Terörsüz Türkiye, kendi güzel, niyeti kötü bir tariftir
İYİ Parti Genel Başkanlığında bir yılı geride bırakan Müsavat Dervişoğlu ile ‘Terörsüz Türkiye’yi konuştuk. Dervişoğlu, “Türkiye Cumhuriyeti Devleti”ni, PKK”nın topladığı kongrenin sonuçlarına mahkûm edenlere yazıklar olsun. Terör örgütü bitti diyen de bunlardı. Şimdi de bizden, bitmiş bir terör örgütünün silah bırakmasını müjde diye kabullenmemizi bekliyorlar” dedi.
Öncelikle genel başkanlıkta bir yılınızı doldurdunuz. Geldiğiniz günden bu yana İYİ Parti’de neler değişti? Küskünlerin kalbini kazanabildiniz mi?
İyi Parti 2024 yerel seçimlerinin ardından ciddi bir travma yaşadı. Partilerin tarihlerinde böyle zamanlar olur. Ancak, bu ağır travmalar genellikle partilerin sonu da olur. Rakiplerimiz, özellikle de iktidar ortakları, “İYİ Parti bitti, dağıldı” gibi iddialarda bulundu. Evet, şu ya da bu sebeple kırılan, üzülen, giden arkadaşlarımız oldu. Ancak, İYİ Parti, milletimizin verdiği mesajı aldı, gereğini yaptı ve gemi sağ salim limana ulaştı. Şimdi yenilenmiş, güçlenmiş şekilde yeniden sefere çıktı. Hem dava arkadaşlarımız hem de seçmenimiz geri döndü ve dönmeye devam ediyor. Çünkü, İYİ Parti, Türk siyasetinin geldiği noktada çok önemli bir boşluğu dolduran, çok önemli bir görevin namzeti. İstese de dağılamaz, istese de duramaz. Tarihin omuzlarına yüklediği bir misyon var. Ve göreceksiniz o misyonu layıkıyla yerine getirecek. Siyasetteki kilidi açacak, milletimizi birleştirecek ve Türkiye’yi de bu fırtınalı sulardan çekip, limana yanaştıracak.
Gelelim gündemin ana maddesine, ‘Terörsüz Türkiye’ye… PKK’nın kendisini bugün/yarın feshetmesi bekleniyor. Tavrınızı biliyorum. Ne yapılırsa çözüm süreci İYİ Parti için ne zaman kabul edilebilir olur?
En sonda söyleyeceğimi en başta söyleyeyim; Türkiye Cumhuriyeti Devleti”ni, PKK”nın topladığı kongrenin sonuçlarına mahkûm edenlere yazıklar olsun. Şahsıma özel bir tavrım söz konusu değildir. Yurttaşı olmaktan onur duyduğum Büyük Türk Devletinin ve mensubu olmaktan gurur duyduğum Büyük Türk Milletinin varlığı ve daima yükselişi için tarafıma Gençliğe Hitabe’de tevdii edilen vazifemin gereğini yapmaktayım. İYİ Parti, Türkiye Cumhuriyeti anayasasında yazılı olarak hüküm altına alınmış ve değiştirilemeyeceği de aynı irade ile mühürlenmiş; “Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk Devletidir” amir hükmünün uygulanması için mücadele etmektedir. Eşit yurttaşlık değil, tüm yurttaşlar için fırsat eşitliğini savunuyor ve bunun için mücadele ediyoruz. İnsan olmadan yurttaş, yurttaş olmadan da siyasi tercihlerin oluşmayacağının idrakindeyiz. O yüzden insan hakları, özgürlükler diyoruz. Bugün Türkiye’de hukuksuzluk; Türkmen-Kürt ayırt etmiyor, adaletsizlik Alevi -Sünni ya da özgürlüklerin kısıtlanması sağcı-solcu ayırt etmiyor. Türkiye’de demokrasi yoksunluğu Müslüman- Gayrimüslim ayırt etmiyor. Bizim PKK’yla pazarlık yapılan çözüm süreçlerine değil, adil, hukukun üstünlüğüne saygılı, özgürlükler ve demokrasi temelinde yükselmiş bir devlet ve iktidar anlayışına ihtiyacımız var. Bakın, terör örgütü ilk mermiyi attığından bu yana 41 yıl geçti. Bunun 23 yılında Ak Parti iktidardı. Bugün öyle bir pozdalar ki, sanki göreve gelir gelmez silah bıraktırıyorlarmış gibi yapıyorlar. Ama asıl mesele şu; Terör örgütü bitti diyen de bunlardı. Şimdi de bizden, bitmiş bir terör örgütünün silah bırakmasını müjde diye kabullenmemizi bekliyorlar.
PKK ADRES DEĞİŞTİRİYOR
İtiraz edenlere “Sen terörsüz Türkiye istemiyor musun” deniyor…
Terörsüz Türkiye, kendi güzel, niyeti kötü bir tariftir. İşin aslı şudur: PKK adres değiştiriyor. Onun gereğini yapıyor. Kandil’den Suriye’ye taşındı. Şimdi bunun gereklerini yerine getiriyor. Üstelik Kandil’de kiracıydı, Suriye’nin kuzeyinde önce özerk bir bölge, ardından kurulacak teröristan ile tapu sahibi oluyor. İktidarın burada yaptığı şey ise, terör örgütüne el uzatarak, onun meclisteki siyasi temsilcilerinin oylarıyla anayasa değişikliklerinin önünü açmak. PKK da DEM de, “Artık yasal ve anayasal düzenlemeler yapılmalı” diyor. Cumhurbaşkanı da, artık gerekli düzenlemelere geçebiliriz mesajı veriyor. Bu öyle bir oyun ki, vin vin yapmaya çalışıyorlar. İktidar ve terör örgütü kazanacak diye Türk Milleti’nin kaybetmesine izin vermeyeceğiz.
Ne yapacaksınız?
Erdoğan bir dönem daha aday olabilsin diye oynanan oyunu milletimize tüm çıplaklığıyla anlatacağız. Madem herkes bir şeyler talep ediyor, bizim de taleplerimiz var; “Madem Öcalan”a istediklerini ve hürriyetini vereceklerse, gazilerimin gözlerini, kollarını ve bacaklarını da geri versinler. Toprağa verdiğimiz evlatlarımızı da ailelerine geri versinler. İsteyen istediğinin fotoğraf çerçevesini sevebilir. Bize onun bunun fotoğrafının çerçevesini sevenler değil, şehit tabutuna sarılıp gözyaşı dökenler gerekli. Terörsüz bir Türkiye’yi kim istemez? Ama bu yolun sonu terörsüz Türkiye değil, terörün kazandığı Türkiye’dir.
23 Nisan resepsiyonunda DEM Parti Eş başkanı Tuncer Bakırhan ile sohbet ettiğiniz görüntü çok tartışıldı. Siyasette çok normal olan bu görüntülerin tartışılıyor olmasında siyasetin siz de dahil dilinde bir sorumluluk yok mu?
Benim tek sorumluluğum milletimedir. Bir siyasetçinin de meşruiyetinin kaynağı budur. Sorumluluğu milletten başkasına karşı hissederseniz bu sizin meşru siyasetinizi tartışmaya açar. Resepsiyonda karşılaştığımızda Dem Parti Genel Başkanı’na Sırrı Süreyya Önder’in sağlık durumunu sorarak geçmiş olsun dileklerimi ifade ettim. Bu vesile ile ifade etmeliyim ki; ben milletvekili seçildiğim günden beri Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin bütün resepsiyonlarına bizzat katılmışımdır. Özellikle de 23 Nisan resepsiyonu benim için TBMM’nin en anlamlı organizasyonlarının başında gelmektedir. Siyaset millete rağmen yapılmaz. Millete rağmen siyaset yaparsanız o zaman belli bir gruba, yapıya, odağa hizmetle sınırlı kalırsınız. Oysaki 86 Milyonluk Büyük Türk Milletine hizmet etme kararlılığı ile yola çıkan bir iradedir İYİ Parti. Rahmetli Demirel’in, Erbakan’ın, Özal’ın, Ecevit’in, Rahmetli Başbuğ Türkeş’in siyasette attıkları temelleri dikkate alıyorum. Hoşgörü, nezaket, centilmenlik ve en önemlisi tahammül. Ben tehdit edilebilirim, hakaret de ediliyor. Bunların hepsine tahammülü ben saydığım bu isimlerin siyasetlerinin temelinde gözlemledim. Ancak Türk milletine hakareti ve milletimin aklıyla alay edilmesini, üniter devlet yapımıza, Türk bayrağımıza, Türk Vatanına, Türk Devletine cumhuriyete ve banisi Mustafa Kemal Atatürk’e cumhuriyetin değer ve kazanımlarına, milletimin inanç ve ibadet özgürlüklerine hakaret ve tehdide kimse benim müsamaha göstermemi beklemesin. Bunlar düşünce ve ifade özgürlüğü değil taammüden icra edilen ihanet suçlarıdır.
ARTIK BAHÇELİ BENİ ŞAŞIRTMIYOR
Sayın Bahçeli’nin 4 Mayıs’ta Malazgirt’te fesih çağrısını da sormak isterim. Birkaç ay önceki Bahçeli’den çok uzakta bir davranış olduğu için soruyorum, Sırrı Süreyya Önder’in fotoğrafını seven Bahçeli sizi şaşırtıyor mu?
Son bölümden başlayayım, hayır artık ayın Bahçeli’ye dair hiçbir şey beni şaşırtmıyor. Çünkü girdiği yolda atacağı her adım, en az attığı adımlar kadar tuhaf olacak. Tuhaf ama tesadüf değil. Tüm bunların bir plan dahilinde olduğu kanaatindeyim. Benim sorunum Sayın Bahçeli’nin tavrı ya da hareketleri değil. Benim sorun ettiğim, Türk Milliyetçiliği iddiasındaki bir partinin, Cumhuriyetin kurucu felsefesi olan Türk Milliyetçiliğine ve özünde Cumhuriyetimize verdiği hasar. 4 Mayıs meselesine gelince. Sayın Bahçeli, “PKK gelsin 4 Mayıs’ta Malazgirt’te kongre yapsın” dedi. Bakın bu tarih de, seçilen yer de tesadüf değil. Dersim İsyanı’na karşı o dönemki Bakanlar Kurulu 4 Mayıs 1937 tarihinde harekât kararı alıyor. 4 Mayıs o nedenle seçilmiş. Malazgirt ise Anadolu’nun Türk vatanı ilan edildiği yer. Türk vatanına göz diken terör örgütünü oraya davet etmek ise akla ziyan. O açıklamanın ardından ilan etmiştim, “3 Mayıs’ta Türkçülük Günü’nü kutlayacağım” demiştim. Ben dediğimi yaptım. Ama onlar 4 Mayıs’ta ortada yoktu.
MİLLİYETÇİLİK BİRLEŞTİRMEKTİR
Ümit Özdağ cezaevinde. Milliyetçiler seçim için bir araya gelirler mi?
Önce İnsan sonra yurttaş en son siyasi tercihlerimiziz. Fertler olmadan, Millet kalamayız. Özgürlüğü savunmadan, cumhuriyeti koruyamaz, topraklarımızı ekmeden ekmeğimizi büyütemeyiz. Birbirimize tutunup yararlarımızı saramadan da “biz” olamayız. Benim anladığım Milliyetçilik budur. Özümsediğim, bir ömür damıttığım Türk Milliyetçiliği budur. Kaldı ki; bu bir temenni ya da hamaset içeren bir yaklaşım değil bilakis tarihin işaret ettiği zorunluluktur. Elbette Milliyetçilik birleştirmektir! Cumhuriyeti kuran felsefedir milliyetçilik. Tıpkı laiklik gibi, inkılapçılık gibi. Türk Milliyetçileri birleşsin yaklaşımını çok içten bulmakla birlikte bu çağrı sadece bir seçim kazanmakla alakalı olunca samimiyetten uzaklaşıyor. Oysa bir Türk Milliyetçisinin asli ve yegâne görevi Türk Milletini birleştirmektir. Ben bir Türk Milliyetçisi olarak Büyük Türk Milletinin her bir ferdini ‘Cumhuriyet’ fikrinde ‘Cumhuriyetçilik’ özünde birleştirmek mücadelesindeyim. Siyasetçi refleksleri ile değil Cumhuriyetin sağladığı tüm fırsat eşitliklerinden istifade etmiş bir Türk evladı olarak bu birleştirme görevimin başındayım, farkındayım, kararlılığındayım ve inanıyorum ki başaracağım.
Türkiye’de bir süredir iklim şiddete döndü. Sinan Ateş cinayeti, en sonuncusu Ayyüce Türkeş ve ana muhalefet partisi lideri Özgür Özel’e olmak üzere siyasetçilere saldırılar yapılıyor. Sokak ortasında kadınlar öldürülüyor, çocuklar öldürülüyor. Sizin bir sözünüz var. Ya adalet, ya kıyamet! Biz şu anda ne yaşıyoruz?
Bir yıl önce Genel Başkanı olarak TBMM’deki ilk grup toplantımızda yaptığım konuşmanın üç ana başlığı ve üç çağrısından biri adaletti. Rahmetli Sinan Ateş’in öldürülmesini ve tecelli ettirilmeyen adaleti referans alarak ifade etmiştim. Tamamlandığı iddia edilen soruşturmanın bir hatır senedine dönüştüğünü ifade ederek “Ya Adalet Ya Kıyamet” dedim. İktidar ve ortakları ise seçimlik haklarını kullandılar ve kıyameti tercih ettiler. Artarak devam eden benzer hadiselerde de kıyamet tercihlerinde ısrar ediyorlar. Daha da acısı; çıkıp kınıyorlar. Tek Adam ve tek adamın avenelerinin birlikte yarattıkları Tek Adam rejimi ile devletin kurumları iktidar ve ortaklarının lehine, muhalefetin ise aleyhine tahsisli hale getirilmiştir. Denetleme ve önleme ile görevli mülki idare, gerektiğinde müdahaleyle görevli emniyet ve re’sen soruşturma ve kovuşturma ile görevli yargı bu görevlerini vatandaşını korumak yerine Cumhur Koalisyonunu korumak için yerine getiriyorlarsa devlet olma vasfı yitirilmiştir. Devlet olmanın gerekleri terk edilip Beştepe, Balgat hatta İmralı’dan alınacak izinlerin peşine düşen kurumlar ve yetkilileri Cumhur Koalisyonunun çatışmalarına taraf, siyasette de tartı ağırlığı konumunu tercih etmektedirler. Tüm bunların sonucunda ortaya çıkan kutuplaşma ve ayrımcılığın sonu kontrolün yitirilmesi olacaktır. Tarih bizlere göstermiştir ki; her alandaki hukuksuzluk, adaletsizlik, krizler ve istikrarsızlık sebebiyle vatandaşın canı burnundayken hukuksuzluk ve krizler kaosa, adaletsizlik ve istikrarsızlık anarşiye döner. İnanın hiçbir istibdat hiçbir saray rejimi bunun karşısında duramaz.
Bu eylemlerin sıradan bir asayiş suçu olarak ele alınamayacağını, ne yazık ki bunları daha önce yaşadığınızı söylediniz. Tam olarak ne hatırlatıyorsunuz?
Anayasamızdan kaynaklanan siyaset yapma hakkına yönelik hiçbir saldırı basit adli vaka değildir. Hedef doğrudan doğruya anayasal düzene, demokratik hayatımıza ve Cumhuriyet’in temel ilkelerinedir. Bir milletvekiline, bir il başkanına, bir siyasi parti liderine yönelen saldırı; sadece bir kişiye değil, bir hakka, bir kuruma, bir rejime yönelmiş demektir. “Sana siyaset yaptırmayacağım” demektir. Ya da ben siyaset yapma hakkını bile ortadan kaldırırım tehdididir. Bu nedenle bu eylemler sıradan bir asayiş suçu olarak ele alınamaz, ele alınmamalıdır. Buna karşın; Kamu gücünü yöneten ve kullanan iktidar ve ortaklarının sadece kınamakla kaldıkları bir akıl tutulmasının sonuçlarına işaret ettim ve hatırlattım. Aşama aşama, ağır ağır ama bilinçli bir şekilde buralara getirildik. Siyaset dışılığın teşvik edilerek, siyasetin yapılamaz hale getirilmesi amaçlanmaktadır. Türkiye’de tehdit, cebir, şiddet birtakım kişi, yapı ve odaklar tarafından alışkanlık haline getirilerek hukuk dışılık adeta özendiriliyor. Siyaset bir elbette vatanın, milletin ve devletin selameti için bir kavgadır, bir mücadeledir. Ancak neticesi de yine vatan, millet ve devletin selameti için müzakeredir. Aksi halde sonuçları yıkıcıdır. 1970’lerden 1980’e getiren süreci hatırlayın. Türkiye için kavga etmek yerine, birbiriyle kavga etmeye yönlendirilmiş yüzbinlerdik. Kavga ettik ama en kızdığımız zamanlarda bile birbirimize; “yetim hakkı yiyor” dememişizdir. “Namussuzdur “dememişizdir. Mezarlıklarımız birdi, düğünlerimiz birdi, asker olurken elimize yakılan kınalar birdi. Bugün ise herkesin bir yeri parsellediği, milletin malını kendi malı bellediği bir Türkiye’yi bize normalleştirmeye çalışıyorlar. İtirazımız bunadır. Mücadelemiz bunadır. Milletimizin gözünde de vicdanında da haklılığımız bundandır.
İktidarın Ekrem İmamoğlu ile ilgili nasıl bir planı var sizce?
Açık ve net! Erken seçim çağrılarıyla iştahı kabaran ve yeniden Cumhurbaşkanı adayı olmakla ilgili önünün açıldığını düşünen Erdoğan’ın siyasi hamlesi. Ancak siyaset her zaman güçlünün istediği rotada ilerlemez. Burada millet iradesinin meseleyi nereye evireceğini kestirmek zordur. Türkiye, hukukun ayaklar altına alındığı, adalet duygusunun ağır yaralar aldığı bir süreçten geçiyor. Ve maalesef tüm bunlar, Sayın Erdoğan’ın ömür boyu başkanlık ihtirası için yapılıyor. Milletin menfaati, ülkenin geleceği gibi konulara kafa yorması gereken bir iktidar,
Fakr-u zaruret içinde, harap ve bitap düşmüş milletimizin dertlerine çare bulması gereken iktidar, önümüzdeki ilk seçimin telaşına düşmüş ve ülkeyi ve milletimizi çok daha büyük sorunlarla yüz yüze getirebilecek bir sorumsuzlukla hareket ediyor. Hukuku buna alet ediyor, milletin adalete güvenini yerle bir ediyor. “İktidarın sonsuz olduğuna” inanan idareciler, genellikle giderayak bu işlere kalkışır. Ama bu kaderin önüne geçmez.
Yoksulluk, yoksunluk, yasaklar, yolsuzluk… Yeni Türkiye’nin ‘Y’leri… Adalet mekanizması böyle işlerse, hukuk sadece güçlüden yana olursa, konuşan Silivri’yi boylarsa, öğrenciler tutuklanır, dünyanın çok gerisinde bir eğitim görürse, yoksulluktan beslenemez, gençler uyuşturucu batağına düşerse, o ülkenin sonu ne olur?
Allah kimseyi kınadıklarıyla sınamasın denir. Ak Parti’nin iktidara gelirken ve 23 yıldır dilinden düşürmediği iddia buydu. Yoksullukla, yolsuzlukla ve yasaklarla mücadele edecek, kökünü kazıyacaktı. 23 yılın sonunda aynı parti ve Sayın Erdoğan; Yoksulluğun, yolsuzluğun ve yasakların mimarı oldu, öznesi oldu. Cumhuriyet tarihi yolsuzluk, yoksulluk, yasaklar gördü. Ama hiçbir dönemde Ak Parti iktidarındaki kadar pervasızını görmedi. Milletimizin gördüğü gerçek de bu. Böyle olmasa, iktidar ortağı iki partinin toplam oyları yüzde 60 seviyelerinden yüzde 37’lere iner miydi? Milletimiz 2019’da uyardı. Anlamadılar. 2024’te ilk faturayı önlerine koydu. Görmek istemediler. İlk seçimde biletlerini kesecek. İşte o gün, o sandıklarda gerçeği iktidar da görecek. Ve Türkiye yeni bir döneme merhaba diyecek. Hukuk, adalet duygusu, hürriyet, demokrasi birer sosyal kavram olmakla birlikte, bugünün dünyasında iş demek, aş demek, ekmek demek. Çünkü, hukukun ve adalet duygusunun yerle bir olduğu, hürriyetlerin çiğnendiği, demokrasinin yoğun bakımda olduğu ülkelerde, ekonomi de ağır yara alıyor. İşte, siyasi saiklerle yapılan operasyonun sadece Merkez Bankası’na maliyeti, 57 milyar dolarlık satış. İki yıldır biriktirilen rezerv, 2 ayda eriyip gitti. Milletimizin sırtındaki yük arttı. O yüzden, bu çağda, adalet, hürriyet ve demokrasi ekmek gibidir, su gibidir.
Erken seçim bekliyor musunuz? Olmazsa ülke 2028’e kadar bu gerginliği taşıyabilir mi?
Erken seçimin gerekliliğine inanıyorum. Bu iktidarın ülkeyi yönetebilme iradesi olmadığı gibi artık milletin nazarında meşruiyeti de kalmamıştır. 7 yıldır özellikle yaratılan ve bizzat iktidar eliyle derinleştirilerek yönetilen ekonomi, iktidar için kriz olarak değil bir politika olarak ele alınmakta ve bundan bir rahatsızlıkları da bulunmamaktadır. Bugün TBMM toplam milletvekili sayısı 592’dir. Ak Parti, MHP ve DEM Partinin toplam milletvekili sayısı ise 375’tir. Geri kalan muhalefet partilerinin toplam milletvekili sayısı ise 217’dir. Erken seçim için gerekli çoğunluk ise 360’tır. Sözde yeni açılım çabaları ile; Türkiye Cumhuriyeti Devletine, Türk Milletine, Türk Bayrağına, Türk Vatanına, üniter devlet yapımıza açıkça ihanet ve kalkışma içindeki Ak Parti, MHP ve DEM Partiden oluşan Cumhur Koalisyonu erken seçim kararı alabilmek için yeterli çoğunluğa sahip iken muhalefetin böyle bir çoğunluğu yoktur. Ayrıca 31 Mart 2024 seçimlerinin hemen ertesinde muhalefetin bir bölümünde yükselen erken seçim meydan okumaları, Ak Parti Genel Başkanı Erdoğan’ın iştahını kabarttı. Erdoğan, anayasada açıkça hüküm bulunmasına rağmen; önce yeni anayasa sonra anayasa değişikliği kavramları ile yeniden CB adayı olmak için kendisine erken seçim talebi tepsisinde sunulan bu fırsatı hayata geçirebilmek için teröristbaşıyla bile müzakereden kaçınmadı. Olası adayların bugün tutuklu yargılanmaları bile “Ömür boyu başkanlık” projesinin bir aşamasıdır. Erdoğan, daha da ileri giderek yine “Ömür boyu başkanlık” ihtirasının sonucu olarak Suriye’nin kuzeyinde kurulmaya çalışan Teröristanın hamiliğine soyunmuştur.
İşte bu şartlar altında Erdoğan ve ortakları ellerindeki yeter ki çoğunlukla “Erken Seçim” derse biz hazırız. Ancak muhalefetin yeter sayısı olamamasına rağmen “Erken Seçim” çağrısını açıkçası stratejik bulmadığımı ifade etmeliyim. Ne bugün ne de sonrasında, Erdoğan’ın yeniden CB adayı olmasına ilişkin önünü açacak bir karar ve düzenlemenin içinde olmayacağımızı da açıkça ifade edebilirim.
KIBRIS’TA NELER OLUYOR?
“Büyük Ortadoğu Projesi son aşamasına gelmiştir. Bu aşamanın konusu da İran ve Doğu Akdeniz’dir. Doğu Akdeniz söz konusu ise; Kıbrıs’ı doğrudan bu sürecin odağı haline getirmektedir. Geldiğimiz noktada görüyoruz ki; BOP’un tek ve esas amacı İsrail’in bölgedeki güvenliği ve huzurudur. Ortadoğu’nun dönüşümü diyerek uygulamaya konulan bu proje artık bir tez değil acı ve ağır bedelleri olan bir hakikattir. Bu sürece bölgedeki çıkarları doğrultusunda ABD’nin, Avrupa’nın hatta Rusya’nın desteği aşikârdır. Rusya’nın Türk Devletleri ile ilişkisi ve etkisi yadsınamaz bir gerçektir. Her ne kadar Suriye’den, Esad’ı alıp çekildiyse de; Doğu Akdeniz’deki enerji üzerinde hâkimiyet ve sıcak denizler hedefleri Rusya’nın değişmez devlet politikasıdır. Kıbrıs’ta neler olduğunu anlamak istiyorsak denklemi bu aktörlerle birlikte değerlendirmeye mecburuz. Güney Kıbrıs Rum Kesimine açılan elçilikleri de bahsettiğim aktörler ve denklem ile okumalıyız. Her fırsatta Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni mezata çıkaran basiretsiz Ak Parti iktidarının tarih, strateji ve akıldan yoksun dış politikasını, ‘devlet aklı’ olarak tanımlamak büyük bir zafiyettir. Günübirlik ajandalar ve her sabaha ‘ya nasip’ diyerek başlayan bir iktidar ve zihniyet ile karşı karşıyayız. KKTC, tüm bu bahsettiklerimle eş zamanlı olarak “kumar-yasadışı bahis ve uyuşturucu trafiği” ile anılarak, uluslararası alanda da her geçen gün bilinçli olarak itibarsızlaştırılıyor. Türkiye Cumhuriyeti Devletinin uzun yıllara sair, bedeller ödeyerek ilmek ilmek işlediği ‘Kıbrıs Politikası’ bu iktidar döneminde bir terk edilmiştir, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, Ak Parti iktidarının her sıkıştığında açtığı “Müflisin Eski defteri” muamelesi görmektedir. Sözün özü; Kıbrıs’ta olanlar, tarih bilinç ve şuurundan yoksun tek adam ve avanesinin masalarda pazarlık yapabilmek için ellerinde tuttukları kozdan ibaret hale gelmiştir.”
Source: İpek Özbey
‘Kiramı veremedim mümkünü varsa bana destek ver’
Çalık Holding binası önünde korumalar tarafından dövüldükten sonra kaldırıldığı hastanede ölen işçi Erol Eğrek’in, bir hafta önce iş insanı tanıdığına borç vermesi için mesaj attığı ortaya çıktı. 3 aydır evinin kirasını ödeyemediğini yazan Eğrek, yardımcı olmasını rica etti.
İşte Eğrek’in ölmeden kısa süre önce iş insanına yazdığı o mesajlar: “… Bey selamlar, nasılsınız. Çalışma hayatında iş yerinize geldik, gittik. Beraber …. fabrikada projede kafa yorduk. Az da olsa ekmek yedik çay içtik beraber. Evet haklısınız maalesef tatsız bir konuyla rahatsız ettim sizi affedin. Sizin kişiliğinizi tanımasam, mecbur kalmasam kapınızı çalar mıydım? Lütfen sizden rica ediyorum eğer mümkünü varsa bana 2 aylığına 30-35 bin TL destek verin. Bugünlerde geçecek elbet. Durumumu önce Allah’a sonra size arz/rica ediyorum.”
İş insanı ise Eğrek’in gönderdiği mesajla ilgili, “Günde böyle 2-3 mesaj alıyorum son dönemde. Kim, hangi durumda, bilemiyorum” yorumunu yaptı.
İKİNCİ MESAJI ATTI
Öldürülen işçi daha sonra iş insanına bir mesaj daha gönderdi: “… lütfen bir aile babası olarak rica ediyorum. 3 aydır kiramı bile vermedim. Allah aşkına mümkünü varsa bir miktar destek olun.”
Eğrek, ölmeden bir gün önce de Whatsapp ‘durumundan’ yürüttüğü yargı mücadelesine ilişkin kararları paylaşmış.
Babamı dövüp öldürdüler bizi yetim bıraktılar
Tazminatını alabilmek için gittiği holding önünde çok sayıda kişi tarafından dövülen ve gittiği hastanede ölen işçi Erol Eğrek’in kızı Zehra Eğrek konuştu.
Babası Erol Eğrek’in sabah evden yürüyerek sağlıklı bir şekilde çıktığını belirten Zehra Eğrek, üzüntüsünü şu sözlerle dile getirdi:
EVRAK ÇANTASI KAYIP
“Babam hiç kimseye zarar vermeyen birisiydi. 10 kişi babamı darp ederek hayatına mal oldular. Darp edilerek öldürüldüğüne eminiz. Çünkü babam sabah evden çıkarken sağlıklıydı. Onun öncesinde bir sağlık problemi yoktu. Tazminat haklarını almak için 2014 yılından beri mücadele ediyordu. Babamın yüzünde morluklar, omuzunda morluklar vardı. Babamın kimseye zarar verecek bir yapısı yok. Orada da kimseye vurmuyor, hakaret etmiyor.”
Babasının mahkemeyle ilgili evrak çantasının kayıp olduğunu söyleyen Zehra Eğrek, şöyle devam etti:
“Hepimizi yetim bıraktılar. Yani daha fazla ne söylenebilir ki? Babam darp sonucu öldü. Bizi duysunlar, babam darp sonucu öldü. Suçluların cezasını çekmesini istiyorum.”
SİLAHIN KABZASIYLA VURMUŞLAR
Olayla ilgili 4 kişi tutuklanırken, savcılığın sevk yazısında yazılanlar dikkat çekti. Güvenlik görevlilerinin Erol Eğrek’i darp ettikleri, güvenlik görevlilerinden Ruşen Hayırlıoğlu’nun Eğrek’in elinden aldığı silahın kabza kısmıyla kafasına ve sırtına birkaç kez vurduğu belirtildi. Sonrasında Eğrek’in holdingin güvenlik odasının yanındaki koridora götürüldüğü, burada kendisine kelepçe takıldığı aktarıldı. Eğrek’in darp raporu alınması amacıyla polis ekipleri tarafından hastaneye götürüldüğü kaydedilen yazıda, Eğrek’in darbedildiğini anlattığı sırada aniden yere yığıldığı anlatıldı.
Source: Veli Toprak
Kobani’de Kürtçe tabela şartı getirildi
Terör örgütü PKK’nın Suriye ayağı olan PYD-YPG’nin oluşturduğu sözde özerk yönetim, Arap şehri olan Ayn El Arab’da (Kobani) tüm esnafa Kürtçe tabela asma zorunluluğu getirdi. ABD’li generallerle ortak hareket eden SDG’nin başı Mazlum Abdi, mevcut Arapça yazılı tabelaların yanına Kürtçe tabela asılmasını iki ay içinde zorunlu kıldı.
Bu kararın sözde Kobani Belediyesi Meclisi ile Kürt Dil Kurumu’nun ortak kararıyla alındığı esnafa tebliğ edildi. Uymayana ceza var.
Source: Özgür Cebe
Trump “en önemli kararname” diye duyurdu! Dünya genelinde fiyatlar fırlayacak
ABD Başkanı Donald Trump, yarın ülke tarihindeki en önemli başkanlık kararnamelerinden birini imzalayacağını duyurdu. Kendisine ait Truth sosyal medya platformu üzerinden yaptığı açıklamada, dünyanın uzun yıllardır “Reçeteli ilaçlar ve farmasötik ürünlerin ABD”de neden diğer tüm ülkelere kıyasla çok daha pahalı olduğunu merak ettiğini” söyleyen Trump, “Bazen, aynı ilaç, aynı laboratuvar veya tesiste, aynı şirket tarafından üretilmesine rağmen, fiyatı beş ila on kat daha yüksek olabiliyordu. Bu durumu açıklamak her zaman zordu ve oldukça utanç vericiydi. Çünkü aslında doğru veya haklı bir açıklaması yoktu ” ifadelerini kullandı. İlaç şirketlerinin yıllarca bu durumun “Araştırma-Geliştirme (AR-GE) maliyetlerinden kaynaklandığını” söylediğini aktaran Trump, “Ve bu maliyetlerin hiçbir neden olmaksızın yalnızca Amerika”nın ‘enayileri’ tarafından karşılandığını ve karşılanacağını belirttiler” ifadelerini kullandı. #r-1115180# TRUMP”TAN “EN FAZLA KAYRILAN ÜLKE” POLİTİKASI KARARI Genelde politikacılar üzerinde etkili olan seçim kampanyası bağışlarının kendi kararlarını etkilemediğini ima eden Trump, “Kampanya bağışları harikalar oluşturabilir, ancak benimle ve Cumhuriyetçi Parti ile değil. Biz doğru olanı yapacağız. Demokratların yıllardır uğruna mücadele ettiği bir şeyi” dedi. FİYATLAR DÜNYA GENELİNDE FIRLAYACAK! Yarın saat 09:00’da Beyaz Saray’da ülke tarihindeki en önemli başkanlık kararnamelerinden birini imzalayacağını açıklayan Trump, ” Reçeteli ilaç ve farmasötik fiyatları neredeyse anında yüzde 30 ila yüzde 80 oranında düşürülecek. Dünya genelinde fiyatlar artacak, böylece eşitlik sağlanacak ve uzun yıllardır ilk kez Amerika’ya adalet getirilecek ” ifadelerini kullandı. “ABD TRİLYONLARCA DOLAR TASARRUF EDECEK” ABD’nin ilaçlar için dünyada en düşük fiyatı ödeyen ülkeyle aynı fiyatları ödeyeceği “en fazla kayrılan ülke” politikasını uygulamaya koyacağını ifade eden Trump, ” Ülkemiz nihayet adil bir şekilde muamele görecek ve vatandaşlarımızın sağlık harcamaları daha önce hiç düşünülmemiş düzeyde azaltılacak. Buna ek olarak, ABD trilyonlarca dolar tasarruf edecek ” dedi. PAYLAŞIMI MERAK UYANDIRMIŞTI… Trump, günün erken saatlerinde Truth sosyal medya platformu üzerinden yaptığı açıklamada, “Bir sonraki paylaşımım, şimdiye kadar yayınladıklarım arasında en önemli ve etkili olanlardan biri olacak” ifadelerini kullanmıştı. Trump’ın duyurusu kamuoyunda merak uyandırmıştı.
Source: Sevda Altunbaş
Yeni dönemin paradigması
PKK silah bırakma ve kendini feshetme kararı aldı. Açıklanacak metin üzerinde uzlaşmaya vardılar. Sıra, kararın açıklanmasına kaldı. Artık günler değil saatler sayılı. 50 yıldır bu anı bekledik. Bunun için mücadele ettik. Birkaç saat daha bekleriz.PKK ile mücadelede tarihi günlerden geçiyoruz.Çünkü bu karar sadece PKK’nın silah bırakması değil bir devrin kapanması demektir.Şehitlerin geldiği, baskınların yaşandığı, sınır ötesi harekâtların düzenlendiği bir dönemin sonuna geldik.NESİLLER BÜYÜDÜBirkaç nesil bununla büyüdü.Babasının terörle mücadele anılarını dinleyenler şimdi çocuklarına anlatacak yaşa geldi. Bu işin sonu yok. Türkiye, PKK’yı yendi. Hem de birkaç kez yendi. Ancak Ortadoğu’daki işgaller, iç savaşlar nedeniyle ABD ve İngilizler başta olmak üzere büyük güçler PKK’yı yaşattı. İran besledi. Artık bir dönemin sonuna gelindi.50 yıldır akan kan ve gözyaşına son verecek tarihi adım atıldı.Bu sürecin önemli kilometre taşları var. Bu işin arkasında çok büyük emekler var.30 Ağustos’ta Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “İç cepheyi tahkim etme” çağrısıyla yola çıkıldı. Bahçeli’nin 22 Ekim’deki çıkışıyla süreç ivme kazandı. 27 Şubat’ta Öcalan’ın çağrısıyla süreç zeminini buldu.İki konuda büyük hassasiyet gösterildi.1- Bu sorunu çözerken Türk sorununun çıkarılmamasına2-Şehit aileleri ve gazilerimizin hassasiyetineMİT BAŞKANI KALINGörünmez kahramanların büyük payı var. Burada MİT Başkanı İbrahim Kalın’a ayrı bir parantez açmakta yarar var. Tarihi bir rol oynadı. İbrahim Kalın süreç yönetimindeki başarısının yanında süreci bu kez tabandan değil tavandan başlatarak sonuca ulaşılmasını sağladı.“Terörsüz Türkiye” hedefine böylece adım adım yaklaştık.Tarihi bir eşik aşılıyor. Bu süreçte MHP Lideri Bahçeli yaptığı çağrı ve devamında sürece verdiği güçlü destekle öncü bir rol oynadı.ERDOĞAN’IN LİDERLİĞİBurada en büyük pay sürece yaptığı liderlikle Cumhurbaşkanı Erdoğan’a ait. İnanın ki Erdoğan’ın iradesi ve güçlü liderliği olmadan bu başarılamazdı. Erdoğan’dan başka bir lider de başaramazdı.SİLAH BIRAKMAYI TEYİTPKK’nın silah bıraktığını ve kendini feshettiğini açıklamasından sonra devletin bunu teyit etmesi gerekiyor. Silahları nereye bıraktılar, silah depolarının yerlerini gösterdiler mi? Verdikleri bilgiler doğru çıktı mı? MİT, haziran sonuna kadar silahların teslim edilip edilmediğini sahada kontrol edecek.MİT, devlete ‘tamam’ dediği andan itibaren PKK’nın silah bırakıp kendini feshettiği kabul edilecek.SONRAKİ SÜREÇBu süreç bir al-ver süreci değil. Ancak, PKK silah bıraktıktan sonra bir demokratik dönüşüm süreci yaşanacak.Silahların teslim alınması, sayıları 40 civarında olan ve haklarında kırmızı bülten çıkarılan PKK yöneticilerinin durumu, dağa çıkan PKK’lılar ve cezaevindeki hasta ve yaşlı mahkûmların durumu.Bunların hepsi için kompartıman kompartıman olarak ayrı ayrı çalışmalar yapılıyor. Türkiye büyük devlet. Silah bırakma kararından sonraki mekanizmalar da planlanmış durumda.PKK’nın silahları ne olacak? PKK’nın silahlarını bulundukları ülke yönetimi ile oluşturulan ortak mekanizma toplayacak. Suriye’deki PKK’lılar silahlarını Suriye yönetimi ile oluşturulan ortak mekanizma gözetiminde teslim edecek. PKK’nın ağırlığı Irak’ta. Bu ülkede ise Irak yönetimi ile kurulan ortak mekanizma silah bırakmayı denetleyecek. PKK’nın silah depolarını, silahların türünü tespit etmiş olacağız.YENİ PARADİGMACemil Bayık, Murat Karayılan gibi Kandil’deki PKK yöneticileri ne olacak?Kandil’deki üst yönetim, Türkiye’ye gelmeyecek. Ya üçüncü bir ülkeye gidecek ya da Irak içlerinde kaybolacak.Artık her yönüyle yeni bir dönem başlayacak. Paradigma değişecek. Yeni dönemin parametreleri farklı olacak.BARIŞI İNŞA ETMEKŞimdiye kadar terörle mücadele konsepti geçerliydi, bundan sonra ise barışı inşa dönemi esas olacak. Kolay olmayacak. Ancak dünyada barış diplomasisi ile ön plana çıkan Türkiye, kendi iç barışını tahkim etmeyi de başaracak.Ahmet Türk’ün belirttiği gibi, Türkiye iç barışını sağladığında süper güç olur.DEM PARTİ NE YAPACAKBu sürecin en önemli siyasi sonuçları olacak. Silahlı mücadele dönemi bitiyor, siyasi mücadele dönemi başlıyor. Siyasi partilerin buna kendilerini hazırlaması gerekiyor. Bu sürecin en önemli siyasi sonuçlarından biri ise DEM Parti üzerindeki Kandil vesayetinin kalkması olacak. DEM Parti, Öcalan’ın partisi olacak. Bu iki yönlü işleyecek. DEM Parti üzerindeki PKK gölgesi de kalkmış olacak. DEM Parti’nin Türkiye partisi olmasının önü açılacak.MÜMKÜN DEĞİLCİLERBu olay bir daha gösterdi ki bizim kafa yapımızı değiştirmeye ihtiyacımız var.“Mümkün değil” anlayışını değiştirmemiz gerekiyor.“PKK silah bırakacak” diyorsunuz, “Mümkün değil” diyorlar.“Terör bitecek” diyorsunuz, “Mümkün değil” diyorlar.“Suriye’deki değişimin arkasında Türkiye var” diyorsunuz, “Yok olmaz” diyorlar.Bizim artık bu ‘mümkün değil’ler kafasını değiştirmemiz gerekiyor. Biz imparatorluklar kurmuş bir milletiz. Biz yaparız. Biz başarırız.BARIŞI YÖNETMEKBarış umudu doğunca birilerini barış korkusu sardı. Şimdi barışı yönetmenin zamanıBunun için arabayı atın önüne koymamak lazım. O zaman barış süreci zarar görür. Yol kazaları yaşanır. Tam tersine atı arabanın önüne koymak gerekir. O zaman mesafe alınır.Bu tür tarihi kırılma anlarında kimin nerede durduğu önemli.
Source: Abdulkadir Selvi̇
Terörsüz Türkiye her şeyi değiştirecek
Gündem değişecek.Terörsüz Türkiye, bundan sonra en çok konuşulan konu olacak.*Siyaset değişecek.Kürt oyları üzerinden yapılan tüm hesaplar alt üst olacak.*Saflar değişecek.Eski ittifakların yerini yeni ittifaklar alacak.*Söylem değişecek.Eski söylemler acayip bayatlayacak yeni söylemler devreye girecek.*Duygular değişecek.Mesela Demirtaş’ı sevenler, Demirtaş’tan nefret edecek.*Hava değişecek.İç cephenin güçlendirilmesi açısından çok önemli bir adım atılmış olacak.*Türkiye değişecek.Terör prangasından kurtulan Türkiye’nin potansiyeli olağanüstü büyüyecek.*Umutlu olmak için neden çok yani.HAVA DÖNDÜ BARIŞTAN YANA ESİYOR YEL Can Yücel’in İşçi Marşı’nın ilk kıtasını Barış Marşı’na çevirmenin tam zamanı:*Hava döndü, barıştan barıştan esiyor yelTerörü dağıtacak yıldız-poyraz başladıBahar yakın demek ki mevsim böyle kışladıBu fırtına yarınki süt limanlara bedelHava döndü, barıştan barıştan esiyor yel. GURUR DUY TÜRKİYE Hindistan Pakistan ateşkesinde…Türkiye’ye teşekkür edildi.*Putin, Ukrayna / Rusya barışında…Türkiye’ye işaret etti.*Linçlenirim falan demeden…Gurur duy Türkiye! HER NEFİS CUMHUR İTTİFAKI’NA SELAM ÇAKACAKTIR Kemal Kılıçdaroğlu demiş ki:*“Terör örgütünün hiçbir şart öne sürmeden silah bırakması ve kendini feshetmesi, kardeşlik ve kalıcı barış adına tarihi bir adım olacaktır.”*Kılıçdaroğlu, bununla yetinmemiş.Ayrıca şunu da demiş:*“Türkiye, Kıbrıs’tan Suriye’ye, Doğu Akdeniz’den Balkanlar’a, Kafkasya’dan Avrupa’ya kadar uzanan coğrafyada sözü olan, duruşu olan bir ülkedir.”Bu açıklamalara bakıp da…“Her nefis, günü geldiğinde Cumhur İttifakı’na selam çakacaktır” demeyelim de ne diyelim? BİR ANNEYİ EN İYİ BAŞKA BİR ANNE ANLAR Fotoğrafta iki anne var:- BİR: Cumhurbaşkanı’nın eşi Emine Erdoğan.- İKİ: Mattia Ahmet’i cinayete kurban veren Yasemin Minguzzi.*Katillere, katil savunucularına, tehditçilere, mezarlık çakallarına verilmiş en iyi cevaptır bu fotoğraf. DİKKAT ÇEKMEZSE ÇILDIRIR Mümtazer Türköne, şöyle demiş:*“Türk milliyetçisi sıfatıyla hayatımın geri kalanını bir Kürt olarak yaşamaya karar verdim.”*Dikkat çekmek için yanıp tutuşmak, bir hastalıktır.Bu hastalığa yakalananlar:Hep olay adam olmak isterler. Olumlu ya da olumsuz hep kendilerinden söz edilsin isterler. İlgi hep üzerlerinde olsun isterler. Dikkat çekmezse ölecek gibi olurlar.*Bu hastalığa yakalananların kurtulma şansları çok azdır. Ama biz yine de Allah’tan şifa dileyelim. EN GÜZELLERİ NE ZAMAN – En güzel şiirler… 1940’larda yazılmış.- En güzel filmler… 1990’larda çekilmiş.- En güzel romanlar… 1880’lerde çıkmış.- En güzel oyunlar… 1950’lerde oynanmış.- En güzel aşklar… 1920’lerde yaşanmış.- En güzel isyanlar… 1960’larda olmuş.- En güzel şarkılar… 1970’lerde söylenmiş.- En güzel çocukluklar… 1980’lerde geçmiş.- En güzel diziler… 1980’lerde izlenmiş.- En güzel nostalji… 2020’lerde yaşanmış. SCARLETT JOHANSSON’IN INSTAGRAM’I GÖMMESİ Scarlett Hanım demiş ki…*“Üç günlüğüne Instagram’a girmiştim. Sonra fark ettim ki 20 dakikamı birinin profilinde harcamışım. Tanımadığım biri. Hassas biriyim, etkilenirim. Onun köpeğinin aynısından alıp hayatımı tamamen değiştirmek istiyormuş gibi hissettim. Sonra da aklım başıma geldi. ‘20 dakikamı buna mı harcadım’ diye düşündüm. İki kızım var, bir köpeğim var, Burbank’ta yaşıyorum. Ne gerek var?”*Instagram tam olarak işte böyle bir yerdir.Başkalarının hayatının, sizin güzelim hayatınızdan daha iyi olduğunu düşündüren bir illüzyon yeri.Aman ha aman!
Source: Ahmet Hakan
Engelli çocuk annesine erken emeklilik
10 – 16 Mayıs, Dünya Engelliler Haftası olarak anılıyor. 2008 yılında yürürlüğe giren 5510 Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun getirdiği önemli yeniliklerden birini engelli çocuğu bulunan annelere yönelik düzenleme oluşturuyor. SORULARINIZ İÇİN: akivanc@haberturk.com Kanuna göre, başka birinin sürekli bakımına muhtaç derecede engelli çocuğu bulunan kadın sigortalıların prim ödeme gün sayılarına dörtte bir oranında ilave ediliyor. Çalıştıkları her 360 güne karşılık hizmetlerine 90 gün ilave edilerek 450 gün çalışmış gibi kabul edilir. İlave edilen süreler emeklilik yaş hadlerinden de indirilir. O süre kadar daha erken emekli olurlar. Örneğin, doğuştan engelli çocuğu bulunan bir anne ilk defa sigortalı çalışmaya 2008 Ekim ayında başlamış ve o tarihten beri kesintisiz çalışıyorsa bugün itibarıyla normalde 5940 prim günü var demektir. Bu annenin prim günlerine 1485 gün daha ilave edilir. Toplam prim günü 7425 güne çıkar. Emeklilik yaşı normalde 58 olduğu halde anne 4 yıl 1,5 ay daha erken, yani 54 yaşından önce emekliliğe hak kazanmış olur. Bu haktan 4/a (SSK), 4/b (BAĞ-KUR) ve 4/c (Emekli Sandığı) kapsamında sigortalı çalışan kadınlar ile isteğe bağlı sigorta primi ödeyen kadınlar yararlanır. BAŞVURU NEREYE YAPILMALI? Engelli çocuğu bulunan annelerin erken emeklilik hakkından yararlanabilmesi için rapor almaları gerekiyor. Raporlar Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) sağlık kurullarınca düzenleniyor. Birden fazla engelli çocuğu olanların her bir çocuk için ayrı ayrı rapor alması gerekir ancak sadece bir çocuk için erken emeklilik hakkından yararlanırlar. İşçi ve esnaf statüsünde çalışmakta olanlar ile isteğe bağlı sigorta primi ödeyen kadınlar çocuklarının başka birinin sürekli bakımına muhtaç derecede engelli olduğunun tespiti için en son çalışmalarının geçtiği sosyal güvenlik il müdürlüğüne veya sosyal güvenlik merkezine başvurmalı. Devlet memuru olan anneler ise rapor için en son görev yapmakta oldukları illerdeki sosyal güvenlik il müdürlüğüne veya sosyal güvenlik merkezine başvuru yapmalı. RAPOR TARİHİNDE ÇALIŞMAK ZORUNLU MU? Engelli raporu talep eden annenin daha önce sigortalı çalışması varsa, rapor talep ettiği tarihte aktif olarak çalışma zorunluluğu aranmaz. Ancak daha önce sigorta girişi olmakla birlikte hiç ödenmiş primi bulunmayanların rapor talepleri dikkate alınmaz. RAPOR BAŞVURUSU İÇİN EMEKLİLİK BEKLENMEMELİ Erken emeklilik hakkından yararlanmak isteyen anneler rapor için emekli olacakları tarihte de başvuru yapabilirler. Ancak, prim ödeme gün sayıları toplamına ilave edilecek ve emeklilik yaş hadlerinden indirilecek süre, başka birinin sürekli bakımına muhtaç olma halinin başladığı tarih ile sona erdiği tarih arasında veya bu süre içinde çocuğun yaşadığı süreye göre tespit ediliyor. Ağır engelli çocuk tedavi sonrası iyileşirse rapor alınamaz. Daha önce rapor almış anneler ise çocuk iyileşinceye kadar geçen dönem için ilave prim günü ve erken emeklilik hakkından yararlanırlar. Bu nedenle emeklilik başvuru tarihi beklenmeden SGK’ya başvuru yapılması gerekir. 2008 YILINDAN ÖNCEKİ ÇALIŞMALAR DİKKATE ALINIR MI? Engelli çocuk annelerine erken emeklilik hakkı 2008 yılında yürürlüğe girdiği için sadece 2008 Ekim ayından itibaren geçen prim gün sayılarına ilave yapılır. Daha önceki çalışmalar için prim günlerine ilave yapılmaz. ÇOCUK EVLENDİKTEN SONRA PRİM GÜNÜ İLAVE EDİLMEZ Erken emeklilik için prim günü ilave edilecek süre çocuğun doğum tarihine, ölmesi halinde ölüm tarihine, başka birinin sürekli bakımına muhtaç derecede malul durumda olma halinin başlangıç ve bitiş tarihine göre belirlenir. Çocuk evlenirse, evlendiği tarihten sonra annenin prim günlerine ilave edilmez. Tek başına veya eşiyle birlikte evlat edindiği ağır engelli çocuğu bulunan anneler de erken emeklilik hakkından yararlanır. Bunların erken emeklilik hakkı hesaplanırken, evlat edinme tarihleri dikkate alınır. Anne boşanmış ise erken emeklilikten yararlanabilmesi için çocuğun velayetinin kendisinde olması gerekir. Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Kanunu hükümlerine göre ücretli veya ücretsiz sürekli ve yatılı olarak bakımı yapılan çocuk anneleri erken emeklilik hakkından yararlanamazlar. ENGELLİ ÇOCUK SİGORTALI OLURSA ANNENİN ERKEN EMEKLİLİK HAKKI DEVAM EDER Mİ? Çocuk 4/a, 4/b veya 4/c statüsünde çalışmaya başlarsa annenin çalışma sürelerine prim günü ilave edilebilmesi için ağır engelli halinin devam edip etmediğine dair kontrol muayenesi yaptırılması istenir. Kontrol muayenesinde engelli hali devam ettiği tespit edilen çocuk sigortalı çalışsa dahi annenin prim günlerine süre ilave edilir. Çocuk için isteğe bağlı sigorta yapılmışsa kontrol muayenesine gerek kalmadan annenin erken emeklilik hakkı devam eder. YIPRANMAYA TABİ İŞLERDE ÇALIŞAN ANNELER İKİSİNDEN DE YARARLANIR Ağır engelli çocuğu bulunan anne aynı zamanda yıpranmaya tabi bir işte çalışıyorsa, örneğin asker veya polis ise hem engelli çocuğundan dolayı erken emeklilik, hem de mesleğinden dolayı sağlanan yıpranma hakkından yararlanır.
Source: Habertürk
Türkiye”nin yanı başına yerleşeceklerdi! 435 bin lirayı ellerinin tersiyle ittiler… Yunan hükümetinin planı elinde patladı
Yunanistan”ın Batı Trakya sınırında iç göçü artırmak için yaptığı plan elinde patladı. Plana göre, Meriç (Evros) bölgesindeki Kumçiftliği (Orestiada), Sofulu (Sufli) ve Dimetoka (Didimotiho) belediyelerinin kırsal kesimine vatandaşlar yerleştirilecekti. Amaç ise bu bölgelerdeki nüfusun azalmasını durdurmak ve demografik yapıyı güçlendirmekti. HALKIN GÖZÜ PARAYI DA GÖRMEDİ Hatta hükümet buraya yerleşecek vatandaşlarına 10 bin euro para yardımında bulunacağını da açıkladı. Ancak bu fikir halk tarafından ilgi görmedi. #r-1115193# Sözcü”nün haberine göre, Kumçiftliği Belediye Başkanı Diamantis Papadopulos, programın başlangıçta bir miktar ilgi çektiğini ancak bu ilginin zamanla azaldığını ifade etti. Çoğu başvuranın bölge kökenli aileler olduğunu ve geri dönme olasılıklarını değerlendirdiklerini belirten Papadopulos , “Bu sihirli bir çözüm değil, önemli kalkınma politikalarıyla desteklenmesi gereken tamamlayıcı bir araçtır” dedi. “İŞ YOKSA KİMSE GELMEZ” Sofulu Belediye Başkanı Panagiotis Kalakikos da benzer görüşleri dile getirdi: “Eğer iş yoksa, kimse 10 bin Euro için gelmez. Yatırım, vergi teşvikleri ve istihdamın güçlendirilmesini içeren bir destek planını şart.”
Source: Çağla Çağlar
“Siyasete büyük iş düşüyor”
PKK”nın silah bırakması bahsi artık tartışmaya kapalı bir konudur. Kendi terminolojileriyle söylersek; “12. kongresini” toplamış olmasaydı, fesih kararına direnmiş olsaydı bile durum bundan ibaretti. Zira PKK”yı var eden koşullar çoktan değişmiş olmakla birlikte varlığını sürdürmesini temin eden dış şartlar da artık yoktur. Dolayısıyla “PKK ideolojik ömrünü tamamlamıştır” demenin yeterince açıklamadığı bir vasat söz konusudur. Artık PKK”yı ayakta tutacak hiçbir yaşam ünitesi yoktur.Bu demek değildir ki PKK içindeki herkes güle oynaya yeni sürece evet demiştir. Kongre toplandığı halde açıklamanın sonraya bırakılmış olması, DEM”li Pervin Buldan”ın “zor bir kongre oldu” şeklindeki açıklaması vs. dağ kadrosunun yeknesak biçimde sürece adapte olmadığını gösteriyor. Lakin dönüşü olmayan bir yola girilmiştir artık. Yarım asra yaklaşan maddi, manevi büyük kayıplar verdiren çatışmalı dönem sona ermiştir. Türkiye”nin ve özellikle de Kürt vatandaşların yoğun yaşadığı Doğu ve Güneydoğu bölgelerinin on yıllardır kaybettiklerinin telafi edilebileceği yeni bir dönem başlamıştır. PKK”nın varlığının kriminalize ettiği tüm tartışmaların artık daha özgür şekilde konuşulabilmesi anlamına gelecektir. PKK yoksa kayyum yoktur, PKK yoksa örgüte yardım yoktur, PKK yoksa örgüt propagandası yoktur, PKK yoksa “PKK sizi tükürüğünde boğar” gibi siyaseti ortadan kaldıran tehditler ve bunların akabinde gelen kovuşturmalar yoktur… Hülasa PKK”nın feshi Türkiye”nin, daha müreffeh bir geleceğe adım atmasının yanında daha demokratik ve özgürlükçü bir yapıya kavuşması anlamına geliyor.Cumhurbaşkanı Erdoğan”ın bundan sonrası için yaptığı tespit ve uyarılan çok önemli.”Siyasete büyük iş düşecek. Siyaseten bundan nemalanmak isteyenler olabilir buna da hazırlıklı olmamız lazım. Bizi kolay bir süreç beklemiyor!” diyor. Kolay olmayacağı muhakkak. Ama işi yokuşa sürenlerin, olmazlananların, süreçten nemalanmaya çalışanların da kabak gibi gözükeceği bir döneme giriyoruz. Sadece Türkiye”yle ilgili değil bu süreç. Bölgesel bir değişimin de gereği olarak değerlendirmek durumundayız içinden geçtiğimiz süreci. Türkiye”nin büyüklüğü ve gücü, iç barışını sağlamlaştırmış ve tüm etnik ve dini çeşitliliğini sekter olmayan bir şekilde, üniter yapısı içine yedirebilmiş bir ülke olabilmesinde yatıyor. Türkiye en büyük Kürt devletidir. Bunu açıklıkla söyleyebilmek gerekiyor. Çünkü Türkiye bu sayede de çok güçlü. İçeride dışlayıcı bir milliyetçiliğin nasıl yıkıcı sonuçlar doğurduğunu biliyoruz.”Tek bayrak, tek vatan, tek devlet, tek millet” şiarı, Türkiye”nin içinde konuşulan her dili, her kökeni, kültürel dinsel her aidiyeti, birleşik ulusun ayrılmaz parçası sayan bir milliyetçiliğin mottosudur. Türkiye”yi oluşturan tüm halkların bölgedeki komşu ülkelerde de uzantıları, akrabaları, soydaşları vardır. Bölgesindeki en güçlü ülke olarak Türkiye, başka ülke sınırları içinde yaşayan tüm soydaşlarının güvenliğinin garantisidir.Henüz süreç nihayete ermiş değil. Kamuoyu gelişmeleri birkaç gün geriden takip ediyor. En başından beri tüm adımlar çok titiz, olumsuzluk ihtimalleri hesaba katılarak ve büyük bir gizlilikle atıldı. İyi ki de böyle oldu. 2013-2015 sürecinde yapılan hatalara düşülmedi. Anneler ağlamasın diye yola çıkıldı. Türkiye, bu anneler gününde tüm annelere en güzel hediyeyi verdi diyebiliriz. Evladını Türkiye için şehit vermiş tüm annelere, evladını PKK”nın elinden kurtarmak için nöbet tutan tüm annelere…
Source: Halime Kökce
Tuncer Bakırhan: Birkaç gün içerisinde kongre kararları açıklanacak
DEM Parti Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan, Habertürk TV ekranlarına konuk olarak Terörsüz Türkiye süreci ile ilgili Faruk Aksoy ile gazeteciler Hasan Öztürk ve Nevzat Çiçek”in sorularını yanıtladı. Habertürk TV”de konuşan Bakırhan şu ifadeleri kullandı: “Kongre toplandı, muhtemelen toplanan kongre süreçlerini de yakın zamanda duyacağız ama ben toplanan kongrenin Sayın Öcalan”ın yapmış olduğu yol haritasına uygun sonuçlar içereceğini düşünüyorum. Yani onun dışında bir sonuç, onun dışında başka bir şey içereceğini düşünmüyorum. Dolayısıyla mesele silahsa, kongre ise çağrı yapıldı, kongre toplandı, yakın zamanda sonuçlarını açıklayacak. Birkaç gün içerisinde kongre kararları açıklanacak.” “Pazarlık söz konusu değil” Sürece ilişkin olarak; Cumhurbaşkanı Erdoğan, MHP lideri Bahçeli ve CHP Genel Başkanı Özgür Özel”e katkılara için teşekkür eden Bakırhan, pazarlıkların yapılmadığını vurguladı. Bakırhan, “Tedirginlik şu anda yürüyen sürece değil. Bence bu yürüyen süreç bir öncekinden daha açık, daha şeffaf bir şekilde yürüyor. Kimi yerlerde tartışıldığı gibi öyle arka kapılar arkasında bir pazarlık al ver, bu durumu söz konusu değil. Bizzat ben kendim İmralı Adası”na gittim. Sayın Öcanlan ile 4 saatlik bir görüşme yaptık. Orada çok enine boyuna sorular sorduk, cevaplar aldık. Bu sürece Türkiye”nin vicdanı yürütecek” dedi. Bakırhan ayrıca “Kürt hareketi”nin Türkiye”yi bölmek gibi bir hedefi olmadığını söyleyerek şunları kaydetti: “Bu bölünme korkusunu yaratan biz değildik. Çünkü Kürt hareketi hiçbir zaman Türkiye”yi bölmek gibi bir hedefi olmadı. Bu sistemin iktidarların toplumu Kürt karşıtı ya da siyaseti karşıtı bir noktaya getirmek için bilinçli olarak kullandıkları argümanlardı. Bu topraklar üzerinde yaşayan bütün farklılıkların, renklerin eşit yurttaşlar olduğu bir sistem öngörüyor. Sayın Öcalan kendisi söylüyor. “Evet diyor, biz cumhuriyet rejimine karşı değiliz. Ama cumhuriyet 2. yüzyılda demokratikleşmeli. Demokrasiye açık olmalı” Zaten sorunlarımızın temeli de demokratik olmayan cumhuriyet değil mi? Türkiye”nin cumhuriyette bir sorunu yok. Sadece demokrasi olsun diyor. Yerimi görsün, kültürümü görsün, varlığımı görsün. Ama birlikte yaşayalım. Dolayısıyla evet haklısınız, bir bölünme algısı oluşturuldu ama Türkiye toplumu emin olsun. Kimsenin yaşadığımız ve hepimizin dediği bu ülkeyi bölmek gibi bir derdi yok. Biz eşit yaşamak istiyoruz. Eşit haklara sahip olmak istiyoruz. Bu ülke toprağının her karşısında bizim atalarımızın, dedelerimizin de alın teri var, kanı var. Kurtuluş Savaşı”nda birlikte olan, hatta tarihi daha geriye götürdüğümüz zaman, özellikle Sayın Öcalan”ın üzerinde bakın gönderme yaptığı, kanundan aldığı, günümüze kadar getirdiği. Hatta Selçuklarla, Şedadiler… Aslında ilk Türklerin Anadolu”ya girişi Kars”tır. Şedadilerle Selçuklar”ın ittifakıdır.”
Source: Internet Haber
Mehmet Yalçınkaya”nın restoranında fiyatlar ortaya çıktı, sosyal medya karıştı
yankı uyandırdı. Bir kullanıcı, restoranda yediği yemeklerin fiyatlarını paylaşınca tepkiler çığ gibi büyüdü.Bir sosyal medya kullanıcısının restoranda yediği yemekleri ve fiyatlarını paylaşması üzerine fitil ateşlendi. Kullanıcının hesabından yapılan paylaşıma göre, “keşli mantı” adlı yemek 700 TL”ye servis ediliyor. Tabağın içinde sadece iki büyük mantı parçası bulunması, kullanıcıların en çok dikkat çektiği noktalardan biri oldu. Fiyatın yüksekliğine rağmen porsiyonun küçük olması sosyal medyada eleştiri konusu haline geldi.Ancak asıl dikkat çeken ürün, “Serseri” adlı özel bir tabak oldu. Dana bonfile ve kalamarla hazırlanan bu yemek, 1550 TL”lik fiyatıyla gündeme damga vurdu. Bu miktar, Türkiye”de 2025 itibarıyla günlük net asgari ücret olan 736 TL”nin iki katına yakın. Bu da, asgari ücretle çalışan bir vatandaşın bu yemeği karşılayabilmesi için iki günlük kazancını harcaması gerektiği anlamına geliyor.Fiyatların sosyal medyada yayılmasıyla birlikte pek çok kullanıcı, “lüksün sınırı”, “gastronomide erişilebilirlik” ve “şov mu, yemek mi?” gibi konular üzerinden tartışmalara katıldı. Kimileri restoranın özgün menüsü ve gastronomik deneyimine saygı duyulması gerektiğini belirtirken, kimileri bu tarz fiyatlandırmaların toplumun büyük kesimi için “ulaşılmaz bir şov” haline geldiğini savundu.
Source: Haberler
Emekli ikramiyelerinin 3 katına çıkması teklifi TBMM”ye sunuldu
Emekli maaşları ve ikramiyelerinin yükseltilmesine ilişkin yeni bir teklif, Türkiye Büyük Millet Meclisi”ne (TBMM) sunuldu. Emeklilerin maaşlarının artırılması konusunda yapılan bu teklif, emeklilerin ekonomik durumlarını iyileştirmeyi hedefliyor.En düşük emekli aylığının ve emeklilere verilen bayram ikramiyelerinin aylık net asgari ücret tutarına yükseltilmesi kanun teklifi, Türkiye Büyük Millet Meclisi”ne sunuldu. “5510 Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi” adını taşıyan ve Yeni Yol Partisi Hatay milletvekili Necmettin Çalışkan tarafından hazırlanan teklif, emeklilerin enflasyon karşısında karşılaştıkları alım gücü sorununu aşmayı hedefliyor. MAAŞLAR VE İKRAMİYELERDE ASGARİ ÜCRET HAZIRLIĞI Konuya ilişkin TBMM”ye sunulan teklifin gerekçesinde şu ifadelere yer verildi: Bu Kanun Teklifi ile emekli vatandaşlarımızın ekonomik dalgalanmalardan etkilenmesinin önüne geçilerek aylıklarının ve bayram ikramiyelerinin en az asgari ücret seviyesinde tutulması amaçlanmaktadır.Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanlığı verilerine göre, 2002 yılında ortalama işçi emekli aylığı, asgari ücretin %50 oranında üzerinde iken 2024 yılında asgari ücretin %58,8 oranında altında kalmıştır. Sosyal Güvenlik Kurumu, yaşlılık aylığının amacını çalışma gücünün azalması sonucu gelir kaybına uğramaya bağlı olarak sigortalıların geçimlerini sağlamak olarak ifade eder. Ancak enflasyonist ortama bağlı olarak aylıklar ve bayram ikramiyelerinin satın alma gücü ortalama ücrete göreli olarak her yıl düşmektedir. Bu durum, emeklilerin bir kısmının açlık sınırı altında bir gelire mahkûm olmasına yol açmaktadır. ARTIŞLAR DA AYNI ORANDA OLACAK “Anayasada tanımlı sosyal devlet ilkesi gereği devlet, bireylere asgari gelir güvencesi vermelidir. Kanun Teklifi ile sosyal devlet ilkesinin bir gereği olarak en düşük emekli aylığının, asgari ücret düzeyine yükseltilmesi, yılda iki kez verilen bayram ikramiyelerinin asgari ücretten düşük olmayacak şekilde düzenlenmesi ve bu miktarın her yıl yürürlüğe girecek asgari ücret miktanna güncellenmesi amaçlanmaktadır.”
Source: Abdurrahman Yazıcı
Milyoner”de gündem olan anlar! 500 bin TL”lik Türkiye sorusu yarışmaya damga vurdu
Oktay Kaynarca’nın sunumuyla ekranlara gelen Kim Milyoner Olmak İster programında, yarışmacıların verdiği cevaplar sık sık sosyal medyada gündem oluyor. Programın yeni bölümü de izleyicilerden büyük beğeni topladı. Yarışmaya katılan albino hastası Yasin Erdoğan, başarılı performansıyla dikkat çeken yarışmacılar arasında yer aldı. Yarışmacı, hastalığıyla nasıl başa çıktığını da anlattı. Erdoğan, “Bana uzaylı muamelesi yapıyorlardı. Okulda hakkımı hep savundum. Bu hastalık, pigment eksikliğinden kaynaklanıyor. Çocukken zorluk çektim ama şu an memnunum. Bardağın dolu tarafına bakmaya çalışıyorum.” ifadelerini kullandı. 500 BİN TL”LİK SORUYU AÇTIRMAYA HAK KAZANDI 300 bin TL değerindeki 10. soruya kadar başarıyla gelen yarışmacı, 500 bin TL’lik soruyu açtırmaya hak kazandı. “Türkiye hangisinin üretiminde 1 numara değildir?” sorusuyla karşı karşıya kalan Erdoğan, cevap vermeyerek 300 bin TL’lik ödülle yarışmadan ayrıldı.
Source: Ceylan Yıldız
Böyle öğretmen olmaz olsun! Sandalyesini çektiği Down sendromlu öğrenciyi yere düşürdü
Olay, geçtiğimiz Şubat ayında merkez Selçuklu ilçesinde bulunan özel eğitim meslek okulunda meydana geldi. 11″nci sınıf öğrencisi olan down sendromlu E.Y., yemek yediği sırada yemekhaneye gelen mutfak görevlisi tarafından dersin başladığını ve sınıfa gitmesi konusunda uyarıldı. E.Y”de yemeğinin bitmediğini belirterek masadan kalkmak istemedi. Bunun üzerine bir öğretmen E.Y”nin yanına gelerek sandalyeyi altından çekerek çocuğu yere düşürdü. E.Y”yi yerden kaldırmak için kolundan çeken öğretmen, bunda başarılı olamayınca çocuğu yerde bırakıp yemekhaneden ayrıldı. Tek başına dakikalarca yerde oturan ve kimsenin yardım etmediği E.Y”de bir sonra yerden kalkıp sınıfına doğru gitti. Bu anlar yemekhanede bulunan güvenlik kameraları tarafından saniye saniye kaybedildi. Eve gelen oğlunun kolundaki izleri fark eden anne F.Y. (40) polis merkezine giderek şikayetçi oldu.
Source: Tolga Yanik
DEM Parti Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan: Bu insanlar çıkacak mı?
DEM Parti Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan, Habertürk TV ekranlarına konuk olarak Terörsüz Türkiye süreci ile ilgili Faruk Aksoy ile gazeteciler Hasan Öztürk ve Nevzat Çiçek”in sorularını yanıtladı. Bakırhan, Cumhurbaşkanı Erdoğan”a, MHP Genel Başkanı Bahçeli”ye ve CHP Genel Başkanı Özel”e süreçteki katkıları bakımdan teşekkür etti. İşte Bakırhan”ın açıklamalarından satır başları: “TÜRKİYE KÜRTLERİN EVİDİR”Türkiye Kürtlerin evidir. Dolayısıyla bu meselenin evimizde tartışılması, konuşulması, evimizde çözüm yollarının tartışılması gerçekten çok önemlidir. Her şeyden en önemlisi bence burasıdır. Kimsenin dahil olmadığı, her şeyin Türkiye adlarının gözü önünde yapıldığı, arka kapılar arkasında gizli pazarlıkların yapılmadığı, Türkiye toplumunun da ne konuşulduğu, ne yapıldığını anı anına bildiği, duyduğu, gördüğü bir süreci yaşıyoruz. Süreç başlar başlamaz. İmralı”da arkadaşlarımızın yaptığı bütün görüşmeleri Türkiye kamuoyuyla paylaştık, siyasi partilerle paylaştık, basınla paylaştık, en önemlisi Karadeniz”den Ege”ye, Trakya”ya kadar bu meseleyi götürdük. Bu sefer sade, yalın, toplumdan kaçırılmayan, toplumun da yakından izlediği, gördüğü, sorduğu sorulara da yanıt aldığı bir süreci yürütmeye çalışıyoruz. Umarım siyaset yürütme ereği, bu meselenin asıl muhatabı olan Meclis”te bu konuda üzerine düşen sorumlulukları yerine getirir ve 100 yıldır bu ülkeyi meşgul eden, enerjisini, ekonomisini emen, gerçekten her birimize olumsuz anlamda faturaların olduğu bu sorunu diyalogla, müzakereyle Türkiye”de çözer, Türkiye”nin geleceğine çok önemli bir katkı sunmuş oluruz. Son geldiğimiz nokta budur. ÖCALAN BÜYÜK RİSK ALDIUmudumuz her zaman vardı ama son süreçte çok önemli bir şey oldu. Biz bugüne kadar dünyadaki çatışma ve çözüm deneyimlerini okuduk. Hatta ben kendim İspanya”ya, İngiltere”ye, İrlanda”ya bizzat giderek geçmişte oradaki bu süreçlerin nasıl yürüdüğünü işte muhataplarından öğrenmeye çalıştım. Yakın zamanda yapmış olduğumuz konferanslara bu çözüm ve çatışma süreçlerini çalışan içerisinde yer alan aktörleri çağırdık. Gerçekten zor ve meşakkatli süreçler yürümüş. Yıllarca devam etmiş. Çok kolay olmamış. Bizi umutlandıran ne? İlk defa Sayın Öcalan büyük bir risk, sorumluluk alarak en sonda tartışılan şeyi en başa koydu silahı. SÜREÇ ŞEFFAF BİR ŞEKİLDE YÜRÜYOREn başta da partimize dün kayyum atandı yakın zamanda. Yakın zamanda insanlarımız çeşitli havadan sudan gerekçelerle tutuklanıyordu. Kapatılma davaları açılıyordu. Bir anda iklimin havanın böyle kısa bir sürede değişmesi tabii ki insanlara soruları sordurtabilir. Ne oldu, ne bitti, ne aldınız, sizi utandıran nedir? Siirt”e gittim. Daha önce belediye başkanlığı yaptım. Yerime kayyum atanmıştı. Sonra milletvekili seçildim. Çok önemli, çok değerli, kıymetli bir kentte. Orada bu işin kadasını belasını çeken, emin olun çok zor süreçlerden geçen, bizim tabanımızdan anneler soruyor, başkan siz iyi olacak diyorsunuz, yürüyecek diyorsunuz, umutluyuz diyorsunuz ama işte kayyum atıyorlar. Nasıl olacak sorularını soruyordu. Tedirginlik şu anda yürüyen sürece değil. Bence bu yürüyen süreç bir öncekinden daha açık, daha şeffaf bir şekilde yürüyor. Kimi yerlerde tartışıldığı gibi öyle arka kapılar arkasında bir pazarlık al ver, bu durumu söz konusu değil. Bizzat ben kendim İmralı Adası”na gittim. Sayın Öcanlan ile 4 saatlik bir görüşme yaptık. Orada çok enine boyuna sorular sorduk, cevaplar aldık. Bu sürece Türkiye”nin vicdanı yürütecek. “BU İNSANLAR ÇIKACAK MI, BU SÜREÇ NASIL YÜRÜYECEK?”Yüz yıllardır birlikte yaşayan Kürt ve Türk halklarının barış talebi bence bu sürece büyük can ve kan verecek. Yani destek verecek. Katkı sunacak. Kürt meselesi Türkiye”ye çözülmemesi büyük şeyler kaybettirdi. Şimdi bu meselenin çözümünü istemek, Türkiye toplumun en doğal hakkıdır. Ama bunu isterken de insanların tedirgin olması da gayet normaldir. Çünkü dün kötü şeyler yaşandı, olumsuz şeyler yaşandı. Bak hala 5 bin 800-6 bin civarında eş başkanlarımız dahil olmak üzere, Selahattin Başkan, Figen Başkan cezaevinde. Madem bir süreç yürüyor, o zaman bu cezaevindeki durum nedir, yargının durumu nedir, ne olacak? Bu insanlar çıkacak mı, bu süreç nasıl yürüyecek? “SİYASET DAHA FAZLA ROL ALMALI”Bizim tedirginliğimiz şu, siyaset daha fazla rol almalı. Daha işte toplumu rahatlatacak, kafalardaki soru işaretlerini giderecek, kaygıları giderecek, kimi gerekleri yerine getirmeleri gerekiyor. Şimdi silah dediler, hadi silah ortadan kalkıyor. Kongre toplandı, muhtemelen toplanan kongre süreçlerini de yakın zamanda duyacağız ama ben toplanan kongrenin Sayın Öcalan”ın yapmış olduğu yol haritasına uygun sonuçlar içereceğini düşünüyorum. Yani onun dışında bir sonuç, onun dışında başka bir şey içereceğini düşünmüyorum. Dolayısıyla mesele silahsa, kongre ise çağrı yapıldı, kongre toplandı, yakın zamanda sonuçlarını açıklayacak. Birkaç gün içerisinde kongre kararları açıklanacak.
Source: Internet Haber