Şampiyon…
Samatya’da otururken, sıkıldığımda, bunaldığımda ya da yürüyüş yapmak istediğimde meydanlara açılan küçük daracık sokaklarının, tarihi ahşap evlerinin samimiliğine gülümseyerek bakarak dolaşır, sonra kendimi sahile atardım. Deniz bana seslenir, sevecen elleriyle, ‘gel… gel…’ diye çağırırdı. Denizin kıyısına, çakıl taşlarının üstüne basa basa giderdim. Taşlar yankılanırdı.
Deniz parlardı gümüşten pul pul. En uzağa bakardım. Uzakta, kıyıdaki gözükmeyen tepelerin üstünden ışığa batmış bulutlar kabararak yükselirdi. Birden her yer çiçekliğe keserdi. Çiçekler, hiç duyulmamış, kimse tarafından görülmemiş bir cennet bahçesinin çiçekleriydi. Annemin teneke saksılara diktiği sardunyaların, küpelilerin daha büyüğü, daha renklisiydi. Kırmızısı, sarısı, beyazı, pembesi…
Nasıl bulutsa, aynı yere bir bulut gelirdi, bütün her yeri, denizi, kıyıyı, uzak tepeleri turuncu ışığa boyardı. Ardından da yıldırım oku gibi bir güçlü, uzun kırmızı bir ışık çakar, sonra göz açıp kapayıncaya kadar geçen kısacık süre içinde Samatya’yı, Yedikule’yi dolanır, geçip giderdi.
Yedikule’nin gözü kara kardeşiydi Samatya…
Hani şu zindanlarıyla meşhur semt… Son Abbasi Halifesi’nin hiçbir zaman gelmediği zindanlar… Hani, Evliya Çelebi’nin hatıratında; “çâh-ı cehennem misal” olarak adlandırdığı yer.
Samatya sokaklarında Türkçe’nin yanı sıra Rumca ve Ermenice de konuşulur, ezan sesleri, çan seslerine karışırdı..
İstanbul’a ait düş zenginliği, kalplerinde güneşin asla batmadığı ve mütemadiyen gülümseyen balıkçıların, kardeş ruhlarla yapılan eğlencenin hasının ve karındaşlık olmasa da haldaşlığın yeriydi burası.
Ben o zamanlar burayı dünyanın en bereketli, bolluklu yerlerinden biri sanırdım; herkes evine ellerinde filelerle, bez torbalarla dolu dolu giderdi.
Kimse diğerine “öteki” diye bakmaz, dışlamazdı.
İnsanın kendi sesini bulduğu, sözlerin sese, renklerin ışığa dönüştüğü, bir arada yaşama kültürünün çok geliştiği bir yerdi Samatya. Saygı, sevgi, beraberlik, samimiyet, birbirini kollama, acısını, sevincini darlığını yokluğunu paylaşma ve hoşgörü vardı.
Bu hoşgörü yeni duygular, düşünceler kazandırdı bana.
Denizden esen yosun kokulu rüzgâr, havadaki bulutlar gibi, sonbahar yaprakları gibi uçardı o eski Rum evleri gözlerimin önünde.
Gülümseyişi andıran bir duruşa sahip o eski evler ki; samimi ve sıcak, gururlu ve sert ama sevecen, taşın, toprağın, harcın, tuğlanın, ahşabın birleştiği, gözü pek bir sevinçle bakarlardı… Cumbalı kâgir evlerin sıralandığı daracık sokaklar küçücük meydanlara çıkardı. Güler yüzlü insanların, neşeli kalplerin, dostluk susuzluklarını giderdikleri, gittikçe uzamış, genişlemiş, her biri bir yıldız olmuş kollarıyla birbirlerini yaldızlamak, aydınlığa boğmak için sevgiyle kucaklaştıkları buluşma noktalarıydı bu meydanlar. İplere dizilmiş ışıklar gibi parıldayan çirozluk uskumruların, denizlerin kara gülleri midyelerin, ızgara balıkların kokuları yayılırdı etrafa.
Barış ve hoşgörü içinde, ince belli bardaklarda tavşankanı çaylar eşliğinde insanlar hoş sohbetlerin yücelerine dalarlardı.
Hemen herkes birbirini tanırdı.
Bugünün Türkiye’sinde birbirlerini diken gibi gören insanlara hiç benzemezlerdi.
Nefret etmeyi, kötü görmeyi bilmezlerdi. Birbirlerine gece karanlığı olmazlardı, aksine aydınlık olurlardı.
Birbirlerinin üstünü açmazlar, birbirlerinin üstünü örterlerdi.
Birbirleriyle tek ışık olurlar, bulundukları yeri dostluğun barışın sevginin, hoşgörünün ışığıyla aydınlatırlardı.
İşte Samatya’da o aydınlıkla yaşadım ben.
Evlerine girdim, yemeklerini yedim, düğün masalarında oturdum, cenazelerine katıldım.
Güldük ya da ağlaştık birlikte.
Hepsi birbirine benziyordu.
Ve hepsinin de gözlerinde o tek ışık vardı: İnsanlık ışığı…
Hepsinin bir ağzı vardı ve aynı türküyü çağırıyorlardı: İnsanlık türküsü…
Ustalıkla mühürlenmiş, bir kral yüzüğü gibi katıksız yalın ve som altından, değerli, yetenekli insanlar vardı Samatya’da. Artık kıymeti bilinmeyen ve tüm eski değerler gibi zamanın çöplüğüne atılan, unutulmaya yüz tutan meslekleri hâlen bıkmadan usanmadan sabırla yapan şamdancı Osep, sedef kakma ustası Ohannes, gümüş sanatçısı Yetvart, ayakkabıcı Nefter… Çello çalan berber Niko, buğulu bir sabun kokusuyla kokan küçük dükkânında, öğrencileri yarı fiyatına tıraş eder, bazen de durumuna bakar hiç para almazdı. Öyle usta bir berberdi ki Berber Niko, saçlarda makası işlemeye başladığı zaman, onun uyumunu hiçbir şey bozamazdı, makas aksamadan sürekli şıkırtılarla işlerdi.
Berber Niko hem insanın derdini açar, konuşturur, kendi de konuştukça konuşur, makas da aynı uyumda şıkırdar, çaydanlıktan ortalığa sıcak bir buğu yayılırdı.
Tıraştan sonra da mutlaka demli çay ikram ederdi.
Bayramlık ayakkabılarımı Nefter Yayla’dan alırdım. Nefter Usta, Beyoğlu’nun en şık mağazalarına 200 liraya sattığı ayakkabıları mahalle gençlerine 50 liraya verirdi. Öylesine yüce gönüllüydü. Dar gelirli ailelerin çocuklarından ise para almazdı, “Ben okuyamadım, bari siz okuyun” derdi.
(Günümüzde yıkılıp üzerinden asfalt geçirilen yerde Samatya Deniz Spor Kulübü yer alıyordu.)
Ben, sporsever, atletik bir gençtim. Burada kürek çekme ve vücut geliştirme sporu yapardım.
İnsan hazineleriyle dolu bu kulüpte, briç ustası olan taksici Vefalı Celal Ağabey bana briç oynamayı öğretmişti. Arkadaşlarım Halil, Teoman, Adem, Türel, Haydar ve Mete ile Samatya Deniz Spor Kulübü’nde tatil günleri düzenlenen briç turnuvalarına katılırdık. Turnuvanın en zevkli yanı, kaybedenlerin arkadaşlarına deniz kenarındaki lokantada yemek ısmarlamasıydı.
Gittiğimiz Olimpiyat Lokantası’nın sahibi, 1936 Berlin Olimpiyat Oyunları’nda Türkiye Cumhuriyeti’ne olimpiyatlarda ilk altın madalyayı kazandırmış olan grekoromen milli güreşçimiz Yaşar Erkan’dı.
“Şampiyon” dört yaşındayken Erzincan’dan İstanbul’a gelmişti. Kumkapı Güreş Kulübü’nde güreşe başlamış ve burada yetişmişti. Babası Ali Efendi de köylerinin meşhur pehlivanlarındandı. Yaşar Erkan, 1933 yılında Türk Milli Güreş Takımı’na seçilmişti, aynı yıl Balkan Şampiyonluğu’nu kazanmıştı. Bu şampiyonluğu 1934 ve 1935 yıllarında da elinde tutmuştu. Berlin’de ise grekoromen 61 kiloda Olimpiyat Şampiyonluğu’na ulaşarak şanlı bayrağımızı göndere çektirmiş ve Milli Marşımızı çaldırmıştı. Altın madalya aldıktan sonra “Şampiyonluk kürsüsünde şanlı bayrağımız şeref direğine çekilirken kendimi tutamadım, gözlerimden yaşlar sel gibi aktı. Yüz yirmi bin kişinin ve Hitler’in önünde bayrağımızı şeref direğine çektirmek ve ayakta güzel marşımızı dinletmek, hayatımdaki mutlulukların en büyüğü oldu” demişti.
Görmüş geçirmiş, mangal yürekli bir adamdı şampiyon. Yemeği ısmarlayacak olanlara takılmayı sever, garsonlara; “Bu aslan gençlere, geleceğin büyük adamları talebelere donatın masayı” der, sonra da bıyık altından güler, “Bakalım, yüklü faturayı nasıl ödeyeceksiniz” diye takılırdı.
Böyle söylerdi söylemesine ama ya çok az para alır, çoğunlukla da hiç para almazdı. Öylesine, zaman zaman 15-20 gence masa kurar, sofrayı mükellef donatır, öğrenciler yiyip içip hesabı istediklerinde, “Siz derslerinize, öğrenmeye iyi verin kendinizi, üniversiteyi bitirin, iş güç sahibi olun. ondan sonra ödersiniz,” derdi.
Öğrenciler onun baş tacıydı…
Şimdi geriye dönüp bakıyor ve anılarım bir film şeridi gibi gözlerimin önünden geçerken “İyi ki gençliğimiz yetişkinlerin gençlere değer verdikleri döneme denk gelmiş ve iyi ki “Küçük Paris” olarak anılan Samatya gibi şenlikli ve sakinlerin birbiriyle barışık oldukları bir semtte yaşamışız” diyorum.
Source: Uğur Dündar
Şehit ailesinin evindeki akılalmaz yoksulluk ilk kez görüntülendi
Türkiye PKK terör örgütünün silah bırakması çağrısını tartışırken, 20 Şubat’ta şehit düşen Piyade Sözleşmeli Er Mustafa Uslu’nun ailesi, harap vaziyetteki evleri uygun olmadığı için şehidin amcasının evinde taziyeleri kabul etti. Şehit ailesini ziyaret eden CHP Çorum Milletvekili Mehmet Tahtasız, “Yüreğimiz dağlandı. Hep mi garibanın evine acı düşer’’ dedi.
Tahtasız, Pençe-Kilit operasyonu bölgesinde girdiği çatışmada şehit düşen ve 22 Şubat’ta devlet töreni ile Çorum’un Bayat İlçesi Çukuröz Köyü’nde toprağa verilen şehit Uslu’nun babası ve kardeşlerini ziyaret etti. Tahtasız şunları söyledi:
BEŞ KARDEŞİN EN KÜÇÜĞÜ
“24 yaşındaki şehidimiz 5 çocuklu ailenin en küçüğü. Baba Sadık Uslu’nun uzun yıllardır oturduğu ev misafir ağırlamaya elverişli olmadığı için taziyeler şehidin amcasının evinde kabul ediliyor. Askerliğini Kıbrıs’ta yapan Uslu, hem geçimini sağlamak hem de sevdiği mesleği yapmak için sözleşmeli er sınavına girmiş. Sınavı kazanan Uslu’nun ilk görev yeri de Kuzey Irak’taki Pençe-Kilit Operasyon bölgesi oluyor. Burada 1.5 yıldır görev yapıyordu ve 20 Şubat günü maalesef şehit düştü.
BABASINA SÖZ VERMİŞTİ
Şehidin babası köyde geçim sıkıntısı yaşıyor. Erkek kardeşleri inşaatlarda amelelik yapıyor. Ailenin acısı ve yaşam koşulları yüreklerimizi dağladı. Şehit babasının oturduğu ev çok kötü durumda. Uslu, şehit olmadan önce babasına ‘Sana güzel bir ev yapacağım’ diye söz vermiş. Elimizden geleni yapmak boynumuzun borcu. İnşaat sezonu başladıktan hemen sonra şehidin ailesine bir ev yapılacak ve Valilik tarafından teslim edilecek.’’
Source: Başak Kaya
Küçük köyde iç çamaşırı bilmecesi
İngiltere”de Cornwall”un Lerryn köyünde çiftçilik yapan Michael Irwin, tarlalarında ortaya çıkan rengarenk sütyenler nedeniyle kendini gizemli bir olayın içinde buldu… İlk olarak parlak kırmızı bir sütyeni tarlasının yakınındaki bir kapıya bağlı halde bulan Irwin, daha sonra mavi, siyah ve beyaz sütyenlerle karşılaşınca olay iyice ilginç bir hal aldı.
Irwin, durumu ilk fark ettiğinde sadece bir şaka olduğunu düşündüğünü söyledi: “Yolda giderken parlak kırmızı bir sütyenin kapıya bağlı olduğunu gördüm. Garip geldi ama pek de önemsemedim. İki hafta sonra aynı yolda giderken hala orada olduğunu ve 100 metre ileride bir başkasının daha olduğunu fark ettim. Biri şaka yapıyor olmalı diye düşündüm.”
HAFTALAR İLERLEDİKÇE İŞLER GARİPLEŞTİ
Ancak olay burada bitmedi. Haftalar ilerledikçe tarlalarındaki çitlere ve çalılıklara daha fazla sütyen takılmaya başlandı. Geçen hafta ilk bulduğu sütyenin 200 metre ilerisinde bir kapıya tam üç sütyen birden bağlanmıştı.
Irwin, sütyenleri yakından incelemediğini ama normal boyutlarda göründüklerini belirtti: “Hepimiz birinin çıkıp bunun bir şaka olduğunu açıklamasını bekledik ama olay uzadıkça uzadı.”
Kimin neden böyle bir şey yaptığı hala bilinmiyor ancak köyde bu olay herkesin dilinde… Irwin, durumu komik bulduğunu ve her geçtiğinde gülümsemesine neden olduğunu söylüyor. Köy halkı da olay karşısında şaşkın ve esprili yorumlar yapıyor. Bir köylü, “Kapıları açmayın, bu bir tuzak olabilir” derken bir diğeri, “Bu soruşturma için daha fazla destek gerekli” diye şaka yaptı.
Source: Sonuç Sürmeli
Adana’da Kızılay destekli sosyal market hizmete girdi
Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürü Enis Yavuz Yıldırım’ın Adana ziyareti kapsamında, Adana Denetimli Serbestlik Müdürlüğü bünyesinde açılan Sosyal Market’in açılış töreni de düzenlendi.Törene; Kızılay I. Genel Yardımcısı Yusuf Ramazan Saygılı, Adana Cumhuriyet Başsavcısı Altuğ Kürşat Şahin, Genel Müdür Yardımcısı Çelebi Yılmaz, Adalet Komisyonu Başkanı Mehmet Ali Çolak, Daire Başkanları Mustafa Burak Açoğlu ve Alperen Öztürk, Tetkik Hakimleri Canan Karaaslan ve Kaan Yalçın, Cumhuriyet Başsavcı Vekili Taşkın Çörekli, Cumhuriyet Savcıları Osman İlkutli ve İrfan Alper ile Kızılay Adana Şube Başkanı Halil Ahmet Çolak katıldı.Açılış töreni öncesinde Adana Denetimli Serbestlik Müdürü Can Deveci tarafından, müdürlüğün faaliyetleri, yeni oluşturulan uzaktan eğitim sınıfı, atölyelerde üretilen ürünler, çocuk hizmetleri bürosu ve serbest zaman etkinlik alanı tanıtıldı. Açılışın ardından heyet, Sosyal Market’i gezerek içerikte yer alan ürünleri inceledi.Sosyal Market projesi ile yükümlülerin topluma kazandırılması, ihtiyaç sahibi ailelere destek olunması ve sosyal yardımlaşmanın güçlendirilmesi hedefleniyor. Projeye katkı sağlayan tüm kurum ve kuruluşlara teşekkür edildi.
Source: Mehmet Serbes
Duyan Eminönü”ne akın ediyor: Adım atacak yer kalmadı
Eminönü, Ramazan ayı ile beraber yine ilk sıralarda vatandaşın uğrak yerlerinden biri oldu. Alışveriş yapmak isteyenler Eminönü”ne akın ederken, esnafta bu durumdan memnun olduğunu ifade etti.
EMİNÖNÜ YİNE TIKLIM TIKLIM
İstanbul”un en yoğun alışveriş yerlerinden biri olan Eminönü, ilk iftar için yoğun bir kalabalık yaşadı. Sahur ve iftar sofralarının eksik olmasını istemeyen vatandaş, Mısır Çarşısı”nda ve dışında bulunan dükkanları doldurdu. Sokaklar ise adım atılmayacak noktaya geldi.
HURMA YERİNE LOKUM ALIYORLAR
Vatandaş, hem fiyat açısından hem gezme amaçlı Eminönü”nü tercih ettiğini ifade ediyor. Esnaf Murat Demir ise bol bol lokum sattıklarını ve ilk gün yoğunluğundan memnun olduklarını söyledi. Demir, vatandaşın yüksek hurma fiyatlarından dolayı lokuma yöneldiğini de aktardı.
Source: Haber Merkezi
Dünyanın dört bir yanından Müslümanlar, ramazan ayının ilk iftarını yaptı
Rusya’nın başkenti Moskova’da Müslümanlar ramazan ayının ilk iftarını açtı.
Zafer Parkı’ndaki Anıt Camisi önünde ramazan ayı boyunca iftar verilmek üzere Moskova Müslümanları Dini İdaresince kurulan geleneksel iftar çadırı faaliyetlerine başladı
Ramazan ayının ilk iftarı dolayısıyla yapılan programda Rusya Federasyonu Müslümanları Dini İdaresi ve Müftüler Konseyi Başkanı Ravil Gaynutdin, konuşma yaptı.
Ukrayna-Rusya savaşının üçüncü yılı geride kalırken, Ukrayna’da yaşayan müslümanlar, Ramazan ayının ilk orucunu Kiev’deki camide açtı. Savaşın zorluklarına rağmen müslümanlar, iftar sofrasında dayanışma ve kardeşlik duygularıyla bir araya geldi.
Ukrayna’nın batısındaki Lviv kentinde de yaşayan Müslümanlar, Ramazan ayının ilk iftarında bir araya geldi.
Muhammed Asad İslami Kültür Merkezi”nde düzenlenen iftar programına katılan vatandaşlar, topluca akşam namazını kıldıktan sonra oruçlarını açtı.
Bulgaristan
Bulgaristan Cumhurbaşkanı Rumen Radev, ramazanın ilk gününde başkent Sofya”da iftar programı düzenledi.
Cumhurbaşkanı Radev”in ev sahipliğinde bir otelde gerçekleştirilen programa, Cumhurbaşkanı Yardımcısı İliyana Yotova, Kültür Bakanı Marian Baçev, Bulgaristan Müslümanları Başmüftüsü Mustafa Aliş Haci, ülkedeki başlıca dinlerin ruhani liderleri, Sofya”da görev yapan büyükelçiler, bilim insanları ve basın mensupları katıldı.
Radev, burada yaptığı açıklamada, iftarın, farklı din ve nesillere ait insanları bir araya getiren önemli ve derin anlamlı bir gelenek olduğunu belirterek, “Ramazan ayı, inançlı insanlara sabır, merhamet, cömertlik ve hoşgörü öğretir.” diye konuştu.
“Dedelerimiz, velilerimiz bizlere olağanüstü değerli bir vasiyet bırakmıştır.” diyen Radev, “Onlar birbirimizi tanıma, bir arada olma ve sohbet edebilmemizin ne kadar önemli olduğunu bizlere öğretmiş bulunuyor. Karşılıklı anlayış ve saygı zaman içerisinde asla değişmez iki değer olup, zor dönemlerde bile huzurlu yaşamamızı sağlar.” ifadesini kullandı.
Başmüftü Haci de her ramazan iftar programı düzenleyen Radev”in nazik ev sahipliğiyle güzel geleneği sürdürdüğünü söyledi.
“Etnisitesi, dini ne olursa olsun, burada bir araya gelen tüm dost ve tanıdıklarımızla aynı ekmeği paylaşarak büyük mutlulukla beraberliğimizi yaşayabiliyoruz.” diyen Haci, insanların Bulgaristan”da asırlar boyunca hep birlikte yaşadığını dile getirdi.
Haci, “Dini inanç, insani değerlerin temelinde yer alıyor. O değerler olmazsa, bizler de var olamayız.” şeklinde konuştu.
ABD”nin başkenti Washington ve civarında yaşayan çok sayıda Müslüman, ramazan ayının ilk iftarı için Amerika Diyanet Merkezi”nde (DCA) bir araya geldi.
Kırgizistan
Türkiye”nin Bişkek Büyükelçiliği, Kırgızistan”ın başkenti Bişkek”te, ramazan ayının ilk gününde toplu iftar programı düzenledi.
Türkiye tarafından yaptırılan Merkez İmam Serahsi Camisi”nin cemaatine verilen iftarın ev sahipliğini Türkiye”nin Bişkek Büyükelçisi Ahmet Sadık Doğan yaptı.
Programa, Kırgızistan Müftüsü Abulaziz Zakirov, Müftü Yardımcısı Samagan Mırzaibraimov, Kırgızistan Devlet Din Komisyonu Başkanı Azamat Yusupov”un yanı sıra cami cemaati, büyükelçilik müşavirleri ve ataşeleri, Türkiye”nin Bişkek”teki kurumlarının yetkilileri katıldı.
Cemaat, akşam ezanının okunmasının ardından vakit namazını eda etti, ardından caminin alt katında kurulan yer sofralarında iftarını yaptı.
Büyükelçi Doğan, burada yaptığı konuşmada, katılımcıların ramazan ayını tebrik ederek, Kırgız halkına sağlık, bereket ve birlik diledi.
Kırgızistan Devlet Din Komisyonu Başkanı Yusupov da Merkez İmam Serahsi Camisi”nde ramazan ayının ilk iftarını Türkiye”nin Bişkek Büyükelçisi Doğan”ın verdiğini belirtti.
Yusupov, Türkiye Büyükelçisinin iki ülke arasındaki ilişkilere katkısına değinerek, “Sayın Doğan, Kırgız-Türk ilişkilerinin çok yönlü gelişmesine katkı sağlayanlardan ve iki ülke ilişkilerinin tarihinde izi kalacak şahsiyetlerden biridir.” ifadesini kullandı.
İftar programına 2 bin kişi katıldı
Konuklardan Habibulla Amirov, ramazan ayının ilk gününde Müslümanların duasını alan ve sevindiren Türkiye”nin Bişkek Büyükelçisine teşekkür etti.
Mevlüt Küçükemek ise bugünkü iftarda kendisini evinde gibi hissettiğini belirterek, “Allah herkesten razı olsun. Ramazan ayımız mübarek olsun.” dedi.
İftar programına katılan Dilnoza Rahmatullayeva da Müslümanların oruç ibadetinin Allah katında kabul edilmesi temennisinde bulundu.
Davetlilere Kırgızistan”ın yerel mutfağından geleneksel lezzetler ikram edildi.
İftar duasını Kırgızistan Müftüsü Abulaziz Zakirov yaptı.
Anadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır. Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.
Source:
Mustafa Uğur: Bizi Kayserispor yakınlarında istemiyorlar
Türkiye Futbol Antrenörleri Derneği Kayseri Şube Başkanı Ahmet Yıldız, geçmişte Kayserispor”a ve Erciyesspor”a futbolcu, antrenör ve yönetici olarak hizmet eden önemli isimleri bir araya getirdi. TÜFAD binasında gerçekleştirilen muhabbet toplantısına TÜFAD Kayseri Şube Başkanı Ahmet Yıldız, Türkiye Futbol Federasyonu Bölge Müdürü Mutlu Önal, Kayserispor eski yöneticileri ve futbolcularından Hacı Bekir Kuzucu, İbrahim Koltuk, antrenör Fehmi Kuş, Mustafa Uğur, Mehmet Bulut, Erdoğan Özdoğan, Recep Dikkeleş, Ertuğrul Seçme, Mustafa Çapanoğlu, Orhan Ülke, Rıdvan Çeçen, Özcan Senem, Mustafa Altındağ, Zekeriya Altıparmak, Metin İlhan, Öztürk Tanrıbilir, Halit Kurt, Tunay Türkan, eski futbolculardan Ahmet Bulut, İsmail Doğan. Seyit İçgül, Doğan Doğan, Gökmen Başoğlu katıldı. Toplantıda antrenörler, gerekli değeri görememekten şikâyet etti. Kayserispor eski futbolcularından ve Erciyesspor antrenörlerinden Rıdvan Çeçen; “Kayserispor ve Erciyesspor”un başarısı için burada bulunan insanlar para, pul gözetmeksizin görev alırlar. Yalandan, dolandan uzak olduğumuz için istenmiyoruz” dedi. Kayserispor eski kaptanı ve Erciyesspor eski antrenörü Mustafa Uğur da, Kayserili antrenör ve futbolcuların şehir dışında çok daha fazla değer gördüğünü belirtti. Teknik heyet ve futbolcuların sitemlerine TFF Bölge Müdürü Mutlu Önal, çare bulmak adına gerekli girişimleri yapacağını söyledi. Toplantıda eski futbolcu ve sportif direktör Seyit İçgül”ün anlattığı bir anısı kahkaha tufanına neden oldu. Duayenler toplantısı, hatıra fotoğrafı çektirmeyle birlikte sona erdi.
Source: Www.star.com.tr
Kent lokantalarında 4 çeşit yemek bir ay ücretsiz
Ramazan ayının ilk iftarında orucunu açmak isteyen birçok vatandaşın tercihi yine Kent Lokantaları oldu.
İBB, Ramazan boyunca toplamda 58 bin iftar yemeği sunmayı planlıyor ve her akşam 2 bin kumanya dağıtımı gerçekleştirecek.
KENT LOKANTALARININ ÖNÜNDE UZUN KUYRUKLAR OLUŞTU
Kent Lokantaları önünde, sandalye sayısı kadar iftar yemeği verileceği için uzun kuyruklar oluştu. Üsküdar Kent Lokantası”nda vatandaşlar, ücretsiz 4 çeşit yemeği alabilmek için sıraya girerek iftar saatini sabırla bekledi.
Source: Haber Merkezi
Ramazan geldi, AKP’li başkan hamasete başladı… ‘Orucumuzu da tutarız yalanlarına da cevap veririz’
AKP”li Kocaeli Büyükşehir Belediyesi hakkında, çöpleri toplamıyor algısı oluşturmaya yönelik çirkin bir oyun oynandığı ortaya çıkmıştı. AKP’li belediyenin personelleri belediyeye ait bir araçla çöp poşetlerini İzmit Belediyesi sınırları içerisinde yer alan Sanayi Mahallesi”ndeki konteynerlere attığı görüntülendi. Skandal görüntülere ilişkin AKP İzmit İlçe Başkanı Halil Güngör Dokuzlar, CHP’li başkan Fatma Kaplan Hürriyet”e ramazan ayı üzerinden cevap vermesi dikkat çekti.
“ORUCUMUZU DA TUTARIZ YALANLARINA CEVAP DA VERİRİZ”
AKP’li belediyenin çöp oyununun ortaya çıkması sonrasında açıklama yapan AKP İzmit İlçe Başkanı Halil Güngör Dokuzlar, CHP’li Başkan Hürriyet hakkında şu ifadeleri kullandı;
“Durmuyor, durmuyor, durmuyor! Dedim ya filmci. Kamerasız bir günü geçmiyor. İzmit Belediye Başkanı Filmci Fatma Hanım, dün konteynerlerine Kocaeli Büyükşehir Belediyesi çöp attı diye ortalığı ayağa kaldırmıştı. Çöpe çöp atıyorlar diye şikayet eden ilk belediye başkanı olarak tarihe geçti! Yandaş yandaş diye baskı altına almaya çalıştığı yerel basına diş geçiremeyince bu yalanı asıl CHP yandaşı, Genel Merkez beslemeli basına da atmış. Altına da trol hesaplarından AK Parti hakaretli yorumlar yaptırmış. Yememiş, içmemiş bugün de basın açıklaması yapıp, yalanını köpürtüyor. Çünkü kendisini ne partisinde, ne de kamuoyunda maaşlı elemanları ve kurşun askerleri dışında ciddiye alan yok. Ciddiye alınmak istiyor! Hala diyor ki, Kocaeli Büyükşehir Belediyesi neden sokakta topladığı çöpleri bizim konteynerimize atıyor! Yahu, o çöpleri toplamak asıl senin işin. Asıl seni şikayet ediyorlar. Kocaeli Büyükşehir Belediyesi ekipleri de park, bahçe yaparken etrafı temizlemiş. Senin işini yapmış! Sen de bir zahmet İzaydaş’a götür. O kadar iş bilmezsin ki, bana neden transfer ve toplama yeri gösterilmedi diyorsun. Ramazan ayı, bunları kafası dağınık olur diye bol keseden sallayıp, meydan boş sanıyorsan yanılıyorsun Fatma Hanım. Merak etme, biz orucumuzu da tutarız, senin yalanlarına da cevap veririz.”
Source: Evren Demi̇rdaş