CHP”nin kent lokantaları depremde kepenk indirdi!
İstanbul”da saat 12.49″da 6,2 büyüklüğünde deprem meydana geldi. AFAD”dan yapılan açıklamada, depremin, İstanbul, Tekirdağ, Yalova, Bursa ve Balıkesir”de yoğun şekilde hissedildiği ifade edildi.Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığının (AFAD) internet sitesinde yer alan bilgiye göre, merkez üssü Marmara Denizi, İstanbul”un Silivri ilçesi olan 6,2 büyüklüğünde sarsıntı kaydedildi.KENT LOKANTALARI DEPREM GECESİ HİZMET VERMEDİİstanbul”da meydana gelen depremin ardından bazı vatandaşlar, geceyi belediyelerin spor salonları ve parklarda geçiriyor. Bu süreçte gününü ve geceyi dışarıda geçirmeye karar veren bazı vatandaşlar da su ve sıcak bir yemek arayışına girdi.Deprem paniği yaşayan vatandaşların bu arayışı sürerken İBB”ye ait Kent Lokantaları’nın kapalı olması ise dikkat çekti.KENT LOKANTALARI KEPENK İNDİRDİİBB”nin, sosyal belediyeciliğin sembolü olarak lanse ettiği lokantaların, İstanbul”da meydana gelen 6.2″lik depremin ardından kapısına kilit vurularak hizmet vermemesi büyük tepki çekti. İBB”nin, halkı yalnız bıraktığı bir su bile dağıtmadığı görüldü.VATANDAŞLAR TEPKİ GÖSTERDİSosyal medyada birçok kullanıcı, “Normal zamanda açık, kriz anında kapalı. Bu nasıl kamusal hizmet?” diyerek tepkilerini dile getirdi. Özellikle yerel seçimlerden önce sıkça reklamı yapılan Kent Lokantalarının, en çok ihtiyaç duyulan bir anda hizmet verememesi, “Bu lokantalar yalnızca vitrin mi?” sorusunu akıllara getirdi.”ÇÜNKÜ SİZ ZOR ZAMANLARIN DEĞİL, KOLAY ALGILARIN PEŞİNDESİNİZ”İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Meclisi AK Parti Grup Sözcüsü Murat Türkyılmaz, sosyal medya hesabından bu duruma tepki gösterdi.Türkyılmaz, “Dillerden düşürmediğiniz Kent Lokantalarınız, boykot ettiğiniz @espressolabtr kadar bile olamadı! Her gün menü paylaşırken, böyle bir günde neden kapalıydınız? Çünkü siz, zor zamanların değil, kolay algıların peşindesiniz” ifadelerini kullandı.Dillerden düşürmediğiniz Kent Lokantalarınız, boykot ettiğiniz @espressolabtr kadar bile olamadı!Her gün menü paylaşırken,böyle bir günde neden kapalıydınız?Çünkü siz, zor zamanların değil,kolay algıların peşindesiniz.#İBB pic.twitter.com/ngguqtyX6X— Murat TÜRKYILMAZ | Av. (@mrt_turkyilmaz) April 23, 2025VAKIFLAR GENEL MÜDÜRLÜĞÜNDEN VATANDAŞLARA ÇORBA İKRAMIVakıflar Genel Müdürlüğü, İstanbul”da meydana gelen depremlerin ardından geceyi dışarda geçiren vatandaşlara çorba ikramında bulundu.Marmara Denizi Silivri açıklarında meydana gelen 6,2 büyüklüğündeki depremin ardından Vakıflar Genel Müdürlüğü, geceyi dışarıda geçiren vatandaşlar için kentin bazı noktalarına sıcak yemek araçlarını ulaştırdı.Vakıf görevlileri, deprem nedeniyle evlerine giremeyen ve geceyi açık alanda geçirmek için Esenyurt”taki Mehmet Akif Ersoy Parkı”na çadır kurar vatandaşlara sıcak çorba ve çay ikramında bulundu.Kağıthane Hasbahçe Mesire Alanı”nda geceyi geçiren vatandaşlara da Vakfın kurduğu dağıtım noktasında sıcak çorba ikram edildi.Depremden etkilenen vatandaşlar için kapılarını açan Eyüpsultan”daki Rami Kütüphanesi”nde de Vakıf görevlileri tarafından sıcak çorba dağıtımı yapıldı.KOCAELİ”DEN GÖNDERİLEN MOBİL AFET TIRI İSTANBUL”DA SICAK ÇORBA DAĞITTIİstanbul”daki 6.2 büyüklüğündeki depremin ardından Kocaeli Büyükşehir Belediyesi tarafından “Hızır 41” yardım araçlarıyla gelen ekipler, Küçükçekmece”deki Halkalı Millet Bahçesi”nde geceyi dışarıda geçiren vatandaşlara çorba ikramında bulundu.İstanbul”da Marmara Denizi açıklarında yaşanan 6.2 büyüklüğündeki depremin ardından vatandaşlar geceyi dışarıda geçiriyor.İstanbul Küçükçekmece”deki Halkalı Millet Bahçesi”ne gelen vatandaşlar için Kocaeli Büyükşehir Belediyesi tarafından “Hızır 41” yardım araçları getirildi.Kocaeli Büyükşehir Belediyesi ile AK Parti İstanbul ve AK Parti Küçükçekmece İlçe Teşkilatı ekiplerince deprem nedeniyle geceyi dışarıda geçirecek vatandaşlara çorba ve su dağıtıldı.ESPRESSOLAB”DAN İSTANBUL DEPREMİ SONRASI ANLAMLI HAREKETEspressolab, İstanbul depremi sonrası birlik mesajı verdi. Megakentte büyük endişe ve paniğe neden olan depremde vatandaşlar sokaklara dökülürken kahve zinciri Espressolab, hasar ihtimaline karşılık evlerine dönemeyen kişiler için şubelerinde kahve, çay ve su ikramı yapacağını kaydetti.
Source: Muhammet Binici
Tramvayda bir başkanı en son ne zaman gördünüz
Konu geldi, İzmir’in giderek ağırlaşan trafiğine dayandı.Bana dedi ki:“Evden işe giderken arabamı Üçkuyular’da park ederim, tramvaya binip Alsancak’a geçerim.Eğer başka bir yere gideceksem, o zaman metroyu kullanırım.Dönüşte arabamı alıp Urla’ya geçmek kolay olur.İzmir artık büyüyor.Büyük şehirlerde trafikle başa çıkmanın ilk adımı toplu taşımayı tercih etmek.”Bu sözü eden, İzmir’i tam 15 yıl yöneten bir isim.Üç dönem Büyükşehir Belediye Başkanlığı yapan Aziz Kocaoğlu…Ve hâlâ aynı şehirde yaşıyor, aynı sokaklarda yürüyor, aynı tramvaya biniyor.Bakın bu küçümsenecek bir şey değil.Çünkü Türkiye’de siyasetçiler, makamları bittikten sonra da genellikle “ayrıcalıklı” yaşamaya devam eder.Ama Aziz Kocaoğlu farklıydı.Başkanken de farklıydı, şimdi de öyle.Bugün İzmir trafiğini konuşuyorsak, çözümün parçası belli; tramvay, metro, bisiklet…Ve hepsinden önemlisi, örnek olmak.Karşıyaka Alaybey’den Atatürk OSB’ye kadar giden tramvay hattı…İZBAN’la Aliağa’dan Selçuk’a kadar uzanan raylı sistem…Belediye ile hükümetin birlikte yaptığı, nadir örnek projelerden biri.Kocaoğlu döneminde tramvay ve metro projeleri hız kazandı.Ben de kullanıyorum.Ve biliyorum ki şehirlerin geleceği asfaltta değil, rayda.Ve bu rayın üstünde bir şehir kültürü büyüyor.Ama bugün benim altını çizmek istediğim tek şey şu…Aziz Kocaoğlu, emekli bir büyükşehir belediye başkanı olarakhâlâ toplu taşımaya biniyorsa, o zaman herkesin biraz durup düşünmesi gerekir.Çünkü Avrupa’da bu doğal bir refleks.Bisiklete binen, metroya binen bakanlar, başbakanlar var.Ama bizde hâlâ “aracın markası” üzerinden saygı inşa ediliyor.Ne yazık ki…O yüzden…İzmir trafiği çözülür mü, bilinmez.Ama Aziz Kocaoğlu gibi birinin tramvaya binmesi, bu ülkenin şehir kültürü adına çok kıymetlidir.Ve umarım, örnek olur. Şehirli olma rehberi 1. Özel aracın varsa, kullanmak zorunda değilsin.Toplu taşımaya binmek bir zorluk değil, şehirle uyum kurmaktır.2. Trafiğe kızmak kolay, çözümün parçası olmak zor.Direksiyonda homurdanmak yerine bir günlüğüne metroya bin. Farkı hissedersin.3. Şehirde yaşamak mekân değil, davranış meselesidir.Korna çalmadan sabretmek, kulaklıkla müzik dinlemek, sıranı beklemek…4. Başkan bile biniyorsa, sen de binebilirsin.Aziz Kocaoğlu tramvaydaysa, bu kibir değil, medeni cesarettir.5. Şehir, sadece senin hızına göre akmaz.Bazen yavaşlamak da bir nezaket biçimidir. Hem kendine, hem kente. Ahmet Minguzzi’yesahip çıkamadık BU yazıyı yazarken ellerim titriyor.Sadece gazeteci olarak değil…Bir baba olarak; bir insan olarak, bir yurttaş olarak…Ahmet, 14 yaşındaydı.Adı Mattia Ahmet Minguzzi.Bir anne ile babanın umudu…Bir kültürün iki yakasından doğmuş, bu dünyaya incelik taşıyacak bir çocuktu.Ve biz…Bu güzel çocuğu; bir sokak ortasında, bir pazar yerinde, bir öfke anında kaybettik.Ahmet’in videolarını izledim.O kadar neşeli, o kadar içten, o kadar pozitif ki…Yüzüne bakınca, içiniz umutla doluyor.“Bu çocuk büyür, bu ülkeye güzellik katar” diyorsunuz.Ama O büyüyemedi.Ona büyümeyi çok gördüler.Bir de o anne babayı düşünün…Annesi Türk, bir çellist…Babası İtalyan bir şef…İki kültürün içinden, iki güzel insan…Ve şimdi her sabah, bir odaya girip oğullarının artık orada olmadığını biliyorlar.Bir yatağın boş kaldığını, bir sesin sustuğunu biliyorlar.Evde hala onun kıyafetleri duruyor. Cep telefonunda hala onun şarkı listesi kayıtlı. Son çektiği video, son yazdığı mesaj,son söylediği “anne…”O evin içinde hâlâ yankılanıyor.Düşünebiliyor musunuz?O acının sesini?O sessizliğin ne kadar ağır bastığını?Ve şimdi biz onlara ne diyebiliriz?“Çok üzgünüz” mü?“Adalet yerini bulur” mu?Hangisi yetebilir?Hiçbiri…Çünkü Ahmet artık yok.Ve bu ülkede milyonlarca insan gibi ben de kendime şu soruyu sormaktan kurtulamıyorum.“Bir çocuğu, göz göre göre kaybettik. Peki biz nasıl bu kadar sessiz kaldık?”Ahmet’e sahip çıkamadık.Bu toplum, bu şehir, biz büyükler…Kimse sahip çıkamadı. Kentli olmakkentle bütünleşmek BİR şehirle sadece içinde yaşayarak değil, onunla birlikte düşünerek yaşanır.1. Kentin sesine kulak ver.Her şehir sabah başka sesle uyanır. Martıysa denizdir, vapursa tarih… Duymayı bil.2. Yürüyebileceğin mesafeye araba alma.Kent, adımlandıkça senin olur. Tekerlekle değil, ayakla tanırsın.3. Parkta oturmak zorunda değilsin. Ama oturursan kentle konuşursun.Bir bankta 10 dakika otur. Etrafına bak. Şehir sana bir şey anlatır.4. Çöplerinle değil, gölgenle iz bırak.Bir ağacın altına oturduysan, kalkarken teşekkür et.5. Kentin taşı da tarihi anlatır.Binalara bak. Sadece vitrin değil, mimari bir hafızadır.6. Toplu taşımayı küçümseme.Orası bir ulaşım aracı değil, şehrin nabzıdır. Orada kim nasıl yaşıyor, en çok orada görürsün.7. Kentte herkes senden önce vardı.Sokakta yürürken, köşeyi dönerken, sıraya girerken bunu unutma.8. Festival varsa katıl. Müzik çalıyorsa dinle.Kent, yaşayan bir organizmadır. Onu canlı tutmak senin ritminde.9. Mahalleni tanı.Manavın adını bil, fırıncının yüzünü tanı. Şehri şehir yapan o büyük tabelalar değil, küçük selamlar.10. Kentini savun.Yeşilini, geçmişini, meydanını…Çünkü kent, sahip çıkıldıkça senin olur.Ve sen, kentle bütünleştikçe gerçekten kentli olursun.
Source: Deniz Si̇pahi̇
‘Vıva poesıa’
Duymuş olduğunuzu düşünüyorum… “Viva” kelimesini… Ne anlama geldiğini de tahmin edersiniz, zor değil çünkü… Özellikle futbol maçlarında, İspanyolca söylenen şarkılarda filan… “Yaşasın” manası var. “Poesia” kelimesi de kolay. İngilizce bilenler anlamıştır… “Poem” kelimesi ile benzeşiyorlar. Evet evet… Bizim dilimizdeki “şiir” tabi ki… Anladık… Başlığın anlamı “Yaşasın şiir” de ne alaka şimdi? “Bugün Dünya Şiir Günü’nü mü kutluyoruz” diye meraklandınız belki de. Çocukluğumda “Şiir günü” gibi kutlanırdı hem çocukların bayramı hem de baharın müjdecisiydi. Zira, her 23 Nisan, neşe doluyordu insan… “Yaşasın 23 Nisan…” diye başlayan şiirler okurduk. Şimdilerde çocuklar da bahar da askıda sanki… Aslına bakarsanız gözümüze inen kötücül ve hasetle buğulanmış bakış açısını… Hırs ve açgözlülükle kirlettiğimiz düşünce tarzını… Doğayı yok sayan yağmacı, talancı davranış biçimini ancak ve ancak şiirle ve şiirsel düşünce tarzı ile değiştirebiliriz. “Deliye her gün bayram” olduğu gibi; hayatını yumuşatmak isteyenler için her gün “Şiir günü” olmalı… Sadece şiirlerde telaffuz eder hale geldiğimiz… Ağacı, kuşu, gökyüzünü daha berrak görmek için… Denizin dalgasını, nehrin akışını, rüzgârın şarkısını daha net duymak için… Ne ara unuttunuz… Sevdayı, aşkı anlatmak için de şiir gerekmiyor muydu?BORGES VE PAPA FRANCIS…BİRAZDAN aşağıda detaylarını okuyacağınız “Edebiyatçıların Mutfağı” etkinliğini haber vermek ve Ankara’ya davet etmek için şair ve yazar ağabeyim “Adnan Özer”i aradım. Geçtiğimiz günlerde ölen Katolik dünyasının en yetkin ismi Papa Francis ve Arjantinli yazar Jorge Luis Borges’in 1965 yılında edebiyat vesilesiyle bir araya gelişlerini anlatan bir yazı yazdığını söyledi. Meraklandım… Papa meğerse gençliğinde Edebiyat öğretmenliği yapmış… Öğretmen olarak çalıştığı taşraya Borges’i davet etmiş ve birlikte öğrencileri öykü yazmaya teşvik etmişler. Ve hatta önsözünü Borges’in yazdığı bir de öykü kitabı yayınlanmış o zaman. Papa ölmeden birkaç ay önce edebiyatla ilgili yazılarının yer aldığı “Viva Poesia” adıyla bir de kitap hazırlamış… Yazımın içeriği ve başlığındaki esin kaynağımı anladınız sanırım…‘YUMRUK MEZESİ… BAYIR TURPU…’ FUNDA ŞENOL İLE ‘EDEBİYATÇILARIN MUTFAĞI’CERMODERN’den yine çok keyifli bir etkinlik haberi vermek istiyorum. Bu keyifli etkinliğin içinde nefis ve leziz bir konu ile şahane bir kadın var. Kent sosyolojisi alanında önemli çalışmalar yapmış değerli yazar ve akademisyen “Funda Şenol”un konuşmacı ve anlatıcı olarak yöneteceği etkinliğin adı; “Edebiyatçıların Mutfağı.” Erken Cumhuriyet döneminde, Ankara’dan yolu geçen 50 kuşağı şair, yazar ve sanatçıların 70’lerin ortalarına kadar takıldıkları mekânlar, meyhaneler, pastaneler, gazinolar… Oturdukları sofralar, gittikleri yayınevleri, sanat galerileri vs. Pişirdikleri, pişiremedikleri… Yedikleri, yiyemedikleri… Yumruk mezesini, Bayır Turpu’nu… Karpiç’i, Şükran’ı, Kürdün Meyhanesi’ni… Nurullah Ataç’ın isim babası olduğu Garip Akımı’nı… Yazarların aşklarını… Tutkularını… Toplumsal dönüşümü… Kısacası bizi biz yapan hikâyeleri, o dönemin menüsü ile birlikte yiyip içip dinleyeceğiz. 29 Nisan Salı günü saat 19.00’da CerModern içindeki “Cafe Modern”de olacağız. Muhabbete, muhabbetle bekliyoruz.‘TANTUNİ PİZZA’ VE OPERA ZİYAFETİKÜLTÜR sanat ve edebiyatın hem restoranlara hem de tüm mutfaklara girmesi gerektiğini savunuyorum. Ve hatta tencere, tava, tabak, çanak gibi restoranların olmazsa olmazları arasında olmalı müzik… Geçenlerde Armada AVM’de yeni açılan İtalyan Restoran “İtaliante”ye davetliydik. Hürriyet Ankara’nın başarılı muhabiri arkadaşım Ekin Hazal Doğruyusever’le birlikte gittik. Ben her zaman yaptığım gibi tadım için menüyü inceliyordum, piyanistin piyano çalmaya başlamasıyla İtalya havasına kolayca girdik. Menüde daha önce karşılaşmadığım bir isme rastladım. “Tantuni Pizza…” Mersin’e has geleneksel sokak lezzeti tantuniyi pizzaya uyarlamışlar. Restoran bu pizzayla, İtalya’da bir yarışmaya katılacakmış. Merak ettik haliyle, sevgili Ekin’le siparişi verip beklemeye başladık. Bu sırada masalardan birinden piyanoda çalan müziğe eşlikle bir erkek sesinin mırıldandığını duyduk. Yan masadan geldiğini fark edince hepimiz oraya bakmaya başladık. Farklı bir noktadan bir kadın eşliği de geldi. Restoranın havası anında değişti. Oğuz Uysal yönetimindeki opera ekibi; Işın Helin Sarı, Burak Metehan Öztürk ile Ekin Erkoç şahane bir gece yaşattılar… Çok lezizdi… Her pazartesi varmış gidip tadına bakın.
Source: Aziz Devri̇mci̇
Ağustos 1999 depreminde yaşadıklarımızdan bugüne… Her şey ne kadar ürkütücü
Acaba yine böyle mi olacaktı? İnsan baştan böyle düşünüyor. Bina dışına çıktık, o arada Ahmet Albayrak aradı, ne oluyor diye… “İlk önce annemi aradım” diyor. Bir anda sesi “Vah vah, vah” diye yükselmeye başladı. Bir yandan da eşim uyardı, “Bu ne sarsıntı farkında mısın?” demeye başladı. Bu sırada tam 6.2’lik deprem vurdu, 13 saniye falan sürdü. Ama ilginç olanı yıkım yok!Sokaklara fırlayanlar, ağlayanlar, sızlayanlar… Çocuk feryatlarını dinleyen, yaşlılara yardımcı olmaya çalışanlar.Komşularla birbirimize geçmiş olsun demeye başladık.Geçmiş deprem aklıma geldi. Hiçbirini unutmak mümkün değil.17 Ağustos 1999 depremi sırasında eşim anne ve babasıyla yazlıkta, iki çocuğum dershaneye gitmek için benimle İstanbul’da kalıyorlar.Saat 03.02…Deprem Kocaeli’nden İstanbul’a kadar öyle bir vurdu ki, panik halindeyim, elektrikler kesildi.Onları hemen koltuğumun altına çekerek evden dışarı atmak istiyorum. Evden çıkarken de bir şişe suyu, bir kavanoz reçeli ve bir ekmeği sepete koyabiliyorum ancak. Onlarla birlikte arabaya binerek Bağcılar’daki Hürriyet binasına gidebildim heyecan içinde. Hürriyet binası sağlamdır diye düşünüyorum.Yazlığımız Marmaraereğlisi tarafında, ünlü Ganos Fayı denizin bizim tarafımızda 4-5 kilometre dışarda denir. Çocuklarımızı annelerimizin yanına sağ salim yetiştirdik, rahatladık.Benim deprem yazısını toparlamak gibi bir görevim de var. Arkadaşlar gelecek. Gazetedeki büyüklerimize bilgi verip gazeteyi hazırlama görevlerimize başlamamız gerekiyor.Depremci saygın hocalarımız ne diyor, dinlemek istiyoruz.Türkiye’nin hali kötü, özellikle İzmit Körfezi tarafı, oraları bizi endişeye sevk ediyor.Ama şimdi bugüne bakmamız lazım.İstanbul’da deprem olmayacak diye bir şey yok.Doğa vurdu mu vurur, her şeyi alır götürür.BU DEPREM OLDUBİTTİ DEĞİLDeprem konusunda ciddi uyarılar yapan geçmiş depremin ünlü hocalarından Naci Görür’den dün öğleye doğru uyarı geldi:“Bu deprem öyle oldu, bitti, geçti denecek bir deprem değil. Türkiye’nin asla, değişmemesi gereken gündemini tekrar hatırlattı. Büyük deprem geliyor. Yetkilileri İstanbul’la ilgili bir kez daha uyarıyorum. Kaybedecek zamanımız yok, kalmadı.”Yani hoca demek istiyor ki; deprem olduktan sonra değil olmadan önce konuşulmalı…Prof. Ahmet Ercan geçen hafta Kuşadası’nda bir operasyon geçirdi ve önceki gün İstanbul’a geldi, o da buradaydı, ilk uyarı ondan gelmişti.Tabii genç uzmanlarımız da var artık depremci. Onları da dün ekranlarda görmeye başladık.Celal Şengör ve Şener Üşümezsoy’u da unutmayalım.Ancak en büyük uyarının siyasilere yapılması ve de dersler çıkarılması gerekmiyor mu? DEPREM MESAJLARI NEDİR?‘ÇIN ÇIN MESAJI’NI DUYDUKİSTANBUL’da dünkü deprem ile ilgili olarak İTÜ Meteoroloji Mühendisliği hocası Prof. Dr. Mikdat Kadıoğlu’ndan çok şey öğrendik.Kadıoğlu’nun, dostumuz Osman Çakmak’ın akıllı telefonuna afet zamanı kullanılması için indirdiği uygulamalar nedir?Bunlar şöyle sıralanıyor:1- Deprem uyarıları uygulaması, alarm… Depremden ‘çın çın’ sesiyle haberdar olabiliyorsun.2- ’Güvendeyim’ uygulaması, bir vakada karşı tarafa mesaj çekilmesi.3- ’Düdüğüm’ üzerine basarak kullanabiliyorsun.4- ‘Deprem riskim’ gibi depremde her an insana lazım olabilecek acil mesajlar gönderilmesi. NELER SÖYLEDİLER * TEKİRDAĞ Büyükşehir Belediye Başkanı Dr. Candan Yüceer, dün itfaiye dairesi başkanlığını ziyaret ederek sahadaki ekipleri ve ilçeleri ziyaret etti. Yüceer bundan bir süre önce Japonya’yı ziyaret edip deprem konusunda çalışmalar yapmıştı, öğrendiklerini kentine anlatmıştı.MESAJ PANOSU * CHP’nin ‘Millet iradesine sahip çıkıyor’ mitinglerinin üçüncü durağının Konya olmasına karar verildi; 3 Mayıs’ta.* BENDEN ekonomi kitabı tavsiyesi isteyen okurlara Robert Skidelskyi’nin Para ve Devlet (Tellekt/Can Kitapevi Yayınları) kitabını önerebilirim. Bu kitabı bloğumda da değerlendirmiştim. Son yıllarda okuduğum en önemli ekonomi kitabı diyebilirim.* FİNLİ edebiyatçı Tove Jansson’ın eserleri 28 Nisan-17 Mayıs arasında Aynalı Geçit’te…* Ankaralılar ‘Geri Dönüşümüz Muhteşem Olacak’ sergisi, 10 Mayıs’ta CerModern’de.SİDE’DE GİRİT ŞENLİĞİULUSLARARASI Manavgat Girit’ten Side’ye Kültür ve Lezzet Festivali bugün 16.00’da kortej geçişiyle başlayıp Side Apollon Tapınağı’nda bitecek. Gün içinde Girit Halk Müzikleri ve Dansları Topluluğu etkinlikleri var. Etkinlik nedeniyle Girit’ten çok sayıda konuk Manavgat’ı ziyarete geldi ve çeşitli yemek festivalleri yapıldı. İstanbul’daki deprem heyecanı festivalde de yaşandı.CİĞERCİ BAHRİ’Yİ ANDIKEDİRNE’nin Turizm Elçisi Tarihi Ciğerci Bahri Dinar, vefatının birinci senesinde çeşitli programlarla anıldı. Geçen yıl 19 Nisan 2024 günü geçirdiği kalp krizi sonucu aramızdan ayrılan, Edirne’yi tüm dünyaya tanıtan güzel insan. Şehrin turizm elçisi merhum Bahri Dinar’ı anma programıyla ile ilgili açıklamalarda bulunan 15 yıllık kadim dostu ve Edirne Tanıtma ve Tava Ciğer Kalite Koruma Derneği Genel Sekreteri Recep Dural, “Kelimelerin yetersiz kaldığı bu zamanda, ölüm yıldönümünde merhum Bahri Dinar abimizi, geçen cumartesi günü andık” dedi.
Source: Yalçın Bayer
Depremin ardından İstanbullular geceyi sokakta geçirdi
İstanbul’da meydana gelen 6.2 büyüklüğündeki depremin ardından birçok vatandaş geceyi camilerde, parklarda ve araçlarında geçirdi. Türk Kızılay ve Vakıflar Genel Müdürlüğü, gece boyunca sıcak yemek ve içecek desteği sağladı. Özellikle Fatih ilçesindeki parklarda çadır kuran vatandaşlar, yere serdikleri yataklarla soğuk havaya rağmen geceyi dışarıda geçirdi. Bazı vatandaşlar ise ısınmak için ateş yakmayı tercih etti. Çay ve kahve ile ısınmaya çalışanların yanı sıra, araçlarında konaklayan vatandaşlar da görüntülendi.
İstanbul Valiliği’nin açıklamasının ardından kentteki birçok cami gece boyunca vatandaşların kullanımına açıldı. Şehzade Camii başta olmak üzere birçok ibadethanede battaniyeleriyle uyuyan vatandaşlar dikkat çekti.
Türk Kızılay ve Vakıflar Genel Müdürlüğü ekipleri de gece boyunca sahada kalarak ihtiyaç sahiplerine sıcak yemek ve içecek dağıttı. İstanbul”da 3,7 büyüklüğünde depremGündem AFAD açıkladı: 6,2 büyüklüğündeki depremin ardından 184 artçı sarsıntı kaydedildiGündem
Source: Dünya Gazetesi
Deprem sonrası Türk Kızılay”dan 350 bin kişilik gıda desteği
Türk Kızılaydan yapılan yazılı açıklamada, İstanbul”da 3 binden fazla gönüllü ve çalışan, 100″den fazla ikram aracıyla hizmet verildiği belirtildi.Açıklamada, İstanbul”daki depremlerin ardından, Türkiye Afet Müdahale Planı (TAMP) kapsamındaki ana sorumluluğu olan gıda hizmetini hızla devreye alan Türk Kızılayın, ilk saatlerden itibaren İstanbul genelinde toplanma alanlarına yönelen vatandaşlara kesintisiz destek sağladığı ifade edildi.Türk Kızılay ve beslenme platformu paydaşlarının, dün saat 23.30 itibarıyla yaklaşık 115 bin bardak sıcak çorba, 100 binden fazla beslenme malzemesi, 12 bin 250 kumanya ile yaklaşık 125 bin sıcak ve soğuk içecek dağıttığı bilgisinin verildiği açıklamada, güvenlik endişesiyle evlerine giremeyen vatandaşlara desteğin sürdüğü belirtildi.Açıklamada, Kızılay mobil ikram araçlarının güncel konumunu öğrenmek isteyen vatandaşların “0552 150 18 68” numaralı WhatsApp hattından iletişime geçebileceği kaydedildi.
Source: Www.star.com.tr
Deprem sonrası çadırlı önlem aldı
Marmara Denizi nde peş peşe yaşanan depremler, başta İstanbul olmak üzere çevre illerde yaşayanları derinden sarstı. Önce 3.9, ardından ise 6.2 büyüklüğündeki sarsıntılar, vatandaşlara korku dolu anlar yaşattı. Güvenliğinden endişe duyan bazı vatandaşlar, geceyi evlerinde geçirmek yerine parklarda, açık alanlarda ya da kurdukları çadırlarda geçirdi. Bu isimlerden biri de ünlü oyuncu Özcan Deniz ve eşi Samar Dadgar oldu. Samar Dadgar, sosyal medya hesabından o anları takipçileriyle paylaşarak, bulundukları bahçeye kurdukları çadırın fotoğrafını Bahçede çadırda uyumak notuyla yayınladı. Fotoğraflar: Instagram
Source: Habertürk
Başkan Şahin makamını Azra Ateş’e devretti
“SAYIN BAŞKANIMIZI ŞEHRİMİZE KATKILARI VE TÜM GÜZELLİKLERİ İÇİN SAYGIYLA SELAMLIYORUM”
AİLE YILI, SOKAK HAYVANLARI VE YEŞİL ALANLAR GÜNDEMİNDEYDİ
“BU BİR BAYRAK YARIŞI”
“TOPRAĞI, HAVAYI VE SUYU TEMİZ TUTMAK GEREKİYOR”
“Aile bizim için küçük bir devlet, devlet büyük bir ailedir. Bu şehir de kendi içinde çok güzel bir aile. Aile Yılı kapsamında önümüzdeki ay aile haftasında açıklayacağımız özel bir paket hazırlıyoruz. Yaşlılarımızın bakım ihtiyaçları için yeni bir rehabilitasyon merkezi açıyoruz. Ayrıca emekliler lokalini de yakında hizmete sunacağız. Her yaş grubunun mutlu olduğu bir Gaziantep hedefliyoruz. Göreve geldiğimizde kişi başına düşen yeşil alan miktarı 8,5 metrekareydi. Şu anda 12,5 metrekareye çıkardık. Bu nedenle Avrupa İmar ve Kalkınma Bankası bizi “Yeşil Şehir” ilan etti. Hedefimiz 15 metrekareye ulaşmak. Ancak bu, sadece ağaç dikerek olmaz. Toprağı, havayı ve suyu temiz tutmak gerekiyor ki çocuklarımız daha sağlıklı gelişebilsin.”
GAZZE’NİN ÇOCUKLARININ HAKKINI GAZİ’NİN ÇOCUKLARI KORUYACAK
Source:
“Hepimize geçmiş olsun”
Dün Marmara Denizi Silivri açıklarında 6.2 büyüklüğünde deprem meydana gelmişti. Deprem İstanbul un birçok ilçesinde ve Marmara bölgesinde hissedilmişti. Oyuncu İlyas Salman da depreme, 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı için kendisini ziyarete gelen torunuyla yakalandı. MECBUREN BAHÇEDE KUTLADIK Torunuyla bahçede vakit geçirdiğini söyleyen İlyas Salman, sosyal medya hesabından; Haydi hepimize geçmiş olsun. Bu arada torunum da 23 Nisan ımı kutlamaya gelmiş, mecburen bahçede kutladık ifadelerini kullanarak paylaşımda bulundu.
Source: Habertürk
Bağcılar Belediyesi deprem teyakkuzunda
Bağcılar Belediyesi, İstanbul’da etkili olan depremlerin ardından teyakkuza geçti. Bağcılar Afet Koordinasyon Merkezi’nde bir araya gelen yöneticiler, ilçe genelinde çalışma başlattı.
Marmara Denizi”nde meydana gelen depremin ardından İstanbul ve çevre iller etkilendi.
İlk sarsıntı Silivri açıklarında saat 12.13’te 3,9 büyüklüğünde gerçekleşti. Ardından12.49’da aynı bölgede 6,2 büyüklüğünde bir başka büyük deprem meydana geldi.
İstanbul genelinde büyük bir yıkım ya da can kaybı yaşanmazken günlük yaşamda aksaklıklar yaşandı.
KRİZ MERKEZİ OLUŞTURULDU
Yaşanan bu şiddetli depremlerin hemen ardından Bağcılar Afet Koordinasyon Merkezi’nde kriz masası kuruldu. Kaymakam Abdullah Uçgun’un öncülüğünde yapılan toplantıya Bağcılar Belediye Başkanı Yasin Yıldız, belediye birim müdürleri ve kamu kurumu temsilcileri katıldı.
Bu sırada zabıtalar ve güvenlik görevlileri başta olmak üzere ekipler inceleme için sahaya yönlendirildi.
CAN KAYBI YAŞANMADI
Yapılan çalışmalar neticesinde Bağcılar’da yıkılan herhangi bir bina olmadığı ve can kaybı yaşanmadığı belirlendi.
Belediye tarafından daha önce belirlenen toplanma alanlarına giden ilçe sakinleri, sevdikleriyle birlikte burada güven içinde oturdular.
MOBİL ŞARJ İSTASYONLARI KURULDU
Bağcılar Belediyesi, bu zor günde vatandaşlarını yalnız bırakmadı. Gerek telefonla gerekse sosyal medya üzerinden gelen şikayet, talep ve istekler doğrultusunda ihtiyaç sahiplerine yardım eli uzattı.
Vatandaşların iletişim sıkıntısı yaşamaması için belediye personeli olan bilişim uzmanları tarafından belirli noktalara mobil şarj istasyonu kuruldu. İstasyonlar, 24 saat boyunca hizmet veriyor.
MOBİL ARAÇLARLA YİYECEK VE İÇECEK İKRAMI YAPILDI
Belediye ekipleri, akşam saatlerinde dışarıda kalan ilçe sakinlerine mobil araçtan çorba ikramında bulundu.
Güneşli Meydanı ve Bağcılar Meydanı başta olmak üzere yoğunluğun yaşandığı yerlerde sıcak içecek ve aperatif yiyecekler de ikram edildi. İkramdan çok memnun kaldıklarını söyleyen vatandaşlar, yetkililere teşekkürlerini iletti.
16 SPOR SALONU VE 26 CAMİ KONAKLAMA YAPILDI
Öte yandan geceyi evinde geçirmek istemeyenler için de tüm önlemler alındı. 16 spor salonu ile 22 mahalledeki 26 cami vatandaşların konaklayacağı barınma merkezleri olarak ayarlandı. İsteyen vatandaşlar, geceyi aileleriyle buralarda geçirebilecekler.
BAŞKAN YILDIZ VATANDAŞLARLA GÖRÜŞTÜ
Başkan Yıldız, toplanma alanlarını da ziyaret etti. Ailelerle bir araya gelen Yıldız, onlarla sohbet edip moral verdi. Yıldız, ilçe sakinlerinin istek ve önerilerini dinleyip çözüm için notlar aldı.
Bağcılar’ımızın huzur ve güveni için elimizden geleni yapıyoruz
Depremden etkilenen vatandaşlara geçmiş olsun dileklerini ileten Bağcılar Belediye Başkanı Yasin Yıldız, “Depremin hemen ardından ekiplerimizle beraber sahadayız. Şükürler olsun ki herhangi bir sıkıntımız yok ama sürekli takip halindeyiz. Bağcılar’ımızın, komşularımızın huzur ve güveni için elimizden geleni yapıyoruz. 24 saat boyunca görev başındayız. Vatandaşlarımız acil bir durumda bize ulaşabilirler. Allah ülkemizi ve milletimizi afetlerden korusun.” dedi.
Source:
İbrahim Güneş yazdı: Depremin yorduğu binalar
Öncelikle hepimize çok büyük geçmiş olsun!İstanbul”daki 6,2 büyüklüğündeki depremde tüm kent büyük bir korku yaşadık. Neyse ki bugüne kadar ortaya konulan o kabus senaryosu ile karşı karşıya kalmadık. Ama tabii bu durumu hafife de almak olmaz.Kentteki titrek binalar hem asıl deprem hem de peşinden gelen artçı sarsıntılarla iyice yoruldu. Bu yüzden önümüzdeki günlerde kendi kendine çöken bina haberlerini umarım sizlerle paylaşmak zorunda kalmayız. Yorgun binalarda yaşayan insanlarımız aslında tabutlarında oturuyorlar. Bu yüzden lütfen ama lütfen kentsel dönüşüm konusunda daha duyarlı olalım. Metrekare kavgaları, “ben ödeme yapmam” tartışmaları ile günler akıp geçiyor. Depremin bizi daha kaç kez uyarması gerekiyor.Şunu da söylemeden edemeyeceğim.Lütfen ama lütfen siyasetçilerin deprem karnesini iyi sorgulayın.Çalışan, emek veren, ter döken ile deprem turisti gibi davrananları aynı kefeye koyup tartarsak haksızlık yapmış oluruz.Her zaman olduğu gibi takdir milletin elbette.Zira İstanbul”un kentsel dönüşümü bekleyen 600-650 bin binası olduğunu unutmamalıyız.Unutursak ölürüz…Hepimize geçmiş olsun…SURİYE İZLENİMLERİstanbul Havalimanı”ndan Şam Havalimanı”na indiğimiz anda sanki geçmişe doğru 30-40 yıllık bir yolculuk yapmış gibi hissettik.Yol kenarlarına dizilen yakıt bidonları, kafasında ekmek satanların görüntüsü, kaotik trafik korna sesleri…Elektrik ve su kesintileri altyapı sorunları…Üstelik iç savaşın görece daha az yaşandığı Başkent Şam”da durum böyle… Halep”i, İdlib”i, Hama, Humus”u varın siz düşünün…Suriye”de eksikleri saymaya kalkarsak Liste uzun…Bu bardağın boş tarafı…Dolu tarafındaysa özgürlük sevinci, geleceğe dair umutlar var…Konuştuğumuz herkes Türkiye”nin mazlum Suriyelilere kucak açmasından duyduğu minnettarlığı paylaşıyor.Cumhurbaşkanı Erdoğan için “Baba, İslam”ın lideri, bölgenin umudu” gibi ifadeler kullananlarla sohbet etme imkanı bulduk.Hicaz Demiryolu İstasyonu”nda tarihe bir yolculuk yaptık.Abdülhamid Han”ı saygıyla andık.O sırada içimden şöyle geçti.Osmanlı Coğrafyasını bir arada tutmak için büyük mücadele veren Abdülhamid Han”ın devrilmesi de Erdoğan”a yönelik darbe teşebbüsü de aslında aradan asır da geçse sömürgeci aklın hep aynı çalıştığını gösteriyordu. Osmanlı”nın Şam vilayeti olan Suriye bölgesini işgal eden Fransız aklı, İngiliz aklı bugün ABD”de, Siyonizm”de vücut bulmuş halde.Dışişleri Bakanı Hakan Fidan”ın Suriye Cumhurbaşkanı Ahmet Eş Şara ile kahve içtiği Kasiyun Dağı”ndan Şam”ın o muhteşem manzarasına bakarken bir an kendimi Mardin”den Mezopotamya”ya bakıyor gibi hissettim. Aslında tüm bu coğrafyanın nasıl kaderimiz olduğunu düşündüm. Bu yüzden dilimize yerleşen “Bizans entrikası”, “Böl parçala yönet” senaryolarını her daim aklımızda tutmamız gerekiyor.Kasiyun Dağı”nın hemen 30 kilometre aşağısında Şeyh Dağı”nın İsrail tarafından işgal edildiğini, aynı şekilde İsrail”in Lübnan”ı işgal edip, Filistin”de soykırımı sürdürdüğünü unutmamak gerekiyor.Kasiyun Dağı”ndan Şam”a bakarken bu zulüm ne zaman bitecek diye düşündüm. Gazeteci Çetiner Çetin, “Bu topraklar insanların kumdan kaleler gibi yıkıldığı yerler” sözü kulağımda çınladı.Ümmetin en kıymetli emanetlerinden biri olan Emevi Camii”nde iki rekat şükür namazı kılmak da nasip oldu.Mescid”i Aksa”da kıldığımız akşam namazını düşündüm o sırada,Müslümanların gözyaşlarını keza…Bir de Yusuf Alabarda”nın Masana Ne Var? Programında anlattığı İngiliz General Allenby”nin hikayesi aklıma geldi.Suriye ve Filistin cephelerini yöneten Allenby, 1917″de Kudüs Fatihi Selahaddin Eyyübi”nin kabrini tekmeleyerek, “Kalk Selahaddin biz geldik” diye kibirli tavrını hatırladım.Bu yüzden bizim coğrafyamıza yapılan Haçlı Seferleri”nin bittiğini düşünenler yanılıyor olabilir. Yaşadığımız coğrafyada sadece son çeyrek asırda çekilen acılar dahi aslında saldırıların çeşitli şekillerde sürdüğünü bize gösteriyor.Bu yüzden yüzyıllar boyunca İslam”ın sancaktarlığını yapmış olan milletimize çok büyük görevler düşüyor.Akıl ve alın teri dökerek çok çalışmalıyız.Suriye”de öğrendiğim belki de en önemli şey Türkiye”nin mazlumların umudu olduğu, dualarında olduğudur…Takdir milletimizin elbette.”AT GÖZLÜĞÜ TAKARSANIZ”Ulaştırma Bakanı Abdülkadir Uraloğlu “A Takımı” ile Suriye”nin Başkenti Şam”a iki günlük çok yoğun tempolu bir ziyaret gerçekleştirdi. Büyük bir teveccühle de karşılandı.Havalimanında içilen kahveler, hoş sohbet ortam ve “Bir kahvenin kırk yıl hatırı vardır” söylemleri aslında sanki kendi evimizdeymişiz hissi verdi. Bakan Uraloğlu ziyaretlerinde önce ilgili bakanlarla bir araya geldi. Sonra ekibinden konuyla ilgili en yetkili bakanlıkta bırakıp yoluna devam etti. O ekip Suriye ile Türkiye arasında hangi alanlarda çalışma yapılacaksa onların toplantılarına devam etti.Bu arada Bakan Uraloğlu ile 24 için özel bir röportaj yapma imkanı da bulduk. CHP Genel Başkanı Özgür Özel”in “Suriyelilerle sevinecek halimiz yok. Fetih Suresi”nin karın doyurmadığını millete anlatacağız” şeklindeki açıklamaları Bakan Uraloğlu”nu epey üzmüş.Bu yüzden normalde pek siyasi polemiklere girmez ama bu konuda sert konuştu. Özel”e yönelik, “Siz at gözlüğü takar sadece bir istikamete bakarsanız. Siz ülkenizi Batı”ya şikayet edip oradan medet umarsanız. Siz Suriye”nin ne anlama geldiğini anlamazsınız. Fetih Suresi karın doyurmayla ilgili değildir. Anlayamazsınız. Sizin havsalanız yetmez. Biz Suriye için politikalar geliştirmeye devam edeceğiz. Biz Allah için millet için hizmet etmeye devam edeceğiz. Dualara talibiz” ifadesi durumu özetliyordu.Ancak bu açıklamasına rağmen biz projelerimizle anılmak istiyoruz diye de söylemeden edemedi.Sadece bir haftaya yansıyanları bir çırpıda saydı.- Antalya Havalimanı Terminal binası- Konya, Malatya Çevre Yolu- Esenboğa Havalimanı üçüncü pisti kulesi çalışması- İstanbul Havalimanı”nda üç uçuşun aynı anda yapılması- Silvan Tüneli Projesi- Türksat 6A”nın hizmete girmesi…Bakan Uraloğlu, özellikle bir konunun altını çizdi.”Biz Cumhurbaşkanımızın talimatlarını verdiği görevleri yerine getirmeye çabalıyoruz. Muhalefetin ne dediğine bakmıyoruz, milletin takdirine ve duasına talibiz” mesajı verdi.
Source: İbrahim Güneş