Sosyal Sorunlar Gündemi – Politika, İklim ve Toplumsal Değişimler

Cumhurbaşkanlığı politika kurulları üyeliklerine ilişkin atamalar Resmi Gazete”de

Resmi Gazete”de yayımlanan kararlara göre, Cumhurbaşkanlığı bünyesindeki 10 kurula 140 isim atandı.

Cumhurbaşkanlığı Teşkilatı Hakkında Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi”nin 21″inci maddesi gereğince politika kurullarına yapılan atamalar şöyle:

Bilim, Teknoloji ve Yenilik Politikaları Kurulu: Prof. Dr. Aytuğ Altundağ, Prof. Dr. Ercümend Arvas, Prof. Dr. Hasan Mandal, Prof. Dr. Kadriye Arzum Erdem Gürsan, Mehmet İhsan Taşer, Prof.Dr. Mehmet Yıldız, Mustafa Erhan Say, Prof. Dr. Mustafa Verşan Kök, Prof. Dr. Muzaffer Şeker, Prof. Dr. Orhan Aydın, Prof. Dr. Tamer Yılmaz.

Eğitim ve Öğretim Politikaları Kurulu: Prof. Dr. Abdullah Atalar, Ahmet Akça, Prof. Dr. Ahmet Cevat Acar, Prof. Dr. Atilla Arkan, İbrahim Taşel, Dr. Ömer Faruk Yelkenci, Sinan Selçuk Pehlivanoğlu, Prof. Dr. Şule Alan, Prof. Dr. Tuncay Döğeroğlu, Prof. Dr. Umran Savaş İnan, Prof. Dr. Yavuz Atar, Prof. Dr. Yusuf Alpaydın.

Ekonomi Politikaları Kurulu: Alparslan Çakar, Prof. Dr. Cem Demiroğlu, Dr. Cemil Ragıp Ertem, Prof. Dr. Ercan Bayazıtlı, Hayrettin Demircan, Mehmet Ali Akben, Doç. Dr. Mehmet Fatih Ulu, Prof. Dr. Mehmet Hüseyin Bilgin, Meltem Taylan Aydın, Prof. Dr. Mustafa Ege Yazgan, Nilüfer Bulut, Dr. Nurettin Canikli, Osman Çelik, Prof. Dr. Servet Bayındır, Yiğit Bulut.

Güvenlik ve Dış Politikalar Kurulu: Akif Çağatay Kılıç, Prof. Dr. Burhanettin Duran, Doç. Dr. Çağatay Özdemir, Prof. Dr. Çağrı Erhan, Prof. Dr. Ferhat Pirinççi, Fikri Işık, Prof. Dr. Kılıç Buğra Kanat, Prof. Dr. Mehmet Akif Kireççi, Prof. Dr. Muhittin Ataman, Prof. Dr. Murat Yeşiltaş, Prof. Dr. Mustafa Aydın, Prof. Dr. Nurşin Güney, Prof. Dr. Özden Zeynep Oktav, Prof. Dr. Seyit Sertçelik.

Hukuk Politikaları Kurulu: Doç. Dr. Cem Duran Uzun, Hakan Çavuşoğlu, Prof. Dr. Mahmut Koca, Prof. Dr. Mehmet Ali Zengin, Mehmet Şükrü Erdinç, Mehmet Uçum, Prof. Dr. Melikşah Yasin, Prof. Dr. Ömer Anayurt, Salih Cora, Selma Öztürk Pınar, Prof. Dr. Süleyman Yılmaz, Prof. Dr. Talat Canpolat, Uğur Kızılca, Vedat Ali Tektaş, Prof. Dr. Yücel Acer.

Kültür ve Sanat Politikaları Kurulu: Prof. Dr. Ahmet Albayrak, Ali Saydam, Aram Kuran, Fecir Alptekin, Gökhan Yazgı, Prof. Dr. Gülçin Yahya Kaçar, Han Tümertekin, Dr. Havva Hümeyra Şahin Oktay, Hülya Soydan, Prof. Dr. İskender Pala, Dr. Mustafa Sinan Genim, Orhan Gencebay, Prof. Dr. Ümit Meriç, Prof. Dr. Yusuf Özkır.

Sağlık Politikaları Kurulu: Ahmet Selim Köroğlu, Prof. Dr. Ahmet Yılmaz, Prof. Dr. Arife Polat Düzgün, Doç. Dr. Gülçin Türkmen Sarıyıldız, Prof. Dr. Hasan Türkez, Dr. İhsan Şahin, Prof. Dr. Mehmet Fatih Kılıçlı, Dr. Mustafa Uzun, Prof. Dr. Necdet Ünüvar, Prof. Dr. Özcan Erel, Dr. Sema Ramazanoğlu, Prof. Dr. Serkan Topaloğlu, Prof. Dr. Toker Ergüder, Zülfiye Füsun Kümet.

Sosyal ve Gençlik Politikaları Kurulu: Abdullah Özbek, Doç. Dr. Ahmet Özdinç, Ali Arif Özzeybek, Prof. Dr. Celalettin Vatandaş, Ebru Baybara Demir, Prof. Dr. Emine Özmete, Hayati İnanç, İdris Kardaş, Dr. İpek Coşkun Armağan, Prof. Dr. Kemal Sayar, Dr. Murat Yılmaz, Öznur Çalık, Prof. Dr. Recep Yıldız, Şahika Ercümen, Tarkan Zengin, Prof. Dr. Veysel Bozkurt.

Tarım ve Gıda Politikaları Kurulu: Prof. Dr. Aykut Gül, Prof. Dr. Cenk Aydın, Prof. Dr. Eda Becer, Erdal Bahçıvan, Hüseyin Aydın, Dr. Mehmet Mehdi Eker, Muhammet Uğur Kaleli, Prof. Dr. Muhittin Özder, Ramazan Bingöl, Seyit Güngör Şarman, Zeyd Altun, Prof. Dr. Zümrüt Begüm Ögel.

Yerel Yönetim ve Afet Politikaları Kurulu: Ali Hamza Pehlivan, Prof. Dr. Burcu Özsoy, Prof. Dr. Cenk Yaltırak, Prof. Dr. Fatma Meriç Yılmaz, Prof. Dr. Fatma Zeynep Aygen, Fazlı Kılıç, Prof. Dr. Lütfi Akça, Dr. Mehmet Karabay, Prof. Dr. Metin Sözen, Prof. Dr. Mustafa Erdik, Prof. Dr. Mustafa Kumral, Prof. Dr. Nurcan Meral Özel, Ömer Bulut, Dr. Şadan Kaptanoğlu Dikici, Prof. Dr. Şükrü Ersoy, Prof. Dr. Şükrü Karatepe, Tuna Koç.

Anadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır. Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.

Source:


CHP’li Gürer, İklim Yasası’nı Cumhuriyet’e değerlendirdi: “Tehlike geliyorum diye bağırıyor”

CHP Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer, yasa tasarısını gazetemiz Cumhuriyet’e değerlendirdi.Gürer, “Dünya, kıyamet gibi bir sona doğru gidilecek bir sürece sürükleniyor. Kaderci bir yaklaşımla bu süreci izlemek, geleceğe ihanettir” dedi. Yasanın rant amaçlı olduğunu ve geri çekilmesi gerektiğini belirten Gürer, “İktidar, muhalefet, uzmanlar, odalar, bilim insanları ile birlikte kapsayıcı, geleceğe çözüm önerisi olacak bir teklif mecliste ele alınmalıdır” ifadelerini kullandı. AKP’nin sunduğu ve TBMM’de görüşmeleri yapılan İklim Yasası, son dört yıldır düzenli olarak gündeme geliyor. Sürekli olarak çeşitli eleştirilerin odağında olan yasa tasarısı, yine eksikliklerle dolu olarak yurttaşların karşısına çıktı. Muhalefet cephesinden ve çevrecilerden “Karbon piyasası kurulacak ve azaltım hedefi net olmadığı için birileri bu ticaretten zenginleşecek. Bu ticaretten elde edilecek gelir ise yeşil büyüme adı altında yine sanayiye ve iş dünyasına aktarılacak” tepkisini alan yasa, uzun yıllardır hazırlanmakta olmasına karşın yetersiz olmasıyla dikkat çekiyor.‘DÜNYA, KIYAMET GİBİ BİR SÜRECE SÜRÜKLENİYOR’CHP Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer, yasa tasarısını gazetemiz Cumhuriyet’e değerlendirdi. Gürer, “İklim kanunu, dünyada oluşan küresel iklim değişikliği ile ilgili oluşacak sorunları öngören içerikte hazırlanmamış. İklim kriziyle mücadeleden çok karbon ticareti piyasası oluşturmaya odaklanmış bir anlayış içeriyor” dedi.İklim değişikliğinin tarım başta olmak üzere çeşitli etmenlerle herkesi etkileyeceğine dikkat çeken Gürer, “Dünya, zararlıların ve hastalıkların artacağı, ürün ve üretim şekillerin değişeceği, insan yaşamının şeklinin değişeceği, su ve toprak ile sorunların derinleşeceği kıyamet gibi bir sona doğru gidilecek bir sürece sürükleniyor. Bu nedenle İklim Kanunu, ‘adet yerini bulsun diye’ değil, gelecekte ‘bu süreçte ülkemizi en az zararla nasıl varlığının devamını sağlarız’ üzerine şekillenmeliydi” ifadelerini kullandı. ‘TEHLİKE ‘GELİYORUM’ DİYE BAĞIRIYOR’Gürer, farkındalığın artması gerektiğini vurgulayarak “Maden yağmasından orman talanına, tarımdan suya her alanda yapılması gerekenler için bu kanun teklifi yeterli değil. Bu işin şakası yok ama yeterince farkında olan az. Başta su ile ilgili olmak üzere yeni düzenlemeler şart. Kuraklık,don, ani hava değişimleri ile gıdada sorunlu bir sürece doğru sürükleniyoruz. Kaynaklarımızı doğru kullanmalıyız. Akdeniz illeri bu süreçte en çok etkilenecek bölge olacak. Bu süreçte yeni yaşam alanları kurup bu bölgelerdeki tarım alanlarında yeşil alanlara yapılması gerekenler hızla planlanlanmalıdır. Tehlike geliyorum diye bağırıyor. Kaderci bir yaklaşımla bu süreci izlemek, geleceğe ihanettir” diye konuştu.Yasanın rant amaçlı olduğunu ve geri çekilmesi gerektiğini belirten Gürer, “İktidar, muhalefet, uzmanlar, odalar, bilim insanları ile birlikte kapsayıcı, geleceğe çözüm önerisi olacak bir teklif mecliste ele alınmalıdır. Belediyeler bu kanun teklifinde yeterince dikkate alınmamıştır bu süreçte belediyeler de etkin yer almalıdır” dedi.

Source: Emirhan Çoban


Konak’a hakaret eden müftüye suç duyurusu

İstanbulda bir yurttaş, KKTC’desahne aldığı sırada kalp krizigeçirerek yaşamını yitiren sanatçıVolkan Konak’ı (58) hedef alanÇatalca Müftüsü AhmetMehmetalioğlu hakkındasuç duyurusundabulundu. SerdarKaya isimli yurttaş,İstanbul CumhuriyetBaşsavcılığı’na bulunduğusuç duyurusunda,“Volkan Konak vefatettikten sonra Ahmet Mehmetalioğluisimli bir şahıs, Konak hakkında basınorganlarında ‘geberdi’ ve bunun gibisöylemlerde bulunarak Konak’ınhatırasına alenen hakaret etmiş,ayrıca halkı kin ve düşmanlığa tahriketmiştir. Benim Volkan Konak ileherhangi bir akrabalığım yoktur amabir vatandaş olarak Volkan Konak’ınhatırasına bu hakaret nedeniyleşikâyetçiyim” ifadelerini kullandı.

Source: Rengin Temoçin


Gölge bakanlar ne yaptı? Kulislerde CHP

Son günlerde CHP’de yeni bir yönetim modeli üzerinde çalışmalar olduğunu duyuyoruz. Hangi model olursa olsun insana dokunsun. Deniliyor ki, İstanbul’da Cumhurbaşkanlığı Ofisi’nde ‘gölge bakanlar’ olacak.Geçen zaman içinde gölge bakanlar ne yaptı? Çalışma, Sağlık, Milli Eğitim gibi bakanlıklar hangi yurttaşın bu alandaki isteklerini yerine getirdi? Rahmetli Erdal İnönü bu sistemi uygulayan bir liderdi. O seçimini donanımlı, bilgili, liyakatli insanlarla yapardı.Şimdi duyuyoruz Genel Başkan Yardımcıları örgüt düzenlemesine ayırdığı vakti sorumlu olduğu gölge bakanlığına ayırmıyor. Delege seçimi daha önemli ona göre, bu yeni model insanı bir ve bütün görmeli. Bu model önce ‘insan’ odaklı olmalı.Liyakati, beceriyi öne çıkarmalı.Mezhep etnik kökeni ya da yöre bu çağın örgütlenme modeli olmamalı. Bütün insanlar denilerek bir model uygulanmalı. İçi boş yaldızlı kavramlardan uzak durmak gerekir.GÜNÜN SÖZÜ“Adaletin bulunmadığı yerde herkes suçludur.” DuvergerCHP’YE ELEŞTİRİLERDE BULUNDUM, ‘TÜM PARTİLİLER ÜZERİME ÇULLANDI’ – ADALET Partisi Genel Başkanı Dr. Vecdet Öz:“CHP’yi kıskanıyorum. Neden? Pırıl, pırıl, beş yıldızlı ve çok sadık bir seçmeni var. Yöneticileri ne halt karıştırırsa karıştırsın asla toz kondurmuyorlar. Saf ve pırlanta gibi kalpleri var. Bunu şunun için söylüyorum. İki gün süreyle CHP yönetimi hakkında bazı doğruları yazdım, yapıcı eleştiri ve uyarılarda bulundum, sen misin eleştiren tüm CHP’li dostlar üstüme çullandı… Allah’tan Sayın Yılmaz Özdil imdadına yetişti de biraz nefes aldım.- Bir partinin büyüklüğü seçmen sayısı değil yüreği ve Atatürk’e olan bağlılığı kadardır. Bence partileri bu yönüyle sorgulayın.- Sizce iktidar yeterli muhalefet yapmayan CHP yüzünden meydanı boş bulmuş olabilir mi?- Milletin sefaletten anası ağlamışken ekonomi konusunda tek bir söz etmeyen ana muhalefet dururken bana mı kafa tutuyorsunuz?”BAŞKANIMIZ DİMDİK- CHP Adana Milletvekili Ayhan Barut, Silivri’de Ekrem İmamoğlu’nu ziyaretin ardından “Dimdik duran başkanımız bize güç ve moral verip, halkın iktidarı ve özgürlük mücadelesi umudumuzu çoğalttı. Aydınlık yarınlar yakındır, hep beraber başaracağız” dedi.PERİNÇEK’TEN TRUMP UYARISI- Vatan Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek, Trump ile Netanyahu görüşmesi üzerinden Trump lehine yapılan yorumları eleştirdi. Ege kıyılarına, Kıbrıs’a ABD tarafından yığınak yapıldığını bildiren Perinçek, “Namlularla mı sevecekler bizi? Trump’un stratejisi Doğu Akdeniz’e odaklanmak” dedi.ÜNİVERSİTELERDE ‘ŞİDDETSİZ İLETİŞİM KULÜPLERİ’ KURUN Şiddetsiz Toplum Derneği, Yükseköğretim Kurulu’na (YÖK) devlet, özel ve vakıf üniversitelerinde ‘Şiddetsiz İletişim Kulüpleri’ kurulmasını önerdi. Üniversite düzeyinde de fakültelerdeki Şiddetsiz İletişim Kulüplerinin birer kişi ile temsil edileceği ‘Üniversite Şiddetsiz İletişim Kulübü’ oluşturulması dikkat çekti. Yazıda, Türkiye’yi evi, üstünde yaşayanları ailesi ve içinde şiddet barındırmayan farklılıkları doğal zenginlik sayan derneğin önerilerinin diğer ülkelere de örnek olacağı belirtildi. Rıza SÜMER – BaşkanLİMON DONDU, İHRACAT DURDU HATAY Milletvekili Nermin Yıldırım Kara, “Ticaret Bakanlığı, 8 Nisan 2025 itibarıyla limon ihracatını geçici olarak durdurma kararı aldı. Gerekçe olarak Hatay, Adana ve Mersin gibi limon üretiminde öne çıkan şehirlerde yaşanan don olayları nedeniyle üretim kaybı ve iç piyasada arz-talep dengesinin korunması gösterildi. Söz konusu don olayları, ağırlıklı olarak şubat ayının sonlarında meydana geldi. Biz, Hatay özelinde, mandalina üretiminde yüzde 35-40, portakal üretiminde yüzde 65-70 oranında kayıplar yaşandığını tahmin ediyoruz. Bu karar da ne çiftçinin ne de sektörün sorunlarına çare olacak nitelikte. Bu adım da kısa vadeli bir rahatlamadan öteye gidemeyecek; üreticiyi, ihracatçıyı ve uzun vadede tüketiciyi mağdur edecek. Mart 2023’te domates ihracatına getirilen yasak, gıda fiyatlarını düşürme iddiasıyla uygulanmış, ancak sektörden gelen yoğun tepkiler üzerine yalnızca 3 gün sonra kaldırılmıştı. O dönemde üreticiler banka kredilerini ödeyemez hale geleceği, ihracatçılar uluslararası pazarlarda güven kaybı yaşayacağı ve sonuçta fiyat istikrarının yine sağlanamayacağı uyarıları yapılmıştı. Limon için alınan bu karar da aynı hatalı yaklaşımın devamıdır. Don olayları zaten çiftçiyi zor durumda bırakmışken, ihracatı durdurmak ikinci bir darbe niteliğindedir” dedi. Kara “İhracat yasağı yerine kredi borcunun silinmesini” önerdi.KİTAPŞAM’DAN TAHTAKALE’YE -RAFİK Schami’nin Şam sokaklarından ilham alan büyüleyici romanı, ‘Sen Anlatınca, Çöllerde Çiçekler Açıyor-Almancadan çeviren: Levent Bakaç) (Ayrıntı)-Mustafa Özel ‘Makul Yönetici 3-Sermaye, Sanat ve Zanaat’ (Küre Yayınları) Bu kitap, Tahtakale, Sultanhamam ve Kapalıçarşı esnafından Nevzat Demir, Dündar Yetişener ve Yalçın Aras gibi önemli sanayicilere, Nurettin Hoca’dan Goethe’ye, Abdülhak Şinasi’den Halide Edip ve Robert Valser’e kadar çok farklı insanların fikirlerini tartışırken; aslında sanat ve zanaatın kapitalizmle yüzleşmesini naklediyor.Zeki Saruhan’a iletilen kitaplar:Ali F. Bilir ‘Döngüde Bir Yusuf’ (E yayınları), Saadet Bilir, Ali F. Bilir ‘Abdülkadir Bulut’a Sevgi Sözleri’ (E Yayınları), Yücel Coşkun ‘Bir Çift Söz, şiirler’ ‘Tekirdağ, 2022), Barış Mutluay, ‘Ziya Yılmaz, Yaşamı ve Siyasal Mücadelesi’ (Ayrıntı Yayınları), Ahmet Erdoğdu ‘Çanakkale 1915 (125. Alay’ın (Adana Alayı) Atatürk’ün Emrinde 20 Gün’ 1. Kitap, Ankara-2025.

Source: Yalçın Bayer


Başvurular başladı: Para yardımı çocuk sayısını artırır mı

Türkiye İstatistik Kurumu verileri de bunu onaylıyor. 1965-70 yılları arasında 5.31 olan doğurganlık hızı, 2001’de ortalama 2.38, 2023’te ise tarihin en düşük seviyesi, 1.51’e geriledi. Yani bir aileye düşen çocuk sayısı 2 bile değil. Doğurganlık oranını artırmak ve genç nüfus oranındaki düşüşe karşı teşvik mekanizmalarını güçlendirmek amacıyla bu yılbaşında hükümet harekete geçmişti. Bu kapsamda hazırlanan birinci çocuğa 5 bin TL, ikinciye 1500 TL ‘doğum yardımı’ dün başladı. Ekonomik sıkıntılar sebebiyle fazla çocuk istemeyenler için maddi yardımlar yerinde olsa da para, doğurganlığı arttırmak için tek başına yeterli mi? Sordum.BİRİNCİ ÇOCUĞA TEK SEFERLİK 5 BİN TL İKİNCİYE AYLIK 1500 TLBirinci çocuk için tek seferlik 5.000 TL, ikinci çocuk için başvurunun yapıldığı ay itibarıyla 5 yaşını tamamlayana kadar aylık 1.500 TL, üçüncü ve sonraki çocuklar içinse aylık 5.000 TL ödeme yapılacak. Doğum yardımı, hiçbir vergi ve kesintiye tabi tutulmaksızın ödenecek, haczedilemeyecek.Başvurular, doğumun gerçekleşmesinin ardından ilgili nüfus müdürlüğünde çocuğun Kimlik Paylaşım Sisteminde kayıt işlemi yapıldıktan sonra “Doğum Yardımı Başvuru Dilekçesinin” doldurulması ve imzalanması ile e-devlet üzerinden yapılabileceği gibi Aile ve Sosyal Hizmetler İl Müdürlükleri ya da Sosyal Hizmet Merkezlerine şahsen, posta veya kargo yoluyla da yapılabilir.SADECE MADDİ YARDIM YETMEZ SOSYAL POLİTİKALAR DA OLMALIHacettepe Üniversitesi Nüfus Etütleri Enstitüsü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mehmet Ali Eryurt maddi teşviklerin yerinde olduğunu söylüyor, “Ama” ile şu parantezi açıyor: “Para yardımının tek başına yeterli olmayacağı kanaatindeyim. Doğurganlık hızının arttırılması için hedef odaklı politikalar ve kaynak aktarımları daha faydalı olur. Çünkü nüfus heterojendir; istekler ve ihtiyaçlar farklıdır.”AİLE VE İŞ YAŞAMI DENGESİ KURULMALIProf. Dr. Eryurt, saha araştırmalarında kadınlara istedikleri ve sahip oldukları çocuk sayısını sordukları ve bazı nüfus gruplarının istediğinden çok, bazı nüfus gruplarının ise çok istemesine rağmen daha az sayıda çocuk sahibi olduğunu tespit ettiklerini belirterek, şöyle devam ediyor: “Türkiye Aile Yapısı Araştırması verilerinden yaptığım bir analize göre doğurganlık çağlarının sonuna yaklaşan 40-49 yaş grubundaki kadınların yaklaşık yarısı (yüzde 45) istediklerinden az çocuk sahibi. Bu oran üniversite mezunu, sosyal güvenceli bir işte çalışan kadınlarda ise yüzde 60’lar seviyesinde. Bu tablo bile bize her kadının ihtiyaçlarının farklı olduğu, bir başka deyişle ihtiyaçlarının sadece para olmadığı, aile ve iş yaşamı dengesinin kurulmasında sorun yaşadıklarını işaret ediyor. Dolayısıyla zaten istediği kadar çocuğu olanların daha fazla çocuk sahibi olmasına yol açabilecek uygulamalardan ziyade, isteyenin istediği kadar çocuğa sahibi olabilecekleri politikaların hayata geçirilmesi çok daha önemlidir.”ANNELİĞİN YÜKÜ KADININ SIRTINDAN ALINMALIPeki çok çocuk istemesine rağmen tek çocukta kalanlar için neler yapılmalı? Yanıtı şu: “İstanbul, Ankara ve İzmir’de doğum oranı 1.2 çocuğa kadar düştü. Yine son doğum istatistiklerine göre üniversite mezunu kadınların doğum oranı 1.3 çocuk. Bahsettiğim grup işte burası. Doğurganlık oranını, uyguladığı politikalarla hızla arttıran Fransa başta diğer ülkelere de şöyle bir bakınca yanıtın, çocuk bakımının tüm yükünü annelerin sırtından almakta saklı olduğunu söyleyebilirim. Mesela; kreşlerin yaygınlaştırılması, bu kreşlerin niteliğinin yükseltilmesi, ücretinin büyük bir kısmının da devlet tarafından karşılanması önemli. Muhtemelen bizde de yakın bir gelecekte hayata girecek doğum izni sürelerinin arttırılması da kıymetli. Bunun da ilk 6 ay anne, sonraki 6 ayın ise anne ya da babanın kullanabileceği “ortak ebeveynlik izni” şeklinde formüle edilmesi yerinde olur. Türkiye’de ‘gönüllü çocuksuzluk’ kavramı henüz yaygın değil. Eşler, evlendikten sonra 1-2 yıl içinde ilk çocuğu yaparlar. Asıl kırılmayı yaratacak bir nokta da burası. Yani eşler, bir çocuktan ikiye geçmeye ikna edilmeliler. İkinci çocuğa geçiş teşvikinin, 1500 lira değil de çok daha yüksek tutulması gerekirdi. Sadece para yardımı çocuk sayısını arttırmaktan ziyade, genelde çocuk zamanlamasının değişmesine etki etmekte. Dolayısıyla doğurganlığı artırmak açısından bu yardımlar beklenildiği gibi bir etki yaratmayabilir.”KADINLARIN HEM ÇOCUK HEM KARİYER YAPMALARININ ÖNÜ AÇILMALIMarmara Üniversitesi Nüfus ve Sosyal Araştırmalar Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Mehmet Fatih Aysan da uzun zaman sonra böylesi bir meblağda ilk kez yardım yapıldığını belirterek, “Maddi yardım her zaman çok önemlidir. Ancak bu hiçbir zaman tek başına yeterli değildir” diyor ve şöyle devam ediyor: “Ekonomik olduğu kadar kültürel değişimlerin de hesaplandığı, daha bütüncül politikalara ihtiyaç var. Zira Türkiye’de olduğu kadar küresel ölçekte de ‘biz’den ‘ben’e dönüş, bireyselleşmenin ve akabinde boşanmanın, yanı sıra boşanabilirim kaygısı ile çocuğun ötelenmesi, kadının eğitim seviyesinin ve istihdama katılımının yükselmesi ile evlenme ve doğum yaşının yukarılara çıkması gibi bir durum söz konusu. Bu da doğurganlık hızı ve nüfus artışını etkiledi haliyle. Türkiye’de ilk doğum ile anne olma yaşı 27, İstanbul’da 28.6’ya yükselmiş durumda. Bu ‘kadınlar okumasın’ ya da ‘çalışmasın’ demek değil elbette. Aksine uygun politikalarla kadının hem kariyer hem de doğum yapabilmesinin önü açılmalı. Bana göre doğum hızı ancak kreş hizmetleri ve eğitimin kaliteli, ücretsiz ve erişilebilir olması, maddi ve sosyal anlamda gelecek kaygısının giderilmesi, şehirlerin ve yolların insan dostu olarak yeniden tasarlanması gibi başlıkları da içine alan makro bir yaklaşımla mümkün.”

Source: Fulya Soybaş


Doğum Yardımı Yönetmeliği yürürlüğe girdi

Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı tarafından hazırlanan Doğum Yardımı Yönetmeliği, Resmi Gazete yer alarak yürürlüğe girdi.1 Ocak 2025 ve sonrasında doğan çocuklar için yeni destekler ve uygulama esaslarını netleşirken yönetmelik ile doğum yapan Türk vatandaşlarına yönelik maddi destekler genişliyor.Yönetmeliğe göre ilk çocuk için tek seferlik 5 bin lira, ikinci çocuk için aylık bin 500 lira, üçüncü ve sonraki çocuklar için ise aylık 5 bin lira ödeme yapılacak.TÜRK VATANDAŞI ŞARTIÖdemeler hiçbir vergi ve kesintiye tabi tutulmadan Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Fonu üzerinden gerçekleştirilecek.Başvurular e-Devlet ve bakanlıkça belirlenen diğer kanallar aracılığıyla yapılacak.Doğum yardımına hak kazanmak için annenin veya babanın Türk vatandaşı olması ve Türkiye”de ikamet etmesi gerekiyor.5 YAŞINA KADAR DESTEKİkinci ve sonraki çocuklar için doğum yardımı ödemeleri çocuğun 5 yaşını dolduracağı aya kadar sürecek.Doğum yardımı başvurusu ilk çocuk için doğum tarihinden itibaren 12 ay, diğer çocuklar için ise 5 yaşını tamamlayana kadar yapılabilecek.HACZEDİLEMEYEN ÖDEME VATANDAŞA DOĞRUDAN ULAŞTIRILACAKYönetmelik kapsamında yapılan doğum yardımı ödemeleri hiçbir şekilde haczedilemeyecek.Hak sahibinin vefatı, çocuğun kurum bakımına alınması veya vatandaşlığın kaybedilmesi gibi özel durumlarda ise ödemeler kesilebilecek ya da yeni hak sahibi tarafından devam ettirilebilecek.ASILSIZ BAŞVURULARA CEZAGerçeğe aykırı beyanda bulunarak haksız yere doğum yardımı alan kişilerin bu ödemeleri faiziyle birlikte geri ödemesi gerekecek.Bildirim yükümlülüğünü yerine getirmeyen hak sahipleri hakkında da yasal işlem yapılabilecek.BAŞVURULAR 30 GÜN İÇİNDE YAPILACAKYeni düzenlemeye göre 1 Ocak 2025 tarihinden sonra doğan çocuklar için ilk 30 gün içinde başvuru yapılmaması durumunda doğumun gerçekleştiği aya dönük ödeme yapılamayacak.Ancak ilk 30 gün içinde yapılan başvurularda geriye dönük destek alınabilecek.Yönetmelik ile birlikte 5 Mayıs 2015 tarihli eski doğum yardımı yönetmeliği yürürlükten kaldırıldı.Yeni sistemle birlikte ailelerin çocuk sahibi olmaya teşvik edilmesi ve çocuklu ailelerin ekonomik olarak desteklenmesi amaçlanıyor.

Source: Erkan Talu


Doğum yardımı yönetmeliği Resmi Gazete’de yayımlandı

Doğum yardımı yönetmeliği Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürülüğe girdi. Yönetmelikle birlikte, doğan ilk çocuk için tek seferlik 5 bin TL, ikinci çocuk için aylık 1.500 TL, üçüncü ve sonraki çocuklar için ise aylık 5 bin TL ödeme yapılacak. Ödemeler, herhangi bir vergi ya da kesintiye tabi tutulmadan Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Fonu üzerinden gerçekleştirilecek. Başvuru şartları ve süreç
Doğum yardımına başvurabilmek için anne ya da babanın Türk vatandaşı olması ve Türkiye’de ikamet etmesi şartı aranacak. * İlk çocuk için başvuru, doğum tarihinden itibaren 12 ay içinde, * İkinci ve sonraki çocuklar için ise çocuk 5 yaşını doldurmadan yapılabilecek.
* Aylık ödemeler, çocuğun 5 yaşına kadar sürecek. * Başvurular, e-Devlet sistemi ve Bakanlıkça belirlenen diğer kanallar aracılığıyla alınacak. Hukuki güvence ve denetim Yardım ödemeleri haczedilemeyecek. Ancak haksız yere doğum yardımı alan kişilerin, ödemeleri faiziyle birlikte geri iade etmeleri gerekecek. Ayrıca, bildirim yükümlülüğünü yerine getirmeyen hak sahipleri hakkında yasal işlem başlatılabilecek.
Yeni düzenleme, Türkiye’de doğum oranlarını artırmaya yönelik sosyal politika adımları arasında yer alıyor. Doğum yardımı başvuru nasıl yapılır? Doğum yardımı kaç TL, başvuru şartları neler? (Çocuk yardımı 2025)Gündem

Source: Dünya Gazetesi


Ozan Bingöl: Böyle özelleştirme de böyle vergileme de olmaz olsun!

Ozan Bingöl

SON YILLARDA KUMAR HER YANIMIZI SARDI, GENÇLERİMİZİ KAYBEDİYORUZ.

Vergiler rakamlardan ibaret değildir. Arka planda pek çok konuya ışık tutar veya pek çok yanlışı ortaya koyar.

Bütçe rakamlarını incelerken, şans oyunları vergisinde son yıllardaki hızlı artış dikkatimi çekti. Vergilerin artışı bütçe açısından olumlu bir rakamdır. Ancak, vergi sadece bütçeyi ilgilendirmez. Verginin, vergi politikalarının; siyasi, ekonomik, toplumsal, ahlaki, uluslararası rekabet, çevre, sağlık gibi pek çok boyutu da vardır. Verginin farklı boyutlarını ıskalar, vergiyi salt bütçe için gelir gibi görürseniz, ülkede kumarın çok yaygınlaşmasına, bir neslin kumar bağımlısı olmasına yol açabilirsiniz.

Aşağıdaki yazı, konuyu araştırırken hayıflanarak, kızarak, üzülerek yazılmıştır. “Bir nesil kumar bataklığına itilecekse, böyle özelleştirme de böyle vergileme de olmaz olsun!” cümlesi tekrar tekrar çıktı ağzımdan. Sonrasında, kızarak bir yere varılamayacağı, dilimizin döndüğünce soruna kıyısından, köşesinde de olsa değinmenin, toplumun dikkatini çekmenin önemli olduğu düşüncesiyle bu yazıyı yazdım.

Şans Oyunları Vergisinin Yıllar İtibariyle Gelişimi

Şans oyunları vergisi, 5602 sayılı Şans Oyunları Hasılatından Alınan Vergi, Fon ve Payların Düzenlenmesi Hakkında Kanunun 6. Maddesine dayanılarak alınan bir vergidir. Kanunun “müşterek bahis” ve “şans oyunları” kavramları aşağıdaki gibi tanımlanmıştır:

“Müşterek bahis: Sonucun kısmen iştirakçinin becerisine kısmen de tesadüfe bağlı olduğu yurt içinde ve yurt dışında tertiplenen her çeşit yarışma, müsabaka, spor oyunları ile herhangi bir olay veya durum üzerine, sonucun tahmin edilmesi esasına göre oynatılan ve iştirak edenler arasından doğru tahmin edenlere önceden belirlenen adet, tutar, oran veya mislî olarak ikramiye kazandıran oyunları,

Şans oyunları: İlgili mevzuat çerçevesinde yetki verilen kurum ve kuruluşlar tarafından tertip edilen ve sonucu tesadüfe dayalı olarak belirlenen her türlü oyunlar ile müşterek bahisleri,

İfade eder.”

Şans oyunları ve müşterek bahislerden elde edilen hasılat tutarı şans oyunları vergisinin matrahını teşkil etmektedir.

Verginin mükellefi, kendisine şans oyunları tertip etme hak ve yetkisi verilmiş kurumlardır. Bu hak ve yetkinin devri halinde ise mükellef, devralan kurum, kuruluş veya özel hukuk tüzel kişileridir.

Şans oyunları vergisinin oranı ise 8003 sayılı Cumhurbaşkanı Kararı uyarınca 01.01.2024 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere;

– Spor müsabakalarına dayalı müşterek bahislerde % 5

– At yarışlarında 7 ve

– Diğer şans oyunlarında % 10″dur.

Cumhurbaşkanı; Kanunda yer alan oranları bir katına kadar artırmaya veya yarısına kadar indirmeye ya da tekrar kanunî seviyesine getirmeye yetkilidir.

Şans oyunları üzerinden elde edilen verginin büyüklüğü, Türkiye’de yasal kumarın rakamsal büyüklüğü konusunda da fikir vermektedir.

Şans oyunları vergisinde 2020 yılından itibaren hızlı artışta Milli Piyango idaresinin hasılat paylaşımı esasıyla özel bir şirkete devredilmesi en önemli etkenlerden biridir.

Milli Piyango Hasılat Artırma Esası ile Özelleştirildi. Her Yer 7/24 Çalışan Casino’ya Dönüştü.

Milli Piyango lisansı 2017 yılında 49 yıllığına Varlık Fonu’na devredildi. Bunun üzerine hasılat paylaşım modeliyle ihaleye çıkıldı. 2019 yılında sonuçlandı. Gelir paylaşımı esasına dayanan 10 yıl süreli sözleşmeye göre, Şans Dijital ve İnteraktif Hizmetler Teknoloji Yatırım AŞ’nin yüzde 51 ve İtalyan Sisal S.P.A’in yüzde 49 katılımıyla kurulan Sisal- Şans Ortak Girişimi, Milli Piyango’da elde edilen hasılatı 2020 yılı için en az 9 milyar 320 milyon TL’ye çıkarmayı taahhüt etti; 2018’deki hasılat ise 3.4 milyar TL seviyesindeydi. Sisal – Şans Ortak Girişimi ayrıca her yıl hasılatı sözleşmede belirtilen oranlarda artırmakla da yükümlü tutuldu.

Türkiye Varlık Fonunun sitesinde bu durum “Milli Piyango’da ciro 2020 yılında 3 katına çıkacak” diye kamuoyu ile paylaşıldı1. Sisal – Şans Ortak Girişimi, operasyonları bayi komisyonları da dahil olmak üzere yüzde 9,5 komisyon oranıyla yürütmek üzere ihaleyi kazandı. Yeni modelde bayilerin sayısı ilk iki yılda 10 bine çıkacaktı. Hızla bayii sayısı artırıldı. Her yere bayilik verilerek kumara erişim kolaylaştırıldı. Böylece, ne kadar çok kumar oynatılırsa o kadar çok para kazanılacağı bir durum yaşandı.

Şans oyunlarında 2020 yılından itibaren başlayan hızlı artış ivmesi, Milli Piyangonun hasılat paylaşım modeli sonrasında bayi sayısını artırmak, reklamlar ve online sunulan hizmetlerle kumara her yerden 7/24 erişebilir hale geldiğini göstermektedir.

Kumarhaneleri, casinoları kapatan Türkiye’de; her bir cep telefonu adeta 7/24 faaliyet gösteren, her yerde erişilebilen birer casino haline gelmiştir. Bu durum, ülkede yasal kumarın hızla yaygınlaşmasına neden olmuştur.

Milli Piyango İdaresi yeni sistemde, her türlü pazarlama tekniğini kullanmakta, yeni üyelere bonus vermekte, arkadaşını getirene bonus sunmakta ve insanları yasal kumar içine çekmek için her türlü yöntem ve yolu kullanmaktadır.

Spor Toto’nun 21 Yılda %66699 Oranında Artan Hasılatı.

Spor Toto Teşkilat Başkanlığı İddaa oyunun yurt genelinde yaygınlaştırılması ve bahis oyunları hasılatının arttırılmasına yönelik açtığı başbayilik ihalesini İnteltek firması kazanmıştı. Bu vesileyle oyunun teknolojik olarak takip ve sistemsel geliştirilmesi ile risk yönetimi işi, baş bayii olarak İnteltek’e verilmişti. İnteltek de kendisine alt bayiiler oluşturdu ve bu oyunu geliştirilip yaygınlaştırdı ve 2003’te yıllık 17 Milyon Dolar satış hasılatı elde eden Spor Toto Teşkilat Başkanlığı her yerde oynanabilen İddaa sayesinde bu tutarı 2023 yılı sonu itibariyle 11,3 milyar dolara yükseltti.

Spor Toto Teşkilat Başkanlığının 2023 yılına ilişkin gelir bütçesi ve gerçekleşmelerine ilişkin veriler aşağıda gösterilmiştir.

Spor Toto’nun 2003 yılında 17 milyon dolar olan hasılatı 2023 yılına gelindiğinde tam %66699 oranında artışla 11,3 milyar dolara yükselmiştir. Bu veri, 2003 yılı sonrasında başlayan bahis furyasının nasıl yaygınlaştığını göstermesi açısından önemlidir. Bu artış, aynı zamanda kumarın toplumda maalesef yasal olarak da nasıl yaygınlaştırıldığının en önemli resmidir.

Yasa Dışı Bahis Kumar da Yasal Olanları Kumar Değil mi?

Son dönemde güvenlik güçleri her geçen gün yeni bir yasa dışı bahis çetesine operasyon düzenlemektedir. Kamu, yasa dışı bahisle mücadeleyi önemli bir gündem maddesi haline getirmiştir. Peki, yasa dışı bahis neden bu kadar önemli bir konu haline geldi? Aslında soruna yanlış yerden mi bakıyoruz? Kumar sorunu, kumar bağımlılığı göz ardı edilip tüm dikkatimiz yasa dışı bahis konusuna mı odaklanılmaktadır? Vergi bu denklemin neresindedir?

Maalesef Son 20 Yılda Kumar Bağımlısı Bir Gençlik Yetişti.

Kumar bağımlılığı, kişinin hayatını olumsuz etkilemesine rağmen kumar oynamaya devam etmesi için duyduğu kontrol edilemez bir dürtüdür. Kumar bağımlılık yapar çünkü beynin ödül sistemini uyuşturucu veya alkol gibi uyarır. Aslında, kumar bağımlılığı dünya çapında en yaygın dürtü kontrol bozukluğudur. Son dönemde Türkiye’de de kumar bağımlılığının yaygınlaştığı ve bu bağımlılığın çok küçük yaşlara kadar indiği konunun otoriteleri tarafından dile getirilmektedir.

Anadolu Ajansında yayımlanan İrem Demir imzalı 16.11.2024 tarihli haberde Bakırköy Prof. Dr. Mazhar Osman Ruh Sağlığı ve Sinir Hastalıkları Eğitim ve Araştırma Hastanesi Başhekimi Doç. Dr. Mustafa Nuray Namlı, kumar bağımlılığının her geçen gün artan ve toplumu çok rahatsız eden bir bağımlılık türü olduğunu söylemiştir. Namlıya göre, kumar bağımlılığının yaş ortalaması her geçen gün azalmakta ve son yıllarda 10’lu yaşlara kadar düşmüştür.

Türkiye’de geniş kapsamlı kumar bağımlılığı araştırması yapılmadığı için bağımlılığın ulaştığı tehlikeli boyut konusunda yeterince veri elimizde bulunmamaktadır. Ancak, kumar bağımlılığı rehabilitasyon merkezlerine başvuranların sayısında hızlı bir artış söz konusudur.

Gelir Elde Etme, Birilerine Kazanç Sağlama ve Vergi Uğruna Bir Nesil Heba Ediliyor.

Türkiye’de yasal ve yasal olmayan kumar oynayanların hızla arttığı gerçeği her çevrede kabul görmektedir. Bakın, 29 Kasım 2024 tarihli Cuma Hutbesinin başlığı: “Maddi ve Manevi Tükeniş: Kumar”dır. Hutbede kumarın kapsamı konusunda kapsamlı bir çerçeve aşağıdaki şekilde ortaya konulmuştur:

“Kişinin akıl ve ruh sağlığını bozan, aile huzurunu yok eden, kazanma hırsıyla bencil ve menfaatçi insanlar yetiştiren bir hastalıktır.”

“Değerli Müslümanlar!

İsmi ne olursa olsun, gerçek hayatta ya da dijital mecralarda oynansın, yasal olsun olmasın, kumarın her çeşidi haramdır. Zira her yasal olan, helal değildir. Dolayısıyla masa başında veya sanal ortamlarda oynanan; kazananın kaybedenlerden haksız kazanç elde ettiği oyunların tamamı kumardır, haramdır. At yarışlarında oynanan ganyan, kumardır, haramdır. Hayvanların dövüştürülmesi gibi vahşete dayanan her türlü oyun ve bu oyun üzerinden elde edilen kazanç, kumardır, haramdır. Bütün şans oyunları, yılbaşı, özel gün ve haftalar vesilesiyle çekilen piyango, kazı kazan ve şans topu gibi oyunlar kumardır, haramdır. Dijital mecralarda oynanan bütün bahis oyunları; toto, loto, iddia gibi dinen meşru olmayan oyunların hepsi kumardır, haramdır.”

“Maalesef, bugün, internet ortamında türlü hilelerle ve bazı sosyal medya fenomenlerinin yayınlarıyla nice insanımız kumar tuzağına çekilmektedir. Mobil cihazlar, çevrimiçi oyunlar ve e-sporlar aracılığıyla nice gencimiz sanal kumar bataklığına itilmektedir. Televizyonlarda, gazetelerde, hatta en basit internet oyunlarında dahi kumar reklamları verilerek küçücük yavrularımız bile bu kötülüğe özendirilmektedir. Hâlbuki mahremiyet sınırlarını ihlal eden, haramların yaygınlaşmasına sebep olan, dijital platformlar ve farklı ortamlarda kumar oynamayı özendiren bu reklamların engellenmesi; dinî, vicdanî ve insanî bir sorumluluktur.”

Yukarıdaki hutbe çok önemli tespitler içermektedir, kumarla ilgili önemli sorun alanlarına parmak basmaktadır. Hutbede, eksik olan husus ise kumarın yaygınlaşmasındaki rolü ve sorumluluklarını yerine getirmeyenlere herhangi bir uyarıda bulunulmamış olmasıdır.

Kumar Konusunda Kurumlar Anayasa’ya ve Mevzuata Aykırı mı Davranıyorlar

Anayasanın Gençliğin Korunması başlıklı 58. maddesinde yer alan “…Devlet, gençleri alkol düşkünlüğünden, uyuşturucu maddelerden, suçluluk, kumar ve benzeri kötü alışkanlıklardan ve cehaletten korumak için gerekli tedbirleri alır.” hükmü çerçevesinde gerekli önlemlerin alınması Devlete Anayasal bir görev verilmiş bulunmaktadır.

6112 sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında Kanun’un; -Yayın Hizmeti İlkeleri başlıklı 8. maddesinin h) bendinde; “Alkol, tütün ürünleri ve uyuşturucu gibi bağımlılık yapıcı madde kullanımı ile kumar oynamayı özendirici nitelikte olamayacağı”, hükmü vardır. Dikkat edilirse burada, yasal veya yasadışı ayrımı yapılmadan kumardan bahsedilmektedir. Bu kapsamda, aynen içki ve tütün ürünlerinde olduğu gibi yasal hiçbir kumar faaliyetinin, bahis ve şans oyunun reklamının yapılamaması gerekmektedir.

Ticaret Bakanlığının Tüketicinin Korunması ve Piyasa Gözetimi Genel Müdürlüğü tarafından, tütün ürünleri, alkollü içki, kumar ve şans oyunları reklamlarına ilişkin olarak kanun ve yönetmeliklerle kendine verilen görev ve yetki çerçevesinde kumar reklamları konusunda aktif rol üstlenmesi gerekmektedir.

Devlet Denetleme Kurulu, Madde ve Diğer Bağımlılıklar ile Mücadele Kapasitesinin ve Bu Bağlamda Türkiye Yeşilay Cemiyetinin Değerlendirilmesi hakkında hazırlanan 30/01/2014 tarih ve 2014/2 sayılı Araştırma ve İnceleme Raporunda kumar bağımlılığı oluşmaması için Milli Piyango İdaresinin ne tür önlemler aldığını sormuştur. Bu kapsamda Milli Piyango İdaresinin verdiği cevap çok manidardır. Aşağıdaki paragraflar DDK’nın anılan Raporundan aynen aktarılmıştır:

“Milli Piyango İdaresi bünyesinde, kumar ve talih/şans oyunları bağımlılığı konusunda mevzuatla doğrudan görevlendirilmiş herhangi bir birimi bulunmamakla birlikte, idare yetkisi dâhilindeki şans oyunlarını, bağımlılığa yol açmayacak şekilde ve 18 yaş altı kişilerin iştirakini önleyecek şekilde, sorumlu oyun politikası ve sosyal sorumluluk anlayışı ile düzenlediğini, bu kapsamda:

“-Diğer ülkelerde oldukça yüksek tutarlarda hasılatlar elde edilmesine karşın, aşırı oynamayı teşvik ederek bireyler üzerinde bağımlılık oluşturma riski bulunan oyunları (örneğin; gün içinde gerçekleştirilen birçok çekilişe dayalı olarak düzenlenen ve yurtdışında “Keno”, “Bingo” adlarıyla bilinen tombala oyunu gibi) düzenlemekten kaçındığını,

-Mevcut şans oyunlarını bağımlılık oluşturmayacak ve bireyin aşırı katılımını teşvik etmeyecek şekilde (örneğin; piyango oyununa ait çekilişleri azami ayda üç kez, sayısal oyunlara ait çekilişleri ise haftada bir kez gerçekleştirmek suretiyle) tertip ettiğini,

-Spor müsabakaları ile at yarışları hariç olmak üzere, diğer herhangi bir olay veya durum üzerine müşterek bahis düzenleme yetkisinin idareye ait bulunmasına karşın, sektörde yeteri kadar şans oyunu ve müşterek bahis bulunması, bahse dayalı oyunların yapıları gereği aşırı oynamayı teşvik ederek bağımlılık oluşturma riskinin şans oyunlarına göre daha yüksek olması (yani herhangi bir çekilişin söz konusu olmaması nedeniyle gün içinde bireyin birçok kez bahis oynama olanağının bulunması) gibi nedenlerle bu alandaki yetkisini kullanmadığını,

-Sayısal oyunlar ile hemen kazan oyununu bayiler vasıtasıyla oynatmakta, internet, cep telefonu, interaktif televizyon vb. sanal ortamlar üzerinden bu oyunlara iştirak edilmesine imkân ve izin vermemekte, diğer oyunlara göre (yılbaşı çekilişi hariç) satışı oldukça düşük seyreden piyango oyununa ait biletlerin ise sadece internet ortamı üzerinden satışına izin vermekte, ayrıca birçok ülkede yaygın olarak kullanılmasına karşın otomatik satış terminalleri ve bilet satış otomatları gibi alternatif dağıtım kanallarını kullanmadığını,

-18 yaşını doldurmamış kişilerin oyunlara iştirakini ve bunlara ikramiye ödenmesini hem ikincil mevzuatla (oyunlara ilişkin uygulama yönetmelikleri) hem de bayilik tip sözleşmeleri ile yasaklayarak bu yasağa uymadığı tespit edilen bayiler hakkında yaptırım uyguladığını,

-İkincil mevzuatla sanal ortam bayilerinin abonelerine bilet alması için kredi kullandırmasının, kredi kartı ve benzeri kredi hesaplarından doğrudan tahsilat yapmasının yasaklandığını, -Bütçe ile hasılatının belirli bir oranında belirlenen reklam ödeneğinin büyük bir kısmını eğitim, spor, sağlık, sanat ve kültür hizmetlerinin desteklenmesi kapsamında toplumsal katkıları yüksek dolaylı tanıtım kampanyalarında kullanmayı tercih ettiğini ve düzenlediği oyunlara aşırı katılımı teşvik etmemek için yazılı ve özellikle de görsel basın aracılığıyla reklam ve tanıtım yapmaktan kaçındığını, ayrıca promosyon uygulamasına da gitmediğini,

-Sayısal oyunlarda binlerce bayilik talebi bulunmasına karşın, bayilik sayısını belirli bir limitte (hali hazırda yaklaşık 5.000 adet) sabit tuttuğunu,

-Okul, yurt gibi eğitim kurumlarının çok yakınındaki işyerlerine mümkün olduğu ölçüde bayilik verilmediğini,” bildirmiştir.

2014 yılında Milli Piyango İdaresi yasal şans oyunlarının kumar bağımlılığına yol açmaması için hangi önlemleri aldığını belirtmişse, 2019 yılında Milli Piyango ihalesinde bu önlemlerin tam tersi hususlar ihale unsurları arasında yer almıştır. 2014 yılındaki Devlet ciddiyeti, kumar bağımlılığı oluşturmamak, şans oyunlarının eğlenceden öteye gitmemesini sağlamak için her türlü önlemi alırken, 2019 yılındaki özelleştirmede bu hassasiyetlerin olmadığını görmekteyiz ve hatta ihale sonucunda bir yılda şans oyunları hasılatının 3 katına çıkacak olması adeta bir müjde gibi kamuoyu ile paylaşılmıştır.

Sonuç Yerine…

Türkiye son dönemde yasa dışı bahisle yatıp yasadışı bahisle kalkıyor. Her gün yeni bir yasa dışı bahis operasyonuna uyanıyoruz. Odak noktasına yasadışı bahis konulmuş. Oysa odak noktasına “Kumar” konulmalı. Yasalı, yasal olmayanı ile odak noktası kumarın en aza indirilmesi olmalıdır. Çünkü, her köşe başına açılan bayilerden, tüm cep telefonlarından, bilgisayarlardan, online erişilebilen, 7/24 oynanabilen, her yerin gece gündüz birer casinoya çevrildiği bir ortamda yaşıyor gençlerimiz. Daha çok hasılat uğruna yasal kumar siteleri her yerde reklam veriyorlar. Üyelik başlat bonus al diye insanları kumar oynamaya yöneltiyorlar. O da yetmiyor, “Arkadaşını da getir bonus al!” reklamlarıyla kumar oynayacak kitleyi genişletiyorlar.

Türkiye’de kumar bağımlılığı göz ardı edilen önemli bir sorun haline gelmiştir. Kişiler maddi ve manevi olarak kumar illetinin pençesindedir. Bu konunun boyut ve derinliğini ölçmeye yönelik ciddi araştırmalar yapılmalıdır. Kumar oynamayı özendiren sistemden bir an önce vazgeçilmelidir. Türkiye’de yasa dışı bahis sorunu vardır evet ama daha büyük sorun kumar sorunudur. Yasal kumara bu kadar kolay ulaşılabilmesi, erişilebilmesi kişilerin yasa dışı bahis sitelerine gidişine zemin hazırlamaktadır.

Kumar konusu, Türkiye Varlık Fonuna biraz daha fazla kaynak aktarmak veya daha fazla şans oyunları vergisi tahsil etmekten öte bir sorundur. Ulusal güvenlik sorunudur. Toplumsal bir sorundur. Bu sorunun varlığı kabul edilmeli, sorunla yüzleşilmeli ve acilen bütüncül önlemler geliştirilmelidir. Kumar konusunda, talep azaltımı, arz azaltımı ve zarar azaltımını öngören bütünsel bir mücadele stratejisi belirlenmemesi gerekmektedir. Mevcut durum ve bu durum ile mücadele, siyaset ve partiler üstü bir durum haline gelmiştir. El birliğiyle, topyekûn bir mücadeleyle bu işin üstesinden gelmek, özellikle gençlerimizi bu kumar illetinden acilen kurtarmak gerekmektedir. Aksi halde geleceğimizi emanet edeceğimiz bu ülkenin pırıl pırıl gençlerini, evlatlarını, çocuklarını kaybedeceğiz…

Source: Haber Merkezi


Açın yalının kapılarını, Uzay Sabancı geliyor!

Hacı Sabancı’nın Uzay adında evlilik dışı bir çocuğunun ortaya çıkışından beri yalıda durumlar karışık. Gelin Nazlı Sabancı durup durup delleniyor: Kâh Instagram profilinden ‘Sabancı’ soyadını kaldırıyor, kâh olayla ilgili kendisini etiketleyen hesapları siliyor.Sonra belli ki yalının en üst katından bir sert müdahale geliyor, bütün hamleler gerisin geriye alınıyor…Arzu Sabancı takvim yaprağından sabır ve sabretmekle ilgili paylaşımlar yapıyor. “Sabırlı ol” diye size, bana nasihat etmiyor herhalde.Nazlı Sabancı kısmen haklı. Dünyanın en kısmetli evliliğini yaptım zannederken “Nereden Çıktı Bu Velet” filmini yaşıyor sanki.Kocası Hacı Sabancı’yla birlikte hiçbir şey yokmuş gibi paylaşımlar yapıyor ama mızrak çuvala sığar mı?Hacı Sabancı da aynı kafada. Havalimanında falan bu mevzu sorulunca, “Biz bu konuları konuşmuyoruz” diyerek muhabir tersliyor ama…Sorması ayıp, başka ne konuşuyorsunuz acaba? Yahut şöyle soralım: Bundan başka konuşabildiğiniz konu var mı ki?Yine en aklıselim olan Arzu Sabancı. Oğluna çok kızdığına eminim. Ama bir noktadan sonra durumu kabullenmek ve ona göre hareket etmekten başka makul yol yok ki.Şimdi söylenen o ki aile, Uzay torunu kabullenmeye hazırlanıyor.Belli ki bu olay ortaya çıktığından beri bir kuyumcu titizliğiyle ilmek ilmek önce kendini örmüş, sonra aileyi duruma ikna etmiş.Zaten ikna etmeyip n’apacak? Atsan atamazsın, satsan satamazsın. Öz be öz torun! Nazlı Sabancı’nın kızı Alara ne kadar torunsa en az o kadar üstelik. Zaten anne-baba hatalı.El kadar bebenin günahı ne?Belli ki Uzay’ın annesi hiçbir zaman kabul görmeyecek.Kadının da (Fatma Demir) böyle bir derdi olduğunu hiç zannetmiyorum, oğlunun hayatı kurtulsun, yeter onun için.Size bir şey söyleyeyim mi: Uzay’ın yurtdışında okuyacağı okul bile şimdiden bellidir Arzu Hanım’ın kafasında.Sıra geldi Hacı Sabancı’nın iki farklı kadından olan kızı ve oğlu arasında denge kurma meselesine. Çocuk hafta sonları yalıya mı gelir; birini iki çıkarıyorsa, diğerini üç mü gezdirir, hep beraber göreceğiz.Nazlı Sabancı’yı bir tur daha dellendirelim mi: İki kardeş arasında bu bir çeşit yarışsa eğer, koşmaya geriden başlayan Uzay, sırf erkek olduğu için Alara’dan bir adım önde.Ataerkil Türk ailesi derim kenara çekilirim.Aldatan ve terk edilen iki ünlü erkekHaftaya aldatılmış ve terk edilmiş iki erkeğin yıllar sonra o olaya verdikleri tepkiyle başladık. Bunlardan ilki, “Pembe Masa”nın konuğu olan Coşkun Sabah.Hülya Avşar’ın güzelliği sorulunca “O Konulara Girmeyelim” şarkısını söyleyerek konuyu geçiştirdi. Hikâye şöyle:Coşkun Sabah’ın en parlak olduğu dönemler… Hülya Avşar’la birlikteler. Coşkun askere gidiyor, Hülya koştur koştur dönemin bir başka yıldızı Tanju Çolak’la birlikte oluyor. Coşkun bunu askerde öğreniyor. Dönünce de arayıp yüzleşme falan yapmıyor.Hülya Avşar’ın yaptığı hukuken suç değil elbette. Ama vicdan mahkemesinde “müebbet hapis” bence. Askerde ve hapisteki erkeğin eli kolu bağlıdır. Hadi hapsi de geçtim, orada kendi düşen ağlamaz durumu var ama askerlik öyle mi? Çok büyük çaresizlik, çok ağır bir durum.İkinci adamımız Yalın. Bazı şarkılarının bazı özel isimlere yazıldığı öteden beri söylenir durur.Mesela “Her Şey Sensin” ise Tuba Ünsal’a yakıştırılır.Geçen akşam Volkswagen Arena’da konser verirken çıkış şarkısı “Zalim-Ellerine Sağlık” hakkında bir açıklama yaptı Yalın. Yine bir ayrılık üzerine yazıldığı belli olan şarkı için, “Sevgiliye zalim diyecek bir adam değilim ben. Yani deyivermişim zamanında. Yaş biraz kemale erince, büyüyünce insan unutuyor…”Yalın’ın yaşadıkları kötü de olsa verimli. Hiç olmazsa söz olmuş, beste olmuş, şarkıya dönüşmüş, yine kendine dönmüş. Yani teselli ikramiyesi var bir anlamda. Peki şarkı-türkü yapamayan biz diğer faniler ne yapacağız?Sanki Kemal, anne evinde acından kırılıyorAhu Yağtu’nun eski eşi Cem Yılmaz’dan istediği nafaka konusu yıllardır magazin gündemini meşgul eder. 10 bin dolarlık nafakanın Türk lirasına çevrilmesi gibi mahkeme süreçlerini takip ettik uzun zaman.Çoğu zaman da -en azından kendi adıma söyleyeyim- kadından ve ekonomik olarak görece güçsüz olandan yana tavır koyduk doğal olarak…Ama iş artık başka bir boyuta geldi. Ahu Yağtu son açıklamasında “İnsanlar, ‘Kadın nafaka alayım diye çok ısrar ediyor’ şeklinde düşünmüş olabilir. Ama baba evinde ve anne evinde farklı standartlar olması, çocuk açısından hoş değil. Oğlum hayat standardımız düşecek mi diye endişe yaşadı. Oğlumun haklarının arkasında durmak zorundayım” demiş.Hadi buradan yak: Anne eviyle baba evi arasındaki farklı standartlar…Pedagog değilim ama ilk defa böyle bir çocuk rahatsızlığı duyuyorum. Ne standardı? Cem Yılmaz’ın başka varisi yok, varı yoğu zaten oğlu Kemal’in.Görebildiğimiz kadarıyla iyi bir baba-oğul ilişkileri var ve hiçbir şeyi de eksik edilmiyor.Standart farkına gelince… Attan inip eşeğe binmesin de eşekten inip ata binsin efendim!Yani standart olarak babasını alacağına, annesini alsın; baba evinde yaşadığı da bonus olsun.Sanki anne Ahu Yağtu çatısı delik gecekonduda oturuyor.Kusura bakmayın Ahu Hanım ama evet; nafaka için çok ısrar ediyorsunuz.

Source: Savaş Özbey


Duruşma öncesi ortaya çıktı! Katilden Minguzzi”nin annesini çıldırtan hamle

Kadıköy”de 24 Ocak”ta yaşanan olayda İtalyan şef Andrea Minguzzi”nin oğlu Mattia Ahmet Minguizzi, pazarda bıçaklanmıştı. Davayla ilgili 2 sanık hakkında 24 yıla kadar hapis cezası talebiyle hazırlanan iddianame kabul edildi. Davanın ilk duruşması bugün başlayacak. 24 YILA KADAR HAPSİ İSTENİYOR 24 Ocak Cuma günü yaşanan olayda Kadıköy”deki tarihi Salı pazarında İtalyan şef Andrea Minguzzi ile çellist Yasemin Akıncılar”ın oğlu 15 yaşındaki Mattia Ahmet Minguzzi pazarda alışveriş yaptığı esnada tartıştığı B.B. tarafından 5 yerinden bıçaklanmıştı. Yanında bulunan U.B. ise yerde kanlar içinde kalan Minguzzi”yi tekmelemişti.Mattia Ahmet Minguzzi 14 gün yaşm mücadelesi verdikten sonra hastanede hayatını kaybetti. Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından cinayet şüphelileri hakkında “çocuğu kasten öldürmek” suçundan 18 yıldan 24 yıla kadar hapis talebiyle iddianame düzenlendi. İLK DURUŞMA BUGÜN 18 yaşındaki sanık hakkında “çocuğu kasten öldürmek” suçundan hazırlanan iddianame İstanbul Anadolu 2. Çocuk Ağır Ceza Mahkemesince kabul edildi. Sanıklar 10 Nisan 2025 tarihinde hakim karşısına çıkacak. CUMHURBAŞKANI ERDOĞAN KABUL ETTİ Ahmet Minguizzi”nin ailesi, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan tarafından kabul edildi.Cumhurbaşkanı Erdoğan, görüşmede yürütülen hukuki süreci ele aldıklarını belirterek, “Adaletin tecellisi için sürecin yakından takipçisi olmaya devam edeceğiz” ifadesini kullandı.Aile CHP Genel Başkanı Özgür Özel ve beraberindeki heyet ile de görüştü. AİLEYE TEHDİT MESAJLARI Öte yandan Ahmet Minguizzi”nin ailesi tehdit edildikleri gerekçesiyle suç duyurusunda bulundu. Minguzzi Ailesinin neredeyse iki aydır tehdit mesajları aldığı ve saldırganın arkadaşları olduğunu iddia eden bazı sosyal medya kullanıcıları tarafından ölüm tehditleri, tehdit ve hakaret içerikli mesajlarla tehdit edildikleri ortaya çıktı.Ailenin avukatı Rezan Epözdemir, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı”na suç duyurusunda bulunarak kamu davası açılmasını istedi. “TEHDİT EDİLİYORUM” Yasemin Akıncılar Minguzzi, diğer çocuklar için ayakta durmaya çalıştığını ve onlar için mücadele ettiğini belirterek, yas sürecine bile giremediğini söyledi. Kendisine gelen tehdit mesajlarından da bahseden Yasemin Minguzzi, “Geçtiğimiz sabah bir mesaj daha aldım. “Abla affetmeyeceğini söylüyormuşsun arkadaşımı” diye. Af yok, affetmeyeceğim. Onlar benim ne yaşadığımın farkında bile değilken tehdit ediliyorum” dedi. KATİL ÇOCUĞUN AİLESİ ŞİKAYETÇİ OLMUŞ Yasemin Akıncılar Minguzzi, yeni öğrendiği bir bilgiyi de tv100 ekranlarında paylaştı. Acılı anne, oğlunu öldüren çocuğun ailesinin kendisinden şikayetçi olduğu bilgisini paylaşarak, “Şu anda firari görünüyorum ben. Olayı tam tersi lanse ediyorlar. Akıl alır şeyler değil bunlar” ifadelerini kullandı. İLK DURUŞMAYA ÇAĞRI Duruşmanın yarın sabah olduğunu hatırlatan Yasemin Akıncılar Minguzzi, “Yarın bütün ülkemizin güzel insanlarını orada ilk duruşmaya bekliyorum” diyerek dayanışma çağrısında bulundu.

Source: Abdullah Karlıdağ


İneğin sütünden size ne?

Başka kadınların anne sütünü denemek ister misiniz?Hayır mı?Peki ineklerin kendi bebekleri için ürettiği sütünü neden içiyorsunuz?Sizi ya da sizin çocuğunuzu neden inek anne beslesin?Alternatif bitkisel sütler varken lütfen inekler, koyunlar ve keçilerin sütlerinden uzak durun!Bırakın herkes kendi çocuğunu besleyebilsin. Her çocuk da kendi annesinin sütünü içsinTereyağından uzak durunVegan beslenmeye geçişin gerekliliğine burada sık sık değiniyorum.Ama bu felsefeye en çok zararı bir öyle bir böyle diyen bilim ve bilim insanları veriyor.Nasıl mı?Bir zamanlar tereyağ güzellemesi yapıyorlardı. Margarin değil ama tereyağı hayli bir öndeydi. Tereyağına övgüler yağdıran bilim insanları şimdi ise soya, kanola ve zeytinyağ yemeniz lazım demeye başladı.Harvard Üniversitesi’nin yeni araştırmasına göre bitkisel yağlar hayvansal yağlardan çok daha faydalı olduğu kanıtlandı, hem de etkileyici rakamlarla.30 yıl süreyle 200 bin kişi üzerinde yapılan incelemeler sonucunda yemeklerde ve kahvaltıda tereyağın yerine bitkisel yağ tercih edilmesi kalp damar hastalıkları ve kanser kaynaklı erken ölümleri yüzde 17 oranında azalttığı ortaya çıktı.Yüzde 17 ciddi bir rakam.Pilava, makarnaya tereyağı ekleyin demekten artık vazgeçin.Bitkisel yağlar candır.Korkunç kurtlar geri geldiBu yazıyı okurken “peki dinozorlar da geri gelecek mi” diyeceksiniz.Biraz da ürkeceksiniz belki.Ama ben çok mutlu oldum, nesli tükendi dediğimiz canlılar için de heyecanlandım.ABD merkezli biyoteknoloji şirketi Colossal Biosciences, yaklaşık 13 bin yıl önce nesli tükenen ‘korkunç kurtları’ (dire wolf) genetik mühendislik teknikleri kullanarak yeniden hayata döndürdü.Evet yanlış duymadınız, yeryüzünden silinen kurtlar geri geldi.Romulus, Remus ve Khaleesi adları verilen üç sağlıklı yavru kurt dünyaya geldi bile. Bilim insanları, 13 bin yıllık bir diş ve 72 bin yıllık bir kafatasından elde edilen DNA örneklerini kullanarak, modern gri kurtların genomunu düzenledi ve bu embriyoları evcil bir köpek taşıyıcı anneye yerleştirdi.Sonuç olarak, fiziksel olarak korkunç kurtların özelliklerini taşıyan yavrular doğdu.Firmanın Dodo kuşu ve yünlü mamutları yeniden hayata döndürmek için de çalışma yürütüyormuş.Bu acaba her türlü canlıyı klonlayabilirler anlamına mı geliyor?Yakın zamanda olay bakalım daha nerelere gidecek?

Source: Ömür Gedi̇k