Titanik mektubu rekor kırdı
Titanik yolcularından Albay Archibald Gracie’nin yazdığı mektup, ‘Henry Aldridge and Son’ müzayede evinde yapılan açık artırmada, başlangıçta beklenen 80 bin doların beş katı fiyatı 400 bin dolara (yaklaşık 15.5 milyon TL) ismi açıklanmayan bir kişi tarafından alındı. mektup, Gracie’nin Titanik’e İngiltere Southampton’dan bindiği 10 Nisan 1912 tarihini taşıyor. Birinci sınıf bir yolcu olan Gracie, mektubu C51 numaralı kamarasından yazdı. GÜZEL GEMİ AMA…11 Nisan’da gemi İrlanda’nın Queenstown limanına yanaştığında gönderilen mektupta Gracie, Titanik hakkında “Güzel bir gemi ama onun hakkında bir yargıya varmadan önce yolculuğumun sonunu bekleyeceğim” ifadelerini kullanıyor. Gemi, 5 gün sonra Kuzey Atlantik’te bir buzdağına çarparak batmıştı. Albay Gracie o gece bir sandala tutunarak hayatta kalmayı başardı. Kazadan sonra Titanik faciası hakkında en çok bilinen kitaplardan biri olan “The Truth About The Titanic” (Titanic Hakkında Gerçekler) adlı bir kitap yazarak yaşadıklarını anlattı. Ancak facia gecesinde yaşadığı hipotermi ve fiziksel yaralanmalar nedeniyle sağlığı ciddi şekilde bozuldu ve Aralık 1912’de hayatını kaybetti.
Source: Hurriyet.com.tr
Babıâli tadilatta
İSTANBUL’da Gülhane Parkı’nın hemen karşısındaki ‘Bâb-ı Âli’, gerçekten de haşmetli bir yapı. Topkapı Sarayı’na yakın olduğundan Sadrazamlar genelde bu bölgede ikâmet ediyordu. Osmanlılar, hükümet/bakanlık sistemine geçince de hükümetin ve bürokrasinin merkezi oldu. ‘Yüce Kapı’ manasındaki ismiyle müsemma bu haşmetli kapı da 1844’te açıldı. O günden itibaren de diplomasiyi, bürokrasiyi ve bütün hükümet idaresini temsil eden bir kavrama dönüştü. O dönem ‘Bâb-ı Âli’ denildiğinde Sadrazam veya hükümet kastedilmiş oluyordu. Yani o kapının arkasındaki bütün diplomatik ve bürokratik kurumlar için de o tabir (Babıâli) kullanılıyordu. GÖRKEMLİ TÖRENLERİN YERİÖzellikle Sultan Abdülmecid ve Sultan Abdülaziz dönemlerinde meşhur sadrazamları ve nazırlarıyla hükümeti ifade eden güçlü bir tabir oldu. Diplomatlar da seyyahlar da manasını koruyarak buraya kendi lisanlarında ‘Sublime Porte’, ‘Hohe Pforte’ dediler. Görkemli merasimler, felakete dönüşen yangınlar, kanlı isyanlar, baskınlar gördü. Padişahtan sonra ‘ikinci adam’ konumundaki nice sadrazamlar bu kapıdan geçti. En sinsi entrikalar, en acımasız komplolar burası için kuruldu. Anadolu’ya, Rumeli’ye, Mısır’a ve daha birçok Osmanlı mülküne fermanlar, talimatlar bu kapıdan çıktı.‘MEDYA’DAN ÖNCE ‘BABIALİ’Cumhuriyet döneminden itibaren ‘Vilayet Konağı’ yani valilik binası oldu. Artık sadrazam değil vali vardı. Ama kapının şöhreti devam etti. Nitekim dönemin gazeteleri de o bölgedeydi. Adım başında bir gazete idarehanesi vardı. O zamanlar ‘medya’ kavramı yoktu. Bütün basın ve matbuat ortamı ‘Babıâli’ olarak adlandırılıyordu. Yazılar, hikâyeler, polemikler içinde ‘Babıâli’ geçince gazeteler veya gazetecilerden bahsedilmiş oluyordu. Neredeyse 1990’lara kadar ‘Babıâli’ ifadesi medyayı temsil ediyordu. RESTORASYON DEVAM EDİYORGazeteler Cağaloğlu’ndan plazalara geçince, işe televizyonlar da girince Babıâli artık sadece eski metinlerde kaldı. Zamanla da unutuldu. İstanbul Valiliği’nin Alemdar Caddesi’ne bakan tali kapılarından biri olarak hayatına devam etti. Şimdilerde restorasyon halinde. Kısa zamanda yeniden eski görkemiyle arz-ı endam edecek.
Source: Musa Kesler