“Tarihsel İzler – Kılıçdaroğlu’ndan Dumlupınar’a, Hitler Tartışmalarına”

Kılıçdaroğlu kurultaya katılacak mı?

AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, CHP’nin 2023 yılının Kasım ayında yapılan kurultayı için değişik tarihlerde tam altı kez, “Şaibeli” dedi. CHP’nin 7. Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, bir televizyon programında, bu iddialara cevap verilmesini önerdi. Süreç çok hızlı ilerledi. Kurultayın iptali, olağanüstü kurultaya götürmesi için CHP’ye kayyum atanacağına ilişkin duyumlar gelince, parti yönetimi tam 25 dakika içinde olağanüstü kurultay kararı aldı.

CHP’nin 21. Olağanüstü Kurultayı, kayyum atanmasını önlemek için yapılıyor. CHP, bir çok sorunla mücadele ederken, parti içinde sorun yaşanmamasına önem verdi. CHP’nin Cumhurbaşkanı adayı gösterdiği İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, bazı ilçe belediye başkanları cezaevinde. Partinin hemen her kademesi, tutuklularla yakından ilgileniyor, protesto eylemlerine büyük katılımlar oluyor. Bu süreci önümüzdeki dönemde de sürdürme kararlığı var.

LİNÇ KAMPANYASI

Yarınki kurultayda genel başkanlık yarışı olmayacak. Ancak Parti Meclisi’ne girebilmek için kıyasıya bir mücadele olacak. Geçen seçimde Parti Meclisi için iki liste hazırlanmış, 10 kişi, Genel Merkezin listesini delip Parti Meclisi’ne girebilmişti.

CHP’nin 7. Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’na, bazı çevrelerin tepkileri çok sert ve acımasız oluyor. Yok “yüzüne tükürürlermiş”, yok “Aday olursan taşlarlarmış” sözleriyle linç kampanyaları da yürütüldü. Bu dil yakışmıyor.

Kılıçdaroğlu, davet gelmediği için kurultaya katılmayacaktı ancak CHP Genel Başkanı Özgür Özel, dün 14.30 civarında, 7. Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu’nu telefonla aradı ve kurultay davetinde bulundu. Kılıçdaroğlu, davet üzerine kurultaya katılma kararı aldı.

TAVIR VE DİRENİŞ KURULTAYI

CHP’nin kurultayının prosedürü tamamlama, “Formalite” değil, “Tavır” ve “Direniş” kurultayı olmasını isteyenler de var. Diyarbakır’dan gelen partili avukat Sertaç Eke’nin de kurultayla ilgili söylediklerini not alıyorum:

“CHP, bu ülkenin sesi bastırılmış, hakkı gasp edilmiş, iradesi yok sayılmış milyonların umudu olduğunun bilincindedir. Umudu büyütmenin, karanlığı yarıp aydınlığa ulaşmanın yolu; içe kapanmak değil, örgütsel bir silkinişle yeni bir mücadele hattı örmektir. Artık ne eski ezberlerle ne de dar kadroculukla yol alınabilir. Şimdi, halkın iradesini önceleyen, liyakati esas alan ve mücadeleden çekinmeyen bir yapının inşa edilme zamanıdır.

Ülke son günlerde bir hukuk krizi değil, doğrudan bir demokrasi müdahalesi ile karşı karşıyadır. Halkın sandıkta açıkça ortaya koyduğu irade iktidar baskısıyla yok edilmektedir; halkın seçtiği isimler, sorunlu süreçlerle görevlerinden uzaklaştırılmakta ve siyaseten tasfiye edilmektedir. Bu tablo karşısında susmak, siyasal acizliğin ötesinde milletin kaderini karanlığa terk etmektir.

ÖRGÜTÜ OMUZLAYANLAR

Partimizin olağanüstü kurultayı, bu koşullar altında bir tavır kurultayıdır. Kurultayın görevi; yalnızca yöneticileri belirlemek değil, bu baskı düzenine karşı nasıl bir siyasal hatla yürüneceğini, kimlerle ve hangi ilkelerle mücadele edileceğini ortaya koymalıdır.

Kurultay, yalnızca seçilmişlerin değil; örgütü omuzlayanların, sokakta ter dökenlerin, fikriyle katkı sunanların da kurultayı olmalıdır. Her delege özgürce tercih yapmalı, kendi iradesiyle partinin yönünü belirleyebilmelidir.

Artık sadece parti içi iktidar hesaplarına odaklanmanın, koltuk yarışlarını siyaset sanmanın zamanı değildir. Bu kurultayda verilecek kararlar, sadece partimizin değil; ülkenin de yönünü belirleyecektir. Çünkü bu ülkenin kaderiyle CHP’nin kaderi birbirine bağlıdır. Unutulmamalıdır ki; CHP kurultayları, bu topraklarda halk egemenliğinin yeniden tesis edildiği, yönünün tayin edildiği, tarihin yazıldığı eşiklerdir. CHP, tarihin kendine verdiği sorumluluğu mutlaka yerine getirecektir.”

Denizaltında kahramanlarımız bu türküyü söylüyordu

Akdeniz’deki NATO tatbikatından dönmekte olan Dumlupınar denizaltımız, 1953 yılının, 3 Nisan’ı 4 Nisan’a bağlayan gece saat 02.10 sıralarında Çanakkale Boğazı’nın Nara Burnu açıklarında İsveç Bandıralı Naboland adlı kuru yük şilebiyle çarpışması sonucu batmıştı. Faciada 81 denizcimiz şehit olmuştu.

Kurtarma gemisi Kurtaranla, denizaltıyı çıkarabilmek için çok uğraşıldı. Giderek umutlar azalıyordu. Denizaltı içindeki oksijen iyice azaldığında korkunç gerçek, kablo aracılığıyla kurulan bağlantıyla kendilerini su yüzüne çıkaramayacaklarını, tekniklerinin buna imkan vermediği anlatıldı.

VATAN SAĞ OLSUN

Çalışmalar yine de devam ediyordu. Denizaltı personeline, oksijenleri tükenmesin diye kablo bağlantısında ‘’Gerekmedikçe konuşmayın ve sigara içmeyin’’ telkini yapıldı. Tüm umutlar tükendiğinde onlara, “Konuşabilir, türkü söyleyebilir ve isterseniz sigara da içebilirsiniz’’ denildi. Denizaltıdaki kahraman askerlerden onlara şu karşılık verildi: “Sizler sağ olun; vatan sağ olsun’’

O andan itibaren oksijen bitinceye kadar 72 saat hayatta kaldılar. Belleklerde kalan bir başka acı anı da, hep birlikte söyledikleri, yukarıdaki denizcilerin de kablo bağlantısından gözyaşları içinde dinledikleri “Ah, bir ataş ver, cigaramı yakayım/ Sen sallan gel ben boyuna bakayım’’ türküsü oldu.

Gazeteci arkadaşım Mustafa Bağdiken, meslek yaşantısı boyunca bu anma törenlerini Gölcük’te hep izledi. Bize de bu olayı hatırlattı. Şehitlerimizi saygıyla anıyoruz. Mekanları cennet olsun, ruhları şâd olsun.

Source: Saygı Öztürk


Dumlupınar faciasının son tanığı o anları anlattı

Çanakkale Boğazı”nda 4 Nisan 1953″te Nara Burnu önlerinde İsveç bayraklı gemiyle çarpıştıktan sonra batan “TCG Dumlupınar” denizaltısının son tanığı konuştu. Dumlupınar (D-6) denizaltısından gelen yardım telefonuna bakan emekli Deniz Astsubay Mustafa Pekbey (91), batan denizaltıda görevli Astsubay Selami Özben ile denizaltı batmadan önce telefonda son konuşan kişilerden biri olduğunu söyledi. Halen Afyonkarahisar”ın Sandıklı ilçesinde yaşayan Pekbey, Özben”in kendisine kurtulamamaları halinde “Vatan sağolsun” diyerek telefonu kapattığını çok iyi hatırladığını belirtti. 4 Nisan 1953″te meydana gelen kazada Dumlupınar Denizaltısı, 86 mürettebatıyla battı. Olayda denizaltıda bulunan 81 asker ve mürettebat şehit oldu. Çarpışmanın ardından mürettebatı kurtarmak için o dönem Deniz Kuvvetleri Komutanlığı”na bağlı çok sayıda gemi seferber olsa da mürettebattan sadece 5″i kurtarılabildi. Bu arada “TCG Dumlupınar” denizaltısında şehit olanlar ile 14 Temmuz 1942″de Çanakkale Morto Koyu”nda batan “TCG Atılay” denizaltısında şehit olan 39 denizci için anma töreni düzenlendi. Törene Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Ercüment Tatlıoğlu da katıldı.

Source: Cennete Üstemel


Adolf Hitler ölmemiş olabilir! CIA”nin gizli belgeleri tarihi yeniden yazıyor: Nazi oteli, gizli muhbirler ve Arjantin..

ABD Merkezi İstihbarat Teşkilatı”nın (CIA) gizliliğini kaldırdığı belgeler, Adolf Hitler’in 1945’te Berlin’de intihar etmediği ve yıllarca Güney Amerika’da yaşadığına dair çarpıcı iddiaları yeniden gündeme taşıdı.
Yayımlanan belgelerde, Nazi liderinin ölümünün ardından ABD istihbaratının en az 1955 yılına kadar Hitler’in izini sürdüğü görülüyor. Bu süreçte Kolombiya ve Arjantin gibi ülkelerde Hitler’e benzeyen kişilerin görüldüğü ve bazı eski Nazi subaylarının bu iddiaları doğrular ifadeler verdiği ortaya çıktı.
Yıllar süren gizli operasyonlar

CIA’in 1950’li yıllarda Güney Amerika’daki saha ajanları aracılığıyla yürüttüğü çalışmalarda, Hitler’in hâlâ hayatta olduğuna ve adını değiştirerek saklandığına inanıldığı anlaşılıyor. 1954 yılında Kolombiya’da çekilen bir fotoğraf, CIA dosyalarına “Adolf Schrittelmayor” ismiyle giriyor. Fotoğraftaki kişinin Hitler’e olan benzerliği dikkat çekiyor.
Arjantin’de “nazi”lerle bağlantılı otel
Daily Mail”de yer alan ve CIA raporlarına dayanan habere göre, Hitler’in Arjantin’in La Falda kentindeki bir otelde saklandığı öne sürülüyor. Otelin sahiplerinin Nazi sempatizanı olduğu ve Hitler’in Almanya’daki tatillerinde bu otelde konakladığı bilgisi dikkat çekiyor. ABD Savaş Bakanlığı, savaşın bitiminde bu bağlantıyı FBI’a bildirmiş.
CIA muhbiri: Her ay görüşüyordum

Belgelerde yer alan CIMELODY-3 kod adlı muhbir, Venezuela’da görüştüğü eski SS subayı Phillip Citroenin Hitler’le düzenli temas kurduğunu iddia ediyor. Citroen’in, “Savaşın üzerinden 10 yıl geçtiği için artık yargılanamaz” dediği ve Hitler’in başka bir isimle rahatça yaşadığına inandığı aktarılıyor.
CIA kapatmıştı, Arjantin yeniden açtı
1955 yılında CIA bu dosyayı “ilerleme kaydedilemediği” gerekçesiyle kapatsa da, Arjantin Devlet Başkanı Javier Milei’nin 2025’te Nazilere dair tüm gizli belgeleri kamuya açma kararı, bu iddiaları yeniden gündeme taşıdı. Milei’nin kararıyla birlikte “fare hatları” olarak bilinen Nazi kaçış güzergâhlarının ayrıntılarının da gün yüzüne çıkması bekleniyor.
Fare hatları ve operasyon “Kağıt Klips”

Nazilerin savaş sonrası Güney Amerika’ya kaçmak için kullandığı “fare hatları” üzerinden Arjantin, Şili ve Brezilya gibi ülkelere ulaştığı biliniyor. Aynı dönemde ABD, “Kağıt Klips Operasyonu” kapsamında 1.600’den fazla Alman bilim insanını ülkeye getirerek istihdam etmiş, ancak bu kişilerin bazıları Nazi rejimiyle doğrudan ilişkili çıkmıştı.
Adolf Hitler gerçekten intihar mı etti?
Adolf Hitler’in 30 Nisan 1945’te Berlin’de intihar ettiği, eşi Eva Braun ile birlikte yakılarak kimlik tespiti yapılamayacak hâle getirildiği resmi olarak kabul edilse de, CIA’in yıllarca onu takip etmesi bu versiyona alternatif senaryolara kapı aralıyor. Hitler gerçekten intihar etmemiş olabilir…

Source: Dünya Gazetesi


Hasan Hüseyin Öz yazdı: Komprador CHP”nin sokakları terörize etme stratejisi yeni değil

CHP”nin, sokağı “medyanın yalan haberleri ve siyasi aktörlerin kışkırtmaları” marifetiyle kullanma becerisi siyasi tarihe meraklıların malumudur.Bu darbeci komprador zihniyetin kini ve öfkesini anlamak için tarihine iyi bakmak lazım.Ben size, tarihimizin en trajik sayfalarından birine, 27 Mayıs”a götürerek, bu bölünmüş benliğin ürettiği şiddetin nerelere kadar gidebileceğini göstermek istiyorum.27 Mayıs öncesi, özellikle üniversite öğrencileri üzerinde yürütülen algı operasyonu başarılı oldu. Tahrik edilen gençler, DP iktidarına karşı büyük bir nefret ve kin besler hale getirildiler.Bu nefretin boyutları o kadar ileriye gitti ki, Yassıada”da Başbakan ve iki bakanın mahkeme kararı ile katledilmesi de intikama yetmedi. CHP”li gençler daha fazlasını istediler.İşte size trajik bir olay daha…1963 yılında, idam cezası müebbet hapis cezasına çevrilen, milli mücadele kahramanı da olan devrik Cumhurbaşkanı 80 yaşındaki Celal Bayar, Kayseri Cezaevi”nden sağlık sorunları sebebiyle tahliye edilince CHP”li gençler yine sokaklara çıktılar.Bayar da tekrar tevkif edilip, cezaevine gönderilinceye kadar eylemlerini sürdürdüler.İşin garip tarafı, CHP tavanı darbe ile siyasi emellerine ulaşmış, muhtemelen bir kısmı bu işin idamlarla neticelenmesinden rahatsızlık da duymuşlardı. Siyasi parti olmanın icabı gereği sonradan bir yumuşama ve normalleşme de siyaset sahnesinde yaşandı…Ancak CHP tarafından medya/aydın gücü de kullanılarak kışkırtılan, siyasi bir aparat olarak kullanılan taban ise idamlara rağmen yumuşamadı, siyasi partiyi de etkileyecek şekilde intikam duygularıyla hareket etmeye devam etti ve Bayar”ın dışarıda olmasına tahammül edemediler.CHP bugün de siyasi hesaplar güderek sosyal medya, aydınlar/sanatçılar ve siyasi beyanatları ile tabanını ve özellikle gençleri nefret ve husumet duyguları ile doldurup sokağa sürüyor.Dün “tuvalet terliğine oy vermeye” müsait hale getirdiği, ruh sağlığı üzerinde sürekli operasyonlar yaptığı tabanını yine aynı şekilde kullanıyor. Yani o günden bugüne değişen bir şey yok.AMERİKAN EMPERYALİZMİ CHP İLE TÜRKİYE”YE GİRDİCHP”nin başka bir yüzü de emperyalizmle kurduğu kirli ilişkidir.Hatta gençleri emperyalizmin taşeronu yapma alışkanlığı eskiye dayanır.Hani şu “conileri denize döktük” diye övünüyorlar ya, bakmayın siz…4 Nisan 1946″da Missuri adlı savaş gemisi ile Amerikan emperyalizmini Türkiye”ye onlar soktu zaten.Deyim yerindeyse emirname ile bayram bile ilan ettiler.Gemi ve mürettebatı askeri törenle karşıladılar.- Amerikan askerlerine Gümüş levha hediye yaptırdılar.- Güne özel Hereke”de özel halı dokuttular.- Dolar bozdurmak için özel büro açtılar.- “Missuri” yazılı özel sigaralar ürettiler.- Özel posta pulu serisi çıkarttılar.- Amerikalılar için özel şekerler ürettiler.- 12 otobüsü sadece onlara tahsis ettiler.Şehri emperyalistler için temizlediler, evlerin duvarlarını hatta hatta hicap ediyorum ama genelevleri bile boyattılar.Bütün bu rezaleti eleştirince de gazetecileri vatan hainliğiyle suçladılar.Missuri olayı nedir biliyor musunuz?Gelin Amerikalı gazeteci Walter Lippman”a kulak verelim:”…Missuri”nin seyahati, Amerika”nın Akdeniz”de yardımcı bir devlet değil, bağımsız bir güç olarak tanınması anlamına gelir. Stalin bunu anlamalı.”Amerikan emperyalizmi – CHP ilişkisini en sarih şekilde özetleyen bu cümle, aynı zamanda CHP tarafından sokağa itilen gençlerin, evet, kimin taşeronluğuna soyundurulduğunu göstermiyor mu?

Source: Hasan Hüseyin Öz