarken de Atatürk maskesi taktılar” dediğini…LÜLEBURGAZ’DA REKOR 27 OYUN LÜLEBURGAZ Belediyesi’nin ilkini bu yıl düzenlediği Lüleburgaz Amatör Tiyatro Festivali 9 Mart’ta festival kortejiyle başladı. Festivalin ilk gününde yazar İlkay Yıldız ve oyuncu Ahu Türkpençe yazar adayları ile buluştu. Festivalde ilk perde Rapiska Sanat’ın sahnelediği ‘Düş Albay’ oyunuyla açıldı. Festival kapsamında 27 Mart’a kadar 23 tiyatro oyunu sanatseverlerle buluşacak.
Source: Yalçın Bayer
Ece’yi ölüme bu sözler mi götürdü: ‘Tuvaletleri temizleyip kahveleri yapacaksın’
Gürel’in kendisine “Bana iş tanımımda olmayan işler yaptırmak istediler. ‘Tuvaletleri sen temizleyeceksin, kahveleri sen getirip götüreceksin’ dediler. Ayrılmam için kâğıt imzaladım” dediği öğrenildi. Yakın arkadaşının ifadesiyle birlikte, her ne kadar Gürel’in spiritüel olaylarla adı anılsa da ormana gitmesinin temel nedeninin işyerinde uğradığı “mobbing”, psikolojik taciz olduğu netleşmiş oldu. Peki, onun böylesi büyük bir üzüntü ve psikolojik sıkıntı yaşamasına sebep olan “mobbing” konusunda işverenleri sorgulandı mı? Onların bu olayda hiç mi suçları yok sizce?ALO 170’E BİNLERCE MOBBING ŞİKÂYETİ YAĞDIEmeklilikten tutun da işyerinde psikolojik taciz ve baskıya kadar çalışma hayatına dair her türlü soruya yanıt arayabileceğiniz, şikâyette bulunabileceğiniz “Çalışma Hayatı İletişim Merkezi Alo 170’e”, sadece 2024’te 18 milyondan fazla arama geldi. ALO 170’e kurulduğu 2011 yılından 2024 yılı Mart ayı sonuna kadar mobbing, psikolojik tacize uğradığı gerekçesi ile başvuru yapanların sayısı ise 145 bin 308 oldu.Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Prof. Dr. Vedat Işıkhan, TBMM’de Kadına Yönelik Şiddet ve Ayrımcılıkla Mücadele Komisyonu’ndaki sunumunda, 13 yılda ALO 170 hattına başvuran kişilerin yüzde 93’ünün mobbing kapsamında psikologlardan destek aldığı ve arayanların yüzde 62.68’inin kamu, yüzde 76.77’sinin özel sektör çalışanı olduğunu söyledi. Bu arayanların yüzde 23.86’sı kadın, yüzde 28.21’i de erkek ve 29-33 yaş aralığında oldu.İŞYERİNDE MOBBING’E UĞRAMAK AĞIRINA GİTMİŞPeyzaj Mimarı Ece Gürel’in hayatını kaybettiği olayda polis, son olarak konuştuğu, İngiltere’de yaşayan Özge A.Ö.’nün ifadesine başvurdu. Arkadaşı, Gürel’in kaybolmadan önce moralinin bozuk olduğunu söyledi ve “Kaybolmadan 2 gün önce işyerinde kâğıt imzalatmışlar. Canı ona sıkkındı. ‘Bana iş tanımımda olmayan işler yaptırmak istediler. Tuvaletleri sen temizleyeceksin, kahveleri sen getirip götüreceksin’ dediler. Ayrılmam için kâğıt imzaladım” dedi. Ben kendisini teselli etmek istedim. Ama ailesinden de bu kâğıdı neden imzaladın diye üzerine gelenler olmuş. Haliyle kafası çok bozulmuştu. ‘Ormana gitmek, nefes almak istiyorum’ dedi” dedi. Peyzaj mimarı, entelektüel, genç bir kadın… Görev tanımında olmadığı halde, ofisin ‘ayak işleri’nin yaptırılmak istenmesi, kabul etmediği için de onca yıllık tazminatını bırakarak, kâğıt imzalatılması belli ki çok ağırına gitmiş. Bu konuda eşi de destek çıkmayınca nefes almak için soluğu Belgrad Ormanı’nda almış ve kaybolmuş.MOBBING ÇALIŞMA HAYATININ VEBASIDIRTürkiye’de yöneticilerin/ işverenlerin, çalışanlarına zulmetmeyi kendisinde hak gördüğü bir anlayış olduğunu söyleyen Mobbing Eğitim Yardım Araştırma Derneği (MEYAD) Başkanı, eğitimci İsmail Akgün, “Mobbing çalışma hayatının vebasıdır” vurgusu ile şöyle devam ediyor: “Yerel yönetimler, akademi ve kamuda as-üst ilişkisi çok nettir. Bunun kökeni de usta- çırak ilişkisine dayanmaktadır. Genel olarak usta, çırağını eğitmekle görevlidir. Ancak bugün gelinen noktada, ‘ustalar’ çıraklarını eğitmek yerine özel işlerini yaptırmakta çoğunlukla. Zira kendilerine verilen yetkinin/ pozisyonun verdiği özgüven ve keyfiyet gibi bir durum içindeler. Liyakat, adalet kavramlarını unutmuş gibiler. Yöneticilerin çoğunun nasıl yönetici olunacağı konusunda ne bir bilgisi ne de eğitimi var.”PARASINI BEN VERİYORUM ZİHNİYETİ“Özel sektörde ise genellikle, ‘Parasını ben veriyorum, istediğim gibi çalışacaklar. Çalışmıyorlarsa da atarım’ mantığı ile hareket etmekte işveren. Biat kültürü hâkim. Sorgusuz, sualsiz itaatin ve hatta yalakalığın ödüllendirildiği bir sistem ve bu sisteme uymayanların tehdit sayıldığı yeni bir çalışma anlayışı var. Haliyle bu yaklaşımlar mobbinge dayalı onlarca sorun yaratmakta.”ÇALIŞAN ŞİKÂYETTEN ÇEKİNİYOR“Toplum da mobbingi normalleştirmiş durumda, ‘Her işyerinde olur böyle şeyler’ gibi bir bakış açısı var. Bu çok tehlikeli. Yanı sıra iş mahkemeleri çok uzun. Ciddi maddi- manevi bir külfeti var. Çoğu çalışan bunu ‘boş bir çaba’ olarak görüyor. Geçim derdi ve işsizlik var. Bu sebeplerle yapılanı sineye çekme eğilimi yüksek. Bu da beraberinde ağır psikolojik sorunlar getirebiliyor. Ece Gürel tam olarak ne yaşadı bilmemiz mümkün değil ancak iddia edildiği gibi tazminatsız işten çıkarmaya varan bir mobbing yaşanmış, ailesi de bu sebeple ona tavır almışsa, psikolojik çöküntü içinde olması olası. Daha önce de söyledim; işveren ve yöneticilerin böyle hassas bir konuda eğitim- rehabilitasyonunu da kapsayan, mobbingin sınırlarının net olarak çizildiği, cezai yaptırımların da olduğu bir ‘mobbing’ yasasına acil ihtiyaç var.”DAYANACAK GÜCÜM KALMAMIŞTI9 yıldır çalıştığı emlak şirketinden, 6 ay önce, tazminat almadan, kendi isteğiyle ayrılan Aynur Kürle anlatıyor: “Yönetici asistanı olarak görev yapıyordum. 5 yıl önce yöneticimiz değişti. Yeni gelen bu kadın yönetici, herkesin içinde benim tembel olduğumu, hiçbir işe yaramadığımı söyleyen sözler sarf ediyordu. Beni kendisine rakip bellemişti. Hiç karşılık verdim. Saygımdan sustum, iş aramak zor geldi sustum, ‘beni tanıyınca değişir’ dedim sustum, arkadaşlarım, ‘Aman’ dedi, ‘muhatap olma.’ Ben sustukça, o bana diş geçirmeye çalıştı. Kendimi ona beğendirmek, yeterli olduğumu ispatlamak gibi bir kafaya girmiştim. Ama ne yapsam ya hakaret ediyor ya bağırıyordu. Saçlarım döküldü, kalp sorunları yaşadım. ‘Verin paramı gideyim’ diyordum ama asla yanaşmıyordu. Görevim olmadığı halde bir e-postayı atmadığım ve şirkete bu sebeple ceza kesildiği için, cezayı tazminatıma sayarak, beni istifaya zorladı. Zaten dayanacak gücüm kalmamıştı, kabul ettim. Çok şükür ailem destek oldu da daha iyiyim şimdi. Ama çalışma hayatına yeniden döner miyim inanın bilmiyorum.”
Source: Fulya Soybaş
Mezhep çatışmasına karşı yedi maddelik panzehir
Bunun için şu yedi şey yapılmalı:*- BİR: Nusayri azınlığa yönelik katliam iddialarıyla ilgili olarak Suriye yönetimi, tüm dünyayı ikna edecek hızlı ve sonuç alıcı soruşturma başlatmalı ve sorumluları cezalandırmalı.*- İKİ: Suriye yönetimi, “Lazkiye’de yaşananlar” konusunda dünya kamuoyunu bilgilendirmeli. Hak ihlallerinin nerelerde yapıldığını, soruşturmanın neden yapılacağını kapsamlı bir raporla açıklamalı.*- ÜÇ: Türkiye devletinin yöneticileri, yeni Suriye yönetimini Nusayriler konusunda uyarmalı ve Nusayri azınlığın yaşam hakkını savunmalı. Nusayri katliamının sorumlularının cezalandırılmasını talep etmeli.*- DÖRT: Muhalefet diline, üslubuna dikkat etmeli. Sırf hükümeti zor durumda bırakmak için mezhep kışkırtıcılığını tırmandıracak yaklaşımlardan uzak durmalı. Bu kışkırtıcılığın iç barışımızı da zedeleyeceğini düşünerek sorumlu davranmalı.*- BEŞ: Nusayrileri şeytanlaştıran korkunç bir dile savrulanlar da var. Onlar da kendilerine gelmeli. Bu dil hem insanlık açısından hem de bölge güvenliği açısından zehirli bir dildir. Bu dil, çatışma çıkarır.*- ALTI: Herkes aklını başına almalı. Gerçekler eğilip bükülmemeli. Esad artıklarının terör girişimleri de Nusayrilere yönelik katliamlar da görülmeli. Herkesin kendi gerçekleri olmamalı. Herkesin gerçekleri aynı olmalı.*- YEDİ: Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, “Suriye yönetimi Dürzileri, Nusayrileri, Kürtleri yönetime katmalıdır. Hiçbir unsur kendini dışlanmış hissetmemelidir” çağrılarını, yeniden gündeme getirmeli.AHMED ŞARA NASIL BİRİ ABD’ye sorarsan:Radikal İslamcı bir terörist.*İsrail’e sorarsan:Süper tehlikeli bir cihatçı.*Bizim muhalif analizcilerimize sorarsan:Arkasında ABD ve İsrail var.*İran’a sorarsan:ABD’nin desteklediği bir Siyonist.*Türkiye’deki sekülerlere sorarsan:Kravat takarak iflah olmayacak bir barbar.*Tekfircilere sorarsan:Kadınlara yönetimde yer veren, Noel’i tatil ilan eden yoldan çıkmış biri.*IŞİD’e sorarsan:Davaya ihanet etmiş bir kâfir.*Esad artıklarına sorarsan:Hemen devrilmesi gereken biri.*Bana sorulursa:İŞİ ÇOK AMA ÇOK ZOR OLAN BİR ADAM. CİCİ SURİYELİ / KÖTÜ SURİYELİ AYRIMLARI VARMIŞ Suriye’de Sünniler katledilirken…Şunları söylüyorlardı:*Bize ne elin Araplarından. Defolup gitsinler. Onlara su bile yok. Çok seviyorsan al evinde besle. Ülkemde mülteci istemiyorum. Esad’la niye görüşülmüyor. Otobüslere doldurup gönderelim.*Suriye’de Nusayriler katledilince…Şunları söylüyorlar:*Orada insanlık ölüyor insanlık. Açın sınırları, gelsinler. Ahmed Şara’yla görüşmeyi kesin. Nusayriler katlediliyor, buna nasıl sessiz kalırsınız. Gerekirse Lazkiye’ye gideceğiz.İLİŞKİ BİÇİMİ: TOKSİK Dizilere bakıyorum:En popüler ilişki biçimi, toksik ilişki.*Trump’a bakıyorum:Adam küresel ilişkilerin tümünü toksik ilişkilere çevirmiş durumda.*İmamoğlu / Yavaş ilişkisine bakıyorum:Muğlak bir toksiklik görüyorum.*Şarkılara bakıyorum:Hepsinin anlatısında toksik ilişkiler var.*Elon Musk’a bakıyorum:Baştan sona toksik bir adam görüyorum.*Çevreme bakıyorum:Herkes toksik ilişki içinde ve kimse şikâyetçi değil.*Zelenski’ye bakıyorum:Toksik ilişkiden hem dertli hem de zevk alır bir hali var.*Bir roman yazsam ilk cümlesi şu olurdu:*“Dünya hızla toksik bir sarmala doğru gidiyordu ve hiç kimse buna dur demiyordu.”ARTIK PEK KALMADI – Artık “laik kesim” diyen pek kalmadı, “seküler kesim” deniyor.- Artık pek kitap okuyan kalmadı, sesli kitap dinleniyor.- Artık çikolata düşmanı pek kalmadı, “çikolata yemek sağlıklıdır” deniyor.- Artık günlük tutan pek kalmadı, herkes mesaj yazıyor.- Artık şiir yazan emekli pek kalmadı, çoğu video çekiyor.- Artık sosyal medyadaki görüntülere inanan pek kalmadı, herkes teyit istiyor.ERDOĞAN KENDİSİNİ MUHATAP ALSIN DİYE YANIP TUTUŞUYOR Ekrem İmamoğlu’nun tüm söylemi Erdoğan üzerine kurulu.Erdoğan dışında başka bir şeyden söz etmiyor. Erdoğan kendisini muhatap alsın istiyor. “Erdoğan ve ben” üzerine kurulu bir kampanya yürütüyor.*İmamoğlu açısından bu strateji, doğru bir strateji.Ancak stratejinin başarılı olması tek bir şarta bağlı: Erdoğan’ın, İmamoğlu’nu muhatap alması şartına.*Peki ya Erdoğan, İmamoğlu’nu muhatap almazsa? İşte o zaman strateji fena çuvallıyor.Eh ne yapalım, her stratejinin risk içeren bir tarafı vardır.
Source: Ahmet Hakan
Doğum yardımı tabloyu değiştirecek mi?
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın ocak ayında açıkladığı doğum yardımlarının artırılmasına ilişkin kanun teklifi AK Parti milletvekillerinin imzasıyla TBMM Başkanlığına sunuldu. Teklife göre Türk vatandaşlarının 1 Ocak 2025 tarihi ve sonrasında doğan çocukları için Türkiye’de ikamet ediyor olmaları koşuluyla tek seferlik veya 5 yaşını tamamlayıncaya kadar aylık olarak doğum yardımı yapılacak. Doğum yardımı yapılacak çocuk sayısı ve her bir çocuk için yapılacak yardım miktarı ile diğer ayrıntılar Cumhurbaşkanı tarafından belirlenecek. Doğum yardımı ödemeleri Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Fonu’ndan yapılacak. Bu amaçla ihtiyaç duyulan kaynak genel bütçeden aktarılacak. Doğum yardımı hiçbir vergi ve kesinti yapılmaksızın ödenecek ve haczedilemeyecek. SORULARINIZ İÇİN: akivanc@haberturk.com AK Parti Grup Başkanı Abdullah Güler, doğum yardımının ilk çocukta tek seferlik 5000 TL, ikinci çocukta aylık 1.500 TL, üçüncü ve sonraki çocukta ise aylık 5.000 TL olacağını söyledi. İkinci ve sonraki çocuklar için aylık ödemeler 60 ay boyunca devam edecek. Örneğin, bir çocuğu olan anne 1 Ocak 2025 tarihinden sonra ikinci çocuğunu doğurmuşsa, çocuk 5 yaşını tamamlayıncaya kadar her ay 1.500 TL doğum yardımı yapılacak. Daha önce iki çocuğu bulunan anne 1 Ocak 2025 tarihinden sonra üçüncü çocuk doğurursa bu durumda çocuk 5 yaşını tamamlayıncaya kadar her ay 5.000 TL doğum yardımı ödenecek. Buna göre, doğum yardımı önümüzdeki yıllarda artırılmadığı takdirde ikinci çocuk için toplam 90.000 TL, üçüncü ve sonraki çocuklar için ise 300.000 TL olacak. Mevcut kanuna göre, Türk vatandaşlarına canlı doğan birinci çocuğu için 300 TL, ikinci çocuk için 400 TL, üçüncü ve sonraki çocukları için de 600 TL olmak üzere bir defalık doğum yardımı yapılıyor. 1 Ocak 2025 tarihinden önce doğan çocukları için doğum yardımı almaya hak kazananlar 1 Haziran 2025 tarihine kadar başvurmaları şartıyla 300, 400 veya 600 TL’lik yardımdan yararlanabilecekler. HEDEF DOĞURGANLIK HIZINI ARTIRMAK Teklifin gerekçesinde bir kadının doğurganlık çağında doğurabileceği ortalama çocuk sayısını ifade eden toplam doğurganlık hızının 2001 yılında 2,38 çocuk iken 2023 yılında 1,51’e gerilediğine dikkat çekildi. Doğurganlık oranının nüfus yenilenme düzeyi olan 2,10’un altında kaldığı vurgulanan gerekçede, doğum yardımının artırılmasıyla sağlıklı nesillerin yetişmesi, dinamik nüfus yapısının ve kalkınmanın istikrarlı bir biçimde sürdürülmesini teminen doğurganlık hızının artışına olumlu yönde katkı sağlanmasına yönelik teşvik edici mali desteğin verilmesinin amaçlandığı kaydedildi. TÜRKİYE DOĞURGUNLAK HIZINDA 10. SIRAYA DÜŞTÜ Avrupa Birliği İstatistik Ofisi (EUROSTAT) cuma günü Avrupa Birliği (AB) üyesi ve aday ülkelere ilişkin doğurganlık verilerini yayımladı. Rapora göre, AB ülkelerinde 1964 yılında 6,8 milyon çocuk doğarken, 2023 yılında 3,67 milyon çocuk doğdu. Raporda 2013 – 2023 yıllarını kapsayan doğurganlık istatistiklerine yer verildi. AB’de kadın başına doğum oranı 2013 yılında 1,51 çocuk iken, 2022 yılında 1,46 çocuğa, 2023 yılında ise 1,38 çocuğa geriledi. Türkiye 2013 yılında kadın başına 2,08 çocuk ile doğurganlık hızında AB üyesi ve aday ülkeler arasında ilk sırada yer alırken, doğurganlık hızı 2022 yılında 1,63 çocuğa, 2023 yılında da 1,51 çocuğa geriledi. Türkiye doğurganlık hızında 35 ülke arasında 10. sıraya düştü. 2013 yılında Türkiye’ye en yakın doğurganlık hızı 1,99 çocuk ile Fransa’da olurken, bu ülkeyi 1,93 çocukla İrlanda ve İzlanda, 1,89 çocukla da İsveç izledi. 2023 yılına gelindiğinde birinciliğe Bulgaristan yerleşti. Nüfusu yaşlı ve doğurganlık hızı geçmişte düşük olan Bulgaristan’da, 2013 yılında kadın başına 1,54 çocuk olan doğurganlık hızı 2022’de 1,78 çocuğa, 2023’te ise 1,81 çocuğa çıktı. 2023 yılında doğurganlık hızında Bulgaristan’ı Karadağ (1,76), Gürcistan (1,71), Fransa (1,66), Moldova (1,62) ve Sırbistan (1,62) izledi. 2023 yılında doğurganlık hızının en düşük olduğu ülke 1,06 çocukla Malta oldu. Bu ülkeyi 1,12 çocukla İspanya, 1,20 ile Polonya ve 1,21 çocukla da İtalya takip etti. KADINLARIN İLK ÇOCUĞUNU DOĞURDUĞU YAŞ YÜKSELDİ EUROSTAT verilerine göre, Avrupa Birliği’nde kadınların ilk çocuğunu doğurduğu yaş 29,8 oldu. İlk çocuğunu doğuran kadınların yaşı 31,8 ile en yüksek İtalya’da görüldü. En düşük yaş ise 24,7 ile Moldova’da kaydedildi. Türkiye Gürcistan’ın (26,6 yaş) ardından Romanya ile birlikte 27,1 yaş ortalamasıyla üçüncü sırayı paylaştı. *Haberde AA nın arşiv fotoğrafı kullanılmıştır.
Source: Habertürk
Ece Gürel”e mobbing yapanlar ne olacak? “Ölüme sürükleyenler cezaevine girmeli”
Kağıthane Gültepe Mahallesi”ndeki evinden 2 Mart Pazar günü gezmek için Belgrad Ormanı”na gideceğini söyleyerek ayrılan peyzaj mimarı 36 yaşındaki Ece Gürel kaybolmuş, yakınlarının ihbarı üzerine ormanda çok sayıda arama kurtarma ekibinin katılımıyla geniş çaplı arama çalışması başlatılmıştı. Gürel”in cep telefonu ve bazı kişisel eşyalarına, 4 Mart”ta Belgrad Ormanı”nda yürütülen arama çalışmaları sırasında ulaşılmıştı. TÜM MÜDAHALELERE RAĞMEN HAYATINI KAYBETTİ Ekiplerin 4 gün süren çalışması sonucu önceki gece saat 01.15″te sarp ormanlık alanda bulunan Gürel, yoğun bakım servisinde tedavi altına alınmış, tüm müdahalelere rağmen hayatını kaybetmişti. Sabah Gazetesi Yazarı Mevlüt Tezel, Ece Gürel”in ölümü ve perde arkasında yaşadığı olaylara dikkat çeken bir yazı kaleme aldı. İşte Mevlüt Tezel”in “Ece Gürel”e mobbing yapanlar ne olacak?” başlıklı yazısı Belgrad Ormanı”nda kaybolup, hipotermiden hayatını kaybeden Ece Gürel hakkında onlarca iddia ortaya atıldı. Cadılık eğitimi gibi saçmalıkları bir tarafa bırakıp Ece”yi ölüme sürükleyen işyerinde yaşadığı mobbinge odaklanmalıyız. Mobbingin ciddi bir suç olduğunu hâlâ bilmeyenler var! Ece peyzaj mimarıydı ama kendi mesleğini yapamadığı için en son bir avukatlık bürosunda sekreter olarak çalışıyordu. Ece”nin işyerinde yaşadığı gerilim İstanbul”da yoğun kar yağışı olduğu gün işe gidemeyince doruk noktasına ulaşmış. Patronu Ece”ye iş tanımımda olmayan şeyler yaptırmak istemiş. “Tuvaletleri sen temizleyeceksin, kahveleri sen getirip götüreceksin” demiş. Ayrılmaya zorlamışlar, yoğun baskı sonucu Ece”ye muhtemelen bütün haklarından vazgeçtiğine dair bir kağıt imzalatmışlar. Ailesi de Ece”ye o kağıdı imzaladığı için çok kızmış. Ece de bu üzüntüyle ormanda yürüyüşe çıkmış. Olayın devamını biliyorsunuz… Patron, “Ece”nin kaybolmasının işyeri ile hiçbir ilgisi yok. Ece çalışıyordu, henüz çıkarılmadı. Henüz iş akdi sonlandırılmadı” diyerek kendini savunuyor ama bütün ifadeler Ece”ye mobbing yapıldığını gösteriyor. Ece”nin ailesi işyerine dava açmalı ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı da bu davaya müdahil olmalı. Ece”nin hassas bir ruha sahip olması yapılan mobbingi haklı çıkarmaz. Ece”yi ölüme sürükleyen işyerinde maruz kaldığı mobbingdir! Açılacak dava çalışanların psikolojisiyle oynayan, onları işten çıkarmayla korkutup hayatını zindan eden, çalışanların haklarını vermemek için ellerinden gelen her şeyi yapan patronlara ders olacak bir karar çıkmalı. Ece”yi ölüme sürükleyenler cezaevine girmeli!
Source: Sabah
Fadime Özkan yazdı: CHP”nin zehirli siyaseti, Ali Mahir”in tehdidi
Olaylar malumunuz. 61 yıllık Baas rejimini düşüren, 13 yıllık iç savaşı sonlandıran Suriye devriminin üzerinden henüz üç ay geçmişken beklenen oldu ve “zinde güçler” Lazkiye ve Tartus”ta kan dökmeyi “başardı”! Eski rejimin artıkları, İran ve İsrail”in paralı elemanları, ABD”nin büyük yatırım yaptığı PKK-PYD”nin saha unsurları el birliğiyle bir “isyan tuzakladılar”.İSRAİL VE İRAN TUZAKLADIAmaç Suriye halkını bir kez daha etnik, dini, mezhebi farklılıklarına göre bölüp birbirini düşürmekti. Canlar yaktılar ne yazık ki ama hedeflerine ulaşamadılar.Suriye Cumhurbaşkanı El Şara olayların büyük ölçüde yatıştırıldığını, suç işleyenlerin yakalanıp adalete teslim edildiğini açıkladı. Suriye”den gelen haberler de kovuşturmaların ve teyakkuz halinin devem ettiğini gösteriyor.Yeni yönetim olayları bastıramasaydı eğer, Suriye toplumu da savaştan bıkıp usanmasına rağmen galeyana gelseydi İran-İsrail oyunu filmi başa alacaktı. 13 yıl önce olduğu gibi doğudan İran, batıdan İsrail-ABD çökecekti ülkeye.TÜRKİYE”NİN YAPICI AMA SERT TUTUMUTürkiye”nin Suriye devrimindeki etkisini okyanus ötesinden Başkan Trump bile okumayı başardı, pozisyonunu buna göre değiştirdi ama yanı başımızdaki İran anlamış görünmüyor. Tam da bu nedenle Dışişleri Bakanı Hakan Fidan El Cezire”ye geçen hafta verdiği röportajda İran”ı Suriye”de oynattığı taşları kasıtla “Sizde olan yetenekler başkasında da var. Camınıza taş atılmasını istemiyorsanız başkasının camına taş atmayacaksınız” sözleriyle uyarmıştı.Zira İran Suriye”deki Baas yenilgisini, Ürdün”deki Hizbullah hezimetini, İsrail”in İran”ı can evinde başkentinde vurmasının utancını sindiremiyor ama zayıf gördüğü Şam”ın mevcut hali üzerinden varlık göstermeye çabalıyor.Haliyle sahada Ankara”nın sert gücünü deneyimlemek durumunda kalıyor.GEZİ”DE TAM DA BUNU DENEDİLER12 yıl önce Türkiye”de tezgahlanan Gezi kalkışması da bu amaca matuftu. O kadar çok fay hattı çizdiler ki say say bitmez.Ama ikisi üzerine hassaten çalışıldı. Biri “dindarlar ve yaşam biçimi hassasiyeti olanlar” idi. Diğeri “Aleviler ve Sünniler” gibi tehlikeli bir damardı. Suriye”deki azınlık rejiminin çoğunluk üzerine kurduğu tahakkümü örtmek, PKK”yı meşrulaştırmak için yeni icat edilen IŞİD”e altlık oluşturmak gibi amaçlarla kitleleri güdüleyerek sahaya sürdüler.Erdoğan”ın liderliği, yüzde 50″nin aklıselimi sayesinde o tuzak Türkiye”de tutmadı.Her şey olup bittikten sonra yapılan kamuoyu araştırmaları toplumun yüzde 90″lara varan bir oranda “Erdoğan”ın liderliği sayesinde Türkiye büyük badire atlattı” yönünde kanaat bildirdi.CUMHUR İTTİFAKI DEVLET AKLIYLASuriye”deki gelişmeleri Ankara büyük dikkatle ve teyakkuz halinde takip ediyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan dün Kabine Toplantısı”nın ardından çok önemli mesajlar verdi. “Suriye”nin birliğini, dirliğini, toplumsal barışını hedef alan her türlü saldırıyı, terör ve tedhiş eylemini en güçlü biçimde lanetliyoruz” dedikten sonra CHP”nin tuhaf ve tehlikeli sözlerine cevap verdi: “Suriye konusunda kimse bize vicdan dersi veremez. 14 yıl boyunca çocuklar öldürülürken susanlar bugün hadsizlik yapamaz. İç cephemizde gedik açtırmayız”.Benzer bir açıklamayı MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli de verdi.CHP”NİN MEZHEPÇİ SÖYLEMİ ÇOK TEHLİKELİKabineden ve Cumhur İttifakı partilerinden isimler devlet aklına, adabına ve ahlakına uygun öngörülü açıklamalar yaptılar.Lakin ana muhalefet partisi CHP”den gelen açıklamalar bunun tam aksi yönündeydi. Öngörüsüz, siyasetsiz, itham edici, kışkırtıcı, bölücü salvolar geldi peş peşe.Özgür Özel”den Mahmut Tanal”a, Ali Mahir Başarır”dan Cemal Enginyurt”a ağzını açan mezhep vurgusu yaptı. Aralarında “Alevi” demeden cümle kuran olmadı.Güya Suriye”deki olaylara dikkat çekmek istiyorlardı ama bunu birleştirerek değil ayrıştırıp bölerek, merhamet ederek değil kin güderek yaptılar.Bu siyaset değildir, merhamet değildir, tepki değildir. Ne Suriye”ye ne Türkiye”ye hayır getirmez. Ankara”nın ve Türkiye toplumunun olgun tutumuna rağmen bu tür sözler siyasetler fırsat kollayanlar için bulunmaz nimettir.CHP”nin aklı başında yetkilileri Özgür Özel”i uyararak bu tehlikeli siyasetten vazgeçirmeli.ALİ MAHİR BAŞARIR DİL KESECEKMİŞ!CHP”nin zıplamadan yerinde duramayan, bağırmadan konuşamayan yeni kadroları bir alem. Sokak ağzını, mahalle köşelerinde yapılan kavgaları muhalefet sanıyor.Kantin solcularının eylemlerini söylemlerini utanıp sıkılmadan bir de yüksek siyaset diye kitlelerin, kameraların önünde tekrar edebiliyorlar.İşte Ali Mahir Başarır. Mahir olduğu alanlar nelerdir henüz bilmiyoruz ama dün Yeni Şafak gazetesi yazarı İsmail Kılıçarslan”a yönelik tehdidinden anlıyoruz ki kendisi bir çete lideri.Yoksa aklı başında herhangi bir politikacı, partisine yönelik bir eleştiriyi cevaplarken “Ali Mahir Başarır ve arkadaşları yaşadığı sürece senin o dilini kesmezsem, sana güneş yüzü gösterirsem Allah benim belamı versin” diye tehdide sarılır mı?Koskoca CHP kimlere kaldı! Siyaset bilmiyor, hukuk da bilmiyor.Bir de “bu millet bizi iktidara niye layık görmüyor” diye ağlaşıyorlar.
Source: Fadime Özkan
Resul Kurt yazdı: İşçilere yapılan ramazan yardımları
Ramazan ayının gelmesiyle birlikte işverenler tarafından işçilere çeşitli sosyal yardımlar ve ek menfaatler sağlanmaktadır. Ramazan ayında işverenler tarafından çalışanlara yapılan yardımlar, genellikle nakdi veya ayni (gıda kolisi, alışveriş çeki vb.) şeklinde olabilir.Bu yardımlardan en sık yapılanı, işçilere gıda kolisi veya yalnızca gıda alışverişine imkân tanıyan market kartı olarak karşımıza çıkmaktadır.İşverenler tarafından çalışanlara sağlanan ek menfaatlerin veya yardımların ayni ve nakdi olarak iki şekilde kategorize edilmesi, sağlanan menfaat üzerinden sosyal sigortalar primi ve vergi kesintilerinin belirlenmesi bakımından önem arz etmektedir.Ramazan yardımlarının sosyal güvenlik primi, gelir vergisi ve damga vergisi yönünden kesintilerinin belirlenebilmesi için sağlanan menfaatinin ayni mi yoksa nakdi mi olduğunun belirlenmesi gerekmektedir.SGK primi yönündenAyni yardım, direkt parasal olarak yapılmayan ve nakde dönüştürülemeyen yardımı ifade etmektedir. Ayni yardımın söz konusu olabilmesi için işçiye, bir mal verilmesi (örneğin ramazan kolisi) veya sadece bir kategoride (sadece gıda gibi) kullanabileceği bir kart yardımı yapılması gerekmektedir.Çünkü “ayın” kural olarak bir maldır ve çalışana söz konusu yardımı nakit olarak kullanma yönünde bir tercih hakkı vermemektedir.5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu”nun 80″inci maddesinde ayni yardımların prime esas kazanca tabi tutulmayacağı hüküm altına alınmıştır:”b) Ayni yardımlar ve ölüm, doğum ve evlenme yardımları, görev yollukları, seyyar görev tazminatı, kıdem tazminatı, iş sonu tazminatı veya kıdem tazminatı mahiyetindeki toplu ödeme, keşif ücreti, ihbar ve kasa tazminatları ile Kurumca tutarları yıllar itibarıyla belirlenecek yemek, çocuk ve aile zamları, işverenler tarafından sigortalılar için özel sağlık sigortalarına ve bireysel emeklilik sistemine ödenen ve aylık toplamı asgari ücretin %30″unu geçmeyen özel sağlık sigortası primi ve bireysel emeklilik katkı payları tutarları, prime esas kazanca tabi tutulmaz.”Dolayısıyla gıda kolisi veya yalnızca gıda alışverişinde kullanılabilecek market kartı ayni yardım niteliğindedir. Bu doğrultuda ayni yardımlar sosyal güvenlik priminden istisna olacaktır.Ramazan yardımının market alışverişinde geçerli bir kart olarak verilmesi halinde, kartın yalnızca gıda alışverişinde geçerli olduğuna dikkat edilmesi gerekmektedir.Dolayısıyla gıda alışverişinde geçerli market kartı, gıda alışverişi dışında nakit ya da nakit yerine geçecek şekilde başka amaçlarla kullanılma imkanı olmaması durumunda sağlanan menfaat sosyal güvenlik priminden istisna olacaktır.Eğer market kartı gıda alışverişine ek olarak teknoloji, giyim gibi farklı kategorileri de içeriyorsa, herhangi bir müfettiş incelemesi ve denetimde risk yaşanmaması için ramazan yardımı nakit yapılmış gibi değerlendirilmelidir. Bu durumda ramazan yardımının nakdi olarak yapılması halinde de sosyal güvenlik primi kesintisine tabi tutulması gerekmektedir.Vergi kesintisi yönündenGelir vergisi kesintisi yönünden ramazan yardımının nakdi, gıda kolisi veya gıda alışverişinde geçerli market kartı olarak yapılması önem arz etmemektedir. Ramazan yardımlarının nakdi veya ayni olarak yapılması halinde gelir vergisi kesintisi uygulanmalıdır.Gelir Vergisi Kanunu”nun 61″inci maddesinde “Ücret, işverene tabi ve belirli bir işyerine bağlı olarak çalışanlara hizmet karşılığı verilen para ve ayınlar ile sağlanan ve para ile temsil edilebilen menfaatlerdir.” şeklinde tanımlanmıştır. Para ile (nakit) ödeme dışında “ayınlar ile sağlanan ve para ile temsil edilebilen menfaatler” de Gelir Vergisi Kanunu uyarınca ücret olarak kabul edilmektedir. Nitekim Gelir Vergisi Kanunu yönünden gıda kolisi veya yalnızca gıda alışverişinde geçerli market kartı ücret niteliğindedir.Ramazan yardımının nakdi, gıda kolisi ve gıda alışverişlerinde geçerli market kartı ile yapılması halinde damga vergisi kesintisi de yapılması gerekmektedir. Bu doğrultuda binde 7,59 oranında damga vergisi kesilecektir.
Source: Resul Kurt
Bahçeli Öcalan”a ilk kez “PKK”nın kurucu lideri” dedi
Terör örgütü PKK”ya lağvedilme çağrısı yapan ve “yeni sürecin mimarlarından” MHP Genel Bahçeli Devlet Bahçeli teröristbaşı Abdullah Öcalan için ilk kez “terörist elebaşı” yerine “PKK’nın kurucu önderi” diye hitap etti. Bahçeli DEM Parti için de, “DEM Parti’nin de bu gelişmeler karşısında duruşunu ve tutumunu netleştirmesinde yarar vardır. CHP veya diğer partilerle temaslarında 27 Şubat İmralı çağrısını mı konuşacaklar, yoksa etnik ve mezhebi hassasiyetleri tahrip edici adım ve arayış halinde olan partilerin fason ve fosilleşmiş ezberlerini dinleyip ortak mı olacaklar?” düşüncesini dile getirdi.
“CHP BAAS ZİHNİYETİNİN TETİKÇİSİ”
Bahçeli dünkü açıklamasında, Cumhuriyet Halk Partisi’nin Baas zihniyetinin tetikçisi gibi hareket edip Alevi kardeşlerimiz üzerinden istismar kampanyasına tevessül etmesi hastalıklı ve hasmane siyasetinin yeni bir türevidir. CHP’nin mezhep provokasyonu sadece Türkiye’ye değil, şu mübarek günlerde İslam toplumlarına, bölgesel denge ve dinamiklere yapılabilecek en vahim kötülüktür. CHP’nin Baas artığı ve uzantısı gibi pozisyon alması çok tehlikeli bir kırılma ve kopuştur.” ifadesini kullandı.
Bahçeli şunları kaydetti:
-Alevi kardeşlerimiz bizim canımız ve ciğerparemiz; milletimizin ve İslam aleminin ayrılmaz, ayrılamaz ve ayrı görülemez inanç ve insanlık değerleridir. Bizim nezdimizde Alevi ile Sünni arasına uçurum kazanlar, bunlar arasında ikilik çıkaranlar, yetmezmiş gibi birbirine uzak ve yabancı gibi takdim edenler din, diyanet, millet ve ümmet düşmanlarıdır. Ne Alevi kardeşlerimiz ne de Sünni kardeşlerimiz ölümcül oyunlara aldanmayacak, buna da asla kanmayacaktır. CHP’nin yolu yol değildir. CHP’li yönetici ve milletvekillerinin açıklamaları fitne ve fücura ön açmak, öncü olmak manasından başka yorumlanamayacaktır.
-Siyasi mezhepçilik ve etnik ayrımcılık peşinde koşanlar hem insanlık suçu işlemekte hem de yasa ve anayasaya aykırı emel ve eylemlere ortak olmaktadır.
“DEM PARTİ”NİN DURUŞUNU VE TUTUMUNU NETLEŞTİRMESİNDE YARAR VAR”
-DEM Parti’nin de bu gelişmeler karşısında duruşunu ve tutumunu netleştirmesinde yarar vardır. CHP veya diğer partilerle temaslarında 27 Şubat İmralı çağrısını mı konuşacaklar, yoksa etnik ve mezhebi hassasiyetleri tahrip edici adım ve arayış halinde olan partilerin fason ve fosilleşmiş ezberlerini dinleyip ortak mı olacaklar?
İLK KEZ “PKK”NIN KURUCU ÖNDERİ” DEDİ
-PKK’nın kurucu önderi tarafından hazırlanan “Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı”nın gereğini mi ifa edecekler ya da Suriye bahanesiyle Türkiye’nin iç kargaşa ve karışıklığa düşmesini projelendiren çürümüş siyasi zihniyetlere aracılık mı yapacaklar? DEM Parti’nin bu çerçevede kararını billurlaştırması acil ve amik bir ihtiyaçtır.
-Türkiye, kalıcı ve kategorik ölçüde terörü millet ve devlet hayatından çıkarmanın arifesindeyken etnik ve mezhebi tahrikleri siyasi araç ve argüman olarak kullanan fırsatçı, fırıldak ve fikirsiz siyasetçileri ne Allah affedecek ne de aziz Türk milleti hoş görecektir.
Milliyetçi Hareket Partisi, bir beladan kurtuluşun mücadelesi verilirken, diğer ve daha dehşet uyandıran nevzuhur sorunların yeşertilmesinden kaygılıdır ve herkesi, bilhassa siyasi partileri ahlaklı, duyarlı, milli ve sorumlu olmaya davet etmektedir.
Unutulmasın ki, ateşe dökülen benzin ilk dökeni yakacak; rüzgardan kim medet umuyorsa önce onun çatısı uçacaktır.
Source: Haber Merkezi
AKP”li Metiner”den Öcalan sitemi: Keşke Öcalan mevcut DEM”i feshedip yerine yeni bir DEM kursaydı
Eski AKP milletvekili Mehmet Metiner, Suriye”de Alevilerin yoğun yaşadığı bölgelerde artan şiddet olaylarını ele aldığı yazısında olayların PKK lideri Abdullah Öcalan’ın silah bırakma ve örgütü feshetme çağrısı ile ilişkili olduğunu savundu.
Metiner, “Geçmişteki çözüm süreci Suriye üzerinden bozuldu. Bugünkü süreç de Suriye üzerinden bozulmak isteniyor,” şeklinde bir değerlendirmede bulundu.
Metiner, DEM Parti”nin “Alevi katliamı” ifadesine karşı çıkarak, “İçimizdeki süreç karşıtı Esedçilerle DEM”in kendini bu bahiste yan yana iliştirmesi, görmezlikten gelinecek bir tutum değildir,” dedi. Ayrıca, Öcalan’ın mevcut DEM’i feshedip yeni bir parti kurması gerektiğini belirtti.
Metiner yazısında, şu ifadeleri kullandı:
“Öcalan”ın işi zor. Geçmişte kendi örgütünün içindeki bu unsurlara yenilmişti. Bugün tekrar aynı unsurlarla barışı inşa etmeye çalışıyor. Öcalan”ın yeni paradigmasını siyaseten taşıyacak bir partisi yok. DEM kâğıt üstünde Öcalan”ın partisi ama gerçekte Öcalan”ın yeni paradigmasına inanmayan bir yerde duruyor şu anki mevcut kurumsal temsil olarak. DEM”in içinde gerçekten Öcalan”ın yeni paradigmasına inanan ve şans verilirse bunun siyasetini doğru temelde yapabilecek çok değerli isimler yok değil ama mevcut kurumsal yapı bundan ziyadesiyle uzak. Sürecin önündeki bariyerlerden biri bu. Keşke Öcalan mevcut DEM”i feshedip yerine yeni paradigmasına uygun bir DEM kursaydı.”
Source: Haber Merkezi
Gazze, Zelenski ve Deli Adam Teorisi
Trump”�n yeni politik liderlik stilinin s�n�rlar�n� zaman g�sterecek. Ancak �zellikle Gazze plan� meselesinde �srarc� olmas� durumunda, uluslararas� kamuoyunun tepkisi giderek b�y�yecektir. D�nya vicdan�, Trump”�n narsisistik fantezilerinden �ok daha b�y�k bir g��t�r.
Dr. Ali Ruhan �elik/ Kocaeli Sa�l�k ve Teknoloji �niversitesi Psikoloji Ana Bilim Dal� Ba�kan� / ��retim �yesi
20 Ocak”ta 47. ABD Ba�kan� olarak g�reve ba�layan Donald Trump”�n politik liderlik stili, �nceki d�nemine benzerlik g�sterse de daha keskin eylem ve s�ylemler i�ermesiyle dikkat �ekiyor. D�nya kamuoyu, Trump”�n ikinci ba�kanl�k d�neminin ilk g�n�nden itibaren bu farkl�l��a tan�kl�k ediyor. Ba�kan Donald Trump”�n politik liderlik tarz�, geleneksel siyaset teorileri ve modern politik liderlik kuramlar�yla hem �rt��en hem de ayr��an y�nler bar�nd�r�yor. Machiavelli”nin pragmatizmiyle uyumlu g�r�nen bu liderlik anlay���, Farabi ve �bni Haldun”un etik ve toplumsal birlik �nerilerine ise ters d���yor.
New York”ta emlak imparatorlu�undan ABD ba�kanl���na uzanan Trump, �zellikle ikinci d�neminde, g�reve ba�lad��� g�nden bu yana neredeyse her g�n g�ndem olu�turan bir politik liderlik profili �iziyor. Geleneksel politik s�ylemler yerine “ayk�r�” bir �slubu tercih eden Trump, k�resel siyasette a��r�l��a y�nelen zaman�n ruhunu en u� noktada temsil ediyor. �zellikle i�gal alt�ndaki Gazze meselesine yakla��m� ve Ukrayna Devlet Ba�kan� Zelenski ile milyonlar�n �n�nde ya�ad��� tart��ma, uzun y�llar konu�ulacak gibi g�r�n�yor.
Medya ikonu Trump – Ba�kan Trump
Donald Trump, i� insan� ve medya fig�r� olarak al���lm���n d���nda bir karakter sergileyerek siyaset sahnesine, �stelik ABD Ba�kanl��� gibi en �st seviyeden ad�m att�. Ancak politik liderlik, �zellikle ABD gibi k�resel bir g�c�n ba��nda olan bir lider i�in bu “ayk�r�” tav�rlar� her zaman tolere edebilecek bir alan de�il. Politik liderlerin s�yleyece�i her s�z�n, ataca�� her ad�m�n milyonlarca insan� etkileyece�i d���n�ld���nde g�rece dengeli bir liderlik profili sergilemesi beklenirken Trump”�n dalgal� duygu durumu ve �ng�r�lemez davran��lar� geleneksel siyaset normlar�yla �eli�iyor.
2017 y�l�nda g�reve ba�lad���nda, “Politik Lider Trump” �n nas�l bir yol izleyece�i merak konusuydu. Kimileri onun tamamen farkl� bir profil �izece�ini d���n�rken, kimileri ise Trump tarz� politik liderli�in �ekillenece�ini �ng�r�yordu. Beklendi�i gibi 2017-2021 y�llar� aras�ndaki ba�kanl�k d�neminde Trump, sert ekonomik hamleler yapan, keskin s�ylemlerde bulunan ve geleneksel politik s�ylemin d���na ��kan bir liderlik profili �izdi.
Trump”�n politik liderli�i, ki�ilik psikolojisi ve politik psikoloji ba�lam�nda “narsistik liderlik” ve “otoriter ki�ilik” kavramlar�yla ili�kilendirilebilir. Narsistik liderler genellikle y�ksek �zg�ven, g��l� bir karizma ve kendine hayranl�k duyma e�ilimi g�sterirken ele�tiriye kar�� a��r� duyarl�l�k, d��man alg�s� olu�turma ve g�� g�sterisine dayal� karar alma gibi �zellikler sergilerler. Trump politik liderli�inde bu �zelliklerin �o�unu yans�tarak hem i� politikada hem de uluslararas� arenada kendi imaj�n� �n planda tutan bir y�netim anlay��� benimsemi� g�r�n�yor. �zellikle “b�y�k lider” alg�s� yaratmaya y�nelik s�ylemleri ve halk�n ona duydu�u ba�l�l��� test eden provokatif a��klamalar�, narsistik liderlik �er�evesinde de�erlendirilebilir.
Ayr�ca Trump”�n politik liderlik tarz� “duygusal manip�lasyon” teknikleriyle de ili�kilendirilebilir. Pop�list s�ylemleriyle kitlelerin �fke, korku ve aidiyet duygular�n� harekete ge�irerek hedeflerine ula�may� d���nen Trump, �zellikle tehdit alg�s�n� y�kselterek destek�ilerini konsolide ediyor. Politik psikoloji ara�t�rmalar�na g�re, korku ve tehdit alg�s� y�ksek olan toplumlar, g��l� ve otoriter liderlere daha fazla e�ilim g�sterir. Trump bu dinami�i kullanarak toplumdaki ekonomik ve g�venlik kayg�lar�n� k�r�kl�yor ve kendisini bu sorunlara kar�� en etkili ��z�m mekanizmas� olarak sunuyor.
B�t�n bunlar� g�z �n�ne ald���m�zda, Trump”�n 47. ba�kanl�k d�nemi �ok daha “sert” ba�lad� diyebiliriz. Geleneksel devlet adam� profiline uymayan bir duru� sergileyen Trump, klasik politik liderlik anlay���n�n �zel bir kar���m�n� olu�turdu. Pop�list, pragmatist ve �ng�r�lemez bir liderlik tarz� geli�tirerek, “Amerika”y� Tekrar B�y�k Yap” slogan�yla se�menlerine ulusal bir misyon sundu. Muhaliflerine ve �zellikle selefi Joe Biden”a y�nelik sert ve alayc� s�zleriyle g��l� bir lider imaj� olu�turdu. Politikalar�n� ideolojik beklentilerden �ok kazan� ve g�� eksenine oturtmas� onun pragmatist yakla��m�n� g�zler �n�ne seriyor. Ancak yine de g��l� bir halk deste�ine ihtiyac� var ve bu deste�i �e�itli sosyal psikolojik stratejilerle sa�lamaya �al���yor.
Alman d���n�r Adorno” ya g�re, otoriter liderler kat� hiyerar�ik d�zenleri destekler, grup i�i sadakati g��lendirmek i�in d�� tehditler olu�turur ve toplumsal homojenli�i koruma ad�na radikal politikalar benimseyebilir. Trump”�n g��men kar��t� s�ylemleri, “biz” ve “onlar” ayr�m� yaparak toplumda aidiyet duygusunu art�rmaya y�nelik stratejileri ve politikalar�n� sertle�tirme e�ilimi bu otoriter liderlik �er�evesinde �ekilleniyor.
D��man – tehdit – ba�l�l�k stratejisi
Ba�kan Trump, kitlesini sa�lamla�t�rmak ve geni�letmek i�in �e�itli stratejiler uygulad� ve uygulamaya devam ediyor. Trump”�n se�im kampanyalar�nda s�k s�k dile getirdi�i ve g�reve geldikten sonra da s�rd�rd��� LGBT ve g��men kar��t� tutumu, ABD”de k�lt�rel muhafazak�rl���n ve kimlik politikalar�n�n yeniden �ekillenmesine katk� sa�lad�. Bu konumlanman�n s�rd�r�lebilirli�ini sa�lamak i�in ise stratejik hamlelerde bulunuyor.
Politik psikoloji alan�nda �nemli �al��malar� bulunan Vam�k Volkan”�n “grup ba�l�l���” teorisine g�re, bir grubun varl���n� s�rd�rebilmesi i�in grup �yeleri aras�nda g��l� bir ba� olmas� gerekir. Bu ba�, ya grubun d��ar�dan bir tehdit ile kar�� kar��ya kalmas�yla ya da grubun ger�ekle�tirmek istedi�i temel bir ama�la g��lenir. D�� tehdit olu�turanlar “d��man” olarak tan�mlan�r ve bu d��man�n ortadan kald�r�lmas� gerekti�i inanc� grup i�i ba�l�l��� art�r�r.
Trump, m�lteci krizini ve LGBT politikalar�n� toplumun “geleneksel d�zeni” i�in bir tehdit olarak sunarak taban�n� harekete ge�irmeyi ba�ard�. Se�im d�neminde zirveye ��kan bu stratejiyi g�rev s�resince de s�rd�rerek halk deste�ini kal�c� hale getirmeyi ama�l�yor.
Gazze, Zelenski ve Deli Adam Teorisi
�nceki ba�kanl�k d�neminde �srail yanl�s� politikalar�n� a��k�a s�rd�ren Trump, Kud�s”� �srail”in ba�kenti olarak tan�yarak �srail”in i�gal politikas�na b�y�k bir destek vermi�ti. 47. ba�kanl�k d�neminde de benzer bir yakla��m� benimsedi. Ancak bu kez Gazze meselesine y�nelik tavr�, �ng�r�lemez ve radikal bir lider profili sergiledi�ini daha belirgin bir �ekilde ortaya koydu.
7 Ekim olaylar�ndan sonra Filistin ve Gazze”ye y�nelik k�resel destek artarken Trump, tam tersi y�nde a��klamalar yaparak ABD”nin Gazze �eridi”ni devral�p b�lgeyi yeniden in�a edece�ine dair bir plan sundu ve bu konuda olduk�a k��k�rt�c� bir video yay�nlad�. Bu durum “Deli Adam Teorisi”nin bir net bir �rne�i olarak de�erlendirilebilir.
So�uk Sava� d�neminde ABD Ba�kan� Richard Nixon taraf�ndan kullan�lan bu strateji, liderin �ng�r�lemez davran��lar sergileyerek hem rakiplerini hem de m�ttefiklerini temkinli davranmaya zorlamas� esas�na dayan�r. Bu stratejiye g�re Trump”�n agresif ve �ng�r�lemez tutumu hem i� politikada hem de uluslararas� arenada kazan�mlar elde etmesine yard�mc� olabilir. Ancak Gazze konusunda sundu�u “tatil k�y�” plan� ve i�gal politikas�n� destekleyen a��klamalar� sadece politik liderlik ba�lam�nda de�il, etik a��dan da son derece sorunlu bir yakla��m� ortaya koyuyor.
�te yandan, ge�ti�imiz g�nlerde Beyaz Saray”da b�y�k bir diplomatik kriz ya�and�. Trump ve yard�mc�s� Vance”in Ukrayna Devlet Ba�kan� Zelenski ile milyonlar�n g�z� �n�nde sert bir tart��maya girmesi, Trump”�n politik liderlik tarz�yla do�rudan ba�lant�l�yd�. Daha birka� ay �nce ABD Senatosu”nda ayakta alk��lanan Zelenski, bu kez Beyaz Saray”dan neredeyse kovuldu.
Trump”�n ABD ��karlar�n� �nceleyen izolasyonist d�� politika yakla��m�, Zelenski”yi psikolojik olarak y�pratma amac� ta��yor. Trump, Zelenski”nin uluslararas� me�ruiyetini zay�flatarak Ukrayna”y� m�zakerelerde daha da g��s�z bir konuma d���rmeyi hedefliyor. Ayn� zamanda, ABD halk�na “Ukrayna i�in daha fazla para harcamamal�y�z” mesaj�n� vererek ekonomik kayg�lar� �ne ��karan pop�list bir s�ylem geli�tiriyor. B�ylelikle halk�yla empati yapan lider profili ile de halk onay�n� art�r�yor.
Trump”�n yeni politik liderlik stilinin s�n�rlar�n� zaman g�sterecek. Ancak �zellikle Gazze plan� meselesinde �srarc� olmas� durumunda, uluslararas� kamuoyunun tepkisi giderek b�y�yecektir. D�nya vicdan�, Trump”�n narsisistik fantezilerinden �ok daha b�y�k bir g��t�r!
Source:
Belgrad Ormanı”nda bulunduktan sonra yaşamını yitiren Ece Gürel”in arkadaşı ifade verdi
Ece Gürel”in vefatına ilişkin soruşturma kapsamında harekete geçen Kayıp Şahıslar Büro Amirliği ekipleri, Gürel”in Londra”dan tanıştığı arkadaşı Özge A.Ö”nün bilgisine başvurdu. Özge A.Ö, emniyetteki ifadesinde, Ece Gürel”in normalde çok neşeli biri olduğunu anlattı. Arkadaşının iş yerinde yaşadığı bazı problemler nedeniyle canının sıkıldığını belirten Özge A.Ö, iş yerindekilerin ondan tuvalet temizlemesi ve kahve servisi yapması gibi taleplerinin olduğunu kendisine bildirdiğini ifade etti. Cadılık eğitimi iddiası Ece Gürel”in cadılık eğitimi alıp alamadığı konusunda bir bilgisinin olmadığını beyan eden Özge A.Ö. arkadaşının astronomiyle ilgilendiğini de kaydetti.
Source: Internet Haber
Van”da dilenci operasyonu: 26 bin TL ele geçirildi
Van Büyükşehir Belediyesi Zabıta Daire Başkanlığına bağlı ekipler, kentin işlek caddeleri, cami önleri ve trafik ışıklarında dilencilik yapan kişilere yönelik operasyon gerçekleştirdi. Yakalanan şahıslar hakkında tutanak tutulurken, yapılan üst aramalarında toplam 26 bin 769 TL bozuk para ele geçirildi. Operasyon kapsamında çoğunluğu yabancı uyruklu kadın ve çocuklardan oluşan dilenciler, ekipler tarafından toplanarak “Dilenci Toplama Merkezi”ne götürüldü. Burada üzerlerinden çıkan paralara tutanak karşılığında el konuldu. Son iki haftada yapılan denetimlerde 483 dilenciye müdahale edilirken, toplanan 26 bin 769 TL kamuya aktarılmak üzere belediye yetkililerine teslim edildi. Zabıta ekipleri, halkın duygularını sömürerek haksız kazanç elde eden kişilere karşı denetimlerini sürdüreceklerini belirtti.
Source: Nazli Ti̇mur
Önce küfürlü, beddualı paylaşım yaptı… Esenyurt”ta karısını öldürüp intihar etti
İstanbul”un Esenyurt ilçesi Mehmet Akif Ersoy Mahallesi”nde 3 katlı bir binanın 1. katında hem kadın cinayeti işlendi, hem intihar olayı yaşandı.
Yaklaşık 1 ay önce boşanan fakat birlikte yaşamaya devam eden Gülnur Akalın ile Tuncer Batmaz arasında bilinmeyen bir sebeple tartışma çıktı.
Tartışmanın büyümesi üzerine Tuncer Batmaz, mutfaktan aldığı bıçakla Gülnur Akalın”ı sırtından bıçakladı. Batmaz, daha sonra aynı bıçakla intihar etti.
Evden gelen bağrışma seslerini duyanların ihbarı üzerine adrese polis ve acil sağlık ekipleri girdi. Eve giren polis ekipleri, Akalın ve Batmaz”ı kanlar içerisinde buldu.
Sağlık ekiplerinin kontrollerinde ikilinin hayatını kaybettiği belirlendi. Polis ekiplerinin olay yeri inceleme çalışmasının ardından 2 çocuk sahibi oldukları öğrenilen Akalın ve Batmaz”ın cenazeleri Adli Tıp Kurumu”nun morguna kaldırıldı. Olayla ilgili soruşturma başlatıldı.
OLAYDAN ÖNCE KÜFÜRLÜ VE BEDDUALI PAYLAŞIM
Öte yandan Tuncer Batmaz”ın olaydan önce sosyal medyada paylaşım yaptığı ortaya çıktı. Batmaz”ın küfürlü paylaşımında, “Beni eşimden ayırıp bizim ölme sebebimiz oldu. Allah belanı versin inşallah. Nelere sebep oldun. Çocuklarımın vebali senindir. Yuvamı yıktın” ifadelerini kullandığı görüldü.
Source:
SGK, hileli emekli maaşlarını bu şekilde tespit ediyor
2023 yılında Meclis”ten geçen EYT düzenlemesiyle birlikte emeklilerin sayısı 17 milyona ulaştı. Emekli sayısındaki yükselişe engel olamayan Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK), kurduğu yeni ekiplerle “usulsüz” emekliliklerin iptalini sağlamayı ve emekli sayısındaki artışı dengelemeyi amaçlıyor. Bu plan doğrultusunda 2025 yılında sayıları artırılan ekiplerle birlikte geçmişe yönelik taramalar gerçekleştiren SGK, ilk aşamada “sahte sigortalılık” faaliyeti ile emekli aylığı hakkı kazanmış kişilerin tespitine yoğunlaştı. Geçtiğimiz yıl 100 binin üzerinde şüphelinin tespit edildiği ve savunmalarının alındığı öğrenilirken, bu yıl artan denetimlerle birlikte şüpheli emekli sayısının artması bekleniyor.
Öte yandan yapılan denetimler yalnızca sahte sigortalılık ile sınırlı değil. Çok sayıda kişinin “dul ve yetim aylığı” alabilmek amacıyla mevcut evliliğine kağıt üzerinde son verdiği tespit edilirken, ilgili kişilerin aylıklarının kesilmesi ve geriye dönük ödeme alınması için de çalışmalara hız verilmiş durumda. HİLELİ AYLIKLAR NASIL TESPİT EDİLİYOR?İki farklı usulsüzlük durumunda da incelemelerin temelini ihbarlar oluşturmakta. Hileli sigorta faaliyetinin yürütüldüğü işletmede çalışan ve bir dönem boyunca olaya şahit olmuş kişilerin SGK”ya yaptığı ihbarlar, ilgili iş yerinin incelenmesi için zemin hazırlamakta. Bu tür ilanlar sonucunda denetimleri sıklaştıran SGK, usulsüzlük emaresi görmesi halinde şirkette çalışan ya da geçmiş yıllarda çalışmış personellerin ifadelerine başvurabiliyor.
Hileli boşanmalarda ise tespit edilen vakaların tamamına yakınında yetkililer gelen ihbar üzerine harekete geçmekte. Akrabalardan ya da ailenin yaşantısına tanık olan taraflardan SGK”ya yapılan ihbarlarda kişilerin “resmen boşanmış” görülmesine rağmen aynı evde yaşadığı ve evlilik hayatına devam ettiği belirtiliyor. Bu durum üzerine SGK ekipleri, yapılan araştırmanın ardından ilgili kişilerin evlerine sürpriz ziyaretler gerçekleştirerek, usulsüzlüğü somut olarak kanıtlamayı amaçlıyor. SGK, 2024″te yaptığı denetimlerde, yetim maaşı alabilmek için eşinden boşanan fakat boşandığı eşiyle aynı evde yaşamaya devam eden 2 bin 404 kişiyi tespit etti.
Source: Derleyen: Mustafa Balcı
Telefonla konuşurken ortaya çıkıyor! Çoğu kişi gözden kaçırıyor
Bir nörolog, demansın erken uyarı işaretlerinin telefonda konuşurken ortaya çıkabileceğini belirtti. Demans, beynin sürekli bir şekilde gerilemesiyle ilgili bir grup semptomu tanımlar ve genellikle 65 yaş ve üzerindeki bireylerde görülür. Bu durum hafıza sorunları, davranış değişiklikleri ve hareket kabiliyetinde zorluklar gibi problemlere neden olabilir.
Erken dönemde fark edilen semptomlar, tedavi ve destek için büyük avantajlar sağlarken, bazı uyarı işaretleri her zaman belirgin olmayabilir. Nörolog Dr. Baibing Chen, sosyal medyadan yaptığı açıklamalarla bu durumu daha ayrıntılı şekilde ele aldı. Bir videosunda ise insanların fark etmeyebileceği üç demans belirtisini paylaştı.
TELEFONLA KONUŞURKEN ORTAYA ÇIKIYOR
Doktor Chen, bu belirtilerden birinin telefonda konuşurken ortaya çıkabileceğini belirtti. Demans hastalarının, kötü muhakeme veya karar verme yeteneği gösterebileceğine dikkat çekti. Bu durum, telefonla para verme gibi yanlış kararlar almasına neden olurken, “Bu sadece bir şeyi unutmakla ilgili değil, aynı zamanda kişilerin alışılmadık, çok riskli seçimler yapmasıyla ilgili. Örneğin, tele pazarlamacılara büyük miktarda para gönderebilirler ya da dürtüsel olarak gereksiz alışverişler yapabilirler. Ayrıca, hava koşullarına uygun giyinmemek, kişisel hijyen kurallarını unutarak duş almayı ihmal etmek ya da günlerce aynı kıyafetleri giymek gibi davranış değişiklikleri de gösterebilirler” şeklinde konuştu.
Source: Derleyen: Özge Sivas
SON DAKİKA… Mimar Ece Gürel’in eşi Sezer Gürel’den dikkat çeken hamle: O da sırra kadem bastı!
SON DAKİKA… İstanbul”da yaşayan peyzaj mimarı Ece Gürel, Türkiye”nin gündeminde ilk sırada yer aldı. 1 Mart günü Kâğıthane”deki evinden çıkan ve yürüyüş yapmak için Belgrad Ormanı”na gittiği belirlenen Ece Gürel, sırra kadem bastı. Eşi Sezer Gürel”in başvurusu sonrası genç kadını bulmak için arama çalışmaları başlatıldı. EŞYALARINDAN 9 METRE UZAKLIKTA… Arama çalışmalarının ilk gününde, Ece Gürel”in çantası, montu ve cep telefonuna ulaşıldı. 4 gündür devam eden çalışmalarda adeta bir mucize yaşandı. Dondurucu soğukta aranan Ece”ye, eşyalarının bulunduğu alandan tam 9 metre uzaklıkta ulaşıldı. Hipotermi geçirdiği belirlenen genç kadın hemen hastaneye kaldırıldı. HİPOTERMİ NEDENİYLE HAYATINI KAYBETTİ Herkes, Ece”nin gözünü açmasını beklerken ne yazık ki hipotermi nedeniyle organları iflas eden genç kadın yaşama tutunamadı. Ondan geriye, kayboluşu ve ölümüyle ilgili sayısız iddia kaldı… EŞİNİN O HAMLESİ ŞAŞKINLIK YARATTI Spritüel olaylara ilgisi olan, astronomi eğitimi aldığı öğrenilen Ece”nin cadılık eğitimine başladığı iddiası ortaya atıldı. Ailesi bu iddiaları yalanlarken Ece Gürel”in eşi Sezer Gürel”in hamlesi şaşkınlık yarattı. Eşinin 6 Mart günü ormanda sağ bulunması sonrası “Yeni hayatının ilk günü kutlu olsun, sevgilim. İyi ki doğdun, sevgilim” paylaşımı yapan Sezer Gürel, tüm sosyal medya hesaplarını kapattı! PROFİLİNDEKİ RAKAMLAR DİKKAT ÇEKMİŞTİ Öte yandan Sezer Gürel”in sosyal medya hesabındaki sayılar dikkat çekmişti. Gürel”in Instagram hesabında yazan “91688 419 818719 914481” sayılarının Grabovoi Sayıları”nı temsil ettiği belirlenmişti. HER BİR SAYININ FARKLI ANLAMI VAR Rus bilim insanı Grigori Petrovich Grabovoi tarafından bulunan bu sayıların bir araya gelmesiyle iddiaya göre bir frekans oluşuyor. Bu frekansların tüm insanlığın bozulan hayat düzenlerini tekrar normal hale getirebileceğine inanılıyor. Uzun yıllardır sayılar ve sayıların frekansları üzerine çalışan Grabovoi Sadece fiziksel değil, beklentilerimizle ilgili sorunlar olduğunda, sayılar aracılığıyla bunları yaratan nedenleri değiştirebileceğimizi iddia ediyor.
Source: Sabah
Ece Gürel”in kaybolduğu ormandaki görüntüler tartışma konusu oldu
Ece Gürel”in ölümünün ardındaki detaylar merak ediliyor. Belgrad Ormanı”nda kaybolan ve 4 gün sonra sağ olarak bulunan mimar Ece Gürel hayatını kaybetti. Vücudunda darp izine rastlanmayan Ece Gürel”in ormana neden gittiği ve nasıl kaybolduğu gizemini korurken ortaya çıkan yeni görüntüler tartışmaları daha da alevlendirecek. ORMANDA UYUR HALDE BULUNDU Kağıthane”deki evinden 2 Mart Pazar günü çıkan 36 yaşındaki peyzaj mimarı Ece Gürel, gezmek için Belgrad Ormanı”na gitti. Bir süre sonra kendisinden haber alamayan yakınları, polise kayıp ihbarında bulundu. İhbar üzerine bölgeye giden polis ve arama kurtarma ekipleri, geniş çaplı arama çalışmaları başlattı. Aramaların ikinci gününde Gürel”in cep telefonu, mont ve bazı eşyalarına ulaşılırken, dördüncü gün Gürel, ormanda uyur halde bulundu. HASTANEDE HAYATINI KAYBETTİ Bulunduğunda Gürel”in bilinci açıktı ve eşi Sezer Gürel”le telefonda görüştürüldükten sonra hastaneye kaldırıldı. Gürel”in uzun süre soğukta kaldığı için hipotermi geçirdiği belirlendi. Ece Gürel”in, tedavisi sırasında önceki sabah saatlerinde kalbinin durduğu ve doktorların müdahalesi sonrası yeniden hayata döndürüldüğü bildirildi. Entübe edilerek yoğun bakıma alınan Ece Gürel, dün gece saat 03.00 sıralarında yaşamını yitirdi. ECE GÜREL ÖLÜM NEDENİ NE? Yaklaşık 5,5 saat süren otopsinin ardından Gürel”in cenazesi ailesine teslim edildi. Adli Tıp”ta, Ece Gürel”in vücudunda darp izine rastlanmadığı bildirildi. Ece Gürel”in uzun süre aç ve susuz kaldığı için organlarının iflas ettiği, kalp krizi geçirdiği ve bu nedenle hayatını kaybettiği belirtildi. KAFA KARIŞTIRAN GÖRÜNTÜ Ece Gürel”in ormana neden gittiği ve nasıl kaybolduğu gizemini korurken gündeme gelen bir görüntü kafa karıştırdı. Görüntülerde “kahkaha yogası” etkinliğinde buluşan bir grup insanın giydikleri ilginç kostümlerle tuhaf hareketler sergilediği görülüyor. CADILIK EĞİTİMİ Mİ ALIYORDU? Eece Gürel”in gizemli sayılar, fal, kurşun dökme gibi konulara olan ilgisi biliniyor ve ders aldığı kişi, Hale Nur Özen… Genç kadının “cadılık ve büyücülük” eğitimi aldığı iddia edilen Hale Nur Özen, Bursa Cumhuriyet Başsavcılığının talimatıyla “sırf halk arasında endişe, korku veya panik oluşturmak saikiyle ülkenin iç ve dış güvenliği, kamu düzeni ve genel sağlığı ile ilgili gerçeğe aykırı olmak ve nitelikli dolandırıcılık” suçlamasıyla polis ekipleri tarafından gözaltına alınmıştı. Özen, dün hastanede alınan sağlık raporunun ardından adliyeye sevk edildi. Nöbetçi Sulh Ceza Mahkemesinde hakim karşısına çıkan Özen, adli kontrol şartıyla serbest bırakıldı.
Source: Haberler
Belgrad Ormanı”nda çekilen görüntüleri olay oldu! Terapi değil resmen komedi
Kağıthane”deki evinden Belgrad Ormanı”nda yürüyüş yapmak için çıkan mimar Ece Gürel, bir daha ger, dönmedi. Sırra kadem basan genç mimar için ekipler seferber oldu, Belgrad Ormanı didik didik edildi. Yapılan arama çalışmalarının ardından Gürel, ormanın iç kısmında sağ olarak bulundu. Vücudu kaskatı kesilen Ece Gürel, hemen hastaneye kaldırılsa da hipotermi ve iç kanama nedeniyle hayatını kaybetti. CADILIK EĞİTİMİ ALDIĞI İDDİASI Kafalarda cevapsız sorular bırakan genç mimarın ölümünün ardından birçok iddia ortaya atıldı. Bu iddialardan en ilginci ise Gürel”in cadılık eğitimi aldığı ve ormana meditasyon için gittiği oldu. Gürel”in online cadılık dersi aldığını söyleyen sözde hoca Hale Nur Özen ise gözaltına alınmıştı. “O ZAMAN KOMİK GELMİŞTİ AMA ŞİMDİ…” İddiaların ardından bir sosyal medya kullanıcısının 2023 yılında Belgrad Ormanı”nda çektiği video gündeme oturdu. Cadı kostümü giyen bir grubun görüntüleri dikkat çekti. Sosyal medya kullanıcısı o anları, “Haziran 2023 yılında Belgrad’da çekmiştim. O zaman komik gelmişti, şimdi korku filmi vibenda.” notunu düştü.
Source: Internet Haber
Köpeklerin saldırısında kızını kaybeden baba, sahipsiz hayvanların toplatılmasını istedi
Yeni Mahalle”de 18 Ocak”ta İpek Yolu üzerindeki alanda yürüdüğü sırada sahipsiz köpeklerin saldırısı sonucu ağır yaralanan ve kaldırıldığı hastanede yaşamını yitiren Eslem Teker”in acısı yüreklerdeki tazeliğini korurken, bir üzücü haber de Konya”dan geldi.
Konya”nın Karatay ilçesinde 7 Mart”ta sahipsiz köpeğin saldırdığı 2 yaşındaki Rana El Selci hayatını kaybetti.
Yüksekova”da kızı Eslem”i kaybetmenin üzüntüsünü yaşayan Ersin Teker, AA muhabirine, Rana”nın ailesinin acısını paylaştıklarını söyledi.
Sahipsiz köpeklerin başka acılara yol açmaması için önlemlerin alınmasını istediklerini belirten Teker, İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya”nın sahipsiz hayvanların toplatılmasına ilişkin açıklamalarını desteklediklerini ifade etti.
Teker, belediyelerin bu konuda sorumluluğunu yerine getirerek sokaklardaki köpekleri toplaması gerektiğini vurguladı.
Bu konuda alınacak tüm kararları desteklediklerini anlatan Teker, “Maalesef Konya”da yine sahipsiz köpeklerin saldırısına uğrayan Rana”nın hayatını kaybetmesi bizi derinden üzdü. Bu tip olayların yaşanmasını artık istemiyoruz. Bizden can gitti başka canların gitmesini istemiyoruz. Kızımın ölümünün üzerinden iki ay geçti. Acımız hala taze.” dedi.
“Kimsenin canı yanmasın artık”
Teker, toplanmayan köpeklerin tehlike oluşturmaya devam ettiğini, ilçede dün sabah bir öğrencinin okula giderken köpek saldırısına uğradığını belirterek, “Biz yetiştik çocuğu kurtardık. Bir an önce bu köpeklerin toplatılması lazım. Kimsenin canı yanmasın artık.” diye konuştu.
Yüksekova Belediyesi ekipleri de üzücü olayın ardından köpeklerin toplanmasına yönelik çalışmalarını sürdürüyor.
Anadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır. Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.
Source:
Dünya yazarı Deniz Ülke Kaynak”tan Suriye”deki çatışmalara yorum! PYD anlaşmasına dikkat çekti
Suriye”de Beşşar Esad”ın devrilmesinin ardından yönetime gelen Şam hükümetinin geçen günlerde Alevilerin yoğun yaşadığı bölgelerde çıkan çatışmalarda sivilleri hedef aldığı öne sürüldü. Bazı ajanlar, devrik rejim güçlerinin saldırılarının ardından çatışma çıktığı bilgisini geçti. Bölgedeki olayların tansiyonu yeni yeni yatışırken bir kişi bunu Suriye”de yeni bir mezhep çatışması olabileceğine yordu.
Dünya Gazetesi yazarı Deniz Ülke Kaynak, sosyal medya hesabındaki değerlendirmesinde, Suriye”deki yeni anlaşmaya dikkat çekti. Bilindiği üzere dün Suriye”deki geçici hükümet, Suriye Demokratik Güçleri”yle anlaşma sağlamıştı. Anlaşma Cumhurbaşkanı Ahmed Şara ile Ferhad Abdi Şahin tarafından imzalanmıştı. Anlaşmaya dikkat çekti Kaynak, “Suriye’de aniden patlayan çatışmaların sadece mezhepsel kimlik odaklı olarak şekillendiğini düşünenlerin Ahmet el Şara ile Mazlum Abdi arasındaki anlaşmanın zeminine de bakması gerektiğini ifade etti.
Kaynak şöyle devam etti: “Olaylar, Öcalan’ın çağrısına rağmen Kürt tarafının hemen silah bırakmasının imkansızlığını ve yeni Suriye yönetiminin yetersizliğini ispatlayarak YPG/PYD’nin elini güçlendirdi. ABD ve İsrail kanadı pazarlık masasına oturmadan önce biz de dahil tüm bileşenlere, istersek tüm düzeni bozarız mesajını verdiler. “Kime yarıyor bakmak gerekiyor” İstihbarat servislerinin nerelere kadar sızdığını gösterdiler. Bu nedenle, her çatışmaya,sosyal medyada yayılan her bilgiye, görüntüye yaklaşırken duygusallıktan uzak , kime yarıyor; sonuçları ne olabilir diye bakmakta fayda var. Her birimizi en çok incindiği yerden vurabilme, büyük kitleleri manipüle edebilme güçleri var. Onlara karşı mücadele gücümüzü artırmak ve benzer denemeleri ülkemize taşımalarına izin vermemek zorundayız.” Son dakika: Suriye”deki geçici yönetim duyurdu: SDG ile anlaşmaya varıldıGündem
Source: Dünya Gazetesi
Dünya emekli maaşı sıralamasına Türkiye zar zor girdi
2025 yılının Ocak ayında, Türkiye”de en düşük emekli maaşı 14 bin 469 TL”ye çıkartıldı. Bununla birlikte emekli maaşı için sosyal destek olarak adlandırılan bayram ikramiyelerine de bin TL”lik bir artış yapıldı ve 3 bin TL”den 4 bin TL”ye çıkartıldı. Ancak yapılan bu artışlar Türkiye”de emeklilerin geçim sıkıntısına ne yazık ki merhem olamıyor. Ve bu artışlar zaten büyük bir eleştiri konusu haline gelerek yetersiz olduğu savunuldu.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 2024 yılını “Emekliler Yılı” olarak ilan etmişti. Ancak, DİSK Emekli-Sen Başkanı Cengiz Yavuz, 2024 yılının emekliler için “açlık, yoksulluk ve sefalet yılı” olduğunu belirterek, 2025 yılında durumun daha da kötüleşeceği uyarısında bulundu.
HAYAT PAHALILIĞI VE ERİMENİN ETKİSİ
Cumhurbaşkanı Erdoğan, 2024 yılında emekli maaşlarında tarihsel düzeyde artışlar yapıldığını belirtse de, hayat pahalılığının ve fiyat dengesizliğinin bu artışları zamanla erittiğini ifade etti. Bu durum, emeklilerin geçimlerini daha da zorlaştırdı.
KÜRESEL EMEKLİLİK ENDEKSİ VE TÜRKİYE”NİN YERİ
Amerika merkezli danışmanlık şirketi Mercer ve CFA Institute tarafından her yıl yayımlanan Küresel Emeklilik Endeksi, dünya çapındaki emeklilik sistemlerini karşılaştıran önemli bir araştırma kaynağıdır. 2024 yılında 48 ülke karşılaştırıldı ve Türkiye, sıralamada sondan dördüncü oldu. Endekse göre, ilk sırayı Hollanda alırken, Türkiye’nin puanı 48.3’te kaldı. Türkiye’nin gerisinde ise Filipinler, Arjantin ve Hindistan yer aldı.
TÜRKİYE”NİN EMEKLİLİK SİSTEMİ ÜZERİNE GERİ BİLDİRİMLER
Mercer ve CFA Institute’a göre, emeklilik sisteminin üç önemli kriteri bulunmaktadır: emekli maaşının miktarı, sistemin sürdürülebilirliği ve güvenilirliği. Türkiye’nin bu başlıklarda yapması gereken düzeltmeler ise şunlar:
En düşük emekli maaşları artırılmalı.
Özel emeklilik sistemleri daha yaygınlaştırılmalı.
Emekli maaşı almak için özel emeklilik fonunda biriken paraya erişim sınırlanmalı.
YAŞLI GELİR ADELETSİZLİĞİ YÜKSEK
Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD), 2023 yılında yayımladığı raporunda Türkiye’deki 65 yaş ve üzeri nüfusun harcanabilir gelir adaletsizliğinin “çok yüksek” olduğunu belirtti. OECD raporunda, Türkiye’nin 38 ülke arasında bu konuda en fazla eşitsizliğe sahip beşinci ülke olduğu vurgulandı. Enflasyonun yüksek olması nedeniyle, emekli maaşlarının artırılmasına rağmen bu artışların kısa vadede yetersiz kaldığı ifade ediliyor.
TÜRKİYE”NİN AVRUPA”DAKİ SIRALAMASI DÜŞÜŞTE
Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK) tarafından Kasım 2024’te yayımlanan bir rapor, Türkiye’nin Avrupa’daki emekli maaşı sıralamasında büyük bir gerileme gösterdiğini ortaya koydu. 2012-2021 yılları arasında Türkiye’de emekli maaşları, euro cinsinden yüzde 33,6 azaldı. 2012 yılında Türkiye, 9 Avrupa ülkesinden daha yüksek emekli maaşına sahipken, 2021 yılı itibarıyla sadece Bulgaristan’dan daha iyi durumda kaldı.
EMEKLİ MAAŞLARININ BELİRLENMESİ VE DEVLET KATKISI
Türkiye’de emekli maaşları, emeklilerin çalışma hayatı boyunca ödedikleri primlerden finanse edilmektedir. Ancak nüfusun yaşlanması ve emekli sayısının artması ile birlikte, devletin bu maaşlara kısmi bir katkı sağladığı görülmektedir. Emekli-Sen Genel Sekreteri Fikri Kalender, devletin emeklileri bir yük olarak gördüğünü ve hak ettikleri maaşların ödenmediğini belirtiyor.
EMEKLİ MAAŞLARININ TARİHSEL DEĞİŞİMİ
Geçmiş yıllarda, Türkiye’de emekli maaşları toplumun büyük bir kısmından daha yüksekken, bu oran zamanla azalmıştır. 2000’lerin başında, en düşük emekli maaşı asgari ücretin 1,3 katı kadar iken, 2016’dan sonra bu oran asgari ücretin altına düşmüştür. Bu durum, emeklilerin yaşamını zorlaştırmış, özellikle kira ödemek zorunda olan emekliler için daha büyük bir problem oluşturmuştur.
BAYRAM İKRAMİYELERİNİN DEĞERİ
Prof. Dr. Aziz Çelik, emekli maaşlarının yıllar içinde kaybolan değerini örnekler vererek açıklamaktadır. Bayram ikramiyeleri, enflasyon oranında artırılsaydı bugün 8.500 TL civarında olması gerekirdi. Ancak ikramiye artışı sınırlı kalmış ve emeklilerin geçimlerini karşılamakta yetersiz kalmıştır.
EMEKLİ MAAŞLARINDAKİ DEĞİŞİM VE ZORLUKLAR
2008 yılında yapılan değişikliklerle birlikte, emekli maaşları bağlama oranı düşürülmüş ve ekonomik büyümenin payı da sınırlanmıştır. Bu nedenle, emekli maaşları çok düşük seviyelerde kalmış ve devletin maaşlara katkısı son yıllarda artmıştır. 2000’lerin başında, merkezi bütçenin yaklaşık yüzde 20’si emekli maaşlarına katkı olarak aktarılırken, bu oran şu an yüzde 12-13 seviyesine inmiştir.
EMEKLİ MAAŞI NE KADAR OLMALI?
Prof. Aziz Çelik, emekli maaşlarının çalışırken alınan son maaşın yüzde 75’inin altına düşmemesi gerektiğini savunmaktadır. Ayrıca, en düşük emekli maaşının asgari ücret seviyesinde belirlenebileceğini ancak tüm maaşların bu seviyede eşitlenmemesi gerektiği ifade edilmektedir.
Emekli-Sen Genel Sekreteri Fikri Kalender de bu yıl aldıkları yüzde 14″lük zammın, diğer temel harcamalarda yaşanan artışların gerisinde kaldığını belirterek, emeklilerin sorunlarının arka planda kaldığını vurgulamaktadır.
Türkiye’deki emeklilerin karşılaştığı zorluklar, artan yaşam maliyetleri ve düşen maaşlarla giderek daha da büyümektedir. Küresel emeklilik sıralamalarında Türkiye”nin durumu, iyileştirilmesi gereken birçok başlığı ortaya koymaktadır. Emekli maaşlarının artırılması, özel emeklilik sistemlerinin yaygınlaştırılması ve eşitsizliklerin giderilmesi, Türkiye için çözülmesi gereken en önemli meselelerdir.
Source: Haber Merkezi
Belgrad Oramanı’nda kahkaha yogası gündem oldu! Garip kıyafetler giyip kahkaha attılar
Türkiye 36 yaşında yaşamını yitiren peyzaj mimarı Ece Gürel”i konuşmaya devam ediyor. İstanbul”da 2 Mart Pazar günü evinden Belgrad Ormanı”na giden kadından günlerce haber alınamadı. 4 gün sonra sağ bulunduğunda herkes derin bir nefes aldı ancak acı haber hastaneye kaldırılmasından 2 gün sonra geldi. Bu arada kendisinin ilgi alanları tartışılmaya başladı. Bir yandan da iş yerinde Mobbing”e uğradığı iddiası ayyuka çıktı. 2 YIL ÖNCEKİ GÖRÜNTÜLER ORTAYA ÇIKTI Belgrad Ormanı, Ece Gürel”in günlerce kaybolduğu yer olması dolayısıyla gündemdeki yerini koruyor. Bu sırada 2023″te ormanda çekilen bir etkinliğin görüntüleri gündeme geldi. Görüntülerde “kahkaha yogası” etkinliğinde buluşan bir grup insanın palyaço, cadı, hayvan gibi çeşit çeşit kostümler giydiği görüldü. Çember şeklinde toplanan farklı yaş gruplarından insanların alkışlar eşliğinde ahenkli sesler çıkarttığı, ayrıca bolca kahkaha attığı duyuldu.
Source: Yunus Emre Kavak
Emekli bayram ikramiyesine bin TL”lik zamma tepki: “Seçimde görüşeceğiz”
Osmaniye”de emekliler Ramazan Bayramı ikramiyesinin 3 bin liradan 4 bin liraya çıkmasına tepki gösterdi. Emekliler, “İkramiye az, beş bin lira olması lazım. Bin lirayı torunları harcayacağım. Beş bin lira olması lazımdı seçimde görüşeceğiz” dedi.
“ÇOCUĞA VERİYOR GİBİ PARA VERİYOR”
Osmaniye”nin Kadirli ilçesinde Ramazan ikramiyesinin 3 bin liradan 4 bin liraya çıkmasına emekliler tepki gösterdi. Emekliler tepkilerini şu şekilde dile getirdi:
“Bayram ikramiyesi yetmez, yetmiyor da. Bin lira çocuğa veriyor gibi para veriyorlar. Bu olmaz, bayram ikramiyesi olsun emekli maaşı olsun bunlar da biraz gözetlemeleri lazım bunları, yoksa yetmiyor, yetmez, bin lira nedir? Maaş da yetmiyor işte maaş yetse. Asgari ücrete çok yakın olması lazım. Asgari ücretin yanına bile yaklaşmıyor. Nasıl edersin ne yaparsın geçinemiyorsun işte.”
“EMEKLİLER İNSAN DEĞİL Mİ?”
“Vallahi ne denir ki ağzımızı açsak bir şey söylesek, az desek, çok desek siyasete girecek. Onun için hiçbir şey konuşmak istemiyorum. Yeterli maaş mı var ki? o maaşa maaş denmez ki zaten. Alıyoruz bir şeyler de maaş değil yani. Hakkımızı gasp ediyorlar yani. Yazık günah insanlara. Emekliler insan değil mi hayvan mı bu emekliler. Bu emeklilere böyle bu kadarcık maaş veriliyor, yazık günah. İnsana değil, insanlığa yazık. Almanya”dan bir adam geliyor bir ay uçakla geliyor, bir ay tatilini yapıyor otellerde çekiyor geri gidiyor, bir aylık emekli maaşıyla. Allah”tan reva mı bu? Bizim her şeyimiz var ama hiçbir şeyimiz yok. Yanlış, durum yanlış. Konuşmak olmaz, konuştuğun zaman alır götürürler.”
“SEÇİMDE GÖRÜŞECEĞİZ”
“İkramiye az diyorum ben en azından bir maaş olması gerekiyor. Bayramda bin lirayı ne yapacağız ki çocuklara dağıtacağız. Bir şey çıkmaz ondan.”
“Bir şey değil, bayram ikramiyesi. Beş kilogram et ediyor ne edeceksin onu ki hiçbir şey değil. En az 15 bin lira olması lazım.”
“Çok güzel 4 tane torunum var birer bin lira veririm.”
“İkramiye az, beş bin lira olması lazım. Bin lirayı torunları harcayacağım. Beş bin lira olması lazımdı seçimde görüşeceğiz.”
Source: Deniz Işık Balkan
“Çamurlu ayakkabı” kavgası cinayetle sonlandı
Olay, dün saat 17.00 sıralarında Necati Kalaycıoğlu Caddesi”nde meydana geldi. Cenap Arslan, dün otomobiliyle iş yerinden ayrılan Serdar G.”yi aracıyla takip etti. Arslan trafikte 42 B 9851 plakalı otomobiliyle Arslan’ın aracının önünü kesti. Taraflar aracından inerken, Arslan, Serdar G.”ye sopayla saldırdı. Serdar G. de otomobilinin bagajından tüfeğini aldı. Bunun üzerine Arslan aracına binip uzaklaşmak istedi. Serdar G., 8 el peş peşe ateş etti. Başından, karından ve ayaklarından yaralanan Arslan, yaşamını yitirdi. Olayın ardından Serdar G. gözaltına alındı.
Cinayete ilişkin ayrıntılar da ortaya çıktı. Taraflar arasındaki husumetin çamurlu ayakkabı nedeniyle başladığı ortaya çıktı. Serdar G. ve arkadaşının, 3 gün önce çalıştığı akaryakıt istasyonun tuvaletlerini temizlediği sırada hafriyat işi yapan babasına ait iş yerinde çalışan Cenap Arslan geldi. Aslan, iddiaya göre çamurlu ayakkabılarıyla gelip, yeri kirletince aralarında tartışma çıktı.
“NEDEN ŞİKAYETTE BULUNDUN”
Çıkan tartışma kavgaya dönüştü. Diğer çalışanlar, müdahale edip, kavgayı ayırdı. Kavganın ardından Cenap Arslan, Serdar G. hakkında çalıştığı akaryakıt istasyonunun genel merkezine şikayette bulundu. Cenap Arslan önceki gün tekrar akaryakıt istasyonuna gitti. Bu sırada Serdar G., Arslan”a, “Neden şikayette bulundun?” diyerek tepki gösterdi. Taraflar arasında yeniden kavga çıktı. Çevredekilerin araya girmesiyle taraflar ayrıldı. Daha sonra Arslan”ın babasının, akaryakıt istasyonuna gelip, komşu oldukları için oğlu ile Serdar G.”yi barıştırdığı bildirildi.
Öte yandan Cenap Arslan”ın cenazesi, bugün öğle vakti Selimiye Camisi”nde kılınacak namazın ardından Kızılcalar Mezarlığı”na defnedilecek. Serdar G.”nin emniyetteki işlemlerinin sürdüğü bildirildi.
Source:
Halk TV”de Rasim Ozan Kütahyalı kriz çıktı istifa haberi geldi
Abdullah Öcalan”ın çağrısıyla devam eden İmralı sürecinin ele alındığı Rasim Ozan Kütahyalı ile Halk TV”nin yaptığı röportaj olay oydu. “Öcalan eve çıkmayı reddetmiş” başlıklı yayın, kanalın sosyal medya hesaplarından da “Gazeteci Rasim Ozan Kütahyalı sürece ilişkin çok çarpıcı bilgileri Halk TV YouTube kanalına açıkladı!” anonsuyla duyuruldu. Halk TV”nin önde gelen isimleri FETÖ”nün medya ayağı olmakla suçla Kütahyalı ile röportaj yapılmasına sert tepki gösterdiler. Gelişmelerin ardından halktv.com.tr yazarı Serpil Yılmaz, Rasim Ozan Kütahyalı yayını nedeniyle istifa ettiğini açıkladı. Sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada Kütahyalı, “Halktv bulunmak istediğim noktanın uzağına düştü: Rasim Ozan Kütahyalı’yla…Sevgili mesai arkadaşlarıma tüm emekleri için teşekkür ederim. Sağlıcakla…” ifadelerini kullandı.
Source: Internet Haber
Almanya’dan İsrail’e çağrı: Derhal yeniden başlatın
Almanya Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Kathrin Deschauer, Berlin”de yaptığı açıklamada bölgedeki gelişmeleri büyük bir endişeyle not ettiklerine işaret ederek, “İsrail hükümetine Gazze”ye her türlü insani yardımın ulaştırılmasına yönelik kısıtlamaları derhal kaldırması çağrısında bulunuyoruz.” ifadesini kullandı. Deschauer, Gazze”ye elektrik ve su tedarikinin durdurulmasının kabul edilemez olduğunu belirterek bunun İsrail”in uluslararası hukuk kapsamındaki yükümlülükleriyle bağdaşmadığını kaydetti. Sözcü Deschauer ayrıca Gazze”ye elektrik sağlanmasının, Han Yunus kasabasındaki su arıtma tesisinin çalışması için de gerekli olduğuna dikkati çekti. Bakanlık Sözcüsü, insani yardımın engellenmesinin müzakerelerde baskı uygulamanın meşru bir yolu olmadığını vurguladı. Deschauer, İsrail”in uluslararası hukuk çerçevesindeki yükümlülüklerini yerine getirerek Gazze”de acilen temel ihtiyaç maddelerinin ve insani yardımın engelsiz bir şekilde sağlanmasını temin etmesi gerektiğini belirterek, “Gıda ve su kaynaklarının kısıtlanması özellikle oruç tutulan ramazan ayında yıkıcı bir etki yaratmaktadır.” dedi. İSRAİL”DEN İNSANLIK DIŞI ADIMLAR İsrail, Hamas”la sağlanan ateşkes ve esir takası anlaşmasının 42 günlük birinci aşamasının sona ermesinin ardından 2 Mart”tan itibaren Gazze Şeridi”ne insani yardımların girişini durdurma kararı almıştı. İsrail Enerji Bakanı Eli Cohen de dün Gazze Şeridi”ne elektrik tedarikini derhal kesme kararı aldıklarını açıklamıştı. İsrail”in bu ihlali üzerine ateşkes belirsizliğini korurken, ABD Rehine İşleri Özel Temsilcisi Boehler”in Katar”da Hamaslı yetkililerle bir araya gelerek ABD vatandaşı esirlerin serbest bırakılması konusunu görüştüğü belirtilmişti.
Source:
CAIR: Gazze soykırımı, ABD”de İslamofobi dalgasına yol açtı
CAIR, 2024 yılında yaşanan vakalara ilişkin hazırladığı raporda, 2024″ün en fazla Müslüman ve Arap karşıtı şikayetin alındığı yıl olduğuna dikkati çekerek, sayının 8 bin 658 olarak kayıtlara geçtiğini belirtti.
Rapora göre, şikayetlerin çoğunu yüzde 15,4 ile istihdam ayrımcılığı oluştururken, bunu yüzde 14,8 ile göç ve sığınma takip etti. Şikayetler arasında Müslüman ve Filistinli öğrencilere yönelik yapılan ayrımcılıklar yüzde 9,8 olarak yer alırken, yine Müslüman veya Araplara karşı işlenen nefret suçları yüzde 7,5 olarak açıklandı.
Özellikle 2024″te bu sayının artmasındaki etkenler arasında en belirleyici unsurun İsrail”in Gazze”ye yönelik başlattığı saldırılar olduğu vurgulanan raporda, ABD”de İslamofobi ile Arap karşıtı önyargının yanı sıra antisemitizmin de tetiklendiğine değinildi.
7 Ekim”den sonra ABD”deki üniversitelerde başlayan ve İsrail”e verilen destek ve işbirliğini protesto eden öğrenci eylemlerine de değinilen raporda, üniversitelere yönelik devlet baskısı, polisin orantısız güç kullanımı ve öğrencilerin gözaltına alınması veya haklarında soruşturma başlatılmasına dikkat çekildi.
“İslamofobi dalgası”
Raporda, Gazze”ye yönelik saldırılarla birlikte geçen yıl ülkedeki Müslümanlara yönelik ayrımcılık ve saldırı vakalarının yüzde 7,4 arttığı belirtildi.
Bazı akademisyenlerin karşılaştığı baskı nedeniyle görevlerinden istifa etmek durumunda kalması, bazı öğrencilerin ise protestolara katılmaları nedeniyle soruşturmaya tabi tutulmasının ifade özgürlüğüne engel olduğuna işaret edilen raporda, “ABD destekli Gazze soykırımı, üst üste ikinci yıl Amerika Birleşik Devletleri”nde bir İslamofobi dalgasına yol açtı.” denildi.
CAIR raporunda üniversitelerdeki olaylara ilişkin verilen örneklerde, Columbia Üniversitesi”nde polisin protestocuları şiddeti kullanarak tutuklaması ve Kaliforniya Üniversitesi”nde Filistin yanlısı protestoculara yönelik saldırılar yer alıyor.
ABD hükümetinin Columbia Üniversitesi”ndeki Filistin yanlısı protesto gösterilerinde önemli rol oynayan Filistinli lisansüstü öğrencisi olan Mahmud Halil”i tutuklaması, bir diğer İslamofobik, Arap karşıtı ve ifade özgürlüğüne engel olay olarak gösteriliyor.
Ekim 2023″te 6 yaşında Filistinli bir Amerikalı çocuğun bıçaklanarak öldürülmesinin ardından konuya ilişkin görülen davada katil, nefret suçu işlemekten suçlu bulundu.
ABD”de 2023″ün sonlarından bu yana yaşanan diğer endişe verici olaylar arasında, Teksas”ta 3 yaşında Filistinli Amerikalı bir kızın boğulma girişimi, Teksas”ta Filistinli Amerikalı bir adamın bıçaklanması, New York”ta Müslüman bir adamın dövülmesi ve bir şüphelinin Filistinli olduğunu sandığı iki İsrailli ziyaretçiyi Florida”da vurması yer alıyor.
Anadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır. Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.
Source:
KKTC milletvekilinden Meclis”te çarpıcı iddia: Öğrenci olarak kaydedilen kadınlara devlet eliyle fuhuş yaptırılıyor
KKTC”de Cumhuriyetçi Türk Partisi (CTP) Milletvekili Doğuş Derya, bugün Meclis’te yaptığı sert konuşmada Kuzey Kıbrıs’ta devlet eliyle seks köleliği yapıldığını ve insan ticaretinin bizzat hükümet tarafından korunduğunu vurguladı.
Alayköy’de bir gece kulübünde çalışan bir kadının ölü bulunmasının ardından kürsüye çıkan Derya, gece kulüplerinin sistematik bir insan hakları ihlali olduğunu belirterek, bu düzenin devam etmesine izin verilmemesi gerektiğini söyledi.
“BU ÜLKEDE ÇEYREK ASIRDIR SEKS KÖLELİĞİ YAPILIYOR”
Doğuş Derya, 2000 yılında yürürlüğe giren Gece Kulüpleri ve Benzeri Eğlence Yerleri Yasası’nın, seks köleliğini devlet eliyle meşrulaştırdığını ifade etti. Meclis kürsüsünde sert sözlerle konuşan Derya, hükümetin bu konuda sessiz kalmasını eleştirerek şu ifadeleri kullandı:
“Cumartesi günü 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü. Muhtemelen UBP, YDP ve DP temsilcileri çıkıp kadınlarla ilgili olumlu düşüncelerini sıralayacaklar. Gün kutlayacaklar. Halbuki dün akşam bir seks kölesi öldü gece kulübünde. Sevgili arkadaşlar, bu ülkede çeyrek asırdır seks köleliği yapılıyor. 2000 yılında yürürlüğe giren yasa ile devlet eliyle, polis eliyle, kurumlar eliyle insan ticareti ve seks köleliği yapılıyor.”
“BİR GECE KULÜBÜ SAHİBİNİN CEZA ALDIĞI TEK BİR ÖRNEK YOK”
Gece kulüplerini denetlemekle yükümlü olan komisyonun tamamen göstermelik bir yapı olduğunu belirten Derya, “İçişleri Bakanlığı’nın müsteşarı, kaymakam, muhaceret müdürü, temel sağlık hizmetleri temsilcisi, çalışma dairesi ve belediye temsilcilerinden oluşan bir komisyon var. Bu komisyon ne yapıyor? Gece kulüplerini sınıflandırıyor, izin veriyor ve güya denetliyor. Ama gerçekte bir gece kulübü sahibinin fuhuş yaptırmaktan ceza aldığı tek bir örnek bile yok!” dedi.
“BU KADINLAR BİRER MAL GİBİ KATALOGDA PAZARLANIYOR”
Derya sözlerini şöyle sürdürdü:
“Bir kadını günde kaç saat çalıştırıyorsunuz diye sorduğumda, gece kulübü sahiplerinden şu cevabı aldım: ‘Kadına göre değişiyor. Bazen sabah 8’de müşteri alır, akşam 6’da getirir. Sonra yemeğini yer, duşunu alır, 20.00’de konsomasyona başlar, 01.00’e kadar devam eder. Ardından müşteri varsa otellere gönderilir.’ Yani 24 saat çalıştırılıyorlar! Peki, bu kadınlara ödenen ücret nedir? Gençse pahalı, yaşlıysa ucuz! Yaşlı dedikleri kaç yaşında? 23-24!”
“Gece kulüplerinde yasaya göre 12 konsomatris sınırı var. Ama bu yetmiyor, öğrenci olarak kaydedilen kadınlar apartmanlara yerleştirilip seks kölesi olarak çalıştırılıyor. Üstelik internet sitelerinde açıkça pazarlanıyorlar. ‘Kıbrıs Gece Kulüpleri Rehberi’, ‘Kıbrıs Gece Turu’ gibi siteler var. Kadınları kataloglarda sergiliyorlar! ‘Buraya zamparalık yapmaya gelin, sizi kral gibi ağırlar, VIP transfer ve villa kiralama hizmeti sunarız’ diyerek seks turizmi pazarlanıyor!”
“SEKS KÖLELİĞİNE DEVLET GÖZ YUMUYOR”
Gece kulüplerinde yaşanan sömürü düzeninin devlet eliyle sürdürüldüğünü belirten Derya, bu kadınların devlet tarafından korunmak yerine istismara açık bırakıldığını ifade etti:
“Bu ülkede insan ticaretini suç sayan düzenlemeyi biz, CTP’li kadın vekiller olarak Ceza Yasası’na koyduk. Ama bugüne kadar herhangi bir gece kulübü sahibinin insan ticareti yapmaktan ceza aldığını gördünüz mü? Hayır! Çünkü devlet bununla ilgili bir işbirlikçi gibi çalışıyor!”
KÜRTAJ İDDİASI
“Bu kadınlar, yaptıkları işe tahammül edebilsinler diye uyuşturucuya alıştırılıyor. Kaç defa denetim yapıldı? Kaç defa kimyasal madde testi yapıldı? Kim denetledi bunları? Devlet hastanesi bile artık kürtaj yapmıyor çünkü gece kulüplerinde çalışan kadınlar defalarca hamile bırakılıyordu. Kadınlara doğum kontrol yöntemi uygulanmıyor çünkü müşteri prezervatif kullanmak istemiyor!”
“GECE KULÜPLERİ DERHAL KAPATILMALIDIR!”
Derya, artık gece kulüplerinin tamamen kapatılması gerektiğini düşündüğünü ifade ederek şunları kaydetti:
“Daha önce seks işçiliğinin bir meslek olarak düzenlenmesi gerektiğini söylüyordum. Çalışma saatleri, izin hakları, sağlık güvenceleri ve emeklilik hakları tanımlanmalı diyordum. Ama fikrimi değiştirdim! Çünkü bu iktidarlar insanları korumuyor! Bu düzenin devam etmesine izin veremeyiz. Gece kulüpleri kapatılmalıdır!”
Source: Haber Merkezi
CHP lideri Özel açıklamada bulunuyor
CHP Genel Başkanı Özgür Özel, partisinin grup toplantısında açıklamalarda bulundu. Özel, özetle şunları söyledi: Sokak hayvanlarını düzenleyen yasayı düzeltelim. Bu yasa ne insana ne de hayvana huzur verecek bir yasadır. İktidara Rana bebekler yaşanmasın diye bunu hatırlatıyorum. Kartalkaya daki faciayla ilgili 7 kişilik bilirkişi heyeti rapor hazırladı ama savcılık bunu almadı. Bolu Belediyesi nin yetkisi yok Turizm Bakanlığı suçlu dediği için almadılar. Bunu yapmazsanız azlinizi isteyin dediler. Ben bunu söyleyince bakan, Yok heyeti genişlettik dedi. Bugün Kartalkaya faciasının 49 uncu günü. Bir rapor korsanca adaletten kaçırılmış, başka bir rapor da ortaya konulmamıştır. İşlerine gelmediği için raporu reddedenler ne diyecekler hep beraber göreceğiz. Sayın Yerlikaya, Bana 10 gün süre verin, çok iyi müfettişlerimiz var demişti. Bu sözün üzerinden 39 gün geçti. Onu atayan da kalemin sahibi de bir tek kişidir, o da Recep Tayyip Erdoğan dır. Avrupa Parlamentosu na davet edilmiştik. Yaptığımız konuşma büyük bir dikkatle takip edildi. Suriye deki son durum, Gazze deki katliam, Rusya-Ukrayna savaşı, Kıbrıs ımıza kadar birçok konuyu konuştuk. Tam üye olmamamıza rağmen davet edildiğimiz zirve toplantısında da konuştum. Trump ın ortaya koyduğu yeni yaklaşım, her gün ortaya bıraktığı yeni bir bomba, Gazze yi yazlık bir işletme gibi görmesi birçok konu konuşuldu. Onlara, NATO nun en büyük ikinci ordusu keşke üyemiz olsaydı demiyor musunuz dedim. Onlara, Türkiye yi Trump a, Putin e itmeyin, dış işleri bakanını Paris e davet etmediniz yanlıştı dedim. Erdoğan ile içerde taban tabana zıttız ama davet edilmesi doğrudur dedim. Türkiye yi demokrasi zemininde konuşmaya davet edin dedik. Keşke demokratik standartları sağlasa, bize her aşamada AİHM kararlarını uygulamayan bir ülkeyle nasıl neyi konuşacağız diyor. Sayın Tuğrul Türkeş de aynı şeyi söylüyor: Nereye gitsem Gezi süreci soruluyor diyor. Siyasette ahlak yasası hayata geçmediği için bugün Türk insanı Avrupa da serbestçe dolaşamıyor ve diyorlar ki CHP nin Avrupa Birliği sürecini destekliyoruz. Önümüzdeki süreç bir referandumdur ya Atatürk ün dediği muasır medeniyetler seviyesine yöneleceğiz ya da böyle yaşamaya devam edeceğiz. Tıp Bayramı yaklaşıyor. 70 binden fazla sağlık çalışanı sözlü ya da fiziksel saldırıya uğramış kayıtlara geçmiş. Son 5 yılda, 15 bin hekim yurt dışına gitti. Bu sayı 2 binken Sayın Erdoğan, Giderlerse gitsinler biz asistanlarla yolumuza devam ederiz dedi. 6 yıllık tıp eğitimini tamamlamış, uzmanlaşmış çoğu gencimizi başta Almanya olmak üzere kaybettik gittiler.
Source: Habertürk
Aşk uğruna “Türkiye”deki inşaat mühendisine” 1.5 milyon TL kaptırdı
ABD”nin Oregon eyaletinde yaşayan Katie Powell, randevu uygulaması Tinder”da tanıştığı adam tarafından 40 bin dolar (yaklaşık 1.5 milyon TL) dolandırıldı. Bekar bir anne olan Powell, yerel NBC kanalı KGW”ye yaptığı açıklamada “Hayatım altüst oldu” dedi.
TÜRKİYE”DE ÇALIŞAN BİR İNŞAAT MÜHENDİSİ OLARAK TANITMIŞ
Powell, kendisini Türkiye”de çalışan bir inşaat mühendisi olarak tanıtan bir adamla Tinder”da tanıştı. Adam, ilk günden itibaren yoğun mesajlaşmalarla Powell”ın güvenini kazandı. “Sürekli mesajlaşıyorduk, ilişkinin başından sonuna kadar hiç durmadı” diyen Powell, bir süre sonra adamın kendisinden para istemeye başladığını fark etti.
Ancak Powell, başta şüpheliydi: “İçimden bir ses “Neden benden para istiyorsun? Daha 10 gündür tanışıyoruz” diyordu”. Ancak dolandırıcı, hastaneye kaldırıldığını ve ailesinin kendisine yardım edemediğini söyleyerek Powell”ı ikna etti.
PHOTOSHOP”LA HASTANE YATAĞINDA!
Sahtekar, Powell”ın hem vicdanına hem de cüzdanına dokunabilmek için kendisinin hastane yatağında çekilmiş bir fotoğrafını da gönderdi. Ancak bu fotoğraf aslında eski MLB beyzbol oyuncusu Phil Hughes”ın ameliyatı sırasında çekilmiş bir görüntüsünün Photoshop”lanmış haliydi.
750 BİN DOLARLIK KANDIRMACA
Dolandırıcı, Powell”ı kandırmaya devam ederek ona bir güven hissi verdi. Powell”ın kredi kartı borçlarını ödeyen dolandırıcı, ayrıca kadının Vanguard emeklilik hesabına 750 bin dolar aktardı. Ancak Powell, kısa süre içinde bu paranın sahte olduğunu fark etti. Kredi kartı ödemeleri reddedildi, Vanguard hesabı ise donduruldu…
Source: Sonuç Sürmeli
Kürsüye çıkan vekil KKTC”deki fuhuş çarkını ifşa etti
Cumhuriyetçi Türk Partisi Milletvekili Doğuş Derya, KKTC”de devlet eliyle insan ticareti ve cinsel ilişki köleliği yapıldığını, gece kulüplerinde kadın ve çocukların zorla çalıştırıldığını iddia etti. Pasaportlarına el konulan kadınların 24 saat çalıştırıldığını, polislerin rüşvet olarak kadınlarla ilişkiye girdiğini ve seks turizminin devlet tarafından desteklendiğini ve bazı kadınların kaybolduğunu öne sürdü. “DEVLET ELİYLE İNSAN TİCARETİ YAPILIYOR” Derya, “Bu ülkede çeyrek asırdır devlet eliyle insan ticareti ve cinsel ilişki köleliği yapılıyor” diyerek, gece kulüplerini denetleyen komisyonun gerçekte bu düzeni koruduğunu savundu. “GECE KULÜBÜ SAHİPLERİ TARAFINDAN TEHDİT EDİLİYORUM” Gece kulüplerinde zorla cinsel ilişki köleliğine zorlanan kız çocukları ve kadınların pasaportlarına el konulduğunu, 24 saat boyunca müşteriyle birlikte olmaya zorlandığını söyleyen Derya, gece kulübü işletmecileri tarafından tehdit edildiğini de aktardı. “”KIZLAR PRENSES GİBİ YAŞIYOR” DİYORLAR” Doğuş Derya sözlerini şöyle sürdürdü; “Bugüne kadar fuhuş yaptırmaktan herhangi bir gece kulübü sahibi bir kere bile ceza almadı. Neden? Mademki bu ülkede fuhuş yasak, nasıl oluyor da bir gece kulübü sahibi bu konuda herhangi bir ceza almıyor. Gece kulübü sahipleri biz fuhuş yaptırmıyoruz. Prensesler gibi yaşıyor kızlar, bizim gece kulüplerimizde diye bir sürü yalan söylüyorlardı. Arada arayıp tehdit ediyorlardı. Meclise davet ettik bir gün ve çok şahsen sorular sordum kendilerine. Bir kadını günde kaç saat çalıştırıyorsunuz? Gece kulübü sahiplerinin verdiği cevabı söyleyeyim. Kadına göre değişiyor. Bazen sabah 8.00″de alıyor müşteriyi, akşam üzeri saat 18.00″de getiriyor. Yani 10 saat. Ondan sonra yemeğini yiyor, duşunu alıyor. Saat 20.00″de başlıyor konsomasyona saat 01.00″e kadar. Ondan sonra da müşteri varsa dışarı çıkarılmak üzere şeyler eşliğinde gardiyan diyeyim artık. “PASAPORTLARINA DEVLET ELİYLE EL KOYULUYOR” Çünkü istemiyorum o küfürlü kelimeyi kullanmayı. Onlar eşliğinde otellere gönderiliyorlar ve 24 saat çalıştırılıyorlar. Peki bu insanlara ödenen ücret nedir diye sorduğumda genç ise pahalı, yaşlı ise ucuz cevabını almıştım ve yaşlı dediğiniz kaç yaşındadır diye sorduğumda 23-24 cevabı verilmişti. Çünkü zaman zaman kendi gördüğüm vakalar dahil 18 yaşından küçük insanlar da getiriliyor ve orada seks köleliği yaptırılıyor. Pasaportlarına devlet eliyle el koyularak yapılıyor.”
Source: Erdem Aksoy
Adalet Bakanı: Sokak hayvanlarıyla ilgili ihmali olanlara cezai işlemler uygulanacak
Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, Hakkari ve Konya”da iki çocuğun yaşamını yitirdiği, Erzurum”da bir çocuğun yaralandığı köpek saldırısına ilişkin açıklama yaptı. Tunç, “Yaşanan olaylarla ilgili adli ve idari soruşturmalar başlatılmış olup, görevini ihmal edenler hakkında gerekli hukuki ve cezai işlemler uygulanacaktır” duyurusunu yaptı.
Bakan Tunç yaptığı açıklamada, “Hakkâri Yüksekova ve Konya Karatay’da iki evladımızın hayatını kaybetmesi, Erzurum Narman’da bir evladımızın yaralanması, sahipsiz hayvan sorununun ertelenemez bir mesele olduğunu bir kez daha göstermiştir. Başta çocuklarımız olmak üzere, vatandaşlarımızın can güvenliği her şeyden önce gelmektedir.” ifadesini kullandı. Tunç şunları kaydetti:
“BELEDİYELER VE İL ÖZEL İDARELERİ SORUMLU”
-Hayvanları Koruma Kanunu çerçevesinde belediyeler ve il özel idareleri, sahipsiz hayvanların kontrol altına alınması ve barınakların etkin işletilmesi konusunda sorumludur.
-Yetkililerin görevlerini eksiksiz yerine getirmesi büyük önem arz etmektedir. Yaşanan olaylarla ilgili adli ve idari soruşturmalar başlatılmış olup, görevini ihmal edenler hakkında gerekli hukuki ve cezai işlemler uygulanacaktır.
-Sokaklarımızı güvenli hale getirmek ve vatandaşlarımızın can güvenliğini sağlamak konusundaki kararlılığımız tamdır.
-Kamu düzenini ve vatandaşlarımızın güvenliğini tehdit eden ihmallere asla göz yumulmayacaktır.
Source: Sonuç Sürmeli