Vücudunuzdaki küçük bir ben hayatınızı değiştirebilir!
Cilt kanserinin, dünyada en sık görülen kanser türlerinden biri olmasına rağmen erken dönemde fark edildiğinde tamamen tedavi edilebildiğini belirten Dermatoloji Uzmanı Doç. Dr. Alev Eken, yaz mevsimiyle birlikte artan güneş maruziyetine dikkat çekerek, cilt kanserinde erken teşhisin önemine değindi.
Ciltteki küçük bir değişimin, ciddi bir hastalığın erken habercisi olabileceğini kaydeden Doç. Dr. Eken, cilt kanserlerinin en büyük avantajının erken tanı ile tam iyileşme sağlanabilmesi olduğunu belirtti.
‘CİLDİNİZİ EN İYİ SİZ TANIRSINIZ’
Cildin gözle görülebilen bir organ olmasının, kişinin kendi farkındalığını artırmada önemli bir avantaj sağladığını belirten Doç. Dr. Alev Eken, “Cildinizi en iyi siz tanırsınız. Kendi kendinize yapacağınız düzenli kontroller sayesinde değişiklikleri erken fark edebilirsiniz. Bu da erken tanı ve tedavi açısından çok kritiktir” dedi.
‘BU BELİRTİLERE DİKKAT’
Ciltte meydana gelen bazı değişimlerin, cilt kanserinin erken habercisi olabileceğine dikkat çeken Doç. Dr. Alev Eken, göz ardı edilmemesi gereken belirtileri şu şekilde sıraladı:
“Önceden var olan bir ben, leke, iz veya döküntünün boyutunda, renginde, şeklinde ya da kenarlarında oluşan değişiklikler; daha önce bulunmayan, aniden ortaya çıkan ve diğerlerinden farklı görünen ben, leke veya kabarıklıklar; özellikle güneş gören bölgelerde ortaya çıkan, ağrısız ve sızısız olmasına rağmen iyileşmeyen, kabuklanan ya da zaman zaman kanayan yaralar. Bu tür belirtilerden biri bile fark edildiğinde, zaman kaybetmeden bir dermatoloji uzmanına başvurulmalıdır.”
‘YÜKSEK RİSK GRUBU AYDA BİR KONTROL YAPMALI’
Bazı kişilerin cilt kanseri açısından daha yüksek risk taşıdığını belirten Doç. Dr. Eken, bu grupları şöyle sıraladı:
“Vücudunda çok sayıda ben bulunanlar, ailesinde veya kendisinde cilt kanseri öyküsü olanlar, uzun süre korunmasız şekilde güneşe maruz kalanlar, geçmişte güneş yanığı geçirmiş olanlar, açık tenli, çilli ya da kızıl saçlı kişiler, açık havada çalışanlar veya güneşli iklimde yaşayanlar ayda bir kez tüm vücutlarını kontrol etmelidir.”
Daha düşük risk grubundaki kişiler ise iki-üç ayda bir kendi kendine muayene yapabileceğini belirten Doç Dr. Eken, herkesin yılda en az bir kez dermatoloji uzmanına görünmesinin önemini vurguladı.
‘KONTROLÜ AYDINLIK ORTAMDA YAPIN’
Doç. Dr. Eken, kişisel cilt kontrolünün nasıl yapılması gerektiğine dair şu bilgileri verdi:
“Cilt kontrolleri aydınlık bir ortamda, tercihen gün ışığında yapılmalıdır. Ayna karşısında çıplak şekilde tüm vücut dikkatlice incelenmelidir. Yüz, saçlı deri, boyun, dekolte, kol ve bacakların iç ve dış yüzeyleri, avuç içleri, ayak tabanları ve tırnak altları mutlaka kontrol edilmelidir. Şüpheli lezyonların fotoğrafı çekilip değişim gözlemlenmelidir. Cilt değişimlerinin asla ihmal edilmemesi gerekiyor. Cildinizdeki değişimleri önemseyin. Kendi kendinize yaptığınız düzenli kontrolleri aksatmayın.”
Source:
Yemek borusu olmadan doğan bebeğe 5 günlükken ameliyat yapıldı
Merkez Karesi ilçesinde yaşayan ve bebek bekleyen Murat-Elif Koç çifti, kontrol için doktora gittiklerinde bebeklerinin suyunun fazla olduğunu yemek borusuyla alakalı bir sorun olabileceğini öğrendi. Daha sonra 32 haftalıkken dünyaya gelen Alya Lina nın yapılan kontrollerinde yemek borusunun olmadığı kesinleşti. Çocuk Cerrahi Uzmanı Prof. Dr. Mehmet Hanifi Okur ve ekibinin 5 günlükken ameliyata aldığı Alya Lina bebeğe, yaklaşık 3 saatlik süreçte yemek borusu yapıldı. Anne Elif ve baba Murat Koç, başarılı bir ameliyatın ve 43 gün süren yoğun bakım tedavisinin ardından kızlarına kavuşmanın mutluluğunu yaşadı. AİLEMİZİN YÜZÜNÜN GÜLDÜĞÜNÜ GÖRMEK BİZİ ÇOK MUTLU EDİYOR Ameliyatı gerçekleştiren Çocuk Cerrahi Uzmanı Prof. Dr. Mehmet Hanifi Okur, Alya Lina daki sağlık sorununun çok nadir görüldüğünü söyledi. Çocuk kardiyolojisi ve yeni doğan uzmanlarıyla bebeği ameliyata hazırladıklarını belirten Okur, ameliyatın çok iyi geçtiğini dile getirdi. Okur, bu hastalığa eşlik etmesiyle milyonda 2 veya 3 görülen, sol tarafta olması gereken atar damarın sağda olduğunu (sağ arcus aorta) tespit ettiklerini ve yemek borusunun üst kısmını damarların arasından zarar vermeden çıkardıklarını anlattı. Prof. Dr. Hanifi Okur, mideyi biraz yukarı taşıdıklarını dile getirerek, şöyle konuştu: Şu an hastamız iyi, taburcu edeceğiz. Anne sütünü içiyor. Bu süreçte takipte kalacağız çünkü hastamızın yemek borusu yoktu, sonradan yapıldı. Bu durum nedeniyle hastanın. takipte kalması gerekiyor. Bu tip vakalarda yutma güçlüğü, daralma gibi sıkıntılar olabiliyor. Bu tür durumda da hastalara balon yapıyoruz. Sonra toparlıyorlar. Bu süreci aileyle birlikte yürütmek gerekiyor. Bebeğimiz beslenirken dikkatli olunması gerekiyor, başının yukarıya doğru durması gerekiyor ve bazı ilaçları kullanması gerekiyor. Bu ameliyatlar ekip işidir. Bu süreçte emeği geçen herkese çok teşekkür ederiz. Ailemizin yüzünün güldüğünü görmek bizi çok mutlu ediyor, verdiğimiz emeğe değiyor. Bu süreci de hep birlikte atlatacağız. ŞU ANDA HERHANGİ BİR SIKINTIMIZ BULUNMUYOR Anne Elif Koç da hamilelik sürecinde karnındaki suyun fazla olması nedeniyle muayene olduğu perinatoloji doktorunun kendisine çocuğun yemek borusunun tıkalı olabileceğini söylediğini dile getirdi. Koç, sürecin kendileri için çok zor geçtiğini ifade ederek, şöyle devam etti: Bebeğim 5 günlükken ameliyat edildi. O süreç bizim için çok zor geçti ama çok şükür şu anda kucağımızda. Süreci sağlıklı geçti, kontrollerimize devam edeceğiz. Şu anda bir sıkıntımız yok. Önce burnundan beslendi, daha sonra ağız yoluyla beslenme başladı. Daha sonra emmeye başladı, şimdi takviye mama da veriyorum. Şu anda herhangi bir sıkıntımız bulunmuyor. Bizi yavrumuza kavuşturdukları için başta Prof. Dr. Mehmet Hanifi Okur hocamız olmak üzere emeği geçen herkese çok teşekkür ediyoruz. Hepsinin eline, emeğine yüreğine sağlık. Baba Murat Koç da zor bir süreçten geçtiklerini ifade etti. Zorlukları doktorlarla birlikte atlattıklarını vurgulayan Koç, Allah razı olsun doktorlarımız her türlü imkanlarıyla çocuğumuzun olmayan yemek borusunu tekrardan güzel bir şekilde yaptılar. Beslenmesinden büyümesine kadar hemşirelerimiz ve diğer tüm ekip çok güzel ilgilendiler. Çocuğumuzun sağlığı çok şükür şu an iyi. Daha da iyi olacağına inanıyoruz. Ameliyata yapan başta Prof. Dr. Mehmet Hanifi Okur hocamız olmak üzere bizimle ilgilenen herkese çok teşekkür ederiz diye konuştu.
Source: Habertürk
Çocuklarda keneye karşı “vücut kontrolü” uyarısı
Karadeniz Teknik Üniversitesi (KTÜ) Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Ana Bilim Dalı Pediatrik Enfeksiyon Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Zeynep Gökçe Gayretli Aydın, AA muhabirine, Kırım Kongo Kanamalı Ateşi”nin (KKKA), Bunyaviridae ailesine bağlı nairovirüs grubundan bir virüsün oluşturduğu bir hastalık olduğunu belirtti.
KKKA hastalığının genellikle hayvanlardan insanlara bulaştığını belirten Aydın, “Bahar aylarında bağ ve bahçeye çıktıktan sonra vücudumuza tutunan keneler, bu hastalığı bulaştırabilir. Bölgemizde Artvin, Bayburt ve Tokat civarından hastalarımız oluyor. Bu bölgelerde endemik ve bu bölgelerdeki kenelerin bulaşı sonucu hastalık ortaya çıkabiliyor. ” diye konuştu.
Aydın, hastalığın kene bulaştıktan sonraki ilk 10 gün içerisinde bulgularını vermeye başladığına işaret ederek, “Hastalarımızda ateş, kas ağrısı, kas romatizması, döküntü, bulantı, kusma, iştahsızlık, halsizlik olabiliyor. Daha ciddi vakalarda ise kanama ile de gelebiliyorlar. Asıl ölümden sorumlu olan da genelde bu kanamanın varlığı oluyor.” ifadesini kullandı.
Bu mevsimlerde bahçelere, yeşil alanlara ve yaylalara giderken dikkat edilmesi gerektiğini vurgulayan Aydın, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Özellikle böyle alanlara gittiğimizde vücudumuzu tamamen örtecek kıyafetler giyinmeliyiz ve kenenin derimize yapışmasını engellemeliyiz. Bunun için pantolonları çorapların içine sokabiliriz. Kolları uzun kıyafetler tercih edebiliriz ve keneyi görmek için de açık renkli kıyafetler giymek özellikle önem arz ediyor. Piknikten, bağ ve bahçeden döndükten sonra da özellikle kulak arkası, ense, saç ile örtülü alanlarda kene gözden kaçabiliyor. Tüm vücudu kontrol ederek, özellikle bu alanlara dikkatlice bakmak, keneyi aramak gerekiyor.”
“Bu sene ilk çocuk vakamızı Artvin”den kabul ettik”
Aydın, çocuklarda bu hastalığın daha hafif semptomlarla seyrettiğine değinerek, “Biz bu sene ilk çocuk vakamızı Artvin”den kabul ettik. Genel durumu iyiydi, kan değerlerinde bir miktar düşüklük oldu. Takip ettik ve sonrasında hastamızı taburcu ettik.” dedi.
Havaların bu sene mevsim normallerinin altında seyrettiğine dikkati çeken Aydın, “Biz genelde vakaları nisan ayından itibaren görmeye başlıyoruz. Vaka sayıları da yazdan yaza, yıldan yıla değişebiliyor. En son geçen sene 6-7 vaka kabul ettik.” dedi.
Aydın, keneye çıplak elle müdahale edilmemesi gerektiğine işaret ederek, “Ezildiğinde de keneden insana hastalık bulaşabilir. Bu nedenle en yakın sağlık kuruluşuna gidip sağlık görevlileri ile keneyi çıkarmak gerekiyor.” ifadesini kullandı.
Hastalığın ölümcül olduğunu hatırlatan Aydın, şunları kaydetti:
“Ölüm oranları erişkinlerde daha fazla. 7-8 senedir bu bölgede çalışıyorum. Kaybettiğimiz çocuk hastamız yok. Bir tane çok ağır olan plazma değişimi yaptığımız hastamız var ama çok şükür o da yaşıyor ama erişkin enfeksiyoncu arkadaşlardan duyduğum kaybedilen hastalar var. Bunlarda sıklıkla kanama nedeniyle oluyor. O nedenle hastalardan kene tutunduktan sonra kendilerini semptomlar açısından takip etmelerini istiyoruz.”
Anadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır. Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.
Source:
ABD Kovid aşılarına “Genç erkeklerde kalp hasarı” uyarısı ekleyecek
ABD Gıda ve İlaç Dairesi (FDA), Pfizer ve Moderna”dan Kovid-19 aşılarının uyarı etiketlerini genişletmelerini istedi. mRNA bazlı bu aşıların özellikle ergen erkekler ve genç erkeklerde kalp zarı ve kalp kası iltihabı riskine rol açabileceği belirtildi. Karar, geçen yıl yayımlanan bir çalışmanın sonuçları ve FDA”nın yeni verileri doğrultusunda alındı. FDA”DAN UYARILARIN GÜNCELLENMESİ TALİMATI FDA, Pfizer-BioNTech”in Comirnaty aşısı ve Moderna”nın Spikevax aşısı için 17 Nisan tarihli mektupları çarşamba günü yayımladı. Bu mektuplarda, her iki firmaya da ilgili uyarıların güncellenmesi talimatı verildi. 16-25 YAŞ ARALIĞINDAKİ ERKEKLERİ KAPSIYOR Daha önce her iki aşı da kalp rahatsızlıklarına rol açabileceği yönünde uyarılar içeriyordu. Önceki etiketlerde riskli yaş aralığı Moderna”da 18-24, Pfizer”de 12-17 olarak belirtilmişti. Yeni uyarılar ise her iki aşı için 16-25 yaş aralığındaki erkekleri kapsayacak şekilde güncellendi. FDA”nın yeni genel uyarısında, “2023-2024 dönemi mRNA Kovid-19 aşılarının uygulanmasının ardından, miyokardit ve/veya perikardit vakalarının en yüksek tahmini görülme sıklığı 16-25 yaş arası erkeklerde tespit edilmiştir” denildi. MİLYON DOZ BAŞINA 8 VAKA FDA”ya göre, geçen sezon kullanılan aşılar sonrası 65 yaş altındaki çocuk ve yetişkinlerde bu rahatsızlıkların görülme oranı milyon doz başına yaklaşık 8 vaka olarak kaydedildi.
Source: Haberler
Türkiye’de ölen İngiliz kadının kalbi hastanede çalındı mı?
İngiltere’nin Portsmouth kentinde yaşayan 28 yaşındaki iki çocuk annesi Beth Martin, ailesiyle birlikte çıktığı Türkiye tatilinde hayatını kaybetti.
Genç annenin trajik ölümü sonrası ailesi bir başka şokla sarsıldı: İngiltere”de yapılan otopside Beth’in kalbinin vücudunda bulunmadığı ortaya çıktı.
Aile, Türkiye’deki hastanenin kalbi hiçbir açıklama ya da izin olmaksızın aldığını iddia ediyor.
Eşi Luke Martin’in anlattıklarına göre aile, 27 Nisan’da Türkiye’ye tatil için geldi. Ancak daha ilk günün sonunda Beth fenalaştı. Ertesi gün ambulans çağrıldı ve genç kadın hastaneye kaldırıldı. Oldukça kötü koşullardaki bir hastaneye götürüldüğünü söyleyen Luke Martin, eşinin yoğun bakım ünitesine alındığını ancak kendisinin eşini görmesinin yasaklandığını belirtti.
Daily Mirror’daki habere göre, Beth Martin, hastaneye kaldırıldıktan sadece bir gün sonra, 28 Nisan’da hayatını kaybetti. Ancak asıl şok, eşi Luke”un cenazeyi ülkesine götürmesinden sonra yaşandı. İngiltere’de yapılan otopside genç annenin kalbinin yerinde olmadığı fark edildi. Aile, bu durumun kendilerine bildirilmeden yapıldığını, hiçbir şekilde izinlerinin alınmadığını ve bu durumun kendilerini bir kez daha yıktığını dile getirdi.
Ailenin başlattığı bağış kampanyasında, “İngiltere’de otopsi başladı. Ve sonra son darbe geldi: Beth’in kalbi yoktu. Türk hastanesi kalbini almış. Ne bir açıklama, ne de bir izin… Bedenine müdahale edildi ve kalbi ALINDI” ifadelerine yer verildi.
Eşi Luke Martin, yaşadıkları travmayı sosyal medyada şu sözlerle paylaştı:“İki hafta önce ben, eşim ve iki çocuğum aile tatili için Türkiye’ye gittik. Ama sadece üçümüz dönebildik. Eşimi kaybettim, çocuklarım annelerini kaybetti. Ailemizden en büyük parça eksildi. Hayatımın en kötü ve en travmatik haftasını yaşadım. Üstelik çocuklarıma annelerinin geri gelmeyeceğini söylemek zorunda kaldım. Bu beni paramparça etti.”
Source: aktifhabercom
Erken doğan bebeklerde aileleri neler bekler
Ancak şunu söylemeliyim; bu yolculuk ne kadar erken başlarsa başlasın, sevgiyle, sabırla ve doğru bilgilerle yüründüğünde bir mucizenin adım adım gelişini izlemek mümkün olur. Erken doğan bebeklerin ilk bir ayında aileler hem tıbbi terimlerle hem de duygusal değişimlerle tanışır. Bu dönem bir sınav gibi değil, bebeğin dış dünyadaki ilk gelişim yolculuğudur aslında. Her gün bir adım daha atılır, önce gözünü açar, sonra nefes desteği azalır, anne sütüyle tanışır, kalbi düzene girer. Her küçük gelişme büyük bir bayram havası yaratır ailede. O yüzden bu sürece umutla bakmak gerekir. Çünkü bebekler, hayata tutunma konusunda sandığımızdan çok daha dirençlidir.ANNELERİNİN SESİNİ TANIRAnne ve baba, ilk günlerde cam bir inkübatörün ardından göz göze geldikleri bebekleriyle henüz temas kuramamış olabilirler. Ama temas sadece dokunmakla değil, varlığınla, sesinle, kalbinle kurulur. Prematüre bebekler, annelerinin sesini tanır. Babalarının sabrını, gözlerindeki ışığı hisseder. Bu nedenle ailelerin bebeğin yanında olması, onun yaşama tutunma kararlılığı üzerinde inanılmaz bir etki yaratır. Yoğun bakım ünitesi başlangıçta soğuk ve mesafeli bir yer gibi algılansa da zamanla tanıdık bir dost haline gelir. Orada çalışan hemşireler, doktorlar ve solunum terapistleri sadece tıbbi değil, duygusal destek de sunar. Aile bir süre sonra her cihazın, her sesin ne anlama geldiğini öğrenir. Gelişmeleri takip etmek konusunda içgüdüsel bir yetkinlik kazanır. Bu, anne babalığın çok erken ama çok güçlü başladığı zamandır.ERKEN DOĞUM BİR SON DEĞİLDİRSüt üretimi bu süreçte özel bir anlam taşır. Bebek ememese de anne sağdığı birkaç damla sütü minik bir şırınga aracılığıyla bebeğine ulaştırmanın yollarını öğrenir. Bu birkaç damla, bir annenin sevgisini ve gücünü içinde taşır. O damlalarla başlayan beslenme süreci zamanla büyür, güçlenir ve annenin bebeğini ilk kez kucağına alma anına doğru ilerler. İlk bir ayda bebeğin her gram alışı, her cihazdan ayrılışı, her uyanışı bir kutlama sebebidir. Çünkü erken doğan bebekler zamanla büyür, gelişir, güçlenir. Aileler ise bu sürecin içinde olgunlaşır, kenetlenir ve sabrın ne kadar yapıcı bir şey olduğunu derinden öğrenir. Unutmamak gerekir ki erken doğum bir son değil, sadece başka bir başlangıçtır. Hayat, her bebek için kendi ritminde akar. Bazılarının takvimi birkaç hafta önce açılır ama bu onların gücünden hiçbir şey eksiltmez. Aksine, o minik bedenlerin her nefesi, hayata meydan okumanın en saf hali gibidir.
Source: Şenol Kalyoncu
Evinin bahçesinde keşfetti, üretim tesisi kurdu! 1 gram için 30 gün bekliyor, İsviçre ve Almanya”ya satacak
Aydın”ın Kuşadası ilçesinde evinin bahçesinde gördü. 3 yıl boyunca inceleme yapan girişimci Hakan Ören, sonunda üretim tesisi kurdu. Medikal ürünlerin ticaretini yapan Ören, 3 yıl önce Güzelçamlı Mahallesi”nde kendilerine ait çiftlik evinin bahçesinde gördüğü akreplerin güçlü zehrini ve yaşamlarını araştırmaya başladı. Anadolu sarı akrebi adı verilen türün zehrinin çeşitli alanlarda kullanıldığını öğrenen Ören, çiftlik evinin bahçesine tesis kurmaya karar verdi. İlgili kurumlardan gerekli izinleri alan genç girişimci, 3 ay önce içerisinde 850 akrep yer alan 500 metrekare alandaki tesisinde üretim hazırlıklarını tamamladı. Hayvanlardaki zehir sağımını da öğrenen Ören, akreplerin 450″sinden yaklaşık 1 gramlık zehir alıyor. Özel tüplere bırakılan zehirler, sıfırın altında 45 derecede muhafaza ediliyor. Hayvanlar ise laboratuvar koşullarında 30 derece sıcaklıkta kontrol altında tutuluyor. Akrepler canlı un kurduyla besleniyor. Tesisin elektriği de çatıya kurulan güneş enerjisi panelleriyle karşılanıyor. AA muhabirine açıklama yapan Ören, zehrin yurt dışında kozmetik sanayisinde oldukça ilgi gördüğünü söyledi.Bir süre sonra ihracata başlamayı planladığını dile getiren Ören, Yurt dışında birkaç firmaya akrep zehri numunesi gönderdik. Kapasitemiz henüz yeterli olmadığı için siparişleri şimdilik bekletiyoruz. İsviçre ve Almanya öncelikli gelen firmalar oldu. Akrep zehri kozmetik sanayisinde ve antibiyotiklerin ham maddesi olarak kullanılıyor. diye konuştu. Ören, daha önce böyle bir işe gireceği aklının ucundan geçmediğini vurguladı. İlk olarak akrebin dayanıklılığını araştırdığını anlatan Ören, şunları kaydetti:Önce 3-5 akrebi, doğal ortamlarındaki habitata uygun kendi ofisimde incelemeye başladım. Hayvanları tanıdıkça daha çok bilgi sahibi oldum. Neredeyse bütün yaşamlarını inceledikten sonra bu işi yapmaya karar verdim. Şu an burada ortalama 850 akrebimiz var, hem sağım yapılıyor hem de hayvanların üremeleri kontrol altında tutuluyor. Laboratuvar koşulunda üretmeye de devam ediyoruz. Hedefimiz bunları daha da çoğaltmak. Şimdilik 450 akrep tek tek sağılarak 1 grama yakın zehir elde ediyoruz. Her sağım sonrası hayvanların bakımı oluyor. Ortalama 25 ila 30 derece arası sıcaklıkta, yüzde 65 ila yüzde 75 nem aralığını korumaya çalışıyoruz. Çünkü hayvanlar nemli ortamı çok seviyorlar o şekilde daha rahat bir pozisyonda kalabiliyorlar. 30 santimlik cımbızlarımız var hayvanla birebir temasta bulunmadan cımbızla hem yemini hem de suluklarını doldurup devam ediyoruz. Oldukça riski olan sağım işleminde hayvanın zehri boşaltması için kuyruğuna hafif düzeyde elektroşok veriliyor. Böylece akrep kuyruk kısmında tutulan tüpe zehrini bırakıyor. Tek tek yapıldığı için her bir hayvanın sağımı yaklaşık 1 dakika sürüyor.Zehir sağımı ise ayda bir gerçekleştiriliyor.
Source: Gazetevatan.com
Yeni neslin sessiz düşmanı!
Teknoloji bağımlılığı sadece ruh halinizi değil, beden sağlığınızı da etkiliyor. Text Neck , günümüzün görünmez salgını haline geldi. Bu sendromdan korunmanın yollarını öğrenerek hem duruşunuzu hem de yaşam kalitenizi iyileştirebilirsiniz. TEXT NECK SENDROMU NEDİR? Text Neck Sendromu ya da halk arasında bilinen adıyla “teknoloji boynu”, başın uzun süre öne eğik pozisyonda durması sonucu boyun omurlarına ve çevresindeki kaslara aşırı yük binmesiyle ortaya çıkan bir duruş bozukluğudur. Normalde yaklaşık 4-5 kg ağırlığında olan insan başı, telefon ya da bilgisayar ekranına eğilerek bakıldığında omurgaya 30 kg’a kadar baskı uygulayabilir. Bu da zamanla kaslarda gerginlik, kronik ağrılar ve omurga disklerinde bozulmalara neden olabilir. TEXT NECK SENDROMUNU TETİKLEYEN FAKTÖRLER Uzun Süreli Ekran Kullanımı: Özellikle telefon ve bilgisayar başında geçirilen saatler, boyun bölgesinde kronik ağrıların ortaya çıkmasına zemin hazırlar. Hareketsiz Yaşam Tarzı: Düzenli fiziksel aktivitenin eksikliği, kas zayıflıklarına yol açarak omurgaya binen yükü artırır. Yanlış Duruş Alışkanlıkları: Öne eğik baş, düşük omuzlar ya da kambur bir duruş, boyun sağlığını tehdit eden alışkanlıkların başında gelir. Stres ve Gerginlik: Psikolojik baskı, kasların kasılmasına neden olur ve boyun ağrılarını artırabilir. TEXT NECK SENDROMUNUN BELİRTİLERİ Boyun, Sırt ve Omuz Ağrıları: Gün içinde artan kas yorgunluğu, özellikle akşam saatlerinde ağrıyı artırır. Baş Ağrısı ve Kas Gerginliği: Uzun süre aynı pozisyonda kalmak, gerginlik tipi baş ağrılarına yol açabilir. Omuz ve Kollarda Güçsüzlük: Omuzların sürekli öne düşmesi, üst ekstremite kaslarını olumsuz etkiler. Boyun Hareketlerinde Kısıtlılık: Sürekli eğik duruş, eklem hareket açıklığını azaltır. Göz Yorgunluğu ve Baş Dönmesi: Ekrana uzun süre odaklanmak, görsel yorgunluk ve denge sorunlarına neden olabilir. TEXT NECK SENDROMUNUN ZARARLARI Postür Bozuklukları: Vücudun doğal hizası bozulur, bu da kronik ağrılara zemin hazırlar. Boyun Fıtığı: Omurga disklerinin baskı altında kalması, sinir sıkışmasına ve dayanılmaz ağrılara neden olabilir. Kifoz (Kamburluk): Sürekli eğik duruş, omurgada kalıcı şekil bozukluklarına yol açabilir. Omurga Kireçlenmesi: Uzun süreli yanlış kullanım, eklemlerde kireçlenmeye ve hareket kaybına sebep olabilir. Solunum Problemleri: Öne eğik duruş, akciğer kapasitesini azaltarak nefes alma sorunlarını beraberinde getirir. TEXT NECK SENDROMUNU ÖNLEMEK İÇİN NELER YAPILABİLİR? 1. TELEFON VE BİLGİSAYAR KULLANIMINI DÜZENLEMEK Cihazları Göz Hizasında Tutun: Başınızı öne eğmek yerine ekranı yukarıda tutarak duruşunuzu koruyun. Sık Molalar Verin: Her saat başı 5-10 dakika ekrandan uzaklaşarak boynunuzu dinlendirin. Ekran Süresini Sınırlayın: Gereksiz bildirimleri kapatarak ekran bağımlılığını azaltın. 2. DOĞRU DURUŞ ALIŞKANLIĞI EDİNMEK Omuzları Geri ve Dik Tutun: Duruşunuzu düzelterek boyun ve sırt sağlığınızı koruyabilirsiniz. Bilgisayar Ekranını Doğru Yükseklikte Konumlandırın: Göz hizasındaki ekranlar, eğilme ihtiyacını ortadan kaldırır. Ergonomik Sandalye Kullanın: Bel ve sırt desteği sağlayan koltuklar, omurgayı doğal pozisyonunda tutar. 3. BOYUN VE SIRT EGZERSİZLERİ YAPMAK Baş Rotasyonu: Başınızı sağa ve sola çevirerek 10’ar saniye bekleyin. Omuz Kaldırma: Omuzlarınızı yukarı çekip birkaç saniye bekledikten sonra bırakın. Boyun Geri Esnetme: Başınızı geriye doğru esnetip ardından öne getirin. Günde birkaç tekrar yeterlidir. 4. MASAJ VE SICAK-SOĞUK UYGULAMALARI Kas Gevşetici Masaj: Hafif masaj uygulamaları kasları rahatlatır ve dolaşımı artırır. Sıcak-Soğuk Kompres: Ağrı hissedilen bölgeye 10’ar dakikalık sıcak ve soğuk uygulamaları fayda sağlar. NE ZAMAN DOKTORA BAŞVURMALISINIZ? Aşağıdaki şikayetler varsa bir uzmana görünmekte fayda vardır: – Sürekli devam eden ya da artan boyun ağrısı – Kollarda hissizlik ya da güç kaybı – Boyun hareketlerinde sertlik – Sık yaşanan baş ağrıları UYARI: Fizik tedavi uzmanları ya da ortopedi hekimleri, gerekli görüntüleme yöntemlerini kullanarak tanı koyar ve kişiye özel tedavi planı hazırlar. Erken müdahale, kalıcı hasarların önlenmesinde büyük önem taşır. TEKNOLOJİYİ DOĞRU KULLANIN, OMURGA SAĞLIĞINIZI KORUYUN Akıllı cihazlar hayatımızın vazgeçilmez bir parçası haline gelse de, bilinçsiz kullanım boyun ve omurga sağlığını olumsuz etkileyebilir. Duruş bozukluklarını önlemek için ekran süresini kontrol altına almak, cihazları göz hizasında kullanmak ve günlük egzersiz rutinleri oluşturmak oldukça etkili yöntemlerdir. Görsel Kaynak: shutterstock/istockphoto
Source: Habertürk
“İş insanı İnan Kıraç kaçırıldı” iddiası! İki kişi gözaltında
Koç Üniversitesi Hastanesi”nde mahkeme kararıyla tedavi sürecinde bulunan iş insanı İnan Kıraç (88), iddialara göre refakatçilerin gözetimindeyken, dışarıdan gelen kişilerle temasa geçti, ardından kendi rızasıyla bir otomobile binerek hastaneden ayrıldı. Vasi olarak atanan memurlar, hastane yönetimine daha önceden bildirdiklerini buna rağmen İnan Kıraç”ın hastaneden ayrılmasının suç kapsamında değerlendirilmesi gerektiğini belirterek şikayetçi oldu.Kıraç”ın hastaneden çıkarılmasında eşi Emine Alangoya”a yakın kişilerin rol oynadığı öne sürüldü. Nereye götürüldüğü bilinmeyen Kıraç”ın bulunması için emniyet birimleri çalışma başlattı.Şüpheli çıkışın gerçekleştiği hastane ve bölgedeki güvenlik kameraları inceleme altına alındı. Vesayet kararları gereği, Kıraç”ın yalnızca vasilerinin onayıyla hastaneden çıkabileceği ve tedavi sürecine dair tüm işlemlerin yazılı talimatlarla yürütülmesi gerektiği belirtilmişti.HASTANE: KAÇIRILDIĞI İDDİALARI ASILSIZDIRKoç Üniversitesi Hastanesi, iş insanı İnan Kıraç”ın kaçırıldığı iddiasına ilişkin açıklama yaptı.Açıklamada şu ifadeleri kullandı:Sayın İnan Kıraç, 21.05.2025 tarihinde vasilerinin talebi üzerine hastanemize yatırılarak genel check-up muayenesine alınmıştır. 22.05.2025 tarihinde tüm tetkik ve muayene işlemleri tamamlanan Sayın Kıraç, vasileri hastanede hazır bulundukları sırada, taburculuk işlemleri henüz tamamlanmadan, refakatinde yardımcısı ve şoförü ile birlikte hastaneden vasilerinin izni olmaksızın ayrılmıştır. Sayın Kıraç”ın, kimliği belirsiz kişiler tarafından hastaneden kaçırıldığı yönündeki iddialar asılsız olup, durumu kamuoyunun bilgisine sunarız.EVİNDE BULUNDUKıraç, Vaniköy”de ikamet ettiği evinde bulundu. Kıraç”ı hastaneden götüren iki kişi gözaltına alındı.
Source: Www.star.com.tr
İş insanı İnan Kıraç”ın kaçırıldığı iddiasına ilişkin 2 gözaltı kararı!
İstanbul da, dün akşam saatlerinde iş insanı İnan Kıraç ın kaçırıldığı yönünde iddialar ortaya çıktı. İddialarla ilgili tedavi gördüğü hastaneden açıklama yapıldı. resim#1258063# DHA daki habere göre açıklamada kaçırılma iddiasının doğru olmadığı belirtilirken, konuyla ilgili Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı soruşturma başlattı. Soruşturma kapsamında 2 kişinin gözaltına alındığı öğrenildi. VASİLERİN İZNİ OLMAKSIZIN AYRILMIŞTIR İş insanı İnan Kıraç ın kaçırıldığı yönündeki iddialarla ilgili tedavi gördüğü hastaneden yapılan açıklamada şöyle denildi: Sayın İnan Kıraç, 21 Mayıs 2025 tarihinde vasilerinin talebi üzerine hastanemize yatırılarak genel check-up muayenesine alınmıştır. 22 Mayıs 2025 tarihinde tüm tetkik ve muayene işlemleri tamamlanan Sayın Kıraç, vasileri hastanede hazır bulundukları sırada, taburculuk işlemleri henüz tamamlanmadan, refakatinde yardımcısı ve şoförü ile birlikte hastaneden vasilerinin izni olmaksızın ayrılmıştır. Sayın Kıraç ın, kimliği belirsiz kişiler tarafından hastaneden kaçırıldığı yönündeki iddialar asılsız olup, durumu kamuoyunun bilgisine sunarız. NE OLMUŞTU? İş dünyasının önde gelen isimlerinden İnan Kıraç, Koç Holding Finans grubunda çalışan Emine Alagonya ile Aralık 2024 tarihinde evlenmişti. Bunun üzerine Kıraç hakkında vesayet davası, kızı tarafından İstanbul Anadolu 2. Aile Mahkemesi nde açılmış, süreç kapsamında İstanbul Adli Tıp Kurumu ndan alınan raporda, Kıraç ın ileri yaşı ve nörolojik rahatsızlıkları nedeniyle vasi tayininin gerekli olduğu belirtilmişti. Söz konusu mahkeme, o rapor doğrultusunda Kıraç ı vesayet altına aldı. İstanbul Anadolu 2. Aile Mahkemesi tarafından alınan son kararda, İnan Kıraç a yönelik uygulanacak tüm tedavi ve bakım işlemlerinin yalnızca vasi onayıyla yapılabileceği, bu onay olmadan hastaneden ayrılmasının engellenmesi gerektiği açıkça ifade edilmişti. Kararda ayrıca, Kıraç ın kendi beyanının vesayet altında geçerli olmadığı ve yakınlarının da tek başına taburcu işlemi yaptıramayacağı hükme bağlanmıştı. Hastaneden ayrıldıktan sonra nereye götürüldüğü bilinmeyen Kıraç ın bulunması için emniyet birimleri çalışma başlattı. Şüpheli çıkışın gerçekleştiği akşam saatlerine ait güvenlik kamera kayıtları incelemeye alındı. KAÇIRILDIĞI İDDİA EDİLMİŞTİ İş insanı İnan Kıraç ın kaçırıldığı iddiası üzerine İstanbul Emniyet Müdürlüğü alarma geçmişti. Yapılan ilk çalışmalarda, Kıraç ın hastaneden bindiği aracı kendi elemanının kullandığı iddia edildi. Aracın hastaneden ayrılmasından sonra yapılan ihbar üzerine polis çalışma başlattı. KORUMA KARARI VERİLMİŞTİ Bir süre önce İstanbul Anadolu 2. Aile Mahkemesi, İnan Kıraç ın eşi Emine Kıraç hakkında 6284 sayılı yasa kapsamında koruma kararı vermişti. Karara göre Emine Kıraç, eşi İnan Kıraç a ve yaşadığı konuta 1 ay süreyle yaklaşamayacak. Mahkeme, yasağı ihlal etmesi durumunda 3 ila 10 gün arası zorlama hapsi, tekrarında ise bu sürenin 15 ila 30 güne kadar çıkacağını bildirdi. CHECK-UP MAHKEME KARARIYLA YAPILDI İstanbul Anadolu 2. Sulh Hukuk Mahkemesi, İnan Kıraç ın sağlık durumu nedeniyle özel bir hastanede kapsamlı bir sağlık kontrolüne alınmasına karar verdi. Bu işlem için vasilere tam yetki verildi. Aynı karar kapsamında, Kıraç ın hastaneden vasi izni olmadan taburcu edilemeyeceği ve üçüncü kişilerin tedavi sürecine müdahale edemeyeceği vurgulandı. Mahkeme, gerektiğinde kolluk kuvvetlerinin sürece dahil olabileceğini de belirtti. Bugünde mahkemenin verdiği karar üzerine hastaneye götürüldüğü öğrenildi.
Source: Habertürk