Daha iyi bir vedayı hak ediyorduk
Tom Cruise, Ethan Hunt rolünde yine tek başına filme damgasını vuruyor. Hatırlanacağı gibi orijinali CIA propagandası olan 1966 çıkışlı bir Amerikan dizisi (ki sonradan ikinci bir dizi çabası da karşımıza çıkmıştı) 1996’da ana karakterini Tom Cruise’un canlandırdığı bir film olarak sinema sahnesinde boy göstermiş ve aradan geçen zaman dilimi içinde upuzun bir seriye dönüşmüştü. Bu hafta itibariyle ‘Mission: Impossible’ın perdedeki sekizinci yansımasını izliyoruz ve bu aynı zamanda bir devam filmi. Yedinci adım ‘Ölümcül Hesaplaşma Birinci Bölüm’ ismiyle geçen yıl vizyona çıkmıştı, ikinci perde de ‘Mission: Impossible-Son Hesaplaşma’ (Mission: Impossible-The Final Reckoning) adını taşıyor.Orijinal dizinin aksine ana karakteri Ethan Hunt ve ekibinin örgütten bağımsız çalıştığı ama nihayetinde hem ABD’nin hem de dünyanın çıkarlarını (!) koruduğu bir denklem üzerinden ilerleyen serinin bu son iki halkasında ‘Varlık’ (The Entity) adlı yapay zekâya karşı verilen mücadele anlatılıyor. İlk bölümde, geçmiş maceralarında dünyanın en yüksek gökdelenlerinde aşık atan Hunt’ın Alpler’in tepesindeki adrenalin yüklü sahnelerine tanıklık etmiştik, burada da benzer şekilde gökyüzünde geçen bölümler var ama kahramanımız aynı zamanda soğuk sularda gezinirken diplere dalıyor ve hipotermi tehlikesiyle bile baş başa kalıyor.Eski usul tekniklerKonuyu kısaca özetlersek; ‘Varlık’ nükleer güce sahip ülkelerin sistemlerine teker teker sızmaya başlamıştır ve sıra ABD’ye gelmek üzeredir. Ethan Hunt ise Başkan Erika Sloane’un ve tüm kabinenin huzuruna çıkarak kendisine gerekli araç ve mühimmat verilmesi halinde elindeki ‘haç formuna sahip anahtar’ vasıtasıyla enkaz halindeki Rus denizaltısı Sivastopol’a giderek buradaki ‘Podkova’ cihazıyla anahtarı birleştirerek ‘Varlık’ı tuzağa düşürüp yok edeceğine dair söz verir. Kabinedeki muhalefete karşın Başkan Hunt’a güvenir ve Sivastopol’a yollar. Bu zorlu görev sırasında kendisine eli hızlı bir yankesici olan Grace, has adamı Benji, intikam hırsıyla dolu Paris ve ekibe sonradan katılan Degas yardımcı olacaktır. Ayrıca ilk filmde kısa bir rolde gözüken bilgisayar dâhisi William Donloe da onlarla aynı saftadır. Bu arada ‘Varlık’ adına çalışan ama kendine ait ‘gizli emelleri’ olan Gabriel de en önemli düşman olarak karşısındadır…Brian de Palma imzalı 1996 yapımı ilk ‘Mission: Impossible’dan bu yana 29 yıl geçti; bu süre zarfında sinema da hayat da evrim geçirdi, onca olay onca gelişme yaşandı, ülkelerdeki liderler, dengeler değişti ama bütün bu devinime rağmen Tom Cruise, Ethan Hunt kimliğiyle aksiyonel bir karakter olmayı sürdürdü. Günümüz sinemasında bu türde yapımlara artık teknolojik dokunuşlar hâkim; heyecan sunan, aklımızı almaya çalışan birçok sahne bilgisayar ekranlarında yaratılıyor. Oysa Cruise bu duruma karşı çıkan bir anlayışla, el emeği göz nuru bir çabayla ve de eski usul tekniklerle, en önemlisi dublör kullanmadan yoluna devam ediyor. Benzer bir anlayışı yeniden gökyüzüne uzandığı 2022 tarihli ‘Top Gun: Maverick’te de perdeye taşımıştı. Bu bakımdan ‘Mission: Impossible’ serisinin böyle bir önemi var; başrol oyuncusu yaşı 63’e dayansa da kaslarından ve aksiyon tarzından taviz vermeden her yeni adımda farklı bir gösteriye soyunuyor. Bu serinin bir başka özelliği de aksiyon sahnelerinin çekimlerindeki geleneksel yapıyı öykü ve tarz açısından da yeniden inşa etmesi; Ethan Hunt, tıpkı James Bond gibi zamana ve modernizme direnen bir karakter. Gezindiği sular eski tip casusluk meseleleri. Ama ‘Son Hesaplaşma’ özelinde öykünün bu kez çok sıradan olduğunu söylemek mümkün. Başlarda adeta ‘çıkan kısım özeti’ tadında geçmiş maceralardan görüntüler sunan bir klip havasında bölüm var, sonrasındaysa Londra ve Washington’ın ardından Bering Denizi’ne, Kuzey Kutup Dairesi’ne ve nihayetinde Güney Afrika’ya taşınan hikâyede son derece soğuk sulara dalma bölümü az-biraz heyecanlı ama asıl adrenalin yükseltici sekans 10 bin fitte süzülen iki eski çift kanatlı uçağın düellosunda ortaya çıkıyor. Buradaki sahneler kuşkusuz filmin şahikası.Ne var ki 2 saat 49 dakikalık bir süre zarfı içinde ağır ve çok da albenisi olmayan bir hikâyeyi bu ‘yüksek oktanlı’ bölümler bile ayakta tutmakta zorlanıyor bence. Önceki film de çok iyi sayılmazdı ama Hunt’ın motosikletiyle 4 bin metre yükseklikten paraşütle trenin üzerine atlaması ve akabinde trendeki kasayla birlikte ortaya çıkan baş döndürücü sahneler etkileyiciydi. Öte yandan aslında genel olarak aksiyonların en bilinen sorunlu yanlarından biri bazı karakterlerin vedası dolayısıyla karşımıza gelen duygusal sahnelerdir. Filmin geneli içinde inandırıcı olmaz ve yama gibi durur; burada da benzer meseleler kıyıya vuruyor.‘Yaşlanmadım, ayaktayım’‘Mission: Impossible’ serisi De Palma’yla start almış, sonrasında kamera arkasına John Woo, JJ Abrams ve Brad Bird geçmişti. Son dört filmiyse Christopher McQuarrie yönetmişti. ‘Son Hesaplaşma’yla birlikte serinin sona ermesi türünden bir hissiyat var ama Tom Cruise ‘yaşlanmadım, ayaktayım’ psikolojisini sürdürmekte ısrar ederse tabii ki yeni serüvenler izleriz gibi geliyor.Lakin bu son adım, serinin de sonu olacaksa bence kayda değer bir final olmamış, ki bana kalırsa McQuarrie imzalı ‘Rogue Nation’ ve ‘Yanılsamalar’ çok daha iyi filmlerdi.Tom Cruise, Hunt rolünde yine tek başına filme damgasını vuruyor. Ve bu kez öykü onu çok fazla ön plana çıkarıyor ve adeta ‘Dünyayı Kurtaran Adam’a dönüşüyor (yabancı bir eleştirmen ‘İnsanlığın nihai kurtarıcısı, sanki İsa’ şeklinde bir yorumda bulunmuş). Grace’te Hayley Atwell’i, Luther’de Ving Rhames’i, Benji’de Simon Pegg’i, Paris’te Pom Klementieff’i, pek karizmatik olmayan kötü adam Gabriel’de Esai Morales’i, Başkan Erika Sloane’da Angela Bassett’i, William Donloe’da Rolf Saxon’ı izlediğimiz yapım ‘Varlık’ adlı şeytani yapay zekâya dayanan öyküsü sıradan olsa da yazı içinde bahsettiğim birkaç gönül çelen sahnesiyle idare eder bir film. Dışarıdaki eleştirmenlerden bazıları ‘beş üzerinden beş yıldız’ vermiş, bazıları da benim gibi vasat bulmuş. Dolayısıyla gidin, görün ve kendiniz karar verin derim…Emine Yıldırım imzalı ‘Gündüz Apollon Gece Athena’ festivalde gösterilecek filmler arasında.Uçan Süpürge Uluslararası Kadın Filmleri FestivaliSüpürgeler uçmaya hazır…Bir başkent klasiği olan Uçan Süpürge Uluslararası Kadın Filmleri Festivali 28 Mayıs’ta başlıyor. 4 Haziran’a kadar sürecek etkinlik ‘Benzersiz Kadınlar, Benzersiz Hikâyeler’ temasıyla düzenlenirken organizasyonda Türkiye dahil 29 ülkeden 26’sı uzun, 5’i orta ve 13’ü kısa metrajlı toplam 44 film izleyicilerle buluşacak. Program ‘Her Biri Ayrı Renk’, ‘Pembesiz Mavisiz’, ‘Olay Yeri Aile’, ‘Oyunbozanlar’, ‘Hafızanın Direnişi’, ‘Yakın Plan’ ve ‘Kısa Olmazsa Olmaz’ bölümlerinden oluşuyor.Festivalin açılışı 27 Mayıs akşamı Ankara Devlet Opera ve Balesi salonunda Şenay Gürler ve Yetkin Dikinciler’in sunuculuğunu üstleneceği törende gerçekleşecek ve Onur, Genç Cadı ve Bilge Olgaç Başarı Ödülleri sa- hiplerine takdim edilecek. Bu yıl Onur Ödülleri Gülşen Bubikoğlu ve Hülya Darcan’a; Genç Cadı Ödülü Mina Demirtaş’a; Bilge Olgaç Başarı Ödülleri Başak Emre, Bennu Yıldırımlar ve Harika Uygur’a verilecek. 3 Haziran gecesi Kült Kavaklıdere’deki kapanıştaysa ‘Her Biri Ayrı Renk’ bölümünde yarışan filmlerden biri FIPRESCI (Uluslararası Film Eleştirmenleri Federasyonu) Ödülü’nün sahibi olacak. ‘Her Biri Ayrı Renk’te şu yapımlar var: ‘Gündüz Apollon Gece Athena’ (Yön: Emine Yıldırım), ‘Ağlama, Kelebek’/Don’t Cry, Butterfly (Yön: Duong Dieu Linh), ‘Başlama Vuruşu’/Kickoff (Yön: Roser Corella-Stefano Obino), ‘Ay’/Moon (Yön: Kurdwin Ayub), ‘Naima’ (Yön: Anna Thommen), ‘Su Yüzü’ (Yön: Zeynep Köprülü), ‘Bankamızı Tercih Ettiğiniz İçin Teşekkür Ederiz’/Thank You for Banking with Us (Yön: Laila Abbas), ‘Çirkin Üvey Kardeş’The Ugly Stepsister (Yön: Emilie Blichfeldt), ‘Görünmeyen Şeylerin Doğası’/The Nature of Invisible Things (Yön: Rafaela Camelo) ve ‘Tropikal Sevda’/Beloved Tropic (Yön: Ana Endara Mislov).Kadınların aile içindeki rollerine ve mücadelelerine odaklanan filmlerin öne çıkarıldığı ‘‘Olay Yeri: Aile’ seçkisindeyse ‘Castillo’, ‘Paternal Leave’, ‘Gülizar’ ve ‘Vermiglio’ adlı yapıtlar gösterilecek. ‘Oyunbozanlar’ bölümündeyse Ceylan Özgün Özçelik’in ‘Hiçbir Şey Normal Değil’i, Lucile Hadzihalilovic’in ‘The Ice Tower’ı ve Shiori Ito’nun ‘Black Box Diaries’ı izleyici karşısına çıkacak.Gösterimleri Kült Kavaklıdere sinemalarında ve Etimesgut Belediyesi 100. Yıl Cumhuriyet Kültür Merkezi’nde gerçekleştirilecek olan festivalin bilet fiyatları tam 100, öğrenci 50 lira olarak belirlendi.Gerçek AcıVE DİĞER SEÇENEKLER◊ İnsanların kaybettiği sevdiklerini kefenlere koyup cesetlerini gözetledikleri bir uygulama olan GraveTech’in mucidi Karsh, aslında bunu kanserden ölen karısı için icat etmiştir. Bir gece cesetlerin olduğu mezarlık tahrip edilir ve ardından faillerin aranması çalışması başlar. David Cronenberg’in 2017’de kanserden kaybettiği eşinin kendisinde yarattığı yokluğa ilişkin izleri de barındıran son çalışması ‘Kefenler’ (The Shrouds) izlenmesi bazılarına zor gelebilecek ama ilginç fikirler barındıran özel bir yapım. Filmde başrolleri Vincent Cassel, Diane Kruger, Guy Pearce, Sandrine Holt, Elizabeth Saunders ve Jennifer Dale paylaşıyor. ◊ ‘Lilo ve Stiç’ (Lilo&Stitch) adlı animasyon Hawaiili küçük kızla tuhaf uzaylının hikâyesini anlatıyor. Yönetmen Dean Fleischer Camp. ◊ Haftanın menüsündeki diğer yapımlar şöyle: ‘Üç Arkadaş’ (Yön: Nursen Çetin Köreken), ‘Stelios: Bekledim de Gelmedin’ (Yön: Yorgos Tsemberopoulos), ‘Gecenin Gündüzü’ (Yön: Atakan Şatıroğlu), ‘Kabala’ (Yön: Fatih Gülaydın), ‘Semur 5: Cin Tohumu’ (Yön: Ahmet Arslan). Sam Raimi imzalı ‘Örümcek-Adam ’ (Spider-Man) serisinin son filmi de tekrar vizyonda.
Source: Uğur Vardan
Stres yapmayın o da etkileniyor
Buna göre çalışanların yüzde 77’si işle ilgili stresten etkileniyor. Ve tabii insanlar çevreleriyle etkileşim halinde olan canlılar oldukları için de bu streslerinin çevrelerini etkilemesi kaçınılmaz.Biliminsanları, iş stresimizin ailemizi ve çevremizi etkilemesine ‘çapraz geçiş’ diyor.Scientific Reports’ta yayımlanan yeni bir çalışmaya göre de ‘ikinci el gerginlik’ denilen bu olgu köpeklerimizi de etkiliyormuş.Araştırmacılar, çalışma hayatı içerisinde olan -aynı zamanda köpek sahibi- 85 kişiyle anket yaptı. Öncelikle katılımcılardan köpeklerinin stresini sıfırdan bire kadar bir ölçekte derecelendirmeleri istenmiş. Köpeklerin stresini okumakta her zaman başarılı olmadığımız için, ses çıkarma, amaçsız şekilde hareket etme gibi stresle ilişkilendiren 11 evcil hayvan davranışını görüp görmediklerine dair bilgi vermeleri de istenmiş.İHTİYAÇLARINA DAHA AZ ÖNEM VERİYORUZDaha sonra katılımcıların iş hayatındaki stresini belirlemek için başka bir soru seti (Öznel İş Stresi Ölçeği) sunulmuş. Ayrıca iş dışı saatlerdeki streslerini ölçmek için de İşle İlgili Ruminasyon Ölçeği anketi doldurtmuşlar.Sonuçlar çarpıcı: İnsanlar ve evcil hayvanlar arasındaki etkilenme gerçek. Yüksek stresli işte çalışanların köpekleri de daha fazla davranışsal stres belirtisi göstermiş.Araştırmacılar yaşadığımız stresin dikkatimizi dağıtması nedeniyle köpeklerimizin ihtiyaçlarına daha az önem vereceğimize de dikkat çekiyor.Sözün özü, her şeyin müsebbibi stres, köpeğimize de bulaşıp onun da hayatını olumsuz etkiliyor. Stresi ve onu yaratan unsurları hayatımızdan uzaklaştırmaya çalışmak şart.KÖPEĞİMİZ BİZDEN DAHA SOSYALABD’li 2 bin köpek ebeveyniyle yapılan anketin sonuçları dikkate değer. Katılımcıların yüzde 54’ü köpeklerinin, kendi arkadaş grubu olduğuna inanıyor.Böyle düşünenlerin yüzde 55’ine göre köpekler arkadaşlarıyla görüşünce daha mutlu hissediyorlar, yüzde 48’ine göre sosyal becerileri gelişiyor, yüzde 48’ine göre daha az yalnız hissediyorlar, yüzde 46’sına göre daha iyi bir refah duygusuna sahip oluyorlar, yüzde 45’ine göre de daha yüksek bir yaşam kalitesine ulaşıyorlar.Ankete katılanların yüzde 71’i, köpeklerinin son derece sosyal olduğunu, yeni köpek veya insanlara hemen ısındıklarını aktarıyor.Bu bize köpeğimizi sosyalleştirmenin önemini gösteriyor. Sosyalleşen köpeklerde gözlemlenen değişiklikler de yine ankete göre şöyle: Daha sevgi dolular (yüzde 43), diğer insanların etrafındaki davranışları iyileşiyor (yüzde 43), fiziksel olarak daha fazla uyarılıyor (yüzde 43), daha az sıkılıyor (yüzde 41), güvenleri artıyor (yüzde 41).YOLCULUK DEDİĞİN BÖYLE OLUR ZATEN İTALYA’dan güzel bir haber. İtalyan Sivil Havacılık Kurumu yani ENAC, uçak kabininde orta ve büyük köpeklerin sahiplerine eşlik etmeleri için uçak seyahati yönetmeliklerini güncellemiş.12 Mayıs’ta yürürlüğe giren sevindirici gelişmeye göre emniyet kemeri ya da diğer güvenlik tedbirleri kullanılarak güvence altına alındığı takdirde, evcil hayvanların koltuğa yerleştirilebilecek özel taşıyıcı içinde yolcunun yan koltuğunda seyahat etmesine izin veriliyor.Bu konuda ağırlık limiti belirlenmemiş ama evcil hayvan ve taşıyıcısının, kabin bagajı ağırlığını aşmaması gerekiyormuş. İtalyan havayollarını kullanacak okurlarımıza duyurulur.OKUR FOTOSUDÜNYA GÜZELİ CİNDY OKURUMUZ Fikret Yıldız, nefis bir fotoğrafı “Dünya güzeli Cindy” notuyla iletmiş. Gerçekten insanın gözleri kamaşıyor. Okurumuza, Cindy’ye sevdikleriyle upuzun, sağlıklı bir ömür diliyorum. Sizden de kedinizin, köpeğinizin fotoğrafını bekliyorum.NOT: Kediniz ya da köpeğinizin fotoğrafını #dünyagüzeli etiketiyle ve Hürriyet’ten bahsederek sosyal medyada paylaşın ya da sdemirel@hurriyet.com.tr adresine mail atın, seçip paylaşalım…
Source: Serhat Demi̇rel
Kulübün yanındayız
Köklü taraftar gruplarından Gurbetçi Gençler ve Trabzonlu Gençler, sezon boyunca yaşanan olumsuzlukların ardından kulübe ve camiaya yönelik önemli açıklamalarda bulundu. Tribün lideri Mustafa İlhan”ın Trabzonspor Başkanı Ertuğrul Doğan ile yaptığı görüşme sonrası taraftar grupları, sürece dair düşüncelerini kamuoyuyla paylaştı: Sadece Trabzonspor”un menfaatleri için hareket eden; takımının peşinden hiç ayrılmayan, bu renkleri dünyanın dört bir yanında savunan Gurbetçi Gençler olarak, her zor zamanda olduğu gibi yine kulübümüzün yanındayız.
Source: Fotomaç
O bir zanaatkâr…
Russo, İtalya’da yeme-içme söz konusu olduğunda peynirleri, etleri ve şaraplarıyla en sevdiğim bölge olan Piemonte’de doğup büyümüş.Çocukken ne olmak istiyorsun dediklerinde cevabı marangoz, terzi ya da aşçı olmakmış.Kendisi farkında mıydı o yaşlarda üçünün de emek, el becerisi ve zaman içinde ustalığa dönüşen birer zanaat olduğunu bilmiyorum. Ama 13 yaşında bulaşıkçı olarak mutfağa adım atmış. Yanında çalıştığı şeflerin tutkusu onu büyüleyince bir daha da çıkmamış.Ve 1990 yılında henüz 22 yaşındayken eşi Stefania ile birlikte Torino’nun dışında Reggia di Venaria’da’da ilk restoranı ‘Dolce Stil Novo’yu açmış. Birkaç yıl içinde ünü bölgenin sınırlarını aşınca adıyla bir marka yaratmış. The Franklin By Alfredo Russo ile Londra’da başlayan yurtdışı serüveninin yeni durakları Kemer, Belek ve Bodrum olmuş.Yerelliğe ve mevsimselliğe önem veren şef Alfredo Russo, ORA’da ise modern dokunuşlu İtalyan mutfağı diyeceğimiz, kendi tarzının özünü bozmadan Bodrum ve çevresinin ürünlerini kullanarak yeniden yorumladığı bir menü yaratmış.ELLE YENEN YEMEĞİN TADI Şefin bu sezona özel hazırladığı tadım menüsünü ilk tadanlardan olmak çok özel bir deneyimdi. Yemeğimiz yerli manda sütü ile yapılmış stracciatella peynirli domates salatasıyla başladı.Ardından portakal turşusu, Antep fıstığı ve ricotta eşliğinde kırmızı karides geldi. Onu yanında patates, zeytin ve kapariyle buharda pişmiş kalkan balığı takip etti. Salata da soğuk ve sıcak başlangıçlar da taze malzemelerinin özünü bozmayacak biçimde tam anlamıyla sade ve yalın hazırlanmıştı.Sonra sıra peçete üzerinde servis edilen şefin elle yememizi söylediği kuşbaşılı tortelliniye geldi. Gelenekseli yorumladığı bu İtalyan mantısı gecenin yıldızıydı. Elle yemek yemeği severim ama ilk kez bir mantıyı özel hazırlanmış peynir emülsiyona batırarak yemek unutulmaz bir deneyim oldu.Ana yemeğimiz 24 saat ağır ateşte pişmiş, şarap sosu ve konfi patatesle servis edilen dana yanak da mükemmeldi. Üç gün pişmiş limonun içinde sunulan tatlı derseniz tam bir mide rahatlatıcı olarak tasarlanmıştı.Yemeklere İtalyan ve Türk şaraplarının birlikte eşlik etmesi de çok yerinde olmuş. Şef Alfredo Russo, Oro’nun mutfağını yanında yetişen genç ve yetenekli şef-soyadı sadece benzerlik- Andrea Russo’ya teslim etmiş. Zanaatını sanata çeviren şefle Torino’daki ilk göz ağrısı Dolce Stil Nova’da buluşmak üzere sözleştik…Mevzu Çok…İstanbul’un hatta Türkiye’nin yüzyıllardır bu topraklarda yaşayan farklı din ve etnik gruplarının mutfak geleneğini tekrar yaşatmak, hatırlatmak üzere birbirinden değerli projeleri gerçekleştiren turizm kökenli Tamar Taşçıoğlu bu kez de yazar Muteber Yılmazcan ile birlikte ‘Mevzu Çok’ başlıklı bir söyleşi serisi yapıyor.Her ay alanında isim yapmış bir konuğu davet ettikleri söyleşilerin odağında bu tanımı sevmesem de kendilerinin söylediği şekliyle ‘azınlıkların’ sofra kültürleri, yaşam şekilleri, aile bağları ve ritüelleri anlatılıyor.Takuhi Tovmasyan Zaman ile ‘Çorlu’dan’ İstanbul’a Yolculuk’ la başlayan, Seza Sinanlar Uslu ile ‘İstanbul Karnavalları’, Maria Ekmekçioğlu ile ‘Paskalya Sofraları’yla devam eden söyleşilerin 2 Haziran’daki konuğu Silva Özyerli ile de “Diyarbakır’dan İstanbul’a ‘Aile Sofraları” konuşuluyor.Her etkinliğe gizli kalmış farklı bir tarihi mekânın ev sahipliği yaptığı buluşmaların sürprizi ise söyleşiye konu olan kültürün özel yemeklerinin açık büfe servis edilmesi.Geçmişten bugüne gastronomik bir yolculuğa çıkaran, farklı kültürlerin birbirini anlamasını sağlayan bu sohbetlerden haberdar olmak için ‘Mevzu Çok’ konseptinin yaratıcıları @muteber.yilmazcan & @tamartascioglu’nun sosyal medya hesaplarını takip edebilirsiniz…Sevilma’dan yine bir ilk Agroecology Avrupa platformu ve Slow Food Çiftlikleri ağının Türkiye’deki ilk ve tek temsilcisi, Seferihisar’da zeytinyağı üreticisi olan Sevilma bu kez de Dünya Agroekoloji Birliği’ne üye olma hakkını kazanmış.Gıda sistemlerinin dönüşümünde doğayla uyumun temel bir çözüm olduğunu savunan bu küresel bir iş birliği platformu politika yapıcıları, çiftçileri, araştırma kurumlarını, sivil toplum kuruluşlarını ve özel sektörü bir araya getirerek adil ve sürdürülebilir gıda sistemlerinin yaygınlaştırılmasını amaçlıyor.Sevilma’nın kurucusu Güven Eken “Yaşadığımız çağda hastalıkların en temel nedenlerinden biri zehirli ve sağlıksız gıdalar. Bu korkunç üretim biçimi insan sağlığı kadar doğanın da sağlığını bozuyor. Doğanın sağlığının bozulduğu bir dünyada sağlıklı insanlara yer yoktur” diyor.Ve devam ediyor: “Biz, bir annenin evladına yedirmek istediği ürünlerin üretilmesi için çaba harcıyoruz. Amacımız Türkiye tarımının geleceğine dair güçlü bir alternatif politika önerisinde bulunmak. Bizim gibi örnekler, başka bir tarımın mümkün olduğunu gösteriyor”.
Source: Müge Akgün
Türkiye ve dünya gündemi
1- Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Atatürk Kültür Merkezi”nde düzenlenecek “Bir Şiir Bir Hayat Canım İstanbul” programına katılacak.
(İstanbul/18.00) (Fotoğraflı-Görüntülü)
2- CHP Genel Başkanı Özgür Özel, Sosyalist Enternasyonal Konsey Toplantısı”na iştirak edecek.
(İstanbul/09.30) (Fotoğraflı-Görüntülü)
YASAMA YÜRÜTME SİYASET
1- Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum, Zey köyü kırsal afet konutlarını ziyaret edecek, basın açıklaması yapacak.
(Adıyaman/12.00) (Fotoğraflı-Görüntülü)
2- Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin, Valiliği ziyaret edecek, 17. Uluslararası MEB Robot Yarışması Ödül Töreni”ne katılacak, AK Parti İl Başkanlığına ziyarette bulunacak.
(Kayseri/10.30/11.00/13.00) (Fotoğraflı-Görüntülü)
3- İYİ Parti Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu, Şehit Aileleri Yardımlaşma ve Dayanışma Derneğini, Esnaf Odaları Birliğini, Ticaret ve Sanayi Odasını ziyaret edecek, partisinin Genişletilmiş İl Divan Toplantısı”na katılacak.
(Karabük/12.30-16.30) (Fotoğraflı-Görüntülü)
EKONOMİ FİNANS
1- Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mehmet Fatih Kacır, Ümraniye Şehit Mühendis Zahide Güçlü Ekici Bilim Merkezi ile Pendik Yetkinlik Geliştirme ve İstihdam Merkezi (YETGİM) açılış törenlerine, SAHA İstanbul 6. Olağan Genel Kurul Toplantısı”na iştirak edecek.
(İstanbul/10.00/12.00/14.00) (Fotoğraflı-Görüntülü)
2- Ticaret Bakanı Ömer Bolat, “Bab-ı Ali Platformu Konferansı”na katılacak.
(İstanbul/20.00) (Fotoğraflı-Görüntülü)
DÜNYA DİPLOMASİ
1- İsrail”in ateşkesi bozarak Gazze Şeridi”ne yönelik saldırılara yeniden başlamasına ilişkin gelişmeler izleniyor.
(Gazze/Kudüs) (Fotoğraflı-Görüntülü)
1- 7. Etnospor Kültür Festivali”ne Atatürk Havalimanı”nda devam edilecek.
(İstanbul/11.00) (Fotoğraflı-Görüntülü)
2- Trendyol Süper Lig”in 37. haftası ikas Eyüpspor-Onvo Antalyaspor, Gaziantep FK-Kasımpaşa ve Göztepe-Galatasaray maçlarıyla başlayacak.
(İstanbul/16.00/Gaziantep/İzmir/19.00) (Fotoğraflı-Görüntülü)
3- Nesine 3. Lig play-off 1-2. Grup finalinde Muşspor ile Balıkesirspor, Yeni Adana Stadı”nda karşılaşacak.
(Adana/20.00) (Fotoğraflı)
4- Türkiye Sigorta Basketbol Süper Ligi 28. hafta erteleme maçında Anadolu Efes ile Beşiktaş Fibabanka, Basketbol Gelişim Merkezi”nde karşı karşıya gelecek.
(İstanbul/20.30) (Fotoğraflı)
5- Türkiye Sigorta Basketbol Süper Ligi play-in etabı 7-8. sıra eşleşmesinde Galatasaray ile Onvo Büyükçekmece Basketbol, 9-10. sıra eşleşmesinde ise Bursaspor Yörsan ile Türk Telekom karşılaşacak.
(İstanbul/15.30/Bursa/18.00) (Fotoğraflı)
6- A Milli Kadın Voleybol Takımı, 2025 Milletler Ligi hazırlıkları kapsamında İtalya”da düzenlenen AIA AeQuilibrium Kupası”ndaki ikinci maçında İtalya ile karşı karşıya gelecek.
(Modena/21.00) (Fotoğraflı)
7- A Milli Erkek Voleybol Takımı, 2025 FIVB Voleybol Milletler Ligi hazırlıkları kapsamında Hollanda ile özel maçta karşılaşacak.
(Ede/18.00) (Fotoğraflı)
8- Hentbol Erkekler Süper Lig 4″üncülük maçında DEPSAŞ Enerji ile Spor Toto, Prof. Dr. Yaşar Sevim Hentbol Salonu”nda karşı karşıya gelecek.
(Ankara/16.00) (Fotoğraflı)
9- IFMA 23 Yaş Altı ve Elit Büyükler Muaythai Dünya Şampiyonası, Antalya”nın Kemer ilçesinde başlayacak.
(Antalya/15.00) (Fotoğraflı-Görüntülü)a
Anadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır. Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.
Source:
Emine Erdoğan: Yaşlı ve yalnızlaştırılmış bir dünya, insanlığın kaderi olmamalıdır
Emine Erdoğan, sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda, “Yaşlı ve yalnızlaştırılmış bir dünya, insanlığın kaderi olmamalıdır. El ele vererek, güçlü ve müşterek bir söylemle, aileyi dünyada yeniden hak ettiği saygın konuma yükseltebiliriz. Mutlu ailelerin, tüm insanlığın ortak paydası olmasını canıgönülden diliyorum.” ifadelerini kullandı.Paylaşımda, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığının ev sahipliğinde, “Küreselleşen Dünyada Ailenin Korunması ve Güçlendirilmesi” temasıyla düzenlenen, Anadolu Ajansının (AA) global iletişim ortağı olduğu Uluslararası Aile Forumu”na ilişkin videoya da yer verildi.
Source: Www.star.com.tr
Almanya”daki işini bırakıp Türkiye”de dolmuşçu oldu! Marmara Depremi sonrası gittiği gurbetten 26 sonra bu yüzden dönmüş…
Ordu “nun Fatsa ilçesinde ilginç bir “gurbetçi” hikayesi ortaya çıktı. Gurbette geçen 26 yıl boyunca hayatın her alanında mücadele eden Baştürk, 16 yılını Berlin Havalimanı”nda taksicilik yaparak geçirdi. 26 YIL GURBETTE YAŞADI Almanya sokaklarında çalışarak, farklı milletlerden binlerce yolcu taşıyan Baştürk”ün gurbet hayatı yalnızca kara yollarıyla sınırlı kalmadı, Hamburg”da bir Alman gemisinde usta gemici olarak da görev aldı. Açık denizlerde geçen 2 yıl boyunca onlarca ülke limanına uğradı ama gönlünün limanı hep Fatsa Yalıköy Mahallesi olarak kaldı. 1999 DEPREMİNDE GİTTİ, VATAN HASRETİ AĞIR BASTI Yıllar sonra memleketine büyük bir huzurla döndüğünü söyleyen Baştürk, “1999”da gittim, kısa süreli olur sandım ama tam 26 yıl sürdü. Orada yaşadım ama burada yaşadığımı hissettim. Memleket gibisi gerçekten yok” dedi. Şimdi ise Yalıköy Mahallesi”nde kendi hattı olan dolmuşta şoförlük yaparak geçimini sağlayan Baştürk, eski sokaklarda yürüyüp deniz havasını içine çektiğini, çocukluğunun geçtiği yerlerde geçmişe selam verdiğini aktardı. Hayatının üçte birinden fazlasını yurtdışında geçirdiğini kaydeden Baştürk, “Gurbet zor, en çok da insanın içini sessizce tüketiyor. Ama şimdi buradayım, toprağıma döndüm” diye konuştu.
Source: Batıkan Altaş