Yalan patolojik, savaş psikolojik (2)
Dünyada halen “iftira yoluyla algı operatörlüğü” yapan pek çok hükümet ve istihbarat kurumu, Edgar Hoover ’ın yasadışı COINTELPRO yöntemlerini izliyor. Muhalifleri sahte kanıtlara dayalı suçlamalarla önce FBI’yla işbirliği yapan yargıçlar eliyle itibarsızlaştırmak, hapisle tasfiye ve tinsel ya da dinsel tacizle toplumdan dışlamak, yetmezse öldürmek emri içeren Counter Intelligence Program; ABD’de Komünist Parti’yi, Siyah Panterleri ve benzeri onlarca muhalif örgütü çökertmeye yaradı. Hatta sinema dünyasından edebiyata, binlerce muhalif sanatçıyı tasfiye etmek için kullanıldı. Başa çıkamadığı 96 kamu yönderini de öldürttü. FBI’ın bu program dahlinde ortadan kaldırdığı maktüller arasında Martin Luther King ve sinema oyuncusu Jean Seberg de vardı. COINTELPRO’nun öldürmeyip 27 yıl hapiste çürüterek etkisiz hale getirdiği Geronimo ’nun öyküsü; bu meşum “algı yönetim planı” nı daha iyi anlamanızı sağlayacaktır. KAHRAMANDAN KATİL YARATMAK Elmer Gerard Pratt , 18 yaşında Vietnam Savaşı’na katılmış, üç yıl sonra göğsü kahramanlık madalyalarıyla süslü ve onbaşı rütbesiyle geri dönmüştü. Ancak döner dönmez, zenci hakları için mücadele eden Siyah Panterler’e katıldı. Dürüstlüğü ve zekâsıyla öne çıktı ve örgütün “savunma bakanı” unvanını kazandı. Siyah Panterler, onu Apaş kabilesinin efsane lideri Geronimo’ya benzetiyorlardı. Elmer Pratt, adını Geronimo Ji Jaga olarak değiştirdi. 8 Aralık 1968 günü, Santa Monica’da bir kadın öğretmen ile kocası saldırıya uğradı. Kadın öldürüldü. FBI, hedefindeki Geronimo’yu katil zanlısı olarak tutuklattı. Tutuklama gece yarısı operasyonu, ters kelepçe, ayak zinciri gibi ağır taciz görüntüleriyle medyaya servis edildi. HUKUKTA ZAFER, HÜCREDEN HAPİSANEYE TRANSFER Julius Butler adlı FBI muhbiri, onun işlediği cinayetle övündüğünü iddia ediyor; maktulün ağır yaralı eşi de güya Geronimo’yu teşhis etmişti. Siyah Panter lider, cinayet sırasında Santa Monica’da değil Ookland’da olduğunu haykırıyordu. Zaten tanığı da vardı: Kathleen Cleaver . Ama o da Siyah Panterler üyesiydi, tanıklığı sayılmadı. Mahkeme ancak iki yıl sonra başladı. 24 yaşında tutuklanan Geronimo, artık 26 yaşındaydı. FBI’yla işbirliği yapan yargı, Siyah Panter önderini ömür boyu hapse mahkûm etmekle kalmadı. Sen misin ABD’den siyahilere eşit yurttaş hakları isteyen muhalif? San Quentin hapishanesinde sekiz yıl boyunca, zor sığdığı bir hücrede çürütüldü, Geronimo. Radyo, kitap, gazete yasaktı. Gardiyanlar, ırkçı küfürlerle verdikleri yemeklerin içine işiyor, dışkılarını karıştırıyorlardı. Avukatlarının yıllar süren hukuk mücadelesi, onun hücreden çıkıp normal hapisane koşullarında… 19 yıl daha yatmasını sağladı. FBI”YI SOYAN AMERİKAN YURTTAŞLARI Geronimo, hapishaneden ancak 51 yaşında ve siyasal bir soygun sayesinde çıkabildi. Edgar Hoover’ın adaleti çiğneyen, yargıyı yozlaştıran gizli planlarına savaş açan Amerikan Yurttaşları diye bir grup, 1975’te FBI’ın binalarına gizlice girip operasyon dosyalarını çaldılar ve aralarında “çok gizli” COINTELPRO’nun da olduğu belgeleri FBI’ın yasadışı eylemlerini soruşturan Church Senato Komisyonu’na ulaştırdılar. 1976 yılında Geronimo’nun masum olduğu anlaşılmıştı. Onun işlediği cinayetle övündüğünü iddia eden muhbir Julius Butler, FBI’ın kullandığı eski bir hırsızdı. Maktul öğretmenin kocası, ilk sorguda başka bir zanlıyı suçlamış ama ifade tutanağı imha ve Geronimo’nun masumiyetini itiraf eden bir FBI ajanının tanıklığı hasıraltı edilmişti vb. Amerikan yargısı, ağır işleyen dev bir öğütücüydü. Geronimo, hemen serbest kalmadı. Yedinci “yeniden yargılanma” talebi kabul edilince üst mahkemeye çıktı ve 1997’de ancak aklanıp özgürlüğüne kavuştu. Elbette yüklü bir tazminat ödendi kendisine. Zaten 63 yaşında da öldü. YÖNTEM BİLİNDİK, UYGULAMA TANIDIK Geronimo’ya uygulanan zulmün henüz sonu değilse de başı; ters kelepçeler, eski suçlu gizli tanıklar, sicili bozuk muhbirler, tehdit ya da vaatle değiştirilen ifadeler, size de tanıdık gelmiyor mu? ABD’de FBI’ın, dünyada CIA’in böyle on binlerce mağduru var. COINTELPRO, yasaklanıp durdurulduktan sonra da işleyen bir “muhalefet terminatörü” olarak artık karanlık hükümetlerin kullanışlı algı programı. Yargısız infaz sürelerini güncellemek yetiyor. Hedefteki muhalifler, çakma suçlamalarla toplumun onlardan umudu keseceği birkaç yıl içeri tıkılıp etkisiz hale getiriliyor.
Source: Mine G. Kırıkkanat
Kendi vicdanını susturanlar
“Bir insan, kendi vicdanına da yanıt verecekse, liderine yanıt vermeyi reddetmek zorunda kalacağı bir an gelir.” Hartley Shawcross (Nürnberg Savaş Suçları Mahkemesi’nde başsavcı olarak görev yapan hukukçu.) Geçen hafta Nürnberg Adalet Sarayı’na adım attığımda aklımda yukarıda alıntıladığım söz vardı. Mahkeme binasında, 20 Kasım 1945’ten 1 Ekim 1946’ya kadar 24 Nazi’nin yargılandığı Nürnberg duruşmalarının tarihine ilişkin ayrıntılı sergiyi incelerken sanıkların savunmasını üstlenen avukatların listelendiği bir bilgisayar ekranına rastladım. Koltuğa oturup tek tek özgeçmişlerini ve duruşmalarda izledikleri yöntemleri okudum. 2. Dünya Savaşı döneminde Alman Silahlı Kuvvetler Harekât Komutanlığı başkanı olarak görev yapan general Alfred Jod l’un avukatı Franz Exner ’in, Jodl’un askeri suç teşkil eden emirlerle olan kanıtlı ilgisine karşın, onu “Hitler’e ettiği yeminin kurbanı trajik bir figür” olarak resmettiğini öğrendim. Oysa Exner, yaptığı çalışmalar nedeniyle iki dünya savaşı arasındaki en önemli kriminologlardan biri olarak kabul edilen bir avukatmış. NAZİ PARTİSİ”NE ÜYE OLAN AVUKATLAR Exner’in tersine, Nürnberg duruşmalarında Nazi Partisi’ne üye olan avukatlar da görev yapmış. Örneğin 1937’de partiye girip, 1940’ta Nazi Almanya’sının silahlı kuvvetlerine katılan Alfred Seidl , Nürnberg’de Adolf Hitler’in Nazi Partisi’ndeki vekili Rudolf Hess ile Hitler’in hukuk danışmanı ve işgal edilen Polonya’nın genel valisi Hans Frank ’i savunduktan sonra, Hıristiyan Sosyal Birlik Partisi’ne kaydolmuş ve 1977’de Bavyera içişleri bakanı olmuş. 1933’te Nazi Partisi’ne üye olan ve Nürnberg’de Nazi propagandasının bir aracı haline gelen haftalık antisemitik gazete Der Stürmer’in kurucusu ve yayıncısı Julius Streiche r’ı savunan Dr. Hanns Marx ise “Yahudi” soyadı nedeniyle kendisine yönelen düşmanlıkları önlemek için avukatlık firmasının tabelasına gamalı haç iliştiren bir hukukçuymuş. 600 NUMARALI SALONDAKİ ÜRPERTİ! Bu bilgiler gözümün önünden akıp giderken, mahkemede dinlenen tanıkları, duruşmaların seyrini değiştiren ifadeleri, dünya ceza mahkemesi düşüncesinin ilk olarak Nürnberg’deki Uluslararası Askeri Mahkeme ile hayata geçirilişini, Nürnberg İlkeleri’nin kabul edilişini, soykırım, insanlığa karşı suçlar ve savaş suçlarının Uluslararası Ceza Hukuku Kanunu’nda düzenlenişinin evrelerini de gördüm. Bunları bugünlerde özellikle Türkiye’de herkesin görüp öğrenmesi gerekir ki kimse işine geldiği gibi bu kavramları kullanmasın, eğip bükemesin! Aşağı kata inip sanıkların yargılandığı 600 numaralı salona girdiğimde ise fotoğraflardan ve filmlerden hatırladığım atmosferin içindeydim. Boş tahta sıralara oturup sessizlik içinde dakikalarca dehşet verici insanlık suçlarını düşündüm. Aynı anda bir ürperti kapladı içimi. Çok ayrıntılı bir tarih geçidi sunan serginin sonunda şu düşünce hâkim oluyor insana: Nürnberg’de en önde gelen tanınmış suçlular cezalandırılmış ama kim bilir geri planda kalan ve dokunulmadan yaşamını sürdüren kaç suçlu ve suç ortağı vardı? Üstelik yargılananlar arasında Hava Kuvvetleri Komutanı Hermann Göring dışında çoğu kişi, emir komuta zinciri içinde kendi yetkisizliğini öne sürmüş. Başta alıntıladığım söze dönersek demek ki yeri geldiğinde liderine yanıt vermeyi reddetmeyenler, önce kendi vicdanlarını susturmuş!
Source: Zülal Kalkandelen