Özgür Özel ara seçim hamlesi yapacak
CHP kulislerini araştırırken Genel Merkez’de bu yönde bir çalışma yapıldığı kulağıma geldi.Kasım ayında ara seçim yapılması için CHP’nin güçlü olduğu iller üzerinden bir simülasyon çalışması yapılıyor.Kocaeli, Bursa, Ankara birinci bölge gibi yerler üzerinde duruluyormuş. CHP’nin yerel seçimlerde yüzde 50’nin üzerinde oy aldığı iller üzerinde simülasyon çalışması yapılıyormuş.Buradaki siyasi hedef belli. Eğer ara seçim CHP’nin güçlü olduğu yerlerde yapılır ve CHP seçimden bu başarıyla çıkarsa erken seçimi zorlayacaklar.23 MİLLETVEKİLİ İSTİFA ETTİRİLECEKHesap şu; Meclis’te 7 milletvekilliği boş. 23 milletvekili daha istifa ederse sayı 30’a ulaşıyor. 600 milletvekilimiz olduğu için bunun yüzde 5’i boşaldığı takdirde ara seçimlere gidilmesi gerekiyor. Ama onun şartları var.2839 sayılı Milletvekili Seçimi Kanunu’nda “Boşalan üyeliklerin sayısı, üye tam sayısının yüzde beşini bulduğu hallerde ara seçimlerin üç ay içinde yapılmasına Türkiye Büyük Millet Meclisi’nce karar verilir” deniliyor.Ancak ondan önce Anayasa’nın 84. Maddesi’nde şöyle bir düzenleme yer alıyor: “İstifa eden milletvekilinin milletvekilliğinin düşmesi, istifanın geçerli olduğu Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlık Divanı’nca tespit edildikten sonra Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulu’nca kararlaştırılır.”ANAYASAL DURUMÖzgür Özel’in bu hesabının önünde ciddi olarak bir Anayasal engel duruyor.Anayasa’nın 84. Maddesi’ne göre, “İstifanın geçerli olduğu Meclis Başkanlık Divanı tarafından tespit edildikten sonra Meclis Genel Kurulu’nca kararlaştırılır” deniliyor.1-Peki istifalar Meclis’e indirilemezse ne olur?2- Ekrem İmamoğlu ile ilgili yargılama sürecinde ortaya çıkacak yeni görüntüler, yeni tanıklar ve itirafçılar nedeniyle rüzgâr tersine dönerse ne olacak?O konjonktürde gidilecek bir ara seçimde CHP elindeki milletvekillerini kaybetmiş olmaz mı?Ara seçim formülünü süpersonik füze olarak yorumlayanlara bir tavsiyem olacak; dikkat edin süpersonik füze sizi vurmasın.MANSUR YAVAŞ YEDEK ADAY MI Fenerbahçe’nin süper yedeği Semih vardı. 80’inci dakikada oyuna girip gol atması beklenirdi.Mansur Yavaş da Ekrem İmamoğlu’nun yedeği gibi görülüyor.Daha doğrusu Mansur Yavaş cephesinde böyle bir rahatsızlık var. Zaten Özgür Özel’in,”Eğer İmamoğlu bundan sonraki süreçte hâlâ içeride olmaya devam ederse, seçimden sonra parlamenter sisteme geçilir. Cumhurbaşkanı Yavaş, başbakan İmamoğlu olur” açıklamasından sonra Mansur Yavaş en ufak bir değerlendirme yapmadı.24 SAAT GEÇMEDENAllah’tan yapmamış, çünkü Özgür Özel 24 saat geçmeden bu kez “A, B, C, Z planımız Ekrem İmamoğlu’nun cumhurbaşkanlığı adaylığıdır. Nokta” dedi.Eğer Mansur Yavaş ilk açıklama üzerine heyecanlanıp bir paylaşımda bulunsaydı çok zor durumda kalacaktı.1-Özel bir yandan Mansur Yavaş’ı da denklemin içinde tutmaya çalışıyor ama diğer yandan da as futbolcu değil, İmamoğlu’nun yedeği muamelesini yapıyor.2-Ayrıca Mansur Yavaş seçime girecek. Milyonlarca oy alacak, sonra yetkilerini İmamoğlu’na devredip sembolik cumhurbaşkanı olarak köşesine çekilecek. Bu Mansur Yavaş’a oy veren milyonların iradesine saygısızlık olmaz mı?3-Mansur Yavaş anketlerde önde yer alıyor ama İmamoğlu’nun yedeği muamelesini görüyor.Mansur Yavaş kendisine oynanan oyunun farkında.SEZER ÖRNEĞİEcevit’in seçtirdiği Ahmet Necdet Sezer bile sembolik cumhurbaşkanı olmadı. Ecevit’in yüzüne Anayasa kitapçığı fırlattı.CEVAP VERMEYE DEĞMEZDİ AMA…Ali Mahir Başarır, Meclis’teki konuşmasında ismimizi anmış. Zafer Şahin, CNN TÜRK ekranlarından hak ettiği yanıtı verdi.Cevap vermeye değmez ama kamuoyu bilsin istedim. Ali Mahir Başarır, “Türk ordusu Katar’a satılmıştır” diye şerefli Türk Silahlı Kuvvetleri’ne iftira attığında eleştirmek için yazı yazmadan önce kendisini arayıp cevap hakkını kullandırdığım kişidir.BAYKAL’A NE DEMİŞTİ Ali Mahir Başarır, 12 Eylül’den sonra CHP’yi açarak yaşamasına neden olan Deniz Baykal’ın zihni melekelerinin yerinde olmadığını söylemişti. CHP’nin Eski Genel Başkanı’na bu söylenir mi? Baykal’la konuşmuş ve yazımı “Baykal’ın da zihni melekeleri gayet iyi, kafası tıkır tıkır çalışıyor” diye bitirmiştim. Bir gün sonra Baykal aramış, “Akıl sağlığımın yerinde olduğunu kayıtlara geçirdin ya çok sağol kardeşim” demişti.İMAMOĞLU GÖZALTINA ALINDIĞINDA Ekrem İmamoğlu’nun gözaltına alındığı gün CNN TÜRK’te yayındaydım. İmamoğlu’nun eleştirilerime cevap verecek imkânı olmadığı için hakkında konuşmayacağımı söyledim. 20 Mart tarihinde Hürriyet gazetesinde, “Ben bu aşamada kişisel bir karar aldım. Ekrem İmamoğlu gözaltında olması nedeniyle bana cevap verecek imkânlara sahip değil. O nedenle gözaltı durumu netleşene kadar İmamoğlu’nu eleştirmeyeceğim” diye yazdım.İSTİFA EDERİMAyrıca Ergenekon sürecinde, Gezi olaylarında, FETÖ’yle mücadele sürecinde ve Ekrem İmamoğlu’na yönelik operasyonlarda şu tutuklanacak, bu hapse atılacak demedim. Gazetecilerin polis, jandarma ve savcılığa soyunmasını tasvip etmem. Ali Mahir Başarır, benim şu tutuklanacak, bu hapse atılacak diye bir açıklamamı ya da yazımı gösterirsen ben bu mesleği bırakacağım. Ama gösteremezsen sen siyaseti bırakacak mısın?İMAMOĞLU’NU DA SATARSenin Baykal’a yaptığın gibi, Kılıçdaroğlu’nu sattığın gibi, Ekrem İmamoğlu’nu ilk satanlardan biri olacağından kuşkum yok. İstersen bu yazıyı sakla çünkü Ekrem İmamoğlu’nu sattığında bunu sana hatırlatacağım.
Source: Abdulkadir Selvi̇
Mustafa Sabri Beşer yazdı: Her yerde görülüp hiçbir yerde fark edilmeyen şeyin adı neydi?
Yıl 2006. Hollanda Kültür Bakanlığı”nın davetlisi olarak gittiğimiz bir kültür organizasyonu sonrası, dönüş saatlerinde, Hollandalı Bakan Yardımcısıyla yapılan kısa bir sohbet, yıllardır içimde yankılanan bir zihinsel işgal alarmı gibidir.Bize döndü, “Türkiye”nin nüfusu 76 milyon (2006). Ortalama kitap okuma oranınızı biliyor musunuz?” diye sordu.Sustuk.Bilmiyorduk.Devam etti, “Hollanda nüfusu 17 milyon. Ortalama bir Hollandalı yılda 16 kitap okur. Ve biz kitap okuma oranını artırmak adına her fırsatta kamu politikası yürütüyoruz. Siz, Türkler… 6 yılda 1 kitap…”O an, biz sadece sayılarla değil; o adamın yüzüne yerleşmiş istihzayla tuş olduk.Utandık.Ama bu utancı ne yazık ki kolektif bir bilinç hâline getiremedik.O gün bugündür anlatmaya çalıştım bu vakıayı.Tehlike rakamda değil, okumama hâlinin toplumda bir mesele sayılmamasıydı.Ve dahi ne okunduğuna kimsenin karışmamasıydı!Geçtiğimiz gün World Population Review ve CEO World Magazine”in 2024 verileri yayınlandı.ABD, Hindistan, İngiltere, Fransa gibi ülkeler kitap okumaya yılda ortalama 357 saat ayırıyor.Türkiye…Haftada 5 saat 54 dakika.Bir kahve molası kadar.Bir “story” izlenme süresi kadar.Veri çalışmalarına göre “Harry Potter” ve “Yüzüklerin Efendisi”, Türkiye”de en çok okunan kitaplar.Çocuklarımız kitap okuyorlar!Ama büyüyle yoğrulmuş, cinsiyetsizlikle harmanlanmış, batının ahlak dışı kodlarıyla işlenmiş metinleri okuyorlar.Kendi kültürel kodlarına, tarihî hafızasına, hakikatle bağ kurmasına yarayacak kitaplarıysa okumuyorlar.Çünkü o kitaplar ya yazılmıyor ya da engelleniyor.Bu infialle bir kitap yazdım: 7 Renkli Gezegen.Fantastik bir çocuk romanıydı ama öyle bildiğiniz fantastiklerden değil.Karanlık lordlar yoktu; iç muhasebe vardı.Cinsiyetsiz karakterler yoktu; şahsiyetli çocuklar vardı.Batının büyülü karanlığına değil, tefekkür aydınlığına çağırmaktı amacım.Bir karşı anlatı inşa etmekti.Bir direniş romanı yazmaktı.Telif almadım.Yayınevine “Bila Bedel” imza attım.D&R başta olmak üzere hiçbir zincir mağaza satışı kabul etmedi.Ret cevabı verdiler.Harry Potter”ları vitrinlerine dize dize bitiremeyen mağazalar; raflarına virüs bulaşır endişesiyle bu kitaba yaklaştı!Dışlanmak, sansürlenmek, yok sayılmak…Bitmedi.Bir sponsor yordamıyla İstanbul”un metro istasyonlarında ve tramvay duraklarında 7 gün sürecek bir kampanyayla reklam panolarına girdik.Üç saat sonra, bizzat İBB eliyle afişler kaldırıldı.Gerekçe sunulmadı.Çünkü “büyü” yoktu, “LGBT” yoktu!Çünkü çocuklara “sihirli sopa” değil, “düşünme cesareti” veriliyordu.Ve en acısı, bizim mahalle de sustu.YouTube”da yüzbinlerce takipçisi olan muhafazakâr fenomenler, fahiş fiyatlarla “ücretli tanıtım” talep etti.Bazıları hiç cevap vermedi.Çünkü kitap algoritmaya değil, vicdana hitap ediyordu.Çünkü pazarlanabilir bir büyü değil, hakikat yüklüydü.LGBT sapkınlığına çağrı olduğu için değil, tam aksine, hakikate çağırdığı için yasaklı muamelesi görüyor.Acaba bu verilerden sonra, bizim zannettiğimiz fenomenler, bizim zannettiğimiz kitapçılar, başlarını ellerinin arasına alır mı?Zannetmem.Çünkü bu başlar çoktan vitrin planlarına, satış hedeflerine, reklam algoritmalarına teslim edilmiş.Düşünmezler.Düşünmek maliyetlidir.Düşünmek yalnızlaştırır.Düşünmek, sistemin dışına çıkmayı gerektirir.Ama ben o sistemin dışında kalmaya razıyım.Ben bir çağrı yaptım.Ben bir direniş duvarına ilk taşı koydum.Acuzeler gibi üç maymunu oynadıkça hiçbir kayıp geri gelmeyecek, hiçbir saldırı püskürtülemeyecek…Allah”a iş vermeyi bırakalım, el ense yapmayı bırakalım, sızlanmayı bırakalım; adamlaşalım, adam olalım!Çocuklar yakılıyor, haberdar mısınız?Takva taklaları atan fenomen güvercinlerimizden çok daha fazla çalışıyor, en şedit İslam düşmanları.Ne uyandıracak bizi?Her şeyi elde ettik, bütün kalelere yürüdük; en önde gidenlerin ardında iz süren yok.Hançeremiz yırtılana kadar haykırdık: Aile dedik, çocuk dedik, yaradılış dedik…Gözlerimizin oyulması mı, beyinlerimizin patlatılması mı gerekiyor uyanmamız için?Defalarca söyledik, yine söyleyelim:Vatan, harita değil; çocuklarımızdır. Neslimizdir.Ve eğer bu vatan kayarsa, sadece toprak değil; inanç da gider, izzet de geçmiş de gelecek de…O zaman bunca çile, bunca mücadele, bunca umut, boşlukta çürür.Ve biz sadece kaybetmeyiz;Kendimizi de inkâr ederiz.
Source: Mustafa Sabri̇ Beşer