“Suç ve Adalet Gündemi – Ayrımcılıktan Sağlık Skandalına”

Down sendromlu çocuğu oyun alanına almamışlardı! Bakanlıktan açıklama

Bakanlıktan yapılan yazılı açıklamada, bazı basın organları ile sosyal medyada, “Etimesgut”ta 7 yaşındaki down sendromlu bir çocuğun oyun alanına alınmadığı” yönünde haber ve paylaşımlar yapıldığı hatırlatıldı.Görüntüler üzerine il müdürlüğü ekiplerinin ivedilikle harekete geçtiği ve çocuğun ailesiyle görüştüğü belirtilen açıklamada, çocuğa psikososyal destek sağlandığı aktarıldı.️Bazı basın yayın organları ve sosyal medya platformlarında “Ankara”nın Etimesgut ilçesinde 7 yaşındaki Down Sendromlu çocuk, oyun alanına alınmadı” başlıklı haber ve paylaşımlara ilişkin basın açıklamamız. pic.twitter.com/BcWP8hcVvV— T.C. Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı (@tcailesosyal) April 11, 2025″SUÇ DUYURUSUNDA BULUNULMUŞTUR”Açıklamada, “Bakanlık olarak söz konusu işletme hakkında Türk Ceza Kanunu”nun “nefret ve ayrımcılık” suçu kapsamında suç duyurusunda bulunulmuştur. Tüm çocuklarımızın eşit haklara sahip olduğunu ve ayrımcılığa karşı sıfır tolerans ilkesiyle hareket edeceğimizi belirterek, sürecin titizlikle takipçisi olacağımızı kamuoyunun bilgisine sunarız.” ifadelerine yer verildi.DOWN SENDROMLU ÇOCUĞU TOP HAVUZUNA ALINMAYAN ANNEDEN İŞLETMEYE TEPKİBaşkentte bir alışveriş merkezindeki oyun alanında bulunan top havuzuna, down sendromlu olduğu gerekçesiyle alınmayan çocuğun annesi Hatice Öner Yüce, işletmeye tepki gösterdi.Ankara”nın Etimesgut ilçesinde öğretmeniyle bir alışveriş merkezindeki oyun alanına giden 7 yaşındaki down sendromlu çocuk, işletme yetkilileri tarafından top havuzuna alınmadı.Olayı görüntüleyen çocuğun öğretmeni, durumu aileye ve yetkililere bildirdi.”OĞLUM ÖZEL GEREKSİNİZMLİ OLDUĞU İÇİN JETON VERMEK İSTEMİYORLAR”Olayı, öğretmenin kendisine gönderdiği videoyla öğrendiğini anlatan anne Hatice Öner Yüce, “Öğretmenimiz jeton almak istiyor, oğlum özel gereksinimli olduğu için jeton vermek istemiyorlar. Öğretmeni, “Benimle birlikte alana girsin” diyor. Bu sefer de gerekçe olarak, “Sizi aldığımızda buraya diğer veliler de çocuklarıyla girmek isteyecekler” diyerek reddediyorlar.” ifadelerini kullandı.İşletmeye tepki gösteren Yüce, “Olaya her vicdan sahibi insan, her anne gibi tabi ki üzüldüm. Bu üzüntü için çok derin bir üzüntü diyemeyeceğim çünkü bu zamana gelene kadar 7 yıl boyunca farklı alanlarda, farklı platformlarda derin acılarla karşılaştık. O durumlar beni güçlendirerek bugüne getirdi.” dedi.Bu oyun alanında aynı durumu yaşayan başka velilerin de olduğunu dile getiren Yüce, yetkililerin kendileriyle iletişime geçmediğini, yasal haklarını kullanarak olayın takipçisi olacaklarını söyledi.Türkiye Down Sendromu Derneği öncülüğünde aynı mağduriyeti yaşayan aileler de oyun alanının önünde buluştu.Derneğin Yönetim Kurulu Üyesi Cansu Korkmaz, oyun oynamak isteyen down sendromlu bir çocuğun yaşıtlarından ayrıştırılmaması gerektiğini, yaşanılan olayın ayrımcılık olduğunu belirtti.Yetkililerle görüşmek için oyun alana geldiklerini aktaran Korkmaz, alanın kapalı olması nedeniyle kimseyle görüşemediklerini ifade etti.AVM ÇALIŞANLARI GÖZALTINA ALINDIAnkara”nın Etimesgut ilçesinde, bir AVM”de down sendromlu çocuğu oyun alanına almayan, AVM çalışanı 5 kişi gözaltına alındı. AVM çalışanlarının 1 Nisan”da da otizmli bir çocuğu, oyun salonuna almadığı ortaya çıktı.Ankara”da bir AVM”de down sendromlu çocuk oyun alanına alınmayınca öğretmeni Sevcan Odabaşı Karakurt, işletmeyi ve çalışanları polis ekiplerine şikayet etti. Polis ekipleri mağdur çocuğun ailesine konuya ilişkin haber vererek işlemlere başladı. Bu olayın, oyun salonunda daha önce de yaşandığı öğrenildi.DAHA ÖNCE DE OTİZMLİ ÖĞRENCİYİ ALMAMIŞLARAVM”nin çalışanları tarafından 1 Nisan Salı günü de otizmli bir çocuğu, oyun salonuna almadığı, bu durum üzerine otozimli çocuğun annesi G.K.K. tarafından olayın Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığına bildirildiği, akabinde de karakola şikayette bulunduğu öğrenildi. Cumhuriyet Savcısından alınan talimatla oyun salonun sorumlu müdürü E.G. ile 4 kadın çalışan gözaltına alındı. Gözaltına alınan şahısların emniyetteki işlemleri sonrası mahkemeye sevk edilecekleri öğrenildi.NE OLMUŞTU?Ankara”nın Etimesgut ilçesinde 7 yaşındaki Down Sendromlu çocuk oyun alanına alınmadı. Edinilen bilgilere göre, olay, Etimesgut ilçesindeki Gimsa Park AVM içerisinde yer alan bir oyun alanında yaşandı. 7 yaşındaki Down Sendromlu Mert Affan Yüce, öğretmeni Sevcan Odabaşı Karakurt eşliğinde oyun alanına gitti. Ancak işletme yetkilileri, Mert”in, Down Sendromlu olduğunu fark edince, çocuğa bilet veremeyeceklerini ifade etmişlerdi.

Source: Muhammet Binici


İktidar, Anayasa Mahkemesi’nin, KHK ile düzenlendiği için iptal ettiği düzenlemeleri yeniden Meclis’e sundu

Teklife göre, Devlet Memurları Yasası’ndaki atama, sınav gibi çeşitli şartlara tabi olmadan kamuya atama yapılabilecek. Cumhurbaşkanlığı aralarında Kamu İhale Yasası’nın da bulunduğu toplam 6 yasadan muaf olacak. Cumhurbaşkanlığı merkez teşkilatı ile bağlı kurullarında çalışanlar ne sendika kurabilecek, ne de sendikalara üye olabilecek. İktidar, Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine geçilmesinin ardından KHK ile birçok düzenleme yapmıştı. Ancak Anayasa Mahkemesi, bu uygulamaları, KHK ile düzenlenemeyecek konuları içerdikleri veya KHK’nın dayanağı olan Yetki Yasası kapsamında olmadıkları gerekçesiyle iptal etmişti. İktidar iptal edilen bu düzenlemeleri yasa ile yapmak için Meclis’e “torba teklif” sundu. Teklifle önümüzdeki günlerde TBMM’de tartışma yaratacak birçok düzenleme yeniden gündeme getirildi. Bu düzenlemeler şöyle: 657’SİZ ATAMA. Bakanlıklarda doğrudan bakana bağlı olarak çalışacak, bakanın görev süresiyle sınırlı sürede görev yapacak müşavirler atanacak. Bakanın görevi sona erdiğinde bakan müşavirlerinin görevi de sona erecek. Ancak bu atamalar yapılırken, 657 sayılı Devlet Memurları Yasası’ndaki atanma, sınavlar, kademe ilerlemesi ve dereceye yükselmeye ilişkin hükümlerden hiçbirisi uygulanmayacak. UZMANA DENETİM YETKİSİ. Kamu kurumlarında uzman ve uzman yardımcısı istihdam edilebilecek. Bu kişilere teftiş, denetim, inceleme ve soruşturma da yaptırılabilecek. Denetime tabi gerçek ve tüzel kişiler, gizli dahi olsa bütün belge, defter ve bilgileri ibraz edecek. Para ve para hükmündeki evrakı gösterecek, sayılmasına yardımcı olacak. Denetimdeki uzman ve yardımcıları, kamuya yararlı dernekler ile gerçek ve tüzel kişiler dahil birçok yerden her türlü belge bilgiyi isteyebilecek. Bu isteğin yerine getirilmesi de zorunlu olacak. 6 YASADAN MUAF. “Cumhurbaşkanlığı hizmetlerinin özelliği ve güvenlik şartına uygun şekilde yerine getirilmesi” gerekçesiyle Harcırah Kanunu, Taşıt Kanunu, Devlet İhale Kanunu, Kamu Konutları Kanunu, Kamu İhale Kanunu, Kamu İhale Sözleşmeleri Kanunu hükümleri Cumhurbaşkanlığı makamı, Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreterliği, Cumhurbaşkanı Yardımcılıkları, Cumhurbaşkanlığı Politika Kurulları ile Devlet Denetleme Kurulu hakkında uygulanmayacak. Bu yasalarda düzenlenen konular ile mali iş ve işlemlere ilişkin usul ve esaslar Cumhurbaşkanlığı’nca belirlenecek. BAKANLIĞA ÖZEL GELİR. Gençlik ve Spor Bakanlığı tarafından mevzuat hükümleri gereği yürütülen hizmetler kapsamında elde edilen gelirler, “özel gelir” olarak kaydedilecek. Bakanlık gelirleri yine bakanlık bütçesi içerisinde kullanılacak. Bakanlık, özel hesabı gelirlerinin elde edilmesi, tahsili, takibi, bu hesaba bakanlık bütçesinden aktarılan tutarlar dahil harcamaların giderleştirilmesi, muhasebeleştirilmesi, denetimi ve özel hesabın işleyişine ilişkin diğer usul ve esasları belirlemeye yetkili olacak.SENDİKA YOK. Cumhurbaşkanlığı merkez teşkilatında, bağlı kurullarında ve Diyanet İşleri Başkanlığı, Savunma Sanayii Başkanlığı ile İletişim Başkanlığı hariç olmak üzere bağlı kuruluşlarında, Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği’nde çalışan kamu görevlileri sendikalara üye olamayacak, sendika kuramayacak.. Devlet memuru istihdam edilmeyen kamu kurum ve kuruluşlarında, 657 sayılı Devlet Memurları Yasası ve diğer kanunların sözleşmeli personel çalıştırılması hakkındaki hükümlerine bağlı olmaksızın idari hizmet sözleşmesiyle personel istihdam edilebilecek. Bu kişiler iş mevzuatı hükümlerine tabi olacak.SINAVSIZ ATAMA. Üst kademe kamu yöneticisi kadro, pozisyon ve görevlerine Cumhurbaşkanlığı kararnamesinde yer alan şartları taşımak kaydıyla 657 sayılı Devlet Memurları Yasası’nın atanma, sınavlar, kademe ilerlemesi ve derece yükselmesine ilişkin hükümleriyle bağlı olmaksızın atama yapılabilecek. HEDEFE ULAŞAMAYAN YANDI. Cumhurbaşkanı’nca süreli atanan üst kademe kamu yöneticileri, ilgili yasalarda öngörülen görevden alma gerekçeleri yanında “kurumsal hedeflere ulaşılamaması” nedeniyle de süreleri tamamlanmadan görevlerinden alınabilecek. . 9 Temmuz 2018’den önce bakanlık müşaviri kadrolarına atanmış veya çeşitli kanun, KHK veya diğer mevzuat hükümlerine göre bakanlık müşaviri veya müşavir ya da danışman kadro veya pozisyonlarına atanmış sayılanlar ile 11 Nisan 2025 itibariyle atandıkları söz konusu kadro veya pozisyonlarda bulunanlar, 9 Temmuz 2018’den önceki görevlerine atanabilecek. Ancak atanma şartlarını kaybedenler, ceza kovuşturması veya disiplin soruşturması sonucunda görevden alınanlar veya görevleri sona erenler bu haktan yararlanamayacak. Atanabilmek için 31 Temmuz 2025’e kadar kurumlarına başvuru yapmaları gerekecek.

Source: Mustafa Çakır


Doktorlara ait olduğu iddia edilen grupta kadın hastalara yönelik çirkin ifadeler ortaya çıktı: Hastanede mesaj skandalı

Konya’da Selçuk ÜniversitesiTıp Fakültesi Hastanesi’ndekidoktorlara ait olduğuiddia edilen, kadın hastalarayönelik cinsel içerikli,cinsiyetçi, aşağılayıcıifadelerin olduğuWhatsApp yazışmalarınakamuoyunu ayağakaldırdı. SelçukÜniversitesi soruşturmabaşlatıldığını, iddiaya konupersonellerinse görevdenuzaklaştırıldığını açıkladı. TürkTabipleri Birliği (TTB) konununtakipçisi olduklarını duyurdu. TTBMerkez Konsey 2. Başkanı Dr. PınarSaip, konuya ilişkin Cumhuriyet’ekonuştu. “Hekimliğe yakışmayanetik dışı davranış” diyen Saip,“Bizim de Türk Tabipleri Birliğiolarak bu konu hakkında resensoruşturma başlatma hakkımızdoğuyor. Bu onur kırıcıdavranışları da soruşturupgerçekten böyle bir durumvarsa gerekli etik cezayıveririz” dedi. Saip, “Bu ahlakiçöküntü tüm kurumlardamaalesef oluyor. Birtakımhekimlik değerlerini,sistemlerin bozulmuşolması, piyasalaşmışbir sağlık sistemi maalesef yokediyor. Ülkedeki ahlaki çöküntü,adalet kavramının kaybolmasıbütün kurumlara yansıyor”değerlendirmesinde bulundu.“Biz başka bir sağlık sistemimümkün diyoruz” diyenSaip, “Piyasanın elinin sağlıksisteminden çekildiği, kamunundaha güçlendirilerek gerçektenhastalara yeterli zamanın ayrıldığı,sistemin düzgün işlediği, birtakım taşeronlara verilmediği,halk yararına bir sistemeihtiyacımız var. Burada dapara ilişkilerinin mümkünolduğunca sağlık sistemininiçinden çıkarılması lazım.Ahlaki yozlaşmaya da yolaçan. O yüzden biz performanssisteminin kaldırılmasınıistiyoruz” ifadelerini kullandı.Muğla Eğitim ve AraştırmaHastanesi’nin Nükleer TıpMerkezi’nde teknisyenlerin hastalaraaşırı doz radyoaktif madde verdiğiöne sürülürken, yine Muğla’da birdoktorun ilişki teklifini reddedenteknikeri tehdit ve taciz ettiği iddiaedilmişti.CERRAH, KUYUMCU İBANINA PARA İSTEDİDiyarbakır’da, aşırı kilo kaybısonrası vücudunda oluşan sarkıklarıgidermek için Dicle ÜniversitesiHastanesi’ne başvuran Berivan Önder(33), 27 Mart’ta genel cerrah Prof. Dr.Burak Veli Ülger tarafından ameliyataalındı. Önder, beş gün sonrakorsesini çıkardığında silikonlarınyanlış yerleştirildiğini, ciddi sağlıksorunların baş gösterdiğini ilerisürdü. Ülger’in kendisinden 90 binTL talep ettiğini iddia eden Öndersavcılığa suç duyurusunda bulundu.Önder, “IBAN yoluyla atacağımısöyledi. IBAN’da bir kuyumcuadına. 90 bin TL’yi o kuyumcuyaattım. Açıklama kısmına ‘altın alımıdiye yazacaksınız’ dedi. Hastaneyönetimine şikâyette bulundum.Soruşturma başlattıklarını, sürecibekleyeceklerini söylediler” dedi.

Source: Rengin Temoçin


Sapık doktorlar görevden alındı! Rezil yazışmaları deşifre olmuştu…

Pandemi döneminde, deprem günlerinde fedakârlıklarıyla gönüllerde taht kuran hekimlerimizin arasında çıkan çürük elmalar vatandaşlar kadar sağlık çalışanlarını da rahatsız ediyor. Selçuk Üniversitesi (SÜ), üniversitenin tıp fakültesi hastanesindeki bazı sağlıkçıların WhatsApp mesajlaşma uygulamasında oluşturdukları grupta yaptıkları kadın hastalar hakkındaki iğrenç yazışmalar, bu durumdan rahatsız olan bir doktor tarafından ifşa edildi. #r-1108297# AHLAK SKANDALINI MESLEKTAŞLARI ORTAYA ÇIKARDI Sosyal medyadan paylaşılan yazışmalar zaman zaman “sağlık skandalı” iddialarıyla gündem olan hastaneler bu defa “ahlak skandalı” sebebiyle haber oldu. Yazışmalarda kadın hastalar hakkında cinsiyetçi ve aşağılayıcı ifadeler içeren mesajların olduğu görüldü. Rahatsız olan hekimlerin verdiği bilgilere göre bu tutumun uzun süredir sürdüğü, hastanede rahatsızlık oluşturduğu belirtildi. GÖREVDEN ALINDILAR Sosyal medyada paylaşılan ekran görüntülerinde bazı doktorların kadın hastaların fiziksel özelliklerine yönelik yorumlar yaptığı, “Sarışın fena”, “Hayatımın aşkını kaçırdınız” gibi ifadeler kullandığı ortaya çıktı. Skandalın ortaya çıkmasının ardından Sağlık Bakanlığı çirkin doktorları görevden uzaklaştırdı. “Ahlak skandalı”nın yaşandığı Selçuk Üniversitesinden yapılan açıklamada da “yazışmalarla ilgili soruşturma başlatılmış olup, iddiaya konu personeller görevden uzaklaştırılmıştır” denildi.

Source: Sevda Altunbaş


Tehlikede olan sadece Kıbrıs değil Türkiye’nin geleceği

Avrupa Birliği bir fiyaskodur. 1950’lerde, İkinci Cihan Harbi sonrasının iki tane muhafazakâr lider vardı. Birisi, hakikaten Fransa’nın yerlere düşen onurunu düzelten bir komutan; muhafazakâr da olsa geniş görüşlü münevverlerinin de temsilcisi General De Gaulle. Türkiye’de sol sağ herkesin beğendiği bir liderdi. Tabii Fransa’da da öyle. Fransız solcu ve sağcı seçmenler hayatlarının en mutlu, en müreffeh zamanlarını onun reformlarına bağlarlardı.Almanya’da savaşta yenilse de teknisyenlerini iyi muhafaza eden ve bu yüzden Amerikan sermayesini iyi kullanan, işletme yöntemleri bakımından en mükemmel Avrupa ülkesinin Federal Almanya’nın başında da Konrad Adenauer vardı. Adenauer’ın arka planda destekçisi Hjalmar Schacht idi. İkisi bir araya geldiler, Avrupa Birliği’nden bahsettiler. Fransa ve Almanya, İtalya’sız olmazdı. “İngiltere” dediler ama De Gaulle şiddetle karşı çıktı… Bir müddet Britanya uzak tutuldu. Hoş, Commonwealth İngilteresi’nin de bu dışlanma pek umurunda değildi. Er veya geç içeri buyur ettiler. Bir müddet sonra İngilizler kendileri kaçtılar.Bir dönem Avrupa Birliği Amerika’nın alternatifi gibi göründü. Bir devir oldu, Sovyet bloğunu eriten unsur o sayıldı. Bunların hepsi geçici başarılar.ÇOK HAM BİR YAKINMA“Türkiye Avrupa Birliği’ne girme şansını kaçırdı” diyenlerden değilim. Çok ham bir yakınma olur. Ama başta Türkiye’deki temsilcimiz, Nilgün Cerrahoğlu’nun eşi, eski Avrupa Birliği Türkiye Temsilcisi Gian Paolo Papa ve zamanın AB liderlerinin ısrarına rağmen Ecevit hükümeti bu işe iltifat etmedi. 1974’te müracaat etmedik. İnönü’nün Ankara Anlaşması’yla başlayan girişimini Ecevit tamamlamadı. Kabahat onun değil.Şunu açıkça söyleyelim: Türkiye sanayisi kendinden emin değildi. Her zaman olduğu gibi yine yanıldılar. İki arkadaşımızın yazdıkları hatıratta hiç zikretmedikleri bir husus var: İlter Türkmen, diplomatik hayatının umulmaz bir hatasını yaptı. Avrupa Birliği’ne müracaat etmememizi ısrarla önerdi. Geri çekildik. Yunanistan ise müracaat etti. İkimiz etseydik Yunanistan’ı da dışarı çekerdik. İki devlet de alınmazdı ama Yunanistan tek başına girdi. O günden beri de kâbusumuz oldu.Ursula von der Leyen başta olmak üzere, gerek Belçika bürokrasisi gerek Avrupa devletlerini yöneten insanlar, Rönesans devrinden beri Avrupa tarihinin en görülmemiş, beceriksiz ve sığ kadroları. Hiçbirinin içinde ne büyük devlet adamı, ne büyük ekonomist, ne de bizim portrelerini ezberlediğimiz diplomatlar var. Hitler olmasa belki Kissinger, Almanya’da kalıp Avrupalı bir diplomat olacaktı.Von der Leyen çantasında parayla gezen bir teyze. Türkiye’ye geliyor, “Daha çok göçmen alırsan sana bir milyar Euro” diyor. Orta Asya ülkelerine de 12 milyar Euro’luk yatırım vaat etmiş. Tatbikatta yarısının bile kullanılamayacağı açık. 12 milyar Euro’yu akıllıca kullanacak ne kadrolar, ne iş adamları ne de politikacılar var. Fakat bu son operasyonda Orta Asya’dan Türk işadamlarını elemek istedikleri açık. Hızla hareket edilmezse eleme başlayınca çok geç olur. Hâlâ Sovyet nomenklaturasından kalma bürokrasiyle iş yürümez, AB’de vaadlerini erteler.Şurası bir gerçek: Türk dünyasından ortada kalan, gerçekten parmak ısırtacak kadroların bulunduğu üç ülke var. Birisi Azerbaycan, biri henüz Rusya dünyasının içinde olan Kazan Tataristan’ı, üçüncüsü de çok çalışkan yaratıcı halkın bulunduğu Özbekistan. Diğerlerinin hepsinin sorunları var. Çözülmeyen sorunlar sadece iktisadi değil, kültürel yapılarının gelişimi için gereken atılımlar yapılamıyor. Kabiliyetli hayvancıların bulunduğu, parmak ısırtan sanatçıların yaşadığı Kırgızistan’ın ve Türkmenistan’ın nasıl yol izleyeceği belli değil.TEK UMUDUMUZ ONLARDI AMA…Türkiye’nin Türk nüfusu azalıyor. Bizim kuşak, üniversite mezunu olduğumuz yıllarda nüfus patlamasından şikâyet eden bir Türkiye varken, bugün doğumların azaldığı, evliliklerin çözüldüğü bir sosyal facia noktasındayız. Tek umudumuz Özbekistan, Kırgızistan ve Çin Türkistan’ı (Sincan) bölgelerinin çalışkan ziraatçıları, hayvancıları, kabiliyetli gençleriydi. Maalesef Türkiye’yi Suriyelilerle doldururken, Uygur ve Türkmenlerden bize gelip sığınanları bile geri veriyoruz.Orta Asya Cumhuriyetlerimizin yöneticileri, içlerinde çok seçkin insanlar olmakla birlikte, genelde çok olumsuz işleri savsaklayan, eski Sovyet bürokrasisinin kötü alışkanlıklarını saklayan bir zümredir. Türkiye’de okuyup dönen parlak gençleri de bürokrasiye entegre etmek yerine dışlamayı tercih etmektedirler. Hâlâ gelir dağılımında ve hizmetlerde, güya sosyalist sistemden geçmiş toplumlara yakışmayacak eşitsizlikler görülmektedir. Gülünç imtiyazlara sahip tabakalar türemiştir. Burada örneğin yine Rusya olduğu açıktır. Rusya korkusu ileri sürülüyor. Ukrayna Savaşı’ndan sonra Avrupa’da başlayan Rus korkusu Orta Asya’da da olabilir. Lakin çarenin AB olmadığını, AB üyelerinden başka herkes biliyor.Kazakistan’da Nazarbayev’in başlattığı kültürel reformlar ve bilinç gelişimi acaba devam ediyor mu soru işareti. Tacikistan’da hayat, öbür Orta Asya Cumhuriyetlerinin düzeyine çıkabilecek mi, o da soru işareti. Özbekistan’dan başka geleceği için gelişiminde ümit gördüğümüz bir ülke yok. DOĞUYA DA BAKMALIYIZ Bunları Avrupa Birliği bir araya getiriyor. Derhal içlerinden en alakasız üye Yunanistan fırlıyor. “Kıbrıs’ı tanımalarını şart koşun” diyor. Onlar da hemen onaylıyor. Güney Kıbrıs tutkusu, Avrupa Birliği’nin ne kadar anlamsız bir bütün olduğunun göstergelerinden biri. Brüksel’dekiler ve von der Leyen kendini Venedik dukası zannediyor herhalde. Şurası bir gerçek: Güney Kıbrıs’ta, Kıbrıs Adası’na parlak asırlar yaşatan Venedikliler yok. İtalyanlarla benzer taraflarını da görmüyorum. Tembel, karapara aklayan, dış destekle geçinen bir ada. Kuzeyle birleşmeye ve birlikte yaşamaya hiçbir şekilde hazırlıklı değiller.Eğer hızla müdahale etmezsek; sadece uğrunda bu kadar fedakârlık yapılan Kıbrıs’ı değil, ülkemizin nüfus azalmasından dolayı çekeceği sıkıntıları karşılayacak iş gücünü, sanatlarımızı, bilim dünyasını, hatta boşaltılan sağlık sektörünü restore edecek kuvveti de kaçıracağız. Yani Türkiye’nin geleceği de tehlikeyle karşı karşıya.Gözümüzü sadece güneye değil, biraz da doğuya çevirmemiz lazım. Ve böyle bir zamanda politik değişimi yapacak olan kadronun sıkıntısını çektiğimiz açık. Orta Asya Cumhuriyetleri ile olan ilişkilerimizde hâlâ Süleyman Demirel’i arıyoruz.POLİS TEŞKİLATI’NIN 180. YILINDA NARKOTİK MÜCADELESİBu hafta Polis Haftası’nı idrak ediyoruz. Narkotik Şube’nin gösterdiği çabalar, takdire şayan bir noktadadır. İstanbul Emniyet Müdürü Selami Yıldız’ın verdiği bilgiye göre, yalnızca bir hafta içinde tam yedi milyon kimyevî uyuşturucu hap ele geçirildi ve bu maddeleri piyasaya süren suç örgütleri çökertildi. Söz konusu sayı, mücadelenin ne denli büyük ve zorlu bir alanda yürütüldüğünü açıkça gösteriyor. Bu vesileyle, geçtiğimiz günlerde Kayseri İl Emniyet Müdürlüğü Narkotik Suçlarla Mücadele Şubesi’nde görevli polis memurumuz İbrahim Birol’un, uyuşturucu tacirlerinin takibi sırasında şehit düştüğünü üzüntüyle anmak isterim. Genç memurumuzun bu uğurda can vermesi, ülkemizin geleceğini tehdit eden bu belaya karşı verilen mücadelenin ne derece hayati olduğunu gözler önüne seriyor.Bugün, büyük şehirlerin varoşlarında kimyevî uyuşturucu kullanımının alarm verici boyutlara ulaştığını söylemek abartı olmayacaktır. Bu maddeler yalnızca bireyleri değil, aileleri, toplumun huzurunu ve geleceğini de zehirlemektedir. Bu nedenle, polis teşkilatının sahada yürüttüğü titiz ve kararlı operasyonlar, toplum sağlığı açısından hayati önemdedir.İÇ DÜZENİN TEMİNATI NEDİRPolis Teşkilatı’mızın 180. kuruluş yıldönümünü kutlarken, bu kurumun yalnızca bugünkü yapısıyla değil, tarihî kökleriyle de ne kadar önemli bir yere sahip olduğunu hatırlamak gerekir. Tanzimat döneminde modern anlamda yeniden yapılandırılan teşkilat, aslında çok daha eski bir geleneğin devamıdır. 1845 yılı, bu yeniden yapılanmanın başlangıç noktası olarak kabul edilse de, Osmanlı’dan Cumhuriyet’e uzanan polislik anlayışı çok daha derin ve köklüdür. Unutulmamalıdır ki bir devletin güvenliği, sadece sınırlarını korumakla değil, iç düzenini sağlamakla da mümkündür. Bu iç düzenin teminatı ise hukukun üstünlüğüyle çalışan, disiplinli, donanımlı ve halkla iç içe bir polis teşkilatıdır.

Source: İlber Ortaylı