“Tarihsel Anmalar ve Miras – Çanakkale’den İstanbul’a”

Tarihî mirasımız depremde yara almadı! Beklenen kötü tablo ortaya çıkmadı

MURAT ÖZTEKİN”İN HABERİ – İstanbul ’da meydana gelen 6,2 şiddetindeki depremden sonra gözler, risk altında olduğu düşünülen kültür varlıklarına ve tarihî yapılara çevrildi. Yaklaşık 35 bin taşınmaz kültür varlığına ev sahipliği yapan İstanbul’da, uzmanlar başta Ayasofya Camii olmak üzere çeşitli yapılara dair endişelerini dile getiriyordu. Ancak beklenenin aksine altı şiddetinin üzerine çıkan depremde, tarihî yapılarda büyük bir sıkıntı meydana gelmedi. Hâlihazırda Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın detaylı incelemeleri devam ederken İstanbul’daki tarihî kara surları bu sevindirici tablonun dışında kaldı. #r-1111031# AYASOFYA ZARAR GÖRMEDİ Geçtiğimiz haftalarda kubbesinde restorasyona başlanacağı duyurulan Ayasofya Camii’nin ise son depremlerde zarar görmediği öğrenildi. Türkiye gazetesinin sorularını cevaplayan Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürü Birol İnceciköz, hasar tespit çalışmalarının devam ettiğini vurgulayarak “Depremden sonra Bakan’ımız Mehmet Nuri Ersoy’un talimatlarıyla geniş bir ekibimiz İstanbul’daki kültür varlıklarının durumunu değerlendirmek üzere sahaya çıktı. Hâlihazırda tespit çalışmalarımız devam ediyor ama bize gelen ilk verilere göre bakanlığımıza bağlı kültür varlıklarında esaslı onarım gerektirecek ölçüde bir hasar tespit edilmedi. Bazı türbelerimizdeki sıva çatlakları dışında olumsuz bir durumdan söz etmek mümkün değil. İkonik yapılarda da kayda değer bir sıkıntı görünmüyor” diye konuştu. İnceciköz, ciddi bir hasara rastlanmayan Ayasofya Camii’nde ise hâlihazırda geniş çaplı bir restorasyon yapıldığını kaydederek “Süreç devam ediyor ve biz bir risk görmüyoruz” ifadesini kullandı. ACİL DURUMDA MÜZELERE HANGAR SİSTEMİ! Kültür ve Turizm Bakanlığı olarak tabii afetlere karşı bir eylem planı hazırladıklarını ve şimdi müzeler ve eski eserlerin risk analizlerini eylem planına döktüklerini kaydeden Birol İnceciköz şunları söyledi: İki yıldır bütün Türkiye’deki müze ve eski eserlerimizin risk analizini eylem planına döküyoruz. Özellikle ‘Ulaşımın kapanması durumunda ne yaparız?’ sorunu cevaplamak için bir hazırlık içerisindeyiz. Muhtemel bir depremde İstanbul’daki müzelerde bulunan eserlerin de çevre illerdeki en kolay ulaşılabilir müzeye taşınmasına dair bir planımız var. Ancak Allah korusun, depremde ulaşımın tamamen kesilmesi durumunda ne yapacağımız üzerinde de çalışıyoruz. Böyle bir durumda müzenin bahçesinde veya en yakınındaki millet bahçesinde bir hangar sistemi kurulmasını planlıyoruz. Çünkü acil bir durumda müzede teşhir edilen eserlerin zarar görmeden koruma altına alınması gerekiyor. “YIKILAN SUR İÇİN İBB”YE RESTORASYON İZNİ VERİLMİŞTİ” ■ Deprem esnasında zarar gören, UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde yer alan Fatih ilçesindeki tarihî surun İBB’nin uhdesinde olduğunu söyleyen Birol İnceciköz “Biz sur hususunda İBB’nin yapacağı restorasyon projelerinin onay makamıyız. Zaten 2020’den itibaren buraların restorasyon projesini etap etap onaylamışız. İş, sorumluluk sahibi kurumun bunu uygulamasına kalıyor” diye konuştu. PROF. AHUNBAY: KARA SURLARI VE KÜLLİYELERE DİKKAT! Bazı akademisyenler İstanbul’daki deprem riskinin devam ettiğini düşünüyor. Durumu tarihî yapılar açısından Türkiye gazetesine değerlendiren Prof. Dr. Zeynep Ahunbay, 1999 depremi sonrasında şehirdeki birçok yapıda restorasyon yapıldığını kaydederek “Fakat hepsine yetişmek ekonomik olarak mümkün olmadı. Bir de kültür varlıkları sürekli bakım gerektiriyor” şeklinde konuştu. İstanbul’da bazı eserlerin harap hâlde olduğunu söyleyen Prof. Dr. Zeynep Ahunbay “Bunların başında kara surları geliyor. UNESCO listesindeki kara surları ve deniz surlarında birçok harap yer var. Bunun dışında külliyeler içinde bazı harap yapılar mevcut. Mesela Süleymaniye Külliyesindeki restorasyon çalışmaları henüz bitmedi. Öte yandan hiç dokunulmamış medreseler var” ifadelerini kullanıyor. Bütün eserlerin incelenmesi gerektiğini savunan Ahunbay “Zayıflamış olan binaların beklenen yüksek seviyedeki depreme dayanması güç. Bütün eserlerimizin tek tek elden geçirilmesi, 1999 depreminden sonra ele alınmamış olanların da acil işlerinin yapılması gerekir. İnşallah hiçbir tarihî eserimizi kaybetmeyiz” ifadelerini kullandı.

Source: Cüneyt Akçatepe


Avustralya ve Yeni Zelandalılar “Şafak Ayini” için Anzak Koyu”na geldi

Çanakkale kent merkezinden gece saatlerinde Gelibolu Yarımadası”na geçen Avustralya ve Yeni Zelanda”dan gelen çok sayıda kişi, servis araçlarıyla Anzak Koyu”ndaki tören alanına ulaştı.

Katılımcılar, uyku tulumları ve battaniyeler içinde tören alanına kurulan dev ekrandan Çanakkale Savaşları”na ilişkin belgeseli izleyerek ayin saatini bekledi.

Avustralya”dan gelen Chris Brant, AA muhabirine, 1915″te Gelibolu”da savaşırken yaralanan büyük amcasına saygılarını sunmak için anma törenine geldiklerini söyledi.

Brant, yaklaşık 1 ay Gelibolu”da savaşan büyük amcasının göğsünden aldığı yara nedeniyle İngiltere”ye gönderildiğini ve orada 2 yıl tedavi gördüğünü ifade etti.

Büyük amcasının tedavi sonrasında 1917″de Fransa”da hayatını kaybettiğini belirten Brant, Gelibolu”da “Etrafa bakıp, yaşadıkları acıları hayal etmek oldukça sürreal.” ifadesini kullandı.

Avustralya”dan gelen Jim Phillips de Çanakkale Kara Savaşları”nın 110. yılında Gelibolu”da olmanın “savaşın çılgınlığını” gözler önüne serdiğini vurgulayarak, “Bu, gelecekte ne yapmamız gerektiğine dair bir ders.” diye konuştu.

Avustralyalı Davina Tuda da anma törenine katılmanın çok önemli olduğuna değinerek, “Bu belgeseli izlemek, insanın sık sık düşünmediği bir gerçeği hatırlatıyor ve tam olarak burada ne yaşandığını.” dedi.

Anzaklar ve Anzak Günü

Anzak, Avustralya ve Yeni Zelanda Kolordusu (Australian and New Zealand Army Corps) kelimelerinin ilk harflerinin kısaltılmasından oluşuyor.

Anzak Günü ise Avustralyalı ve Yeni Zelandalı askerlerin 25 Nisan 1915″te Gelibolu”da karaya çıkışının yıl dönümü olarak anılıyor.

Anadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır. Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.

Source:


Bruce Lee
Net Worth

Biography of Bruce Lee

Bruce Lee is the greatest master of martial arts, who, thanks to his unique talent, dedication and hard work, has become a real world legend and has gained millions of followers in all corners of the planet. A talented actor, director and screenwriter who managed to embody all the beauty and power of oriental martial techniques on the screen.

Childhood and youth

Bruce Lee was born in the United States, where his father, Lee Hoi Chen, a Canton Opera artist, was on tour at the time. On the trip, he was accompanied by his pregnant wife, Grace Lee, a beautiful half-breed, a Chinese woman with German roots. When it became clear that the birth would take place any day, Lee Hoi left his wife in the San Francisco clinic, while he continued to perform. On November 27, 1940, in the year and hour of the Dragon, a boy was born who was destined to become a world legend. The baby was born between 6 and 8 o’clock in the morning, and in the medieval Asian time reckoning, this interval was called the hour of the Dragon.

The newborn baby was given several names at once. According to the Chinese calendar, he was named Li Xiao Long (“Little Dragon”), in the birth certificate issued at the clinic, the child was listed as Bruce Lee (as the midwife called him), and the mother christened the baby Li Zhen Fan, which in Chinese meant “Come back.” Grace really wanted her son to return to America when he grew up.

Returning with a baby to their native Hong Kong, where their adopted daughter Phoebe and eldest son Peter were waiting for them, the parents pretended that they had a girl named Li Yun Fang (“Baby Phoenix”). In this way they tried to deceive the “evil spirits”, who, in their opinion, took away the first son who died in infancy. Bruce was even initially dressed in girl’s clothes and put an earring in his ear so that no one had any doubts. It is interesting that he also first appeared on the screen as a girl, playing the three-month-old daughter of the main character in the drama “Golden Gate Girl”.

Although by Hong Kong standards the head of the family made a good living (most of his income came from renting apartments), any American would be horrified by the look of their housing. The family, together with grandparents, servants and a large German shepherd, lived in a huge hall, in the center of which there was a dining table, at which all life passed: they not only ate, but also studied, worked and played at it. The house had running water, but water came out of the pipes for several hours a week. However, the living conditions of the Bruce family were much better than those of most ordinary peasants and workers, huddled in shacks with almost dirt floors.

When Bruce grew up, his parents assigned him to a Jesuit school, from which he was soon expelled for poor academic performance and disgusting behavior. The boy studied very badly, he especially hated mathematics and grammar, and his favorite pastime was bullying classmates. Because of this, he often came home with bruises and bumps, which made his parents incredibly upset.

Lee Hoi Chen tried in every possible way to set his son on the right path and took him with him to the theater and to the shooting. Thanks to this, Bruce got into the cinema early and at the age of six he played a little thief in the film “The Birth of Humankind”. The father dreamed that his son would become an artist, and he understood that, despite the thin physique, disproportionately long arms and a slightly twisted left leg, the boy had a natural plasticity and an innate sense of rhythm. So he gave it to the dance, which Bruce unexpectedly liked.

At the age of thirteen, the young man crossed the threshold of a dance class for the first time, and four years later he won the Hong Kong Cha-Cha Championship. But, despite the new hobby, the restless teenager did not stop getting involved in street fights, and after one of them, which ended not in his favor, he decided to professionally engage in martial arts.

He settled on the Wing Chun style (short-range combat without the use of weapons) and came to the best master of this military technique, the former policeman Ip Men, who opened his own school in Hong Kong. The teacher immediately appreciated the plasticity and coordination of the teenager, as well as the speed and dexterity of his movements. Bruce showed unprecedented success, but street fights still beckoned him. One day, the young man clashed in a showdown with members of a well-known Hong Kong criminal gang and decently finished two. It is not customary for people from the criminal world to forgive offenders, so Bruce was in mortal danger. The frightened mother immediately packed her things for her son, bought a ticket and sent him to the States, since Bruce, who was born in the USA, had American citizenship.

So in 1959, the young man again ended up in America: first in San Francisco, then he moved to Seattle, where he stayed with friends and got a job in their restaurant. A year later, he entered the Edison Technical School, where he made up for gaps in grammar and the exact sciences, and then became a student at the University of Washington.

Sports career

Despite being busy, Bruce did not give up playing sports, but, on the contrary, devoted all his free time to training. He mastered a wide variety of kung fu, jiu-jitsu and judo techniques, and used the trees in the park as sparring dummies, wrapping them in blankets.

In 1961, Lee opened his own martial arts school, where he began teaching Jeet Kune Do, his own style of kung fu, developed through regular, grueling practice. Everyone could study in it, and not only Asians, as was previously accepted, which fundamentally distinguished this institution from many similar ones.

The classes were not cheap (almost $300 an hour), but worth the money. Bruce perfected his original technique until his death, developed a special nutrition system for students. He was constantly in impeccable shape and subjected himself to extreme loads that his associates never dreamed of.

Film career

But not only thanks to sports achievements, Bruce Lee became a world legend. He managed to completely change the idea of ​​​​combat fights in cinema and bring them to another qualitative level. If earlier on-screen fights had to be accelerated to make them more spectacular, then Bruce’s fights, on the contrary, were slowed down so that the audience could fully enjoy his magnificent technique.

During his short life, the actor managed to star in 36 films, many of which have become classics of cinema.

Despite the fact that numerous episodic works in childhood and adolescence did not bring him wide popularity, Bruce gained invaluable experience, which was useful to him in the future. Having moved to the USA, the young man continued to act in TV series, but he did not wait for serious roles.

Upon learning that a new Golden Harvest film studio had opened in Hong Kong, he decided to return to his homeland, and in 1971 left America. Bruce managed to persuade the director of the studio not only to entrust him with the main role in the film “Big Boss” (1971), but also to allow him to stage all the fight scenes. The success of the film exceeded all expectations, and Lee received a unique opportunity not only to demonstrate his acting and sports skills, but also directly participate in the creation of the following films.

In 1972, “Fist of Fury” and “Way of the Dragon” were released, which became real bestsellers and made Bruce a star. Enter the Dragon (1973) was a resounding success, a week after Lee’s unexpected death. This picture has become a worthy requiem to the great actor and athlete, and the final duel with Chuck Norris is considered the best in the history of world cinema.

The last film with the participation of Bruce Lee was the action movie The Game of Death (1978), which had to be filmed without him, with the help of an understudy. The picture includes documentary footage from the funeral of the actor.

In 1993, his personal star was solemnly opened on the Hollywood Walk of Fame.

Bruce Lee’s personal life

Bruce met his future wife, Linda Emery, in Seattle. The girl, like him, studied at the University of Washington and in 1961 came to his kung fu classes. Sympathy arose between the martial arts master and the 17-year-old beauty, which gradually grew into love. Linda became a loyal fan and devoted student of Bruce, and in 1964, the official wife.

A year later, baby Brandon was born to the couple, and in 1969 baby Shannon was born. Brandon, like his father, became an actor and, by a tragic accident, passed away before he even reached the age of thirty.

The young man died on the set of the film “The Crow” from a pistol shot, which, due to the negligence of the pyrotechnician, turned out to be loaded with a live cartridge.

Shannon also became an actress, but has not acted in films for many years. The last film with her participation, the action movie “Lessons for an Assassin”, was released in 2003. now, together with his mother, he heads the Foundation of his legendary father. Shannon left acting due to the birth of her daughter Ren Lee Kesler in 2003.

The unexpected death of Bruce Lee, who was in his prime and in perfect physical shape, shocked millions of his fans. Until now, his departure causes a lot of gossip and speculation.

According to official information, the actor died on July 20, 1973 from cerebral edema caused by an allergic reaction to a headache drug. However, there is a version that mafiosi nevertheless got to Bruce, who sent a killer to him, who owns the “delayed death” technique. The actor was buried in Seattle, and to this day, martial artists from all over the world come to bow to his grave.

In 2012, the documentary “I Am Bruce Lee” was released, which included clippings from an interview with Bruce himself, his rare photographs, as well as memories of his relatives and colleagues.

In the homeland of the actor, in Hong Kong, a monument was erected to mark his 65th birthday. The day before its opening, a similar monument appeared in the Zrenjevac park in Bosnia and Herzegovina. Also, an almost two-meter figure of Bruce Lee is installed in the Chinatown of Los Angeles.

A 20-meter statue of Bruce was erected in the Chinese city of Shunde, the city where the ancestors of the martial artist’s parents come from. The monument is located on the territory of Bruce Lee Paradise Park.

In 2019, Quentin Tarantino released Once Upon a Time in Hollywood. One of the episodic heroes of the tape was Bruce Lee. But in the Tarantino film, Bruce was not a very good guy: in this scene he appears as an arrogant and star-studded actor, challenging Brad Pitt’s character, stuntman Cliff Booth, to a fight. Spoiler: Butt sends Lee to the ground with one punch.

Shannon Lee criticized Tarantino’s film and the director himself. In response, Quentin noted that in real life, Bruce Lee really was an arrogant guy. Shannon advised the director to “shut up”.

Source: Vealthy Milton


Aynı ruhla 110. yıl

Çanakkale Kara Savaşlarının 110″uncu yıldönümü dolayısıyla, Şehitler Abidesi”nde anlamlı bir tören düzenlendi. Türkiye Cumhuriyeti”nin ev sahipliğinde gerçekleşen törene, yerli ve yabancı birçok devlet temsilcisi, askeri yetkililer, gaziler ve vatandaşlar katıldı. İstiklal Marşı”nın okunmasının ardından Türk bayrağı göndere çekildi. Tören boyunca Çanakkale Savaşları”na katılan ülkelerin temsilcileri de hazır bulundu. Tarihi Alan Başkanı İsmail Kaşdemir, törende yaptığı konuşmada “Milli Mücadelemize ve Cumhuriyetimize giden yol burada yani Çanakkale”de başlamıştır. Çanakkale”yi geçilmez yapanları, bu toprakları bize vatan yapanları, Cumhuriyetimizi kuranları saygı ve şükran duygularımızla anıyoruz” dedi. İtilaf Devletleri adına konuşan Birleşik Krallık Kraliyet Prensesi 2″nci Elizabeth”in kızı Anne ise Çanakkale ruhuna vurgu yaparak “Karşıt taraflarda savaşmış olsak da bugün burada güvenilir dostlar ve NATO müttefikleri olarak bulunuyoruz. Mustafa Kemal Atatürk”ün “Sizler, Mehmetçiklerle yan yana, koyun koyunasınız. Uzak diyarlardan evlatlarını harbe gönderen analar! Gözyaşlarınızı dindiriniz. Evlatlarınız bizim bağrımızdadır. Huzur içindedirler ve rahat uyuyacaklardır. Onlar bu topraklarda canlarını verdikten sonra, artık bizim evlatlarımız olmuşlardır” sözleri bu zaferi en iyi şekilde somutlaştırmaktadır” dedi. Kültür ve Turizm Bakan Yardımcısı Gözhan Yazgı ise “Gazi Mustafa Kemal Atatürk”ün “Ben size taarruzu emretmiyorum, ölmeyi emrediyorum” sözü, işte bu mücadeleyi tarihin en şanlı sayfalarına mühürlemiştir. O gün, kurşunla değil, imanla yazılan bir destandı Çanakkale” şeklinde konuştu. ABİDEDE DUYGUSAL ANLAR Ardından Kuran-ı Kerim tilaveti ve yapılan duaların ardından mehter gösterisi sergilendi. Türk Silahlı Kuvvetleri ve gazilerin katılımıyla resmi geçit töreni gerçekleştirildi. Şehitlik defteri imzalandı, şehit mezarlarına karanfiller bırakıldı. Törenin en dikkat çeken anlarından biri, Türk Hava Kuvvetleri”ne bağlı SOLOTÜRK ekibinin gökyüzünde gerçekleştirdiği gösteri uçuşu oldu. Katılımcılara duygu dolu anlar yaşatan tören, saat 12.45 itibarıyla sona erdi. Karadan çıkarma yapan İtilaf Devletleri”ne geçit vermeyerek büyük bir destan yazan 57″nci Alay için anma yürüyüşü de bugün gerçekleşecek. Öte yandan Başkan Recep Tayyip Erdoğan bugün İstanbul”da ANZAK Günü Anma Törenleri kapsamında ülkemizde bulunan Yeni Zelanda Başbakanı Christopher Luxxon”u İstanbul”da kabul edecek. SAVAŞIN KADERİNİ DEĞİŞTİREN 57. ALAY Çanakkale Savaşları”nda Yarbay Mustafa Kemal”in “Ben size taarruzu emretmiyorum ölmeyi emrediyorum” sözüyle canlarını ortaya koyarak düşmanın üzerine yürüyen ve adını tarihe “kahraman birlik” olarak altın harflerle yazdıran 19. Tümen”e bağlı 57. Alay, 110 yıl önceki savaşın mihenk taşları arasında yer alıyor. 19. Tümen Komutanı Yarbay Mustafa Kemal, 25 Nisan sabahında Arıburnu bölgesinden duyulan top sesleri üzerine bölgeye bir tabur sevkinin gündeme gelmesiyle tümene bağlı 57. Alay”ı, bir top bataryası ve süvari birliğiyle bölgeye gönderdi. Mustafa Kemal”in “Ben size taarruzu emretmiyorum ölmeyi emrediyorum” sözüyle gözünü kırpmadan düşmanın üzerine yürüyen 57. Alay ve diğer birliklerin katıldığı taarruzla ilgili İngiliz Subay General Hamilton”ın “Gebe dağlar Türk doğurmakta devam ediyor” sözü de o yıllarda Türk askerinin ortaya koyduğu mücadeleyi akıllara kazıdı.

Source: Seda Nur Günaydin


Gelibolu Yarımadası”nda 57. Alay Vefa Yürüyüşü başladı

Tarihi Gelibolu Yarımadası Kocadere Köyü Kamp Alanı”nda, şafak vakti şehitlere saygı için top atışı yapıldı. Daha sonra çorba ikramının ardından İl Müftüsü Mustafa Bilgiç tarafından sabah namazı kılındı.Gençlik ve Spor Bakan Yardımcısı Safa Koçoğlu, yürüyüş öncesinde gazetecilere yaptığı açıklamada, ülkenin dört bir tarafından programa katılım olduğunu söyledi.Çanakkale ruhunu yaşamak ve yaşatmak adına Gençlik ve Spor Bakanlığı olarak her yıl 24-25 Nisan”da Kocadere”den Conkbayırı”na doğru gençlerle yürüyüş düzenlediklerini ifade eden Koçoğlu, şöyle konuştu:”Genç arkadaşlarımızla birlikte ecdadımızın izinde yürüyoruz. Dün akşam mehteran gösterimiz vardı, tiyatrolarımız vardı, kum sanatı gösterimiz vardı. Gençlerle bir aradaydık. Bugün yine kol kola, el ele ülkemizin dört bir yanından gelen genç arkadaşlarımızla ecdadımızı anacağız. Tarih şuurunu geliştirmek adına buradayız. Gençlik ve Spor Bakanlığı olarak yıl içinde Türkiye genelinde bu tür tarih bilincini ve şuurunu yansıtan etkinlikler yapıyoruz. Ben emeği geçen herkese teşekkür ediyorum. Conkbayırı”nda görüşmek üzere.”Kocadere Köyü Kamp Alanı”ndan başlayan “57. Alay Vefa Yürüyüşü”, yaklaşık 5 kilometrelik yürüyüşün ardından Conkbayırı”nda sona erecek.Yürüyüşe, Çanakkale Valisi Ömer Toraman, 2. Kolordu Komutanı Tümgeneral Rasim Yaldız, Çanakkale Savaşları Gelibolu Tarihi Alan Başkanı İsmail Kaşdemir, Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Cüneyt Erenoğlu, Gelibolu Belediye Başkanı Ali Kamil Soyuak, AK Parti Çanakkale İl Başkanı Ömer Faruk Göktürk, Jandarma ve Sahil Güvenlik Akademisi Başkanlığı subay ve astsubay öğrencileri ve gençler katıldı.- 57. ALAY”IN KOMUTANI YARBAY HÜSEYİN AVNİ BEY”İN TORUNU DA YÜRÜYÜŞE KATILDI57. Alay”ın komutanı Şehit Yarbay Hüseyin Avni Bey”in torunu Hüseyin Avni Tanman da eşi Blanca, kız kardeşi Gülru, çocukları Ela ve Cem Tanman ile Kocadere”ye geldi.Tanman, AA muhabirine, yürüyüşte bulunmaktan duyduğu mutluluğu dile getirdi.Yürüyüşe ilk kez katıldığını anlatan Tanman, “Özellikle son 4-5 sene şehit dedemin biyografisi üzerine çok araştırmalar yaptım, kitap yazdık. Kitapta özellikle alay ve kolorduyu inceledim. Ve devamlı onun üzerine okumaktan dolayı detaylara da hakimim. Tabii o detaylarla birlikte burayı yaşamak insana farklı bir his katıyor. Ne mutlu bize ki buradayız. Şehitlerimizin ruhları şad olsun.” ifadelerini kullandı.Tanman, daha sonra ailesi birlikte yürüyüşe katıldı.

Source: Www.star.com.tr


Çanakkale”de binlerce kişi, 57″nci Alay”ın izinde yürüdü

“Genç arkadaşlarımızla birlikte ecdadımızın izinde yürüyoruz. Dün akşam mehteran gösterimiz vardı, tiyatrolarımız vardı, kum sanatı gösterimiz vardı. Gençlerle bir aradaydık. Bugün yine kol kola, el ele ülkemizin dört bir yanından gelen genç arkadaşlarımızla ecdadımızı anacağız. Tarih şuurunu geliştirmek adına buradayız. Gençlik ve Spor Bakanlığı olarak yıl içinde Türkiye genelinde bu tür tarih bilincini ve şuurunu yansıtan etkinlikler yapıyoruz. Ben emeği geçen herkese teşekkür ediyorum. Conkbayırı”nda görüşmek üzere.”

Source: Dünya Gazetesi


Anzak Koyu”nda “Şafak Ayini” yapıldı

Avustralyalı ve Yeni Zelandalılardan oluşan yüzlerce kişilik grup, gece Çanakkale kent merkezinden Gelibolu Yarımadası”na geçti.Katılımcılar, uyku tulumları ve battaniyeler içinde, tören alanına kurulan dev ekrandan Çanakkale Savaşları”na ilişkin belgesel, film, röportaj ile Avustralya ve Yeni Zelanda”daki Anzak Günü törenlerini izleyerek “Şafak Ayini”nin başlamasını bekledi.Birleşik Krallık Kraliyet Prensesi Anne, şafak vakti başlayan programda yaptığı konuşmada, 110 yıl önce bu topraklarda savaşan askerlerin unutulmadığını, onları hatırlayacaklarını dile getirdi.Prenses Anne, 25 Nisan 1915″te Gelibolu Yarımadası”na çıkarma yapan Anzak askerlerinin yazdığı mektuplardan bazı bölümleri okudu.Bu mektupları kaleme alan askerlerin ifadelerinin o dönemdeki mücadelenin önemini anlamaya yardımcı olduğunu belirten Anne, “110 yıl sonra şafak vaktinde, Anzaklar”ı anmak üzere burada duruyor, onların cesaret, yüreklilik ve fedakarlıklarını hatırlıyoruz.” diye konuştu.- “KORKU, ÖZLEM VE ŞAŞKINLIK”Avustralya Genel Valisi Samantha Mostyn da Gelibolu”da her iki tarafın askerlerinin de 110 yıl önce olağanüstü cesaret ve fedakarlık gösterdiğini anlattı.Mostyn, zamanla Gelibolu”nun askerler için korku, hastalık, duman ve ölümün egemen olduğu bir mekana dönüştüğünü vurgulayarak, “Evlerine yazdıkları mektuplarda savaşın dehşetini anlattılar. Yazdıkları ya da yazmaya cesaret edemedikleri, belki de hayatta kalamadıkları için tamamlayamadıkları satırlar, en insani duyguları ortaya koydu. Korku, özlem ve şaşkınlık.” ifadelerini kullandı.Samantha Mostyn, 110 yıl önce burada yaşananların bir silahlanma çağrısı değil, barış çağrısı olduğunu, Çanakkale”de hayatını kaybeden askerleri unutmayacaklarını kaydetti.- “BÖYLE BİR ŞEYİN BİR DAHA ASLA YAŞANMAMASI İÇİN ELİMİZDEN GELEN HER ŞEYİ YAPMALIYIZ”Yeni Zelanda Başbakanı Christopher Luxon da Anzak çıkarmasının gerçekleştiği 25 Nisan 1915 gününe ilişkin, şöyle konuştu:”Güneş yükselip vadilerden çıkan gölgeler dağıldığında onları karşılayan macera değil, dehşetti. Bugün hissettiğimiz huzurun aksine, onlar kurşun yağmuruyla karşılaştılar. Her mermi bir öncekinden daha yakın görünüyordu. Günler haftalara, haftalar aylara dönüştü ancak sadece bu kadar uzun süre hayatta kalabilenler için.”Çanakkale Kara Savaşları”nda yaklaşık 16 bin Yeni Zelandalı askerin Gelibolu Yarımadası”nda görev yaptığını aktaran Luxon, “Hizmet edenlerle gurur duymaya devam etsek de burada olanları yüceltmiyoruz. Bunun için çok fazla şey biliyoruz. Onun yerine, Anzaklar”ın cesaretini ve azmini kabul ediyor, Osmanlı”nın gösterdiği kahramanlığa saygı duyuyoruz.” dedi.Luxon, Çanakkale Savaşı”nın vermek istediği gerçek dersin unutulmaması gerektiğini belirterek, “Böyle bir şeyin bir daha asla yaşanmaması için elimizden gelen her şeyi yapmalıyız.” ifadesini kullandı.- ATATÜRK”ÜN YABANCI ÜLKE ASKERLERİNİN AİLELERİNE GÖNDERDİĞİ MEKTUP OKUNDUŞafak Ayini”nde Avustralya ve Yeni Zelanda askerlerinden oluşan koro, günün anlam ve önemine ilişkin şarkılar seslendirdi.Yeni Zelanda”nın yerli halkı Maoriler”in “Karanga” adı verilen ve “Hoşgeldiniz” anlamına gelen seremonisi yapıldı.Etkinlik alanına Türkiye Cumhuriyeti adına Çanakkale Valisi Ömer Toraman, Prenses Anne, Avustralya Genel Valisi Samantha Mostyn, Yeni Zelanda Başbakanı Christopher Luxon ve diğer ülkelerin temsilcileri çelenk sundu.Programda, 2. Kolordu Komutanlığından Yarbay Özkan Çelik, Gazi Mustafa Kemal Atatürk”ün Çanakkale Savaşları”nda hayatını kaybeden yabancı ülke askerlerinin ailelerine gönderdiği mektubu okudu.Saygı duruşunda bulunulmasının ardından İstiklal Marşı ile Avustralya ve Yeni Zelanda milli marşları okundu, dua edildi.Törene, Çanakkale Boğaz ve Garnizon Komutanı Tuğamiral Mustafa Biçen, Çanakkale Savaşları Gelibolu Tarihi Alan Başkanı İsmail Kaşdemir, İngiltere, Avustralya, Yeni Zelanda, Almanya, Sri Lanka”nın büyükelçileri ve üst düzey yöneticileri katıldı.- ANZAKLAR VE ANZAK GÜNÜAnzak, Avustralya ve Yeni Zelanda Kolordusu (Australian and New Zealand Army Corps) kelimelerinin ilk harflerinin kısaltılmasından oluşuyor.Anzak Günü ise Avustralyalı ve Yeni Zelandalı askerlerin 25 Nisan 1915″te Gelibolu”da karaya çıkışının yıl dönümü olarak anılıyor.

Source: Www.star.com.tr


57. Alay Vefa Yürüyüşü Conkbayırı”nda sona erdi

Tarihi Gelibolu Yarımadası Kocadere Köyü Kamp Alanı”nda, şafak vakti şehitlere saygı için top atışı yapılması ve çorba ikramının ardından başlayan “57. Alay Vefa Yürüyüşü”, yaklaşık 5 kilometrelik yürüyüşün ardından Conkbayırı”nda sona erdi.Gençlik ve Spor Bakan Yardımcısı Safa Koçoğlu eşliğindeki yaklaşık 3 bin kişilik grup, yaklaşık bir saatlik yürüyüşün ardından Conkbayırı”ndaki tören alanına vardı.Yürüyüşe Çanakkale Valisi Ömer Toraman, 2. Kolordu Komutanı Tümgeneral Rasim Yaldız, Çanakkale Savaşları Gelibolu Tarihi Alan Başkanı İsmail Kaşdemir, Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Cüneyt Erenoğlu, Gelibolu Belediye Başkanı Ali Kamil Soyuak, AK Parti Çanakkale İl Başkanı Ömer Faruk Göktürk, Jandarma ve Sahil Güvenlik Akademisi Başkanlığı subay ve astsubay öğrencileri ve gençler katıldı.Ayrıca 57. Alay”ın komutanı Şehit Yarbay Hüseyin Avni Bey”in torunu Hüseyin Avni Tanman da eşi Blanca, kız kardeşi Gülru, çocukları Ela ve Cem Tanman da yürüdü.

Source: Www.star.com.tr