Suriye çukurunda boğulmak

Suriye çukurunda boğulmak

Sevgili okurlarım, Suriye’de olup bitenler bizim medyada Türkiye’de olanlardan daha fazla yer buluyor.

Tuhaf bir durumdur!

Gözlerimizi kapatıp Suriye pisliğine balıklama daldık. Ne uğruna?

Bu sorunun yanıtını bilen yok.

Birileri devrildi, başka birileri yönetime el koydu.

Şimdi Türkiye’de çok komik bir anlayış yeniden hortlatılmak isteniyor:

“Suriye bizim Osmanlı’nın vilayeti idi. Dolayısıyla Suriye’de hakkımız ve hukukumuz vardır.”

İyi de kardeşim, artık Osmanlı mı kaldı bu dünyada!

Bu komşu ülke neresinden baksanız dökülüyor…

Bizim paraların Suriye’ye hortumlanma süreci başladı bile. Kaynaklarımızı oluk oluk oraya aktarılıyor.

İş başında bir ‘Darbeci’ var.

Bizim Recep Tayyip ekibine bakarsanız, onlar darbecilerle asla muhatap olmaz. Anımsayın, darbeci olduğuna uzun yıllar boyunca inandıkları Mısır Devlet Başkanı Sisi’nin yüzüne bu nedenle bakmadılar…

Ve Sisi’yi, Mısır gibi çok önemli bir ülkeyi ABD-İsrail-Yunanistan-Kıbrıs Rum Kesimi dörtlüsünün kucağına ittiler.

Şimdi iş işten geçti, pişman oldular, Sisi’ye yeniden dostluk eli uzatıyorlar ama iş işten geçti.

İş başında Ahmet Şara isimli bir İslamcı terörist!..

Suriye cumhurbaşkanı.

Herif darbeden sonra dünyanın karşısına uzun sakalı, takkesi ve cüppesiyle çıkmıştı.

Sonra anladı ki bu kıyafetiyle zarar görecek, önce sakalını kısalttı, sonra cüppesinden ve takkesinden vazgeçti…

Ve bir baktık ki herif bu kez takım elbise giymeye başlamış, üstelik kravat takıyor. Hep söyledim ve bundan sonra da ısrarla söyleyeceğim…

O Suriye lağımında boğulma olasılığı bizim açımızdan bakıldığında yüksek.

Adına Suriye denilen ve harabeye dönüşen o ülkede yoklar listesi uzun.

Yatırım yok, iş yok, üretim yok.

Bütün bu koşullara karşın biz şu anda bile dört milyondan fazla Suriyeli sığınmacıyı Türkiye’de beslemeye devam ediyoruz!

Sanki bir matahmış gibi Şam’daki büyükelçiliğimizi birkaç hafta önce açtık, binaya bayrağımızı çektik.

Diplomasinin vazgeçilmez kuralıdır, bu gibi işler karşılıklı yapılır.

Peki, Suriye’nin Ankara’daki büyükelçiliği açıldı mı?

Yine birkaç gün öncesine dönelim.

Şam’da yine tek taraflı olarak askeri ataşelik kurduk.

Yani dikkat edelim ve ibret alalım, koskoca Türkiye Cumhuriyeti bu durumlara düşürüldü.

Yönetimin başına çöreklenen Ahmet Şara isimli İslamcı terörist şimdi kılık kıyafetini değiştiriyor da, biz bu Suriye macerasına bu herif kılığını kıyafetini değiştirsin diye mi balıklama daldık!

Şahıs şimdi PKK’nın Suriye’deki koluyla anlaşmaya varmış…

Suriye’deki PKK silah bırakıp Suriye ordusuna katılacakmış.

Hangi ordu?

Bizim paramızla donatılan, yedirilip içirilen başıbozuklar güruhu.

Suriye’deki PKK’nın durumuyla İmralı’da yatmakta olan Apo da yakından ilgileniyor…

Suriye’deki teröristlerin çaresine mutlaka bakılması gerektiğini kendisini ziyaret eden DEM heyetine açıkça söylemişti.

Apo’nun bu istekleri bizim iç siyasetimize derhal yansıdı.

Tahliye edilmesi için örgütün kendini feshetmesi ve silah bırakması gerekiyormuş.

Devlet Bahçeli arayı ısıtmak için kendisinden şöyle söz etti:

“PKK’nın kurucu önderi!..”

Vay anasını sayın seyirciler!

Valla çok şaşırdık.

Bunu DEM söylemiş olsa bu kadar şaşırmazdık da, insan bu sözü Devlet Bey’den duyunca ister istemez büyük bir hayret yaşıyor.

Sevgili okurlarım bizde çok anlamlı biz söz vardır…

‘Düşünen kafalara zararlı fikirler üşüşür, büyüklerimiz her zaman bizden iyi düşünür.’

Biz kendi halinde sıradan vatandaşlarız.

Bizim düşüncelerimiz, söylediklerimiz falan hiç önemli değildir.

‘Büyüklerimiz’ elbette her şeyi bizden çok daha iyi bilir de, işin bu boyutlarına da biraz olsun bakmalarını haddim olmayarak istirham ederim.

Suriye çukuru, Suriye lağımı bizi içine çekmek üzere.

Türkiye’nin kaynaklarını oralara peşkeş çekme süreci başladı bile.

Milyonlarca insanımız yerlerde sürünürken bizim oralara hortumlayacak paramız olmamalı.

Daha birkaç gün önce, başıbozuklardan oluşan sözüm ona orduları bin’den fazla Alevi’yi öldürdü.

Şimdikiler yetmezmiş gibi başımıza yeni bir bela aldık.

Dikkatli olalım zira bu Suriye pilavı daha çoook su kaldıracak…

Ve bu işin faturası eninde sonunda bize kesilecek.

Şam’da Emevi Camisinde birkaç rekat namaz kılmak uğruna faturayı biz ödemeyelim!

Source: Emin Çölaşan