Tarihsel Gelişmeler – Geçmişten Günümüze İzler ve İtiraflar

Trump’ın ‘oyuncak askerleri’

“14 Haziran’da Washington’da bir kutlama için, yerleri dolduracak yedeklere ihtiyaç var. Etkinliğe katılacakların kırmızı, beyaz, mavi giyinmiş olarak sabah 9’da hazır omaları gerekiyor. Yedekler, organizatörler tarafınca yönlendirilecek, nerede duracakları ve oturacakları kendilerine gösterilecek, öğlen yemeği ile bir ücret ödenecektir. Beyaz olmayan, farklı etnik kökenlerden gelenlere, VIP platformundan izlenen büyük ekranlarla TV’larda maksimum görünürlük sağlanacaktır.” Dün yazıya oturduğum saatlerde, hazırlıkları tamamlanan Trump ’ın “doğum günü” geçidi için sosyal medyada dolaşıma sokulan “adam toplama” ilanları bunlar. ABD ordusunun sözde 250. yılı için düzenlenen ama Trump’ın doğum gününe bilhassa denk getirilen geçit için 6 bin 600 asker, 150 zırhlı araç, 50 uçak seferber edildi. YouTube’da yayın yapan yorumcular, ABD’de benzeri görülmemiş bu Kuzey Kore tarzı geçit törenine ilgi düzeyinin çok düşük olduğunu, Beyaz Saray’ın bu yüzden panik yaşadığını, bu nedenle de “taşıma yöntemlerin” yanında, benzerlerine üstteki gibi ancak filmlerde rastlayabileceğimiz ilanların sosyal medya üzerinden dolaşıma sokulduğunu söylüyorlar. Köy yanar, deli kız taranır… Ortadoğu’da Pentagon’un “III. Dünya Savaşı” senaryolarından biri olarak zikrettiği bir tırmanma ve savaş hali yaşanıyor. ABD’nin içi ayrıca yangın yeri… Los Angeles’ta acayip işler oluyor. Göstericilerle askerler karşı karşıya getiriliyor, Kaliforniya valisi İmamoğlu misali tutuklanmayla tehdit ediliyor, Meksika kökenli bir senatör, içişleri bakanına bir soru sormaya cüret ettiği için üstüne atlayan FBI ajanları tarafından kameralar önünde yere yatırılıp ters kelepçe yapılıyor… Ayrı ayrı dudak uçuklatan bu gelişmeler yaşanırken Trump şimdi kendisine 45 milyon dolarlık bir “yaş günü geçidi” tertipliyor. EN İKTİDARSIZ BAŞKAN Niye? Çünkü 2017’de başkanlık serüveninin başlangıcında Macron tarafından davet edildiği Fransa’nın Bastille günü “14 Temmuz kutlamaları”nda tanık olduğu askeri törenlerden etkilenmiş ve hatırlıyorum: “Niye bizde -ABD’de de!- böyle törenler yapılmıyor?” demişti. Demek ki not etmiş. 14 Temmuz-14 Haziran… Eh tarihler de benziyor; “Neden olmasın?” diyerek dünyanın şaşkınlıkla izlediği bu gösteriye heveslenmiş. Foreign Policy dergisinin eski genel yayın yönetmenlerinden Daily Beast yazarı David Rothkopf , Trump’ın bu tuhaf saplantısını, son Rus Çar’ı II. Nikola ’nın 1. Dünya Savaşı arifesinde oyuncak askerleriyle oynamasına benzetiyor. “(Sovyet ihtilali öncesinde) Rusya yıkılırken tam” diyor Rothkopf, “Rus çarı zamanını oyuncak askerlerle oynayarak geçiriyordu. Çünkü ancak böyle kendisini bir komutan/ general gibi hissediyordu.” ABD’nin etkili düşünce kuruluşlarınsan Council on Foreign Relations’ın üyelerinden olan Rothkopf’un bu benzetmeyi yapmasına yol açan neden, Trump’ı şimdiye değin “en iktidarsız” ve “devlet tecrübesi hiç olmayan tek başkan” olarak tanımlaması. “Trump (2. kez göreve geldiği son altı ayda) müttefikleri yabancılaştırdı, ekonomiyi altüst etti, uluslararası sistemi mayınladı. Los Angeles’ta olanlara bakın. ABD, içe dönük bir çöküş içinde…” ORTADOĞU”YU TANIMAYAN UZMANLAR Trump son olarak İsrail’in, İran saldırısının neresinde? Dışişleri Bakanı Marco Rubio ’nun belirttiği üzere saldırı Tel Aviv’in “tek taraflı kararıyla mı” gerçekleştirildi? Yoksa Trump’ın bilgisi dahilinde mi yaşama geçirildi? Ya da Trump, bir oldubittiyle karşılaştıktan sonra sadece güçsüz görünmemek adına “Her şeyden elbette haberdardım” modundaki açıklamasını mı yaptı? Soru önemli. Her iki durumda da ABD’nin liderliği tartışılıyor. İsrail’in “yaptım oldu” tarzında saldırıyı (Trump’ı baypas ederek bilgisi ya da öngördüğü zamanlama dışında) gerçekleştirmiş olması, dünya düzeninin hepten başsız, boş viteste olduğu ve “güçlünün dokunulmazlığının” hiç frenlenmediği bir yeni evreye girildiğine işaret ediyor. Gözlemciler bu sürüklenişte, ABD başkanın aymazlığı denli çevresindekilerin çapsızlığına da parmak basıyorlar. Trump’ın biyografisini yazan ve çevresini içeriden tanıyan Michael Wolff , Ortadoğu temsilcisi Steve Witcoff ’un örneğin, dış politika ve Ortadoğu konularında tümüyle cahil olan ve başkanla golf oynamaktan başka bir işe yaramayan bir New York’lu mütehait olduğun belirtiyor. Rubio’nun daha profösyönel olmakla birlikte, onun da Trump’la diyaloğu bulunmadığını vurguluyor. Trump’ın beri yanda bir Netanyahu dayatmasıyla değil de, bile isteye danışıklı döğüş yaptığını kabul etsek dahi, bu kez de böyle bir saldırının sonuçları hakkında yeterli bilgi ve donanıma sahip olmadığını anlıyoruz. İsrail saldırılarının devamının ABD desteği olmaksızın gelemeyeceği, İran’ın yer altındaki derin nükleer tesislerini ABD silahları olmadan İsrail tarafından hedef alınamayacağı, o tesisler vurulmadan ise “İran’ın nükleer defteri” nin kapanmayacağı biliniyor. Trump oyuncak askerleriyle oynarken ABD başkanı ne kertede bu kara deliğe çekiliyor? Cevabı olmayan sorular bunlar. Bilinen tek şey, dünyanın çok ürkütücü yeni bir belirsizlik ve istikrarsızlık eşiğine sürüklendiği. Bildiğimiz dünya düzeni yok artık. Tuz buz oldu.

Source: Nilgün Cerrahoğlu


Organize işler

Antik Yunan tarihinin “ Sokrates öncesi” diye anılan ilk filozofları, sayıları 23’e ulaşan bir düşünür topluluğuydu. En önemlileri, Thales, Pitakos, Bias ve Solon ’dular. Felsefeye ilişkin metinler yazdılar, Sokrates başta, onlardan sonra gelen düşünürler metinlerini okudu ve çıkarsamalarını daha ileriye taşıdılar. Ama günümüze, bizlere, felsefenin temel taşlarını koyan bu düşünürlerden salt kulaktan kulağa çağları aşan tümceler ve ders niteliğinde kısa öyküler kaldı, yalnızca. Öykülerden biri, bu düşünürlerden zaten “yedi bilgeler” olarak bilinen yedisinin Ege Denizi’nin iki yakasından söyleşmek için gelip Delfi kentindeki Apollon Tapınağı’nda buluşmalarına ilişkindir. İTAAT ETME, EMRETME Apollon Tapınağı’nın yaşlı rahibi, yedi bilgelerden tapınak duvarlarına tarihe kalacak birer vecize yazmalarını, daha doğrusu oymalarını ister. İspartalı Şilon, bir merdivene çıkıp tapınağın çatı kirişine: “Kendini iyi tanı” tümcesini kazır. Kleobules ve Periandres , kirişin iki yanındaki duvarlara: “Ölçü mükemmelliktir” ve “Dünyanın güzelliği sükûnettir” yazarlar. Alçakgönüllü Solon, gözlerden uzak bir köşeye, tarihe geçen “İtaatı öğrenirsen emretmeyi öğrenirsin” vecizesini oyar. Thales, tapınağın dış duvarına, gezginlerin görebileceği biçimde: “Yoldaşlarını anımsa!” sözünü işler. 2600 YILDA NE DEĞİŞTİ? Anlaşılmazlığıyla ünlü Pitakos, yerdeki taşlara gizemli bir “Kefaletini iade et” notu düşer. En sona, Söke yakınlarındaki Prien kentinden gelen Bias kalmıştır. Bilge dostlarına boynunu büküp, bir şey yazmak istemediğini söyler. “ Haydi Bias, Teutamos ’un oğlu, sen ki aramızdaki en parlak ışıksın” tadında övgülere karşın epeyce nazlanır. Sonunda keskiyi alır ve tapınağın duvarına: “İnsanların çoğu kötüdür” sözünü çakar. Tarihin ilk düşünürlerinden Bias’ın, bizim topraklarımızda 2600 yıl önce yaşayan insanları gözlemleyip dile getirdiği saptama, acaba doğru muydu? Doğru ise zamanında mı geçerliydi, yoksa bugün için de mi geçerli? SAF KÖTÜCÜL,SALT KİNDAR Organize kötülüğün yetiştirdiği “dindar ve kindar” kuşaktan çıka çıka dindarlığa nanik yaparak saf kötücül ve salt kindar çıkanlara bakıp, düşünüyorum. Organize kötülüğün 2008’den 2016’ya iftiralar, çakma kanıtlar, gizli tanıklar, tehdit ve vaat karşılığı alınan yalan ifadelerle kurulan kumpas davalarda hapiste çürüttüğü, kimini öldürdüğü Ergenekon, Balyoz, askeri casusluk vb. mağdurlarını düşünüyorum. Organize kötülüğün, 15 Temmuz 2016’daki askeri darbe teşebbüsünden asıl sanıkları değil, her şeyden habersiz aldıkları emre itaat eden erleri, askeri öğrencileri ömür boyu hapis cezasına çarptırdığını, düşünüyorum. ORGANİZE ZORBALIK Organize kötülüğün, 2025’te yine iftiralar, çakma kanıtlar, eski suçlu gizli tanıklar, tehdit ve vaat karşılığı yalan ifadelerle tutukladığı muhalif parti başkanını, belediye başkanlarını ve seçimle kaybettiği belediyelere çökme operasyonlarını düşünüyorum. Organize kötülüğün, din devleti hülyasıyla çıktığı yolda ne din ne de devlet bıraktığı hukuk tanımaz baskı rejimini izlerken düşünüyorum. Organize kötülüğün “önder” diye yücelttiği on binlerce çocuğumuzun katilini, bağışladığı Hizbullah canilerini, hapisten saldığı hırsızları, uğursuzları düşünüyorum. Umudunu yediği gençlerimizi, doktorlarımızı, mühendislerimizi göçe zorlar, hatta kovarken onların hakkını oradan buradan getirdiği ellere yedirmesini seyrediyorum, çaresiz… Gerçekten çoğu mu kötü bu topraklarda yetişen insanların? KORKUNUN KARANLIĞI Kötülük çoğunluk mu bu ülkede? Hayır! Yaşamlarını eliyle, beyniyle, alınteriyle kazanan; emekçisi ve emeklisiyle yozlaşmadan ayakta kalmaya çalışan, acı çeken, azla yetinen çünkü yurdunu seven erdemli insanlar çoğunluk, bu ülkede. Kötüler azınlık ama organize. Öylesine dağınık ama çoğuluz ki yoz ve azgın bir azınlık sultası bile ancak organize işlerle durabiliyor artık, önümüzde. Oysa çektiğimiz çilenin sorumlusu, azınlık sultası bile değil. Yarın çoğunluktanmış gibi yapacak, bugün ise sultaya başını sallayıp rahatına bakan korkaklar. Kötülük, korkakların karanlığıdır. Ve hükmü, cesurlar ışığı yakana kadardır.

Source: Mine G. Kırıkkanat


Ahmet Piriştina böyleydi içimizden gelen biriydi

Kendi kendinize sorarsınız.“Bu kadar yıl nasıl geçti?”15 Haziran’ları unutmak mümkün değil.Bugün, Ahmet Piriştina’yı kaybedişimizin üzerinden tam 21 yıl geçti.Bazı insanlar vardır, siyasetin değil, hayatın içinden gelir.Ahmet abi öyleydi.Benim için sadece bir belediye başkanı değil, bir dost, bir fikir insanı, bir akil adamdı.Herkes onu severdi, ama onu tanıyanlar bir başka severdi.Anılar hala taptaze…Dertli ama umutlu konuşmalar; kimi zaman memleketin çelişkilerini, kimi zaman mahallenin yollarını konuşurduk.Masada harita da olurdu, kahve de…Ama en güzeli şuydu.Ahmet Piriştina’yla aynı masada oturduğunuzda kendinizi eşit hissederdiniz.Ne kibir vardı, ne mesafe.Geçtiğimiz günlerde Manisa Büyükşehir Belediye Başkanı Ferdi Zeyrek’i uğurladık.Tüm şehir, arkasından yürüdü.Tıpkı 21 yıl önce Piriştina’nın arkasından yürüdüğümüz gibi.O gün de gözyaşı sel olmuştu.Tanıyan da tanımayan da oradaydı.Çünkü bazı insanlar resmî görevlerinden çok daha fazlasıdır.Onlar, halkın vicdanıdır.Cenazeye gelen kalabalık, aslında o kişinin hayatı boyunca nasıl bir iz bıraktığını anlatır.Kalabalıklar yalan söylemez.Sessiz bir teşekkür çok kıymetlidir.Siyasetin insanla olan bağını özlüyoruz.Yolu çamurdan çıkarmaya çalışan, bir kahvede oturup çay söyleyen, çocuğun başını okşayan, gençle göz göze gelen, yaşlıya hal hatır soran siyasetçileri özlüyoruz.Ahmet Piriştina böyleydi.Bu topraklar hala “içimizden gelen adamları” bekliyor.Bugün 15 Haziran…Ahmet Piriştina’yı andığımız, içimizdeki eksikliği biraz daha fazla hissettiğimiz gün.Makamdan değil, halktan gelen sevginin nasıl bir güç olduğunu hatırlatma günü.İşte bu yüzden Ahmet abi hala burada.İzmir’de bir durakta, bir anıtta, bir kalpte…Ve bizim hafızamızda.Ruhu şad olsun.Ahmet Piriştina’yı sevgiyle, özlemle anıyorum. Yeni jenerasyonunmotivasyon modeli Son zamanlarda bir kortun etrafını çevreleyen camlara biraz daha dikkatle bakar oldum. Çünkü o camlar sadece oyunun sınırları değil, aynı zamanda padelin ruhunu taşıyan strateji duvarları gibi geliyor bana…Birkaç ay öncesine kadar uzaktan bakıyordum bu spora. Şimdi haftanın birkaç günü raketi elime alıyorum, o cam kortun içine giriyorum. İtiraf edeyim, bağımlılık yapıyor. Hele bir de oyunun içine girince, sadece fiziksel değil zihinsel olarak da tazelediğini fark ediyorsunuz.Son dönemdeki bu padel merakım beni Urla’daki Göztepe Yelken Tesisleri’ne götürdü. Orange Padel’i kuran dört genç girişimcinin hikayesini dinledim.Bugün size bu dört gençten bahsetmek istiyorum.Bazı hikayeler vardır, üniversite kantininde başlar. Bazılarıysa kampüsün arka köşesinde gece yarısı edilen bir cümlede… “Ya, biz niye böyle bir şey yapmıyoruz?”Burak Eroğlu, Efe Özbayrak, Erdem Yurdakul ve Doğa Kömürcüoğlu…Sabancı Üniversitesi Endüstri Mühendisliği’nden mezun bu dört arkadaşın hikayesi tam da böyle başlamış.Birlikte okudular, birlikte projelere girdiler, farklı şirketlerde çalıştılar, yollar ayrıldı, sonra yeniden birleştiler. Ortak bir tutkuda, padelde hem de…Ve orada bir fikir doğdu.“Bu oyun sadece sahada değil, hayatın her yerinde oynanmalı. Neden biz yapmayalım?”Ortaklardan Alihan Özbayrak ve Yarkın Sakuçoğlu, Amerika’da eğitim alırken kurdukları Socio adlı etkinlik yönetim platformunu Cisco’ya sattılar.Ve Forbes’un “30 Under 30” yani 30 yaş altı 30 kişi listesine girdiler.Yani büyük düşünmeyi bilen, global pazarda oynamayı öğrenmiş isimler…Şimdi enerjilerini padel gibi potansiyeli büyük ama Türkiye’de hala gelişmekte olan bir spora aktarıyorlar.Bugün Avrupa’da padel, şirketlerin iç iletişimde kullandığı bir araç.Orange Padel de Türkiye’de bu modeli uygulamaya başladı.İlk etapta birçok büyük şirketle kurumsal turnuva görüşmeleri yapıldı bile.“Ofiste kahve sohbeti yerine, kortta strateji geliştirme…”Düşünün, bu artık yeni jenerasyonun motivasyon modeli. Padel neden yayılıyor? Kort daha küçük, raket hafif, top daha az basınçlı.Güce değil stratejiye dayalı.Takım oyunu yapabiliyorsunuz.Duvarları kullanabiliyorsunuz, yani oyun durmuyor.Düşük sakatlık riski var.Spor ve sosyalleşme aynı anda olabiliyor. Nereden çıktı bu padel? 1969’da Meksika’da Enrique Corcuera, evinin arka bahçesinde başlattı.Bugün 90’dan fazla ülkede oynanıyor.Toplam oyuncu sayısı 25 milyona yaklaştı.İspanya’da futbol kadar popüler.2018’de British Journal of Sports Medicine’in yaptığı bir araştırmaya göre raket sporları insan ömrünü ortalama 9.7 yıl uzatıyor.Yüzme, koşu ve bisiklet gibi sporları bile geride bırakıyor.Neden mi?Çünkü hem fiziksel efor istiyor, hem zihinsel odaklanma…En önemlisi sosyal bağ kuruyorsunuz. Takım oyunları beyne iyi geliyor. Seçimlerinizi iyi yapın Bu dört genç, sadece bir alan kurmadı.Bir ihtiyacı sezdi, cesaret etti, çalıştı ve tasarladı.Ama daha da önemlisi…Güçlü arkadaşlıkların ve dostlukların olması.Bu da çoğunlukla bulunduğunuz ortamla ilgili…O yüzden okullarınızı, mesleklerinizi, ilgi alanlarınızı iyi seçin.Bu seçimler sizi mutlaka bir yerlere götürüyor.

Source: Deniz Si̇pahi̇


İsrailli tarihçiden beklenmedik itiraf: Batı İsrail”in suç ortağı

Avusturya”nın başkenti Viyana”da siyonizm karşıtı Museviler tarafından ilk kez düzenlenen “Yahudilerin Siyonizm Karşıtlığı Konferansı” başladı. Konferansı düzenleyen Musevi asıllı aktivist Dalia Sarig-Fellner, konferansın, siyonist rejimin Gazze”de yaklaşık 2 yıldır sürdürdüğü soykırıma dikkati çekmeyi ve işlenen katliamların siyonizm karşıtı Yahudiler adına yapılmadığını anlatmayı amaçladığını söyledi. Konuşmacılardan İsrailli tarihçi Profesör Ilan Pappe, İsrail”in kuruluşunda Avrupa”nın oynadığı role dikkati çekerek, Avrupa”nın, içinde barındırdığı ırkçılığın Filistin”de bir Yahudi devleti fikrini icat etmekle kalmadığını, bunun sürdürülebilir kılınması ve korunmasında suç ortaklığı bulunduğunu anlattı.Pappe, 2. Dünya Savaşı”ndan sonra Gazze”de bugün yaşanan bu duruma nasıl gelindiğini Avrupalıların kendilerine sorması gerektiğini belirtti.Tarihçi Pappe, Yahudilere yönelik soykırımın ardından hiçbir Avrupalı siyasetçi ya da entelektüelin, “Avrupa”ya dönün, birlikte ırkçılığın olmadığı, soykırım benzeri trajedilerin yaşanmayacağı bir Avrupa inşa edelim.” demediğini dile getirdi.İSRAİL”İN KURULMASINDA AVRUPA”NIN ROLÜIrkçılık sorununu çözemeyen Avrupalıların, bazı Evanjelik Hristiyanlar ve Yahudilerin öne attığı siyonizmin temelini oluşturan, Filistin”de bir Yahudi devleti kurma fikrini kabul ettiklerini aktaran Pappe, “Arap dünyası ve İslam coğrafyasının kalbinde, Filistinlilerin bedelini ödediği Batı Avrupa modelinde bir Yahudi devleti kurulma kararı” alındığını anlattı.Pappe, sağduyulu insanlar için bu yaklaşımın 100 yıl önce de bugün de mantıksız olduğunu belirterek, “İşte tam da bu yüzden bu konferansa ihtiyacımız var. Yahudi, Müslüman veya Hristiyan fark etmez, özel bir grubun Filistin için desteğini aramıyoruz. Filistinlilerle dayanışma içinde olacak, içinde azıcık insanlık olanlardan oluşan uluslararası bir harekete ihtiyacımız var.” diye konuştu.Avrupa”nın İsrail”i bulunduğu coğrafyadan bağımsız olarak kendisiyle organik bağı bulunan bir devlet gibi gördüğüne ve Filistinlilere karşı en korkunç suçları işlediğinde bile ona dokunulmazlık sağladığına dikkati çeken Pappe, “Gazze soykırımı karşısında Avrupa”nın siyasi ve kültürel kayıtsızlığına şaşıranlarınız varsa size önerim şu; bunu (soykırımı), özellikle Batı Avrupa”nın kendi parçası olan bir toplumun veya devletin, Batı Avrupa”ya ait bir devletin (İsrail) yeniden soykırım yapabileceğini görme ve kabullenme becerisi olarak okuyun.” görüşünü paylaştı.Pappe, Avrupa”nın Rusya”yı çok kolay bir şekilde savaş suçlarıyla suçladığını ancak kendinden gördüğü İsrail”e karşı sessizliğe büründüğünü ve ikiyüzlü bir tutum sergilediğini ifade etti.”Avrupa”da yaşayan Yahudiler olarak siyasi elitlerimize ve ana akım medyamıza, Gazze”deki soykırıma yol açan bu projenin (siyonizm) başlangıcında suç ortaklığı yaptıklarını, soykırımın kendisine de suç ortağı olduklarını ve eğer soykırımın sürmesine izin verirlerse yine suç ortağı olacaklarını anlatmalıyız.” diyen Pappe, Avrupalılara, bu soykırımı durdurma güçlerinin olduğunu anlatmak gerektiğini söyledi.”BATI SİNSİCE SÖMÜRGECİLİK YAPAN İSRAİL”E HER ZAMAN GÖZ YUMDU”Filistin asıllı doktor, akademisyen ve aktivist Ghada Karmi de siyonizmi şeytana benzeterek, “Siyonizm şeytandır. Buna ilişkin hiçbir şüphe bulunmuyor. Şeytana karşıysanız o zaman siyonizme de karşı olmak zorundasınız.” ifadelerini kullandı.Karmi, 1948″de yurdundan edilen bir Filistinli olarak siyonizme karşı mücadele yürüttüğünü ancak bununla mücadele etmesi gereken en önemli grubun Yahudiler olduğunu söyledi.Batı”nın sinsice sömürgecilik yapan İsrail”e her zaman göz yumduğunu ve desteklediğini, Arap devletlerinin zayıflığının da katkısıyla durumun Filistinliler için çok daha vahim bir hale geldiğini kaydeden Karmi, şöyle devam etti: “Anlattığım bu ittifaklar ve İsrail”e başından beri bahşedilen dokunulmazlık düşünüldüğünde, Gazze”deki soykırım ve eş zamanlı Batı Şeria saldırıları hiç de sürpriz değildi. Eğer İsrail”i durduracak bir güç çıkmazsa, Filistinlileri bu topraklardan tamamen çıkartmaya hazırlanacak ki bunu her zaman arzuladı. Bu ihtimali kesinlikle göz ardı etmiyorum. Gerçekten yaşananlara bakarsanız, İsrail neden şimdi yaptıklarına son versin ki? Üzerinde hiçbir baskı yok. Gece vakti İran”a saldırdı, herkes endişeyle kıvranıyor ama kimse bir şey yapmıyor. Öyleyse neden bu korkunç senaryoda istediği her adımı atmasın?”İsrail”in alıkoyduğu “Madleen” gemisinde bulunan Avrupa Parlamentosunun (AP) Fransız üyesi Rima Hassan da programa çevrim içi katılarak alıkonulma sonrası yaşadıklarını anlattı.İlk günü tamamlanan konferans, farklı ülkelerden siyonizm karşıtı tanınmış akademisyen ve aktivistlerin yapacakları sunumlarla 15 Haziran”da sona erecek. İspanyollar Gazze için ayakta!Soykırımcı İsrail 55 bin 297 Filistinliyi katlettiİsrail askerlerine Kassam darbesi: Kaçacak delik bulamadılar

Source: Www.star.com.tr


Osmanlı döneminde savaşmıştı! Mezarı kaybolmak üzere… Büyük vefasızlık

Bursa”da kan donduran olay! Cinnet getiren koca eşini öldürüp intihar etti

Ferdi Zeyrek’in kızından yürek dağlayan paylaşımBingöl”de son dakika korkutan depremDoğu Anadolu”da doğalgaz sevinci!Adana”da son dakika korkutan depremAksu Deresi”nde korkutan faaliyetDenizde şoke eden anlar!

Source: Mahmut Ekinci