“Sosyal Sorunlar Gündemi – Toplumun Nabzı”

Yabancıya da yumruk atsanıza

Öyle bir toplum olduk ki çok çabuk unutup, saçma sapan yorumlar yapıyoruz. Şimdi bana soruyorlar, “Bu yabancı hakemlerin gelmesi, Türk futbolundaki hakemliğin yara alması değil mi?” Ulan geri zekalılar! Türkiye’yi yurt dışında temsil eden en iyi hakemini bir kulüp başkanı yumrukladı, sonra da tekmelediler. Türk hakemliğini yerlerde sürükleyenler işte bu yöneticiler. O tekmelediğiniz yalnızca Türk hakemi değil, göğsünde FIFA kokartı taşıyan, uluslararası maçlarda üst düzey görev alan bir hakem. Sen o yumruğu, tekmeyi Halil Umut Meler’e değil, TFF’ye ve dolayısıyla UEFA’ya attın… Sonra ‘Neden yabancı hakem geldi?’ diyoruz. Hadi bakalım yiyorsanız, yüreğiniz ne kadar büyükse bilmiyorum gelen yabancıyı da o hale getirsenize bakın ne oluyorsunuz? Bu kulüpler bu hakemleri çok mu düşünüyorlar (!) yoksa bu isimlerin kendilerine çok uğurlu (!) geldiğini mi düşünüyorlar. Onlar akıllılar biz de geri zekalı. gibisiniz, bağırıp çağırıyorsunuz, dışarıda kuzu oluyorsunuz. Bunun Ankaragücüsü veya başkası yok. Hepsi aynılar. Vura vura vura getirdiniz.

Şimdi bazılarınız da diyecek ki ‘Ulan Erman Toroğlu sen de hakemleri tenkit etmiyor musun?’ Ben teknik olarak tenkit ediyorum, bir de bazı hakemlerin bazı konularından dolayı Türki ye’de hakemlik yapmamaları gerektiğini söylüyorum. Bazı hakemler devre dışı bırakılı yor. Bir bakıyorum arkaların da bazı kulüpler var. “Allah Allah” diyorum. Bu kulüpler bu hakemleri çok mu düşünüyorlar (!) yoksa bu isimlerin kendilerine çok uğurlu (!) geldiğini mi düşünüyorlar. Onlar akıllılar biz de geri zekalı.

KAVUN MU BU!

Bakınız bu benim tama men tahminim ve yorumum: Fenerbahçe ve Galatasaray başkanları, TFF başkanının davetine uyup gitselerdi, bel ki de perşembe günü maçın hakemi Türk olabilirdi. Ama altını çiziyorum bu benim yorumum. Böyle olmayınca TFF de ‘Madem öyle işte böyle’ dedi. Büyük takımlar şöyledir, iç sahada başka dış sahada başka hakem ister. İç sahada sağı solu oynayan dış sahada erkek gibi yöneten. Öyle MHK olacak kulüplere ‘Beni MHK başkanı yapın size iyi hakem yollayayım’ diyecek. Kavun mu yolluyorsun lan, arkasını koklayıp. Türkiye bugünlere böyle geldi beyler ve bu isimler hâlâ cirit atıyorlar. Yazacaklarım ŞİMDİLİK bu kadar.

Ben Türk olmasından yanaydım. Madem ilk maç Türk hakemle oynandı, ikinci maç da Türk hakemle oynansın. Öyle bir hale geldik ki Türk olursa herhalde cinayet çıkacak. Peki, bunu bu hale getiren kimler? Biz değiliz, kulüpler. Bence TFF de böyle düşündü. “Alın” dedi yabancıyı, “Ne haliniz varsa görün!”

Source: Erman Toroğlu


Bu kaçıncı toplantı?

Adana Valiliği Seyhan Baraj Gölü çevresindeki kamuya ait arazilerin işgalleriyle ilgili değerlendirme toplantısı yapmış.

Adana Valiliğinin sosyal medya hesaplarından paylaşılan bu bu habere göre, Adana Valisi sayın Yavuz Selim Köşger’in başkanlığında yapılan toplantıda; Vali Köşger, “İlimizin cazibe merkezi olan bu bölgemizi koruma sorumluluğuyla hareket ettiklerini ve Seyhan Baraj Gölünde kaçak yapıya kesinlikle izin vermeyeceğini” söylemiş.

Söylemiş söylemesine de, “Bu kaçıncı söylem, bu kaçıncı toplantı, bu kaçıncı bahar!” olduğunu unuttuk adeta.

Bildiğimiz kadarıyla Sayın Köşger başkanlığında daha önceleri de bu konularda toplantılar yapılmış, aynı kararlar alınmış, benzer açıklamalar yapılmıştı.

Ancak herhangi bir sonuç alındığını görmedik.

Ne Amerikan adası olarak bilinen yerdeki, geceleri Pakistan otobüslerine benzeyen ucubelikler gitti ne de göl kıyısındaki parkların, bahçelerin, arsaların ya derme çatma barakalar veya tel örgülerle işgali?

Amerikan adası, vatandaşların piknik yapmak için gittikleri bir yerdi.

Fakat şimdi gidemiyorlar.

Çünkü araba koyacak bir yer yok. Her şey işgal edilmiş.

Şöyle arabanızla gidip, göl kıyısına arabanızı çekip soğuk havada arabadan çıkmadan yanınızda getirdiğiniz termosla bir çay-kahve içmeyi; ya da güneşli bir havada çoluk çocuk dışarıda top oynarken mangal yapmayı unuttu Adanalılar…

Çünkü göl kıyısı işgal altında…

Ayrıca bunu biz de söylemiyoruz Valilik açıklamasında da bunlar var…

Sayın Vali Yavuz selim Köşger’in hakkını yememek lazım.

Aslında bu konuda şimdiye kadar en duyarlı davranan Vali olarak kendisini takdir etmiyor değilim.

Gerçekten de bu konuyu sık sık gündeme getirmesi bu konuya verdiği önemi gösteriyor.

Fakat neden çözülmüyor.

Acaba Vali Bey’in talimatlarına rağmen, göl kıyısındaki işgalleri sona erdirmek için gerekenler yapılmıyor mu?

Bir de vatandaşlar, mevsim koşulları nedeniyle suyu kuruyan göle inen alanlardaki yolların iş araçlarınca bozulduğunu, araçların inemez hale getirildiğini söylüyorlar.

Bunu da çevredeki ruhsatsız işletmeler yapıyorlarmış, aşağıya pikniğe inmesinler, göl kıyısında mangal yapmasınlar, kendilerinden yemek yesinler diye…

Yani işgalciler, bir taraftan gölü gören arsaları tel örgüyle, barakalarla, demir kapılarla kapatıyorlar; diğer yandan göle inen yolları da bozarak vatandaşın göl kıyısında piknik yapmasını engelliyorlar…

Buradan Adana Valisi Köşger’in açıklamalarını elbette destekliyoruz ama bir sitem de etmiyor değiliz.

Sayın Valim, göl kıyısındaki işgali kaldırmak devletimiz için zor olmamalı.

Bence bu konuyu sadece toplantılarda ele almayınız.

Toplantı sonrası nelerin yapıldığını ya da nelerin yapılmadığını da takip edip, işini savsaklayanlar varsa temizliğe önce oradan başlayınız!..

Seyhan Baraj Gölü kıyısını gerçek anlamda işgalden temizlerseniz de Adanalıların sizi minnet ve şükranla anacağını da bilin…

Tabi bizim sizi alkışlayacağımızı da…

Source: Mehmet Serbes


Yatırım yaparken de borçlanıyoruz

İktidar yetkilileri vatandaşın tasarruf bilinci olmadığı için asgari ücrete yüksek zam yapmadıklarını söylerken; araştırmalar Türkiye’de yatırım yapabilenlerin de borçlanarak yaptığını ortaya koydu. Türkiye genelinde hisse senedi, fon ve kripto para ürünlerinden en az birine yatırım yapan kişilerle gerçekleştirilen bir araştırmaya göre, 10 yatırımcıdan 7’si borçlanarak yatırım yapıyor. Bu sonuç eskiden harcama için borçlanma yapılırken, artık borçlanmanın yatırım için önemli bir araç haline geldiğini gösteriyor.

YÜZDE 73’Ü YASTIK ALTINA

ForInvest’in FutureBright araştırma şirketi ile gerçekleştirdiği ‘Yatırımcı Davranışları Araştırması’ ilk defa yayımlandı. Araştırmada, ‘Sizin ya da ailenizin maddi durumunu hangi seçenek en iyi açıklar’ sorusuna yatırımcıların yüzde 72’si ‘Borcu var’ yanıtını verirken, yüzde 28’i ise ‘Borcu yok’ yanıtını verdi. Türkiye genelinde 18 yaş üzeri hisse senedi, fon ve kripto para ürünlerinden en az birine yatırım yapan 1.008 kişiyle yapılan araştırmaya göre, yatırımcılar arasında her 4 kişiden 1’i ekonomik açıdan kendisini güvende hissetmiyor.

Yatırımlarını yastık altında saklayan tasarruf sahiplerinin oranı yüzde 73 olurken, yastık altına giden tasarruflarda nakit döviz birikimi yüzde 59 ile öne çıkıyor. Tasarruflarını yastık altında tutan yatırımcıların yüzde 51’i fiziki altın, yüzde 9’u fiziki gümüş tercih ediyor. ‘Aktif olarak yatırım araçları hangileri?’ sorusuna ise yüzde 68 ‘kripto paralar’ yanıtını verirken; katılımcıların yüzde 58’i ‘hisse senetlerine’, yüzde 35’i ‘fonlara’, yüzde 41’i ise vadeli TL’ye yatırım yaptığını söyledi.

Mavi yakalı kriptoya beyaz yakalı BES’e

Yatırımcı Davranışları Araştırması’na göre kripto para talebi erkeklerde daha yüksek, kadınlar fona yöneliyor. Gençler ise kripto para, hisse senedi gibi popüler araçları tercih ediyor.. Mavi yaka cesur adımlarla kriptoya yönelirken, beyaz yaka güvenli liman olarak bireysel emeklilikte kalmayı tercih ediyor. Yatırımcılar bilgi ihtiyaçlarını büyük ölçüde sosyal medyadan karşılıyor, uzmanları bu platformlarda takip ediyor.

Source: Haber Merkezi


Öğretmenler, Bakanlık tehdidi altında

Milli Eğitim Bakanlığı’nın çağdaş eğitimden uzaklaşması kuşkusuz öğretmenlerin tepkilerine neden oluyor. Hemen bütün okullarda İmam Hatip ders programları uygulanıyor. “Seçmeli” dersler mutlaka dini içerikli konulardan oluşuyor. Bakanlığın keyfi uygulamaları öğretmen sendikaları tarafından protesto ediliyor. Bazıları bir günlük iş bırakıyor, bazıları il il dolaşıyor.

Milli Eğitim Bakanlığı, öğretmenleri eylem yapamaz hale getirmek için yeni bir uygulama balattı. Öğretmenlerin derse girmeme ve diğer eylem türlerini engellemek, onları sindirmek adına okul müdürlüklerine yazı gönderdi. Yazı öyle böyle değil, bu yazının hangi kaynaktan basının eline geçtiğini belirlemek için üç sayfalık yazının tamamına sayfa boyunca numaralar basılmış. Eyleme katılan öğretmenlere o yazının ekine konulan kağıda “Okudum” diye imza attırılıyor. Bu yazıyla sendikal hakları açıkça hedef alınıyor, eğitim ve bilim emekçileri etkisizleştirilmeye çalışılıyor.

İNSANCA YAŞAM İÇİN

Bakan adına Personel Genel Müdürü Bülent Çiftçi tarafından valiliklere, onlar aracılığıyla da okullara gönderilen yazıda sendikal hakların anayasa ve uluslararası sözleşmelerle güvence altında olduğu belirtiliyor, iş bırakma eyleminin “öğrencilerin eğitim hakkını engellediği” suçlamasında bulunuluyor. Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası (Eğitim Sen) üyesi öğretmenlerin 13 Ocak’ta yaptığı eylemin amacı “İnsanca yaşamaya yetecek bir ücret, güvenceli iş ve nitelikli eğitim” için üretimden gelen güçlerini yani demokratik haklarını kullanmaktı.

Eylemleri nedeniyle Bakanlığın yazısına muhatap olan Eğitim Sen yetkilileri, yazıyı “tehdit” olarak değerlendirdi. O yazıya karşı, sendika yetkililerini dinliyorum:

ÖĞRETMENLER BUNLARA KARŞI

“Türkiye’nin taraf olduğu bu sözleşmelere göre kamu emekçilerinin iş bırakma hakkı vardır ve bu hakkı engellemek hukuksuzdur. Milli Eğitim Bakanlığı’nın sendikal hakları kullanmak isteyen eğitim emekçilerine yönelik açık açık tehdit içeren yazısı ve disiplin süreçleri, bu madde kapsamında açıkça suç oluşturuyor. İş bırakma eylemlerine katılan eğitim emekçilerinin cezalandırılması veya hukuki yaptırım tehdidiyle sendikal faaliyetlerden caydırılmaya çalışılması, sendikal hak ve özgürlüklere açıkça müdahale anlamına geliyor.

Yıllardır düşük ücretlerle, güvencesiz çalıştırma politikalarıyla, eğitimdeki yaşanan dincileştirme ve piyasalaştırma uygulamalarına karşı mücadele ediyoruz. Bakanlık, bu sorunları çözmek yerine, bizleri haklı ve meşru bir sendikal eylem üzerinden tehdit etmesi kabul edilemez. Bakanlığın baskıcı politikalarına karşı, eğitim emekçileri mücadele ve dayanışmasını güçlendirecek, bütün baskı ve tehditlere rağmen sendikal hak ve özgürlüklerini savunmaya devam edecektir.

Öğrencilerin eğitim hakkını engelleyen eğitim emekçileri değil, bizzat Bakanlığın kendisidir. Öğrencileri MESEM uygulamalarıyla ucuz iş gücü haline getirenler, devlet okullarına kaynak ayırmayıp eğitim yerine özel okulları teşvik edenler, öğretmen açığını kapatmak yerine düşük ücretli, güvencesiz ücretli öğretmen istihdamını sürdürenler, tasarruf adı altında okulları temizlik personelinden yoksun bırakanlar, mülakatla öğretmen alarak liyakati yok edenler asıl eğitim öğretim hakkını engelleme suçunu işliyor.”

Öğretmenlerin, bağlı olduğu sendika yetkililerinin “tehdit” olarak nitelediği yazıya rağmen geri adım atmayacaklarını belirttiğini de ekleyelim.

Cumhuriyet ve emek yürüyüşü

Yaklaşık 155 bin üyeli Eğitim İş Sendikası’nın Genel Başkanı Kadem Özbay ve Genel Sekreteri Seher Erdem, “Emeğin sömürülmesine, eğitimin gericileştirilmesine, adaletsizliğe, liyakatsizliğe, hukuksuzluğa, eşitsizliğe, baskılara karşı seslerini yükselteceklerini” belirttiler. Bu amaçla Cumhuriyet, Atatürk devrimleri, emeğin onuru, laik eğitim, aydınlık bir gelecek için başlattıkları yürüyüşlere bu ay da devam edeceklerini söylediler.

Kadem Özbay, “AKP iktidarının yıllardır sürdürdüğü hukuksuz, adaletsiz, demokrasiden uzak gerici ve piyasacı politikalar, halkımızı yoksulluğa, çaresizliğe ve umutsuzluğa mahkum ettiğini” belirtiyor ve eğitimin içine düşürüldüğü durumu şöyle anlatıyor:

KARANLIK TABLOYA SÜRÜKLENİYORUZ

“Türkiye, demokrasi, hukuk ve özgürlükler açısından giderek daha karanlık bir tabloya sürüklenmektedir. Yargı, hukukun üstünlüğünü korumak yerine siyasi bir baskı aracı haline getirilmiştir. Hukuksuz gözaltılar ve baskılarla toplum sindirilmek istenmektedir. Alım gücü her geçen gün düşmekte, emekçi maaşıyla insanca yaşayamaz hale gelmektedir. Emekliler çalışmak zorunda bırakılmakta, çocuklar ise eğitim haklarını kullanamadan iş gücüne katılmaktadır.

Bu karanlık tabloya, diplomalı işsizliğin rekor seviyelere ulaşması ve liyakatin yok sayıldığı bir düzen eklenmiştir. Gençlerimiz, alın teri dökerek elde ettikleri diplomalarıyla iş bulamazken, yandaşların kayırıldığı bir sistem tüm kurumlarımızı sarmış durumdadır. Okullarımızda ise tarikat ve cemaatler cirit atmakta, laiklikten uzak, bilimden kopuk bir eğitim sistemi inşa edilmektedir. Eğitim yuvalarımız, çağdaş nesiller yetiştirmek yerine, ideolojik araçlar haline getirilmektedir.

Bilimsellikten, laiklikten ve eşitlikten asla ödün vermeden, Atatürk devrimlerinin ışığında mücadele etmeye devam edeceğiz. Çünkü Cumhuriyet, yalnızca geçmişin bir eseri değil, bugünümüzün ve yarınımızın güvencesidir. Eğitimde laiklik, eşitlik, bilimsellik ve emeğin onurunu savunan herkesi bu onurlu yürüyüşe davet ediyoruz.”

AKP’ye yakınlığı ile bilinen eğitim sendikaları dışında tüm sendikalar Bakanlığın uygulamalarından rahatsız… Onlar tehditlere rağmen haklarını aramasın da ne yapsın? Yürümesin, haykırmasın da ne yapsın?

Source: Saygı Öztürk


İçtenlik

Kişinin kendisiyle ve çevresiyle barışıklığı yaşam gücünün önde gelen öğesidir. Bireysel ve toplumsal sorunların ağırlığı altında sağlığını korumak güçlüğü zamanımızın gündeminde ön sıralarda yer almaktadır. Ekonomik, siyasal, öbür aile ve kişisel sorunlar yaşam yükünü yoğunlaştırmaktadır. Çağın evrensel sorunları da savaş başta olmak üzere açlık, hastalık ve yayılmacılıkla egemenlik kurma saplantıları değişik biçimlerde yıkımını sürdürmektedir.

Yaşamımızda önemli bir yeri olan gerçekçi davranışın bir türü olan “İçtenlik” sözcüğü, Arapça kökenli “Samimiyet” sözcüğünün özdilimizdeki karşılığıdır. Toplum yaşantısında tutum ve davranış özelliklerinde aranan yaklaşım sıcaklığı için gereken niteliği belirler. Kişisel ilişkilerin sağlıklı ve güvenilir olması için temel koşuldur. Yapaylık, gösteri, aldatma ve avutma amaçlı davranışları dışlayan, yakınlıkları kapsayan ve “gönülden” sözüyle nitelenen bir özverili ilişkidir.Özellikle siyasal alanda seçmenleri kendilerine çekmek ve bağlamak için izlenen yapaylıkların tersine içten gelerek, yürek sıcaklığıyla arkadaşlığın, dostluğun, kardeşliğin, yurttaşlığın mayasıdır.

Çıkar için, bir karşılık bekleyerek ya da geçici olarak gösterilen sözde yakınlıklar bir kişilik ve insanlık kanıtı olan gerçekçi ve içtenlikli tutum ve davranışların karşıtıdır. Günümüzde “Milliyetçiyim.-Özgürlükçüyüm.-Yurtseverim.-“diyen herkese inanmak ne kadar yanlış ise “Atatürkçüyüm” diyen herkesi ciddiye almak ne kadar yanılgı ise; “Hukuktan, adaletten yanayım,yolsuzluğa,kötülüğe,bağnazlığa karşıyım” diyen kimilerine inanıp güvenmek de o kadar yanlıştır.

Anayasa ve kimi yasalarda bulunan görev andlarını içenlerin andlarına bağlı kalmadıkları gözetilirse içtenlikli olmanın, nitelikli kişilik gereği olduğunda duraksanamaz. And ne kadar bağlayıcı ise sözler de o kadar gerçekçi olmalıdır. Birbirlerine çok ağır sözler söyleyen kimi siyasetçilerin şimdi birbirlerine dayanarak ancak ayakta durabilecekleri durumu, tam bir ibret tablosudur.Yalanı-dolanı ustalık saymak tam bir aymazlıktır.

Siyasette kabadayılık sökmüyor. Dış siyasette belki olanaklar ve savaş güçleri yönünden üstün olanların diklenmesi, direnmesi, bastırması bir süre geçerli olabiliyor ama özellikle iç siyasette böyle bir tutum yarar sağlamıyor.

Teknolojinin özel yaşamı tehdit ettiğ bir süreçteyiz. Güvenli olmayan bilgisayar ortamı, ulusal yapılar için tehlikeler taşımaktadır.Çevremizde savaş kıyımları sürerken ülkemizde içbarışı her zaman sağlıklı tutmak zorundayız.Yaşamı kanatmaktan ve karartmaktan kaçınalım.Boş sözleri, inanç sömürüsünü, siyasal abartıları ve aldatmaları kınayalım.

Source: Yekta Güngör Özden


Sefalet fetvası Meclis’te

Emeklinin ve asgari ücretlinin durumu öyle bir hale geldi ki Diyanet İşleri Başkanlığı ‘’Ramazanda emekliye, asgari ücretliye fitre verilebilir” açıklaması yaptı. SÖZCÜ, Diyanet’in Alo Fetva hattından yaptığı açıklamayı kamuoyu gündemine taşıdı. Emeklinin iç sızlatan durumu siyasetin de odağına yerleşti. Meclis Genel Kurulu’nda Diyanet’in emekliye fitre açıklaması tartışıldı.

DİYANET’İN SON BOMBASI

Yeniden Refah Partisi Kocaeli Milletvekili Mehmet Aşıla, “Diyanetin son bombası ‘Bundan böyle fitrenizi emeklilere de asgari ücretlilere de verebilirsiniz’ oldu. Eskiden emekliler fakir fukaraya yardım ederdi, şimdi emekliler yardıma muhtaç hale geldi’’ dedi ve şunları söyledi:

GÜNLÜK BİN 80 LİRA

– Fitre bedeli de 180 lira olarak açıklandı, iki öğün yemek bedeli 180 liraysa üç öğün yemek bedeli 270 lira yapar. 4 kişilik bir ailenin üç öğün karnını doyurması günlük bin 80 lira yapıyor, otuz günden hesap ederseniz 32 bin 500 lira sadece karnını doyurma bedeli.

– Biz asgari ücretliye 22 bin 100 TL, emekliye 14 bin 500 TL veriyoruz. Çay-simit hesabı yaparak iktidara geldiniz ama maalesef bunu unuttunuz. Henüz geç değil, iyileştirme yapalım, milleti sadakaya, yardıma, zekata, fitreye muhtaç etmeyelim.

CHP Genel Başkanı Özgür Özel

ÖYLE BİR HALDEYİZ Kİ…

“Öyle bir haldeyiz ki Diyanet İşleri Başkanlığı, emeklilere ve asgari ücretlilere Ramazan’da fitre verilebileceğini söyledi. 10 çalışandan 6’sının fitreye muhtaç olduğunu söyledi. Çalışanının yüzde 60’sının emeklisinin yüzde 80’inin fitreye muhtaç olduğu bir ülkedeyiz.”

Deva Lideri Ali Babacan

GERÇEKLER ORTADA

“Ekonomiyle ilgili hangi hikayeyi anlatırsanız anlatın, gerçekler ortada. Siz emeklileri, asgari ücretlileri fitreye muhtaç ettiniz., çok yazık…”

İyi Parti Lideri Dervişoğlu

SARAY UMURSAMIYOR

“Emeklisini zekat bekler duruma getiren bunun fetvasını da çıkartan Saray iktidarı kendi vatandaşının açlığı, işsizliği, yoksulluğu, okulsuzluğu, hastanesizliğini umursamaz. Emekli oldun 35 yıllık alın terini iç ettiler. Seni fitre listesine alıp, bir de sana hakaret ettiler.”

YRP Lideri Fatih Erbakan

YARDIMA MUHTAÇLAR

“Diyanet, emekli ve asgari ücretlilere fitre verebilirsiniz diyor. Eskiden emekliler fakir fukaraya yardım ederdi, şimdi emekliler yardıma muhtaç oldu.”

Source: Deniz Ayhan


Vekilimize 196 bin lira yetmiyormuş!

Saadet Partisi, Gelecek Partisi ve DEVA Partisi’nin ortak meclis grubu oluşturabilmek için kurdukları Yeni Yol Partisi çatısı altında İstanbul Milletvekili olarak görev yapan Doğan Demir, milletvekili maaşlarının düşük olmasından dem vurdu. Yerel bir gazeteye konuşan Demir, 196 bin 775 lira olan milletvekili maaşlarının yetmediğini ifade etti. Milletvekillerinin katıldığı düğünlerden örnek gösteren Demir, “Dışarıdan bakış açısıyla içeride yaşadıklarımız çok farklı. Milletvekili ayda birçok düğüne gidiyor” diyerek şöyle devam etti:

Doğan Demir, milletvekillerinin maaşlarının 3-4 katını harcadığını söyledi.

GEÇİM DERDİNİ BİLEMEZ

“Araçla sürekli yollardasınız. Normal bir milletvekili aldığı maaşı yetmiyor, 3-4 katını harcıyor.” Milletvekili maaşının asgari ücrete karşı çok büyük rakam gibi göründüğünü belirten Doğan Demir, “Türkiye’deki asgari ücret çok düşük olduğu ve vatandaşın geçim derdi nedeniyle milletvekili maaşlarını çok görüyor” şeklinde konuştu. Gelecek Partisi’nden Meclis’e giren İstanbul Milletvekili Demir, asgari ücretin yaşanabilir bir noktaya çekilmesi ve herkesin hayat standardının düzenlenmesi gerektiğini belirtti.

Source: Haber Merkezi


Sosyal Güvenlik Sistemi’nde ilaç bedelleri sıkıntı yaratıyor

Kara, bir yandan tedbirler alınırken, nüfusumuzun mevcut sağlık durumunun karşı karşıya olduğu tehlikelerin yeterince gündeme getirilmediğini dile getirdi. Kara özetle şu vurgulamalarda bulundu:“- Türkiye de yaşlanma eğilimine giren nüfusu ve kendisine özgü başka şartlar nedeniyle, bu tartışmaların dışında kalamadı.- Sözgelimi doğum oranındaki düşüş, iktidarı, içinde bulunduğumuz yılı ‘Aile Yılı’ ilan etmeye mecbur bıraktı; faydasının ve işlevinin ne olacağı konusunda pek de umutlu olmadığımız bir Nüfus Politikaları Kurulu ve Aile Enstitüsü kurmaya sevk etti.- Bir tarafta kanser artışı bir tarafta da bütçe denkliği uğruna ödün verilmesi kabul edilecek bir konu değildir.- SGK’nın ilaç ve tedavi bedellerin ödememesini eleştiren ve yurttaşların primleriyle oluşturulan kamu kaynaklarının kullanımında, ‘kapsanan’ ve ‘kapsanmayan’ tedaviler ve ilaçlar gibi yapay bir ayrım yapılıyor. Bazı kanser ilaçlarının karşılanmaması nedeniyle yargıya gidiliyor. Mahkeme, SGK’nın ilacın bedelini karşılaması gerektiğine hükmediyor. Kurumun buna karşı açtığı nihai davada ise ancak ‘korkunç’ diye niteleyebildiğimiz bir gerekçe hazırlanıyor: Mahkeme, ‘ilaç bedeli karşılanmadığı takdirde yaşamsal risk oluşabileceği düşünülse de tedbir kararı ile ilaç bedeli karşılansa dahi davacının kesin olarak iyileşeceğinin belli olmadığını’ söylüyor ve hastanın talebini reddediyor. Bir hastaya ‘Sen zaten öleceksin’ denilerek ilacının karşılanmamasının cinayet işlemekten ne farkı var? SGK, bir hastayı, açıkça, ölüme terk ediyor çünkü hastanın, harcama yapılmaya değmediğini ima ediyor; ‘Sen zaten öleceksin, ilacını karşılayamam’ diyor. Böyle bir hesap yapmayı akıl edebilmek bile büyük bir sorundur.Kalan ‘sağlar bizimdir’ anlayışı olur mu? SGK alelade bir vergi toplayıcısı mıdır?- SGK’nın finansman yaşlanma, doğum oranındaki düşüş konuları nedeniyle ‘Aile Yılı’, Nüfus Politikaları Kurulu ve Aile Enstitüsü gibi kurumlar yeterince gündeme getirilmiyor. Rakamların denkleşmesi dışında hiçbir hedefi olmayan bir anlayış hakim. Bütçe denkliği uğruna halk sağlığından ödün verilmemelidir. Böyle indirgemeci bir yaklaşımı kabul edemeyiz.”GÜNÜN SÖZÜ“Liderlere lokum yerine TOGG hediye etmemizin ülkemizdeki muhalefeti rahatsız ettiği görülüyor. Öyle bir ruh halindeler ki, Türkiye’nin dünyadaki rolüne dair övgü dolu sözlere itiraz rakiplerimizden önce muhalefetten geliyor.” Cumhurbaşkanı ErdoğanMESAJ PANOSU- İNSAN Hakları İnceleme Komisyonu, Hükümlü ve Tutuklu Hakları İnceleme Alt Komisyonu toplantısında; cezaevlerindeki kişisel verilerin korunmasıyla ilgili şikayetleri, Silivri’de tutuklu bulunan Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ’ın yaşadığı mağduriyet üzerine sorguladık. Adalet Bakanlığı Ceza ve Tevfik Evleri Genel Müdürlüğüne sorduk. Peki cevap aldık mı? Evet aldık. Genel Müdür böyle bir şikâyetin henüz kendilerine ulaşmadığını beyan etti, hepsi bu kadar! Yüksel Selçuk TÜRKOĞLUCHP’NİN ‘SEÇİM’ İŞİ KOLAY DEĞİL İKİ BAŞLILIK OLUR MU CHP’de tartışmalar bitmiyor, birçok görüşle karşılaşıyoruz. Okurlar diyor ki: Yeni üyeler oy kullanacak. Ama CHP Tüzüğüne göre bir yıl üyelikten sonra üyeler oy kullanabiliyor. Ayrıca yasaya ve tüzüğe göre cumhurbaşkanı adayını belirleme yetkisi meclis grubunda. Bu alınan karar aynı zamanda meclis grubunun iradesinin gasp etme veya meclis grubunun iradesine ipotek koyma değil mi?Peki yarın meclis grubu bu adaya oy vermezse başka bir adaya oy verirse ne olacak?Yasal olarak tek yetkili organ meclis grubu o zaman ne yapılacak?Seçimler hâkim nezaretinde olmadığı için hiçbir yasal bağlayıcılığı olmayan bir karar için niye ısrar ediliyor. Görünen o ki Ekrem İmamoğlu tek başına bu seçimin ‘başrol’ oyuncusu olacak. Peki sonra ne olacak? Bu durum CHP’de iki başlılığa neden olmayacak mı?CHP’de iki ayrı irade iki ayrı merkez mi olacak? Bu konuyu sürdüreceğiz.KAZANOĞLU VE SAĞ DAVAYI BOŞUNA KAZANDILARZİKİRLE FİKİRCHP eski Büyükşehir Meclis üyeleri, imar rantına karşı vermiş oldukları mücadeleleri ile tanınan Av. Taner Kazanoğlu ve Hüseyin Sağ Bakırköy’de bulunan ‘Marmara Forum AVM’ ile ilgili 2015 yılından beri imar rantına karşı vermiş oldukları mücadeleyi ikinci kere kazandılar.18.07.2024-887 meclis kararı ile onanan yeni plan 6. İdare Mahkemesinin 25.10.2024 kararı ile iptal edildi. Muhalefetteyken aynı plan değişikliğine ret oyu kullanan CHP İBB Grubu, bir önceki plan değişikliğine şerh yazan, 16 yıldır İmar Komisyonu üyesi, Küçükçekmece Belediyesi Başkan Yardımcısı, İmar Komisyonu Başkanı Mahmut Sedat Özkan dahil Ekrem İmamoğlu Başkan olduktan sonra ‘evet’ oyu kullandılar. İmamoğlu’nun makam odası dahil, İBB Hizmet binaları kaçak hale geldi, örnek bir yönetim kaçak binaları boşaltır ve yıkar değil mi? Ancak ne yapıldı! İmamoğlu tarafından, 6. İdare Mahkemesinin, Mekânsal Planlar Yapım Yönetmeliğinde yer alan, belediye hizmet alanı plan notu ile kamusal alana ilişkin fonksiyona ticari fonksiyon getirildiği bu durumun meri mevzuata aykırı olduğu görülmekle dava konusu plan değişikliğinde anılan plan notu yönünden hukuka uyarlık bulunmadığı sonucuna varılmış, kamu yararına uygun bulunmadığı için iptal ettiği karara Bölge İdare Mahkemesi’ne itiraz ederek kararın bozulmasını istedi. Parti politikalarında devamlılık diye bir şey vardır. Daha önce bir CHP’li belediye başkanının CHP’li meclis üyelerinin imar rantına karşı kazandığı davaya karşı itiraz ettiği görülmemiştir.BELEDİYELERİN HİZMET YÜKÜNE BAKAR MISINIZSİLİVRİ’de Kılıçdaroğlu’nun da katıldığı ‘STK Buluşması’nda, bunların fikirleriyle ve desteğiyle Silivri’yi daha ileri taşıyacaklarını ifade eden Silivri Belediye Başkanı Bora Balcıoğlu, bir araştırmanın sonuçlarını şöyle anlattı: “İnsanlara ‘Nerelisiniz?’ diye sorduğumuzda, ankete katılanların yüzde 80’i ‘Silivriliyim’ diyor. Yani Tokatlısı da Karslısı da Trabzonlusu da Sivaslısı da ‘Ben Silivriliyim’ diyor. Çünkü biz artık burada ortak bir hayat kurduk, ortak bir geleceğe yürüyoruz. Bunu bir adım daha ileriye taşıyarak, Önümüzdeki yıllarda ‘Yöre Dernekleri Festivali’ düzenlemeyi planlıyoruz.”Bu festivallerde halkla daha kaynaşılacağını vurgulayan Balcıoğlu, böylece ortak aklın yönetime doğrudan katıldığı bir belediyecilik anlayışının yaşatıldığını vurguladı. Silivri Anadolu İl Dernekleri Federasyon Başkanı İrfan Yıldırım, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun dernekleri yalnızca birer gönüllü oluşum olarak değil, toplumsal dayanışmanın ve yerel yönetimlerin önemli bir paydaşı olarak gören yaklaşımının kendilerine güç kattığını belirtti. Yıldırım, İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’na sunduğu destekler ve sağladığı katkılar için teşekkür etti.

Source: Yalçın Bayer


Mezarlıklar binlercesiyle doldu; polis alarma geçti

Almanya”nın Münih kentinde bulunan üç mezarlıkta oldukça ilginç bir olay yaşandı. Kişi veya kişiler, mezarlıklara giderek mezar taşlarının başına QR kod (karekod) yapıştırdı. QR kodlar okutulunca yönlendirilen adres ise ayrıca şaşkınlık yarattı…

Polis sözcüsü Christian Drexler, Associated Press”e (AP) yaptığı açıklamada, “Bunun arkasında herhangi bir model tespit edemedik. Çıkartmalar, onlarca yıllık mezar taşlarına yeni yerleştirilmiş ve yalnızca tahta haç bulunan mezarlara dahi yapıştırılmış” dedi. Ayrıca çıkartmaların yerleştirildiğine tanıklık edenlerin, mezarlık yönetimiyle iletişime geçmesi de istendi.

POLİSİN ELİ KOLU BAĞLANDI

QR kodlarının mezar taşlarına yapıştırılması, birkaç yıldır Avrupa”da uygulanan bir yöntem. Ancak bunu genellikle ölen kişinin ailesi veya yakınları yapıyor ve bu kodlar, merhuma ait fotoğraf ve videolara yönlendiriliyor. Ancak bu olayda QR kodlar, merhumun adını ve mezar yerini gösteren bir adrese yönlendiriliyor. Polis ise bu kodların kim veya kimler tarafından yerleştirildiği konusunda tamamen çaresiz durumda…

Source: Sonuç Sürmeli


Merve Taşkın kelepçeyi fotoğrafla duyurdu: Başka renk getirmemişler

14 Şubat Sevgililer Günü”nde “akşam yemeği için 400 bin lira istediği” paylaşım sebebiyle gözaltına alınıp ev hapsi cezası alan Merve Taşkın, günler süren “elektronik kelepçe” sorununun çözüldüğünü paylaşımla duyurdu.

Taşkın”ın cezasının onanmasının ardından elektronik kelepçeler getirilmiş ancak teknik bir arıza nedeniyle çalıştırılamamıştı. Taşkın, “renkli kelepçe” talebinin yerine getirilmediğini duyururken; kendisini CİMER”e şikayet edenlere de mesaj iletti…

“YİNE SİYAH GETİRDİLER…”

Taşkın”ın tweet”i şöyle oldu: “Kelepçem az önce takıldı. Vatana millete hayırlı uğurlu olsun, artık rahat bir nefes alabilirsiniz. Beni CİMER”e şikayet edenleri azimlerinden dolayı tebrik ederim. Bana ev hapsi aldırmayı başardınız. Bu azmin ve emeğin çok az bir kısmını kendi hayatınız için harcamış olsaydınız eminim ki şu an bambaşka hayatlarınız olurdu.

Bana harcadığınız vaktiniz, emeğiniz, enerjiniz için teşekkür ederim. Not: Başka renk kelepçe getirmemişler, yine siyah getirdiler.”

Source: Sonuç Sürmeli


Kelebek misali… Bir haftalık özgürlük!

Başkent te, İsmail Kara (40), önceki gün akşam saatlerinde, bir hafta önce boşandığı Selma Yalçın ın (39) yeni taşındığı evine gitti. İsmail Kara, çıkan tartışmada Selma Yalçın ın bıçaklayarak kaçtı. resim#1225035# DHA daki habere göre çağrılan sağlık ekibinin yaptığı kontrolde Selma Yalçın ın hayatını kaybettiği belirlendi. Ankara Adli Tıp Kurumu ndaki otopsi işlemlerinin ardından Selma Yalçın ın cenazesi, yakınlarına teslim edildi. YÜREĞİ KAVRULAN BABA: YAKIŞMADI KIZIM Ahi Mesud Söğüt Camii ndeki cenazede güçlükle ayakta duran baba Recep Yalçın, Yakışmadı kızım diyerek gözyaşı döktü. Namazın ardından Yalçın ın cenazesi, Elvankent Mezarlığı nda toprağa verildi. EŞYALARINI AÇMADAN ÇOCUĞUMU ÖLDÜRDÜ Selma Yalçın ın babası Recep Yalçın, kızının kendisine yeni bir hayat kurmaya çalıştığını söyleyerek, Çocuğuma ev tuttum. 1 hafta olmadan eşyalarını açmadan çocuğumu öldürdü. Kendini öldürseydi. Benim çocuğumdan ne istedi? Benim çocuğum sana ne yaptı? Kendin ettin, kendin buldun; kendin batırdın. KUMAR OYNADI 4 MİLYON LİRA VERDİ Kumar oynadı, 4 milyon para verdi. Çocuğuma iftiralar attı. Allah ından bulsun. Devletime güveniyorum, devletim onu dışarı çıkarmayacak. İnşallah cenazesi çıkacak dedi. Recep Yalçın, kızının yeni taşındığı ev için aldığı eşyaların dün geldiğini ve henüz ambalajlarını bile açmadığını söyledi. SELMA YA ŞİDDET UYGULAMIŞ Diğer yandan İsmail Kara nın evli oldukları dönemde sanal kumar oynadığı, borcu nedeniyle anlaşmazlık yaşadığı Selma Yalçın a şiddet uyguladığı iddia edildi. 11 ŞUBAT TA BOŞANMIŞTI Yalçın ın bu yüzden evden ayrıldığı ve boşanma davası açtığı belirtildi. İsmail Kara nın, bir daha kumar oynayamayacağını söyleyerek eşini ikna ettiği ancak tekrar kumar oynamaya devam ettiği ve Selma Yalçın ın 2 çocuğunu alarak evden ayrıldığı ve 11 Şubat ta çiftin boşandığı öğrenildi. Öte yandan olayın ardından polis tarafından gözaltına alınan İsmail Kara, emniyetteki işlemlerinin ardından adliyeye sevk edildi.

Source: Habertürk


Seyhan Belediye Başkanı Oya Tekin: “Ne hacizler ne de kesintiler bizi engelleyemez”

800 bine yaklaşan nüfusu ile Türkiye’nin en büyük ilçelerinden olan Seyhan’ın Belediye Başkanı Oya Tekin, Adana temsilcimiz Mehmet Serbes’i ziyaret etti. Bir yıla yaklaşan görev süresini değerlendiren Oya Tekin, geçen yönetimden devraldıkları borçla birlikte 2.5 milyar TL toplam borçlarının bulunduğunu, iktidarın yerel yönetimpaylarındaki kesintide artışa gitmesinin ise belediyelerin halka hizmet etmesinin önüne bir başka engel koymak anlamına geldiğini söyledi.

Tekin, “Önceki belediye başkanımız ne yazık ki seçim ekonomisi uygulamış ve giderayak personel maaşlarına yüzde 140’la varan zamlar yapmıştı. Devraldığımız büyük miktardaki büyük borcun üstüne bu tablo bütçe açığımızı büyüttü. Elbette insanların geçinmek için ciddi bir ücrete ihtiyaçları var. Ancak işin bir de bütçe meselesi var. Tümünün üstesinden gelmemiz gerekiyor. İktidarın, CHP’li belediyeleri “silkeleme” operasyonu gelirlerimizdeki kesintiyi artırdı. Bizi daha da sıkıntıya soktu. Ancak buna rağmen bizde bir yılda mali disiplini sağlamak adına ciddi adımlar attık. Bahane üretmeyeceğiz her ne koşulda olursa olsun hizmetlerimizi sürdüreceğiz. “dedi.

Seyhan Belediye Başkanı CHP’li Oya Tekin, İstanbul’da başlayarak giderek yaygınlaşan kent lokantaları sayısını da artıracaklarını söyledi. Halen 4 kent lokantası olduğuna dikkat çeken Oya Tekin, “ Halkımızın en önemli sorunu gıdaya ulaşım. Bu nedenle biz de her şeyden önceliği bu sorunun çözümüne ayırdık. Sanayi Sitesi ve Hürriyet Mahallesine iki yeni kent lokantası daha açıyoruz. Dar gelirli vatandaşlarımız 50 TL’ye üç çeşit yemek yiyecekler. Sosyal demokrat belediyeciliği Seyhan’da hayatın her alanında sürdüreceğiz” dedi.

Source: Mehmet Serbes


Kayınpederin geliniyle ilişkiye girdiği sahneyi RTÜK affetmedi

Osmanlı”nın önde gelen paşa ailelerinden biri olan Şakir Paşa ailesinin sırlarla dolu yaşamlarını konu alan “Şakir Paşa Ailesi” dizisinin 6. bölümünde Şakir Paşa, gelini Aniesi ile birlikte olması büyük tepki çekmişti. SEYİRCİDEN ŞİKAYET YAĞDI Vahide Perçin, Fırat Tanış, Cem Yiğit Üzümoğlu, Devrim Yakut, Denise Capezza, Nilsu Berfin Aktaş ve Meryem Uzerli gibi isimlerin kadrosunda olduğu dizi, çok sayıda şikayet alması üzerine RTÜK uzmanlarınca incelendi. İncelemede bazı sahnelerinin hem Türk toplumunun genel ahlakı ve millî manevi değerleriyle bağdaşmayacak bir biçimde izleyicilere aktarıldığı hem de aile birliğinin göz ardı edildiği değerlendirmesi yapıldı. RTÜK AFFETMEDİ Şakir Paşa Ailesi dizisine toplumun milli ve manevi değerlerine, genel ahlaka ve ailenin korunmasına aykırı olduğu gerekçesiyle yüzde üç para cezası ve yayın durdurma müeyyideleri uygulandı. DİZİNİN KONUSU Dizinin hikayesi, Osmanlı”nın önde gelen paşa ailelerinden biri olan Şakir Paşa ailesinin sırlarla dolu yaşamlarına odaklanıyor.Büyükada”daki tarihi bir köşkte yaşayan bu ailenin hikâyesi, Halikarnas Balıkçısı olarak tanınan Cevat Şakir Kabaağaçlı”nın, İtalyan eşi ve bebeğiyle ailesinin yanına dönüşüyle başlıyor. Bu dönüş, yalnızca aile içindeki ilişkileri değil, dönemin toplumsal yapısını da derinden etkileyecek olayları tetikliyor. Cevat Şakir Kabaağaçlı”nın yanı sıra, ailenin fertlerinden modern Türk resminin öncüsü Fahrelnisa Zeid, Türkiye”nin ilk gravür sanatçısı Aliye Berger, ve ilk seramik sanatçılarından Füreya Koral gibi tarihî figürlerin yaşamlarından da kesitler sunuluyor.

Source: Haberler


Duygu Nebioğlu, babası Metin Akpınar”a meydan okudu: Her şeyden haberi vardı

Metin Akpınar”ın kızı olduğu geçtiğimiz yıl mahkeme kararıyla kesinleşen Duygu Nebioğlu, babası Metin Akpınar”ın baştan beri kendisi ve kardeşinin varlığından haberdar olduğunu ve onları çocuk esirgeme kurumuna verdiğini öne sürdü. Metin Akpınar”ın 1987″de Suphiye Orancı ile evlilik dışı ilişkisinden dünyaya gelen Duygu Nebioğlu ile Sevgi Nebioğlu”nun, ünlü ismin biyolojik kızları olduğu DNA raporuyla resmi olarak kesinleşmişti.Metin Akpınar, ikiz çocukları olduğunu sonradan öğrendiğini ve onlara sahip çıkacağını söylemişti. Babasıyla arası kötü olan Duygu Nebioğlu, annesiyle iletişim kurmak için uzun süredir çabalıyor. “HER ŞEYDEN HABERİ VARDI” Duygu Nebioğlu, babası Metin Akpınar”ın çocuklarından haberdar olduğunu, Akpınar”ın kendisini ve kardeşini annesinden zorla ayırarak kendi elleriyle çocuk esirgeme kurumuna verdiğini söyledi. Nebioğlu, sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda şu ifadeleri kullandı:”Sizin o “Erkeğin rızası var mıydı?” dediğiniz olayda, o erkeğin her şeyden haberi olduğunu ve kendi elleriyle çocuklarını anneden ayırıp çocuk esirgeme kurumunun soğuk, karanlık duvarlarına attığını 14 Mayıs 2025 tarihinde kanıtlamış oluyorum. “BU ADAMLARIN BAŞKA NELER YAPTIĞINI ÖĞRENECEKSİNİZ” Söyleyin o erkeklere, omuzlarını düşürüp “Benim hiçbir şeyden haberim yoktu” diyen adamlar gibi topluma bir zahmet sevgi dersleri vermesin, otursun evinde kitabını okusun. Gerçekten çocuklarına sahip çıkan erkekler gibi davranmak nasıl olur, oturup araştırsın. Zaten yakında, çocuklarının annesine ve çocuklarına bunları yapan adamların başkalarına neler yaptığını öğreneceksiniz”Nebioğlu, ayrıca annesi Suphiye Orancı”nın bir fotoğrafını paylaşarak şunları söyledi: “SANA ATTIKLARI İFTİRALAR ORTAYA ÇIKIYOR” “Dün gece rüyamda gördüm seni. Yaşadıkların için, sana yapılanlar için çok üzgünüm. Bu ülkede hiçbir çocuğun, kadınlarımızın genç kızlarımızın zarar görmemesi için elimden geleni yapacağım. Sana aylardır attıkları iftira ortaya çıkıyor artık. Gülümse sadece”

Source: Haberler


ABD Başkanı Trump, Musk”ın kendisine destek veren açıklamasını paylaştı

Trump, Truth Social adlı sosyal medya platformundan yaptığı paylaşımda, Musk”ın Rusya-Ukrayna Savaşına ilişkin ifadelerine yer verdi.Başkan Trump, paylaşımında şunları kaydetti:”Elon Musk: Başkanın Ukrayna konusundaki içgüdüleri kesinlikle doğru. Bu kadar ailenin oğlunu ve bu kadar evladın babasını bu anlamsız savaşta kaybetmesi gerçekten üzücü.”- MUSK, ZELENSKİY”NİN ESKİ DERGİ POZLARINI ELEŞTİRDİÖte yandan Musk, X”ten yaptığı paylaşımda Zelenskiy”nin, Temmuz 2022″de eşi ile birlikte “Vogue” dergisi için çektirdiği fotoğrafını eleştirdi.Musk, Rusya-Ukrayna savaşı devam ederken çekilen fotoğrafa, “O bunu yaparken çocuklar savaş cephelerinde ölüyordu.” notunu düştü.Trump, dün Truth Social”da Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy ile ilgili paylaşımında, “Ukrayna”yı seviyorum ama Zelenskiy berbat bir iş çıkardı. Ülkesi paramparça oldu ve milyonlarca kişi gereksiz yere öldü. Seçim yapmayan bir diktatör olan Zelenskiy, elini çabuk tutsa iyi olur yoksa ülkesini kaybedecek.” ifadelerini kullanmıştı.

Source: Www.star.com.tr


Gutierrez: Türklerin bizi daha yakından tanımasını istiyoruz

Venezuela”nın Ankara Büyükelçisi Freddy Eduardo Molina Gutierrez, Türkiye ile Venezuela arasındaki ilişkilerin 75″inci yılında, ikili ilişkiler ve İsrail”in Gazze”ye yönelik saldırıları hakkında AA muhabirine değerlendirmede bulundu.İki ülke arasındaki yakınlaşmanın eski Venezuela Devlet Başkanı Hugo Chavez döneminde başladığını ve Venezuela Devlet Başkanı Nicolas Maduro döneminde ise arttığını belirten Gutierrez, “Devlet Başkanımız Maduro ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan birbirlerine karşı gerçek bir sevgi hissediyor ve bu sevgi halklarımıza da yansıyor.” dedi.Gutierrez, iki ülkenin coğrafi mesafeye rağmen ortak değerleri paylaştığına değinerek, “75”inci yıl dönümü, olgunlaşmakta olan ve şu anda en iyi haline ulaşmış ilişkilerin kutlamasıdır. Artık en iyi seviyede olan bu ilişkiler, ticari ve kültürel alanlar başta olmak üzere pek çok alanda meyvelerini vermeye başlamıştır.” diye konuştu.Bu yıl Venezuela”nın Ankara Büyükelçiliği ve Türkiye”nin Karakas Büyükelçiliği”nin iki ülke arasındaki farkındalığı arttırmak için etkinlikler düzenleyeceğini açıklayan Gutierrez, “Türklerin Venezuela”yı daha yakından tanımasını istiyoruz. Türklerin Venezuela”nın sadece petrolden ibaret olmadığını görmelerini istiyoruz. Petrol ülkemizin sadece bir yönüdür. Neredeyse tesadüfi yönlerinden biri ama çok daha fazlasına sahibiz. Doğal güzelliklerimiz var. Müzik, sanat, dans dahil kültürün her tezahürü ülkemizde var.” ifadelerini kullandı.- FİLİSTİN HALKINA DESTEK MESAJIGutierrez, İsrail”in Gazze”ye saldırıları hakkındaki soruyu cevaplayarak, saldırıların ilk anından itibaren Filistin halkının haklarını savunan bir pozisyon aldıklarını vurguladı.Eski Devlet Başkanı Chavez döneminde İsrail ile ilişkileri kestiklerini hatırlatan Gutierrez, “Sistematik katliamın soykırım noktasına kadar tırmanmayacağını umuyorduk. Filistin halkına yönelik katliam önceden planlanmıştı, çünkü bu katliam, savaş kurallarının hiçbir hükmü olmaksızın, saldırganlık yoluyla gerçekleştirilmişti. Bu sadece silahsız bir halka karşı acımasız bir saldırıdır.” dedi.Gutierrez, Venezuela”nın, en başından beri Filistin halkının yanında yer aldığının altını çizerek, “Bu, bir halkın toprakları, kültürü ve kökleri için sürdürdüğü onurlu bir mücadeledir. Orada olmaya hakları var. Onları destekliyor ve savunuyoruz.” diye konuştu.İsrail”in ve siyonistlerin yayılmacı bir doktrini kendine rehber edindiğini belirten Gutierrez, “Bu doktrin, Filistin halkını haritadan silmeyi kendine görev edinmiş ya da hedef olarak belirlemiş insanlık dışı bir doktrindir. Biz buna katılmıyoruz, bunu onaylamıyoruz.” değerlendirmesinde bulundu.Gutierrez, Filistin halkının kendi topraklarında barış içinde yaşamaya hakkı olduğunu belirtti.- “TRUMP”IN ÖNERİSİNİ DESTEKLEYEMEYİZ”Büyükelçi Gutierrez, Venezuela”nın Filistin”in yeniden inşası için somut önerileri bulunduğunu dile getirerek, “Büyükelçilik olarak gerçek tartışmaları ya da uygulanabilir çözümleri teşvik eden bazı faaliyetlerimiz oldu. Bu faaliyetler aracılığıyla Filistin halkının hayatında uygulanabilecek gerçekçi çözüm önerilerini de tartıştık.” ifadelerini kullandı. Gazze”deki ateşkes konusunda değerlendirmede bulunan Gutierrez, Filistinlilerin hala korku içinde olduğunu söyledi.Gutierrez, Gazzelilerin yaşam alanlarını ve hayatlarını yeniden inşa etmek istediğini belirterek, “Ancak muhtemelen katliamların en kötüsüne maruz kalan bu nesil, önceki nesillerin yaşamadığı travmaları deneyimlemek zorunda bırakıldı. Aynı zamanda bir ülkeyi yeniden inşa etmek gibi muazzam bir zorlukla karşı karşıyalar çünkü (İsrail) hiçbir şey bırakmadı, sadece yıkıntı bıraktı.” dedi.Gazzelilere dayatma yapılmaması gerektiğini vurgulayan Gutierrez, “Yabancı güçler ya da saldırganlar gelip onlara (Filistinlilere) bir gündem veya yaşam biçimi dayatmamalı, onlara tarihsel köklerine uymayan bir coğrafi alan empoze etmemelidir” diye konuştu.Gutierrez, İsrail”in sürdürdüğü yayılmacı politikayı eleştirdi.”ABD Başkanı Donald Trump”ın, Gazzelilerin Gazze”yi terk etmekten başka şansı olmadığı ve ABD”nin Gazze”yi devralacağı söylemini nasıl değerlendirirsiniz?” sorusunu yanıtlayan Gutierrez, “Herhangi bir devletin, başkalarının coğrafyasına, kültürüne ya da herhangi bir başka unsuruna el koymaya çalışmasının, barış diplomasisinin temel ilkelerine aykırı olduğunu belirttim.” ifadesini kullandı.Gutierrez, Venezuela”nın da ABD ve Avrupa başta olmak üzere bir imparatorluğun dayatmaları ile mücadele ettiğini söyleyerek, “Bu nedenle Başkan Trump”ın önerisini destekleyemeyiz.” dedi.

Source: Www.star.com.tr