“Suç ve Adalet Gündemi – Turizm Emekçileri, 15 Temmuz Yüzleşmesi ve İmamoğlu İtirafları”

AKP yine sermayeden yana tavır aldı: Turizm emekçisinin izin hakkına gasp

Turizm iş çilerinin çal ışma ve tatil g ünlerini ilgilendiren de ğişiklik TBMM’de onaylandıktan sonra d ün Resmi Gazete’de yay ımlandı. Değişikliğe g öre turizm emekçileri 10 gün kesintisiz çal ıştırılabilecek. Karara turizm emek çilerinden ve muhalefetten tepkiler yükseldi. Cumhuriyet’e konu şan T ürk- İş’e bağlı T ürkiye Otel Lokanta Dinlenme Yerleri İş çileri Sendikas ı (TOLEYİS) Genel Başkanı Cemail Bakındı değişikliğe ilişkin, “Bu, bir k ölelik düzenidir. Say ın Bakanın isteğine g öre yap ılan sınıf karşıtı bir d üzenlemedir” yorumunda bulundu. De ğişikliğin anayasaya aykırı olduğunu s öyleyen Bak ındı, “İş çi bulamazlar. Turizm hizmetine bir faydas ı olmaz. 10 g ün dinlenmeden nas ıl çal ışılacak? Akla uygun değil. İnsan kavramı olmayan bir d üzenleme. Bunun hiçbir verimi olmaz” dedi. ‘TEMEL NEDEN SEKTÖRDEK İ ÖRGÜTSÜZLÜK’ D İSK’e bağlı Dev Turizm-İş Genel Sekreteri G ökhan Aslan da konuya ili şkin gazetemize a ç ıklamalarda bulundu. Turizm iş çilerinin anayasa ile güvence alt ına alınan dinlenme hakkının ciddi şekilde tahrip edildiğini vurgulayan Aslan, “Turizm işkolu, ülkemizde güvencesiz çal ışmanın, iş kazalarının ve iş çi cinayetlerinin en yo ğun yaşandığı sekt örlerden biridir. Bu yasa de ğişikliğiyle birlikte patronlara “esnek çal ışma” adı altında geniş yetkiler tanınırken, iş çiler için s ınırsız bir s ömürü ortam ı yaratılmıştır. Değişikliğin bu denli rahatlıkla yapılabilmesinin temel nedeni ise sekt ördeki örgütsüzlüktür” ifadelerini kulland ı. ‘BAKANIN SEKT ÖR SERMAYEDER İ OLMASI KOLAYLAŞTIRDI’ Turizm sekt örünün 12 ay boyunca yo ğun nakit akışı sağlayan ve sıcak paranın d öndü ğ ü ba şlıca sekt örlerden biri oldu ğunu kaydeden Aslan, “Bu nedenle T ürkiye’deki sermaye çevrelerinin önemli bir k ısmı bu sekt örde faaliyet göstermektedir. Yüksek enflasyonun ve Türk Liras ı’nın d öviz kar şısındaki değer kaybının etkisiyle, son d önemde sektörde bir daralma ya şanmakta ve bu daralmaya karşı ilk önlem olarak personel giderlerinin azalt ılması tercih edilmektedir. Bu bağlamda haftalık tatil hakkının fiilen kaldırılması, k ârl ılığı artırma hedefiyle g ündeme getirilmi ştir. AKP h ükümetlerinin uzun y ıllardır emek-sermaye politikalarında istikrarlı bir şekilde sermayeden yana tavır aldığı bilinmektedir. Bu son değişiklik de “esnek çal ıştırma” adı altında turizm patronlarının ç ıkarlarını koruyan bir yasal d üzenleme olarak kar şımıza ç ıkmaktadır. Üstelik mevcut bakan ın sekt ör içinden gelen bir sermayedar olmas ı, patron yanlısı politikaların hızla hayata ge çirilmesini kolayla ştırmaktadır. Bakanlık, iş çilerin haklar ını koruması gerekirken, bu değişiklikle işveren lehine bir tutum sergilemiştir” dedi. Değişikliğin sekt örde istihdam ı artırmak yerine maliyetleri d ü ş ürmeye yönelik oldu ğunu belirten Aslan, “Kayıt dışı istihdamın en y üksek oldu ğu sekt örlerden biri olan turizmde bu uygulama, kay ıt dışılığı daha da artıracak ve emek çilerin güvencesizli ğini derinleştirecektir” diye konuştu. ‘SESSİZ KALIRSAK BEDEL ÖDER İZ’ HAK-İŞ’e bağlı T ürki̇ye Otel, Lokanta ve E ğlence Yerleri̇ İş çi̇leri̇ Sendi̇kas ı’ndan (OLEYİS) ise “Bu d üzenlemeyle birlikte in şaat başta olmak üzere ba şka sekt örlerden de benzer talepler yükseliyor. Bugün turizm i ş çisinin hakk ı budanır, yarın t üm i ş çilerin hafta tatili hakk ı ellerinden alınmak istenir. O y üzden bu yasaya sessiz kal ırsak, bedelini hep birlikte öderiz” ç ıkışı geldi. ‘AKP’NİN EMEĞE BAKIŞININ ÖZET İ’ D üzenlemeye muhalefetten de tepki geldi. CHP Kültür ve Turizm Bakanl ığından Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı G ül şah Deniz Atalar, “Turizm Bakanı’nın aynı zamanda turizm patronu olduğu bir ülkede, emekçiye insanca çal ışma hakkı tanınmaması şaşırtıcı değil. Bakanın talebi bellidir. ‘Esnek, denetimsiz, kuralsız, ucuz iş g ücü.’ Bakanl ık koltuğu ile kendisinin sermaye sahipliği aynı elde birleştiğinde, emek çinin kaderi patron masas ından yazılıyor. Turizm Bakanın zihniyetinde, k âr için her şey mubahtır. Uykusuzluk da, fazla mesai de, anayasa ihlali de.’’ ifadelerini kullandı. CHP Çal ışma ve Sosyal G üvenlik Bakanl ığından Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Gamze Taş ç ıer ise “Bug ün, i ş çinin 7. gün dinlenme hakk ını hedef alan bu anlayış; aslında 22 yıllık AKP iktidarının emeğe bakışının özetidir. Yaln ızca turizm iş çilerini de ğil, t üm emekçileri tehdit eden bir emsal niteli ğindedir” dedi. Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özda ğ da, “Turizm Bakanının aynı zamanda turizm patronu olduğu bir ülkede i ş çinin kaderi kölelik olmu ştur. Patron Bakan, iş çiye dinlenme hakk ını bile çok görmektedir” yorumunda bulundu.

Source: Taylan Gülkanat


15 Temmuz: Gecikmiş bir uyanışın kanlı bedeli

O gece tanklar sokaklara indi, F-16’lar Meclis’i bombaladı, silahlar bu milletin evlatlarına doğrultuldu. Ama hepsinden acısı şu oldu: Bu kalkışmayı yapanlar, yıllarca bu milletin vicdanına, inancına, yardımseverliğine dokunan; “hizmet” diyerek yola çıkmış, “cemaat” diye anılmış, gözümüzün önünde büyümüş bir yapının militanlarıydı. Ve en acı sorulardan biri hâlâ ortada: Biz bu yapının gerçek yüzünü neden zamanında göremedik? Soru da yanıtı da önemli çünkü mücadele hâlâ bitmedi. Bitmediğinin en büyük kanıtı da ara ara haberlere yansıyan operasyonlar ve bu operasyonlarda yakalananlar…KILIKTAN KILIĞA GİREN BİR YAPIFETÖ, bugünkü adını ve şeklini bir gecede almadı.* 1960’larda İzmir’de vaiz olarak ortaya çıkan Fethullah Gülen, “ışık evleri” aracılığıyla ilk nüvelerini attı.* 1980 sonrası, Türkiye’nin darbelerle sarsıldığı o kırılgan dönemlerde örgütlenmesini hızlandırdı. Dershaneler, okullar, gazeteler, televizyonlar, iş dünyasında dernekler… Yani devletin dokunmadığı her boşlukta büyüdü.* “Altın Nesil” yetiştiriyoruz diyerek, genç beyinleri formatladı.* Başörtüsü yasağıyla mağdur edilen dindar kesime “Biz de mağduruz” diyerek yaklaştı.Ama tüm bu “hizmet” görüntüsünün ardında, sabırla örülmüş bir sızma stratejisi yatıyordu. Orduya, yargıya, emniyete, MİT’e yıllar içinde yerleştiler. Çalınan sorularla girilen okullar, mülakatlarla ele geçirilen kadrolar… Her yere bir “abi” yerleştirildi, emirler yukarıdan, Pensilvanya’dan geldi. En acısı ise tüm bu yıllar boyunca istisnaları olsa da siyasetçiler, gazeteciler, akademisyenler, vatandaşlar bu yapıya ya destek verdi ya da sessiz kaldı. “Ne güzel eğitim veriyorlar”, “İyi çocuklar bunlar” diyerek, içimizden çıkan bir yapının devleti ele geçirme hırsı adeta görmezden gelindi.7 ŞUBAT VE 17-25 ARALIK: ALARMLAR* Gerçek yüz ilk kez 2012’de MİT kriziyle görüldü. MİT Müsteşarı Hakan Fidan ifadeye çağrıldığında, devlet içindeki paralel yapının ilk sinyali verildi.* Ardından 17-25 Aralık’ta, hükümete karşı “yargı darbesi” niteliğinde operasyonlar geldi. Bu artık bir güvenlik sorunu değil, bir rejim kriziydi. Devlet o tarihten itibaren FETÖ’ye savaş açtı. Ama asıl hesaplaşma, 15 Temmuz 2016 gecesi yaşandı.15 TEMMUZ O GECE…* Halkın üzerine bomba yağdırmak, Meclis’i vurmak, Cumhurbaşkanı’na suikast düzenlemek…* FETÖ’nün niyeti sadece iktidarı ele geçirmek değil, milleti sindirmek, devleti çökertmekti.* Hesaba katmadıkları bir şey vardı: Halk.* O gece, liderine güvenen, demokrasisine sahip çıkan, tankların altına yatan, F-16 sesleri altında direnmeye devam eden bir halk vardı. Sağcısı, solcusu, dindarı, seküleri, herkes bir ağızdan “hayır” dedi.* Terör örgütünün darbesi bastırılmıştı ama yüzleşme yeni başlıyordu. GEÇ GELEN GERÇEK: FETÖ BİR TERÖR ÖRGÜTÜDÜR 15 Temmuz’dan sonra, FETÖ’nün bir terör örgütü olduğu netleşti:* Sadece silahlı saldırılarla değil, yargıyı, emniyeti, basını, eğitimi kullanarak, halkı yıllarca zehirlediği için bir terör örgütü.* Binlerce masumun hayatını kararttığı, kumpaslarla orduyu çökerttiği, yalanlarıyla toplumu böldüğü için bir terör örgütü. Ve bu örgüt, kendisini “cemaat” olarak sunarken, milyonları kandırabildi. Siyaseti, medyayı, akademiyi, sokaktaki vatandaşı. Bugün bile “Ama çok iyi dershanelerdi” diyenler var.* Oysa dershaneler, devletin damarlarına sızmak için kullanılan araçtı. Himmet paraları darbenin finansmanı oldu. Işık evlerinde yetiştirilenler halkın üzerine kurşun sıktı.NEDEN GÖRDÜK AMA GÖREMEDİK?Bu sorunun tek bir cevabı yok. Dindar kesim yıllarca hor görüldü, dışlandı. Başörtüsü yasaklandı, imam hatipler kapatıldı, dini inancı olan insanlar ötekileştirildi. FETÖ, bu mağduriyeti istismar etti. “Biz sizin için varız” dedi. Siyasetçiler, “cemaat” sayesinde bürokraside kadro bulduklarını düşündü. Medya, “hoşgörü” imajına inandı. Akademi, “modern İslam yorumu” diyerek destek verdi. Ama aslında bu yapı mağdur değil, mağduriyet üreten bir makineydi. Görünenin arkasındaki o derin hırsı, sabrı, planı; bizler ya anlamadık ya da anlamak istemedik. Bugün hâlâ “Ama iyi insanlar vardı” demek, 15 Temmuz’da şehit olanların hatırasına haksızlık olur.BUNDAN SONRASI İÇİN: ŞEFFAFLIK, HESAP VEREBİLİRLİK VE HAFIZA Bugün FETÖ büyük oranda tasfiye edildi. Ama bu, tehlikenin geçtiği anlamına gelmiyor. Ankesörlü telefonlarla ilgili yürütülen incelemelerden hâlâ devletin içinde mahrem FETÖ’cüler olduğunu görüyoruz.FETÖ hem bir istihbarat örgütü hem de bir terör örgütü olarak karşımıza çıktı. Hâlâ tam anlamıyla bittiğini söylemek mümkün değil. Konunun bir başka önemli boyutu ise yeni yapılar, yeni kisvelerle karşımıza çıkabilir. Bu yüzden dikkatli olunmalı. Dinî söylemi kullanan, gizli ajandaları olan, “Biz başka bir yapıyız” diyen her oluşumu şeffaflık ve hesap verebilirlik ilkesiyle sorgulamak şart. Çünkü bir daha 15 Temmuz yaşanmasın istiyorsak, o geceyi unutmamalı, unutturmamalıyız. FETÖ’nün gerçek yüzünü görmeyenler, artık bu gerçekle yüzleşmeli. Suç örgütleri, dini ve halkın duygularını istismar ederek legal bir maske altında büyüyebiliyorsa, bunun sorumluluğu sadece devlette değil, hepimizde.

Source: Hande Firat


İmamoğlu’nun en yakınları tek tek dökülüyor

2019-2024 döneminde İBB İştiraklerinden Sorumlu Resmi Başkan Danışmanı, 2024 Yerel Seçimleri sonrasında da CHP’den Büyükşehir Belediye Meclis Üyesi seçilen ve Ekrem İmamoğlu tarafından İştirakler Komisyonu Başkanı yapılan Ertan Yıldız’dan sonra kendisine en yakın isimlerden biri olan eski sıvacısı Adem Soytekin de konuştu.

Adem Soytekin’in İmamoğlu ile tanışıklığı, Ekrem İmamoğlu”nun yüzde 60 ortağı olduğu aile şirketi olan İmamoğlu İnşaat”ta sıvacı olarak çalışmaya başladığı döneme dayanıyor.

Bu ilişki, İmamoğlu”nun Beylikdüzü Belediye Başkanı seçilmesiyle “iş fırsatlarına” dönüşmüş; Soytekin, kısa sürede kendi inşaat firmalarını kurarak İBB projelerinde birçok büyük bütçeli ihale aldı.

Yani Ekrem İmamoğlu, sıvacısına Beylikdüzü Belediye Başkanı olduktan sonra “yürü” dedi.

İBB Başkanı olduktan sonra da Soytekin koşmaya başladı.

Ancak bu koşu esnasında yapılan yolsuzluk soruşturması yolsuzluk iddialarının odağındaki isimlerin ayaklarına dolandı.

Adem Soytekin’in İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’na etkin pişmanlıktan yararlanmak için verdiği 15 sayfalık ifade metninin tamamına ulaştım.

İçerisinde son derece vahim iddialar var.

Hayret etmek gerekir ancak önceki itirafçıların söylediklerini duyduktan sonra bu duyguyu da rafa kaldırmış durumdayız.

Öncelikle yine bir hatırlatma; etkin pişmanlıktan yararlanmak için sadece ifade vermeniz yeterli değildir.

Söylediklerinizin tespit edilmesi yani delillendirilmesi de gerekir.

Tespitler söylediklerinizle uyumlu ise; etkin pişmanlıktan yararlandırılırsınız.

Ayrıca belirtmem gereken bir diğer husus da, soruşturma sürecinde etkin pişmanlıktan yararlananların cezaları 2/3 oranında düşürülür lakin suç işlediğinizi alenen kabul etmiş ve kendi ellerinizle delilleri sunmuş olursunuz.

Yani cezadan kaçamazsınız…

Şimdi gelelim ifadeye…

Medyaya yansıyan bölümleri zaten okumuşsunuzdur.

Ben biraz daha detay bilgileri ve insan canının ‘para için’ nasıl hiçe sayıldığını Adem Soytekin’in iddiaları doğrultusunda paylaşmak istiyorum.

“ADEM DİK DUR BİZİ SATMA”

Adem Soytekin konuşmasın diye Ekrem İmamoğlu avukatlar üzerinden kendisine el yazısıyla ‘pusulalar’ yollamış ve “Adem dik dur, bizi satma” demiş.

İfade metninden aynen aktarıyorum:

“Tutuklanmamın üzerinden yaklaşık 3 ay sonra ifade vermemin sebebi ise olayların bir bütünün anlamak maksadıyla geçen süredir. Bu sürede cezaevinde avukatlar aracılığıyla şahsıma ciddi baskılar, milletvekili teklifi yapılarak susturulmaya çalışıldım. El yazısıyla Ekrem İmamoğlu”na ait notlar tarafıma okutturularak susturulmaya çalışıldım. Hatırladığım notlardan birisi “Adem dik dur bizi satma” içerikli nottur. Ben şu an ifademde kimseyi sattığımı düşünmüyorum.”

METRO İHALESİNDEN YÜZDE 7 KOMİSYON İMAMOĞLU’NA

Adem Soytekin İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin yapmış olduğu Güneşli ile Bağcılar arasındaki hattın ihalesine girmek istemiş.

Bu isteğini de Ekrem İmamoğlu’nun para kasalarından biri olduğu ifade edilen Fatih Keleş ile paylaşmış.

Fatih Keleş de kendisini CHP’nin senelerdir ‘beşli çete’ diyerek eleştirdiği ancak şirket kurucusunun eski bir CHP milletvekili olduğu Yapı Merkezi isimli şirkete yönlendirmiş.

Soytekin ifadesinde;

“İstanbul Büyükşehir Belediyesi”nin yapmış olduğu Güneşli-Bağcılar hattında yapılan metro yapım ihalesi işine girmek için niyetim olduğunu Fatih Keleş ile paylaştım. Kendisi bu işi Yapı Merkezi”nin alacağını söyleyerek beni bu şahıslara yönlendirdi. Ben Yapı Merkezi”nin Boğaziçi’nde bulunan ofisine gittim ve orada şu an ismini hatırlamadığım gözlüklü, 50″nin üstü yaşlarında bir yönetim kurulu üyesiyle görüştüm. Bu görüşme esnasında kendisi bana üç ortak olduklarını, işin boyutunun Fatih Keleş ile Ekrem İmamoğlu”nun ortaklık payı olarak yüzde 7″ye anlaştıklarını, Avrasya Tüneli”nden sonra ilk defa İstanbul”da bir işe girdiklerini bana anlattı. Ben söz konusu yapılacak işin miktarını orada öğrendim ve yeterli iş bitirmem olmadığını anladım. Kendilerine yeterli iş bitirmem olmadığını ve ortak olamayacağımı söyledim. Bunun üzerine bana yaklaşık 3 milyar TL”lik betonarme niteliğindeki alt yüklenicilik işleri vereceklerini söylediler. Bana şirketimin gücü ile ilgili çalışma yapmamı söylediler. Sonrasında ben buradan ayrıldım. Bu görüşmeden yaklaşık bir hafta sonra tekrar bu şirket merkezine gittim. Elimde makine, ekipman gibi tüm çalışmalarımı hazırlayarak burada bulundum. Hafriyat işi için bir firmayla ön görüşmede yaptım. Kendilerine şirketimle ilgili gerekli sunumu gerçekleştirdim. Benden teminat mektubu hazırlamamı istediler. Bunun dışında çok fazla bir konuşmamız olmadı. İhale tarihi çok yakın olduğu için buna çalışılıyordu. İhale yapıldıktan 3 gün sonra ben Fatih Keleş”in yanına gittim ve ihalenin ne olduğunu sordum. Kendisi bana ihalenin patladığını, bir şahsın noterden ihale tarihinden bir gün önce ihaleyi kimin hangi fiyata alacağı gibi detayları tutanak altına aldırdığını ve bunu basına sızdırdığını, ihalenin iptal edileceğini söyledi.” şeklinde Ekrem İmamoğlu’nun metro ihalesinden komisyon aldığını iddia etmiş.

Bir kez daha altını çiziyorum iddia sahibi Ekrem İmamoğlu ile yıllardır beraber iş yapan ve kendisine en yakın olan isimlerden Adem Soytekin.

ARITMA MERKEZİNDEN DE YÜZDE 10 KOMİSYON

Adem Soytekin, Ambarlı Arıtma Merkezi’nin ihalesine de girmek istemiş.

Bu nedenle de (soruşturmada tutuklandıktan sonra etkin pişmanlıktan yararlanarak itirafçı olan) Ali Nuhoğlu ile bir araya gelmiş.

Orada da Nuhoğlu’nun ihale bütçesinden Ekrem İmamoğlu’na yüzde 10 komisyon vereceklerini ve bu işin yapımından çok fazla kazanç sağlayamadığını aktarıyor.

Yine noktasına dokunmadan Adem Soytekin’in ifade metninden aynen paylaşıyorum:

“Ali Nuhoğlu ve Özden Kuzu ile Ali Nuhoğlu”nun Aqua Florya”daki otelinde biraz önce belirtmiş olduğum metro ihalesinin sonrasında yakın bir zaman içerisinde buluştuk. Ambarlı Arıtma Merkezi işine ortak olmak istedim ancak iş bitirmemden dolayı ortak olamadım. Yine bu işin alt yükleniciliğini ben yapacaktım. Kendileri ihaleye girerek işin ön yeterliliğini aldılar, çalışmaları halen devam ediyor. Arıtma işlerinde önce ihaleye giriyorsunuz, ön yeterlilik aldıktan sonra bir proje hazırlıyorsunuz ve bir yıl sonra işe başlıyorsunuz. Ali Nuhoğlu ve Özden Kuzu bu işi konuştuğumuz gün masada konuşma esnasında ben kendilerine bu işten anlamadığımı, beni batırmayın bu işin sonunda şeklinde bir söylemde bulundum. Bunun üzerine Ali Nuhoğlu bana bu işten yüzde 10 Ekrem İmamoğlu”na vereceğiz, bizde zaten çok para kazanmıyoruz diye cevap verdi.”

KOLONU KESİLMİŞ BİNAYA RUHSAT VERİLDİ

İfade metnini okurken en çok kanımı donduran kısmı ‘para için’ insan canının tehlikeye atılma ihtimali kısmı oldu.

Soytekin, Gül İnşaat tarafından Beykent’te 14 bin 500 metrekare alan üzerinde inşa edilen Kubist Park Residence projesindeki yüksek binada beton kalitelerinin projeye uygun olmadığını ve binanın arka girişinden kolon kaldırılarak girişin genişletildiği ve sonrasında güçlendirme yapılacak alana güçlendirme yapılmadığını söylüyor.

Bu kadar hayati kusurlara rağmen de ‘ruhsat’ işini Fatih Keleş’in desteği ile hallettiğini iddia ediyor.

İddia doğrultusunda; para için orada yaşayan insanların beklenen İstanbul depreminde hayatını kaybetme ihtimali, gerçekten rüşvet suçu ile beraber aynı zamanda cinayete de teşebbüs değil mi?

Adem Soytekin’in bu konudaki ifadelerini aynen paylaşıyorum:

“Metin Gül ile benim eski zamanlardan beri tanışıklığım vardır. Kale Kent isimli projenin bir etabının kaba inşaatını ben yaptım. Metin Gül bu projeden dolayı o dönem mahkemelikti. Kendisi bana Ekrem İmamoğlu ile görüştüğünü, kendisini Fatih Keleş”e yönlendirdiğini, Fatih Keleş”i tanıyıp tanımadığımı sordu. Bende tanıdığımı söyledim ve Fatih Keleş’i aradım, kendisi birkaç saat sonra Kale Kent”in satış ofisine geldi. Metin Gül ve Fatih Keleş ayrı bir odaya geçerek özel bir görüşme yaptılar.

Bu görüşmeden sonrasında ben Fatih Keleş’i uğurlarken bana “Bu adamın derdi çok, benim çözebileceğimden fazla derdi var” dedi ve ayrıldı. Sonrasında bu büyük dertlerin tamamının çözüldüğünü öğrendim. Metin Gül”ün büyük dertleri Kubist, Kale Kent ve Bey City projelerindeki usulsüzlüklerin hukuka uygun hale getirilmesiymiş. Bu projelerden Kubist projesinin yüksek bloğun özellikle kayıtlara geçmesini isterim ki bu binanın statik sisteminde güçlendirme gerekliliği vardı, beton kaliteleri projeye uygun değildi ve binanın arka girişinden kolon kaldırılarak girişin genişletildiği ve sonrasında güçlendirme yapılacak alana güçlendirme yapılmadığını bilmekteyim. Bu nedenle mesleki sorumluluğum gereği bu binanın olası bir İstanbul depreminde yerle bir olacağını, bu beyanımın ihbar kabul edilerek detaylı incelemelerin yapılarak söz konusu tespitlerin yapılması ve insanların hayatlarına mal olmaması gerekliliğini bildirmek isterim. Ben tutuklu bulunduğum süre içerisinde meydana gelen depremde de bu projede büyük çatlaklar oluştuğunu duydum.”

23 Nisan’da İstanbul’da yaşanan depremde binada çatlaklar oluştuğu belirtiliyor.

Nasıl bir organizasyon ile karşı kaşıya olduğumuzu görüyor musunuz?

İddianame yazıldıktan sonra ve gerçekler ortaya çıkınca kim bilir daha neler duyacağız?

Ferhat Murat / Haber7

Source: Ferhat Murat


Zeki Doruk kimdir? HAKMAR ve TATBAK'ın sahibi Zeki Doruk kaç yaşında, nereli?

İstanbul merkezli yaklaşık 800 şubesi olan HAKMAR ve TATBAK zincir marketlerin sahibi Zeki Doruk ile örgütün finans faaliyetinin dağıtımını gerçekleştiren (örgüt kuryesi) polis memurluğundan ihraç edilen C.G. ve maddi yardım alan 24 kişi (toplam 26 kişi) şafak operasyonu ile gözaltına alındı. Peki, Zeki Doruk kimdir? HAKMAR ve TATBAK”ın sahibi Zeki Doruk kaç yaşında, nereli? İşte detaylar… ZEKİ DORUK KİMDİR? Zeki Doruk, 1997 yılında perakende sektörüne adım atarak İstanbul Pendik”te ilk HAKMAR mağazasını açmıştır. Zeki Doruk”un yalnızca HAKMAR değil, aynı zamanda TATBAK Gıda”nın da yönetiminde yer aldığı bilinmektedir. “GÜLEN SAYESİNDE YÜKSELDİM, SERVETİM DE GİTSE FEDA OLSUN” DEMİŞ “Fetullah Gülen sayesinde yükseldim, servetim de gitse feda olsun” diyen HAKMAR ve TATBAK zincir marketlerin sahibi Zeki Doruk”un evinde yapılan aramada örgüt ile bağlantılı materyaller ele geçirildi. ÖRGÜT MENSUPLARINA PARA TRANSFERİ YAPTIĞI TESPİT EDİLDİ Doruk”un FETÖ”nün yurtdışı yapılanmasından aldığı talimatlar doğrultusunda Türkiye”deki örgüt mensuplarına düzenli olarak para transferi gerçekleştirdiği tespit edildi. Kaynak olarak da HAKMAR Şirketler Grubu”nun kullanıldığı belirlendi.

Source: Beyza Nur Ergin