“Toplumsal Etkinlikler – Birlikte Yaşamak, Paylaşmak ve Kutlamak”

Görenin yüreği yanmıştı şehidimizin evi yapılıyor

Sözleşmeli er Mustafa Uslu, Kuzey Irak’ta bölücü terör örgütü mensupları tarafından şehit edildi. İntikamı misliyle alındı. Şehidimizin Çorum’un Bayat ilçesine bağlı Çukuröz köyündeki baba evinin hali yürekleri dağladı. Bakanlık, evi yenileme sözü verdi. SÖZCÜ ise “Bu evi yenilemeyin, hemen yeni ev alın” çağrısında bulundu.

Şehit Mustafa Uslu

HAYALİNDEKİ EV YAPILACAK

Çorum Valisi Ali Çalgan, Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum’un, evin, şehit ailesinin isteğine göre yeniden yapılması için Emlak Konut Genel Müdürlüğü’ne talimat verdiğini, çalışmalara hemen başlandığını belirterek “Şehit Mustafa Uslu’nun hayalini kurduğu evin yapılmasına karar verildiğini ve projenin hazırlandığını, projenin aile tarafından da beğenildiğini” ifade etti.

Çorum Valisi Ali Çalgan’ın verdiği bilgiye göre, şehit ailesine çelik konstrüksiyon veya betonarme şeklinde iki seçenek sunuldu. Ailenin tercihi betonarme olunca, proje buna göre hazırlandı. 5-6 ay gibi bir sürede bitirilmesi öngörüldü. Şehidin hayalindeki ev, altı traktör park yeri ve ahır, üstünde iki katlı ev şeklindeydi. Valilik, şehit ailesine tam da şehidin hayalini kurduğu evin yapımına bir hafta içinde başlayacak.

SEDAT PEKER’DEN EV PARASI

Halen yurtdışında yaşayan Sedat Peker’in kısa süre önce bir gazinin ameliyatına yaptığı destek konuşulmuştu. Şehidimiz Mustafa Uslu’nun ailesinin kaldığı evin halini gören Sedat Peker de, aile için bir ev almaya karar verdi. Ailenin köyünün bağlı olduğu Bayat ilçesinde ev fiyatları dikkate alınıp aileye ev parası teslim edildi ve bunun duyulmaması istendi. Ancak, bu durum sosyal medyada yer almaya başladı.

Sedat Peker

SÖZCÜ’nün ulaştığı Sedat Peker, ısrarlı sorularımız üzerine şunları söyledi:

“Bizim kültürümüzde, şehit aileleri devlet başkanından bile yüksek mertebededir. Yüce ALLAH’ım, ilk olarak 24 yaşındayken bana şehit ailesine ev almayı nasip etmişti. O günden sonra birçok şehit ailesine bu hizmette bulunabilmeyi nasip ettiği için yüce ALLAH’ıma şükürler olsun. Şehit ailelerine değil bir tane ev vermek, 10 tane ev alsak bile onlara olan borcumuzu ödeyemeyeceğimize inanıyorum. Tüm şehit ailelerimizin ve kahraman gazilerimizin önlerinde saygıyla eğilmeyi borç biliyorum.

BİR KALEM OYNATILARAK

Şu anda, hem dünyada hem de ülkemizde ekonomik bir durgunluk olduğu herkesin malumu. Ancak şehit aileleri ve kahraman gazilerimiz için, devlete ek bir bütçe oluşturmadan ikişer üçer tane ev alınıp hediye edilebilir. Tüm belediye bölgelerinde (hem iktidar – hem muhalefet belediyelerinde) birçok proje yapılıyor hepimiz biliyoruz ki, imar durumlarında bir kalem oynatılması neticesinde 500 daire olacak projede, 800 daireye çıkabiliyor. Bunun birçok örneği mevcut, imar artırımına gidilen her projenin yüzde 10’unu şehit ailelerine ayrıcalık diye geçici bir kanun çıkarılsa, tüm şehit ve gazi ailelerine en az ikişer üçer daire hediye etmek mümkün olur. Böylece bu kanayan yaramıza devlete ek bir bütçe oluşturmadan netice üretilebilir diye düşünüyorum.”

Babası Taziyeleri bile evde kabul edememişti

Şehidin, kısa süre önce ailesine, “Para kazanıp iki katlı ev yaptıracağım. Birisinde ben, diğerinde kardeşim oturacak. Evin altına da traktörümüzü koyarız” dediği babası Sadık Uslu tarafından anlatıldı. Şehit babası, yıkıldı yıkılacak evinde taziyeleri bile kabul edememişti.

Source: Saygı Öztürk


Genç şefler sınırları zorluyor

Türk mutfağını geleceğe taşıyacak genç şeflerin desteklenmesi için düzenlenen, benim de jürisinde olmaktan heyecan duyduğum 35 Yaş Altı 3 Şef Yarışması’nın kazananları belli oldu. Metro Türkiye ana sponsorluğunda Dude Table tarafından Gastronometro’da üçüncüsü düzenlenen yarışmada yerel mutfağın ve mutfakta atıksızlık prensiplerinin önemini ön plana çıkaran tabaklar sunuldu.Detaylara girmeden önce ilk intibamı söyleyeyim: İnanamadım. Evet, seviye o kadar yükselmiş, çıta o kadar üstlere çıkmıştı ki… Yarışmada olduğumuzu bilmesek ve “Michelin yıldızlı bir restorandasın” deseler yadırgamazdık. Sadece bunlar değil, malzemeye olan farklı bakış açıları ve hatta keşfedilen yeni teknikler bile vardı. Tüm bunlar ne demek oluyor; bu tarz organizasyonlar sadece gençlere kendilerini gösterme fırsatı yaratmıyor, işin içine yarışma eylemi girince onları daha çok kamçılayıp sınırlarını zorlamalarına da vesile oluyor. İşte bu yüzden bir kez daha aklınıza sağlık diyorum Dude Table’a.Bu arada hiç de bayılmam böyle yarışmalarda olmaya. Zira önünüze gelenlerin hepsini ufacık da olsa tatmak zorundasınız iyi veya kötü.Fazla profesyonel olmayanlarda tattıklarınız genelde kötüdür ve artık bir noktadan sonra eziyete dönüşür. Bu yarışmada da elbette olmamış tabaklar vardı ama geçen yıllara göre çok daha az sayıdaydı. Bu yıl gençler müthiş hazırlanmış hatta çoğu yanında yetiştiği şefiyle gelmişti. Demek oluyor ki akıl hocalarının desteğiyle hazırlanmışlardı yarışmaya.Jüri olarak işimiz zordu anlayacağınız. Jüride geçen iki yılda olduğu gibi Gastronometro Direktörü Maximillian J.W. Thomae ve Dude Table Gastronomi Pazarlama Ajansı kurucusu Funda İnansal’ın yanında şarap uzmanı ve eğitmen Levon Bağış ile şefler Ozan Kumbasar, Sara Tabrizi ve Mustafa Otar vardı. Mutfak kısmındaysa çalışma disiplinini ve akışı Gastronometro yönetici eğitmen şefi Murat İlke Özipek gözlemledi. Jüridekilerin farklı bakış açılarına sahip olmalarının yarışmacıyı mercek altına alma konusunda son derece faydalı olduğunu gördük. Herkes merak ettiği farklı bir şeyi sorup bambaşka açılardan yaklaşmamıza vesile olabiliyor. Yeri gelmişken söyleyeyim, sadece tabağı yapıp önümüze koymanın yetmediğini gençlerin anlamış olması güzeldi. Yaptığı işi doğru anlatıp ifade edebilmek o kadar önemli ki bu tip yarışmalarda.Başvuru sayısı katlandıİşin sonunda kısa da olsa yurtdışında eğitim fırsatı olunca yarışma elbette çok ilgi görüyor. Bu sene diğer senelere göre neredeyse iki katı kadar başvuru vardı. Başvuruları tek tek inceleyip ön elemeleri yaparken oldukça zorlandık. Her yıl bazı düzenlemeler de oluyor başvuru kurallarında. Mesela bu yıl öğrenciler yarışmaya alınmadı. Sektörün içinde ve bire bir mutfakta olanlar başvurdu, bu da olayı daha profesyonel boyuta taşıdı.Finalde toplam 10 yarışmacıyı değerlendirdik. Tabağın görselliği, coğrafi işaretli ürün kullanımı, Türk mutfağına yaptığı atıf, atıksızlık, menünün kendi içindeki uyumu ve tabii her ne olursa olsun Max’ın her zaman dediği gibi en önemli şey olan lezzet puanlamayı belirledi. Baştan dedim ya, işimiz gerçekten zordu. Seçimlerde epeyce zorlandık, hatta seçtiğimiz üç kişiye artı bir yaparak bir de jüri özel ödülü verdik.Musa KaratekeGelelim kazananlara ve niye kazandıklarına… Beni en çok etkileyen tabakları yapan Musa Karateke oldu. Musa şu anda Çırağan Palace Kempinski’de demi chef de partie (yarı şef) olarak çalışıyor. Musa başlangıç olarak hurma dolgulu, balkabağı soslu kuzugöbeği mantarı hazırladı. Ana yemeğinin adınıysa ‘tavuğa saygı’ koymuştu. Adından da anlaşılacağı gibi tavuğun her bir uzvuna saygı gösterip onu değerlendirmişti, ki tavuğun derisini çıtırlaştırıp hazırladığı mini tartoletlerin tadı halen damağımda. Tatlı olaraksa tarçın kıtırı, kan portakalı sosu, pancar kurabiyesi ve portakal reçeliyle sunduğu bir tavukgöğsü hazırlamıştı ana yemekten kalan tavukları kullanarak.Musa’nın menüde kendi içinde yarattığı hem lezzet hem de geri dönüşüm dengesi etkileyiciydi. Tabaklar hiç abartıya kaçılmadan ama öte yandan profesyonelliğini vurgulayan nitelikteydi. Bunların arkasındaki en önemli şeyse Musa’nın Bocuse d’Or yarışmasında Türkiye’yi temsil eden ekipte şef Emre İnanır’ın yardımcısı olmasıydı. Yani Musa baskı altında iyi işler çıkarmaya oradaki herkesten çok antrenmanlıydı.Barış GümüşEyüp Can ParlakŞu an Antalya’da Nomads Fine Dining Restaurant’da baş şef olan, en genç yarışmacı Barış Gümüş de bir diğer kazanandı. Barış’ın kazanmasında en büyük etkisi olan tabağı, başlangıçta verdiği, Kapıdağ mor soğanıyla yaptığı karidesli soğan dolmasıydı. Hem lezzet hem de sunum olarak son derece rafine bir tabaktı. Kazanan üçlünün son ismiyse şu anda Almanya Hinterzarten’de Hotel Reppert’da sous chef olarak görev yapan Eyüp Can Parlak’tı. Eyüp’ün de adını bir kenara not edin. İleride çok güzel işlere imza atacağına inanıyorum.Buse Uca AydınVegan menüyle katıldıVe bir de jüri özel ödülümüz oldu bu yıl. Buse Uca Aydın son derece cesur davranarak vegan bir menüyle katıldı yarışmaya. Başlangıçta, sous vide tekniğiyle pişirip portakal vinegrette ve ajo blanco (İspanyolların soğuk çorbası) ile sunduğu rezeneye Ozan Kumbasar’ın yaptığı “Ben alır, bunu aynen menüme koyarım” yorumu zaten her şeyi özetliyordu. Ama asıl bizi etkileyen şey risotto’yu bağlamak için peynir yerine kullandığı fırınlanmış yaş maya oldu, ki bunu da deneye yanıla kendisi bulmuş. Kazanan genç şefler bu yıl Portekiz’e giderek eğitim alacaklar. Tüm emek veren gençlerin yolunun açık olmasını diliyorum…

Source: Ebru Erke


Ruh sağlığımızı nasıl etkiliyorlar

Evcil Hayvanlar ve Refah Çalışma Programı (PAWS), kedi ve köpeklerin insan ruh sağlığı ve mutluluğundaki etkisine bakmak için büyük bir çalışmaya girişiyor.IPSOS’un 31 ülkede yaptığı araştırmaya göre insanların yüzde 45’i ruh sağlığını en önemli sağlık sorunu olarak tanımlıyor ve bu oran 2018’den bu yana istikrarlı bir şekilde artıyor. Kanser, uyuşturucu kullanımı ya da koronavirüs riskinden daha fazla insan ruh sağlığı konusunda endişe duyuyor. Önceki araştırmalar, evcil hayvanların ruh sağlığı üzerinde muazzam bir olumlu etkiye sahip olabileceğini ortaya kodu ancak bu hayvanların genel sağlığımızla ilgili oynadıkları rol hakkında hâlâ öğrenilecek çok şey var.GENİŞ KAPSAMLI ARAŞTIRMAWaltham Petcare Bilim Enstitüsü tarafından yürütülen PAWS programı iddialı: 350 binden fazla insan ve 20 ülkeyi kapsayacak.Çalışmaya dair açıklama yapan Mars Petcare Başkanı Loïc Moutault şöyle diyor: “Bir evcil hayvan sahibi olarak, evcil hayvanların hayatımıza kattığı neşe ve rahatlığı ilk elden biliyorum. Ayrıca bir evcil hayvan sahibi olmanın ya da sadece bir evcil hayvanla etkileşime girmenin her yaştan ve her kesimden insana fayda sağlayabileceğine dair kanıtlar giderek artıyor.”Yapılacak bu çalışma, stres, yalnızlık, kaygı ve uyku gibi konularda çeşitli ruh sağlığı sorunlarını ve evcil hayvan etkilerini ele alacak. PAWS, insanlar ve evcil hayvanların farklı popülasyonlarda karşılıklı fayda sağlayan uygulamaları nasıl geliştirebileceğini araştıracak. Bir çalışma, evcil hayvan etkileşimlerinin yaşlı yetişkinler üzerindeki etkisini değerlendirmeyi planlıyor; bir diğeri, yavruların evlat edinildikten sonra genel sağlığındaki değişime bakacak; bir diğeri ise evcil hayvan ebeveynliğinin dünya çapında uyku üzerindeki etkisini araştıracak.Çok daha fazla araştırma yine bu kapsamda yapılacak.Sonucu merakla bekliyoruz.DEVASA MAMA PAZARI Küresel ölçekte kedi mamasının ulaştığı pazar büyüklüğü şapka uçuracak cinsten. 2024’te dünya çapında bu pazar 37 milyar dolara ulaşmış. 2025-2033 arasında her yıl yüzde 2.99’luk bir büyüme göstermesi beklenen pazarın 2033’te 49.8 milyar dolara ulaşması bekleniyormuş.Dünyadaki en büyük tüketici Kuzey Amerika. Yüzde 30’la pazarın hâkimi durumunda. Bu pazarın büyüme sebepleri de araştırmada aktarılıyor: Kaliteli evcil hayvan beslenmesine artan ilgi, kedilerin evcil hayvan olarak benimsenmesinin artışı, özel beslenme ihtiyaçlarına ilişkin farkındalık, fonksiyonel formülasyonlarda yenilik, çevreye duyarlı uygulamalar, ürün çeşitliliğinde iyileşme, artan harcanabilir gelirler, kentsel evcil hayvan sahipliğinin artması ve tüketiciler için kolaylığı artıran dijital platformların varlığı.Siz ne dersiniz bilmem, ben harcadığımız para feda olsun diyorum.KEDİNİN SİZİ ISIRMASI SUÇ DEĞİL İngiltere’de Cambridgeshire Polisi, bir kişinin polis imdatı arayarak iki kedinin kavga ettiği ve bir kedinin de kendisini ısırdığına dair ihbarda bulunuyor. Fakat İngiliz mizahının güzel bir örneğiyle gündelik yaşamında karşılaşan adamın çağrısı polisin de tepkisine yol açıyor. BBC’nin haberine göre polis gelen bu çağrıyı Facebook’tan duyururken hattı meşgul eden, darp, istismar gibi çağrılarla kıyaslayarak uyarıda bulunmuş: “Kediniz sizi ısırırsa, lütfen bunu bir suç olarak bildirmek için bizi aramayın.” Polis yine de kedi vakasını aralarında değerlendirmiş ve şu sonuca varmış: “Herhangi bir tehlike tespit edilmediği için polis müdahalesine gerek yoktur.”OKUR FOTOSUTOPİTOŞ GELİŞMELERİ İZLİYOR Okurumuz Emre Carudi, kedisinin fotoğrafını, “Fenerbahçe’den selamlar. Canımız Topitoş” ifadesiyle iletmiş. Fotoğrafta Topitoş’un bakışlarından gelişmeleri dikkatli şekilde izlediğini anlıyoruz. Okurumuza, kedisi Topitoş ve tüm sevdikleriyle upuzun, sağlıklı bir ömür dileyelim. Sizden de kedinizin, köpeğinizin fotoğrafını beklediğimizi ekleyelim.NOT: Kediniz ya da köpeğinizin fotoğrafını #dünyagüzeli etiketiyle ve Hürriyet’ten bahsederek sosyal medyada paylaşın ya da sdemirel@hurriyet.com.tr adresine mail atın, seçip paylaşalım…

Source: Serhat Demi̇rel


Buruk yalnız değildir

Son günlerde eleştirilen Okan Buruk”a Galatasaray Düşünce Derneği”nden destek geldi. İşte o açıklama: “Galatasaray”ın evladı, futbolcu ve teknik direktör olarak tarihimize adını altın harflerle yazdıran Okan Buruk, görevde olduğu süre boyunca Galatasaray”ı şampiyon yapmış, kazandığı kupalarla camiamıza büyük zaferler yaşatmış ve şimdi de beşinci yıldıza ve 25. şampiyonluğa yürümektedir. Son dönemde kendisine yönelik belli odaklar tarafından yürütülen sistematik itibarsızlaştırma çabalarını büyük bir üzüntüyle takip ediyoruz. Ancak bilinmelidir ki, Galatasaray camiası bu oyunlara gelmez, değerlerine sahip çıkmaktan asla vazgeçmez! Okan Buruk yalnız değildir! Kenetlenmeye devam ediyoruz, hedefimiz belli: 5. yıldız, 25. şampiyonluk ve daha nice zaferler!

Source: Fotomaç


Son dakika haberi: Solskjaer”den itiraf! “”Geldiğimde Oyuncular gruplasmıştı…””

Beşiktaş”ta teknik direktör Ole Gunnar Solskjaer, The Athletic”e konuştu. Norveçli teknik adam kulübe ilk geldiğinde oyuncuların gruplaştığını söyledi. Norveçli teknik adam,””Burada personel ve takım arasındaki ilişkileri geliştirecek kararlar alıyorum. Geldiğimde tecrübeli oyuncular restoranda küçük gruplar halinde oturuyordu. Radikal değişiklikler yapmıyorum ancak yine de bazı şeyleri değiştiriyorum. İnsanlar bazen değişime direnç gösterse de ilerlemek istiyorsanız bunu yapmak şarttır. Çünkü aynı şeyleri yapıp, farklı sonuçlar beklemek deliliktir”” dedi. “BİLBAO GALİBİYETİ FARK YARATTI” İstanbul”a geleli birkaç ay oldu, şu ana kadar nasıl bir deneyim yaşadınız? Solskjaer: “Birkaç ay değil, beş hafta oldu. Bu süre içinde pek çok değişiklik yaşadık. Burada durum düşündüğümden daha kötüydü, biraz Manchester United”a geldiğim zamanki gibi diyebiliriz. Oyuncular moralsizdi ve muhtemelen “İşte yine başlıyoruz, başka bir teknik adam, başka bir değişiklik” diye düşünüyorlardı. Farklı teknik adamlar ve başkanlar oldu. Değişikliklerin oyuncular için zor olduğunu anlıyorum. Ama üç gün sonra Bilbao”yu yendik (Avrupa Ligi”nde 4-1) ve bu bir fark yarattı.” “TAKIMIN KÜLTÜRÜ OLMALI BENİM DEĞİL” The Athletic: “Onlara asla Bilbao deme. Athletic Club…” Solskjaer: “Üzgünüm, bunu biliyordum. Athletic! Her neyse, stadımız kapalı gişeydi, iyi oynadık ve Avrupa Ligi liderini 4-1 yendik. Çok iyi bir sonuç ve yeniden inanmaya başladık. Geçişlerde hızlı futbol oynadık, oyunu kontrol ettik ve iyi savunma yaptık.” “Medyada ve sosyal medyada büyük baskı altında oldukları için oyuncuların üzerindeki yükü kaldırmak istedim. Oyuncuların en iyi seviyede olmalarına yardımcı olmak için onları takıma ruhuna bağlamak istedim. Anahtar bu; takımın kültürü olmalı, benim değil.” TAKIMI NASIL DEĞİŞTİRDİ? “Sezonun ortasında geldiğinizde çok fazla değişiklik yapmak zordur ve antrenmanlarda da çok fazla değişiklik yapamazsınız. Çünkü sakatlanma riski vardır. Ama ben ufak tefek şeyleri değiştirdim ve oyuncular da yavaş yavaş benim ve bzim fikirlerimizi benimsediler. “Bizim fikirlerimizi” çünkü benden daha fazlası var.” “YANIMDA HARİKA İSİMLER VAR” “Erling Moe, benimle birlikte geldi. Kendi başına mükemmel bir baş antrenör; lig şampiyonlukları kazandı ve Avrupa futbolunda teknik direktörlük yaptı. Molde”de benim yardımcımdı. Yanımda harika insanlar olduğunu biliyordum ama taraftarlar da yanımda getirdiğim insanların kalitesini görmeye başladı. Yıllardır birlikte çalıştığım Richard Hartis var. O bir kaleci antrenöründen çok daha fazlası.” “İYİ İSİMLER BİZİMLE” “Tom Green buraya kıdemli analist olarak görev yaptığı Manchester United”dan geldi. United”a onu almanın mümkün olup olmadığını sordum, çünkü Beşiktaş çok büyük bir kulüp olsa da pek çok alanda gelişime ihtiyacı var. Birçok küçük gelişme, büyük bir gelişme anlamına gelir. Liverpool”dan Mike Marsh da antrenör olarak geldi. Richard Hartis, Mike”ı Dünya Kupası”nı kazandıkları İngiltere 17 yaş altı takımından tanıyordu.

Source: Sabah


Esenler”de vosvoslu davulcu sürprizi

Ramazan ayının ilk sahuruna vatandaşları kaldırmak için ellerinde tokmakları, dillerinde manileriyle mahalle aralarında dolaşan davulcuların mesaisi başladı.Giydikleri kıyafetler ve söyledikleri manilerle vatandaşların ilgisini çeken davulcular, bir yandan da her yere yetişmek için zamanla yarıştı.Ramazan davulcularının sahura kaldırdığı vatandaşlar da bir yandan fırınların yolunu tuttu.Sahurda sofralarına sıcak pide almak için fırınlara akın eden vatandaşlar, kuyruk oluşturdu.Esenler Belediyesi ise ilçe sakinlerini nostaljik vosvos araçlarla sahura kaldırdı.Süslenen otomobiller ilçe sokaklarını davul sesiyle dolaşırken, sahura kalkan vatandaşlar ise bu anları cep telefonlarının kameralarıyla ölümsüzleştirdi.

Source: Www.star.com.tr


Mansur Yavaş”tan “İmralı” açıklaması

Ankara Büyükşehir Belediye (ABB) Başkanı Mansur Yavaş, ANFA Kongre Merkezi”nde düzenlenen sahur programına katıldı.

Yaklaşık 2 bin kişinin katıldığı programda gençlere hitap eden Mansur Yavaş, “Ramazan ayına başlıyoruz. Gençlerle birlikte başlayalım dedik. Ramazan boyunca iftarlarımız olacak. Bu vesile ile sevgili Ankaralılar ile buluşmuş oluyoruz ama ilk buluşmamız gençlerle oldu. Aileleriniz her türlü fedakarlığı yaparak sizleri okumaya gönderdi. İyi ki de Ankara geldiniz, “Üniversite Ankara”da okunur” diyerek sizlerin daha iyi eğitim alması için her türlü hizmeti vermeye çalışıyoruz. Tabi akademilerimiz, kütüphanelerimiz var. Ramazan ayında akşamları yemek yiyebileceğiniz yerlerimiz var. Paket dağıtımı yapacağımız alanlar var. Sizleri hiçbir şeyden mahrum etmeden hem Ramazan ayını rahatça geçirmenizi, hem de eğitim hayatınız boyunca güzel anılar biriktirmenizi diliyorum” ifadelerini kullandı.

“ÇAĞRININ SONUCU GÖRMEMİZ GEREKİYOR BİR CEVAP VERMEMİZ İÇİN”

Program sonunda gazetecilerin sorularını dyanıtlayan Mansur Yavaş, kendisine yöneltilen, “Öcalan”ın yaptığı silah bırakma çağrısı hakkında düşünceleriniz nelerdir?” sorusuna, “Çağrının sonucu görmemiz gerekiyor bir cevap vermemiz için. Çünkü daha öncede bunlar denendi ve başarısız oldu. Daha önce hükümetin söylediği kayıtsız şartsız bir çağrıydı ama baktığımız zaman ek cümlelerde silahın bırakılması için hukuki bazı düzenlemelerin yapılması şartı koşulmuş. Yani kayıtsız şartsız değil şart var ortada” şeklinde cevap verdi.

“BEN KİŞİSEL OLARAK TEMKİNLİ YAKLAŞIYORUM”

Konu hakkında düşüncelerini paylaşmak için erken olduğunu belirten Yavaş, “Ayrıca topu kongreye atmış. Kongreye “toplanın bir karar alın” demiş. Yani bir yerde de kendisini geri çekmiş. Bekleyip göreceğiz. Her şeyden önce çözüm yolunun meclis olduğunu ben her zaman söylüyorum. Ben kişisel olarak temkinli yaklaşıyorum. Bunundan sebebini söylemek gerekirse, bugün sayın Binali Yıldırım”ın açıklamalarına baktığımız zaman 66″ncı maddenin değiştirileceği gibi, sanki daha önceden söz verilmiş gibi ve sanki “Sayın cumhurbaşkanının da sonsuza kadar seçilebilmesinin önü açılmalıdır” diyor. Ben açıkça kamuoyuna anayasada bir değişik olacaksa izah edilmesi gerektiğini düşünüyorum. TBMM kararı verecektir. Bu konuda ülkemiz çok acı çekmiştir. Bir çağrı ile her şeyin biteceğine dair iyimserliğe kapılamıyoruz çünkü daha önce başarısız olan çağrılar oldu. Bekleyip görmeyi tercih ederim ben. Toplansın kongre ne diyecekler. Kim ne istiyor belli olduktan sonra kamuoyu ile düşüncelerimizi paylaşabiliriz” dedi.

Source:


Özel”den ramazan ayı mesajı

CHP Genel Başkanı Özgür Özel, Ramazan ayı vesilesiyle bir mesaj yayımlayarak, tüm İslam alemine, Türkiye”ye ve insanlığa sağlık, huzur, barış ve bereket dileklerinde bulundu.

Özel, sosyal medya hesabından “Ramazan ayının tüm İslam âlemine, ülkemize ve insanlığa sağlık, huzur, barış ve bereket getirmesini diliyorum. Tüm sıkıntıları geride bırakma umuduyla, adalet ve refah dolu yarınlar için hayırlı Ramazanlar diliyorum” ifadelerini kullandı.

Source: Mahir Ağar


Hakan Mengüç: Sufilik ilahi dengeyi görebilmektir

YAŞITLARIM OYNARKEN, BEN DÜŞÜNÜRDÜM! – Hakan bey, çok erken yaşlarda ney üflemeye başlıyorsunuz ve beraberinde sufizme, tasavvufa olan ilginiz başlıyor. Nasıl bir çocukluğunuz vardı? Ney üfleyebilecek kadar sabırlı ve iç dünyası dingin bir çocuk muydunuz? Yaşıtlarınızdan kendinizi farklı hisseder miydiniz?HAKAN MENGÜÇ: Çocukluğumda her zaman biraz farklı olduğumu hissederdim. Yaşıtlarım oyun oynarken, ben çoğu zaman bir köşede oturur, izler ve düşünürdüm. Dünyayı, insanları, olayları anlamaya çalışırdım. İçsel bir yolculuk içindeydim belki de. Ney üflemek sabır gerektirir, evet ama benim içimde bu sabır doğuştan vardı diyemem. Ney, bana sabrı öğretti. O nefesi vermek, o sesi çıkarabilmek için sabrı ve teslimiyeti öğrendim. Ney, sadece bir enstrüman değil, aynı zamanda bir öğretmendi benim için. İlk başta zorlandım, ama sonra anladım ki ney üflemek, sadece fiziksel bir eylem değil, bir ruh hali. Neyin sesi, benim iç sesimdi aslında. HER İNSAN SUFİ DOĞAR – Araştıran, okuyan biri olmanın dışında sufi olma halinden bahsedebilir misiniz lütfen?HAKAN MENGÜÇ: Her insan sufi doğar ama her insan sufi kalamaz. Sufi olmak, sadece bir bilgi birikimi değil, bir varoluş hali. Kitap okumak bilgiyi artırır ama sufiliğin özü bilgide değil, yaşayıştadır. Bir sufi, olanı olduğu gibi kabul etmeyi, akışta kalmayı, kendini bir nehir gibi bırakmayı öğrenir. Sufi, sadece okumaz, sadece ibadet etmez; o, her anını farkındalıkla yaşar. Sufilik, hayata bilgelikle bakmaktır. İnsanı, doğayı, hayatın akışını olduğu gibi kabul edip, her şeyin içindeki ilahi dengeyi görebilmektir. – Dışarının, madde dünyasının fazlasıyla parlatıldığı günümüzde sizinki aslında önemli bir başkaldırı ama siz bunu direnç gibi değil akışın içinde doğal bir şekilde yaşıyorsunuz. Merkeze aldığınız tavır nedir?HAKAN MENGÜÇ: Direnmek yerine akışta kalmayı seçiyorum. Bir şeye karşı savaş açtığınızda, aslında onun etkisi altına girersiniz. Ben, hayatı olduğu gibi kabul etmeyi, madde dünyasının cazibesine kapılmadan, kendi iç ışığımı koruyarak yürümeyi tercih ediyorum. Merkeze aldığım tavır, dinginlik ve farkındalık. Bazen insanlar zanneder ki bir şeyleri reddetmek, onlardan uzak durmak gerekir. Oysa önemli olan, iç dünyanda sağlam durabilmek, dışarıdaki değişimlerden etkilenmeden kendi varlığını sürdürebilmektir. MÜZİK BENİM VAROLUŞ BİÇİMİM – Müzik yapıyorsunuz. Müzik, frekanslar, yaşam sizdeki karşılığı eminim çok doludur. Bizlere biraz sizin için ne anlam ifade ettiklerinden bahsedebilir misiniz lütfen?HAKAN MENGÜÇ: Müzik benim için sadece bir sanat değil, bir varoluş biçimi. Neyin sesi, insanın ruhuna dokunan bir sestir. Hz. Mevlana’nın dediği gibi, ney insandan kopmuş kamışın inleyişidir, ayrılığın feryadıdır ama aynı zamanda vuslatın da sesidir. Müzik bir titreşimdir, frekanstır, enerji akışıdır. Her nota, her ritim, insanın iç dünyasında bir kapıyı açar. Ben müziği, insanın özüne dönmesine yardımcı olan bir araç olarak görüyorum. Kimi kelimelerle ifade eder duygularını, kimi bir resimle. Ben müzikle ifade ediyorum. TEK AMACIM İNSANLARA ÖZLERİNİ HATIRLATMAK – Dokuz kitabınız var. Müzik, kitap, eğitimler, seminerler ve kendi kurduğunuz Girne Amerikan Üniversitesi’nde Sufi ve Doğu Felsefesi dersleri veriyor ve Sufi Akademisi’nin başkanlığını yapıyorsunuz. Tüm bunları yapabilmek için çok kuvvetli bir amacınız olsa gerek, nedir bu?HAKAN MENGÜÇ: Tek bir amacım var: İnsanlara özlerini hatırlatmak. Hepimiz bu dünyaya saf geldik, ama zaman içinde unutuyoruz. Kalbimizin sesini, içimizdeki gücü, hakikati unutuyoruz. Benim bütün çabam, insanların kendilerini hatırlaması için. Kitaplarım, müziğim, eğitimlerim, hepsi bu yüzden. İnsan, kendisini fark ettiğinde, içindeki ışığı gördüğünde, hayatı daha farklı yaşamaya başlar. YOL YÜRÜDÜKÇE AÇILIR – Yola çıkmanın ve adım atmanın önemini sıklıkla vurguluyorsunuz. Bunu okuyucularımız için açabilir misiniz?HAKAN MENGÜÇ: Düşünmek, plan yapmak önemlidir ama hareket etmedikçe bir şey değişmez. En büyük hata, her şeyin mükemmel olmasını beklemek. Oysa mükemmel zaman diye bir şey yoktur. Yol, yürüdükçe açılır. İlk adımı attığınızda, ikinci adım kendiliğinden gelir. Bir şeyi yapmak için her şeyi bilmek zorunda değilsiniz. Adım attıkça öğrenirsiniz, yol aldıkça gelişirsiniz. Mevlana’nın da dediği gibi, ‘Sen yola çık, yol sana görünür”. – Sizce neden varız? İnsan yaşamındaki amacını nasıl bulabilir ya da böyle bir amaç yok mu?HAKAN MENGÜÇ: Varoluşun sırrı, insanın kendisini gerçekleştirmesidir. Ama bu, büyük bir hedefe ulaşmak zorunda olduğumuz anlamına gelmez. Bazen sadece olmak yeterlidir. İnsan, akışa güvenmeli ve içindeki sesi dinlemeli. Gerçek amaç, içsel huzuru bulmaktır. Gerisi zaten kendiliğinden gelir. IŞIĞI YAK VE ONU PAYLAŞ! – Sizi en etkileyen insanlar kimlerdir?HAKAN MENGÜÇ: Sufiler, bilgeler, dervişler, filozoflar… Onlar, bu dünyanın gürültüsü içinde kendini tanımayı, anlamayı ve hakikati paylaşmayı seçenler. Hayatın gelip geçiciliğine aldanmadan, kalıcı olana yönelenler. Bu bana göre sadece bir yol değil, bir sorumluluk. Bir ışık yakıp, o ışığı başkalarıyla paylaşmak… İşte bu, insanın en kutsal vazifelerinden biri. – Peygamberler, gurular, dervişler inzivaya çekilirlermiş. İnsanın farkındalığı yükseldikçe dış kaynaklara ihtiyaç duymadan kendinden beslenebiliyor. Çok iş, çok insanla bir aradasınız. Yalnızlığa bakışınız nedir?HAKAN MENGÜÇ: Yalnızlık, eğer doğru yaşanırsa insanı büyüten bir şeydir. Ama yalnızlığı kaçış olarak değil, derinleşme aracı olarak görmek lazım. İnsan kendisiyle baş başa kalmayı öğrenirse, hayatın kalabalığında da kaybolmaz. Ben de bazen inzivaya çekilirim. Sessiz kalmak, iç sesini duymak için gereklidir. – O kadar sakinsiniz ki sinirinizin bozulduğu anlar oluyor mu? Neler sizin canınızı sıkar?HAKAN MENGÜÇ: Elbette, ben de insanım. Ama öfkemi nasıl yönettiğim önemli. Beni en çok rahatsız eden şeylerden biri, samimiyetsizlik ve riyakarlık. Bir insanın kalbinde başka, dilinde başka olması beni üzer. Ama bu duyguların beni yönetmesine izin vermem. Öfke geldiğinde onun gelmesini ve gitmesini izlerim sadece. Onu bastırmaya çalışmam. Çünkü bastırılan öfke, bir gün başka bir şekilde ortaya çıkar. AŞK AYNADIR – İlişkilerle ilgili ne düşünüyorsunuz? Aşka bakışınız hayat yolculuğunda sizdeki yeri nedir?HAKAN MENGÜÇ: Aşk, insanın ruhunu büyüten bir şey. Ama aşkı sahip olma duygusuyla karıştırmamak lazım. Gerçek aşk, karşıdaki kişiyi olduğu gibi kabul edebilmektir. Birini sevdiğinizde, onun değişmesini beklemezsiniz. Aşk, insanı olgunlaştırır, bazen de sınar. Ama her halükarda, aşk insana kendini gösteren bir aynadır. SOHBETTEN İZLENİMLERİM – Pırıl pırıl… İnsana sadece ruhani değil giyimindeki özen ile de temiz bir duygu bırakıyor.- Güler yüzlü ve ona bu çok yakışıyor.- Sakin, huzurlu.- Zorlamasız.- İyi bir dinleyici. İKİLİ SEÇENEKLERDEN BİRİNİ SEÇİN – Yürüyüş – Koşu: Yürüyüş- Sabretmek – Sıkılmak: Sabretmek- Susmak – Konuşmak: Susmak- Dans Etmek – Oturmak: Dans Etmek- Klasik – Modern: Klasik- Dobra – Politik: Dobra- Samimi – Mesafeli: Samimi- Uykucu – Uykusuz: Uykucu- Sakin – Heyecanlı: Sakin- Kitap – Dergi: Kitap- Doğa – Konfor: Doğa- Kedi – Köpek: Kedi- Güneş – Yağmur: Yağmur- Çay – Kahve: Çay- Ot – Et: Ot- Rahat – Disiplinli: Disiplinli- Affetmez – Unutur: Unutur- Tatlı – Tuzlu: Tatlı- İtalyan Yemeği – Çin Yemeği: İtalyan Yemeği- Esprili – Ciddi: Esprili KİMLİK – Burcu: Oğlak.- Okuduğu okullar: Uludağ Üniversitesi ve Berklee College Of Music.- Bekar-aile: Bekar- İlgi alanları: Doğu felsefesi, müzik, orman yürüyüşleri, insan psikolojisi, az bilinen yerelere seyahat, masa tenisi, denizcilik. YÜZDE YÜZ – Senin için yüzde yüz tek gerçeklik nedir?:
An’ın kendisi. Çünkü geçmiş zihin, gelecek kaygıdır. Tek gerçek olan, şu an yaşadığımız andır. – Yüzde yüz olmak istediğin yer neresi?:
Kendi iç huzurumun olduğu her yer. Mekanlar geçicidir ama içindeki dinginlik kalıcıdır. – Yüzde yüz güvendiğin kişi?:
Kalbim. İnsan bazen kendini bile yanıltabilir ama kalbinin derinliklerinden gelen sese güvenmeyi öğrenmeli. – Yüzde yüz bilmek istediğin şey?:
İnsan ruhunun tüm sırları. Çünkü insanı en çok kendisi şaşırtır. NOKTALI YERLERİ DOLDUR – ….. çok iyi yaparım: İnsan analizini. – ….. olmayı hiç beceremem: Politik olmayı.
– Çevrem beni …… olarak tanımlar: Hem çok neşeli hem çok sakin biri. – Az kişi bilir ben iyi ….. yaparım: Yemek. MANEVİ ANLAMDA YAŞAMDAN – Kazandıklarım: Farkındalık, sabır, içsel huzur, kendimi tanıma yolculuğu. – Yatırımlarım: Kitaplarım, müziğim, öğrencilerim ve paylaştığım bilgiler. SANA DAİR KISA KISA – Yazar, müzisyen ve eğitmen olmasaydın ne olmak isterdin?:
Gezgin bir denizci olmak isterdim. Dünyayı farklı gözlerle görmek, kültürleri deneyimlemek beni her zaman heyecanlandırmıştır. – 20 yıl önceki haline döndün, ona ne öğüt verirdin?:
Cesaret. Kendine güven, ertelemeyi bırak ve hayatın sunduğu fırsatları kaçırma. Hayat beklemez, sen de bekleme. – Hayat motton varsa nedir?:
Sorulmadan söyleme, çağrılmadan gitme. İYİ Kİ… – İyi ki yapmışım: Ney üflemeye başlamışım. Çünkü ney, sadece bir enstrüman değil, bir yolculuk.- İyi ki kabul etmişim: Kendimi olduğum gibi. Eksiklerimle, fazlalarımla, inişlerimle çıkışlarımla.- İyi ki başladım: Yazmaya. İnsan kendini yazdıkça daha iyi anlıyor.- İyi ki yapmamışım: Acele kararlar vermemişim. Bazı şeyler zamanla anlam kazanıyor.

Source: Gözde Yener Birman


Bakan Göktaş açıkladı: “Aile Yılı” kapsamında 81 ilde mart ayı boyunca etkinlikler düzenlenecek

Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Mahinur Özdemir Göktaş, yaptığı yazılı açıklamada, aile içindeki birlik ve beraberliği korumak ve mevcut risklere karşı aileyi desteklemek amacıyla Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan”ın tensipleriyle 2025 yılının “Aile Yılı” olarak ilan edildiğini hatırlattı. Aile Yılı”nın ilanıyla, Bakanlık koordinasyonunda, kamu kurum ve kuruluşlarıyla iş birliği yapılarak, ülke genelinde ailenin korunması ve güçlendirilmesine yönelik ekonomik fayda sağlayacak, farkındalığı artıracak ve ailelerin sosyo-kültürel gelişimlerine katkı sunacak bir dizi faaliyetin hayata geçirildiğini anlatan Göktaş, bu çalışmaların yıl boyunca devam edeceğini bildirdi. Bakan Göktaş, “2025 Aile Yılı kapsamında, aile kurumunun korunması, güçlendirilmesi ve değerlerin gelecek nesillere aktarılması amacıyla yıl boyunca önemli etkinlik ve projelere imza atacağız. 81 ilde yapacağımız etkinliklerin takvimini her ay vatandaşlarımızla paylaşacağız.” ifadesini kullandı. “MADDE VE TEKNOLOJİ BAĞIMLILIĞI” KONULU SÖYLEŞİLER GERÇEKLEŞTİRİLECEK Bakanlık ve 81 ildeki Aile ve Sosyal Hizmetler İl Müdürlükleri tarafından “Ailemiz İnancımız, Ailemiz Geleneğimiz, Ailemiz Değerlerimiz” temasıyla mart ayında çok sayıda etkinlik gerçekleştirileceğini vurgulayan Göktaş, “Aile yapısının toplumsal değerler ve kültürel mirasla uyum içinde korunmasına yönelik “Geleneğimiz, İnancımız ve Değerlerimizin Muhafazası İçin Ailemiz” konulu söyleşiler, aile içi sağlıklı iletişimin güçlendirilmesine yönelik etkinlikler, seminerler ve radyo programları, aile bireylerinin bağımlılık risklerinden korunması amacıyla “madde ve teknoloji bağımlılığı” konulu söyleşilerle ailelerimizle bir araya geleceğiz.” bilgisini verdi. Çevre dostu, ailelerin doğa bilincini artırmayı hedefleyen ağaç dikme etkinliklerinin de yapılacağını söyleyen Göktaş, illerde aile içindeki dayanışmayı ve yaratıcı iş birliğini teşvik etmek amacıyla el sanatları sergileri ve seramik atölyeleri ile aile temalı sanatsal etkinlikler de gerçekleştirileceğini belirtti. “TÜRKİYE AİLE YILI SÖYLEŞİLERİ” YAPILACAK Bakan Göktaş, kadınların iş gücüne katılımını teşvik etmek ve ilham verici başarı hikayelerini vatandaşlarla paylaşmak istediklerini belirterek, şunları kaydetti: “Bu kapsamda “Türkiye Aile Yılı Söyleşileri” adıyla illerimizde kadın istihdamı konulu söyleşiler de düzenleyeceğiz. Yıl boyunca yapacağımız tüm bu etkinliklerle ailenin korunması ve güçlendirilmesi yolunda toplumun her kesimine ulaşmayı amaçlıyoruz. Vatandaşlarımızın yapacağımız bu programlara kolay ulaşması için de il il hazırladığımız etkinlik takvimini her ay www.aileyili.gov.tr web adresinden yayınlayacağız. “Ailemiz, Geleceğimiz” temasıyla Aile Yılı boyunca yapacağımız tüm etkinlerin aile içindeki değerlerin pekiştirilmesi, bireylerin sağlıklı ilişkiler kurması ve toplumda dayanışma kültürünün güçlendirilmesi için büyük önem taşıdığını düşünüyoruz. Bu kapsamda tüm halkımızı yıl boyunca yapılacak etkinliklerimize ailece katılmaya davet ediyoruz.

Source:


Kayseri”de ilk teravih namazı kılındı

Kayseri”de vatandaşlar Ramazan-ı Şerif”in gelmesiyle ilk teravih namazı için tarihi Hunat Hatun Cami”ne akın etti. Ramazan ayının başladığı ilk teravihe özellikle çocuklar büyük ilgi gösterdi. On bir ayın sultanı ramazan ayını karşılayan vatandaşlar, Kayseri”de teravih namazı kılmak için camileri doldurdu. Dakikalar önce camilere akın eden vatandaşlar din görevlileri tarafından Ramazan ayının önemini anlatan vaazı dinledi. Daha sonra Kur”an-ı Kerim tilavetinin ardından ilk teravih namazı eda edildi. Camileri dolduran binler hep birlikte saf tutarak ilk teravih namazını kıldılar.

Source: Ali Altuntaş