Rus Büyükelçiliği, Musk”ın paylaştığı “Rusya ve ABD düşünülenden daha yakın” videosunu alıntıladı
Büyükelçiliğin X hesabından, ABD Başkanı Donald Trump”ın kıdemli danışmanı Musk”ın dün “Rusya ve ABD”nin yakınlığına” dair paylaştığı video “Bazılarının düşündüğünden daha yakınız” mesajıyla alıntılama yapıldı.
Alaska ve Sibirya bölgeleri arası Bering Boğazı”ndaki Diomede Adaları hakkında bilgi verilen videoda, iki ülkenin “bazen birbirlerine bağlı olduğu” savunuldu.
Videoda, “Tüm Amerikalılar ABD ve Rusya”nın birbirine çok daha yakın olduğunu bilmiyor, sadece iki mil uzaklıkta. Bazen birbirlerine bağlılar bile.” ifadesi yer aldı.
İki Diomede Adası”nın birbirine uzaklığının 2,4 mil (3,8 kilometre) olduğu bildirilen videoda bu adaların ABD ve Rusya ana karasını ayırdığı kaydedildi.
“Küçük Diomede”nin” ABD”ye ait olduğu ve adadaki “Diomede kasabasının” 82 kişilik nüfusuyla “ABD”nin en izole kasabalarından biri” olduğu belirtildi.
Videoda, “Bu nedenle Diomede, Rusya”ya iki mil su ile ayrılmış en yakın Amerikan kasabası.” ifadesi kullanıldı.
“Büyük Diomede”nin” Rusya”ya ait ve ıssız olduğu anımsatılan videoda, bu adada sadece askeri personel bulunduğu bildirildi.
“ABD tarafından sınırı geçerseniz bir tür zaman yolcusu olacaksınız”
Uluslararası tarih değiştirme çizgisi (IDL) dolayısıyla iki ada arasındaki saat farkına dikkati çekilen videoda, şu ifadeler yer aldı:
“Mesele şu ki kışın su donar ve iki ülke arasında bir buz köprüsü oluşturur. Böylece sınırı karadan geçmeyi mümkün kılar. Uluslararası tarih çizgisi olması ilginç ki bu iki ada arasındaki çizgi arası fark 21 saat. ABD tarafından sınırı geçerseniz, gelecekte ve bir tür zaman yolcusu olacaksınız.”
Videoda bu duruma örnek olarak bir pazar gecesi 12.00″de sınırın geçilmesi halinde, zamanın pazartesi akşam 21.00″e döneceği tasvir edildi.
Diomede Adaları, Asya”nın en doğusu ve Amerika”nın en batısı kabul edilen Bering Boğazı bölgesinde konumlanıyor.
IDL, başlangıç meridyeninin 180 derece doğusu ya da batısındaki meridyen dairesi olarak biliniyor.
Anadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır. Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.
Source:
Tasavvufta zirveyi yaşamış coğrafyadan izlenimler (2)
BUHARA/ÖZBEKİSTAN
Bir önceki yazımızda Maveraünnehir’in Harezm Bölgesi’ndeki tarihi Türk şehri Hive’yi… Hive ile birlikte bu bölgenin manevi mimarlarından Hoca Yusuf Hamadani’yi anlatmıştık.
Bugün Özbekistan’ın yine tarihi şehri Buhara’daki izlenimlerimizi aktararak devam etmek istiyoruz.
BATI’NIN ORTA ÇAĞ YAŞADIĞI YÜZ YILLARIN MEDENİYET MERKEZİ: BUHARA
Türk-İslam tarihinin çok önemli merkezlerinden biri Buhara. Özellikle 9-13’üncü yüz yıllar arası bilimde, sanatta, dini ilimlerde zirve yaşayan şehir birçok Türk hanedanına da başkentlik yapmış bir şehir.
Şehir iki kesimden oluşuyor. Eski Şehir, Yeni Şehir.
Elbette konumuz Eski Şehir ve o muazzam Horasan ateş tuğlalarıyla yapılmış muhteşem eserler.
Ama önce Moğol Hükümdarı Hülagü’nün kardeşi Emir Berke’nin Müslüman olmasına vesile olan bir ulunun türbesiyle başlamak isteriz.
Zira, İslam tarihi açısından çok önemli bir olaya vesile olan zat, Buhara’nın manevi mimarlarından.
MOĞOL EMİRİ’NİN MÜSLAMAN OLMASINA VESİLE OLAN VELİ: SEYFETTİN BUHARZİ
Seyfettin Buharzi. Hemen Buhara’nın girişinde mahalle arasında kalmış ancak Özbekistan Devleti tarafından yeniden ihya edilmiş işte bu türbede meftun.
Buharzi’nin Ahmet Yesevi’nin talebelerinden olduğu da rivayet ediliyor. Ama daha önemlisi, Moğollar arasında “Ulu Şeyh” olarak tanınan Buharzi’nin irşadı sayesinde Moğol Hükümdarı Hülagü’nün kardeşi, Emir Berke’nin Müslüman olması.
Yani, Moğol Hükümdarlığını İslamla tanıştıran ilk isim Buharzi.
İşte burada yatıyor.
İLK MÜSLÜMAN TÜRK DEVLETİ SAMANİLERİN KURUCUSUNUN 1000 YILLIK TÜRBESİ
Buhara’da ikinci durağımız, İlk Müslüman Türk Devleti Samanilerin çok sevilen ve saygı duyulan hükümdarı İsmail Samani’nin türbesi.
Samaniler Türklerin İslamı seçmesinden sonra kurdukları ilk devlet olarak kayıtlara geçmiş. İsmail Samani de ilk Müslüman Türk Sultanı. Türbesi ise İslam Tarihi açısından çok önemli. Zira, ilk yapılan Türk -İslam eseri.
Türbe bin yılı aşkın zamandır ayakta. Moğol istilası sırasındaysa anlatılan menkıbeye göre, çölden rüzgarla gelen kumların Buharayı ve türbeyi kapatması nedeniyle yağma ve yıkımdan korunmuş.
Buhara’daki 900’e yakın UNESCO Dünya Mirası listesine giren eserlerden biri işte burası ve ilk Türk-İslam Devleti Samanilerin kurucusu İsmail Samani burada meftun.
BUHARA’NIN TEK TEPESİNDEKİ SARAY VE EYVANLARI EN YÜKSEK CAMİİ BALA HAVUZ
Buhara kadim Türk kenti. İslam’ın en önemli alim, mutasavvıf ve bilim adamlarını bağrında yetiştirmiş bir şehir.
Şehrin bir tepesi var orada da Buhara Ark’ı yani sarayı. Şimdilerde tamamen müze olan bu kalede bir zamanlar 4 bin kişi yaşıyormuş. 18’nci yüz yılda Rusların işgaline kadar Buhara buradan yönetilmiş. Son Buhara Emir’i buradan Afganistan’a göç etmiş. Onun ailesi yılar sonra Türkiye’ye sığınmış.
Eski Şehre kaleden baktığınızda, Uluğ Bey ve Abdülaziz Han medresesinin turkuaz kubbeleri ve Karahanlılar döneminde yapılan bin yıldır ayakta duran Orta Asya’nın 42.5 metre yüksekliğiyle en yüksek minaresi göze çarpıyor.
Kadim Buhara’ya girmeden önce yine Orta Asya’nın en yüksek eyvanlı Bala Havuz Camii’nde soluklanıyoruz.
Kocaman bir havuzun başına yapılan camiden okunan ezan ise bizi Efendimiz’in şehri Medine’ye götürüyor. Mescid-i Nebevi’de duyduğumuz makam ve ses Bala Havuz’un minaresinden duyuluyor.
KALON CAMİİ, MİR-İ ARAP MEDRESESİ VE BİR ACININ HATIRASI
İşte Eski Buhara. Kadim Buhara. Açık kahverengi ateş tuğlaları ve turkuaz çinileriyle yapılmış binaları ile göz dolduruyor.
İlk ziyaret ettiğimiz mekan merkez camii de diyebileceğimiz Kalon Camii. Kalon Camii ile Mir-i Arap Medresesi karşı karşıya.
Cami, Maveraünnehir camilerinin en önemlileri arasında. Medrese ise hala öğrenci yetiştirmeye devam ediyor.
Buharadaki tarihi medreseler zaman zaman ara verilse de hiç kapanmamış. Önemli bir bilgi olarak kayıtlara geçirelim. Karahanlılar, Şeybaniler zamanında bile yani (9 ile 13’ncü yüz yıllar) Buhara’ya farklı ülkelerden yılda 20 bin öğrenci eğitim için geliyormuş.
Mir-i Arab Medresesi’nin önündeki bu yapı ise çok büyük bir acının hatırasına yapılmış. Moğal istilası sırasında tam 3 bin medrese talebesi işte burada katledilmiş ve o gençlerin hatırasına bu anıt yapılmış.
ULUĞ BEY VE ABDULAZİZHAN MEDRESELERİ KARŞI KARŞIYA
Burası da Emir Timur’un torunu Uluğ Bey’in medresesi. Uluğ Bey Medresesi, Buhara’nın ve Maveraünnehrin mimari şaheserlerinden. Ama daha önemlisi, Uluğ Bey’in kurduğu medreseden binlerce bilim adamının yetişmiş olması.
Uluğ Bey Medresesi’nin kapısının açıldığı meydanın hemen karşısından ondan yüz yıllar sonra yapılan Abdulazizhan Medresesi.
ÜZERİNDE OKUNAN EZAN BELH’TEN DUYULSUN İSTENEN KALON CAMİİ MİNARESİ
Akşam olup da ışıklar yanınca bambaşka bir renk cümbüşü var Buhara’da. Tıpkı Semerkant’taki gibi Registan Meydanı var burada da. Ve meydanın en çarpıcı yapısı Orta Asya’nın en yüksek minaresi. Karahanlılar zamanında 12’nci yüzyılın başında yapılan minareyle ilgili şu efsane konuşuluyor çarşıda; “Karahanlı Beyi Muhammed Aslan Han, ‘Öyle yüksek bir minare yapın ki ezan okunduğunda Belh’ten duyulsun’ demiş!”
Belki çok büyük bir abartı ama bundan bin (1000) yıl önce yapılan Kalon Camii minaresi bir şaheser olarak bin yıl daha ayakta duracak ihtişamda.
İPEK YOLU’NUN KESİŞİM NOKTASI VE BİLİM YUVASI: BUHARA
Gözünüzü nereye çevirirseniz bir tarihi yapıyla karşılaşıyorsunuz Buhara’da. Çarşısı, meydanı, medreseleri, minareleri, hanları, kervan sarayları yüzlerce yıllık.
Bu şehir, deniz yolları keşfedilmeden önce dünyanın en önemli ticaret yolu İpek Yolu’nun kesişti noktada.
O yüzden, kervanlar içen kervan saraylar, tüccarlar için hanlar yapılmış. Ama en çok da ilim, irfan için dönemin en büyük, en görkemli, en kullanışlı medreseleri yapılmış.
Batı’nın karanlık orta çağ karanlığında boğuştu dönemde, astronomiden tıbba, matematikten kimyaya kadar bilim insanlarının en büyük dehalarını yetiştiren topraklardayız.
İslam dininin, manevi önderlerinin büyüyüp yetiştiği aynı zamanda binlerce talebe yetiştirdiği topraklardayız.
Devam edeceğiz.
Source: M Yazilari
Asıl bu coğrafya sizi terk etti
Türkiye”nin de içinde bulunduğu bu coğrafyanın, bu toprakların en acınacak tarafı nedir bilir misiniz?
Elbette bilirsiniz.
Bilirsiniz ama, ben gene de konuyu biraz açayım.
Evet bu coğrafyanın madenleri, akarsuları çoktur.
Bütün dünyayı doyuracak kadar yeraltı ve yerüstü zenginlikleri vardır.
Dünyada hiçbir toprak parçası; bu coğrafya kadar, insanlığın yaşadığı büyük tarihe tanıklık etmemiştir.
Bu coğrafyada dört mevsim aynı zaman içinde yaşanır.
Topraklarımız her türlü tarıma elverişlidir.
İnsan ve insanlık burada başlamış, burada yoğrulmuştur.
Mümbit topraklarında bağları, bahçeleri, ırmakları, denizleri, körfezleri ve paha biçilmez kıymetli taşları vardır bu coğrafyanın.
Bugün insanlığı aydınlatan büyük buluşlar; fenni icatlar, ilim, bilim, ahlak, zühd, takva, diğerkâmlık, samimiyet, hilm, ümmet bilinci, birlik-beraberlik içinde büyük devlet olmak, kardeşçe yaşamak ve asırlara ışık tutup örnek olma anlayışı… bu coğrafyada harmanlanmış, yaşanmıştır.
Bu coğrafyanın büyük tarihi adı “Doğu” dur.
Onun içindir ki, üstad Necip Fazıl Kısakürek “Büyük Doğu” demiştir davasının adına.
Büyük Doğunun insanı mert, kahraman, imanlı, vatan sevdalısı, çalışkan, ilim tutkunu, Peygamber (sav) aşığı, milli ve manevi duyguları ile çağlara meydan okumuştur.
Kökleri Büyük Doğuda olan her insan değerlidir.
Kökleri Büyük Doğuda olan insanların birbirleri ile olan tartışmaları, daha büyük hakikatlerin ortaya çıkması içindir.
SİZİ HEM TERK ETTİ HEM DE ARKANIZDAN VURDULAR
Namık Kemal’e ait olduğu söylenilen ve geçmişte çokça kullanılan “Barika-i Hakikat Müsademe-i Efkardan Doğar”, sözü çok meşhurdur. Yani hakikat parıltıları, güneş gibi aydınlatıcı olan fikirler, insanların birbirleri ile tartışmalarından, konuşmalarından, münazara etmelerinden doğar.
Fakat ne hikmetse, özellikle on dokuzuncu yüzyıldan itibaren bize bir şeyler oldu, bizim insanımız değişti.
Tamam; coğrafyamız bölük pörçük edildi ama toprak aynı toprak, bu toprağın insanı neden değişti?
Havası, suyu, iklimi, dağları, ovaları, denizleri ve nehirleri yerinde duruyor ama insanımızın kanında ve genetiğinde bir farklılık oldu.
Bir kesimin bu vatanla, bu topraklarla olan bağı koptu.
Üstelik devlet; bu kesimin hemen hemen her istediğini verdiği, her arzusunu yerine getirdiği halde…!
Mesela; 1895’teki büyük ve kanlı isyanlardan olan Sason İsyanı’nda binlerce Müslümanın şehid edilmesine rağmen, daha sonra İttihat Terakki paşaları, isyanın elebaşısı olan Hamparsum Boyacıyan’ı, Meclis-i Mebusan’a, yani, Millet Meclisi’ne Harput Milletvekili olarak getirmediler mi?
Hatta o paşalar; Ohannes Efendiyi meclis başkan vekili, Lozan’da, Paris’te Ermenileri temsil eden ve İtalyanlara: “Libya’dan ne alırsanız alın, ne koparırsanız koparın, tam zamanıdır” diyen Gabriel Noradunkyan Paşa’yı da dışişleri bakanı yapmadılar mı?
Güya milliyetçi, Türkçü olan İttihat Terakki’nin paşaları, 1909’da Abdülhamid’i devirdikten, Osmanlıyı paramparça ettirdikten sonra geride kalan devleti de yabancılara peşkeş çekmediler mi?
Pekâlâ yaranabildiler mi?
Tam tersi, kaçıp gittikleri yerlerde o yabancılar tarafından yok edildiler.
Cemal Paşa Tiflis’te, Talat Paşa Berlin’de Ermeni militanlar tarafından suikastlarla öldürüldüler.
Enver Paşayı da Rusya’da Bolşevikler ortadan kaldırdı.
Üçü de sırtlarını dayadıkları, güvendikleri, hatta ordumuzun komutasını bile teslim ettikleri Otto Von Sanders gibi generallerin ülkelerindeki yabancı teröristler tarafından öldürüldü.
KENDİ ÇOCUKLARINIZ LÜKS İÇİNDE PAHALI OKULLARDA OKUYORKEN HALKIN ÇOCUKLARINI SOKAĞA DÖKÜYORSUNUZ
Cumhuriyeti kuranlar da ittihatçı paşaları izlediler;
Onlar da hukuktan ticarete, aileden sanata, tarımdan edebiyata, şapkadan eğitime kadar her şeyi Batı’dan, yabancılardan alıp, hem bu milletin öz evlatlarını dar ağacına çektiler ve hem de geriye kalanımızı kuşa çevirdiler.
Peki ne oldu, yaranabildik mi Batılılara?
Hayır yaranamadık.
İngilizler sizinle ilgilenmeyince, diyorsunuz ki;
“Kendimizi terkedilmiş hissettik.”
Fakat biliyor musunuz, dış güçler sizi hiçbir zaman içlerine almadılar.
Aslında neredeyse iki asırdan beri siz ve sizin zihniyetiniz bu coğrafya tarafından terk edildiniz, bu topraklar sizi kabul etmiyor, bunun farkında bile değilsiniz.
Sadece şu Cumhuriyet döneminde Batılı başkentlerde birçok diplomatımızı şehit ettiler.
Kucağına sığındığınız Batılılar neredeyse yarım asırdan beridir terör belası ile Türkiye’ye nefes aldırmıyorlar.
Şunu kafanıza sokun Özgür Özel Efendi: Yabancılara yaltaklanmanız, İngiliz medyasından yardım dilenmeniz boşuna.
Kendi çocuklarınızı milletin parası ile pahalı okullarda okuturken, halkın çocuklarının istikbalini karartmaya hakkınız yok.
Bizi anlamaya da niyetiniz yok.
Bunu çok iyi anlıyorum.
Fakat bir zamanlar içinizde olduğu için, sizin yabancı hayranlığınızdan iğrenen ve pişman olan, ama ne yazık ki, Roma’da yine teröristlerce suikasta uğrayan eski ittihatçı Sait Halim Paşa ruhunuzun, genetiğinizin manyetik rezonansını, yani emarını çekiyor, hiç olmazsa onu dinleyin.
İşte yazdıkları:
“Özellikleri; içinde yaşadıkları halkı ve çevreyi boyuna kötülemek, izah ve ispat edemedikleri için, itham; anlayamadıkları için de inkâr ederek ümitsizce tenkit ederler.
Kendi tarihimiz, kendi meselelerimizle uğraşmak bir tenezzüldür onlar için.
Asırlarca önce kurulmuş bir devleti, dünya tarihine istikamet vermiş bir medeniyeti küçümsüyorlar.
Yeni doğmuş bir toplum sanıyorlar bizi.
Bu peşin hükümle peşinden koştukları Batı irfanı onları fikren kendi ülkesinden yabancı bir ülkeye göç etmeğe (muhacerete), ruhen de kendi tâbiyyetlerinden farklı bir tâbiyyete (tebdil-i tâbiiyete) sürüklemektedir…”
Hiç değişmiyorsunuz.
Aradan geçen bunca zaman sonra, ben de size aynı şeyleri söylüyor ve şu gerçeğin altını bir kez daha çizmek istiyorum:
Evet, siz bu medeniyete fikren de ruhen de yabancısınız.
Bizden değilsiniz, onlardansınız.
Ama onlar sizi hiçbir zaman kendilerinden görmediler. Bu sebeple terk edildiniz Özgür Efendi…!
Sizin böylesine kayıtsız şartsız dış güçlere teslimiyetiniz bizim içimizi acıtsa da gerçek bu.
Ferman Karaçam
YouTube : youtube.com/c/Ferman Karaçam
Twitter : twitter.com/fermankaracam
Instagram : instagram.com/fermankaracam
Facebook : facebook.com/karacamferman
E-mail : fermankaracam@gmail.com
Web Sitesi : fermankaracam.com
Source: Ferman Kara